• Sonuç bulunamadı

NİSAN MİMAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "NİSAN MİMAR"

Copied!
35
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MİMAR

A Y L I K M E C M U A

C- • • •

NİSAN

1931

" -.îr" J

(2)

SENE 1 SAYI 4

N İ S A N 1 9 3 1

«->->• - -

A N A D O L U H A N .m 2 0 İ S T A N B U L

Telefon: 21307

A Y L I K M E C M U A

N Ü S H A S I A L T I A Y L I Ğ I S E N E L İ Ğ İ

I L İ R A 6 L İ R A 12 L İ R A

Abone olanların adreslerine gönderilir

Mecmuada çıkan yazıların her türlü mesuliyeti imza sahiplerine aittir. Tahrir heyeti makalelerde ileri sürülen ilmî meslekî içtihatlara hiç bir suretle karışmaz, ve mes'uliyet kabul etmez.

/ >

N a z a r ı d i k k a t e :

/ — Bir dolandırıcı Rusun M i m a r Mecmuası namına sahte mühür ve makpuz mukabilinde abone ve rek- lâm parası topladığını haber al - dik. Polis ve Müddeiumumilik keyfiyetten haberdar edilmiştir.

Muhterem okuyucularımıza Mi - m a r ' ı r ı hariçte hiç bir memur ve ya vekili olmadığını ve abone kaydının doğrudan doğruya Mtc - mua Müdürlüğü tarafından yapıl- dığım arz ederiz.

2— M i m a r müstakil bir idarehane tesis ederek atideki adrese nak - le m iştir.

Gönderilecek mektup ve havalelerin :

M i m a r , A y l ı k M e c m u a . A n a d o l u H a n M 2 0

İ s t a n b u l adresine yazılması rica olunur.

-

MİMAR SİNAN VE YENİ SAN'AT

Mimar :

Burhan Arif

Sinanın 343 üncü devri senevîsini mecmuamızda ile Sinanın kendi devrinde olan mimarî kıymetini mesleğimiz namına yaşatmak isteyoruz. Bu vesile ve bu gün, modern mimarlık eserlerinde ne suretle

(3)

Sinan baltasından istifade edilebilir, bunu teşrih etmek isteyoruz.

Sinan asarının kıymeti hakikiyesini görmek için bu eserlerden evvelki Bayazıt camii devri, ve son- raki Sultan Ahmet camii, Yeni cami zamanlarının birbirile irtibatı ve mukayesesini görmek faidelidir.

Bu mukayeseden elde edilecek olan karakter bize Sinan eserlerinin ilmî bir kıymetini verebilir.

Derler ki: [Sinan kendinden evvel gelenlerin olgun meyvalarını toplıyan talili bir bahçevandır.]

Sinanın bu kıymeti yalnız türklerde değil, bütün devrinin şaıktan gelen, ve Yunan ve Roma ile ayni bir asalette olan san'atında bir kemal derece ve eseridir.

Bariz şahsiyet ve asaleti olan Sinan devrinde yalnız bir Türklük, Araplık, acemlik, şarklılık garb- lılık aramak değil, ancak kıymetinin umum san'at tarihinde son kemal mertebesine gelmiş derece- sini bulmalıdır.

Kıymetlerin son yüksek noktasında işte Sinanı buluyoruz. Bayazit camiinin avlusunu dahilen ve haricen çeviren üç cephede olan fevkalâde güzel emsalsiz nisbet ve mikyasını bulmuş muvaffakiyetine Sinan eserlerinde, büyük küçük her kompozisyonda hazm edilmiş bir halde görüyoruz.

Yeni mimarîde, muvaffakiyetin en büyük bir amili olan, mezu kudretinin en basit ifadesi Sinan eserlerinde de vardır. Bu ifade vazıhdır.

Eski eserlerde zaten mevcut bediî unsurların daha temiz bir ifadesi Sinan eserlerindeki yeniliği vücude getiriyor.

Bir cihetten düşünülecek olursa Sinan devri eserlerinin büyük farikalarından, uzvî tekâmülle- rinden dolayı kolaylıkla tesbiti ve etüdü kabildir.

Bu tesbit, bize sinanı, zamanımızın en modern mimarı olarak gösterir.

Barok mimaride ve yahut bir mecidiye üslubun- da, böyle mantıkî bir tesbiti kolaylıkla yapmamız imkânı olmıyacağından bu devirleri zamanlarının modern ifadeleri olarak talâkkimiz kabil olmıyor ve hükümlermiz bir moda derecesinden ileri geçemiyor.

Sinanı, asrın'n en moderni olarak görmek lâzım- dır. Sinan konsepsionunu ve eserlerini bir mukallit olarak bir sivri kemer, kubbe, geniş saçak gibi bir mimarî malzemesi olarak maddeden ibaret görmek doğru olamaz. Sinan eserlerinin tetkikinde zamanı da göz önünde bir an tutmamak çok yanlış talâk- kilere sebebiyet verebilir. Bu taassubtur.

Sinan hakkında yapılan tazahurat yeni mimarlık için manası, olsa olsa memlekette san'at zevkini tamim ve münevver yüksek tahsil görmüş neslin zevklerini daha hassas bir hale getirmeğe çalışmak demektir.

Sinan eserlerinde en ufak bir duvar bile vazıh bir kudreti inşa nümunesidir. Aceleye gelmiyerek etüd edilmiş, haricin tesirinden kurtararak bizzat san'atkârın elinden ve ifadesinden çıkmış olan her eser güzeldir.

Sinanın, saltanat tarihinin mistik afakına gömül- müş efsanevî bir takım hikâyeler ve hayallerle de- ğil bizzat mevcut eserlerindeki inşaat kabiliyet ve temiz farikalarile güzellik dünyasındaki şahsiyetini görmekle tefrik edebilirz.

Binlerce kilometroluk bir sahrada tenevvü eden eserlerinin teferruat ve tafsilâtındaki ayrı ayrı olan itinadan evvel Sinanı büyük mikâblarile hacımlarile görmek lâzımdır. Bu eserlerde her zaman için bir modern ifade mevcuttur.

Yaşadığı uzun müddet zarfında kendi tekâmülü bizzat Sinansız bir memleketin mimarlığındaki tekâ- mül kadar mühimdir. Her eser üzerinde durarak tahlil ederek bir ilerleyiş bize bunların Edirne Seli- miyesini vücude getirmek için üstadane bir tecrübe

mesaisi hissini ilka eder. Kendi mektebine mensup çırakları tarafından yapılan Sultan Ahmet ve Yeni cami devirleri bir merhale ve duraktır, bir yerinde sayıştir.

Bir de, Sinanın temiz eserlerinin mukayesesi, mütaleası bu günün mimarları için kendi vücude getirmekte olduklaıı eserler üzerinde cezrî bir mu- hakeme misali, aynı asaleti haiz yeni san'at talâkki- lerini ortaya koymak için derunî bir varlık olmalıdır.

(4)

A — MEMLEKETİNDE

28 Mayıs 1490 ( 9 recep 895 )

Çoban Mustafa Paşa camii - Gebze Mimar Sinan

MİMAR SINANIN HAYATI

[MUKAYESELİ CETVEL]

[Kayseride tevellüdü] 1315 de neşrolunan nakkaş ve şair Sai Mus- tafa çelebinin " tezkeretülbünyan „ a ilâve olunan mukaddemede babasının Hiristo isminde olduğu mukayyettir. Bu sözü mukaddeme muharriri

"vekayii mühimme,, isimli arapça bir kitaba istinat ettirir. Yene aynı esere atfen Sinan iki defa teehhül ediyor ve fakat evlat sahibi olmiyor. Halbuki oğlunun ismi "Ankara mirlivası Mehmet bey,, olup bunun 981 de Edirnede vefat eden Fatma ismindeki kızının kitabeli mezarı ve aile kabri 1930 da bulundu ve vakayii mühimme kitabının metni tashih olundu. Edirne be- desteninde tesadüfen bulunup alman bir Örfî Mahmut ağa tarihçesinin bir sahifesinde muharrer bir hatıra kaydına göre Sinanın büyük babası Toğan Yusuf ağa olduğu yazılmıştır; bu zat neccarlıkla meşgul olup Sinan da yanında çalışmış.

B— ORDUDA VE MEMLEKETİN MUHTELİF YERLERİNDE

1513 milâdî — tstanbula gelişi

1514-920 h. ( Y a v u z ordusile çaldı- ran muharebesine g i d i ş i )

1516 - 922 h. ( Mısır seferi - Yavuz ordusile

1520 - 927 ( Belgrat seferi - Kanunî ordusunda )

1522 - 929 Rodos seferi (32 yaşında)

[Bu sefer esnasında Sinan Anado-

n u n 'htiva ettiği bir kısım Selçuki

Kayseriden Istanbula 23 yaşında gelüp acemi oğlanlar kışlasına ve- rilmiş ve orada bir sene kalmıştır.

Orduya neferlikle dahil olan Sinan (24) yaşında idi. (Neccalıkta üstat) olduğunu müftehirane söyliyen bu zatın üstadı hakkında malûma- tımız yoktur. Fakat kendisi üstadına pek ziyade minnettardır. Üstadını kendi şahsî kabiliyetile biribirine meze ile şöyle diyor:

Hakkın lütfü imiş kabiliyet Hûda şad eyliye ruhu revanın Kılup ceht eyledim tekmili sanat İde firdevsi alâde mekânın

Benim üstadıma kim aferini bad Beni neccarlıkta kıldı üstat

(5)

asarile, İran, Fenike, A r a p , Mısır, Roma, Y u n a n asarile ve sair metru- kâtı tarihiye ile pek samimî temas ve tetebbülerde bulunmuştur. Bu cihete tezkeretülbünyanda sarahatle dokunmuştur.]

1523 - 930 h. (33 yaşında)

Mimar Büyük Kemalettin bey merhum Edirnede iken: (Mimar Hay- rettin veya Acem Ali hangisi Sinanın üstadı acaba?) dedim. Aldığım cevap şudur: (Acem Ali olamaz. Hayrettin ise Sinana pek azdır). Fa- kat Sinan ne fevkalade yaratılmış bir dahidir ki Istanbula geldiği 1513 tarihinden itibaren Gebze camiini yaptığı 1523 tarihine kadar murur eden çok kısa bir zamanda böyle büyük ve külfetli bir eseri inşa edecek kadar kudret kazanmış olsun. Bu müddet zarfında diğer inşaatta bulunup bulun- madığını bilmiyoruz. Bunu tetkikat gösterecek. (927-1520) tarihinde yapılan Yavuz Selim Camiinin mimarını Evliya Çelebi Sinandır diyor; bazı zevat Acem llyasa isnat ediyorlar. Son zamanlarda ikinci Beyazıdın (Murat ağa) isminde bir mimarı olduğunu öğrendim; bu zat kimdir? Saniyen Sinanın Edirnede metfun hafidesinin kabri yanında ve bu kabir gibi güzel ve aynı şekilde itina ile yapılmış bir lahit üzerinde şu kitabe var: (Elmerhu- me Ayşe binti Murat ağa fi recep 979). Acaba eski bir ananeye göre meslekdaşların evlatları yanyana mı defnolundular. Bu meçhulleri zamana tekedeceğiz.

Gebzede Çoban Mustafa Pş. Camiinin inşası (bu inşaatı Sinanın mimar halifelerinden Hüsam kalfa takip etmiştir.

1526-933 (Muhaç seferi)

1534-941 (Bağdad seferi)

1535 - 942 h. İran seferi

1537- 1538 (943 -944)

[ 24 sene o r d u d a hizmet eden ve bir taraftan da mimarlıkla meşgnl olan üstadın rubu asır zarfında yal- nız bir cami inşa ettiği bittabi ka- bul edilemez. Binaenaleyh bu boşlu- ğu doldurmak Edirneden m ü m k ü n olmadı.

Bu harpte "yaya başı,, makamını ihraz etmiştir (bir nevi piyade kumandanlığı). Badehu zenberekçi başı olmuştur; zenberekçıler 82 inci cemaat ortası olup efradı okçular yani ok atıcıları idi ve harbin mühim bir devresini idare ederlerdi.

Bu seferden avdetinde haseki sınıfına girmiştir (hasekiler 14, 49, 65, 67 inci cemaatlerdir. Bunların timarları yani kaydı hayat şartile medarı maişetleri olan dirlikleri var idi. Sinan irtihaline kadar resminde görülen Haseki serpuşunu taşımış ve hatta senki mezarına dahi bu serpuş konul- muştur. Bu tevcih orduda büyük hizmetler ifa ettiğinin bir nişanesidir.

İtalya seferi (Barbaros Hayrettin ve Lütfi paşa maiyyetlerinde).

Sinan bu seferler esnasında Macaristanı, Budapeşteyi ve büyük vuzuh ve salahiyetlerle tekrar İran ve Arap asarını, Irakın ihtiva ettiği müteaddit asarı atika ve aliyeyi ve Yunan ve Roma asarı güzidesini gör- müştür. Sinan mimari kudreti üzerinde derin tesirler ve intibalar bırakan

Sinanlı Köprüsü—Alpullu Mimar Sinan Kervansaray methali—Gebze Mimar Sinan

(6)

Muradiye camii—Manisa (1585) Mimar Sinan Selimiye Methali Mimar Sinan

bu meşhudatını tezkerede : (Her küngerei eyvandan bir köşe ve her zaviyei virandan bir tuşe peyda edüp yene şehri Istanbula gelüp hizmeti ayanı zamanla meşgul oldum ve kapuya çıktım ) diyor. İtalya seferi üsta- dın son askerlik hizmetidir.

Üstada mimar hassalık makamının tevcihi tasavvuru söylendiği vakit hissettiği teessürü ve bu husustaki teferrüatı tezkeretülbünyanda okuma- lıdır. Nihayet: (Murat edindim ölam taki mimar — kemalile koyam alemde asar) diye bu hizmeti kabul ediyor.

C — HASSA MİMARLIĞINDA

1538 - 944 (mimarı hassa) (48 yaşın- da idi)

1539 1540 1541 1542 1543 1546 1547 1548

Şehzade camii ve mevakii inşaatı dört sene

1549 1550 1551 1552 1553 1554 1555 1556 1557 1558 1559 1560 1561 1562 1563 1564 1565 1566 1567

Süleymaniye camii ve me- vakii inşaatı altı sene

Mimar hassa Acem Alisinin irtihalile beraber inhilal eden bu maka- ma Sinan tayin olunmuştur. (Bu makamı ihraz ettikten sonra ilk inşa ettiği bina Eyipteki Ayas paşa türbesidir). Bu vazife çok şumullü bir iş olup zemanımızın nafia nezaretlerine muadildir. Hassa mimarlarının malû- matları olmadan hiç bir bina yapılamaz ve hiç bir eser hedmolunamaz idi. Vilâyetlerde (mimar başı) namile mümessilleri vardı.

1539 = 948 Haseki camii ve tevabii, (Darüşşifa, imaret, Medrese, İki türbe).

1543 — 1548 = 950 — 955 Şehzade camiinin inşası.

1547 Üsküdarda Mihrimah camiinin inşası.

1549 Lüleburgazda Sokullu Mehmet Pş. camiinin isşası.

1549 Babaeskide Cedit Ali Pş. camiinin inşası,

1551 — 1556 = 959 — 964 Süleymaniye camiinin inşası.

1551 Silivrikapıda İbrahim Pş. camiinin inşası.

1551 Eyipte Zal Mahmut Pş. „ „ 1552 Eairnekapıda Mihrimah „ „ 1555 Eyipte Şah sultan „ „ 1555 Beşiktaşta Sinan Pş. „ „

1560 lstanbulda Rüstem Pş.

1560 Kanlıcada İskender Pş.

1567 Bosnada Mustarda cesim köprü (teferruatı. Evliya Çelebi C 6 S 482.

(7)

Soku Ihı Mehmet Paşa camii—Hausa Mimar Sinan Kabe yolunda bir kervansaray Mimar Sinan

1567 Temeller açılması sene

1568 ııehayetıııe geliyor.

1569 Edirne Selimiye camii

1570 ( L e v a h ı k ı n d a n ancak iki

1571 küçük darülkura medresesi

1572 vardır). 7 sene 1573

1574 1575 1576 1577 1578 1579 1580 1581 1582 1583 1584 1585 1586 1587

1588

1567-1574 Edirne Selimiye camiinin inşası (77 yaşında başlamıştır)

1571 Kadırgada Sokullu Mehmet Pş. camii inşası 1573 Kasım Paşada Piyale Pş. „ „

1574 Edirnede Şihi Çelebi ve Defterdar Nevzat Mustafa Pş. cami- lerinin inşası.

1576 Sosada Sokullu Mehmet Pş. camii inşası (Hamam, cesim kârvansaray birlikte)

1578 Azapkapıda Sokullu Mehmet Pş. camii inşası 1580 Topanede Kılıç Ali Pş.

1583 Üsküdarda Valdei Atik camii inşası (şayanı kayıttır ki bu ta- rihte Haydarpaşada "Meskenler Müessesesi,, civarında fıkaraya mahsus tahtezzemin makbereler de inşa etmiştir. Tetkike muhtaçtırlar).

1584 Nişanci boyalı Mehmet Pş. camii. (Bu camiye Sinan başlamış isede ikmaline muvaffak olamadığından tezkerede mukayyet değildir.

Halen son eseri görünüyür).

(1587 — 996) da zarif ve bir eşi bulunmayan minareli "Sinan mes- cidi,, ni inşa etmiştir. Fatih harikınde muhterik olup minaresi durmaktatır.

Bu eser büyük üstadın kendi malı olarak meslek ahfadına biraktığı ye- gâne eserdir sanırım.

[31 mart 1588-12 cemaziyülahır 996 ] büyük dahinin irtihali.

Sinanın hayatında yaptığı umum mebani (tezkeretülbünyan) da kaydolunmamıştır. Meselâ Edirnede yapılan asardan ancak onda ikisi mukayyettir. Evliya çelebi seyahatnamesinde çok tazimkâr bir lisanla müteaddit defalar yadetmekle beraber tezkerede mukayyet olmıyan pek çok . eserlerini yazmıştır. Mahza Sinan zamanımız vesaiti nakliyesine göre dahi düşünülse gezilmesi, görülmesi müşkül olan müteaddit inşaatta bulunduğundan hepsini ziyaret etmesi mümkün değildi. Bununla beraber ozamanın malzeme

(8)

MİMAR SİNAN

— A. Süheyl —

Sinan, devlet devairinde yazıcılık ile müstah- dem Mennan isminde bir zatın sulbünden kayseri- yede 28 mayıs 1490 da doğmuştur. Büyük babası Toğan Yusuf ağadır, Bu malûmat bir buçuk asır evvel Edirnede yazılmış ve bugün aslı Edirnede doktor Rifat Osman beyde mevcut el yazması bir eserden müstahreçtir. Bu risalenin resmini dercetti- ğimiz bir sahifesi böyle yazıyor:

[Edirne Selimiye camiini inşa eden üstadı kârdan Sinan bin Abdülmennan ağa yüz seneden ziyade muammer olmuş bir piridiyanetsemirdir ki Edirneye geldikçe büyük pederim saray atik kethüdası Ap- dullah ağanın mirimiran mahallesindeki hanesine nüzul eylermiş. Bir gece de Lüle burğaz camişerifinin resim ve hesaplarını yazmış imiş, üstad Sinan bü- yük pederi Toğan Yusuf ağanın neccarlıkta üstat olduğunu ve genç yaşında büyük pederinin kârha- nesinde takım aldığını büyük pederime hikâye etmiş.]

Sinan 23 yaşında Istanbula gelerek marangoz- lukla iştigale başlamıştır. Kayseriyede bu esnade Is- tanbula sevk edilecek oğlanlar kafilesinin memuru bulunan zatın yazıcılığı memuriyetile gelen pederinin refakatile Istanbula gelerek marangozluk öğrenmiş, bilahare yeniçeri ocağına girmiştir. Büyük babası Toğan Yusuf ağanın dükkânında ilk defa maran- gozluğa heves etmiştiır.

• *

' A l t

'- ' • i * *»>

, ; J f \ - JtîV Y ^ T I ?

- — ~ ri

c - M]

w

JL* V V - f -

- — s C a '4U-

E f ^ o u ^

U f U İ

m

Sinanın hayatına ait vesikalardan

Koca Sinan pek hudai nabit yetişmiş bir adam değildir. 918 de Istanbula geldikten 2 sene sonra İran seferine iştirak ediyor' Çaldıranda" bulunuyor, 922 de mısırdadır, 927 de Belgrada, 929 da Rado- tedariki ve teferrüatı içün her mevkiin hususiyetlerinin de düşünlmesi icabeder. Sinan mimarlığın bu en müşkül cephesini yetiştirdiği müteaddit (mimar halifeleri) vasıtasıle başarabilmiştir. Bu zevattan şun- lar öğrenilmiştir.

(Mimar Ramazan ağa — Bosna ve havalisinde), (Mimar Hüsam kalfa — İstanbul havalisinde), ( Mimar Süleyman ağa — Edirne inşaatında), (Mimar İsa ağa — Sinan ağa — İstanbul inşaatında), (Mimar küçük Yusuf ağa — Rumeli taraflarında). Bursalı Tahir bey merhumdan öğrendiğime göre mimar koca Sinan ağa halifelerinden olduğu mezarı kitabesinde yazılmış olan küçük Yusuf ağa 1201 de Sirozda vefat etmiş ve merhum bu kitabeyi orada görmüştü. İşte Sinan ekolünü yaşatan simalardan bazıları. Bu üstatların daha pek çok olması da pek çok muhtemeldir. Eslaf arasında büyük dahinin hiç bir mütefekkir ve alimi Evliya çelebi kadar hürmetkârı olmamıştır. Hatta: [Mimar şöhretşıar, binayi zi- iktidar, mühendisi darülkarar koca mimar Sinan ağa) diye tavsifi pek canlıdır. Bu mukayeseli cetvelin Pek çok senelerin hizaları boşdur; bu cetvelin tevsii ve berayi tetkik Sinan asarının tesbiti şumullü nıesaiye merbut ve muhtaçtır. Ümit ve rica olunurki kıymettar (Mimar) ın gelecek seneki nüshasında

u cetvelin zengin bir zeyli konulmuş ola. Edirne 19 Mart 1931

Tosyevizade: Dr. Rifat Osman

(9)

sa gidiyor. 933 te Macaristandadır. 941 de Buğdan, 943 van. 944 İtalya ve 945 tekrar Buğdan seferle- rinde hazır bulunmuş ve bu seyahatlerinde her tar- zı mimariyi tetkik etmiştir. Sinan çok eser görmüş, bunları birbirine meze ederek bir halita değil, oriji- nal bir mimari yaratmıştır.

Bu gün onun eserlerindeki sadelik ve güzelliği tavsif etmek güçtür. Sinan hiç mukallit değildir.

Eserlerini ilmi bir tarzda tesbit etseydi, yalınız Sainin tercümei haline kalmasaydık onun ne yapmak istediğini gördüğümüzden daha eyi anlayabilirdik.

Sinan yalınız bir şehri tezyin ile kalmamış, Ana- dolu ve Rumelinin her tarafını eserlerile doldurmuştur.

Sinan bir iş sipariş aldığında evvela resimlerini yapar, sahiplerine gösterir ve elindeki projeler dairesinde işini ikmal ederdi. Klâsik bir mimarimi- zin vucut bulduğu Sinan devri gelişi güzel olmamış- tır. Bunu doğuran amiller arasında milletin o zaman- ki refahı, kadirşinaslığı ve türkün bedayiperestliği büyük rol oynamıştır. Sinan başka bir devirde gelseydi bu kadar nefis eserler yapamazdı. Si- nan o devir içün yaradılmıştır. Sinanı yetiştirmek içün bu kadar şaşaalı bir asra lüzûm vardı.

İtilâ devirlerimizin en büyük simalarından biride şüphesiz Sinandır. Sinan filân filân kimselerin zama- nında değil, filân ve filân Sinanın yaşadığı asırda yaşadı demek daha muvafıktır.

Mimar Sinan Mescidi—Yenibahçe

Sinan yalınız dinî mimarimizin inkişafına hizmet etmedi. İşte yaptığı içtimai binaların adedi 500 ü geçer. Hanlar, kervansaraylar, medreseler, hastaha- neler, imaretler, çeşmeler, sebiller, hamamlar, su bentleri, kütüphaneler, çarşular, köprüler hemen Rumeli ve Anadolunun en güzel yerlerini süsleyen eserlerdir. Bundan hariç Sinanın yaptığı saraylar zaman ekâbirine ait olanlarda dahil olduğu halde kendi hesabınca33 tür. Bu hesaptan hariçte birçok vardır. Bunlarda diğer saraylardaki ilâveleri sayma-

yorum. Sinanın saraylarından usuli mimarii Osmani- ye göre eski yalı köşkü ve beşiktaş kasrı da vardir.

Yalı köşkünün divarları hep çinilerle örtülü idi.

Bunların hiç biri bu gün mevcut değildir.

Bunların ne şekilde olduklarını bilmiyoruz. Lâ- kin tezyinatı hakkınde camilerdekini nazarı itibara alarak bir fikir edinebiliyoruz.

Sinanın askerî mimarlığı da muvaffakiyetle do- ludur. Bilhassa gençliği bu gibi inşaatla geçmiştir.

Buğdan seferinde Prut üzerine tutturulması güç olan köprüyü Sinan yapmıştır. 952 ye kadar askeri

vazifesi sürüyor.

Seferleri esnasında gittiği şehirlerde Sinanı faal görürüz. Macaristanda camiye tahavvül eden kilise- leri zarif minberlerle süsleyen, lsterğonda kızıl elma camii minberini yapan keza Sinandır.

Hele su yollarıle Istanbula ettiği hizmet ne bü- yüktür. Kırk çeşme suyunu getirüp her tarafı güzel

(10)

ve sade çeşmelerle süsleyen hep Sinandır. Sinanın eserlerini görmek içün istanbula gelmek icap etmez, tşte Rumelinin elimizde kalan belli başlı şehirleri, Anadolunun da mühim şehirleri Sinanın eserlerile doludur. İşte Gebze Sinanın bir mamuresidir. Sinan Gebzeyi yeni baştan yapmıştır. Orada öyle kıymetli eserler vardır ki insan vüsati karşısında hayran kalır. Ne kadar caht olunsa Sinanı böyle bir kaç sahifeye sığdırmak kabil olmaz, zira onun yıkık bir medrese divan mühim bir esere tetkik mevzuudur.

Türkiyada her şehir Sinanla iftihar etmekte haklıdır.

* * *

Sinan hayatında yalınız çalışmamış, Sai gibi nakışlar, İbrahim gibi alçı camda mahir ustalar bulmuş ve daha sonra sıra ile hassa mimarlıklarına geçen Sinanın halefi mimar Davut, dalgıç Ahmet ça- vuş, Mehmet ağa hep Sinan zamanında yaşamışlardır.

Bunların bilahare en büyük mimari makamlara geç- tiklerini düşünerek Sinanla beraber çalışdıkla rina hü- küm olunabilir. Sinan zamanında çok büyük üstad- ve kalfalar yetiştirmiştir. Bunlar Anadolunun ve rumelinin her tarafında Sinan tarzında eserler vucu- de getirmişlerdir. Sinan ayni zamanda uzak mesafe- deki bir çok şehirlerde inşaata başladığından hep bu yetiştirdiği adamları oralara projelerle göndere- rek bu vasi işi başarmıştır. Zira hayatının son elli senesinde bir insan bir yerde beşyüz eser vücude getirebilir. Fakat Süleymaniye gibi bazısı en aşağı 8-10 senede biten eserler ve uzak şehirlerde yapılan bina- ların ne kadar çok zaman süreceklerini düşü nürsek Sinanın bu kudretine hayran olmamak kabil değildir.

Şüphesiz ki Sinanın bu muvaffakiyetinde arka-

daşları amil olmuştur. Sinanın yetiştirmelerinden mi- mar Yusuf Moğol Padişahlarının meşhur saraylarını yapmışdır.

» * *

Sinan bu kadar velût ve bahtiyar bir mimar değilmi?evet öyledir. Lâkin her zamanda en çok yıkılan eserler yine Sinanındır. Sinanın bu yüzlerce eserinin bugün belki yarısı şöyle böyle payidar kal- mıştır. Camiler en mamur ve payidar eserleridir.

Medreseleri halâ harap ve ötede beride istifadesiz- durmakta ve dolaysile harap olmaktadır. Hamam ların çoğu icareteyne tahvil olunarak bir takım kimselerin elinde kalmış ve bir çoğu yıkılmıştır.

Camiler müstesna olmak üzere Sinanın diğer eser- lerinden hanlar, kervansaraylar, medreseler, imaret- ler, darüşşifalar, sebiller, çeşmeler, hamamlar çok

ihmal olunmuştur. Bunların mühim bir kısmıda haraptır. Ohalde Türk gençliğine ve mimarları- mıza mühim vazifeler düşüyor.

Sinan için Sainin tezkeresi yeniden ilâvelerle ve resimli olarak basılmalıdır. Sinanın büyük eserleri tespit olunmuştur. En ziyade gözden kaçan küçük eserleridir. Bunlar bilhassa tetkik ve tesbit olun- malıdır. Koca Sinanı sevenler için bu bir borçtur.

Sinanın ecdadın her feth ettiği diyarda yapdığı eserler oraların Türklere ait olduğunu ispat eden tapo senetleridir. Daha doğrusu o yerlerin mühürleri- dir. Türk her gittiği yerden çapolçulukla dönmemiş oralara medeniyet ve irfan da götürmüştür. Bu me- deniyetin ta Macaristan ovalarına kadar gitmesinde Sinan da büyük amildir. Biz oralara gitmekle Avru-

panın medeni sahada tarakkisine çok himmet ettik.

Sinanın mezarı. Süleymaniye

(11)

Kadınları Çalıftırma Yurdu — Aksaray — Mimar: Samih Saim

KADINLARI ÇALIŞTIRMA YURDU

Miıııar:

Samih Saim Kadınları çalıştırma yurdu Cümhuriyet Halk

fırkası tarafından fakir Türk kadınlarını çalıştırmak maksadı ile ile; Aksarayda inşa ettirilmiş bir imalât- hanedir. Bina atölye ve idare kısımlarını ihtiva et- mek üzere (552) metro murabbaı bir sahayı işgal eder.

Atölyeler; 1 — dokuma atölyesi 2 — mukavva kutu imalâthanesi, olmak üzere ikidir. Bu her iki atölye yekdiğeri üzerinde olarak (19x19=361) met- ro murabbaı bir saha kapatırlar.

Mukavva kutu imalâthanesi zemin katının altın-

da tesis edilmiştir. Sokak araziye nazaran mürtefi olduğundan sokak kapısından girildiği takdirde bir kat irtifaınca aşağıya inerek kutu atölyesine girmek lâzım gelir. Çalışanlar bu kapıdan işledikleri gibi, imal edilen emteanın düzayak derhal dışarı ihracı da mümkündür. Binanın arka yüzü zemini, kutu atöl- yesinin zemini ile ayni müstevi dahilindedir. (1.50) metro büyük, demir bir kapı vasıtası ile hariçle irtibat eder. Atölyeye muttasıl olarak, mamul malla- rın muhafazası için bir depo, bir boyahane, bir de tuvalet ve mutbak vardır. Atölye iki istikametten

(12)

ziyalandırılır; ve pençere boşlukları zeminden iki metro irtifada olarak açılmıştır. Bu suretle ziyanın yukardan aşağıya dağılması ve iki mütekabil isti- kametten gelmesi sayesinde iş üzerine gölğe düş- mesine mani olunmuş, işçiye mütecanis tonda bir ziya temin edilmiştir. Keza röfleleri kuvvetlendir- meyi teminen zeminden iki metro yukarısı ve tavan beyaz renkte badanalanmıştır. Bu irtifadan aşağı olan aksam insan irtifaının erişebileceği bir yüksek- lik olması hasebile kiri göstermemesi gayesile ba- danasında koyu bir renk tercih edilmiştir. Beher

Pençerenin aydınlık sathı uzunlamasına mevzu ola- rak (3.25 X 1.5 = 4.80) metro murab'baıdır. Atöyle bu pençerelerden beş tanesi bir sıraya gelmek üzere

(10) tanesi ile aydınlanır; bu takdirde atölyeyi ay- dınlatan saha (18) metro mu~abbaıbir saha oluyor ki gündüzün bütün saatlerinde (300) metro murab- balık bir sahayı muvaffakiyetli bir şekilde aydınlat- maktadır. Havalandırma keza mütekabilen vazedil- miş olan bu pençereler sayesinde icra edilir. Pen- çerelerin fevkanî kısımları vasisdasdır ve demirden yapılmıştır.

Dokuma atölyesi, kutu atölyesinin üzerinde ve binanın zemin katındadır. Memurin daireleri ile atöl- yeleri ayıran koridor (9.00) imtidadında ve 2.30 irtifa- mda vasi bir açıklıkla birleşir. Bu açıklık doğrama ile kapatılmış olup iki yerinden geçit verir ve binanın sokak kapısı ile irtibatını temin eder. Bu atölyenin [ADOaiLAÜIJ GAÜMSDBBÜA

BMÛO KAV.IL

Kadınları Çalıştırma Yurdu — Akasaray— Kat plânları.

Mimar: Samih Saim

(13)

Kadınları Çalıştırma Yurdu — Aksaray— Dahilden iki kısım Mimar: Samih Saim

tertibatı da tıpkı kutu atölyesininki gibidir. Yalnız üstü bir demir çatı ile örtülmüş olup fazla olarak bu çatı üstünde iki fener yapılmıştır. Bu şekilde aydınlık sahası dörtte bir miktarında daha fazlalaştırılmıştır.

Memurin dairelerini ihtiva eden kısımlar binanın sokak yüzü üzerine konmuştur. Zemin katında (3.00) metro eninde ve (13) metro tulünde bir koridor atölyelerle memurin dairelerini yekdiğerinden tefrik eder. Binanın vasatında bulunan methal vasıtasile (2.00 X 3,50) eb'adında bir camlı kapıdan koridora dahil olunur; koridorun sokak yüzü üzerinde, müdüri- yet muhasebe intizar ve kapıcı odaları sıralanmıştır.

Bu odalara ( 0.90 X 2.00) eb'adında kapılarla girilir, kapılar silmesiz ve kitabesiz konturplâk kapılardır.

Çam bir çatkı üzerine her iki yüzden (5) milimetro- luk konturplâke levhalarla kaplanmıştır. Kasalar tam bir duvar kalınlığındadır. Binaenaleyh kapı kena- rındaki sıva köşeler pervazla kapanmıştır. Menteşe- ler gömme ve kapı bindirmedir. Bu şekilde en ufak bir aralık husule gelmediği gibi kapılarda da en küçük bir tebdili şekil hasıl olmamıştır. Üzerleri kurşunî yağlı boyadır. El deyecek ve binaenaleyh kirlenecek olan aksam siyaha boyanmıştır.

Her oda (1.75 X 1.40) eb'adındaki pencereler vasıtası ile ziya ve hava alır. Her pencere oda da- hiline doğru açılan (0.70x1.10) iki kanadı ve keza (0.70 X 0.55) iki vasıdası ihtiva etmektedir. Bu ka- natlar ufkî kayıtlarla üç müsavî kısma bölünmüş-

(14)

Kad. Çal. Y. — Aks. Arka cephe ve methal. Mimar: Samih Saim

lerdir. Doğramalar Cermen sisteminde bindirmedir.

Odanın zemini çimento karo, duvarlar kireç badana, ahşap aksam yağlı boyadır.

Mozayik basamaklı bir merdiven ile binanın birinci katma çıkılır. Bu katta idare meclisi odası, müdür için bir hususî oda, helâ ve tuvalet ve bir de memur odası vardır. Pençere kapı ve bilcümle teferruat zemin katının aynıdır.

Binanın üstü çatı ve örtüsü Marsilya tipi ma-

kine kiremididir. Dereler hariçten mevzu ve mer'î, beden duvarlarından (0.50) metro uzaktır.

Bina betonarme olarak inşa edilmiştir. Çatı demirdir, harici alaturka perdahlı çimento sıvadır.

Binanın inşaatı İstanbul Belediyesi mimarî şubesi müdürü mimar Servet Cemal, ve betonarme şubesi müdürü mühendis Ziya Kani Beylerin nezareti fenni-

yeleri altında itmam ve ikmal edilmiştir.

(15)

Onbeşinci llkmektep. Nişantaşı

MEKTEP İNŞAATINDA (PLAN-TÎP) İN MAHZURLARI

Mektep binaları devlet teşkilâtı tarafından inşa edilen umumî binalardandır. İlk mektepler bu nevi- ler arasında en çok ihtiyaç his olunan ve inşa edi- lenlerden maduttur. Bu münasebetle tetkike değer mühim bir mevzu teşkil ediyorlar. İlk mektep bina- ları nasıl vucude getirilmelidir. Ayni plan üzerine inşa edilen muhtelif binaların faide ve mazarratları varmıdır.

Bir tipi teşkil eden proje şüphe edilmezki çok etüd edilerek hazırlanmış ekmel bir numunedir.

Belki serbes arazide; müsait bir saha üzerine iste- nildiği gibi oturtulursa muvafıktır. Bu hal köy mekteplerinde nisbeten terviç olunabilir.

Şehir mekteplerinde vaziyet büsbütün başkadır.

Şehirlerde, mektep arsalarının muhtelif hususiyetleri vardır. Arızalar; muntazam gayri muntazam ve ya mütenazır bin bir şekli havidirler. Arsaların sokak-

larla olan münasebetleri, sokaklara nazaran s.tüa- sionları, mektep inşaatında tetkike şayan cihetlerdir.

Böyle muhtelif hususiyetler gösteren arsalar üzerine teknik külfetlerden kaçınılarak; bir iki tip plânı oturtmak; çok fenadır. Bu suretle inşa edilmiş olan mekteplerde, nazari esasatın muhalif neticelerine tesadüf edilmektedir.

Şehir mektepleri; mahallâtın nufus kesafetleri ile alâkadar bir şekilde inşa edilmelidir. Merkezi ma-

Zeki Selâh

İst. Vi. Mimarlarından

hallâtta 350 talebelik bir mektep talebe miktarına tekabül etmez. Bazan, sayfiyelerde, 250 talebelik tip fazla gelebilir. Kesafet olan mahallat, 1000- 1200 talebelik mektep grubunu icap ettirir. O zaman plân - tipimizde ki 350 talebelik mektep projele- rinden üç ve ya iki tanesinin yan yana inşa edilme- si ne kadar muvafıktır.

Mektep (styline) gelince; mektepleri üniforma ola- rak inşa etmekte muvafık değildir. Bir devlet dairesi gibi resmi ve ciddi bir tarz sıkıcı olmaktan başka bir işe yaramaz. Bu günkü tarz ile mektepleri; kay- makamlık, polis, ve adliye, binaları gibi resmi dev- let müessesatmdan ayırt etmek imkasız bir haldedir.

Mekteplerin hususiyetleri; tesir yapması içün kitlelere verilen girinti ve çikıntılarile değil belki;

mektep nazariyatı mimariyesinin icap ettireceği hu- susi eşkâl ve bilhassa detaylar ile tezahür etmelidir.

Nazariyata muvafık bir proje ile inşa edilmiş bir mektep binası terbiye ve tahsil müessesesi olduğu- nu her zaman ifade eder. O halde; mektep binaları;

sınıfları, pençereleri, koridorları gibi elemanları ile hususiyetlerini gösterirler. Onlara; mektep oldukları için resmi bir tarz vermek istemek beyhude dir. Bu mülâhazalardan sonra; mühim bir mesele kalıyor ki o da sınıfların tayini cihetidir.

(Henri Baudin) diyorki mektebin höcrei hayatiyesi sınıftır. Bir çocuk, ilk tahsil devresinin takriben 9000-10000 saatini sınıflarda geçirir. Binaenaleyh

(16)

sınıflan çok iyi düşünerek yapmalıyız. Sınıflar, biraz juş gören memleketlerde ekseriya cenup ve şark cihelteıine nazır olarak inşa edilmektedir. Mektep projelerinde sınıflar yalnız bir cihete nazır olarak değil, arsaların müsait vaziyetine göre en muvafık cihete;

tevcih edilmelidir. Arsanın müsadesizliğine göre en muvafık cihetle ondan sonra ikinci derece muvafık cihete tevcih etmek icap eder. Yukarda bahs etti- ğimiz gibi sınıfların tayini cihatı, bazen şehir dahilindeki arsalarda yol vaziyetleri ile zıt bir vaziyet ihdas ediyor. 1 — Yola nazaran tatbik 2— cihata nazaran (Orientation) tatbik.

Her iki vaziyette istihkar edilemez. Eğer proje bu vaziyetteki arsalara göre etüd edilmemişse yani lâalettayin bir tip ise netice çok kötü çıkacaktır.

Bir kaç misal gösterebiliriz.

Birinci cadde daha ziyade ehemmiyeti haizdir.

Plân acı badem caddesine nazır olarak tatbik edil- miş, bu suretle deshaneler kâmilen şimalde kalmıştır.

Azap kapıda inşa edilen mektep; sınıfları temamile şimali garbîye nazırdır. Çünkü esas cadde şimali garbî cihetine açılacaktır. Büyük bir binanın cep- hesini yolun aksi tarafına vermek te abestir.

Birkaç misal ile görülüyorki; (plân — tip) e- sasatına göre şehir dahilinde mektep yapmak mahzurludur. O halde mektepleri nasıl inşa etme- lidir. Evvela tip usulünden sarfınazar ederek, ar- saları [*] temin ettikten sonra mahallenin ihtiyacına göre cesamette ve o arsaya mahsus proje hazırla- mak lâzımdır. Bu surette talebe adedi tesbit edile- rek kifayet edecek büyüklükte mektepler vücude getirilmiş olacağından birkaç sene sonra tekrar bir mektep açmak mecburiyeti hasıl olmıyacaktır. Plân muhayyel arsa için değil göz önünde bulunan, (situation) u belli olan bir arsa için hazırlanaca- ğından; yukarda saydığımız mahzurlardan vabeste kalacaktır ve stili de; uniform olmiyacak; iştirak yalnız elemanlarda, detaylarda bulunacaktır. Pence- relerin hususiyeti her mektepte aynı olacak, sınıf- ların ebadı, harici ve dahili kapılar; nazariyata muvafık bir şekil arzedecektir.

Bu suretle; muayyen arsa için plân hazırlanır-

[*] Metep arsalarının tayini ilmî bir şekilde yapılmalıdır.

Arsalar ; ilk mektep talebesinin ; ev ve mektep arasında yürüye- bileceği azami mesafeye göre olmalı. Mektepler mahallata muva-

fık bir surette dağıtılmiş bulunmalıdır.

llkmebtep. Eschersheim. Martin Elsaesser.

ken: sınıf ve cimnastikhanelerin tevcihi cihatı nok- tası noktasına uygun bir şekilde yapılırken binanın sokak ve şehirle mimarî, bedii münasebeti de nazarı dikkata alınmış olur. Fakat (tip) inşaat bu mü- lâhazalara meydan vermiyecek kadar mahdut vazi- yettetir. Bu münasebetle mahzurlardan sakınmak ancak (tip) usulünden vaz geçmekle mümkün olur.

Zeki Selâh Kadı-köy Hünkâr imamı mektebi: arsa mustatili

ve köşe başı; şimal cihetinden acı badem cadddsi şark cihetinde Haydarpaşa caddesi geçiyor.

(17)

•'""w

Kazın o. Cephe. Mimar Burhan Arif

KAZİNO PROJESİ

Mimar: Burhan Arif

Boğaziçi sahilleri için mutasavver olan bu bina iki katlıdır. Altkatta büyük bir dans holü ve etrafta muhtelif çiftlerin istirahatı için köşeler vücuda geti- rilmiştir. Kenar taraflar kazinoya tahsis edilmiş ve arka cihette servis tertibatı bırakılmıtır. Her hangi bir köşede oturulursa oturulsun denizi temaşaya hiç bir mani yoktur. Bunu temin eden, klâsik türk san'atının sivil mimarî elemanlarından olan sıra şerit

pençerelerdir. Üstkatta bir rulet ve bakara salonu ile altkattaki dansı seyre mahsus orta kısmı boş galeri yapılmıştır. Binanın üstü teras ve açık havada dans için elverişli düşünülmüş, ayrıca bu kata mah- sus servis kısmı yapılmıştır. Binanın, biri doğrudan doğruya terasa çıkan, diğeri iki katta müşterek olan iki merdiveni vardır. Binanın altkatı 400 m'2 saha- dadır.

(18)

vlİMAR

Kazino, Makta ve pilûnlar. Mimar Burhan Arif

>

(19)

HERKESİN KENDİ EVİ

Mimar: Abidin

Almanyada geçen senenin teşrinleri zarfında ucuz ve zamana uygun müstakil evler tasarlamak üzere 2000 kadar Alman mimarının iştirâk ettiği bir proje müsabakası yapıldı. İstenilen evler iki ço- cuklu ailelere göre olmak üzere üç grupa ayrılmış ve azamî fiyatları 8000, 15000, ve 25000 Mark ola- rak tesbit edilmişti. Bu müsabakayı tertip etmekle birçok maksatlar temin ediliyordu. Herkese san'at- kârane ve iktisadî nümunelerle müstakil bir eve sahip olmak emeli aşılanıyor, mimarın yapacağı evlerin şayanı tercih olduğu gösterilerek yapı sahip- leri ve mimarlar arasındaki rabıta kuvvetlendiriliyor;

ve nihayet bir çok modeller arasında yapı sahiple- rinin en ziyade zevkine uygununu seçmesi ve o projenin mimarı ile münasebete girişmesi temin ediliyordu. Jüri heyetinde müsabakayı tertip eden (Bauwelt) in sahiplerinden maada Walter Gropius, Paul Klopfer ve Martin Wagner vardı. Müsabakaya gönderilen 15000 yaprak resim enteresan bir sergi teşkil etti. Kazanan eserlerde muhtelif fiyatlardaki üç grupun birincilerine bin beşer yüz, ikincilerine biner, üçüncülerine beşer yüz Mark verildi. Bir çok eserler de takdirler kazandı. Bu ve müteakip sahife-

t

— 1 —

Grup /.. Bir:nci mükâfat. Mimar Dirk Gaskard ve

P. Maria Canthal. Berlin

lerde gösterdiğimiz muhtelif projelerin altına Jüri heyetinin hükümlerinden bazı notlar ilâve ediyoruz.

1. — Odalar ebatları, birbirine ve güneşe nazaran vaziyetleri itibarile çok kıymetli. Yatak odaları arasındaki sofacık da mühim. Yıkanma yeri küçüklüğüne rağmen ihtiyaca kâfi. Methal kıs- mı asgarî ebatta ve .lâzım olan her şeyi cami. Mut- fak küçük, fakat bir kileri var, bir de yemek odasına servis açıklığı olduğundan kullanış itibarile iyi. Otur- ma odasının önündeki çardak dolayısile yazın

(20)

— 2 —

1 Methal, 2. Mutfak, 3. Depo, 4. Garaj, 5. Otur- ma odası, 6,7. Yatuk odası, 8. Dolaplar, 9. Banyo ve Hela

tevessü kabiliyeti binanın ikamet kıymetini şayanı dikkat bir tarzda yükseltiyor. Odalar düzayak, yollar kısa, servis kolay ve rahattır.

Pencere büyüklükleri zengin fakat mübalâğalı değil.

2. — Oturma ve yatma odaları vaziyet ve ebat itiba ile maksada tevafuk ediyor. Bodrum yerine kaim olmak üzere yapılan depo mahrukat için kâfi gibi görünmeyor. Banyo odası mutat genişlikte olmamakla beraber kâfi addedilebilir. Bahçe ile irtibat tarzı vazıh değil. Methal havaî tesirlerin şid- detini kesecek kabiliyette değil. Ev kullanışlı ve teshini kolay görünüyor. Pencere büyüklükleri mutat

ebadı mütecaviz. Bu ev sıra evler halinde veya müstakil olmak üzere muhtelif tarzlarda kabili inşa.

Garaj yapılmayabilir veya oda halinde inşa ettirile- bilir. Gayet sade ve hendesî olan bu evin san'at- kârane tesiri evin inşasındaki ve bilahara da idame- sindeki hususiyetlere tabidir.

3. — Methalden bağçe kapısına kadar imtidat eden bir koridor bu projede gündüz ve gece ika- metine mahsus odaları birbirinden ayırıyor. Mutfağın vaziyeti, oturma odasının tertibi ve bağçe ile mü- nasebeti iyidir. Yatak odalarının ebadı münasip ve dolaplarile banyoya iltisakı kusursuzdur. Üst katta teklif olunan bir oda kolaylıkla kabili tatbik, aynı

(21)

Grup I I . İkinci mükâfat. Mimar Fritz Freymueller. Berlin

1. Methal, 2. Koridor, 3. Oturma ve Yatak odası, 4. Yatak odası, 5. Banyo, 5. Çocuk odası, 7. Mutfak, 8. Çamaşırlık.

zamanda binanın tecsimatına yeni bir sevimlilik vermekte.

4, — Malûm sıra evlerin tipinde olan bu proje müstakil bir vaziyete göre etüd edilerek kıymeti arttırılmıştır. Mutfak ile methalin münasebeti iyidir.

Yemek köşesi, bağçe ile irtibatı olan oturma oda- sının yükünü pek müsait bir tarzda azaltıyor. Üst kattaki yatak odaları kusursuz taksim edilmişi ir.

Bağçeden üst kata aşağıdaki oturma odasından geçmeden doğrudan doğruya çıkılabiliyor. Pilân asgarî ebadı göstermekle çok iktisadîdir. Binanın tecsimi taktire lâyık olduğu gibi evin tip kıymeti de yüksektir.

Bu vesile ile birazda bizim memleketimizdeki küçük evler ihtiyaç va inşaatına temas etmek iste- yoruz. Bizde de her gün bu ihtiyacın müspet mçnfi

(22)

M İ M A R

/

Grup I I . Üçüncü mükâfat. Mimar Walter Kremer.

MSÎ

Altkat :

1. Mutfak, 2. Methal, 3. Yemek köşesi, 4. Oturma odasi, 5. Teras.

Üstkat :

1. Çocuk odası, 2, Sofa, 3. Banyo, 4. Yatak odası, 5. Gardrop

çok tezahürlerine şahit oluyoruz. Gayrikâfî mün- ferit servetlerin mahsuli olan küçük evler inşaatımız

0 kadar perişan bir vaziyettedirki hiç bir tarafta

mimarî iktisadî veya sıhhî kıymeti haiz bir esere rast gelemeyiz. Yapı sahipleri evlerini ucuza mal etmeyi mimara müracaat etmemek suretile temin

m

(23)

Küçük ev Projesi Mimar Abidin

ettiklerini zannederek kendi zekâları ve işçilerinin gayri kâfî malûmatile mücehhez olarak iş yapmak- tadırlar. Mimar mecmuası memleketin en hayati meselelerinden biri olan iktisadî ve sıhhi küçük evler mevzuu üzerinde ısrarla durarak bir çok etüt- ler neşredecektir.

Bu proje 2 çocuklu bir aile için düşünülen bir

ev gösteriyor. Alt katta icabına göre birbirinden ayrılabilen bir oturma odası ile yemek odası, methal, sofa, mutfak ve tuvalet var. Ust kat ise iki ya- tak odası, bir banyo ve bir helâyı ihtiva ediyor.

Yatak odalarının pençereleri önündeki bir çiçeklik binanın yegâne süsüdür.-

/. Oturmo odası, 2. Yemek oda- sı, 3. Mutfak, 4. Tuvalet, 5. Sofa, 6 Methal, 7. Yatak odası. 8. Banyo.

(24)

İ D E O L O J İ

fi*

Y E N I U N S U R L A R

[ Terasa —Direkler üzerine inşaat — Pencere — Renk — Elektrik kudreti ]

Samih Saim

Belediye Mimarı

Modern teknik, maşinizmin tekâmülü bize, iş- lerimizi kolayca görmeğe mahsus bir çok vasıtalar ve inşaat usullerimiz üzerinde bir çok yenilikler getirdi. Bu yeni hayat tarzına uyabilmemiz için binalarımızın bir çok unsurları şekillerini değiştirdi- ler; hatta büsbütün yenileştiler; bu suretle bugüne kadar görmediğimiz (FORM) 1ar ortaya çıktı.

Beton arme ile ortaya konan (YEKPARE İN-

ŞAAT SİSTEMİ); zeminin rutubetinden tecrit edil- miş (DİREKLER ÜZERİNE ISTİNAT EDEN) evler yapmayı ve bu evleri her şekilde kullanılmaya el- verişli (TERASA) larla örtmeği mümkün kıldı. Ve keza yekpare inşaat sistemi sayesinde asırlardan-

beri aranılan ( MANTIKİ PENCERE) nin tatbiki temin edildi.

Bir binanın iskeleti bir insan iskeleti gibidir;

Teras çatı — Dessau. Prof. Walter Gropius.

(25)

Merkez tayyare limanı. Berlin. Heinrıch Kosina.

nazara hoş görünmez. Bu güzel olmıyan şekil bir zarf ile örtülerek saklanır. Gerek harici ve gerekse de dahili duvarları örtecek olan sıva bu gün bir etüd mevzuu halindedir. Muhtelif malzeme ile muh- telif şekillerde ihzar edilen bu günkü sıvalar ken- dilerinden beklenen faideyi vermiyor; zira binaların haricinde kullanacağımız sıvaların tatbiki ve işlen- mesi kolay, fiatı ucuz, ömrü uzun olması lâzımdır.

Bu her şekilde tatbik edilen sıvalar, gerek kendi tabiatlarile ve gerekse haiz oldukları (RENK) lerle nazarı zevklendirmelidir.

İlmin bize getirdiği yeni kudretlerinden biriside (ELEKTRİK) dir.

Elektirik sun'î olarak aydınlık temini hususunda muvaffakiyetli neticeyi husule getirmiştir; zira (sun'î tenvir); yağ lâmbası, mum, petrol lâmbası ve ni- hayet hava gazi şekilleri altında mahdut ve gayrı kâfi neticeler veriyordu.

Elektirik kuvvetinin nakil kabiliyeti, kullanılışın daki kolaylık ve ev hizmetlerine tatbiki konfora ait büyük meseleleri halletti.

İnsan sayinin devamı ve insan zekâsının inkişafı bizi her gün yeni muvaffakiyetlere doğru sürükle- mektedir. Bu suretle uzun senelerin taharriyat ve tecrübeleri hayat tarzlarımızı değiştirecek onun esas unsurları üzerinde daimi bir tahavvül ve tebeddül vücuda getirecektir. Bizde kendimizi bu tekâmülün seyrine uydurmak zaruretindeyiz.

Her şeyin makinalaşması ve makinacılığm tekâ- mülü ev dahilinde geçen hayatın esasları üzerinde

t

büyük tahavvüller vücude getirdiği gibi onun en ufak teferrüatına kadar nüfuz ederek, en küçük meseleleri için yeni sureti haller bulmuştur. Görülü- yor ki bu suretle ev dahilindeki pratik hayat çok kolaylaşıyor, çok basitleşiyor ve hatta çok güzelle- şiyor.

* » *

TERASA

Asırlardan beri bir çok cer ve nakil vasıtaları tanıyoruz; fakat yirminci asrın bidayetinden beri büsbütün yeni bir cer vasıtası hayata girmiş bulu- nuyor. Bu vasıta şimdiye kadar kullanılmamış olan bir yolu yani ( hava) yolunu açtı. Bu yeni cer va- sıtasının bidayetlerde bu derece büyük bir inkişafa malik olacağı tahmin olunmiyordu. Wrigth ve Fer- manın zamanındaki o basit uçma makinası, az za- man zarfında emin ve serî bir (TAYYARE) hali- ne inkılâp etti.

Mesafelerin kat'ı hususunda büyük süratler ve büyük muffakiyetler temin eden tayyare bu suretle turizmin kuvvetli bir unsuru haline girerek nazarla- rımıza (YENİ BİR MANZARA SAHASI) kazan- dırdı.

Tayyarelerden alınmış fotoğrafların tetkiki şe- hirlerimizin ne kadar intizamsiz ve ne kadar gelişi 1 güzel surette tanzim edilmiş olduğunu bize göster- di. Gerek evlerin ve gerekse şehirlerin kuş bakışı manzaraları onların çizgilerinde nazım bir zekânın

(26)

Direkler üstünde inşaat. Le Corbusier.

yokluğunu derhal bize hissettirdi. Bu günkü şehir- lerimizin hataları bütün vuzuh ve sarahatile mey- dana çıktı. Hava ve yeşillik noksanını, meskûn sa- halarla mevcut yollar arasındaki nisbetsizliği anla- dık; dik çatıların manzarasile vücude gelen hercü- merciyi gördük.

(ÇATI) şimdiye kadar yalnız yerden görüni- yordu; binalarımızın perspektiv etüdlerini ona göre hazırlayordu ve ekseriyetlede çatıyı saçak ve kor- nişlerle saklayarak, üzerlerinde yaptığımız baca, terason, lükarn ve saire gibi bilcümle tesisatı hiç bir güzellik ve nizam endişesi gözetmeden vücude getiriyorduk. Bu itibarla sokaklarda gezip dolaşan- lar için binaların kornişten yukarı olan aksamı adeta yok gibi idi. Halbuki bu gün tayyare, bizi şehirlere yeni bir nazar noktasından bakmaya da- vet ediyor. Şimdiye kadar saklı olan binaların kornişten yukarı aksamı tamamen meydana çıktı.

Aynı zamanda malik olduğumuz fennî imkânlar binaların üstünü muntazam ve ahenktar bir manzara temin edecek surette kapatabilmemizi de temin ediyor.

(TERASA) doğdu. Te-asa fennî bir muvaffa- kiyet olmakla beraber, binalarımızın görünüşlerine yeni ve şimdiye kadar duyulmamış bediî bir kıy- met bahşetti. Bundan böyle terasalı binalarımız için yeni bir cephe tipi; yani fazla şakulî olmiyan ufkî bir cephe tipi doğmuştur. Bu günkü terasalı binaların cephelerinde hakim olan tesir umumiyet itibarile ufkiyettir. Bu düz çatılar sayesinde bina- larımız yancepheleri gibi, bir yeni cephe daha,

ufkî müstevî bir üst cephe kazanmıştır. Bu cephe düz ve ahenktar bir plan halinde teşkil olunacağı gibi, üzeri yeşillikli bir bahçe halinde dahi tanzim olunabilir. Bu günkü inşaat fenninin vardığı netice en yamurlu ve en karlı memleketlerde bile basit bir örtü ile terasalar vucüde getirilmesini imkân dahiline aliyor. Bu suretle evlerin üst yüzüde diğer yan yüzleri gibi bir etüd süjesi haline girmiştir.

Bu sayededirki bu günkü binalarımızın hacımları te- mamen yek ahenk, temamen' yekpare ve bir kül vahdeti halindedir.

Nazarlarımızı geriye, bizden evelki devirlere doğru çevirirsek ve hatta kılâsizme avdet edersek orda bütün fennî imkânsızlıklara rağmen mimarın bir çok asırlar zarfındaki mesaisi (TERASAYA DOĞRU YÜRÜMEK) den ibaret olduğunu görü- rüz.

Gotik devrinin nihayetinden beri mimarların bütün faaliyeti binaların üstünü ufkileştirmeyi tahak- kuk ettirmeye matuf idi. Ve bu arzu bir fikri sabit halinde devam edip gidiyordu. Binaların üstünü örten çatıların ahenksiz meyillerini ve onların üs- tündeki baca ve saire gibi binaların umumî tesirini ihlal eden unsurları zengin balüstratlı atikler ve geniş kornişli antablımanlar arkasında saklıyorlardı.

Her asırda bu işe doğru atılmış yeni bir adım gö rüyoruz. On altıncı asırda çok dik meyilli ve ardu- vaz kaplı Mansard çatılar ve on sekizinci asrın çinko veya kurşun Terasonları binaların ufki olarak nihayetlendiğini nazarda temin etmek endişesinden doğuyorlardı; ve nihayet on dokuzuncu asırda vu-

(27)

Direkler üstünde inşaat. Stuttgart.

Le Corbusier ve Pierre Jeanneret.

t

cude getirilen makine kiremidi çatı meylini asga- riye indirmeyi temin etti.

Çatı meyilleri arasında kalan boşluklar kaybol- muş bir saha gibi kalmamak için orada fena şera- itli ikametgâhlar vücude getirilirdi. On altıncı as- rın çatı arası ikametgâhları; ve keza on yedinci asrın Mansardları bu kaybolmuş boşlukların fena bir şekilde istimalinden doğmuştur.

Nihayet bu gün teras şeklinde binaların üstünü örtmek keyfiyeti tahakkuk etmiş buluniyor. Müstevi çatıların altında kalan odalar temamen mikâb şek- linde rahat ve muntazamdır. Teras vasıtasile bina- larımız için bediî bir terminezona malik olmakla be-

i

raber en iktisadî bir surette binalarımızı kapatmı- ya da muvaffak oluyoruz. Çatının ufkî olması ondan muhtelif şekillerde istifade edilmesini de mucip oldu.

Güneşin ziyasını orda bulduğumuz gibi bahçe ve jimnastik salonu gibi kullanmalarıda mümkün oluyor.

* * *

DİREKLER Üzerine inşaat

Ecdadımız ( G Ö L ÜSTÜ ŞEHİRLERİ) zama- nında suların sathı üzerinde direklere istinad eden evler yaparlardı. Zeminden tecrit edilmiş olan bu

evler sayesinde düşmanlarına karşı bir müdafaa çaresi bulmuşlardı. O zaman için lüzumlu olan bu adet bir müddet sonra onu doğuran sebeplerle beraber ortadan kalktı; bunu takiben teferrüatlı ve ağır evler vücude getirilmeye başlandı. Binaların muvazene ve mukavemetlerini temin etmek için ağır temellei toprağın derinliklerine gömmek mec- buriyeti vardı. Bilahare iktisadî sebeplerde hâkim oldu. Şimdi ise şehirlerde arazi pahalıdır. Para ile alınan toprak parçasını kullanmak hususunda çok kıskanç davranmak lâzım geliyor. Hava boşluğu ise bedavadır ve hudutsuz bir sahadır.

Toprak rutubetlidir. Güneş bütün faidelerile gökte buluniyor. Şakulî potolar ve ufki putrlarla vücude getirilen yeni evlerimiz; potolar ve putrlar üzerine istinat ettirilerek ratip topraktan tecrit edil- miş bir şekilde inşa edilmeğe müsaittirler.

Bu ebedi alemde hiç bir şey değişmez. Göl üstü evlerinin prensipleri diğer bir şekil altında muhtelif zaruretler ve sebeplerle ortaya çıkmış bu- luniyor. Ratip toprağa temas etmeksizin potolar üstüne istinat eden binaların altında serbest kalmış olan sahalar garaj şeklinde tanzim olunduğu gibi;

*

kapalı bahçeler halinde de kullanılır. Bu inşaat prensipinin sayesinde direkler üzerine inşa edilmiş yekpare mahalleler vücuda getirmek mümkün ola-

(28)

çaktır. Bu suretle mahalle blokları altında kalan serbest sahalarda çok kolay bir seyrüsefer şebekesi tatbiki mümkündür. Şehir hududu dahilinde bina- larla işgal edilmemiş olan sahalar temamen bahçe- lere ve yeşillik mıntıkaların-« tahsis olunur. Böylece yollar binaların altında kalmakla şehir dahilinde parklara ayrılacak olan boş arazı mıntıkaları çoğa- lır. Aynı zamanda yolların binalar dahilinden geç- mesile yolla bina arasındaki münasibet daha sıkı bir surette temin edilmiş olacaktır.

Bütün mahalleleri direkler üzerine inşa edilmiş bir şehir şimdiye kadar alışmadığımız yeni bir manzaradır. Fakat bu manzaranın acayipliği haiz olduğu mantıkîlik, intizam ve kullanılışındaki sühu- letle derhal bize menus gelmeğe başlayacaktır.

Çünkü o kendi güzelliğinin menşeini büyük bir vuzuh ve sedakatle ifade etmektedir. Nazarlarımız beşer ihtiyaçlarının tekâmülü ile doğan yeni şekil- lere ve yeni vakalara mütemadi intibaklara yavaş yavaş alışacaklardır.

* *

PENCERE.

Pençere binanın belli başlı unsurlarından biri- Bina kitlesi dahilinde, güneşin ve ziyanın girmesi 'Ç'n bırakılmış olan boşlukları kapar ve ya bina da- hilini havalandırır. Bina pençereleri vasıtasile tenef-

füs eder: dahilindeki boşluklarla hariçteki boşluk arasında pençereler irtibat vasıtasına malik olur.

Pençerelere verilecek olan şekil ve ebat büyük bir ehemmiyeti haizdir. Zira bu boşlukları örten aksamın kendinden beklenilen vazifeyi hakkile ifa etmesi, mümkün olduğu kadar bol ziya geçirmesi lâzımdır.

Tabiatin ihtiva ettiği anasır arazi üzerinde uf- ken imtidat eder; bir tabiat manzarasının şakulen inkişaf ettiği zamanlar azdır. Ziya güneşin seyri istikametini takiben tahavvül eder. İnsanın hareketi zemin üzerinde keza ufkidir. Binaenaleyh insan na- zarının bu vakalar ve bu hareketleri kavrayabilme- si için aynı istikametten istifade etmesi lâzımdır.

Haricin vaka'larile insanın nazarı arasına konmuş olan pençere vazifesini hakkile görebilmek için en mantıkî bir tarzda şekillenmeli, yani uzunluğuna ola- rak inkişaf etmelidir.

Bu zamana kadar binanın diğer bir çok unsur- ları gibi pençerede inşaî zaruretlerin icabatına göre şekillendirilir ve ebadı ona göre tayin edilirdi. Bu güne kadar cari olan inşaat sistemleri mimara pen- çereyi ancak irtifaina olarak açabilmek imkânını vermişti. Küçük açıklıkların üstü ya taş lentolarla teçhiz olunur, yahut demir ve ya tahta plat bantlarla örtülüdü. Bir pençerenin aydınlık sahası irtifaina olarak kullanılırdı. Bazan bina dahiline kâfi ziya temin edebilmek için pençerelerin aydınlık sahasını

(29)

Koridor penceresi. Dessau. Walter Gropius.

büyütmek binaenaleyh irtifaını ziyadeleştirmek lâzım gelir ve bu da kat irtifalarının lüzumsuz yere yük- seltilmesini mucip olurdu. Ve nihayet Jou kadar kül- fet ve masraftan sonra aydınlatılması lâzım gelen saha için pençereye verilmesi lâzım olan eb'ada malik olunur idi. Bu keyfiyet bina dahilinde kaybe- dilmiş boşlukların husule gelmesine ve bundan baş- ka da insan mikyası ile pençere ve odaların mik- yasları arasında bir muvazenesizlik doğmasına sebe- biyet verdi. Yüksek tavanlı salonlar dar enli ve yüksek irtifalı pençerelerin yanında insanlar çok nispetsiz ve mikyassız kaldılar. Muhtelif devirlerde (mantıki bir pençere) yapabilmek ihtiyacı kendini hissettirmiştir. Tarih devirleri arasında bir çok inşa- atçıların ihtiyaca en iyi bir şekilde takabül edecek olan pençere şeklini taharri yolunda sarf ettikleri mesaiyi ve düştükleri endişeleri bize gösteriyor.

Basık ve dört köşe pençereler, uzunlamasına olarak sık sık sıralanmış pençere dizileri Roman ve Gotik ve hatta bazan da Rönesans mimarları tarafından kullanılmıştır.

Asırlardan beri kalan an'anelerin, kıskançlıkla saklandığı İngilterede bile, meskenin esas unsurları uzun bir zamandan beri değişmiş bulunuyor. Bugün uzunluğuna olarak sıralanmış olan pençereler İngiliz evinin bir karakteristliği halindedir.

<

Beton arme ve bunun doğurduğu yekpare in- şaat sistemi uzun zamandanberi aranılmakta olan bu mantıkî pençereyi temamen tahakkuk ettirdi.

Potolar arasında kalan, uzun ve ufkî açıklıklar, tahtında uzunluğuna olarak imtidat eden pençereleri açmak mümkün olmuştur. Pençerelerin şekillerinde husule gelen bu tahavvül kullanışlarında ve imal tarzlarında da değişikler vucuda getirdi. Şakuli pen- çerelerde sabit bir mihver etrafında hareket eden kanatlar ufki pençerelerde sürmeler haline frıkilâb etti. Bu suretle ya bütün bir pençere boşluğu ve ya istenilen miktar kadar bir kısmını açabilmek mümkün olmakla beraber kanatların odalar dahilin- de işgal ettikleri fuzuli sahalardan da iktisat edildi.

Poto ve putrlarla tahdit edilmiş bir açıklıkta cam- dan bir duvar yapmak dahi mümkün olmuştur. Bi- naların dahili boşluklarını haricin manzaralarile bir- leştiren bina dahilinde açık hava zevkini temin eden cam cidarlar ve ya sabit pençereler bu günün mi- marları tarafından sıkça tatbik edilen bir buluştur.

Bu suretle kapalı ve mahfuz bir mahalde oturul- makla beraber nazarın - rüyet kabiliyeti hiç bir vasıtayla tahdit edilmemiş bulunuyor demektir.

Keza bu günün mimarları tarafından pek sık tatbik edilen diğer bir sureti hal iki döşeme ile harice doğru portafolar teşkil edilmek suretile her

(30)

Krematoryum. Brno. Ernst Wiesner.

iki döşeme arası camla kapatılarak bütün bir ceb- he imtidadınca mütemadi pençereler ve ya camdan yekpare bölmesiz cidarlar vucuda getiriyorlar.

Mantık endişesile tayin olunan pençerelerin bu günkü şekli binalarımızın cephelerine şimdiye kadar görülmemiş yeni bir manzara verdir. Üfkî pençere- ler katlar arasında büyük miktarda dolu sahalar birakarak binanın haricî manzarasını fazla kapalı gösteriyorlar, halbuki hakikatte binanın dahili, ha- rice karşı daha çok açıktır.

* * *

RENK

1919 da (Magdeburg) lu mimar Taut biraderler bütün alman meslekdaşlarına mimaride (RENK) tesirinden istifadeyi tekrar diriltmeyi tavsiye ettiler.

Filhakika renk çok hususi kıymetleri ihtifa eder.

Hacımlarm kombinezonlarile vucuda getirilen tesir- leri mübalağalandırmak hususunda büyük yardımları vardır. Her hangi bir hacmin ağırlığını tezyit veya her hangi bir sathın hafifliğini temin için renk nü- ansları kudretinden şayanı hayret bir surette isti- fade edilir. Gözü tatmin etmek hususunda tesirleri inkâr kabul etmez.

Uzun zamanlardan beri mimarlar arasında bina- ların haricinde renk kullanmak keyfiyeti metruk bir halde idi. Bizim iklimlerimizde yağmur, kar fırtına

V e güneş altında binalara renk tatbik etmek hemen hemen imkânsızdır.

En sert denen maddeler hatta taş ve mermer bile kısa bir zaman zarfında güzel ve temiz görü- nüşünü kaybediyordu. Malûmdurki Paristeki Operayı yapan mimar Şarl Garniye binasının cephesinde bir çok renkli mermerler kullandı, iyi bir malzeme ile kuvvetli renkler tatbik etti.

Fakat bu gün onlardan ne kalmıştır.

Binaların haricinde şimdiye kadar tatbik edilen renkli malzemeler kısa bir zaman zarfında tecdit edilmek ihtiyacını göstermişlerdir. Gerek bu günün ve gerekse de dünün mimarları tarafından bu saha- da sarf edilen mesai neticesiz kalmıştır. Henüz bü- tün tazelik ve yeniliğini uzun zaman muhafaza edecek bir renk malzemesine malik değiliz. Hiç şüphesizki endüstri bize bu gün cephelerimiz için muhtaç olduğumuz dayanıklı, yıkanabilir, tatbiki kolay renkli malzemeleri verecektir.

Paris şehri bir talimatname ile bina sahiplerini her on senede binalarının yüzlerini temizlemeğe veya boyatmaya mecbur etti. Kirli yüzlü binaları ihtiva eden mahallerin bu suretle tecdidinden sonra hasıl olan manzaralar şayanı hayret bir surette te- beddül etmiştir. Siyah ve mahzun yüzlü sokaklar birden bire büyük bir tazelik ve berraklık iktisap etmişlerdir. İnsanların cümlei asabiyeleri ve ahvali ruhiy eleri üzerinde renklerin tesiri büyüktür. Temiz ve kuvvetli renkler münebbihtirler; tesirinde bulu- nanları faaliyete sevk eder. Esmer ve zayif renklerin tesiri daima uyuştrucu olur.

* • *

(31)

Elektrik. Celle. Otto Haessler.

ELEKTRİK KUDRETİ.

Şimdiye kadar, ev dahilinde hayat güneş ziya- sile beraber sönüp gidiyordu. Gayri kâfi miktarda ziya ve faide temin eden sun'î menbalar evin gece kullanılmasına mani teşkil ediyorlardı.

Fizik ilminin inkişaf ve tekâmülü neticesi mey- dana çıkan (ELEKTRİK) ve onun muhtelif tatbikatı sayesinde mimar çok kıymetli bir yardımcıya malik oldu; bu suretle evi daha kullanışlı bir şekle koy- maya ve daha çok istirahatlı bir hale kalbetmeye muvaffak oldu.

Filhakika elektrik cereyanı lâzım olan her yere

kolaylıkla nakil ve sevk edilebiliyordu. Basit bir enstalasyon her işi görmeye kâfi idi. Bu suretle gerek evde ve gerekse sokakta bir GECE HA- YATI doğdu. Gündüz hayatı kadar normal bir gece hayatının imkân dahiline girmesi mimara yeni bir etüd mevzuu hazırladı.

şehirlerin ve binaların gece manzaraları, elek- trik ziyasının bu manzaraları husule getirmek husu- sundaki sureti istimali, mimarı meşgul edecek mev- zulardır. Bu sahada cidden muvaffak olmuş mimarî eserleri az değildir.

29 Mart 931.

(32)

Mücef blokların döşemede tarzı istimali Mimar: Hüseyin Avni

M Ü C E F B L O K DÖŞEME İNŞAATI

Mimar: Hüseyin Avni

Betonarme döşeme inşaatının bazı kifayetsiz- liklerini izale için baş vurulan muhtelif çarelerden biri de mücef blok döşemelerdir. Avrupada müte- rakki ve muhtelif maktalarda imal ve inşa edilen blök döşemeler memleketimizdede bazı inşaatta tatbik ediliyor. Bu nevi döşemeler eski volta dö- şemelerle aynı esasta olup aksi sedaya mani olmak, katlar arasında ses ve harareti nakletmemek husu- sunda müsbet faydaları aşikârdır. Kalıptan edilen istifadeye rağmen bu tarz inşaat alel'ade betonarme döşemeden biraz daha pahalıya mal olur. Bir kaç ıtırla mücef blokların bizde tarzı imalinden bahse-

deceğiz. 200-250 dozajında kum ve çimentodan ibaret harç 2 kere kuru olarak, sonra gayet az su ilâyesile nemlendirilerek tekrar karıştırılır. Ya el ile veya elektrikle otomatik işleyen kalıplara dol- durulur, sıkıştırılır. El kalıplarile bir usta günde 250 - 300 adet blök hazırlayabilir. Elektrikli kalıplar- la 800 - 1000 adet yapmak kabildir. Bloklar, asgari

kuruma müddetleri olan on gün zarfında daima sulanarak, on gün sonra döşeme kalıpları üstüne projesi mucibince dizilir. Diziler arasına kiriş de- mirleri konduktan sonra beton dökülür. Mücef bloklara arzu edilen makta verilebilir.

(33)

MİLLETLER MİMAR VE MİMARİLERİNİ NASIL YÜKSELTİYORLAR

inşaat projelerinin müsabaka usulü ile yaptırıl- masının mimarî faaliyetlere iktisadî ye san'atkârane bir veçhe vermek hususunda çok mühim ve semereli neticeler vereceği, memleketin umumî mimarî sevi- yesini yükselteceği şüphesizdir.

Müterakkî milletlerin bu hususdaki çalışma tarz- ları hakkında ufak bir fikir verebilmek için yalnız bir memleketin bir mecmuasının bir iki sayısından bazı notlar alıyoruz.

(Art et decoration) aylık mecmuasının bir iki sayısında ilân ettiği müsabakalar:

1930 mart nüshasında:

vilâyeti dahilinde inşa edilecek muhtelit ilk mektep projesi bilûmum fransız mimarları ara- sında mevkii müsabakaya konmuştur.

Birinci İkinci Üçüncü Dördüncü Beşinci

mükâfat: % 5

5000 frank 2500 „ 1500 „ 1000 „ vilâyeti dahilinde inşa edilecek ilk mek- tep projesi fransız mimarlar arasında mevkii mü- sabakaya konmuştur. Beher mektep için tahsis edilen para altı milyon franktır.

Birinci mükâfat: 20000 frank

İkinci 5000

şehremaneti binasının cephesi tecdiden tamir edileceğinden projesi fransız mimarları ara- sında mevkii müsabakaya konulmuştur.

Birinciye 20000 frank İkinciye 5000 „ Üçüncüye 500 „ 1930 mart nüshasında:

Fransız modern mimarlar cemiyeti çatı makamına kullanılan terasların asrî bir şekilde isti- maline ait projeler tanzimini fransız mimarlari bey- ninde müsabakaya koymuştur. Projeler şu şekilde tasnif edilecek ve mükâfatlandırılacaktır:

A — Apartmanlarda:

Birinciye: 9000 frank ikinciye: 4000 „ Üçüncüye: 2000 „ B — Umumî binalarda:

Birinciye: 4500 frank İkinciye: 3000 „ Üçüncüye: 1500 „ C — İkametgâhlarda:

Birinciye: 2000 frank ikinciye: 1500 „ Üçüncüye: 1000 „

şehrinde inşa edilecek bir hastane pavyo- nu projesi fransız mimarları ve inşaat mühendisleri arasında mevkii müsabakaya konmuştur.

Birinciye: 9000 frank ikinciye: 5000 „ Üçüncüye: 3000 ,

şehrinde inşa edilecek bir orta mektep projesi fransız mimarları beyninde mevkii müsaba- kaya konmuştur.

Birinciye:

ikinciye:

Üçüncüye

10000 frank 8000 „

6000 „ 1930 haziran nüshasında:

şehrinde inşa edilecek bir mektep projesi fransız mimarları beyninde müsabakaya konmuştur.

şehirdeki hastaneye ilâve edilecek pav- yon projesi fransız mimarları beyninde müsabakaya konmnştur.

1930 temmuz nüshasında:

şehri teyidi hatıra için bir mezar abidesi projesini mevkii müsabakaya koymuştur.

vilâyetinde inşa edilecek leylî kız orta mektebi projesi vilâyet mimarları beyninde müsa- bakaya konmuştur.

Cezair hükümeti Cezairde inşa edilecek güzel san'atlar akademisi binası projesini bilûmum fransız mimarları beyninde müsabakaya koymuştur. Müsa- baka iki dereceli olacaktır.

(34)

4

MİMARÎ ŞUBESİ HABERLERİ Mimarî sergiler

Her sene muntazaman Ankara ve Istanbulda mimarî sergiler açılması hakkında idare heyeti çalışmaktadır.

İlk sergi ağustosda Galatasarayda Güzel san'- atlar birliği sergisinde açılacaktır.

M i m a r S e d a t H a k k ı b e y i n sergileri:

Avrupadan dönen mimar Sedat Hakkı Bey Güzel sanatlar akademisinde ve Ankara Türk ocak- ları merkezinde bir sergi açarak kıymetli eserlerini teşhir etmiştir.

M i m a r B u r h a n A a r i f b e y i n sergileri:

Avrupadan dönen mimar Burhan Arif Bey An- karada Maarif Vekâletinin arzu ve tensibile sabık beynelmilel ziraat sergisi Macar paviyonunda geçen

ay bir mimarî sergi vücude getirmiştir. Sergide Türkiyede şehircilik tatbikına dair muhtelif plânlar, otel, gazino, cami ve Istanbula ait etüdler, stadyum ve ucuz seri evler projesi teşhir edilmiştir. Bu sergi birlikte bu ay açılacaktır.

Mimarî şubesinden:

— Birliğe mimarları alâkadar eden haberler gel- mektedir. Bunlar Birlik tahtasında ilân edilmektedir.

Kâtibi umumîmiz pazartesi günleri dörtten sonra azamıza izahat vermek ve her türlü arzularını din- lemek için birlikte bulunmaktadır.

— Birlik dahilinde acele işi olan misafir azamızın çalışabilmesi için bir "mimari büro,, tesis olunmuştur;

— Mimarlar her ay umumî bir toplanış yapa- rak "ayın mühim meseleleri,, ni kendi aralarında görüşeceklerdir.

M E R M E R TAŞ T İ C A R E T H A N E S İ

Merkezzade KADRİ

İSTANBUL, UN KAPANI KÖPRÜSÜ İTiSALİNDE CAMİ SOKAK No. 18 Şubesi: AYAZMA Caddesi No. 283 -285

HER TÜRLÜ TAŞ İŞLERİ TAAHHÜTOLUNUR

Telefon: İst. 13 67

ASRÎ DOĞRAMA FABRİKASI ve MARANGOZHANESİ

K O S T A K ! T A H M Î N C I O Ğ L U

İ S T A N B U L

Langada Kömürcüler içinde No. 53

Referanslar

Benzer Belgeler

Şimdi, dünyanın en eski kubbe sistemlerinden biri olan Aya- sofya ve Süleymaniye yapı sistemleri ara- sında bir mukayese yapalım: H e r ikisi, plân bakımından merkezî bir

E ğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol basın toplantısında şöyle dedi; “Eğitim Sen olarak, sürgün kararının hukuki dayanağı olmadığını, tamamen siyasi nitelikli

Bugün Japonya’nın güneyinden Endonezya’ya, Avustralya’nın kuze- yinden Yeni Kaledonya’ya kadar uza- nan kıyı bölgelerinde, 10-40 metre derinlikteki kayalık

2005 yilrndan itibaren hem kamu kesiminin hem de ozel sektorde galrganlann reel ricrederinin enflasyon de$ederinin altnda seyrettigi anlagilmaktadrr, 2001,- 2010 donemi igerisinde

Irak ’ta &#34;Kasaidi Muhtar-ül Meşher ül - Türk-ül Muasır”, yani Çağdaş Türk Şiirinden Seçmeler kitabını bıraktım.. (Türkmen Türkçesinde ‘bıraktım

YAVUZ Sultan Selim’den sonra tahta oturan Sultan Süley­ man devrinin başlarında, Mimar Ali Usta ölünce, Lütfi Paşa'nuı tavsiyesiyle koca Sinan Sermîmarlığa

Gündoğdu Akkor dergiler hazırlıyor, resim yapıyor durmadan, Bilkent tepeleri gibi yeşeriyor, renkleniyor duvarları, inci Akkor da seramik, resim çalışmalarından sonra

Tankut Centel, İş Güvencesi Kanunu (Konferans Notları), Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yayını, İstanbul 2003, s. maddede ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş