GÖRSEL KÜLTÜR 5. İzleyici ve Anlam
Yrd. Doç. Dr. Tuğba Taş
• Görüntüler anlam üretir. Bununla birlikte anlam, imgenin ve imgenin yaratıcısının dışındaki en azından iki unsuru içeren karmaşık toplumsal ilişkiler yoluyla üretilir:
(1) izleyicinin imgeyi yorumlama ya da deneyimleme biçimi.
(2) imgenin görüldüğü bağlam.
• İmgeler baskın ya da paylaşılan anlamlara sahip olsalar bile bu anlamların dışında yorumlanabilir ya da kullanılabilirler.
Kent bağlamı içindeki pek çok reklam, imge
üreticisinin niyetinin dışında çok farklı şekillerde okunabilir.
Sokaklarda gezerken bir reklamı tek başına değil, etrafını çevreleyen diğer reklamlarla birlikte
görürüz. Kent içindeki görsel karmaşanın kendisi bile imgenin nasıl
okunacağını etkileyebilir.
İzleyici imgeyi neye göre değerlendirir?
• Estetik genellikle güzellik ve çirkinlik algısına ilişkin felsefi görüşlere gönderme yapar.
• Filozoflar yüzyıllar boyunca bu niteliklerin nesnenin kendisine içkin bir nitelik mi yoksa tamamen izleyicinin kafasında yarattığı bir şey mi olduğunu tartışmışlardır.
• Bugün estetik düşüncesi güzelliğin belirli bir nesneye ya da imgeye içkin olduğu inancının çok uzağındadır.
• Güncel estetik kavramı neyin güzel neyin çirkin olduğuna dair kriterlerin beğeniye bağlı olduğunu, nesneye içkin olmadığını ve kültüre özgü olduğunu vurgular.
• Beğeni, kültürel kurumlarda (örneğin müzelerde ve “zevkli” mağazalarda) öğrenilebilecek bir şeydir; bu kurumlar bizi neyin iyi neyin kötü olduğuna dair bilgilendirirler.
Estetik ve beğeni
• 1970’lerde Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, Fransızların beğeni sorusuna verdikleri yanıtlar üzerine yaptığı çalışmada, beğeninin belirli insanlara içkin olmadığı; beğeninin, “doğru
beğeni” hakkında sınıf temelli varsayımları destekleyen, toplumsal ve kültürel kurumlar yoluyla öğrenildiği sonucuna vardı.
• Bourdieu’nun kuramına göre beğeni, sınıflar arasındaki sınırları güçlendiren eşik bekçisi bir yapıdır.
• Beğeni sıklıkla alt sınıftan insanların aleyhine çalışır, çünkü onların hayat tarzlarıyla ilişkili nesneleri ve görme biçimlerini aşağılar.
• Bourdieu’nun çalışması hayatın tüm yönlerinin bir habitus türü içinde toplumsal ağlar yoluyla birbirine nasıl bağlandığını gösterir.
• Yani sanatla ilgili beğenimiz müzikle, yemekle, modayla, mobilyayla, filmlerle, sporla ve boş zaman aktiviteleriyle ilgili beğenimizle bağlantılıdır; ve sırasıyla yaptığımız işle, sınıfsal
konumumuzla ve eğitim seviyemizle bağlantılıdır.
Pierre Bourdieu, Habitus ve Beğeni
Roy Lichtenstein, Oh, Jeff...I Love You, Too...But..., 1964.
Kültürün farklı türleri arasındaki bu ayrımlar (distinctions) geleneksel olarak yüksek
kültürle aşağı kültür arasındaki bir fark olarak anlaşılır.
Güzel sanatlar ile popüler kültür arasındaki ayrım Yirminci yüzyılın sonlarındaki sanat hareketleriyle birlikte (örn. Pop art)
bulanıklaşmaya başladı.
Kitsch bir nesne
Kitsch sadece bir zamanlar “kötü” beğeni
nesnesi olarak görüldükleri için değer kazanmış nesneler
Kitsch gibi belirli türde kültürel nesnelerin koleksiyonunu yapanların çoğalması yüksek ve aşağı kültür arasındaki ayrımı bulanıklaştırdı.
Kodlama/Kod açma (Encoding/Decoding) Stuart Hall
• Anlam sabit değildir.
• Anlam, metnin üreticisi tarafından belirlenemez.
• Mesaj hiçbir zaman şeffaf değildir.
• İzleyici hiçbir zaman pasif değildir.
• Bir metnin anlamı onun üreticisiyle okuyucu arasında yer alır.
• Metnin üreticisi anlamı belirli yollarla çerçeveler, okuyucu ise bunu kendi kişisel geçmişi, farklı toplumsal durumlara ve yorumlama çerçevelerine göre anlamlandırır.
Hall, birbiriyle bağlantılı ama ayrı birkaç “an”dan bahseder:
• üretim,
• dolaşım,
• dağıtım/tüketim,
• yeniden üretim.
Stuart Hall’e göre, izleyicinin kültürel imgelere ve yapıntılara yönelik kod açımı yaparken aldığı üç pozisyon vardır:
Egemen-Hegemonik okuma: İmgeyi ya da metni (örneğin bir tv programını) sorgulamadan imgenin ya da metnin egemen anlamını alırlar.
Müzakereli okuma: İmge ve onun egemen anlamını müzakere eder.
Karşıt okuma: İzleyici karşıt bir konum alabilir. İmgede cisimleşmiş ideolojik pozisyonla tamamen farklı bir görüşte olabilir ya da tamamen bu anlamı reddedebilir. Örneğin görmezden gelebilir.
İmgeye yönelik farklı okumalar
Kendine Mal Etme (appropriation)
Barbara Kruger, Untitled, 1981.
• Karşıt okuma bir kültürün nesnelerini yeni bir kullanıma açabilir. Kendine mal etme bu sürecin bir parçası olabilir.
• Kendine mal etme bir şeyi izinsiz olarak almaktır, özünde bir şeyi çalmaktır.
• Kültürel olarak kendine mal etme ise kültürel ürünleri, sloganları, imgeleri, moda unsurlarını “ödünç alma” ve anlamını değiştirme sürecidir.
Leonardo da Vinci, The Last Supper, 1484.
Jose Antonio Burciaga, The Last Dinner of Chicano Heros, 1986-89.
Guerrilla Girls. Do Women Have to Be Naked to Get Into the Met Museum?, 1989–2005.
Greta Garbo
Karşıt bakışın bir örneği de toplumsal cinsiyet rollerine ve cinsiyet normlarına ilişkin kodların eğilip büküldüğü
filmlerdeki lezbiyen ya da gey alt- metinleri okumaktır.
1920’lerin ve 1930’ların film yıldızı Greta Garbo’nun filmleri lezbiyenler tarafından ciddi bir şekilde takip edilir.
Grunge kültürü
Kendine mal etme taktiklerinden biri de brikolajdır.
Kelime anlamı “elde olanla idare etmek” olan brikolaj bir kültürü elde olan herhangi bir şeyle iç içe geçirme anlamında kullanılır.
Kültürel Çalışmalar’ın tedavüle soktuğu terim, daha önce birbiriyle bağlantılı olmayan nesne, söylem, metin, form, pratik gibi şeyleri yeni bağlamlarda yeni anlamlar
üretmek için montajlamak, yap-boz yapmak anlamına gelir.
Brikolaj