• Sonuç bulunamadı

B E T ON A R ME ve A. P E R R ET

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B E T ON A R ME ve A. P E R R ET"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B E T O N A R M E v e A. P E R R E T

Söyleyen: Y. Mimar Şemsa DEMIREN

'ijî:

Sayın meslekdaşlarım,

Muhterem misafirlerim,

Bugün dünyanın her medenî memleketinde yapı-cılar, mimarlar, mühendisler toplanıp betonarmenin icadının 100 üncü senesini büyük sergiler, konferans-lar, toplantıkonferans-lar, filmlerle tes'it etmektedirler.

Mesleğimiz için elzem olan beynelmilel temas-lardan sergilere iştirakten maddî imkânsızlıklar yü-zünden mahrum kalmaktayız. Dünyadaki mimari ha-reketlerine ve problemlere harp sonrası inşaat tarzları-na %90 ımız yabancıyız, yahut bir mecmuadaki re-simden edindiğimiz müphem bir fikrimiz vardır.

Son gelen A. d'Aujourd'hui mecmuasının baş ya-zısında Pierre Vago diyor ki:

Mimar her şeyden evvel kültür sahibi bir adam olmalıdır. Teknik ve san'at bilgisi ile beraber tarih, felsefe, ruhiyat, iktisat bilmelidir. Eski san'at eserle-ri hakkında mantıkî tahlil yapabilmeli, biraz modelaj resim ve musiki ile meşgul olmalıdır. Asrımızın intel-lectuel ve artistik hayatı ile sıkı temas halinde olma-sı mecburidir. Gene bir mimar için muhayyilesini kam-çılayarak inkişaf ettirmek, ve şahsiyetini kaybetme-den fikirlerini hacim, şekil, renk, madde, nisbet ve ahenkle, ifade etmek için en iyi usul ecnebi meslek-daşlarla fikir ve tecrübelerini karşılaştırmaktır. Ge-çim mücadelesinde ve mimarlığın geçirdiği işsizlik krizi içinde diğer memleketlerde olan bitenlerle alâka-dar olmayı, meslekî bir mecmuayı dikkatle okumayı fuzulî bulanlar maalesef içimizde mevcuttur. Mimarî ticaret zihniyetinden kurtulamıyanlar san'at ve teknik bakımdan kalitesi gayet düşük binalar meydana geti-renlerdir.

Bunlar her gün mesleğe yeni bir darbe indirmek-tedirler. Evini, apartmanını kalfaya yaptırmayı tercih eden mal sahibine her zaman kabahat bulmıyalım. E-ğer etrafında gördüğü eserler kalifiye ve tecrübeli bir kalfanınkinden üstün değilse diplomanın onun için ne kıymeti olabilir.

Dünyanın mimarlık âlemi bizi gayet az, hattâ hiç tanımamaktadır. Zaten biz bunda acele etmemeliyiz. Çünkü, inkılâp yapmış modern Türkiyede henüz bir Perret, bir le Corbusier, bir Alvar Aalto, bir Ragnar Ostberg, bir Piacentini, bir Frank Loyd Wrigt, bir

Neutra, gibi modern bir simamız henüz yetişmemiştir. Zaten yetişseydi bu dünyaya gizli kalamazdı. Gayret-lerimize modern dünyanın icaplarma göre memleke-timizin imkânları dahilinde modern usulü ve malze-me tekniği kolaylıklarını nazarı itibara alarak, doğru bir yola sevketmek mecburiyetindeyiz.

Bir gün kendimizi dünya ölçüsü ile tanıtacak gü-zel eserler hazırlarken büyük yapıcıları tanımak ve on-ları sırası gelince hatırlamak vazifemizdir. Bugünkü toplantının gayesi memleket inşaatında fevkalâde re-vaçta olan betonarmenin 100 üncü senesini kutlamak, ilk mucitleri hatırlamak ve betonarmenin istimaline ilk defa mimarî çehre vermesini bilen ve betonarme-nin babası sayılan Auguste Perret'yi daha yakından tanıtarak büyük üstada karşı takdir ve hayranlık his-lerimizi belirtmektir.

* * *

Bir muharririn söylediği gibi tâ eski zamanlar-dan beiri, mesken ve çatı meselelerinin ustaca halli ve büyük açıklıkların cesur bir teknikle kapatılması in-şaatın terakkisini ölçmektedir. Bu bakımdan betonar-me inşa san'atının kudretli ve en elâstikî bir tarzı sa-yılabilir. Betonarme, demirin kuvvetini taşın sağlam-lığı ile birleştirir, taşıyıcı noktaları intizama sokarak zemini serbest bırakır, arzu edilen hacimları yaratır, ve yapılan azamî istifadeyi temin eder.

Denilebilir ki orijinal inşaat zamanındanberi, hiç bir inşa tarzı betonarme kadar mimarlara böyle lirik ifade imkânları vermemiş, ölçü ve intizam dahilinde bu kadar cesurane hal suretleri yaratmamıştır.

Her halde bu son 100 sene içinde meydana çıkan yeni inşaat usullerinden hiç şüphe yok ki betonarme en derin olarak, devrimiz mimarisine karakterini ver-miştir. Binaların şekil ve yapısına tesiri, bugün artık hakikaten bir betonarme mimarisi mevcut olduğunu iddia ettirebilir.

Burada betonarmenin kısa bir tarihçesini yapma-yı, ilk mucitlerini hatırlatmayı ve muhtelif memleket-lerde ilk betonarme eserleri saymayı faydalı buldum.

(2)

bi-le ilk olarak bina inşaatında çimentolu betonu kalıp-lara döken François Coignet olmuştur. 1840 tan beri bu icat orada idi, birbirlerini tanımadan bir çok Fran-sız ilim adamı, çimento istimalini tekemmül ettirme-yi, ve inşaatta kullanmayı düşünmüşlerdir.

Umumî olarak, betonarme icadından beri 4 devir geçirmiştir :

I. Devir 1820 den 1872 ye kadar icat ve hissiyat devridir. Vicat Coignet, Monier, Lambot devri. İlk be-tonarme kiriş ilk merdiven, ilk su haznesi bu devirde yapılmıştır.

II. Devir 1880 den 1895 şe kadar yayılma ve naza-riye devridir. Hennebique sisteminde Almanya, Avus-turya ve İsviçre de inşaatlar başlamıştır.

III. Devir 1897 den 1904 e kadar estetik ve tatbi-kat devri. İlk betonarme kubbe bu devirde François de Coeur tarafından dökülmüştür. Mektep ve üniver-sitelerde ilk betonarme dersleri bu tarihlerde ihdas edildi. 1903 de ilk olarak Perret kardeşler betonarme-yi mimariyeye tatbik ederek Franklin sokağındaki meşhur apartmanı inşa ettiler.

IV. Devir, son tekâmül devridir. 1906 da ilk be-tonarme talimatnamesi hazırlandı, ayni sene Perret kardeşler Pariste ilk betonarme tiyatro binasını kur-dular. ,

Diğer Avrupa devletleri uzun zaman bu Fransız brevetlerini işletmekle iktifa etmişlerdir.

Almanya ve AvusturyacLa Monier usulünün tat-bikini bir şirket üzerine almıştı.

İngilterede ilk olarak Hampton dokları inşaatı 1904 te Hennebigue sistemi ile yapılmıştır. 1908 de 650 metrelik New Castle on Tyne tüneli, 31 kemerli Welwyn köprüsü, Liverpool'daki 17 katlı Royal Liver Building İngilterede ilk betonarme eserlerdir.

Belçikada François Monier'nin kendisinin yap-tığı Liege köprüsü, Brüksel Üniversitesi ve Bonmarşe binalarını sayabiliriz.

îtalyada yine Fransız sistemleri ile yapılmış Mil-lesimo köprüsü, Torino stadyomu, ve Venedikteki Ye-ni Kampanella'nın iskeleti ilk betonarme yapılardır.

İsviçrede ilk betonarme demiryol köprüsü Wig-gen de 1894 te yapılmıştır.

Amerikada Monier sistemi Amerikalıların icat ettiği sistemlere galebe çalmış ve 1906 da Hennebique usulü ile ilk büyük bina yapılmıştır.

Türkiyede betonarmenin ilk tatbiki başladığı ta-rihleri ve ilk misallerini öğrenmek için, bugün memle-ketimizin en eski inşaatçısı olan Profesör Fikri San-tur'a müracaat ettik. Verdiği kıymetli malûmat için burada kendisine bilhassa teşekkür etmeyi vazife sa-yarım.

Üstadın söylediğine göre, ilk betonarme eser Da-rıcadaki Arslan çimento fabrikasının kuruluşu ile baş-lamaktadır.. Bu fabrikanın bacasını bizzat Fikri San-tur demirli betondan yapmıştır. Fabrikanın

önünde-ki köprü de keza betonarmedir ve yapıldığı tarihi kafi olarak bilmemekle beraber 50 seneyi geçtiğini zannet-mektedir.

Profesör Fikri Santur 1912 de 4 üncü Vakıf Ha-nında ilk betonarme kubbeyi yapmıştır. Yine bu bina-nın döşeme inşatında kirişlerin bir çoğu, Şirkeci tara-fındaki konsolları, ve radier temelleri ilk defa beton-armenin, Hennebique sistemine göre memleketimizde tatbik edildiği yerlerdir.

Yine Prof. Fikri Santur'a göre Bandırma iskele-sindeki camiin kubbesi ve Eskişehir Çarşı Camii, Meş-rutiyet devrinde yapılmış ilk betonarme inşaatlardır. 1910 dan sonra tek tük betonarme yol köprüsü yapıl-mış ise de geniş açıklıklı ilk demiryol köprüsü Fırat üzerinde, bir İsveç grupu tarafından Cumhuriyet dev-rinde yapılmıştır. Memleketimizde çok yakın bir ma-zisi olan bu inşaat şeklinin ne kadar büyük inkişaflar gösterdiğini söylemeye bilmem lüzum var mı? Bugün Türkiyede demirli betonun girmediği kâgir inşaat pek az mevcuttur.

Bugünkü toplantımızın esas mevzuunu teşkil eden büyük üstad Perret'ye geçmeden önce, dünya inşaat-çılarını mühendis ve mimarlarını çok alâkadar eden yeni bir betonarme sistemden kısaca bahsetmek iste-rim. Bu da beton precontraint adı verilen ilk el sıkış-tırılmış betondur .

Bundan tam 20 sene evvel, yani 1930 da Freyssi-net isminde bir Fransız mühendisi Le Havre'daki de-niz garı inşaatında yepyeni bir sistem kullanarak be-ton precontraint'i icat etmiştir. O zamandan beri bu sis-tem fevkalâde revaç bulmuş ve muazzam bir tatbikat sahasına yayılarak belki betonarmeden daha büyük imkânlar yaratmıştır. M. Freyssinet'nin icadı betonar-me gibi beton ve çelikten teşekkül eder. Fakat, pren-sip, şekil ve hassa itibariyle betonarmeden o kadar kadar farklıdır ki, betonarmenin tekemmülünden ziya-de yepyeni bir malzeme olarak telâkki edilmiştir. Be-tonarmenin kusurlarından hiç biri onda mevcut olma-dığı gibi ,gerek beton, gerek demir bakımından çok da-ha büyük kuvvetlere müteda-hammildir. Böylece ayni kuvvetlere maruz âdi betonarmeden çok daha küçük eba'ttadır. Ve daha az çelik istimal eder. Ufak bir mi-sal ile anlatmak kolay olacaktır.

Bir betonarme kiriş farzedelim. Bu kirişin üst kıs-mı maruz bulunduğu kuvvetlerin tesiri ile tazyike ça-lışmaktadır. Alt kısmı ise cerre maruzdur. Beton, cer gerilmelerine tahammülü az bir malzeme olduğu için kirişin alt kısmı demir ile teçhiz edilmiştir. Şimdi üst-ten tazyik gören bu kirişe eğer aksi istikamette, karşı gelecek bir kuvvet tatbik edersek, cer gerilmelerini yok etmiş olacağız.

(3)

haline bırakırsak, demire iltisak etmiş betonda demir-le beraber sıkışarak içinde bir tazyik kuvveti meyda-na getirir ki bu yeni malzemeye Freyssinet beton pre-contraint adı vermiştir. Bu kuvvet sayesinde, kirişin eb'adı, demirin miktarı, ve daha pek çok bakımdan bü-yük avantajlar elde edilmiş olunur.

Bugün bu yeni malzemenin iktisadî ve gayet en-teresan bir solüsyon meydana getirmediği inşaat sa-hası kalmamıştır. Fransada, İngilterede ve Belçikada fevkalâde revaçta olan bu sistemi, henüz tabike baş-lamamış memleketler gıpta ile bakmaktadır.

Betonarmenin bu yeni şeklinden bahsettikten son-ra yukarıda saydığım bütün kıymetli isimlerin enşın-da gelen ve kuvvetli şahsiyeti ile betonarmeyi bir di-sipline tâbi tutarak ona tam estatik ifadesini veren büyük üstadı, A. Perret'yi daha yakından tanıtmağa gayret edeceğim.

* * *

Onu zaman ve mekân mefhumundan uzak tutan beyaz başını fotoğrafta olsun görmiyen az meslekdaş tasavvur ediyorum. Haricî görünüşü ile Perret, moda-nın yarattığı esaretten tamamen uzak, nisbetlerin gü-zelliği önünde eb'at mefhumunu kaybeden bir Yunan mabedini andırır. Gayet sade mantıki ve rahat bir gi-yiniş tarzı ile üstadın her asra, her devre uyan ebedî bir çehresi vardır. Yakından temas etmiş olanlar bu çehrenin kuvvetli otoriter ifadesine, veciz sözleri-ne, kısa ve gayet iyi tertiplenmiş cümlelerisözleri-ne, dürüst ifadesine hayran olurlar.

Auguste Perret 1874 de ailesinin sürgün bulundu-ğu Brüksel'de doğdu. Yani bugün tam 76 yaşındadır. Kendisine sorarsanız hayatında yapmak istediği şeylerin ancak yarısını yapabildiği için daha en aşağı 70 -80 sene yaşamak niyetindedir.

Kendisine daha uzun ömürler temenni ederim. Babası ve annesi tarafından bütün ailesi taşçı idi, ocak işletir ve taşçılık işleri taahhüt ederdi. Auguste Per-ret babasının mesleğinden her zaman iftiharla bahse-der. Müşterek çalıştığı diğer iki kardeşi Claude ve Gustave ile birlikte babalarının şantiyesinde san'at öğrenerek mesleğe intisap etmişlerdir. Auguste Per-ret bu hususta her zaman diğer kardeşlerinden merak-lı idi. Daha 10 yaşında iken meşhur Violet-le-Duc'ün yazdığı 20 ciltlik mimarî lügati heyecanla okurdu. Ai-lesinin Parise dönüşünde babası, 17 yaşında gayet is-tidatlı ve hevesli olan Auguste, Bonaparte sokağındaki Güzel Sanatlar Akademisine girmesine müsaade etti. Orada okuduğu 3 sene içinde Auguste bütün mükâ-fatları almıştır. Akademi derslerini gayet ciddî takip ettiği halde, babasının şantiyesinde daha çok tecrübe elde ediyordu. Auguste Perret mektepten bütün mdalyaları kazanmış fakat diplomasını hiçbir zaman a-lamamıştır. Babalarının ölümünden sonra 3 kardeş müşterek firma halinde pek çok eser yaratmışlardır. Ayrıca Perret kardeşler inşaat ve taahhüt şirketi

kur-dukları için tatbikat sahasında gayet mükemmel ve tek elden çıkmış binalar kurmuşlardır. Auguste Per-ret zemin katını hususî atölyesi olarak kullandığı Raynouard sokağındaki binayı 1929 da inşa etti. Bu-radaki sütunların ahenktar nizamı zeminin meylinden istifade edilerek yapılmış kademeler, alçak korkuluk-lu böcek kabuğu şeklinde merdiveni bu yere güzel ve müstesna bir hava vermekle muhteşem bir çalışma ye-ri haline getiye-rilmiştir. Buradaki çalışmalarda heyeti umumiye hiçbir zaman gözden çıkarılmadan en ufak detay ihmal edilmez. Üç kardeş mütemadiyen konu-şur, fikir teati ve münakaşa ederler, bilgilerini daima yükseltmek gayesiyle her an her yerde birşey öğren-meğe çalışırlar. Bazan atölyedeki masaların arasmdan geçerek desinatörlerin çalışmalarını takip ederler. Per-ret damgasiyle çalıştıkları halde her milletten ve ek-seriyeti mimar olan bu desinatörlere fikir olarak bü-tün serbesti verilmiştir. Auguste Perret masa ba-şında ilk bakışta kararını verdiği halde verilen izahatı sonuna kadar dinler. Bir kelime ile kabul eder, yahut kısa ve ikna edici bir izahatla düzeltir.

Bu da, projenin nihayette kendi damgasını taşıması-na yeter. Teknik ve tatbikata ait izahatı şantiyede da-imî şekilde kontrole memur edilmiş kimselerden ister.

(4)

Mısır'da en büyük ehram hangisidir ve irtifaı nedir. Nötre Dame kilisesinin çan kulesinin irtifaı nedir?

Eğer bir an için tereddüt gösterirseniz cevaplarını hemen kendisi verir. Perret gençleri çok sever, onları her zaman teşvik eder, yaratıkları yeni fikir ve sanat hareketleriyle alâkadar olur. Dünyanın her tarafından kendisine gelen mektuplara kendi eliyle cevap verir. Kabiliyetsiz ve ukalâları hiç affetmez, ciddi ve dürüst çalışanları her yerde korur.

Üstad her zaman canlı ve kritik bir lisanla ve kar-şısındakine sirayet eden bir samimiyetle konuşur. Ha-raretli bir mevzuda elleri havada çeşitli arabeskler çi-zer. Edebiyat, san'at, ilim ve siyaset hakkmda kat'î bir fikri ve mütalâası vardır. Meselâ Anglo-Saksonları Almanlarla mukayese ederek Almanların sanat bakı-mından Fransızlara en yakın olduklarını söyler. En değişik mevzular için kesin istatistik ve rakamlar ve-rebilir. Seyahatlerinden gayet oriiinal bir görüşle ve hikâyelerle süsliyerek bahseder. Bugün hâlâ küçük Renault otomobili ile 600 km. mesafeyi volanda kate-derek Belçikaya gider ve bir kongreye riyaset eder ve-ya İsviçredeki toplantıda bulunur. Onu herşeyden faz-la alâkadar ve meşgul eden mimaridir. Hangi mev-zuda konuşursanız konuşun, sonu her zaman mimariye intikal eder.

Perret der ki: Kullandığınız her malzemenin lisa-nını konuşun: Ahşap konuşun, taş konuşun, betonar-me konuşun. Bu sahada edebiyatta olduğu gibi tercü-me imkânsızdır. Bir taş yapıyı betonartercü-meye tercütercü-me etmek imkânsız ve gülünç olur. Bugün taşın lisanını katiyen bilmiyoruz. Bu malzemeden yapılan her bina yalan ve dalavere membaıdır. Bir taş kubbe yapması-nı bilmediğimiz için taşları tavana demir kenetlerle bağlıyoruz. Taş lentolar içine bir sahte betonarme ve-ya demir kiriş koyuyoruz. Devrimizde meselâ Bour-ges Katedralini ayni sadakatla ve taşa ayni kıymetleri vererek inşa edecek bir tek mimar olmadığını iddia ederim. Eğer tekrar yapılacak olsa idi onu muhakkak betonarmeden yaparlardı.

Her kullandığınız malzeme size o kadar yakın ol-malıdır ki, onun her türlü kullanış tarzını ezber bilme-lisiniz.

Üstad eserleri ile de ifade ettiği bu Doktrin ile mimari tarihinde bir yeni sahife açmıştır. Bir asırdan beri anarşi içinde çalkanıp duran mimariyi bu karışık vaziyetten çekip çıkarmak, ona bir yeni, temiz ve her milletin anlıyacağı lisanı vermek şerefi Auguste Per-ret'dedir.

İskelet dediğimiz inşaat tarzını o meydana koy-muştur. Bu tarz inşaat binanın bütün yükünü birkaç muayyen taşıyıcı noktada, yani sütunlarda mevzileş-tirir. Döşemeleri taşıyan kirişler de bu sütunları bir-leştirince yekpare bir kitle meydana gelir. ,

Taşıyıçı noktaların adedi, buut faktörünü yaratır,

tekerrürü ritmi verir, aksların mesafesi ve sütunların irtifaı, nisbeti meydana getirir. Binayı tamamlamak için, fonksiyonlarını tam olarak ifa eden bazı unsurla-ra ihtiyaç vardır. Bunlar da iskeleti örtmek için kulla-nılan dolgu malzemesi, pencere çerçeveleri ve korniş-lerdir.

Çatıyı sorarsanız, Perret çatının çoktan yok oldu-ğunu söyler .Çünkü kendisi 50 seneden beri hiç çatı yapmamıştır. Bir teras, evi yağmurdan, çatı kadar ko-rur. Fakat tabiî teras yapmak için daha çok bilgi ve malûmat lâzımdır. Franklin sokağında 1903 te yaptığı binanın çatısı terastır ve o zamandan beri hiç bir şey olmamıştır.

Binalarda ışık için pencereye ihtiyaç vardır. Fa-kat insanı bir çizgi gibi silip atan ufkî pencereler değil, bunları atölye ve fabrikalarda kullanırız. Oturulan yerlerde insan silüetini iyice çerçeveliyen şakulî pen-cereler lâzımdır. Ufkiyet, istirahat ve ölüm ifade eder, şakuliyet bilâkis hayat ve canlılık .

Auguste Perret'nin eserindeki fikir birliğini ve inkişafının mantıkî silsilesini 3 devire ayırarak hülâ-sa edebiliriz:

1 — Arkaik devir 2 — Klâsik devir 2 — Poliphonique devir.

Porıthiau Garajı, Malzemenin karakterini teba-rüz ettiren, sıhhat, kuvvet ve sükûnet izhar eden he-yeti umumiyesiyle arkaik devirdendir.

Champs Elysees tiyatrosu klâsik devri açar. Bu 30 sene devam eder. Bu müddet zarfında Perret dün-yaya plânı ve plâstik konsepsiyon bakımından hem cessur, hem de mantıkî, asil nisbetli eserler vermiştir.

Raincy ve Montmagny

kiliseleri,

Grenoble'da-ki rasat kulesi, 1925 Paris sergisindeGrenoble'da-ki tiyatro.

Musiki muallim mektebi Harbiye binası, Toulon

kışlası, Reynouard sokağındaki apartmanı, Milli

mobilya müzesi, bütün bu eserler muhteviyat ve şe-kil arasında tam imtizacı temin eden ,klâsik meziyet-leri haiz eserlerdir.

İskeletin nisbetlerinde, zengin ve ahenktar sesler veren bir antik nizam bulabilirsiniz.

Bayındırlık müzesi ile Poliphonique ve son de-vire girmiş oluyoruz ki bu devirde Perret inşa sana-tının en yüksek zirvesine çıkmıştır. Beton iskeleti, her birinin ayrı fonksiyonu olan gruplara ayırmıştır. Her grupun, müstakil bir ritm içinde ayrı vazifesi vardır, fakat plastik bakımdan büyük bir ahenk meydana ge-lir. Tıpkı bir orkestra parçası gibi.

Üstadın son eserleri, Amiens garı ve bir Olim-pik staddır. Le Havre şehrinin yeniden inşası için ku-rulan atölyede Perret, kendi yetiştirdiği talebeleri ile birlikte muazzam ikametgâh blokları için plânları ha-zırlamakta ve bugün bunları süratle tatbik etmekte-dir. Fransada bir hâdise teşkil eden Le Havre Blok

(5)

dir. Anadolunun en eski bir medeniyetin beşiği ol-duğunu asrimiz Arkeolojisi meydana çıkarmıştır. Isadan evvel V . binde Hitit - Proto'lari ve daha son-raları da Hititleri bu medeniyetin kurucu ve yapıcı-ları olarak bulmaktayız. Kitabın Eti mimarisine ait dokümanları Alman, Amerikan, Türk kazılarının şimdiye kadar meydana koyduğu belgelere dayan-maktadır. Müellif henüz kazıları devam eden (Kıre-tepe - 1948) en son çalışmaların, daha şimdiden belirli, sonuçlarını almakla kitaba çok taze bir hüvi-yet aşılamıştır. «Elimizde maalesef, heykeltraşlık, için bulunduğu nisbette, m.'marî eser mevcut değil-dir; hepsi toprağın sükûtî derinliğine gömülmüştür.» denilmekle beraber mevcut elemanlarla bile kitapta varılan netice önemlidir: «Eti mimarisi orijinal bir san'attır, Doğu ve Batıya tesirleri dokunmuştur. A -sur, Pers ve Grek san'atları üzerindeki tesirleri gün-den güne daha belirli dereceye erişmekte olduğunu görüyoruz.» Behçet Unsal bu hükme varırken ya-bancı âlimlerin fikirleri ile de kendini teyid etmek-tedir. Hurri - Mitanni Mimarisine dair olan sayfaiar V . Oppenheim kazılarına dayanmaktadır. Müellif, Firikya ve Lidya, Urartu Mimarilerinin de - eldeki az örneklere rağmen - belirli bazı karakterlerini araş-tırarak Anadolu Mimarilerini bitirmektedir.

Pers - Sasani mimlarilerinden başlayarak ka-dim Hind ve Çin mimarilerinin etüdü ile Asyanln en uzak köşeleri de gözden geçirildikten sonra tekrar E-ğe Bölgesine dönülmektedir. Burada «Grek medeni-yetine kök teşkil ettiği artık anlaşılmış» bulunan ve Prehelen mimari diye adlandırılan Mihen - Minos anidlari kuvvetle belirtilmiş bulunmakta ve Akala-rın tesirleri açıklanmaktadır.

Son bölümler Klasik Mimarî (Grek ve R o m a )

ya ayrılmıştır. Burada bizim Ege (Bergama, Efez, Piriyen, Halikarnas...) ve güney kıyılarındaki ( A s -pendos) harabeleri ve Orta Anadolu (Sard, Aeza-ni, Ankara...) Anıdlarınln resim ve pilânları önemli bir yer kaplamaktadır. Arasına Etrüsk mimarisini de alan bu bölüm kitabın yarısını teşkil edecek kadar dökümanterdir. Bu bir israf değil bir kadirşinaslık olmuştur; zira, müellifin de dediği gibi, meselâ Grekler «San'atı en yüksek ve erişilmez mertebesine ulaştırmışlar ve Avrupa stillerinin temellerini kur-muşlardır. Grek mimarisinin tam gayesine erişmiş bir san'at mucizesi olduğunda herkes birliktir.» Bu mimari «San'at namına yapılacak artık bir şey bı-rakmadığından Klasik diye yad edilmektedir.» Beh-çet Unsal Roma Mimarisinin de hakkını vermekte-dir. «Romalılar, Grek Mimarisini tekrardan başka bir şey yapmamışlardır. Hatta onu gösterişli bir mecraya sürüklemekle san'atın saflığını bozmuşlar-dır. Fakat R o m a inşa tarihinin yapı san'atı tarihine kazandırdığı çok şeyler vardır.»

Her bölümdeki özetler kitabin didaktik gayesi-ne uygundur. Teknik Oukulu ve Üniversite ile Gü-zel San'atlar Akademisinin «Bugünün öğrenci fakat yarinin mimarları» na bu kitap çok yararlı olacaktır. Mimari tarihindeki tekerrürleri görmek için mimar-lar ve mühendislerimiz bu kitabı daima kariştırmalı-dlrlar. Bütün münevverlere ve okurlara tavsiye ede-riz.

Dünya mimarilerinin tam bir kadrosunu içine alacak olan diğer ciltlerini de bastırmak fırsatına erişmesini bu suretle büyük bir ihtiyacı giderecek o-lan eserini tamamlamasını meslekdaşlarlmlzdan bek-liyoruz. Behçet Unsal bu başarılı eserile ve bu yol-daki hizmetile tebrike lâyıktır.

(Baş tarafı 39 uncu sahifede)

naları hakkında arkadaşım Abdurrahman Hancı size biraz izahat verecektir.

Bugün Auguste Perret'nin prestiji ve mimarî üze-rindeki tesiri, eserinin dikkatlice tetkik edilmesi mi-marî kültür bakımından lüzumlu kılıyor.

Büyük üstada medyun olduğumuz güzel eserler

üzerine daha iyi hüküm verebilmek için, onun haya-tını, fikirlerini, insanlık tarafını, sizleri fazla sıkma-dan, biraz olsun anlatabilmiş isem kendimi bahtiyar addedeceğim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Plân tertibinde ev sahibinin yaşayışı esas tutulmuş, arsanın 130 metrelik inşaat sahasına nisbetle çok geniş olan programın sığdırılması mecburiyetinden servis kıs-

fiyatlı emirlerin, kotasyonun alış tarafının fiyatına eşit fiyatlı olanları ile kotasyonun alış tarafının fiyatından daha yüksek fiyatlı olanlarının işlem

Destek m ktarının %25’ , varsa uygun mal yet olmayan harcamaların kes nt ler yapıldıktan sonra, f nal raporun onaylanmasını tak p eden 15 ş günü çer s nde

(*) “Sigorta ve Resürans Şirketleri ile Emeklilik Şirketlerinin Mali Bünyelerine İlişkin Yönetmelik”in teminatların değerlemesini düzenleyen 6 ncı maddesi uyarınca

LETTERS / REPORTS / CERTIFICATES: Letters / Reports / Certificates of UL-VS are issued for the exclusive use of the Customer to whom they are addressed. No quotation from reports

Şirket, 31 Aralık 2017 tarihi itibariyle bilançosunu, 31 Aralık 2016 tarihi itibariyle hazırlanmış bilançosu ile; 1 Ocak - 31 Aralık 2017 hesap dönemine ait kar veya zarar ve

- TFRS 10 “Konsolide Finansal Tablolar”; 1 Ocak 2013 tarihinde veya sonrasında başlayan yıllık raporlama dönemleri için geçerlidir.. Standart bir kontrol modeli oluşturmuş

Sinpaş GYO’nun kuruluşundan Ekim 2007’ye tarihine kadar Genel Müdür Baş Yardımcısı olarak görev yapmış olan Ömer Faruk Çelik, Ekim 2007’de İcra Kurulu