• Sonuç bulunamadı

SAİR TÜRK DİLLERİ BAĞLAMINDA OSMANLI TÜRK DİLİNİN AYIRT EDİCİ NİTELİKLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SAİR TÜRK DİLLERİ BAĞLAMINDA OSMANLI TÜRK DİLİNİN AYIRT EDİCİ NİTELİKLERİ"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

40

Ç E V İ R İ

TÜRK DİLİ TEMMUZ 2020 Yıl: 69 Sayı: 823

Türk dillerinin, Osmanlı Türkçesi de dâhil olmak üzere, Moğol (Mo- ğol, Buryat, Kalmuk) ve Mançu-Tunguz dilleriyle akraba olduğu ve

“Altay” dilleri diye adlandırılan aileyi oluşturduğu kabul edilir. Bu

“Altay” dillerinin toplamı, bazı bilim adamlarına göre, daha ötede Fin-Ugor dil grubu, Samoyed ve hatta ispat etmeye çabalayan bazıla- rına göre de Japoncayla akrabalık ilişkileri gösterir. Bir dizi dilin ve dil grubunun bu girift birliğine, şartlı olarak Ural-Altay veya Turan dil- leri adı verilir ve bu ikinci ad birincisine göre daha seyrek kullanılır, bazıları da ilkini daha kısası olan “Altay” adıyla değiştirir. Ural-Altay dillerinin bölgesini daha da genişletmeye çalışan bilim adamları da oldu: Bunlardan bir kısmı eski Doğu dili Sümerce, bir kısmı da Pire- nelerdeki günümüz Basklarının diliyle bağ kurmaya çalıştı. Bu geniş- letme çabaları destek de gördü ve yer yer günümüzde Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerdeki özellikle milliyetçi dilci ve tarihçiler arasın- da taraftar bulmaktadır. Şimdiye kadar Ural-Altay teorisi, beş üyeli (Türk, Moğol, Tunguz, Fin, Samoyed) ilk hâliyle bile tam anlamıyla akademik bir temele oturtulmadı ve bu kapsamıyla dahi tartışılıyor.

Bu arada bilim camiasında yeni bir konu daha ortaya atıldı: Türkçe- nin, belki öbür Altay dillerinin de Yafetik dillerle (Gürcüce ve akraba-

* Bu yazı Aleksandr N. Samoyloviç’in 1925 tarihli Kratkaya uçebnaya grammatika sovremennogo osmansko-turetskogo yazıka kitabının giriş bölümünde yer alan

“II. Obşaya harakteristika osmansko-turetskogo yazıka v svyazi s proçimi turetskimi” adlı kısmın çevirisidir (A. N. Samoyloviç, Kratkaya uçebnaya grammatika osmansko-turetskogo yazıka, G. F. Blagova ve D. M. Nasilov’un ön sözüyle ve yine onların gözetiminde 1925 tarihli yayının genişletilmiş ve düzeltilmiş tıpkıbasımı, Moskova 2002, Vostoçnaya literatura RAN, 14-17. s.).

Türkiye Türkçesine Serdar Karaca tarafından çevrilen söz konusu metindeki yay ayraçlar yazara, köşeli ayraçlar ise çevirene aittir. Adı anılan kitabın ön sözünün ve giriş kısmının ilk bölümünün çevirisi Türk Dili’nin 814. (90-95. s.) ve 822. sayısında (72-74.s.) yayımlandı.

SAİR TÜRK DİLLERİ BAĞLAMINDA

OSMANLI TÜRK DİLİNİN AYIRT

EDİCİ NİTELİKLERİ *

A. N. Samoyloviç

(2)

41 ..A. N. Samoyloviç..

TEMMUZ 2020 TÜRK DİLİ Samoyloviç’in kitabının sonuna (150. s.), ek olarak aldığı yegâne örnek metin.

Bir sonraki sayfada (151. s.) söz konusu metnin bir sütunda Latin harfli hâli, bir sütunda da Rusça çevirisi yer alır.

(3)

42 TÜRK DİLİ TEMMUZ 2020

larıyla, Sümerce de dâhil) akrabalığı. Altay dilleriyle ilgili başka teoriler de ileri sürülmektedir.

Altay dilleri belli ölçüde “eklemeli” diller türündendir, dil bilgisi yönüyle bi- çimlerdeki değişmeler (türetme, ad çekimi, fiil çekimi) kesinlikle kelime sonu- na veya kelime gövdesine çeşitli eklerin (bir veya birkaç) getirilmesiyle mey- dana gelir, ekler kelimeyle birleşir ve gövdede ciddi değişiklikler oluşturmaz.

Netice itibarıyla kelimelerdeki unsurlar kolayca ayırt edilir: yol + daş (dostane ortaklık türetme eki) + lar (çokluk eki) + ımız (çokluk 1. kişi iyelik eki) + dan (nereden sorusuna cevap veren çekim eki) – “bizim yol arkadaşlarımızdan”

(bir kelime). Bu konudaki tafsilat ders kitabının I ve II. bölümlerinde yer alı- yor. Dil bilgisi yönüyle cinsiyet (eril, dişil, cinsiyetsiz) yok. Kelimeler, dil bilgisi düzenindeki cümlelerde, cümle bilgisi yönüyle belirli bir sırada yer alır ve bu sıradan aşırı sapmalara müsaade edilmez. Sıranın değişmesi anlamın muğlak- laşmasına veya tamamen bozulmasına yol açar. Tabi olan kelimeler tabi kılan- lardan önce gelir, öyle ki önce belirten/niteleyen [tamlayan] sonra belirtilen/

nitelenen [tamlanan] gelmelidir, tamamlayan [nesne, yer, zaman gibi] sonra tamamlanan, bütün cümleyi belirleyen en önemli öge yüklem ise en sona ge- lir. Çoğu zaman herhangi bir biçim unsuru (ekler) olmadan yalnızca sıralama, kelimeler arasındaki karşılıklı anlam ilişkisini belirler: Ey aziz kız kardaş bu gün akşam bir kaç arşın kırmızı çoha sat – “Ey aziz kız kardeş, bugün akşam birkaç arşın kırmızı çuha sat”.

Osmanlı Türk halkının, atalarının Çin’le komşu olduğu zamanlardan ve daha eski dönemlerden İslam kültürü, Ön Asya halkları ve Batı Avrupa kültürüyle yakınlaşmaya kadarki tarihini yansıtan Osmanlı Türkçesi, Anadolu köylüsü ve çobanlarının ağızlarında bile ne sözlük ne dil bilgisi ve ne de ses açısından saf Türkçedir. Osmanlı Türkçesi sözlüğü, hat safhadaki düzensizliği ile öne çıkar – saf Türkçe kelimeler mütevazı bir sayıdadır. Orta Asya’daki ana vatan- dan getirilen az sayıdaki Çince (mesela suç “günah”, Çince dzue), Farsça-Soğd- ca (kadın, eskisi “katun”, ilk başlarda Türkçede “melike”) ve başka kelimelerin yanında Osmanlı Türk dilinde biraz Ermenice, pek çok Yunanca, İtalyanca, Balkan-Slavca; biraz Fransızca, Almanca, İngilizce, Macarca, Arnavutça ve çok miktarda Arapça ve Farsça kelime görürüz. Osmanlı Türk dilinde Arapça ve Farsça kelimelerin ötesinde bu iki dilden kelimelerde, bu dillerin dil bilgisi bi- çimleri de kullanılır. Farsça Osmanlı Türkçesinin cümle dizilimini de etkile- miştir.

Osmanlı Türkleri son zamanlarda edebî dillerini, halkın geneli tarafından an- laşılacak şekilde sadeleştirmeye çalışsa da edebî eserlerin çoğu gereksiz yaban- cı yükten ari değildir ve öbür taraftan Anadolu Türklerinin ağızlarında bile pek çok Arapça, Farsça ve başka dillerden kelime vatandaşlık elde etti. Bunlar bazen Türkçe karşılığı tamamen ortadan kaldıran bazen de Türkçe karşılığı olmayan ve kültüre özgü edinmeleri ifade eden kelimelerdir.

(4)

43 ..A. N. Samoyloviç..

TEMMUZ 2020 TÜRK DİLİ Osmanlı Türk dili, elbette şartlı bir kavramdır. Kabaca söylemek gerekirse as- lında ortaya şöyle bir tablo çıkar: Anadolu (Suriye’ye sokulan) ve Balkanlar- daki Türk ağızları (kaba Türkçe); orta edebî Türkçe (orta Türkçe) – şehirli ve başkentli tahsilli kesimin yazıp konuştuğu; ömrünü tüketen “yüksek üsluplu”

edebî dil (fasih Türkçe) – halktan tamamen kopuk ruhani ve dünyevi kesimle- rin icadı, asırlar boyunca nesilden nesle sultanın sarayını esas alan, yabancı ülkelerden gelen tesirlerin sığınağına dönüşen.

Bu kitap, Osmanlı Türk dilinin orta üslubunu, yani daha çok yakın zamana kadarki başkent İstanbul’un tahsilli kesiminin söyleyişindeki edebî dili esas alıyor. Osmanlı dilindeki Arapça ve Farsça unsurlar üzerinde çok durmayaca- ğız çünkü bu unsurlarla öğrenciler, ilgili hocalar veya ilgili ders kitapları vası- tasıyla tanışacaktır.

Dilin ve münferit kelimelerin ses ve biçim, biçim ve cümle yönleri başka diller- de olduğu gibi Türk dillerinde de birbiriyle yakından ilişkilidir. Bunların ders kitabında -yalnızca, sınıfta dil öğrenmeyi ibareler açısından tamamlayan (bk.

ön söz) ve sınıf dışındaki çalışmalara rehber vazifesi gören- bölümlendirilme- si, çok yönlü dil malzemesine nüfuz etmeyi kolaylaştırmak içindir. Dilin her yönü, tabii bir birleşmeyle ders kitabının III. bölümünde, yani cümle bilgisi bölümündeki örneklerde bulunmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yaşanan bu gelişmelere bağlı olarak, turizm literatüründe çiftlik turizmi, çiftlik tatilleri, tarım turizmi, ekolojik otel, ekolojik yaşam çiftlikleri gibi pek

Basokcu opened another salon in Paris, and she stayed there until the German occupa­ tion began.. She then returned

Orta Asya Türk dili merhalelerinden eski Harezm devri, 1100-1300’lerdeki 3 Cuci Ulusu veya Altın Orda’daki edebî faaliyetle yakından alakalıdır.. Bu sebep- le

Demokratikleşme derecesine bağlı olarak geniş ve çok çeşitli Osmanlı matbuatında kullanıldığını ve şimdiden günümüz medeniyetinin dil sevi- yesine

U lusal Singapur Üniversitesi’nde yapı- lan yeni bir çalışmaya göre küresel ik- lim değişikliği, önemli besin kaynağı olan birçok hayvan ve bitki çeşidinin vücut

İzm irden bildirildikjo» göre Ege böl- gatiude hararetli bir P arti faaliyeti

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı gibi kuruluşlar da yayımladıkları kitap ve dergilerle Orta Asya Türk Tarihi

Faaliyetleri açısın­ dan Türk tarihinin en büyük fatihlerinden biri olan Kapgan Kağan, tahtta kaldığı yirmi dört yıl içinde politikasını, sürekli Çin’i