GÖRSEL KÜLTÜR
11. Feminizm ve Görsel Kültür
Yrd. Doç. Dr. Tuğba Taş
1960’ların sonlarından itibaren, Batı’daki kadın
hareketiyle birlikte görsel imgenin politikası gündeme gelmiş ve bu ayrımlara yönelik bir eleştiri yükselmiştir.
Feministler bir yandan teorik anlamda görsel kültürün eleştirisini yaparken aynı anda egemen temsil
pratiklerinin dışında bir feminist görsel kültür
oluşturmaya girişmişlerdir.
Görsel kültürün feminist eleştirisi
Günümüz toplumlarında gündelik hayatın her alanında kadın imgesiyle
karşılaşırız. Televizyon, dergiler, sokak panoları, sanat galerileri, tıbbi kitap ve broşürler kadın görüntüleriyle dolup taşar.
İster bir derginin kapağını süsleyen bir kadın görüntüsü olsun, ister Rönesans resmindeki bir çıplak kadın imgesi olsun ikisinin de kadın cinselliğiyle ilgili benzer ideolojileri dile getirir.
Bu imgeler, içinde bulundukları toplumda kadın olmanın ne anlama geldiğine, kadınların nasıl görünmeleri ve nasıl davranmalarının beklendiğine ilişkin bir söylem yaratır.
Kadın bedenine yönelik estetik, sosyolojik ve biyolojik söylemler kadın bedenini
bir nesne olarak tanımlayan toplumsal inşalardır ve bunlar egemen görsel kültür
tarafından yeniden üretilir.
Sanat Tarihi Eleştirisi
Feminist sanat tarihçileri ve eleştirmenler, sanat tarihi kurumları ve söylemlerinin kadınları erkelere göre ikincil konuma
yerleştirdiklerini göstermişlerdir: kadınlar sanat değil çocuk yaparlar; kadınların aktiviteleri kamusal alana değil eve aittir.
David Robb ve J.J. Garrison’un Art in the Western World (1935) kitaplarında, E. H. Gombrich’in The Story of Art (1952) kitabında ve H.W. Janson’ın ilk baskısı 1962 yılında yapılan History of Art kitabında tek bir kadın sanatçının adına ya da işine
rastlanmamaktadır.
Angelica Kauffman
Self Portrait with the Bust of Minerva, 1780
Gentileschi, Self-Portrait as the Allegory of Painting, 1630s
Sanat tarihi içinde üzeri örtülmüş kadın sanatçıları bulup çıkarmak ve onları Canonlara dahil
etmek.
Linda Nochlin “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” (1971)
Nochlin bu soruya yanıt bulmak için Batılı, beyaz erkeğin bakış açısından yazılan sanat tarihini sorgulamıştır.
Tarih içindeki kadın sanatçıları bulup onları ‘büyüksanatçı’ kanonunun içine yerleştirmek mümkündür, Nochlin’e göre bu önemli bir çaba olmakla birlikte, “Neden hiç büyük sanatçı yok?” sorusunu yanıtlamaya hiçbir katkı sunmadığı gibi, sorunun içerdiği olumsuz
göndermeleri de üstü kapalı bir şekilde onaylar.
Bazı feministler, bu soruya yanıt ararken kadın sanatçıların işlerinde erkeklerinkinden farklı bir
“büyüklük” olgusu olduğunu iddia etmişlerdir. Bu iddia, farklı bir kadın üslubunun varlığına işaret eder. Bir kadın duyarlılığı, kadın deneyimi ve kadın estetiği öngörür. Ancak bu da Noclin’e göre kadınların işleriyle bağlantılı ortak bir ‘kadınlık’ özü bulmak mümkün değildir.
Nochlin, makalenin başlığında sorduğu sorunun yanıtı olarak kurumsal yapıya işaret eder.
Kadınların sanat kurumlarına erişimleri kısıtlanmıştır, sanat tarihi de bu dışlamayı
desteklemiştir.
Feminist Sanat
Feminist sanat izlenimcilik ya da kübizm gibi bir sanat tarzı değil, politik bir sanat yapım yaklaşımıdır.
Feminist sanatçı da “ataerkil bir kültürde kadın olmanın anlamına ilişkin siyasi bilinci yansıtan sanat” üretir ve bu bilincin aldığı görsel form sanatçıdan sanatçıya
değişir.
Judy Chicago, The Dinner Party (1979)
Feminist düşünce kapsamında kuramsallaştırılan cinsiyet, toplumsal cinsiyet, fetişizm, evliliğin ve ev içi mekânın sorunsallaştırılması, çocuk bakımı, tecavüz, kadın emeği, kadınların sanat tarihinden dışlanması gibi konular
feminist sanatta da ifadesini
bulmuştur.
Interior Scroll (1974) Carolee Schneemann
Feminist sanatçıların kullandıkları mecralara baktığımızda, resim ve heykel gibi erkek egemen biçimde yapılaşan mecraları terk etme isteğinde olduklarını görürüz.
Geleneksel mecraları tamamen terk etmeseler de özellikle fotoğraf, video, performans
gibi geleneksel olmayan mecralar kullanırlar.
Claude Cahun, Self-Portrait, Silver gelatin print on paper, 1928
Sürrealist fotoğrafçı Claude Cahun,
androjenliği sahnelediği oto-portreleriyle kadın kimliğinin akışkanlığının altını
çizmiş ve böylelikle sabit, ikili cinsiyet
ayrımlarına meydan okumuştur.
Cindy Sherman kaynak olarak popüler kültürü kullanmıştır.
Sherman kendi bedenini kullanarak ürettiği İsimsiz Film Kareleri adlı
çalışmasında (1977–1980), 1950’lerde Hollywood’da üretilmiş olan B sınıfı filmlerdeki kadınların konumunu
kaynak alarak, toplumda kadının yerini kontrol ve tarif eden geçerli ideolojiyi sorgulamıştır.
1968 sonrası dönemde postmodernizm ve feminist teoriyi bilen ve sabit bir kimlikten bahsetmek yerine çoklu kimlikleri açığa çıkarmaya çalışan sanatçılardan biri olan Cindy Sherman, fotoğraflarında kadın olmayı tanımlayan ‘konumlar’ ya da ‘durumlar’
üzerinde durmaktadır.
Eleanor Antin’in, Carving: A Traditional Sculpture, 1973
Eleanor Antin’in, 1973 tarihli, Carving: A Traditional Sculpture (Yontma:
Geleneksel Heykel) çalışması performatif fotoğrafın önemli örneklerinden
biridir.
Feminist teorisyen ve sanatçıların bir bölümü sanatçının
bedeninin ya da beden imgelerinin sahnelenmesinin risklerinden bahsetmişlerdir.
Pek çok kadın sanatçı işlerinde kadın bedeninin eril stereotiplerine karşı çıkarken, yıkmaya çalıştıkları nesneleştirmeye tehlikeli bir
şekilde yaklaştıkları gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Sadece performans sanatçıları değil, resim, seramik, nakış gibi
“geleneksel” mecralarda kadın bedeni imgelerini kullanan feminist
sanatçılar da eleştiri hedefi olmuştur.
Mary Kelly, Doğum Sonrası Belgesi, 1973–1979.
Judy Chicago, Doğum Projesi, 1985.