GÖRSEL KÜLTÜR 6. Psikanaliz ve İzleyici
Yrd. Doç. Dr. Tuğba Taş
Psikanaliz ve Film kuramı
Sigmund Freud Freud’un buzdağı metaforu
Lacan
Jacques Lacan, Freud’un fikirlerini geliştiren bir psikanalistti.
Lacan’ın “ayna evresi” kavramı izlerkitlenin neden filmlerden hoşlandığını açıklamak için kullanışlıdır.
Çocuğun gelişiminde bir evre olan ayna evresinde hayatının geri kalanını etkileyecek “ben” ve
“öteki” algısı gelişir.
Laura Mulvey, 1975 tarihli “Görsel Haz ve Anlatı Sineması” başlıklı makalesinde psikanalitik kuramı “politik bir silah”
olarak kullandığını söyler.
Kadın ve erkeklerin filmlerde nasıl temsil edildiğini analiz eder ve bunun izleyiciyi nasıl çektiğine ilişkin kuramsal tahminlerde bulunur.
“Seyircilik”in ve bakma eyleminin
kendisinin bir tür cinsel haz sunduğunu söyler.
Laura Mulvey
Laura Mulvey ve ‘Bakış’ (‘Gaze’) Kuramı
Mulvey, popüler anlatı sinemasının ataerkil bir bilinçdışı
tarafından inşa edildiğini, filmlerde kadınların “erkek bakışı”nın nesnesi olarak temsil
edildiğini ortaya koymak için psikanalizi kullanır.
Mulvey, popüler anlatı sinemasının ataerkil bir bilinçdışı
tarafından inşa edildiğini, filmlerde kadınların “erkek bakışı”nın nesnesi olarak temsil
edildiğini ortaya koymak için
psikanalizi kullanır.
Görmeseverlik (Scopophilia)
Görmeseverlik = Diğer insanları izlerken
aldığımız cinsel haz (Sigmund Freud, 1905)
Mulvey, Freud’un insanlar
bu yolla haz aldıklarında
aynı zamanda bir suçluluk
hissettiklerini söyler.
Görmeseverlik iki alanda yöneltilebilir:
1. Görmesever hazzın yani gözetlemenin doğurduğu hazzın cinsel cazibe ile ilişkili olduğu röntgenciliktir (voyeurism)
2. Narsistik özdeşleşme ile ilişkili olan hazdır.
Mulvey, “görmeseverlik”ten kaynaklanan haz için en ideal yerin sinema olduğunu söyler. Çünkü;
a. Filmin içindeki kişiler bir seyirci tarafından izlendiklerinin farkında değildir (dolayısıyla suçluluk hissi yaratmaz)
b. Seyircinin haz aldığını başka kimse göremez çünkü salon karanlıktır ve herkes zaten perdeye gözünü dikmiştir.
Mulyev böylelikle sinemanın röntgenci bir haz sağladığını söyler: haz gözetlendiğinin farkında olmayan “diğer” kişileri izleme yoluyla gerçekleşir.
Röntgencilik (Voyeurism)
Mulvey, insanların filmlerden neden hoşlandığını açıklamak için Lacan’ın “görsel yansıma” fikrini kullanmıştır.
Beyaz perdede bir karakter gördüğümüzde onunla özdeşleşiriz ve bu benlik algımızın güçlenmesine yardımcı olur.
Narsistik özdeşleşme
Narsistik özdeşleşme
Yunan mitolojisinde genç bir erkek figür olan Narcissus, nehirdeki
kendi yansımasına aşık olur.
Narsizm= Kendi imgesine aşık olmak.
Nasristik özdeşleşme = erkek izleyici ekranda erkek kahramanı görür ve kahramanla benzer
duyguları hissederek ve idealize edilen erkeklik imgesine hayranlık duyarak haz alır.
Burada ekran ayna yerine
geçmektedir.
Mulvey’in iddiası
Anaakım filmlerin büyük bir kısmı erkek yönetmenler tarafından erkek izleyiciler için üretilir.
Erkekler AKTİF karakterler olarak temsil edilir=
Anlatıyı ilerleten erkek öznenin hareketleridir;
Dolayısıyla izleyici onlarla özdeşleşmeye teşvik edilir.
Kadın karakterler genellikle PASİFtir=
Genellikle “ödül” olarak görünürler,
erkeklerin uğruna savaştığı arzu nesneleridirler,
kendileri için hareket etmezler, kendileri için düşünmezler.
Kadın = İmge
Erkek = Bakışın taşıyıcısı
Kadın = Pasif
Erkek= Aktif
Kadın = Bakılan
Erkek = Bakan
Röntgenci nesneleştirme ve
fetişleştirme
Röntgenci nesneleştirme = erkek izleyicinin filmdeki kadın karakteri arzulayamaması ve kadın karakter pasif bir nesne gibi olduğu için ona sahip olduğunu hissetmesi yoluyla gerçekleşir.
Fetişleştirme = Kadın karakterler kimi zaman pasif değil aktif olarak temsil edilirler.
Mulvey, bu durumda kadın güzelliğinin fetişleştirildiğini söyler.
Fetiş, bir korkunun kaynağının haz kaynağı haline geldiği zaman söz konusu olur.
İnsanlar korku ve endişe duymaktan hoşlanmazlar, dolayısıyla psikolojik olarak korku kaynağını haz kaynağına dönüştürerek rahatlarlar.
Erkek izleyici, kadın karakterlerin güçlü eylemlerinden endişe duyarlar ve onun
güzelliğine ve cinsel çekiciliğine konsantre olarak onu görsel bir haz kaynağına
dönüştürebilirler.
Mulvey’e yöneltilen eleştiriler
Savlarını ortaya atarken hiçbir izlerkitle araştırması yapmamıştır. Fikirlerini tamamen kendi psikanalitik film analizine dayandırır.
Kadın izleyiciyi hesaba katmamıştır.
Homoseksüel izleyiciyi hesaba katmamıştır.
1980’lere ait bu kuramın modası geçtiği söylenir. Çünkü
modern videolarda artık kadınlar daha güçlü temsil
edilmektedir ve homoseksüellik temsilleri de mevcuttur.
John Berger: Batı resim tarihi içinde erkekler eylem içinde, kadınlarsa bakılacak nesneler olarak tasvir edilmiştir.
Gustave Courbet, Woman with a Parrot, 1866
Titian, Venus of Urbino, 1538
Giorgione, Sleeping Venus, 1508-1510
Reklamlarda kadın imgesi
“Erkek bakışı” kavramı her ne kadar
eleştirilmiş olsa da günümüzde
reklamlar ürün satmak için
geleneksel cinsiyet
kodlarını kullanmaya
devam ediyorlar.
Bakış, egemen kodlar ile fark ve ötekilik kodlarını temsil ederek iktidar ilişkilerini kurmaya,
yardımcı olur.
Görüntüler kültür/doğa,
beyaz/öteki, erkek/kadın gibi ikili karşıtlıklar içinde işler.
İkili karşıtlıklar birinci kategoriyi işaretlenmemiş (norm), ikinci kategoriyi ise işaretlenmiş (öteki) olarak tanımlar.
Bakış ve Egzotiklik
Paul Gauguin, Two Tahitian Women, 1899
Bakış ve Oryantalizm
Oryantalizmin üretiminde görüntüler merkezi bir role sahiptir.
Görüntüler yoluyla Batı kültürleri Doğu ya da Orta Doğu kültürlerine
‘egzotiklik’ ve ‘barbarlık’ gibi nitelikleri yükler.
Doğulu kadının haremde temsil edilmesinin, kadınların cinsel objelere dönüştürülmesinin ötesinde anlamları vardır. Çünkü kadının öteki olarak temsili Doğu’nun öteki olarak temsiliyle kesişmektedir. Batı’nın Doğu’yu tanımlarken kullandığı temel kerteriz kadın olmuştur.
Irvin Cemil Schick, Foucault’un “şeffaflık yoluyla iktidar” ve “aydınlatma”
yoluyla boyun eğdirme formülünü hareme uyarlamıştır. Shick’e göre Batı,
harem imgesi yoluyla cinsel olarak “her şeyi görebilmekte”, “röntgencilik
aracılığıyla sahip olmakta” ve “soyarak boyun eğdirmektedir”.
Ingres, Büyük Odalık, 1814
Ingres, Odalık ve Köle, 1839
Batı resim sanatında Müslüman kadınların modellik
yapmadıklarının farkında olan Fransız sanatçılar kendi Paris stüdyolarında Fransız modellerini resmetmişlerdir.
Batı, arzusunu tatmin etmek için ve
tehlikeyi bertaraf etmek için gözetleme
mekanizmasını kullanmıştır.
Henri Matisse, Reclining Odalisque (Harmony in Red), 1927
Henri Matisse, Odalisque with Red Culottes, 1921