• Sonuç bulunamadı

Nâzım Hikmet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nâzım Hikmet"

Copied!
96
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayı: Kış ’13/23

Beşiktaş’ta bir çınar

Nâzım Hikmet

AYÖM’le afete hazırız

Madımak’ı unutmuyoruz

Engelsiz düşlerde buluştuk

(2)

İNSAN YAŞADIĞI

YERE BENZER!

(3)

Büyük ozan Edip Cansever çok bilinen bir şiirinde şunları yazar:

“...İnsan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğilimine”

Gündelik yaşamımızda bir yere ait olmak önemli bir duygudur. Aslında yaşadığımız kentler bir açıdan kimliğimizin de inşasına katkı verir. Ait olduğumuz kente, onun değerlerine sarılarak kişisel ve toplumsal varlığımızı zenginleştiririz. Çoğu kez kentlerimizle direnir, yaşamın yaratıcı gücü olarak onlardan besleniriz. Bu anlamda bir tür bellek ve gelecek üretme merkezleridir bu kentler.

Beşiktaş kenti, yaşayanların öz benliklerinden gelen birikimlerle de “aidiyet

duygusu”nun en yoğun yaşandığı yerleşmelerdendir. Kentliye hizmet kuruluşu olan yerel yönetimlerin ve yöneticilerinin bunun dışında kalması düşünülemez. “Beşiktaş sevgisi”nin ortaklığı ve gücü de buradan kaynaklanır.

Belediyecilik sadece yönetmek sanatı değildir. Belediyecilik aynı zamanda hesap vermek, imkânları değerlendirmek, kıt kaynaklardan kentli yararına güzel şeyler üretebilmektir.

Başarabildiklerimiz kadar, bu başarının altında yatan anlayış, başardıklarımızın arkasında duran yönetim felsefesi ve aidiyet duygusu da önemlidir. Biz en başta söz verdiğimiz gibi, kentimizi kentlilerimizle birlikte yönetme peşindeyiz. Merkezinde

“insan” olan bir yaratıcılık peşindeyiz. Beşiktaş kentini çağdaş ve özenilecek bir yerleşim yapma peşindeyiz. Bu noktada kentlimizin talepleri ve beklentileri ile imkânlar arasındaki uyumu sağlamak önemli olmuştur.

Bu bakımdan hizmetlerimizin, yatırımlarımızın yöneldiği temel konsept “sosyal belediyecilik” anlayışı olmuştur. Beşiktaş Belediyesi olarak her yaş ve cinsten kentlimizin ortak kullanımına, faydalanmasına sunduğumuz temel hizmetlerimiz vardır. Ama bunlardan ayrı olarak farklı sosyal kümeler, farklı yaş grupları için

gerçekleştirdiğimiz hizmetlerimiz de vardır. Minik çocuklarımız için kreşler ve gündüz bakım evleri yaparken, eğitimdeki gençlerimize “Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği”, ileri yaştaki kentlilerimize yönelik olarak da “Esenlik Hizmetleri” gibi özelleşmiş hizmetler ürettik. Herkesin yararlanacağı “Spor Merkezi”nin inşaatını bitirmek üzereyiz. İhtiyaç sahibi kentlilerimize “Eğitim Yardımı” yapıyoruz. “Dost Eller Mutfak” projemizle kentli dayanışmasını sağlıyoruz. “Meyve Bahçemiz” ise şimdiden imrenilen bir kazanım oldu.

Bu hizmetlerimiz kenti ortak kullanmanın, bu kente ait olmanın ortak sorumluluğu ile üretildi. Çünkü biliyoruz ki, bizler geçiciyiz. Beşiktaş kentinin gerçek sahibi Beşiktaş yaşayanlarıdır.

Beşiktaş kentinin güçlü tarih mirasına, ilerici ve özgür karakterine, Cumhuriyetçi geleneğine sahip çıkan projeler bunlar. Aydınlık projeler. İnsan merkezli projeler.

Bu yüzden yapılan bütün anketlerde Türkiye’de insanlarımızın “en çok yaşamak istedikleri kent “ olarak karşımıza Beşiktaş çıkıyor.

Çünkü Beşiktaş gerçekten aydınlık ve çağdaş bir ilişkiler yumağıdır. Beşiktaş bedeni ve aklı özgür insanların, bilimin ve sanatın kentidir. Beşiktaş, kentlisi ve yönetimiyle bir tas çorbayı, bir merhabayı, bir meydanı ya da ağaç gölgesini paylaşmanın kentidir.

İnsan onuruna yakışan, insanı değerleriyle birlikte kucaklayan, birey olmanın keyfi kadar toplum olmanın sorumluluğunu taşıyan bir kenttir. Umudun ve geleceğin kentidir Beşiktaş… Cumhuriyet ilkelerinin ve devrimlerinin yaşandığı, bayrak yapıldığı, öncü bir kenttir Beşiktaş…

Bu kenti yıllardır sizlerle birlikte yönetmeye çalışmak bana nasip olan en büyük onurdur. Çünkü Beşiktaş, Beşiktaş kentlileriyle güzel ve anlamlı.

İsmail ÜNAL

(4)

40

Kapak Fotoğrafı: Mehmet Aksoy BEŞİKTAŞ KENTLİSİNİN DERGİSİ Kış ’13 / 23

06 Cumhuriyet kazanımları Ulusal mimarlık.

02 Başkan’ın Beşiktaşlılara Mesajı

06

24 Kazanım: Kıyameti beklemeyin Beşiktaş AYÖM’le afete hazır.

16

24

12 Dünya Kuş Gözlem Günü Kuşların şehri İstanbul.

60 Engelsiz Düşler Festivali Engelsiz düşlerde buluştuk.

40 Haber

Unutmamak Müzesi açılıyor.

16 Çocuk Bilim Merkezi Küçük mucitler iş başında.

20 Kazanım: Nefes alma durakları Kente üç yeni park daha...

38 Ustalara Saygı Tuncel Kurtiz ve Turgut Özakman 32 Sokaktaki Tarih

Sanatın izi Beşiktaş’ta...

28 Heykel

Nâzım Hikmet Heykeli.

28

38

İMTİYAZ SAHİBİ Beşiktaş Belediyesi adına

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal YÖNETİM YERİ

Beşiktaş Belediyesi

Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi Başlık Sokak No:1

34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 YAYIN TÜRÜ

Dergi/Yaygın YAYIN KURULU

Hasan Özgen, Görkem Kızılkayak, Yüksel Türkili

PROJE YÖNETMENİ Hasan Özgen

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Can Aydın

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Selda Bektaş

EDİTÖR Canan Kaya

GÖRSEL YÖNETMEN Altan Adatepe

YAZI İŞLERİ

Murat Çelik, Gülhan Bakır, Metin Altay, Ayşe Üngör, İrfan Talyak,

KATKIDA BULUNANLAR

Etem Çalışkan, Cengiz Kahraman, Yasemin Reis, Nazan Ortaç Kara, Elvan Levent, Ege Erim, Cengiz Erdil, Murat Selenoğlu

FOTOĞRAFLAR Ulaş Tosun, Bekir Köşker, Levent Özer, Can Cihan Saltık, Şenol Kaşıkçı, Barış Acarlı MATBAA PRODÜKTÖRÜ Niyazi Yılmaz

YAPIM

Dörtbudak Yayınları Tanıtım Org. ve Tic. Ltd. Şti.

Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. No:10 K:3 D:8 Şişli/İSTANBUL

0212 356 09 43 BASKI

A4 Grafik Mat. Yay. Ltd. Şti.

0212 452 40 99

12

(5)

Beşiktaş kenti de beyaza büründü. İstanbul yılın son ayına soğuk hava ve karla girdi. Boğaz kıyılarını kaplayan kentimiz yılın her mevsimi güzel... Tarihin önemli yapılarıyla dolu İstanbul’u kaplayan bembeyaz kar, kentin siluetini bozan yapıların hançer yaralarını ne yazık ki örtemiyor.

Bu sayımızda İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yaşadığı yapılaşmayı ÇEKÜL Vakfı başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ile konuştuk. Cumhuriyet kazanımları seri araştırma yazılarımızda da bu sayıda “Cumhuriyet ve Mimarlık” konusunu ele aldık.

Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en kara olaylardan biriydi Sivas Katliamı; 2 Temmuz 1993’te yaşandı… Vicdanlardaki yara 20 yıl geçmesine rağmen sarılamazken, Türkiye’nin önde gelen 35 sanatçısı, Beşiktaş Belediyesi’nin öncülüğünde O günü “unutmamak” için kendi elleriyle yaptıkları eserlerini “kısmen yakarak” “Unutmamak”

sergisinde bir araya getirdi. Biz de bu sayımızda eserleri bir albümle sayfalarımıza taşıdık…

Beşiktaş, İstanbul’da kamuya ait en çok yeşil alanın olduğu bir yerleşim merkezi. Kentimizde 124 adet park var. Dutluk, Mısırlıbahçe ve Cihannuma parkları da açıldı. Bu parkları tanıtırken, Beşiktaş sokaklarının da izini sürdük.

Sokak isimlerinin barındırdığı sırları öğrenince şaşıracaksınız.

Beşiktaş Belediyesi bugünü değil geleceği de düşünüyor. Tarihte büyük depremler yaşayan İstanbul’da afet hazırlığını en sıkı tutan belediyelerin başında geliyor Beşiktaş Belediyesi.

İkincisi Aykut Barka Deprem Parkı’nda açılan Afet Yönetim Merkezi, halka pratik uygulamalar konusunda bilgi verirken, depolarındaki araç ve gereçle de afet sırasında etkin görev almayı bekliyor.

Bu sayımızda ayrıca Beşiktaş Belediyesi’nin Engelli Koordinasyon Merkezi’nin yaptığı çalışmaları ve Deniz Dikkaya ile yapılan röportajı ilgiyle okuyacaksınız.

Beşiktaş’taki Nâzım Hikmet heykelinin yaratıcısı heykeltıraş Mehmet Aksoy ile yapılan söyleşi ve bu yıl Beşiktaş’a taşınan 1001 Belgesel Film Festivali’nden notlar da bu sayımızda.

Beşiktaş Belediyesi’nin “Ustalara Saygı”

gecelerinde bu kez yazar Turgut Özakman ile sinema ve tiyatro sanatçısı Tuncel Kurtiz anıldı.

Yeni sayfalarda buluşmak üzere...

Tüm Beşiktaşlıların yeni yılı kutlu olsun...

Artı

92 Rehber / 24 saat 64 Portre: Tevfik Fikret

Çağın yetişemediği şair.

72 Kadın girişimci Cup of Joy.

76 1001 Festival

Bir festivalden çok daha fazlası.

80 Gezi:İstanbul’u yeniden keşfediyoruz.

82 Cumhuriyet Bayramı

86 Haber

Beşiktaş’a kadın barınma evi.

88 Haberler

91 Fulya Sanat Ajanda

64 Unutmadık...

72

82

besiktasarti@besiktas.bel.tr

(6)

06 B+ KIŞ

Cumhuriyet kazanımları

06 B+ KIŞ

C

umhuriyet 90 yaşında. Pek çok mimar, kent uzmanı ve plancısı yetişti bu süre içinde. Ülkeye hiç şüphesiz önemli eserler kazandırdılar. Ancak “Türk Mimarlık Tarihi”nin bin- lerce yıllık bir geçmişi olduğunu unutmazsak; Cumhuriyet dönemi mimarlığını da kavrayabiliriz... Ölümsüz ozanımız Nâzım Hikmet’in hayran olduğu kahramanlardan biri de Mimar Sinan’dır… Mimar Sinan, Türk Sanat Tarihi’nin köşe taşı, yüz akı, özü- dür... En doğru çizgisi ve sözüdür…

Geleceğimize bakarken Mimar Sinan ve onun ardından gelen mimarları, ustaları, kalfaları, taş ve ince işlerin emekçilerini, sanatçılarını asla unutma- mamız gerekir. Biz bu yazıda Cumhuriyet dönemi mimarlığı ve de İstanbul’u temel alarak kent planlamasına kısa bir göz atacağız…

Cumhuriyet’in mimariye bakışı

1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’le birlikte gelişen milliyetçilik eğilimleri mi- marlıkta da yeni arayışları gündeme getirdi. Mimar Kemalettin ve Vedat bey- lerin başını çektikleri akımla Türk mimarlığının, “Neoklasik Türk Üslûbu” ya da “Milli Mimari Rönesansı” adını alan yeni klasik dönemi başladı. Cumhu- riyet mimarisi bu akımın üzerinde şekillendi. Cumhuriyet’in kurucu kadroları yeni kent planları hazırlarken, mimaride de arayış içinde oldular.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında adeta bir kasabaya benzeyen Ankara, nasıl çağ- daş bir başkent olacaktı? Yeterli mimar yoktu. Bu nedenle yabancı mimarlar Türkiye’ye davet edildi…

Mimar yetiştiren tek ocak olan “Sanayi - i Nefîse Mekteb - i Âlîsi”, geçirdiği reformla “Güzel Sanatlar Akademisi” oldu. Ernst Egli, Bruno Taut gibi mo- dern mimarinin ustaları burada ders verdi.

CUMHURİYET’TE MİMARLIK

Cumhuriyet’in kurucu kadroları yeni kent planları hazırlarken, mimaride de arayış içindeydiler. Bu sayımızda neoklasik Türk üslûbu ile şekillenen Cumhuriyet dönemi

Türk mimarisini mercek altına alıyoruz…

Yazı ve röportaj: Cengiz Erdil, Fotoğraflar: Cengiz Kahraman arşivi, ÇEKÜL Arşivi

Ankara

(7)

Alman mimar Herman Jansen Ankara imar plânını yaptı. Atatürk plân çalış- malarına bizzat katıldı. Ankara’nın geleceğini mimara anlatarak çalışmalara ışık tuttu. Viyanalı mimar Clemens Holzmeister, yine Atatürk’le beraber ça- lışarak Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü, Bakanlık binalarını, şimdiki TBMM binasını plânladı. Meclis binasındaki çift meclis salonu da (Millet Meclisi ve Senato) Atatürk’ün direktifleri ile yapıldı. Ernst Egli’nin Sayış- tay binası, Musikî Muallim Mektebi (Konservatuvar), Bruno Taut’un Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi gibi yapılar ise kübik - modern yapıların öncüsü oldular.

Akademi hocası olan ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ni yapan Bruno Taut da Bauhaus Okulu’nun kurucularındandır ki, böyle bir hocanın Atatürk’ün daveti ile Türkiye’ye gelişi büyük bir şans olarak yorumlanıyor. (Taut, Ata- türk’ün ölümünde, halkın önünden geçtiği meşaleli katafalkı da yapan mi- mardır. Ortaköy’de yaşamıştır. Mezarı, vasiyeti gereği olarak Edirnekapı Mezarlığı’ndadır.)

Sadece mimarlık alanında değil, Hitler’in zulmünden kaçan Yahudi hoca- ların, Atatürk’ün daveti sonucu Türkiye’ye gelmeleri ile üniversitelerimiz re- form sürecini tamamlamış ve altın devirlerini yaşamışlardı.

Bir süre sonra, modern mimarlık eğitim sisteminin yetiştirdiği Türk mimar- ları yapıtlarını vermeye başladılar. Benimsenen modern eğitim sisteminin amacı, Batı taklitçiliği değil, Batı’nın mimarı düşünce biçimini ve metotlarını kavramak şeklinde olmalı idi. Bu eğitim sistemine mimar Sedat Hakkı El- dem’in çok büyük katkıları oldu.

Seyfi Arkan ve Şevki Balmumcu’yu burada anmamız gerekiyor. Seyfi Ar- kan, parlak yeteneği ile Atatürk’ün takdirini kazandı. Çankaya Hariciye ve Makbule Atadan Köşkleri, Florya Deniz Köşkü, İstanbul - Galata Deniz Yolcu Salonu, Ankara Sümerbank, İller Bankası Seyfi Arkan’ın kayda de- ğer yapıtlarındandır. Şevki Balmumcu’nun 1933 – 35’lerde yaptığı Ankara Sergi Evi binası da Atatürk’ün takdirini kazandı. Dönemin kübik mimarisi- nin bir örneği idi. Bu gün de mimarlık tarihimizin kilometre taşlarından biri sayılıyor.

Ankara Ulus Mahallesi - İş Bankası Ankara Entografya Müzesi

(8)

08 B+ KIŞ

Modern zamanlar

Batıda mimari alanda gelişen ilerici düşünceler Türkiye’ye de ulaşmakta ge- cikmedi. 1930’larda kimi Türk mimarları, çağcıl uluslararası üslûp doğrultu- sunda yaklaşık on yıl süreyle kübizme ve betonarmeye dayalı yeni Batıcılık örnekleri verdi.

1950’lere gelindiğinde Türk mimarlığı, Avrupa ve ABD’de giderek yaygın- laşan modern mimarlığın etkisi altında rasyonalizme yönelerek ürünler verdi.

İkinci Dünya Savaşı sonuçlanmış, Türkiye siyasal ve kültürel olarak Batı’ya iyi- ce yakınlık duymaya başlamıştır.

1960’lar rasyonalizmden uzaklaşma, gevşeme, parçalı form arayışları dönemi oldu. 1960 – 70 döneminin dikkate değer yapıları arasında İstanbul Vakıflar Oteli (bugünkü Ceylan Intercontinental, AHE, 1959), İstanbul Manifaturacı- lar Çarşısı (Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, 1959), Büyük Ankara Oteli sayılır.

1970’lerde Batı’da yaygınlaşan Postmodernizm, 1980 – 90 arasında Türki- ye’de de alıcı buldu. Geç Modernizm, Postmodernizm, Dekonstrüktivizm gibi Batı kökenli akımlar doğrultusunda yapılar gerçekleştiren mimarlarımız oldu.

Bir toplumsal hastalık: Düzensiz kentleşme

Genelde, tek tek başarılı birçok yapıya karşın Türkiye’nin ekonomik ve sosyal çalkantıları nedeniyle çağdaş Türk mimarlığı, toplumun düzensiz hızlı gelişiminden ve bunun sonucu olan kültürel çözülmeden olumsuz etkilendi.

Çarpık kapitalizm ve aşırı hızlı nüfus artışı; düzensiz, plansız, yoğun kentleşmeyi de beraberinde getirdi. Ortaya çıkan büyük konut açığı, gerekli ekonomik ve yönetimsel önlemlerin alınmaması nedeniyle, yapsat düzeni, kalfa yapıları, kaçak yapılar ve gecekondularla farklı bir anonim mimarlık anlayışı ortaya çıktı. Politik ödünlerle yozlaştırılan kent toprağı kullanımı ve sürüp giden arsa spekülasyonu, çevre değerleri ile kent bütünlüğünün korunması ile yapılar arası ilişkilerin düzenlenmesi olanaklarını ortadan kaldırdı.

Ve İstanbul

Osmanlı döneminde İstanbul’u yok eden yangınlardı. Bir yangın, ahşap yapı- larla dolu semtleri, semtleri birbirine bağlayan güzelim koruları kasıp kavuru- yordu. İstanbul’un başında şimdi böyle bir yangın korkusu yok. Korkunun adı şimdi yapılaşma... Yükselen gökdelenler... Ve de içinden çıkılmaz trafik...

İstanbul’da yaşamak, çağın her döneminde zordu; nüfus fazlaydı. Her tarihi dönemde cazibe merkezi olan İstanbul, yağmalarla anılan bir kentin adıydı.

Toprağı hâlâ büyük bir rant kapısı. Kentin nüfusunun yakın gelecekte 25 mil- yona çıkacağı hesabını yapıyor uzmanlar.

Liberal, muhafazakâr ve serbest yapılaşma yanlılarının isteği İstanbul’un bir Hong Kong veya Dubai olması... İstanbul’u yapay kentler kervanında, kimlik- siz kentler arasında marka kent (!) olarak görmek istiyorlar. Buna karşı çıkan- lara da “vizyonsuz” diyorlar.

Vizyonsuzların (!) istekleri ise çok basit... Kentin tarihi dokusu harap olmasın, gökdelen merakınızı denize uzak alanlarda giderin… Ormanları, koruları yok etmeyin. Kamu alanları park olarak değerlensin. Ulaşım yeraltından olsun...

Bunlar hayal değil. İstanbullu için su, nefes gibi doğal istekler...

Zaten bir cennet olan İstanbul’da sahte cennet yaratma operasyonlarından vazgeçilmesi gerekiyor.

Peki, İstanbul, zorla giydirilmeye çalışılan beton zırhlarla nereye kadar gide- cek? Buna kimse yanıt veremiyor. Ama unutulmasın, bu kentin tarihinde dep- remler de var... Osmanlı’nın “Küçük Kıyamet” adını verdiği deprem 1509’da oldu. Kent modern zamanlarda insan eliyle bir yapılaşma kıyameti yaşarken, deprem de bu kıyametin kanlı bir harcı olmasın.

1950’li yıllarda Dolmabahçe Sarayı, Akaretler, Abbasağa Mahallesi’nin hava görüntüsü.

Mimar Kemalettin

(9)

“TARİHİ FEDA MI EDECEĞİZ?”

İstanbul’un Cumhuriyet tarihi boyunca geçirdiği yapılaşma sürecini anlatan Prof.

Dr. Metin Sözen, nüfusla birlikte ortaya çıkan sorunların mimariye etkilerini inceliyor;

“Cumhuriyet hükümetleri 90 yılda İstanbul’a ne kattı?”, “Cumhuriyet eskiyi koruyabildi mi?”

sorularına yanıt veriyor…

Ayakta kalan Bizans - Osmanlı eserlerine hayranlıkla baka- rak, İstanbul uygarlıklar kenti diyoruz. Peki, bu kentte 90 yıllık Cumhuriyet nasıl bir yapılaşma izledi?

Uygarlıkla büyük bağlılıkları olan bir kentte çok farklı bir yaklaşım ve bilin- ce ihtiyaç var. Kısaca özetlersek; hem Avrupa hem de Anadolu yakasında tarihi alt üst edecek buluntulara ulaşılıyorsa kente dönüp çok hassas ve dikkatli bakılması gerekir. Burada göz ardı edilemeyecek bir diğer nokta ise kentte her gelenin farklılık yaratma çabasıyla bir eskisinin tahrip olması- dır. Örnek verecek olursak; İstanbul’un Fikirtepe semti “kentsel dönüşüm”

kapsamına alındı. Daha önce yapılmış araştırmalarla Kadıköy, Pendik ve Kartal’da yapılacak arkeolojik kazılarda tarihi altüst edecek ve diğer kazı alanlarından çok farklı büyüklükte bir alana ulaşacağı biliniyor.

İstanbul’da değişimin başlangıç noktası Osmanlı’nın son döneminde baş- lıyor. Cumhuriyet’in aldığı mirası belirlemek için 19 ve 20’nci yüzyılın başına kadar gelen kültürleri canlandıran ve o üslûpta gelişmiş büyük yapıları be- lirlemek gerekiyor. Belediye arşivlerindeki haritaları ve farklı belgeleri ta- rarsanız Osmanlı’nın son döneminde fevkalade geniş projelerin yabancı- larla üretildiğini görürsünüz. Bu da şu demektir: Cumhuriyet’in aldığı miras Avrupa ve diğer gelişmiş kentlerdeki değişime koşut olarak gelişiyor. Bu bakımdan Cumhuriyet mirasının başladığı noktaya bakacak olursak, Os- manlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki Fırkası’nın ideolojisine uygun olarak geliştiğini ve kentin bazı noktalarında büyük boyutlu yapıları Osman- lı’nın bazı öğelerini kullanarak yeniden yorumlama ve ünlü mimarlarla yap- tığını görürsünüz. Bunların içinde Kemalettin Beyler, Vedat Beyler gibi o dönemin ünlü mimarlarında birden bire boyutu değişen, fakat üslûp olarak da biraz geçmişe öykünen, Osmanlı’yı getiren yapılar var. Kentin domino ağırlıklı yapılarında diğer dokuya oldukça baskın bir yaratma dönemi bu.

Fatih’teki kaymakamlık binası, tarihi yarımada, iskele binası ve Kadıköy’de meydandaki binalar, hal binası gibi yapılarda birden bire kentin boyutların- da büyüme oluyor. Bu, birinci temel değişim.

İkinci olarak da büyük bir zorluk çıkıyor karşımıza. İstanbul’un altyapısının sağlam envanteri yapılmadığı için neyin nerede olduğu ve ne oranda, hangi hassas noktalarda koruyacağı bilinci oluşmuyor.

Onun için masa başı planlar veya iyi irdelenmemiş dokuyu içeren tasarımlar bir türlü şekil alamıyor. Ama şunu da belirtmek gerekir: Dünyanın en iyi, en büyük plancıları getiriliyor ve büyük projeler üretiliyor. Özellikle tarihi yarı- mada, Taksim ve çevresi için… Hatta bu etkiler Bursa’ya da taşınıyor. Za- fer Meydanı gibi İstanbul’a öykünen, onun devamı gibi olan büyük değişim oralara da yansıyor.

Prof. Dr.Metin Sözen

1950’li yıllarda çekilmiş bir hava fotoğrafından Tophane, Cihangir ve Taksim.

(10)

10 B+ KIŞ

1950’li yıllarda Moda ve Kadıköy

Kısacası doğru bir irdeleme yaparsak, İstanbul dediğimizde altı dolu üstü dolu bir kentten söz ediyoruz. Ama İstanbul ahşap dokulu tarihi yarımada- sıyla yangınlar veya benzeri büyük felaketlerle harap olmuş. Felaket son- rasının planlamasından düşünce değişikliğine, bugünkü bilincimizden çok uzak, farklı boyutlarda ticaret ve konut bölgeleriyle, tarihi dokunun olduğu yer ve çevresi arasındaki dengeler kurulmadan bugüne kadar geliyoruz. Ve tabii Cumhuriyet de buna yeni şeyler ekliyor.

Cumhuriyet’in de kalıcı eserleri var... Ancak Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’nın imarına ağırlık verilmiş. İstan- bul’da 1950’li yıllardan sonra yapılaşma ağırlık kazanıyor.

Tarihi yarımadada, özellikle de Vatan Caddesi’nin açılması sırasında çok sayıda tarihi eserin de yok olduğu biliniyor.

Siz o dönemleri yaşadınız. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

O dönemleri yakından da irdeliyorum. Hatta son olarak Manifaturacılar Çarşısı’na tekrar bir yaklaşım söz konusu. Bununla ilgili bir de kitap çıkarıldı ve orada şunu belirttim: Yangın ve yıkım geçirmiş bölgelerdeki yapılaşma- da, Türkiye’nin ve dünyanın artık köşeye sıkıştığı en olumsuz şey ulaşımın yoğun şekilde ve hızla değişmesi. Dün atlı araba ve tramvayla ulaşımın sağlandığı bir kentte nüfus büyümesi ve herkesin altında araba olması, ana arterler için hem tarihi hem de kültürel mirası bitirmeye götürecek kadar yo- ğun bir yanlışlığa sebep oluyor. Bu süreç hâlâ devam ediyor.

Demokrat Parti döneminde Beşiktaş’tan başlayarak -ki ben o zaman bu işlerin içindeydim- Beyazıt Meydanı, Hasan Paşa Hanı, Aksaray ve ünlü surların kapılarına kadar birden bire tek bir yere yeni ulaşım ağları kurulma- ya çalışıldı. Demek ki nüfus büyümesi, geleneksel dokunun yanması ve yı- kılması, kentin sağlıklı anıtsal yapılarını, çevredeki mahalleler ve mahalleye bağlı olarak yaşayan dokuyu altüst etti. Konut olmayacak yerde konut, ti- caret bölgesi olmayacak yerde ticaret bölgesi kurulması ve şimdi de kentin boş kalmış neresi varsa oralarda siteler kurulması gibi yanlışlar büyük bo- yutta devam ediyor.

Türk mimarlığı 1950’lerde Avrupa ve ABD’nin etkisiyle

rasyonalizme yöneldi.

Ankara Yenişehir 27 Mart 1937

(11)

Meydansız bir kent İstanbul... Bizim sadece büyüklük ve işlevsel anlamda bildiğimiz Taksim Meydanı ve Sultanahmet Meydanı var…

Roma döneminde, Fırat Nehri’nin kenarında da olsa kurduğu kentlerde belirli meydanlar var. Meydanlarda da sanatsal - kültürel yapıtlar var. Ro- ma’nın üstüne oturan Osmanlı’nın temel meseleyi koruduğu yer, bir bakıma Sultanahmet. Çemberlitaş’taki meydanın yıkılan bir kısmına Elçi Hanı, Ali Paşa Külliyesi ve diğer çarşılar yapılıyor. Kapalıçarşı’nın ise çok az kısmı Bi- zans’tan kalma; diğeri tamamen Osmanlı döneminde yapılmıştır.

Meydan sorunu Osmanlı’da büyük anıtsal camilerin avlularında çözülüyor.

Ayasofya’nın önünden hareket edersek, Ali Paşa, Beyazıt Camii ve çevre- sindeki avlu, Süleymaniye ve Şehzade’nin avluları, Fatih Camii büyük külli- yeleri ve avluları etrafında topluyor. Avlu fikri farklı boyutta ve davranış biçimi içinde oralarda uygulanıyor. Yani Roma’nın üstüne gelip oturmuyoruz, çünkü o yol da daralıyor. Roma’nın eski yolunun iki tarafı yapıtlarla doluyor, dolun- ca daralıyor. Daralınca doku, ulaşım ne yapıyor? Osmanlı’nın son dönem- lerinde bugünkü Sultanahmet’ten çıkan yolun iki tarafında Çemberlitaş’tan başlayan avlu duvarlarını, binaları keserek yol genişletme yapılıyor. Tramvay geldiği için de yeni bir yol gerekiyor. Birden bire kese - biçe gittiğimiz her yerde, dokunun hassas noktalarını yitirdiğimizi görüyoruz; bu sistemle sorun çözülemez hale geldi.

Dolmabahçe ve Çırağan sarayları ile Osmanlı’nın son döne- mine de damgasını vurmuş bir semt Beşiktaş. Burada Cum- huriyet mimarisinin etkisiyle yapılmış kalıcı eserleri var mı?

Mesela yok olan bir Taşlık Kahvesi çok tartışılmış. Taşlık Kahvesi yıkılmış, yerine otel yapılmış. Siz bir mimar, kent uzmanı olarak ne düşünüyorsunuz?

Bu meslekte kültür tarihi açısından bakacaksınız. Uzmanlık alanı o kadar öl- çeklerle iç içe girdi ki... Eminönü’nden başlayarak Karaköy, Dolmabahçe, Beşiktaş aksı 1950’de inanılmaz bir şekilde yırtıldı. O kadar yırtıldı ki üstün- deki bazı Sinan yapıları, mesela Molla Camii’nin dibi son dakikada yapıldı.

Oradaki hamam ve külliyeler gitti, Kazancılar yokuşundan indikten sonraki alanda farklılıklar oldu ve son Osmanlı’nın iki tarafta yaptırttığı Tophane - i

Amire Külliyesi’nin önü kesildi. Böylelikle yeni ulaşım sistemine ulaşacağım diye hiçbir zaman planlanmamış, programlanmamış ve siyasilerin verdiği ka- rarlarla fevkalade bir arsa oldu.

Dolmabahçe Sarayı’nın parçalarına Cumhuriyet hükümetleri Dolmabahçe Stadı’nı yaptılar. Ne oldu? Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki sebil, Seras- ker Dairesi gitti ve Istabl - ı Amire şimdi stadyum oldu. Ondan sonrasına da üstündeki kalmış eski kasırların olduğu yerde bugün otel var. 1948 - 50 arasında Sedad Hakkı Eldem hocamız oraya bir nevi bir konsol çıkarak Dol- mabahçe’yi üstten başa bir seyir terası yaptı. İkinci ulusal mimarlık akımına uygun, geleneksel dokuyu anımsatan Taşlık Kahvesi... Ama önüne otel ya- pıldı ve arkada kaldı. Komik bir görüntü oluştu.

Birinci ulusal mimarlıkta Kemalettin Bey, Vedat Bey, Ali Talat Bey gibi son Osmanlı’yı Cumhuriyet’in Ankara’sına da taşımış mimarlarımız mümkün ol- duğunca o dönemin akımı içindeki binalarıyla çekidüzen vermeye çalışmış- lar. Onların eserlerinin hepsi bugün yaşıyor çünkü malzeme zengin, belirli bir özen var ama bir cephe mimarisi başka.

Beşiktaş’taki Deniz Müzesi yeniden açıldı. Görebildiniz mi, izleyebildiniz mi?

İstanbul’da çok az yaşıyorum ama biraz kalabalık dağılsın, gideceğim. Ora- da Matbaa - i Amire’yi müze olarak açtık. Dolmabahçe Sarayı’nın en son bandı. Onun dibindeki tütün deposu otel yoğunluğuna geldi, biraz da üze- rine uzadılar, büyüttüler gibi geliyor. İkinci ulusal mimarinin eski Deniz Mü- zesi’nin önüne şimdi iskele kurmuşlar, onarıp, temizleyecekler. Taş bina sağlam, kendisine göre bir dönemin varlığını hissettiriyor. Çağdaş müze ihti- yacını beraber çözmek çok yanlış bir iş değil. Ama ilk müze çekirdeğindekini doğru işlevi entegre etmek gerekiyor.

Yeniyi yaparken eskiye öykünmek olmaz ama eski ve yeni arasında dengeyi kurmak bir mimari beceridir. Tartışma gerektirir, kentin bir parçasına yeni bir güç getiriyorsunuz; o gücün eskisini gölgelememesi gerekir. Yeni ihtiyaçlar- la eski dokunun sağlam, birbirine bağlanacak elemanlarını, kimi feda edece- ğimize karar vermemiz lazım ki tarih feda edilemez.B+

Taşlık Kahvesi Vatan ve Millet caddeleri açılırken...

(12)

12 B+ KIŞ

Dünya Kuş Gözlem Günü

İ

mparatorlukların incisi, ticaretin merkezi, 18 milyonun ve belki faz- lasının sevgilisi, çilesi, umudu. Kargaşanın, kavganın ya da aşkın şehri… Ve elbette ki “kuşların şehri” İstanbul…Bir gözlemcinin gözünden bakınca; her kış 5 türden on binlerce martının, karaba- tağın, yelkovanın uğrak yeridir Boğaz. Şehrin temiz su havzaları binlerce ve çeşit çeşit ördek türü için kış vahasıdır. Bahar ayların- da binlerce leyleğin, kartalın, şahinin semalarında süzüldüğü, konakladığı bir dar boğazdır bu efsane.

Yazın ebabil ve ak karınlı ebabillerin çığlıklarının çınlaması en çok Haydar- paşa’ya yakışır. Belgrad Ormanı, küçük yeşil ağaçkakanların, sıvacı kuşla- rının, kızıl gerdanların ve daha pek çoklarının muhitidir. Küçücük korular ve parklar ispinozların, baştankaraların, serçelerin ve daha nice minik ötücüle- rin büyük dünyalarıdır.

İstanbul’un yerlileri

Ve Topkapı Sarayı’nın Hasbahçesi… Gülhane gri balıkçılların ve yeşil papa- ğanların evidir. Bazen mahremlerini, kavga dövüş koruduklarını görürüsü- nüz. Tophane Camii minaresinde av bekleyen gökdoğanındır, Boğaz key- fi. Ne de olsa eski İstanbulludur. En çokta kara çaylakların İstanbul’uymuş

KUŞLARIN ŞEHRİ İSTANBUL

Yazı: Evrim Tabur, Fotoğraflar: Ali Rıza Altınok

İstanbul’un, çoğumuzun ahbaplığının vapurda simidini paylaşmaktan pek öteye gitmediği 315 kuş türüne ev sahipliği yaptığını söylesek! Peki, “Kuş Gözlemciliği” diye bir şeyden bahsetsek...

Doğa Derneği Kuş Gözlem Sorumlusu Evrim Tabur, İstanbul’un kuşlarını anlatıyor…

mazide buralar. Gerçi onlar buradan göçmek zorunda kalmışlar ya yeni komşuların harala gürelsinden. Daha nice İstanbul yerlisinden, belki habe- rimiz bile yoktur.

Onların da yaşam hakkına var

Anlayacağınız her yanı kuşlarındır aslında bu dev metropolün. Ama ço- ğumuzun ahbaplığı vapurda simidini paylaşmaktan pek öteye gitmez. Bir bölümümüz semada leylekleri görür görmez baharın gelişine ve bu yıl bol gezeceğine sevinir.

Hiç birimiz bilerek onlara zarar vermez ya da yuvasını bozmaz ama İstan- bul’un topraktan sahibi olan bu canlıların en az bizler kadar yaşama hakkı olduğunu unutur ve hatta çoğu zaman umursamazlığımızdan ya da fark et- meyişimizden, onların yaşam haklarını çiğnediğimizi bile anlayamayız.

Örneğin; Melen Çayı’nın İstanbul’a getirilmesi ya da 3’ncü Köprü, 3’ncü Havalimanı gibi en güncel konularda payımız olduğu kadar memleketlimiz canlılar için de sorumluluğumuz olduğunu kabul etmeliyiz.

Yüzlerce kuş türü

Ve belki de bunun için kuşların şehri olan İstanbul’u bir kuş gözlemcisi gö- zünden görmek için çocukluk yıllarındaki meraklarımıza geri dönmeliyiz.

Nasıl mı? İstanbul gibi bir kuş cennetinde kuş gözlemciliği size, şehirdeki üç yüz on beşten fazla kuş türünü tanıma ve en beklenmedik doğa sürpriz- lerini yakalama fırsatı sunacağı gibi, her yıl değişen şehrin nabzını da tutma imkânı verecek.

(13)

Kuş gözlemciliği

Kısaca ifade etmek gerekirse kuş gözlemciliği, kuşların doğal ortamlarında ince- lenmesi, tanımlanması ve sayımıdır. Kuş gözlemcileri farklı kuş gözlem alanlarını ziyaret ederek, gözlemledikleri kuş türü sayısını artırır ve doğa koruma araştır- malarına veri sağlarlar. Kuşların renkleri, davranışları ve yaşam alanlarının çe- şitliliği insanları kuş gözlemciliğine çeken etkenlerdir. Kuş gözlemi yapabilmek için belli yaş ve meslek sınırı yoktur. Bu işe başlayabilmek için dürbün, arazi kuş kitabı ve not defterinizin olması yeterlidir. Eğer şu an bunlara sahip değilseniz bir vapur seyahatinde etrafınızda uçuşan martılara biraz daha dikkatli gözlerle bak- mak ve farklarını not defterinize yazmakla işe başlayabilirsiniz. Veya küçük bir parkta serçeden daha renkli ve onun boyutundaki kuşları fark etmek için biraz daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

KuşBank Projesi

Kuşlar insan için her zaman ilgi çekici ve merak edilen canlılar olmuştu. Geçmişte esas olarak avlanmak ve koleksiyonculuk için izlenen, araştırılan canlılardı kuş- lar. 19’ncu yüzyıl sonlarından itibaren ise bugün bildiğimiz anlamıyla kuş gözlem ve koruma çalışmaları gündeme geldi. Türkiye’de kuş gözlemciliği, 1980’li yıllar- da dar bir çevrede doğa koruma dernekleri ile bağlantılı bir uğraş olarak başladı.

1990’lı yıllardan itibaren ise, kuş gözlem topluluklarının kurulması ve bu alanda eğitimlerin başlaması ile kuş gözlemciliği tüm Türkiye’de yaygınlaştı. 2000’li yıl- lara geldiğimizde ise Doğa Derneği’nin çabaları bir toplum bilimi de olan bu ho- biye giderek ivme kazandırdı. Kuş gözlemcilerin gözlem kayıtlarını aktardıkları bir veri tabanı olan KuşBank projesi, o zamandan şimdiye bu yükselişin mihenk taşlarındandır. Kuşçuların, gözlem sonuçlarını topladığı ve diğer gözlemcilerin arazi sonuçlarını görebildikleri bu dijital sisteme düzenli olarak girilen gözlem

Arı kuşu

Kara başlı çinte

İbibik

Kızıl sırtlı örümcek kuşu

Taş kuşu

(14)

14 B+ KIŞ

kayıtları sayesinde doğal alanlardaki değişimler, kuşlar aracılığıyla izlenebi- liyor. Bu şekilde alanların yakın gelecekteki durumları önceden tespit edili- yor (www.kusbank.org).

Kuş fotoğrafçılığı da dijital makinelerin gelişmesi ile pek çok meraklısı olan, keyifli, zorlu ve pek çok türün belgelendiği bir uğraş halini almış durumda.

Son yıllarda kuş gözlemciliği ve fotoğrafçılığı birbirini besleyerek ülkemiz- de pek çok kuş türü hakkında keşiflerin yapılmasını sağlıyor (www.trakus.

org).

İstanbul’da kuş gözlemlemek ve İKGT

İstanbul’da kuş gözlemlemek için merakınız olması ve algılarınızın kuşlar için açık olması ilk başlarda yeterli olacaktır. Ancak deneyim paylaşımı ile gelişecek kuşçuluk yetenekleriniz için size eşlik edebilecek yoldaşlarla bir araya gelmek isterseniz, İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu (İKGT) ile tanış- malısınız.

Topluluk ayda iki kere gerçekleştirdikleri toplantılar ile bilgilerini paylaşır- ken, düzenlediği gözlem gezileriyle size kuşlarla buluşma imkânı veriyor (www.ikgt.org). Her yaş grubundan, farklı mesleklere sahip, kuş ve doğa meraklısı İstanbullulardan oluşan topluluk, tüm gezi ve toplantıları gönüllü- lerinin çabaları ile gerçekleşiyor ve kâr amacı gütmüyor.

Bu yıl 20’incisi gerçekleştirilen Dünya Kuş Gözlem Günü, Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi İstanbul’da da Beşiktaş Belediyesi ve Doğa Derne- ği ortaklığı ile Ortaköy’de renkli bir şenlikle kutlandı.

Dünya Kuş Gözlem Günü, göçte kuşların karşılaştıkları zorlukları daha çok kişiye aktarmak ve göçün çarpıcılığını göstermek için Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun (BirdLife International) üyeleri tarafından her yıl ekim ayının ilk hafta sonu 35’den fazla ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Dünya Kuş Gözlem Günü Ortaköy Şenliliği ile kuş göçünün inanılmaz bilgi-

lerini İstanbullularla paylaşmak ve göç mucizesini birlikte kutlamak istedik.

Bu keyifli günde pek çok İstanbullu ile birlikte Nilay Tezsay, Meltem Taşkı- ran Şan Atölyesi, sokak şarkıcıları, El tango classico ve Tangog dans okul- ları, kukla sanatçıları, İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu üyeleri ve Kabataş Er- kek Lisesi kuş gözlem topluluğu ile birlikteydi.

Göç eden kuşların da bizi yalnız bırakmadığı şenlikte, kuş fotoğrafçısı Ali Rıza Altınok’un İstanbul kuşlarından oluşan fotoğraf sergisi de Ortaköy meydanında ilgililerin seyrine açıktı.

Bataklık kırlangıcı

Dünya Kuş Gözlem Günü ve Ortaköy Şenliği

Fotoğraflar: Can Cihan Saltık

(15)

Kukumav

Eğer kuşların dünyasını kendi başınıza keşfetmek isterseniz İstanbul ve ci- varındaki “Önemli Doğa Alanları” (ÖDA) içindeki yerlere gidip kuş gözlemi yapabilirsiniz.

Beşiktaş’ın Kartalları

Dünyadaki büyük göçler hepimizde şaşkınlık ve hayranlık uyandırır. Bu mucizevi göçlerden biri de süzülerek uçan kuşların binlerce kilometrelik yolculuklarıdır. İstanbul bu büyük göçün en önemli 4 noktasından biri. Av- rupa’dan Afrika’ya doğru, kara üstünde ısınan havanın kolaylaştırıcılığı ile yolculuk eden kuşlar aynı bir kum saatinin bir yanından diğerine geçen kum taneleri gibi İstanbul Boğazı üzerinden geçiyor.

Bu da, her yıl bir milyona yakın kuşun İstanbul ve ilçeleri üzerinden geçme- si anlamına geliyor. Süzülerek göç eden bu kuş türleri arasında leylekler, pelikanlar, şahinler, atmacalar, doğanlar ve 9 farklı türden kartal da var. Bu binlerce kuş, özellikle sonbahar aylarında Beşiktaş üzerinden de geçerek Anadolu yakasına doğru gidiyor. Bu dönemde Beşiktaş’ın semalarında sü- zülen küçük orman kartalları, büyük orman kartalları, bozkır kartalları, şah kartallar, küçük kartalları, balık kartalları, yılan kartalları, çok çok nadir de olsa kaya kartallarını ve tavşancılları görmek mümkün.

Ali Rıza Altınok’un İstanbul kuşlarından oluşan fotoğraf sergisi.

B+

(16)

16 B+ KIŞ

Çocuk Bilim Merkezi

(17)

A

tom ya da kuantum fiziği; elementler, kimyasallar veya karmaşık insan anatomisi... Bilim her ne kadar karışık gö- rünse de uğraşanı için o kadar zor değil. Sabunu, kremi, kan grubu testinizi veya elektrikli böceğinizi, robotunu- zu kendi kendinize yaptığınızı düşünün... Görünüşte zor ancak imkânsız değil; ilköğretim çağında olsanız bile...

Beşiktaş Belediyesi, bünyesinde kurduğu Çocuk Bilim Merkezi’yle ilköğre- tim çağındaki çocukları bilimle buluşturuyor.

Uzmanlar beyin gelişiminin yüzde 60’lık kısmının 4 – 7 yaş döneminde; yüz- de 90’lık kısmının ise 4 – 11 yaş grubu süresinde oluştuğunu belirtiyor. Bey- nin yüzde 10’luk bir gelişme sağladığı 9 – 11 yaş grubu döneminde bireyde sayı, uzay, zaman, ağırlık, boyut, hacim kavramları iyice yerleşmeye başlıyor.

Mantıklı ve soyut düşünme yeteneğinde kuvvetli bir ilerleme olurken kendi kendilerine öğrenme yetenekleri de gelişiyor.

Beşiktaş Belediyesi bu gerçeklerden hareketle 3 – 4 – 5’inci sınıf ilköğretim çocuklarına yönelik Çocuk Bilim Merkezi’ni faaliyete geçirdi. Akatlar Kültür Merkezi’ndeki binasında bu eğitim – öğretim yılında hizmete giren Çocuk Bilim Merkezi, Belediye sınırları içerisindeki 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci sınıflar- da eğitim alacak 6 bin altı yüz çocuğa ulaşmayı amaçlıyor.

Çocuk Bilim Merkezi farklı ilgi alanları için değişik tipte atölyelerde; hem ço- cukların ilgi alanlarını keşfetmelerini sağlayamayı hem de hayatın içinde her gün yüzlerce kez karşılaştıkları “şaşırtıcı olayları” neden – sonuç ilişkisi içinde sorgulayarak farkındalıklarını geliştirmelerini ve öğrenmelerini amaçlanıyor.

Atölyeler

Çocuk Bilim Merkezi faaliyetlerini İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile koordinas- yonlu olarak yürütüyor.Merkezde bulunan laboratuvarlar, eğitmenlerin de- yimiyle atölyeler şeklinde tasarlanmış. Atölyede deneyleri birebir çocukla- rın yapmaları, hatta kendilerinin bir şeyler üretmeleri hedefleniyor. ÇBM’de hem okul müfredatına uygun ama kimi yerde onu da aşan deneyler yapılıyor.

Elektrikli böcek, oyuncak...

Çağımızda çocukların en büyük tutkusu oyuncak ve elektronik aletler. Bu atölye, çocukların kendi “oyuncaklarını” kendilerinin tasarlamasına olanak sağlıyor.

Örneğin Fizik Atölyesi’nin en gözde deneyi veya oyuncağı, “elektrikli bö- cek.” Çocuklar elişi kâğıtlarına kendi tasarladıkları herhangi bir hayvanın şeklini yapıyor. Bir sonraki aşamada kâğıttaki hayvan figürünün gözlerinin yerine konulan lambaların 9 voltluk bir pil ve düzenek yardımıyla yanıp – sön- mesi sağlanıyor.

Çocuklar müthiş keyif aldıkları bu deneyle hem elektriğin çalışma sistemi ile ilgili bir şeyler öğreniyor hem de kendi yaptıkları oyuncağa sahip oluyor.

Kimya Atölyesi: Sabun, krem...

Yanlış okumadınız! Eczanede, markette satılan sabun ve el kremi bu atölye- lerde yapılabiliyor.

Çocuklarda sentetik ve doğal materyal seçimlerinde bilinç yaratmak önemli.

Madde ve maddeyi oluşturan yapı taşlarının kavranması ve günlük hayatta kullanılabilir hale getirilmesi bu atölyenin ilk amacı.

Zararsız kimyasalların seçildiği ve kullanıldığı bu atölyede yapılan el kremi ve sabunlar kalıplara dökülüyor; çocuklar ürettikleri sabunları, kremleri evlerine götürebiliyor. Çocukların “yanardağ” dediği “köpürtme deneyi” ise atölyenin en heyecan verici bölümünü oluşturuyor.

Biyoloji atölyesi: Hayvanlar, kan grubu testi

“Yeşil Oda” olarak da adlandırılan Biyoloji Atölyesi’nde çocuklara hem insan hem hayvan hem de doğal yaşam hakkında bilgiler veriliyor.

Canlı deneylerle insan vücudunun hayati organları tanıtılıyor, insan iskeleti oluşturuluyor. Görsel ve işitsel sunumlarla hayvanlar ve bitki âlemiyle tanışan çocuklar, kirli su incelemesi yapıp, kan grubu testini de öğreniyor.

Çocuk Bilim Merkezi’yle ilköğretim çağındaki çocuklar bilimle buluşuyor. “Bilim çocukları”

sabundan elektrikli böceğe, robottan oyuncağa, hayallerini Çocuk Bilim Merkezi’nde yaratıyor…

Yazı: Murat Selenoğlu, Fotoğraflar: Levent Özer, Murat Selenoğlu

KÜÇÜK

MUCİTLER

İŞ BAŞINDA

(18)

18 B+ KIŞ

Diğer bilim merkezlerinden farkı...

Türkiye’de genelde bilim merkezlerinde çeşitli istasyonlar kuruluyor. Bu istasyonlarda bütün bilimleri kapsayan deney malzemeleri yer alıyor. Örneğin fizikte Newton veya matematikle ilgili bir köşe oluşturuluyor. Bilim insanlarına ve onların kuramlarına yönelik büyük oyuncaklar şeklinde düzenlemeler yapılıyor. Çocuklar o kuramı okuyor, anlatıyor, inceliyor ve bu yolla kuramı anlamaya çalışıyor. Veya bu tür merkezleri müzeymişçesine geziyor. Oysa bu merkezde çocuklar doğrudan atölyelere girerek, deneyimleyerek öğreniyor. Bu da çocukların farkında olarak öğrenmelerini sağlıyor; işleyişi daha iyi anlayan çocuklar, gerçekten öğrenmiş oluyor.

Eğlenerek öğrenme

Bu yaş grubu zaten küçük, ilgi alanları sınırlı ve dikkatleri kısa... İlgiyi üst seviyede tutmak için bunu eğlendirerek yapmanız gerekiyor. Eğitmenler burayı bir okul formatında, “ders sıkıcılığında” değil de çocukların eğlenerek öğrenecekleri bir ortam haline getirmeye çaba harcıyor.

Neden 3 – 4 ve 5’inci sınıf öğrencileri?

Bilim merkezlerindeki atölyeler lise düzeyinde bilimleri içeriyor. Ama burada bil- giler ilkokul seviyesine indiriliyor. Böylece aslında çocukların pek de sevmediği matematik ve fen bilimleri, daha hiç tanımdan atölyelerde sevdikleri dersler ha- line geliyor. Merkez yetkilileri de, “Küçük yaşta ve bu kadar eğlenceli hale geti- rerek öğretebilirsek şayet, önümüzdeki yıllarda da zorlanmayacaklarını düşünü- yoruz” diyor.

Atölyeler 20 kişilik

Her atölye 20 kişilik olarak oluşturuldu. Hafta arası ve hafta sonu cumartesi gün- leri atölyeler açık... Çalışma sistemi, okul gibi. Sabahçı olanlar öğlen, diğerleri ise sabah geliyor.

Eğitmenler

Her laboratuvarda bir Fen Bilgisi öğretmeni ile Fizik, Kimya ve Biyoloji branşı öğretmeni var. Fen Bilgisi öğretmeni seçimi bu bilimleri çocukların seviyesine indirgemeyi amaçlıyor. Diğer öğretmenleri ise deneylerde yardımcı oluyor. Yani her atölyede 3 öğretmen bulunuyor.

Bugün elektrikli böcek yaptık.

Lambası da var, yanıyor. Ve uçuyor. Çok eğlenceli.

Eğleniyoruz, oyuncağımız oluyor. Çok eğlenceli.

Mutluyum.

Melih Can (9 yaşında)

Malik (10 yaşında)

Metali birbirine değdirince lamba yanıyor. Çok güzeldi.

Arda (9 yaşında)

B+

(19)

Hedef robot: İmkânsız mı?

“Bu bir başlangıç...” diyor yetkililer. Nitekim faaliyeti- ne kısa bir süre önce geçmesine rağmen Çocuk Bilim Merkezi’ne 6 ve 7’inci sınıflardan da yoğun talep var.

Ki şimdi bunun hazırlıkları yapılıyor. Önümüzdeki dö- nemde atölyelerin sayısı arttırılıp, çeşitlendirilmesi için planlar mevcut. Şubat tatili ve Yaz Okulu’nun prog- ramları ise şimdiden hazırlanıyor.

Bir de ilgili olan çocuklarla özel projeler var. Örneğin farkındalık yaratan çocuklarla “Proje Atölyesi” kurul- ması gündemde. Çünkü bazı çocuklar robot yapmak istiyor. İmkânsız mı dersiniz?

(20)

20 B+ KIŞ

Kazanım

NEFES ALMA DURAKLARI

Sınırları içinde bulundurduğu 124 adet parkıyla, beton şehir İstanbul’un kamuya ait en çok yeşil alanına sahip kenti Beşiktaş’a kent için büyük önem taşıyan 3 yeni park daha ekledi…

Yazı: B+, Fotoğraflar: Can Cihan Saltık, Levent Özer, Şenol Kaşıkçı, Murat Selenoğlu

B

eşiktaş Belediyesi, yeni yeşil alanların oluşturulması ile var olan yeşil dokunun korunması, bakımı ve iyileştirilmesi çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Belediye, kentin güzel- leşmesi ve çevre kirliliğinin önlenmesinde büyük önem taşıyan yeşil alanlara 3 yeni park daha ekledi. Beşiktaş Belediyesi tarafından Dutluk, Mısırlıbahçe ve Cihannuma parkları kentlilerin kullanımına açıldı.

(21)

Gayrettepe Mahallesi Karadut Sokak’ta bulunan park, 4 bin 500 metre karelik alana sahip. Park alanı içerisinde basketbol sahası, çocuk oyun alanı, fitness alanı ile piknik alanı bulunuyor.

Dutluk Parkı

(22)

22 B+ KIŞ

Türkali Mahallesi Mısırlıbahçe Sokak’ta bulunan ve 2 bin 400 metrekarelik alana sahip parkta basketbol sahası, çocuk oyun ve fitness alanı ile 65 adet çeşitli türde yetiş- kin ağaç bulunuyor.

Mısırlıbahçe Parkı

(23)

Tapu Parkı adıyla da bilinen Cihannuma Parkı, adını kuru- lu olduğu mahalleden alıyor. 3 bin metrekarelik alana sa- hip park içinde fitness ve kedi evi de bulunuyor. Ancak bu parkın en önemli özelliği engellilere yönelik verdiği hizmet.

Parkta, engelli vatandaşlara yönelik fitness alanı ile yine en- gelli çocukların kullanabileceği kombine oyun alanı da yer alıyor.

Cihannuma (Tapu) Parkı

321 bin 214 metrekare park alanı

Büyükşehir Belediyesi tasarrufunda olanlar hariç Beşiktaş sınırları içinde 124

adet park alanı bulunuyor.

İlçe sınırlarındaki toplam park alanı yaklaşık 321 bin 214 metrekare. Bu sayıyla Beşiktaş, İstanbul’un yeşiller listesinin en üst sıralarında...

B+

(24)

24 B+ KIŞ

Kazanım

Doğal afet riskleri bulunan ülkemizde afetlere nasıl hazırlanıyoruz? Kendinizi ve ailenizi nasıl koruyacaksınız? Aile afet planınız var mı? Beşiktaş Belediyesi tarafından ikincisi açılan Afet

Yönetim Merkezi, afet anında tüm ihtiyaçlara anında yanıt veriyor…

Yazı: B+ Fotoğraflar: Levent Özer

Ü

nlü belgesel kanalı National Geographic’te “Kıyameti Bekleyenler” programını izlemişsinizdir. İnşa ettikleri ko- runaklı yapılardan sığınaklara kadar hayatın beklenmedik yönlerine her şekilde hazırlık yapan ve bu konuda sınır tanımayan insanların hikâyesinin anlatıldığı programda uzmanlar, en kötü senaryonun gerçekleşmesi halinde, bu insanların hayatta kalma şanslarının yüksek olduğunu söylüyor. Peki biz?

Her zaman çeşitli doğal afet riskleri bulunan ülkemizde afetlere nasıl hazır- lanıyoruz? Kendinizi ve ailenizi nasıl koruyacaksınız? “Aile afet planı”nız var mı? veya afet ve acil durum çantası hazırladınız mı hiç? Yoksa siz hâlâ “Bana birşey olmaz mı” diyorsunuz?

Beşiktaş Belediyesi tarafından ikincisi açılan Afet Yönetim Merkezi’nde tüm bu sorunların cevapları sizi bekliyor. Çünkü bu yeni merkez, sadece afetler- den sonra yardıma koşan bir kuruluş olarak değil; vatandaşları afetlere karşı hazırlayan ve bilinçlendiren bir merkez olmak istiyor. Özetle, aradığınız ve ihtiyaç duyduğunuz herşey, bu merkezde.

Kentlerimiz güvenli değil

Türkiye, jeolojik yapısı, topografyası ve meteorolojik özellikleri gibi neden- lerle, her zaman çeşitli doğal afet tehlikelerine açık bir ülke. Türkiye’de baş ta depremler olmak üzere, heyelanlar, su baskınları, erozyon, kaya ve çığ düşmeleri, kuraklık başlıca doğal afetlerdir. Yapılan bir araştırmaya göre

KIYAMETİ BEKLEMEYİN!

BEŞİKTAŞ

AFETE HAZIR

(25)

20’nci yüzyılın başından bu yana Türkiye’de meydana gelen doğal afetler sonucunda 87 bin kişi hayatını kaybederken, 210 bin kişi yaralandı ve 651 bin konut ağır hasar gördü.

Uzmanlar günümüzde özellikle büyük kentlerin nüfus artışı, yoğun göç, ka- çak ve denetimsiz yapılaşma, plansız ve rant amaçlı şehirleşme gibi neden- lerle doğal afetler açısından 1999 yılı öncesine oranla daha güvenli olmadı- ğına dikkat çekiyor.

Bilgi, plan ve hazırlık...

Dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir afet sonrası sağlık, itfaiye ve acil yar- dım ekiplerinin tüm bireylere aynı anda ulaşması mümkün değildir. Afetlerin ilk dakikalarında herkes kendi başınadır. Bu nedenle bireyler afet sonrası

“altın saatler” olarak adlandırılan ilk 72 saat (3 gün) için hazırlıklı olmalıdır.

İşte tam bu nedenlerle Beşiktaş Belediyesi’nin hizmete açtığı yeni Afet Yö-

netrim Merkezi vatandaşları hem doğal afetlere hem de olası kazalara kar- şı hazırlıyor. Bilindiği gibi ilk Afet Yönetim Merkezi 2008 yılında Akatlar’da açıldı. Yeni merkezin adresi ise Aykut Barka Deprem Parkı.

AYÖM neler yapıyor?

Akatlar’daki ilk AYÖM, olası felaketlerde birimler arası koordinasyon için ana merkez görevini yürütüyor. Merkezde 4 ana kurtarma ekibi bulunuyor.

Bu ekipler farklı afet durumlarıyla ilgili çalışmalar yürütüyor. Her biri kendi alanında uzman 120 kişinin görev yaptığı Merkez’e bağlı her ilçede 30 kişi- lik Mahalle Gönüllü Kurtarma Ekipleri bulunuyor. Genç gönüllüler olası afet durumlarında ana ekiplere her türlü desteği sağlamak için eğitilerek hazırda bekliyorlar.

Aykut Barka Deprem Parkı’na hizmete açılan ikinci Afet Yönetim Merke- zi’nde ise afet öncesi bilgilendirme çalışmaları yürütülüyor. Merkezlerde ve

Güvenli yaşam kültürü

Doğal tehlikelerin ülkemizin bir gerçeği ol- duğu bilinciyle önceden hazırlanarak, afet ve acil durumlarda bilinçli, eğitimli ve planlı hareket etmeliyiz. Afetler konusunda “bilgi sahibi” olarak; “önlem” alarak; “bireysel hazır- lıklarımızı” tamamlayarak ve “güvenli yaşam kültürü”nü hayatımızın tüm alanlarına taşıya- rak tehlikelerin yaratabileceği zararları en aza indirgeyebiliriz.

Güvenli yaşam her türlü tehlikeye karşı bilgili ve hazırlıklı olmakla mümkündür. Bunun için;

* Afet riskine nasıl hazırlanacağınızı ve nasıl korunacağınızı öğreneceğiniz eğitim prog- ramlarına katılın.

* Yapınızın ilgili yönetmeliklere uygun inşa edildiğinden ve iskân ruhsatı vb. izinlerinin alındığından emin olun.

* Aile üyelerinizle birlikte Aile Afet Planı hazır- layın.

* Kendiniz ve aile üyeleriniz için Acil Durum Bilgi Kartı hazırlayın.

* Afet veya acil durum sonrası aile üyelerinizle buluşacağınız alanları belirleyin.

* Tüm aile bireylerinin acil durum ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir Afet ve Acil Durum Çan- tası hazırlayın.

* Tüm aile bireylerinin acil durum telefon bilgi- lerini bildiğinden emin olun.

* Evinizde ve işyerinizde “Tehlike Avı” yapın.

Size zarar verebilecek eşyaları sabitleyin veya yerlerini değiştirin.

* Zorunlu Deprem Sigortası yaptırın.

* Evinizin tesisatlarının (doğalgaz, su ve elekt- rik) yerlerini ve nasıl kapatılacağını öğrenin.

* Afetler sırasında nasıl davranmanız gerekti- ğini öğrenin.

* Yaşam alanlarınızda afet öncesi ve sonra- sında oluşabilecek yangın risklerini belirleyin.

* Yaşam alanlarınızdan nasıl tahliye olabile- ceğiniz bilgisini öğrenin.

* İhtiyaç duyabileceğiniz ilkyardım bilgisini öğrenin.

* Planlarınızı kontrol edin, güncelleyin ve tat- bik edin.

(26)

26 B+ KIŞ

yerellerde uzman eğitmenlerle yapılan tatbikatlarla vatandaşlarımız bilgi- lendirilerek, felaketlerle ilgili pratiklerini geliştiriyor. Burada Beşiktaş halkına gerekli kurslar verilerek vatandaşların bilinçlendirilmesi hedefleniyor. Ayrıca afet sonrasında halka gerekli araç gereç, barınak ve sağlık hizmetleri veril- mesi de bu merkezin planları arasında bulunuyor.

Ne tür eğitimler veriliyor?

Aykut Barka Deprem Parkı’nda afet öncesi, afet anı ve afet sonrası için uz- man ekiplerce sadece halka değil, Belediye personeline de eğitim veriliyor.

Ayrıca belli aralıklarla, vatandaşlar, Beşiktaş Meydanı’nda AKUT’la birlikte kurulan deprem simülasyonlarıyla deprem anını yaşayarak deneyim kazanı- yor. Devamlı verilen temel afet bilinci eğitimleriyle vatandaşların bilgisi arttı- rılıyor.

Önümüzdeki günlerde yapılması planlanan tatbikatlardaysa afet sırasında yapılması gerekenlerin yanında ekipmanların nasıl kullanılacağı, toplanma alanlarına nasıl geçileceği gibi konular ele alınacak.

Hangi ekipmanlar bulunuyor?

AYÖM’de afet anında ve sonrasında kullanılacak acil ve temel

gereksinimleri karşılayacak araçlar da bulunuyor. Kişisel, ilk yardım, ağır kurtarma, teknik kurtarma, aydınlatma, barınma ve kamp ekipmanlarının bulunduğu merkez her türlü ihtiyacı da içinde barındırıyor.

Afet çalışmalarına ek olarak, Afet İstasyonu konteynırları, konteynırların bu- lunabilmesi için sokaklara yönlendirme oklarının yapılması ve konteynır bilgi panoları, Beşiktaş sokaklarına yerleştirildi. Bunların yanı sıra afet toplanma alanlarının da belirlendiği tabelalar da vatandaşları olası afet sonrası nerede toplanacaklarını gösterir nitelikte. Afet toplanma alanlarının listesini Beşik- taş Belediyesi’nin web sayfasında bulabilirsiniz.

Çadır Kent Alanları:

Beşiktaş’ta yer alan parklar, yeşil alanlar ve futbol sahaları içerisinden, eğimi az olanlardan seçildi. Bu alanların su, yol, elektrik ve kanalizasyon gibi altya- pıları tamamlandı. İstanbul Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri ile birlikte yerinde incelenerek Çadır Kent Alanları Belirlendi.

Mahalle Afet Toplanma Alanları:

Her mahallenin nüfus yoğunluğu ve kullanılabilir toplanma alanı esas alına-

(27)

rak sokak bazında belirlendi. QR Code işlenerek sokak yönlendirme direk- lerinde gösterilmiş ve binalara etiket yapıştırılması suretiyle vatandaşlara bildirildi.

Afet İstasyonları:

İstanbul Valiliği’nden Beşiktaş Belediyesi’ne devredilen 16 adet afet kon- teynırı kente dağıtıldı. Her yıl periyodik olarak yenileme ve bakım çalışma- ları Emlak ve İstimlâk Müdürlüğü’nce yapılıyor. Vatandaşları bilgilendirmek amacıyla afet istasyonlarının yanlarına bilgi panosu asılı ve olası bir afet son- rası konteynırların uzman ekiplerce bulanabilmesi için ilgili sokaklara afet is- tasyonunun yerini gösteren sokak yönlendirme okları yerleştirildi.

Zemin Raporları:

Beşiktaş’ın zemin etüdü ve ilçenin depremsellikle ilgili tüm çalışmaları İstan- bul Teknik Üniversitesi işbirliğiyle tamamlanmıştır. Ayrıca İstanbul Büyük-

şehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nden ilçemize ait güncel harita ve raporlar temin edildi.

Ön Hasar Tespit ve Geçici İskân Servisleri:

Belediye personelinden Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nde görev alacak kurum ve kuruluş vardiya personelleri listesi; ön hasar tespit ve geçici iskân servisleri listeleri oluşturarak, bu listeler İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’ne ve İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bildirildi.

Afet sonrasında morg olarak kullanılabilecek soğuk hava depoları ile seyyar hastane kurulabilecek yerler tespit edildi. B+

AYÖM’de afet

anında ve sonrasında kullanılacak acil ve temel gereksinimleri

karşılayacak araçlar

bulunuyor.

(28)

Heykel

Akatlar’daki Sanatçılar Parkı’nda Mehmet Aksoy imzasını taşıyan Nâzım Hikmet heykeli, usta şairin bu topraklardan evrensele ulaşmasını simgeliyor...

Yazı: Nazan Ortaç, Fotoğraflar Barış Acarlı

B

eşiktaş Akatlar’daki Sanatçılar Parkı, şehrin için- de sessiz sakin bir vaha. Parkın içinde dolaşır- ken sanatın her dalına rast geliyor, ülkenin kıy- metli sanatçılarını yâd etme şansı buluyorsunuz.

Parkın en dikkat çekici eserlerinden biri, girişine yeni dikilen heykeltıraş Mehmet Aksoy’un imza- sını taşıyan Nâzım Hikmet heykeli. Aksoy’un, ünlü şairin 100’üncü yaşını kutlamak amacıyla yaptığı eser, Nâzım’ın İstanbul’la bü- tünleşmesini, onun İstanbul sevgisini ve bu ülke topraklarından çıkıp, evrenselliğe ulaşmasını anlatıyor. İstanbul’a, Beşiktaş’a çok yakışan bu heykelin hikâyesini, yaratıcısı Mehmet Aksoy ile ko- nuştuk…

Sanatçılar Parkı’ndaki Nâzım heykeliniz çok özel bir eser… Nedir hikâyesi?

Nâzım Hikmet’in 100’üncü yaşıyla ilgili bir heykel yapmak istedim.

Beşiktaş Belediyesi ile konuştum, heyecanlandılar projeye… Na- sıl bir heykel yapalım diye düşünürken; “Nâzım, bir dünya şairidir, Anadolu’dan çıkmış, bu coğrafyadan çıkmış, evrensele ulaşmış büyük bir dünya şairidir… Onun şiirine, düşüncesine, sanat anla- yışına yakışsın” diyerek bu heykeli tasarladım. Çıkacak heykelin şiiri gibi olmasını istiyordum. Epey bir düşündüm. Ve Boğaz üs- tünde, Asya ile Avrupa’yı birleştiren bir kültür köprüsü gibi tasar- ladım. İstanbul’u çok sevdiğini biliyoruz, Boğaz’ı çok sevdiğini biliyoruz. Kafasının boşluğundan da Boğaz geçiyor zaten. Nâ- zım’ın İstanbul’la bütünleşmesini, sevgisini anlatmaya çalıştım. Bu ana fikirden çıktım. Kafasının boşluğundan, Avrupa yakasındaki tarafından yine Nâzım’ı anlatan içbükey bir Nâzım Hikmet profi- li görüyoruz. Onu çevreleyen kütleler de evrenselliği gösteriyor.

Saçlarındaki kıpırtılar, kafasındaki ışık, onu denizle buluşturuyor.

Eserin, Beşiktaş ile buluşması nasıl oldu?

Beşiktaş Belediyesi ile Nâzım Hikmet Vakfı üzerinden bağlantı kurduk. Tarık Akan, Rutkay Aziz ve ben, bu fikrimizi söyledik. Be- şiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal çok heyecanlandı ve projeyi kabul etti. Başkan’ın sanata ve sanatçılığa bakışı zaten ortada!

Heykeli ilk önce Ortaköy’e koymak istedik, ama Büyükşehir Be- lediyesi izin vermedi. İsmail Ünal, heykelin Ortaköy’de olmama- sına üzüldü, ama onu kutlamak gerekir. Bayrağımızı bile dikeme- diğimiz bugünlerde, Sanatçılar Parkı’nda Nâzım Hikmet heykeli dikilmesi önemlidir!

“Nâzım, şiirle insana dünyayı dolaştırır!”

“En sevdiğim Nâzım Hikmet şiiri ‘Saçları Saman Sa- rısı’dır. Ustalığını çok iyi konuşturur, basit bir yolculuk- tan yola çıkar ve dünyayı dolaştırır insana, orada dünya şairi olduğunu gösterir. Bach’ın bir konçertosu üzerine de bir şiir yazmıştır; bence bir konçerto üzerinden ya- zılabilecek en iyi şiiri yazmıştır. Tekrarı tekrarsızlığı ve monotominin zenginliğini öyle anlatmıştır ki ‘Kurtuluş Savaşı Destanı’ belki de dünyada yoktur! Muhteşem bir bütünü anlatıştır… Bir halkın destanıdır… Nâzım bü- yük şair, ondan çok şey öğrenilebilinir.”

(29)
(30)

30 B+ KIŞ

Nâzım Hikmet’in sizin hayatınızdaki önemi büyük, hatta

“Nâzım benim heykel hocam” diyorsunuz, bunu biraz açar mısınız?

Nâzım’a bakınca, sanata bakmayı öğreniyorsun. Bir şiir nasıl heykele, res- me dönüştürülür, onu görüyorsun. Nasıl bir Abidin Dino, İbrahim Balaban, Nâzım’ın şiirlerinden resim yapabiliyorsa, ben de onun şiirlerinden heykel yapıyorum. Bu da, Nâzım’ın şiiriyle bütünleşen bir heykel oldu. Nâzım’ı ben çok iyi bilirim, 1977 yılında Berlin’de, “Nâzım Hikmet 75 yaşında” diye Nâ- zım haftaları yapmıştım. O zaman Berlin’de yaşıyordum. Bir hafta boyun- ca Nâzım’ın nesi varsa; heykel, resim, grafik, fotoğraf, tiyatro, şarkı bunları göstermiştik. Dünyadaki tüm arşivini toplamıştık. Ben Nâzım’ın şiirini hem çok severim hem de öğretici bulurum. “Benim ustamdır” diyebilecek kadar severim şiirini. Çünkü onun şiirinden çok şey öğrenmişimdir. Tabii bu şiirle- ri forma dönüştürmek önemlidir. Onun sanat görüşlerini de yakın bulurum kendime. Özellikle içerikle biçim ilişkisindeki düşüncelerini… Yeniliğin, içe- rikten geldiğini ve her içeriğin bir düşüncesi olması gerektiğini… İç sesi...

İçerikle bütünleşen formun her zaman içeriği zenginleştirdiğini, Nâzım’dan öğrenmişimdir.

Biraz evvel de bahsettiniz, Nâzım’ı konu alan birçok çalışma yaptınız. Bunların arasında öne çıkan, sizin için farklı bir an- lamı olan bir eser var mı?

Benim Nâzım için yaptığım birçok iş var, ama en önemlisi bu heykel oldu.

Nâzım bir coğrafyadan dünyaya bir köprü attı. Bu eser de dünyaya açılan bir Nâzım köprüsü ve benim için anlamı çok büyük.

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim...

Nâzım HİKMET

B+

(31)

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.

Nâzım Hikmet

(32)

32 B+ KIŞ

Sokaktaki tarih

Sokak isimleri, içinde bir sürü sırrı barındırıyor. Konumuz Beşiktaş olunca bu sırların çoğu sanatla, sanatçıyla ilgili. Ege Erim, B+ için Beşiktaş sokaklarında sanatçıların peşine düştü.

Yazı: Ege Erim Fotoğraflar: Can Cihan Saltık, Cengiz Kahraman Arşivi

H

iç yolda yürürken bulunduğunuz sokağın tabelasına her- hangi bir yeri bulma amacı taşımadan baktınız mı? Hiç Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam” kitabının ana karakteri C. gibi bir sokağın isminin nereden gelmiş olabileceği hakkında uzun uzadıya düşündünüz mü? Eğer bunu yaptıysanız bulunduğunuz çevre hakkında bir sürü ilginç şey keşfetmiş olmalısınız! Bir bölgede bulunan sokakların isimlerinden yola çıkarak, bölgenin tarihinden coğrafyasına, ilçede oturan önemli isimlerden

ilçe belediyesinin siyasi görüşüne kadar birçok şeyi öğrenebilirsiniz.

Sokak isimlerinin hayatımıza girmesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarına rastlar. Yüz- yıllar boyunca padişahın tebaası olan halk, Cumhuriyet’le birlikte “vatandaş”

olarak kabul edildi. Daha önceleri sadece savaş sırasında askere alınacak ve vergi verecek insanları belirlemek için yapılan nüfus sayımları, Cumhuriyet ile birlikte vatandaş sayısını belirleyerek, halka daha etkin hizmet verebilmek

SANATIN İZİ BEŞİKTAŞ

SOKAKLARINDA

Referanslar

Benzer Belgeler

Kuş gözlem toplulukları arasındaki bilgi ve deneyimin paylaşılmasını sağlayan ve başta üniversiteler olmak üzere tüm Türkiye'de amatör kuş

ısınmayla dünyanın ikliminin bozulduğu, biyo-çeşitliliğin azaldığı ve ekolojik kirliğinin sağlığı tehdit ettiği bir dünya denk düşüyor." Hukuki mevzuat

Yeryüzünde ya şanmaya başlanan iklim değişikliğinin sonuçlarının kimi zaman uzun süren kuraklıklar, kimi zaman da yaşanan sellerle kendini gösterirken, değişimin

metreküpün altına düşmesi ve Türkiye’nin “su fakiri” bir ülke haline gelmesinden endişe ediliyor.Türkiye’de tüketilen suyun yüzde 74’ü tar ımsal sulamada,

Bu unutulmaz görüşmenin yüreklerimize su serpen sonucu, ertesi gün "Sezer'den Tarihi İcraat" başlığıyla Sabah gazetesinin sürman şetindeydi: "Cumhurbaşkanı

Üretim açısından bakıldığında 2006'nın dokuz aylık döneminde reel yüzde 1.2 daralma görüldü ğünü söyleyen Yetkin, temel tarım ürünleri fiyatlarının ortalama yüzde

Meclis Ba şkanı Bülent Arınç’ın Manisa’da bir çiftçiye tepki göstermesini de eleştiren İbrahim Yetkin, “Makamınız ne olursa olsun bu size hakaret etme hakk ını

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre; İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu (İKGT), Atatürk Havalimanı’nın bile yoğun risk alt ında olmasına karşın uçuş güvenliği