• Sonuç bulunamadı

40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Gazete, gerçek bir eserdir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Gazete, gerçek bir eserdir"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I p

i l l l

ü m

Birleştirici

olmak

S

AYIN Cumhurbaşkanı'nın Kara­ deniz gezisi sırasındaki konuşma­ ları, kendileri ile m uhalefet liderle­ ri arasında şiddetli bir tartışmanın doğ­ masına sebep oldu. Sayın Cum hurbaş­ kanı, askeri müdahale şartlarının mev­ cut olduğunu mu söylem ek istemişler­ dir? Hiç sanmıyoruz. Fakat, herhalde fikri aşan bir cümle sarf eylem işlerdir. Toplumumuzun hiç de ihtiyacı olmayan polemik, bu yüzden çıkmıştır.

12 Eylül müdahalesi, tarih ve siyaset bilimi açısından incelenm esi gereken bir olaydır. Türk halkının demokrasiden geri dönmek istem ediğini bilen her aklı başında vatandaş, dem okrasiyi en sağ­ lam tem ellere oturtabilm ek için düşün­ mek ve 12 Eylül'ü de bu açıdan tahlil etm ek zorundadır.

D

E M O K R A TİK m e şru lu k ilkelerini her çevrenin zihnine nakşetmek için çalışmak, elbette, yerine getirilm esi ge­ rekli bir görevdir. SHP ve DYP liderleri de, bu görevi yerine getirm ek istemiş­ lerdir. Fakat, her zaman söylüyoruz: Demokrasiyi, en zor şartlar altında dahi, işler halde tutabilmenin ve meşruluk dı­ şına taşmamanın kurumsal çarelerini, serinkanlılıkla arayıp bulmalıyız. Bu zi­ hin gayretini sarf etmedikçe, meşruluk ilkelerini tekrarlam akla yetinmek, de­ m okrasiye olan inancımızı pekleştir­ meye yarasa bile, bunalımları önle­ meye ve çözm eye yetmeyebilir. Yetme­ m iştir de... Sürüp giden tartışma, bu açı­ dan bir itiraf anlamına da gelir. Gerçek­ ten, eğer 1982 Anayasası, onu yapanla­ rın ileri sürdükleri gibi, eşi bulunm az bir Anayasa olsaydı, bu Anayasa yürürlük­ teyken, askeri müdahaleyi g e rektire bi­ lecek şartların yeniden ortaya çıkması ihtimali, tartışmaya değer görülebilir miydi?

Sayın Cumhurbaşkanı 'nın o cümle­ leri, eğer bir siyaset bilim cisi tarafından sarf edilmiş olsaydı, kuşkusuz, bu kadar büyük tepkiler yaratm ayacaktı. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı'nınkinden çok farklı bir bakış açısıyla söylenm iş ola­ caktı. Kendileri, 12 Eylül müdahalesine, dönemin siyasi liderlerinin uzlaşma ira­ desinden yoksun oluşlarının sebep ol­ duğu görüşündedirler. Bize kalırsa, yanlış olan da, işte bu bakış açısıdır. 12 Eylül 1980 öncesi durum dan başlıca so­ rumlu olan, siyasi kurumların yetersizli­ ğidir. Devletin silahlı gücünü bunalım­ dan çıkmak için kullanm ak gerekli mi, değil mi? Gerekliyse, zecri tedbirlerin hangi ölçüsü uygun olur? Her toplumda, her dönemde bu konuda daha sert veya daha yumuşak tedbirlere taraftar olan­ lar bulunur. Bu tem el farklılık, suç işle­ menin niteliği üzerindeki felsefi görüş ayrılıklarından kaynaklanır.

Bazıları, suça karşı zor ve ceza ted­ birlerini ön plana alır. Bazıları ise, suç­ luluğun toplumsal sebeplerinin gideril­ mesine öncelik tanır. Bu iki görüşün bir­ birini tamamlaması lazımdır Fakat, acele kararların verilm esini gerektiren bunalım anlarında, bu iki görüş

arasın-6

Mayıs

1988 Cuma

dakı bağdaştırmayı başarm ak çok zor­ dur 12 Eylül öncesinde hükümet ve ko­ mutanlar, şiddetli, zecri tedbirleri zorun­ lu görüyorlardı. Ana muhalefet partisi ise zecri tedbirlerin derecesi üzerinde onlarla mutabık değildi. Artık anlamak lazımdır ki. böyle şartlarda, uyuşmazlık halindeki partilere “uzlaşın” dem ekle uzlaşm a sağlanamaz Hangi seçeneğin yeğlenmesi gerektiğine Meclis karar kı- lamıyorsa. seçmen çoğunluğu karar verm elidir; verebilmel.dir.

12 Eylül öncesinde Anayasa bu yolu açmamıştı Bugün de açtığı söyle­ nemez. Siyasi sistem im izi iyileştirm ek açısından bu gözlem den ders alm ak ye­ rine, "Dönemin başbakanı ve ana mu­ halefet partisi lideri, sorumlu sizler- siniz!” kınamasıyla, tartışm a pek dar ve kısır bir alana sıkıştırılmış olur ve ger­ çek, bir butun olarak görülem ez hale gelir. Üstelik, sorum lu tutulanlar tarafın­ dan. "Siz o dönemin komutanı! Asıl sorumlu sizsiniz!” karşılığının verilme­ si, - bu karşılık haklı da olsa, haksız da olsa - kaçınılmaz olur Kimisi bu kına­ maların birine, kimisi de diğerine inanır. Ama. tarihim izin bu kadar önemli bir dönem i hakkında, kamuoyumuz, birbiri­ ne kör dövüşü halinde hücumlarda bu­ lunan, her gün birbirini biraz daha kıran ve gücendiren kamplara bölünür.

M

EMLEKETİ 12 Eylül öncesine gö­

türen sebeplen sadece kişilerin ku­ surlarında aramak, zaten, askeri yöne­ tim den demokrasiye geçiş sırasında alı­ nan kararlarda da büyük hatalara kay­ nak olmuştur Bazı partiler kapatılmış; seçim e katılmaları yasaklanmış, bazı vatandaşların sıyası hayata girm eleri önlenirken: bazılarının adaylıkları veto edilmiştir. Bu yöntem lerin dem okratik sayılamayışı bir tarafa, hiçbir faydası ol­ madığı da ortaya çıkmıştır Mem leketi­ mizin bugünkü manzarasına tarafsız bir gözle bakabilen herkes, siyasi hayatı­ mızda eskiden gözlenen olguların iyi veya kötü her çeşidinin bugün de mev­ cut olduğunu inkâr edemez.

Bellidir ki bu tartışmalar, millî birlik açısından da. dem okratik rejim açısın­ dan da zararlıdır Bu gerçeği görüp ge­ reğini yapmak ise önce Sayın Cumhur- başkanı’nın görevidir Cum hurbaşkan­ ları. hiçbir konuda yeterli hazırlığı yap­ m adan konuşmamalıdırlar Cum hurbaş­ kanları, nazik konularda, yazılı konuşma yapmayı yeğlem elidirler Yazılı bir me­ tin okum uyorlarsa, daha önceki hazırlık­ ları arasında yer almayan fikirleri dile getirm ekten kaçınmalıdırlar Ve nihayet, konuşmalarını, ancak hayatı konularda yapmalıdırlar

Bu çok içten tem ennilerim izi kendile­ rine derin saygıyla sunarken, 12 Eylül konusunu kişisel sorumluluk tartışması çerçevesinden, sıyası hayatımızın gele­ nekler ve kurumlar olarak temel verile­ rinin tahlili seviyesine çıkardıkları takdir­ de. 12 Eylül'ün de çok daha fazla anla­ yış ve hakkaniyetle ele alınmaya başla­ nacağını göreceklerdir

.

» M i s i m

ä

m

m

ı m

m

Y ö n ete n Tahsin O Z T IN

TPAO'nun Tüpraşçıları,

süper emeklilikten yana dertli

B

İZ L E R . TPAO'nun cefakâr, üstü başı p et­ rol kokan işçileri. Doğan çocuğunun yüzü­ nü üç ay sonra gören bizler, yaz demeden, kış demeden ailelerimizden günlerce uzak diyar­ larda bin bir güçlükle, memleketimizin ihtiyacı olan kara altını çıkaran bizler...

Bizler, vefakâr ve çalışkan Tüpraşçılar... Gece demeden, gündüz demeden çalışan biz­ ler.. Akranlarım ız gece mışıl mışıl uyurken, güneşin doğuşunu, yağmurun düşüşünü, şim­ şeğin çakışını, karların nazlı nazlı yağışını v a ­ zife başında gören bizler... E lde anahtar, sır­ tında tulum, başında miğfer, kolon tepelerinde rüzgâra göğüs gererek kara altını, benzin, m a­ zot, gazyağı yapan bizler... Fırınların önünde buram buram ter döken, ter kokan yine bizler.

D ev gibi greyderleri, groverleri, kepçeleri, kam yonları, vin çleri parm ağında oynatan R ıza'lar, C afer’ler, M ehm et Çan'lar; çeşitli nedenlerle süper em ekli olamayan Ekrem'ler. Hasan'lar, H üseyin'ler yoruldu, yaşlandı. Siz. Satın Başbakanımızdan, kaçırdıkları süper emekli trenini durdurup onları da almanızı istiyorlar. Y ılm a z Ö zturan T ü p ra ş R a fin e r i Y ö n e t ic i- B a t m a n ^

Tapu tahsis

belgelerimizi,

alamadık

B

İZ L E R K . Çekmece, Cennet

M ah. kondularında 30 sene­ den beri hayalım ızı süriinürce- sine id am e e ttirm e k isleyen bahtsız vatandaşlarız.

K oııd u la rd a otu rdu ğum uz için, birçok yerlerde ve kuruluş­ larda bile hor ve hakir görül­ mekte. kötü vatandaş muamele­ sine maruz kalm aktayız. Kondu- larımızm, tapu tahsis belgeleri için yeminli bürolara 30 60 bin lira. Ziraat Bankası'na 2 biner lira para yatırd ık. D u ru m u ­ muzu. Başbakan. İm ar ve İskân Bakanlığı ile diğer kuruluşlara defalarca ilettik. Maalesef şim­ diye kadar hiçbirinden cevap alamadık. Bugünkü geçim şart­ ları içinde durumumuz yürekler acısıdır. Kondularımızı elimizden mi alacaklar? Tapularım ızı mı verecekler? H er ne hal ise olsun da. başımızın çaresine bakalım. Bize de çağ atlatsınlar da, insan gibi yaşayacak bir meskene ka­ vuşalım.

Bu isteklerimizin gazeteniz m arifetiyle ilgililere duyurulma­ sını istiyoruz. H a lil T e k ta ş

||| lj

Tl!

fl

İH t u

"

1

jv

m \ (fr mı tt İ N -M M1 1»

i l

! S j

l y ı ı ı

IGoHiye O te li

Lokanta ve Çay Bahçesi

Edimekapısı - İstanbul Mayıs başından itibaren hizmetinizde

" B İ R T U R İ N G E S E R İ '

YAPILARINIZIN _

ENERJİ KAYNAĞI

BEYAZ

ÇİMENTO

»

Butun Türkiye'de istenilen adrese teslim. Tel: 361 04 16-4 Hat İstanbul

SATILIK

YELKENLİ YAT

B o y 1 0 .5m . En. 3 .0 5 m M o to r 2 0 H p V e tü s Tel: 9 - 51 - 123302 Şakır ko caog iüy u

-

j

-1 8 9 2 d*n bu yor*o rti UCU/

V Iü n ü m ü z d e çağdaş yapılar için en önemli gereksinimlerden biri jeneratördür. AKSA; size bir jeneratörden beklediklerinizi ve fazlasını sunar.

. J A 'A

; W j S Â !

AKSA MAKİNA SANAYİ A.Ş.

MgrfcuıBarbaros Bulvarı No. 91

60690 Beşıklaş-isianbul Teleks 27382AKSMTR Faks 16041 52 Tel 16044 93-161 6380 Ankara Bürotu: Tunalı Hilmi Cad No 72/5 Kavakiıdere-Ankara Tel: 167 64 51 - 167 4351

h

h

h

i

^ ' ' i* i "'X

ANI • İNCELEME

Hürriyet in sahibi, dünyasını, Hürriyet okurlarına açtı... □

gerçek

bir eserdir...

9

m

M _

jp

. ■

Röportaj: Emin ÇÖLAŞAN

Hürriyet’in ilanlarının çokluğundan şikâyetler var. Onların açısından ve taa uzaklardan Baktın mı, belki doğru.. Ama, ilansız gazeteden kâr sağlamak tasavvur edilebilir mi? Zarar eden gazeteyi yaşatmak müm­ kün olabilir mi? Onun için okuyucularımız, Hürriyet’te ilan dozunun kaçtığı günler, kusurumuza bakmasınlar. Yoksa bu işi yürütenleyiz...

Ben, sadece tezgâhta satılan gazete İle rekabet ederim...

Yoksa, kötü bava şartlarından, uçakların kalkmama­

sından yararlanmak ve bu yoldan ertesi gün sadece

benim gazetemin satılmasını sağlamak, içime sindire­

bileceğim b ir iç değildir. Onun içindir ki, rakibim

olsun olmasın, bütün gazetelere faksım ı tahsis ederim

K O N U Ş U Y O R

L AYIN Simavi, £ 1 I bugünkü ko-I nuşmamıza, ı I Hürriyetin ga-P R S zete satışla-■ rında ve ilan­ lardaki payı ile başlamak istiyorum... Şimdi Türkiye de satılan her 100 gazetenin kaçı Hürriyet' tir?

• Satılan her 100 gazeteden 26'sı. hatta azıcık da fazlası Hürriyet'tır.. Sanırım yüzde 26.3 gibi.

• Peki, geçen yıl Hürriyet te kaç liralık iian aldınız?

• Geçen senekı İlan geliri­ miz. yaklaşık 40 milyar Ama. bu paranın hepsi, kasaya gir­ medi tabu Biliyorsun, ilanların bir kısmını biz kendimiz doğ­ rudan alırız, bir kısmı da, rek­ lam ajansları yoluyla gelir Ajanslara verilen komisyon, aslında yüzde 25'tır Ama, biz kendimiz de doğrudan çok ilan aldığımız için, bu komis­ yon ortalama yüzde 20'ye dü­ şer Demek ki. 1987 yılında ilan geliri olarak, kasamıza 30 milyar girmiş...

• Ne kadar kâr ettiniz, ge­ çen yıl Hürriyet ten?

• On milyar lira...

• Bazı okuyuculardan duyu­ yorum... Diyorlar ki, "Hürri­ yetle çok ilan var Niçin bu kadar çok ilan basıyorlar. Onun yerine taydalı yazılar, il­ ginç röportajlar konulamaz mı? ... Bu görüşlere ne di­ yorsunuz?

• Onların açısından ve taa uzaklardan baktın mı, belki doğru. Ama Emin, ilansız ga­ zeteden kâr sağlamak, tasav­ vur edilebilir mİ? Zarar eden gazeteyi yaşatmak mümkün olabilir mı? Onun için, bazı okuyucularımız. Hürriyetle ilan dozunun kaçtığı günler, kusurumuza bakmasınlar. Yoksa bu işi yürütemeyiz... • BabIali'de bugün para

kazanan, biz, iki kardeşin gazeteleri vardır... Ağabeyimin Günaydın!, Tan! var... Ama bu ikisinin yanında öyle

enteresan yayınları da var ki... Mesela Gırgır... Mesela Fırt... Mizah dergisi, ama ağabeyime dünyanın parasını bırakır... Gazetelerinin ilam da fena değildir...

• Yani gazetelerin ayakta durabilmesi için, ilan almak­ tan başka çare yok mudur? • Yoktur... Onun için de, Ba­ bIali'de bugün para kazanan biz, iki kardeşin gazeteleri vardır... Ağabeyimin Günay­ d ın ! Tan'ı var... Ama, bu ikisi­ nin yanında öyle enteresan yayınları da var ki... Mesela, Gırgır... Mesela Fırt... iki mi­ zah dergisi, ama ağabeyime, dünyanın parasını bırakır... Gazetelerinin ilanı da fena de­ ğildir... Daha önce söylediğim gibi. Milliyet sembolik kâr ya­ par... Defterde kâr gözükür; aslında, kârlı değildir... İşi, pa­ zarlama kuruluşları Mil-Pa kurtarır... Sabah, bu yıl kâr etti, böyle giderse, kâr « me­ ye de devam eder. Ama Sa­ bah' ın başlangıçtaki borçları yüzünden, bugünden yarına, başı dardan kurtulmaz. Ama, günün birinde, inşallah kurtu­ lacaktır... Cumhuriyet, ba- şabaş gelir. Bunun dışında, bütün gazeteler zarardadır... Tercüman büyük zarardadır; Güneş büyük zarardadır.

• Sevgili Kemal Ilıcak, iyi zamanlarında aldığı mallan, mülkleri satıp sıkıştığında, gazetesine destek oluyor... Güneş'in sahibi dersen, büyük

müteahhit; bir kere girmiş bu işin içine... Haysiyet meselesi de yapmış... Her yıl aldığı müteahhitlik işlerinden, gazeteye para yatırıyor...

• Peki, bunlar zararday­ salar, nereden nasıl kurtarı­ yorlar?... Cumhuriyet dışında, hepsinin sahibi işadamı... Başka işler de yapıyorlar. Acaba, o kazançlarından mı aktarıyorlar gazetelerine? • Sevgili Kemal Ilıcak, iyi zamanlarında aldığı malları, mülkleri sıkıştığında satıp ga­ zetesine destek oluyor... Gü­ neş'in sahibi dersen, büyük müteahhit. Bir kere girmiş bu işin içine... Haysiyet meselesi de yapmış... Her yıl, aldığı müteahhitlik işlerinden, gaze­ teye para yatırıyor

l u f c f L

p

“H E R GLTNT S IL R A Ş T A N Y A P IL IR ”

^Bu mesleğin içinde olmanın öylesine kıvancmı duyuyorum M... Her gün ortaya yeni

bir eser koyuyorsun O eser, ertesi gün, daha sabahın saat 1 Tinde eskiyor... Ama

sen; bıkmadan usanmadan yeni yeni eserler koymayı sürdürüyorsun.. Ben böyle

diyorum da; tabii okuyucum da gazeteyi bir eser sayıyorsa... Bana sorarsanız, gazete

gerçek bir eserdir. Bu kadar insanın yarattığı, bir ekip çalışmasının sonucudur.^

J

• Türkiye'de, yavaş yavaş bir olay çıktı ortaya... Başka iş sahipleri, gazete satın alı­ yorlar. Siz, bu duruma karşı mısınız; yoksa isabetli mi buluyorsunuz?

• Her şeyin ötesinde, günün getirdiği bir gerçek olarak ka­ bul ediyorum... Sonra, bu işe başladıkları andan itibaren, benim meslektaşım oluyorlar. Ben, gazete sahibi isem; o da gazete sahibi artık... Kaldı ki, basın sektöründe, çalışanlara iş imkânı sağlıyorlar. Bir dü­ şün ki, bu gazeteler çıkmasa veya kapansa, hangi sendika o kadar işçiye bakabilir?

• BabIali'nin dışından gelen gazete sahiplerine, hakiki patron gözüyle bakmışımdır... Ama babadajı kalan gazete sahipleri dersen. Nadir Nadi üstadımızla, ağabeyim ve benden başka kimse

kalmadı... Haaa bir de Dinç Bilgin var... O, babadan değil, dededen gazeteci...

'•h' " " i ' "

• Ama, Türk basınının ya­ pısı bir yerde değişmedi mi?... Nitekim, dışarıdan pat­ ronlar geliyor ve pekâlâ ga­ zete sahibi oluyor...

• Benim için, onların hepsi, hakiki patron... Kendilerine, hep o gözle bakmışımdır... Ama; babadan kalan gazete sahipleri dersen; Nadir Nadi üstadımızla, ağabeyim ve benden başka kimse kal­ madı... Haa, bir de Dinç Bil­ gin var... O, babadan değil; üstelik dededen gazeteci... Onların ilk gelişi, taaa Selanik' ten... Dedeleri çıkarmış ga­ zeteyi... Onlardan, babasına ve amcasına; derken Dinç Bilginle ailesine kalmış. • Bizim dergileri,

Hürriyet Holding topluluğunun

şemsiyesi altında, başka şirketler çıkarır. Playmen,. Bluejean ve Tempo, "İdeal Yayuıcüık* adındaki şirketimiz tarafından çıkarılır. Hafta Sonu Gazetesi, TV’de 7, Elele, Çarşaf dergileri

Hürgün’ündür.

Hürgün kar eder. İdeal de ediyordu Ama Tempo’nun çıkması büyük masraf

kapüarı açtı. Playmen’in kârını götürdü. Ama, Tempo’dan ümidim var. Gerçekten güzel bir dergi oldu..

• Hürriyet topluluğunun, ga­ zete dışında yan yayınları da var... Tempo, Playmen, Blue­ jean, Hafta Sonu, Çarşaf, TV'de 7, Elele, Gösteri... Di­ yelim ki; bu yayınlardan biri az satıyor, şu veya bu ne­ denle zarar ediyor. Siz, pat­ ron olarak, bu yayını hemen kapatır mısınız? Yoksa, işi prestij meselesi yapıp sonu­ na kadar devam mı ettirir­ siniz?

• Duruma göre Emin... Bir yere kadar, sübvansiyon sağ­ larım. Bizim dergileri. Hür­ riyet Holding topluluğunun şemsiyesi altında, başka şir­ ketler çıkarır. Mesela, bugün Playmen. Bluejean ve Tem­ po. "ideal Yayıncılık" adındaki şirketimiz tarafından çıkarılır.

Hafta Sonu Gazetesi, TV'de 7, Elele, Çarşaf dergileri, Hürgün'ündür. Bir de Gösteri dergimiz var. Hürgün kâr eder. İdeal de, kâr ediyordu. Ama. Tempo'nun çıkması, bü­ yük masraf kapıları açtı. Bu masraflar, Playmen'in kârını götürdü. Şu anda bilançosu, zarar gösteriyor. Ama benim Tempo'dan ümidim var... Ger­ çekten, güzel dergi oldu. Hem kapsamı iyi, hem de baskısı... Pırıl pırıl, kuşe kâğıda bası­ lıyor.

• Demek, ilke olarak, bir ya­ yınınız çok büyük zarar et­ mediği sürece, onu yaşa­ tıyorsunuz.

• Evet Emin... Söylediğim gibi, Tempo şimdi zarar edi­ yor. Ama ileride, kâra geçe­ ceğini ümit ediyorum. Başlan­ gıçta Nokta Dergisi de zarar ediyordu. Şimdi, bir yere gelip oturdu. Tempo da, inşallah böyle olacak.

• Sayın Simavi, Türkiye'nin en büyük gazetesinin sahibi­ siniz. Bunun verdiği mutlu­ luklar, çok büyük mutluluklar var mı?

• Emin, hemen sözünü ke­ seyim... Gerçekten o, kadar büyük mutluluğu var kİ... Ve bu işin, bu mesleğin İçinde ol­ manın öylesine kıvancını duyu­ yorum ki... Niçin?... Çünkü, her gün ortaya yeni bir eser ko­ yuyorsun. O eser, ertesi gün, daha sabahın saat 1 Tinde es­ kiyor... Ama sen: bıkmadan usanmadan her gün ortaya yeni yeni eserler koymayı sürdürüyorsun... Ben böyle di­ yorum da, tabu okuyucum da gazeteyi bir eser sayıyorsa... Bana sorarsanız, gazete ger­ çek bir eserdir. Bu kadar in­ sanın yarattığı, bir ekip çalış­ masının sonucudur. Öyle bir müessese düşün ki, yılın 360 günü. 24 saat, durmadan çalı­ şıyor.... 360 gün diyorum, çün­ kü Kurban Bayramı nda uç gün, Şeker Bayramı'nda iki gün, kanun gereği kapanı­ yoruz,., O günlerde, bayram gazeteleri çıkıyor.

• Eskiden, gazetenin sayfa filmlerini, diğer matbaalara uçakla gönderirdik... Gazeteden çıkarım gelirim eve... Eşimle, ya bir yere gideceğiz, ya da bize misafirler gelecek... Aklım havaalanında, telefon beklerim. Acaba uçaklar kalktı mı, kalkmadı mı? O gün yan rüzgar varsa, Ankara uçağı kalkmaz... Bizim halimiz eyvah ki eyvah!... Ben bundan 20-25 yıl önce, faks için 15 milyon lira verdim... O tarihte korkunç paraydı. Herkes bana ‘ Deli’ dedi.

Şimdi bir sayfayı iki buçuk dakikada geçiyoruz..._______ • Şimdi efendim, adına

"Faks" dediğimiz bir alet var. Faks kullanma olayı ger­ çi şimdi yeniliğini kaybetti, ama bildiğim kadarıyla, Tür­ kiye'de bunu gazetede kulla­ nan, ilk siz olmuşsunuz... Sa­ nıyorum, o yıllarda, bu alana çok büyük yatırım da yaptı­ nız... Niçin gerek duydunuz faksa?

• Emin'cığim, eskiden Yeşil­ köy Havaalanı, tek pisti olan, ufacık bir yerdi. Bizler. gaze­ teyi İstanbul'da hazırlıyoruz... Ankara'da. İzmir'de, Adana'da matbaalarımız var... O yıllar­ da. Erzurum matbaamızı he­ nüz kurmamıştık... Tipo baskı yaptığımız dönemlerde, mat­ baalarımıza, her gün akşam uçağıyla matris dediğimiz, içi­ ne kurşun dökülecek karton kalıplar gönderirdik. Ofset baskıya geçtikten sonra, yine uçakla, bu kez sayfa filmlerini göndermeye başladık... Ben. gazeteden çıkarım, gelirim eve... Eşimle ya bir yere

gide-(Iknamı Sa.12. Sii-i’de)

y | É BUGÜNE K A D A R Y A S A M IŞ BM B Ü YÜ K A T/N BOYU 1.98 M . İD İ. 3R O O K LY N 4 D /N D A K .i B U S AR KAM K /R B R LÇ İK A _ ad YG /R/N/N «928-194 81 I---S A K İI---S İ. ABD DR /OVUA.ÛGDENİS— DR YAŞAYAN C.G. GOOD'DU. D U N Y A N /N RAİ KÜÇÜK A TLA R /İS R . A R J A N T İN 'D E Y E T İŞ T İR İL E N F A L A B E L L A 'L A R . D /R . 7 0 Y/L KADAR Ö NCE B /R GRUP KÜÇÜK KA ¿MUŞ A T /N ÇİFTLEŞTİ: RiLM RSJYLE E LD E E D /L E N FALABELLALA. R /N OYÜNCAK ATLARDAN FARKI YOKTUR. YETİŞKİN BjR EA LAB EU A. N /N BOYU 76cm., DiR. AGJRL/GI İS E 3 6 -4 5 Kg ARASINDA DEĞİL 185

Oyuncak at.

E N U ZU N YAŞAYAN A T , İN G İL T E R E . E S S E X , W /C K N A M B /S N O P S D A YA ŞA YA N J U N E V £ R O S iE O SPO R N E K A R D E Ş LE R İN . JO E Y A D IN D A K İ M İD İL L İS İD İR . JO E Y B U G Ü N E 3 YAŞ/NDA .S O N D ER EC E S A Ğ L IK L I B İR M İD İL L İ...

Çizen: DICK MILLINGTON

D ü n k ü ç ö z ü m 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 i I ^ Ia (a/vI Al/st l'v io İL -IO M P rT e l

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10 11 12

[

Soldonsagg

|

1- Kuran da bir sure ismi... Te­ mel düşünce ve temel kanış (prensip), 2- Ummak (iki ke­ lime)... İlave, 3 - Bir aydınlatma aracı... Holmiyum madeninin simgesi... Avını sadece parça­ layıp çiğnemeden yutan ve ağ­ zında otuzaltı diş bulunan me­ meli bir hayvan, 4 - İlaç... Gazi- antep ln bir ilçesi... Bir şeyin sivri tepesi, 5 - Zarar ve haser... Yasaklama... Bir besin türü, 6- Binek hayvanı oturmalığı... Dişi geyik, 7- Genişlik... Canlı.,, İs­ yancı, 8 - Alışkanlık (âdet edin­ me)... Meyve, 9 - Büyük torba... Tarla sıçanı, 10- Bir ilimiz...

Yanlışlık... Küçük mağara.

IYukarıdan aşağıya]

o

1- Kuran da bir sure İsmi... Be- 8 ğenilecek nitelikte, 2- Genellik, 7 3 - Eski alfabede (C) harfinin 8 okunuşu... Çanakkale'nin bir il- v çesl, 4 - Utanma duygusu (ar)... 10 Bir yağış... Parıldayan (parlak), 5- Bir alacak karşılığında inan­ ca olarak borçlunun alacaklıya verdiği değerli şey (tutu)... Kız­ gın bir şeyle vurulan damga, 6- Halka şeklinde mercan adası... Tarih öncesine dayanan efsane, 7- Yerli malı eşyadaki belirtici hartler... Bayındırlık... Gal­ yumun simgesi, 8 - Çoğunluk.

P i ^ H n m ı ş E i^ e h

9 - Bir sayı... Bir olumsuzluk _ eki... Bir göz rengi. 10- Yüz ' veya çehre (eski dil)... Doku- sunda gümüş tel bulunan, 11- 8 Bir mutfak eşyası... Sofra gibi de kullanılan büyük madeni

9

tepsi, 12-£reğli Kömür İşletme­ lerinin kısa adı... Bir bağırsak

10

#

y

z z h z z

z b z

_

z

(2)

(12)6 Mayıs 1988 Cuma

YURTTA

\

TELEKS

NOT

TELEKS •••N O T

TELEKS

Sokakta basın toplantısı

Y

O Z G A T , (h h a ) Bir grup üreticiyle a k a k ­ ta basın toplantısı düzenleyen Y o zg a t Ziraat Odası Başkanı D u rsu n Y ılm a z c a n , Hükümetin tarım politikasındaki yanlışlıklar yüzünden, ç ift­ çinin güç durumda düştüğünü öne sürdü. Y ıl- m aznun, “ H ü k ü m et k red i m u slu k la rın ı k a ­ p a ta rak ç ift ç iy i tü cc a rın k u c a ğ ın a itm iş ­ tir ,” dedi.

Y o z g a t ve çevresinde ç iftç ile rin yüzde 70'inin tarlasında zirai mücadelede bulunamadı­ ğını öne süren Ziraat Odası Başkanı, sorunlarını şöyle dile getirdi: “ H ü k ü m et d a h a önce, ü re ­ tic iy e düşük fa izle ilaç, to h u m lu k , gü bre v e ara ç g e re ç v e rm e k te y d i. Bu u ygu la m an ın k ald ırıllasın da n son ra tü c c a r ın k u cağın a itilen ç iftç im iz , ta rlasın a ilaç a tm a k için 4 ay va d eyle yü zd e 70'lere v a ra n fa iz ö d eyip , ilaç a lm a k zoru nda k a lm ış tır .”

Ziraat Odası Başkanı, oda olarak çiftçinin tarlasını ilaçlayabilmesi için ilaç temin e tn ik le ­ rini, kâr amacı güdülmeden, dileyen çiftçilere 4 ay vadeli satış yaptıklarım da söyledi.

MinlkJtamazan bir kutuda ölümü bekliyor

A

N K A R A , (H ü r r iy e t) Y o z g a t'ta erken doğum sonu­ cu dünyaya gelen, hayati tehlike içinde bulunduğu için A n k a r a 'y a getirilen 7 günlük ve 1 kilo ağırlığındaki R a m a za n Y a lçııık a ya adındaki talihsiz bebeği hiçbir hastane kabul etmedi. Çocuklarının yaşaması için çalm a­ dık kapı bırakmayan ve ne yapacaklarını şaşıran ana baba. D r. S am i Ulus Ç ocu k H astan esi'n d eıı bir dokto ruıı önerisi üzerine, yaşama savaşı veren belleklerini, içinde 60 vatlık bir ampulun yandığı karton kutuya koydular. Başkentte hiçbir doktorun el uzatmadığı talihsiz bebek, bu ilkel kuvözde yaşamak için direniyor.

45 yaşındaki kocasına yılla r sonra babalık zevkini tattırmanın mutluluğunu. R a m a za n doğduğunda hissetti­ ğini belirten talihsiz anne P e rih a n Y a lç ın k a y a şöyle dert yandı: " R a m a z a n ım e rk e n d oğd u ğu için ç o k za y ıftı. Sorgundu d o k to rla r A n k a r a 'y a g it m e m iz i söyled i. A m a hiçbir' hasta ne ö lm e k ü zere olan ç o c u ğ u m u kabul e tm e d i. B iz fa k ir iz . A n k a r a 'y a g e lm e k için bile b orç p ara a ra d ık uzun süre. S a m i U lu s Ç o c u k H a s ta ­ n e s in d e k i b ir d ok to ru n ön eris i ü zerin e son ç a r e o la ­ ra k bu k a r to n k u vözü h a zırla d ık . A m a ne fa y d a ... ç oc u ğ u m g ö z le rim in önünde e r iy ip g id iy o r . "

(Soldun sağu) Ahm et Emin, Dernek Başkam Sadık Tekbaş, Arabesk şarkıcısı Metin Şentürk.

“Körler Günü” İçin konser

K

ö r l e r Fede rasyonu'na bağlı, Körlere Mutluluk D e rn eğin ­ ce, 10 16 M ayıs tarihleri arasında kutlanacak “ S a k a tla r H a ft a s ı" nedeniyle dün, düzenlenen toplantıda, özürlülerin so­ runları tartışılarak, çözüm yolları önerildi. Bu arada, “ S a k a tla r H a ft a s ı" kapsamında, 11 M ayısTaki " K ö r le r G ü n ü ” nedeniyle, İsta n b u l S p o r ve S e r g i S a ra y ı D r. L ü t fi K ır d a r S p o r S a lo ­ n u n d a, C e n g iz K u ıto ğ lu . B a rış M a n ç o ve H ü lya A v ş a r 'ın da katılacağı halka açık bir konser düzenleneceği bildirildi.

« P S İ

YAZININ DEVAMI

“Gazele, gerçek bir eserdir...”

ceğiz; ya da bize misafirler gelecek... Aklım havaalanında telefon beklerim. Acaba uçak kalktı mı, kalkmadı mı diye?... O gün, yan rüzgâr varsa, An­ kara uçağı kalkmaz... Bizim halimiz, eyvah ki, eyvah!... • Bu demek ki; ertesi gü­ nün Hürriyet'!, Ankara'da, basılıp satılamayacak...

• Öyle tabii... O zaman bi­ zim, çok özel şoförlerimiz var... Haydiii, yüklersin matris kutularını arabalara... Ve o şo­ förler, eski yoldan; dört beş saatte Ankara'ya giderler... Yıldırım gibi... Ankara'yı çöz­ dük diyelim... Bu kez, Adana kalkacak, ama gecikmeli... İz­ mir uçağına bilmem ne ol­ muş... Her akşam, mideme sancılar girer, uykularım ka­ çar... Hep uçakların kalkma­ sını beklerim, heyecanla... Sa­ dece kalkması da yetmiyor ki Emin Bir de, inmesi var bu­ nun... Ankara Meydanı ka­ panır; inemez... Adana'da fırtı­ na vardır; inemez... Ben, bu

gerilimi ve azabı, her gün ya­ şardım... Ancak, bütün uçak­ lar yerlerine sağ salim vara­ cak ki, ben huzur bulayım ve derin bir “Oohhh!” çekeyim...

• Ve, ertesi gün aynı şeyle­ ri yeniden yaşayacaksınız!...

• Evet canım!... Meseia eşim kar yağdığı zaman çok mutlu olur... Pek sever, toprağın o beyaz örtüsüne bürünmesini. Kar güzel şey, hepimiz se­ veriz de, eğer pistler kapan­ maz, bizim matrisleri taşıyan uçaklar kalkarsa... Yoksa, kar, benim en büyük düşmanım... Kış günü karım yanıma gelip “Aaa Erol'cuğum, bak ne gü­ zel kar yağıyor" dedi miydi, tepem atardı!... Ben, bundan 20-25 yıl önce, faks için 15 milyon lira verdim Em in- ciğim... O zaman için korkunç paraydı. Herkes bana “Deli” dedi... Niçin deli olayım?... Ben geceleri rahat uyuya­ cağım yahu!... Her gece uçak­ ların kalkıp inmesini izleye iz- leye mideme giren

kramplar-2NC1 SAYFADAKİ YAZININ DEVAMI

Paşa yı kızdıran yalan

Bütün bu olaylar iv bu yaşa­ nanlar çok gerilerde kalmış... Ama, Sazm iye Hantm, ilerlemiş yaşına rağmen p ırıl p ır ıl belleği ile o günlerin her anını yenuien yaşıyor. Bu ayrılışların, kendin­ de yarattığı acıları, üzüntüleri dile getirirken, ‘İçimden bir ses bana durmadan. A y rılık mu- kudder. hasret mukadder, bunu anla' diyordu, ama ben bir türlü kabul edem lyordum' ’ diyor. A e sonra, bir başka ılguıç anısını naklediyor...

P A Ş A Ç O K K IZ IY O R

B

İR aralık, annesi yerdeki yatağında yatıyordu. Y e ­ rinden doğrularak, " M u s t a f a g i d i y o r s u n , b ize b ir k â ğ ıt y a zıv e r. A s k e - riy e d e n b ey a z un a la lım . Şa- kir g id ip a lır, b iz de evd e e k m e k y a p a r ız ” dedi. Paşa hazretleri, bu söze fena halde öfkelendi ve çok kızdı. Kendisi ayakta idi. Elini cebine soktu. Çıkardığı 4 5 altını, yer ya ta­ ğında yatmakta olan annesinin yatağının içine atarak:

“ A n n e , b e n a s k e r i n u n u n d a n a lm a m . Ş a k ir 'i g ö n d e r piyasadan b eya z un a ld ır” dedi. Bunun üzerine, annesi. “ A m a oğ lu m , ö te ­ k ile r a lıy o r ” diye itiraz ede­ cek olduysa da, Paşa, aynı ö f­ keli ses ile:

“ O ls u n , b en i a la k a d a r e tm e z. İş te p ara verd im . P i­ yasadan un alıp e k m e k y a ­ p a rs ın ız” dedi.

A rtık sıra vedalaşmaya gel­ mişti, Paşa, annesinin elini öptü. M ak b u le H an ım , ağa­ beyinin elini öptü. Benim elimi sıkarken, o güneş parıltılı se­ vimli gözleri ile bana bakıyor­ du. Bir taraftan da “ Makbule ile burada, bizde k a l, e vin e g it m e . A n n ean n en in e lle r in ­ den ö p e rim ” dedi. Ben akma­ ya hazır gözyaşlarına güçlükle tutuyordum. Paşa,

merdiven-İN Ü H

lerden inip otomobile bindi, uzaklaştı. Biz M ak b u le H a ­ n ım ' la ellerim izdeki birer bar­ dak suyu, kafesi açıp “ G üle g ü le g id in iz , g ü le gü le g e li­ n iz " diye arkasından sokağa fırlattık...

İ K İ M E K T U P A L D I M

1 5

hazretlerinden, postres­20 gün sonra. Paşa tant adresime gönderilmiş ve kısa yazılmış bir mektup a l­ dım. Bu süre içinde, bazen evim de kalıyor, bazen de Aka- retler'de oluyordum. Mektubu alınca, Akaretler'e gittim . Z ü ­ b eyd e teyzem bana. " K ız ım , b iz h â lâ M u stafa'dan m e k ­ tup a la m a d ık . A c a b a sen a l­ dın m ı? ” diye sorunca,

“ E v e t te y z e ald ım . S ıh ­ h a t ve a fiy e tle vasıl olm u ş ­ la r ” cevabım verdim. K ad ın ­ cağız. bu sözler üzerine çok ferahladı, sevindi.

Paşa h azretlerind en, 25 gün sonra, tekrar bir mektup daha aldım. Sonra, oralarda savaş sürdüğü için, artık mek­ tup ala m az olm uştum . Bu arada, anneannem, para alıp dönmek üzere V idin'e gitmişti. Ben daha ziyade Akaretler'de kabyor, oradan mektebe gidi­ yordum. Onlarda kaldığım bu zaman içinde, Zü b eyd e Teyze, durmadan bana, M u s ta fa ’sına sultan alacağmı veya onu zen­ gin bir kızla evlendireceğini söylüyordu. N u r içinde yatsın, beni durmadan baltalıyordu.

Bende, öyle bir kanaat meydana gelmişti ki. Zü beyde Teyze, sağ kaldıkça, ben im kâ­ nı yok, Paşa ile evlenemeye- cektim. N e de olsa Paşa'mn annesiydi... Annelerin evlatları üzerindeki tesirleri çok fazla idi. O dönemde almış olduğu­ muz terbiye, bana bunu hatır­ latıyordu... Y A R I N : “ P A T L A D IN M I E V L E N E S İN ? ” AÇIK

u

PARÇALI BULUTLU KAPALI

İSTANBUL: Parçalı bulutlu, 13°/21°

İZMİR: Az bulutlu, 15°/30°

ANKARA: Az bulutlu ve açık, 10°/27°

ADANA: Az bulutlu ve açık, 13°/30°

ANTALYA: Az bulutlu ve açık, 13°/28°

EDİRNE: Parçalı bulutlu, 12°/28°

TEKİRDAĞ: Parçalı bulutlu, 12°/22°

KIRKLARELİ: Parçalı bulutlu, 12°/27°

İZMİT: Parçalı bulutlu. 13°/25°

SAKARYA: Parçalı bulutlu, 12V260

BURSA: Parçalı bulutlu, 12°/28°

AVRUPA'DA Ö N E M Lİ MERKEZLER

LONDRA: Az bulutlu, 18°

BRÜKSEL: Az bulutlu, 18°

PARİS: Az bulutlu, 21°

BONN: Az bulutlu, 17°

ZÜRİH: Yağmurlu, 15°

MADRİD: Yağmurlu, 15°

dan, sancılardan kurtula­ cağım.

• Oysa, şimdi, bütün say­ falar, İstanbul'dan diğer Hür­ riyet matbaalarına, faksla geçiliyor Herhalde günde en az iki, üç saat zaman kaza­ nıyoruz. Bu, gazetecilikte çok önemli... Böylece, oku­ yucuya en iyi gazete; Türki­ ye'nin her yanında aynı stan­ darttaki gazete veriliyor. • Elbette... Bugün Erzurum' da da. artık faksımız var... O, lazerli üstelik... Bir siyah beyaz sayfayı İstanbul'dan Er­ zurum'a, iki buçuk saniyede geçiyoruz...

• Diğer matbaalarımıza ne kadar zamanda geçiliyor bir gazete sayfası?

• Ankara'ya. İzmir'e, Adana' ya. bir sayfayı İki buçuk daki­ kada geçiyoruz... Biz, kendi işimizi yaptığımız gibi, başka gazeteler de, ücretini öde­ yerek bizim faksımızı kullana­ biliyorlar... Ama diyelim kı. bü­ tün Türkiye'de kar bastırmış... Yollar, havaalanları kapanmış. Hiçbir uçak kalkmıyor... Diğer gazeteler, matrislerim, mat­ baalarına ya gönderemeye- cekler ya da çok sıkıntı çeke­ cekler. O zaman, hemen tali­ mat veririm "Bütün gazete­ lere telefon edin, isteyen fil­ mini getirsin, bizim faksla sayfaları geçilsin..," Böyle durumlarda, ücret de almayız kesinlikle

• Ama o zaman, rakip ga­ zetelere, kendi aleyhinizde avantaj sağlamış olmuyor musunuz?.. O gazeteler, er­ tesi gün yurdun belli yörele­ rine yetişmezse, diyelim ki, onların yerine Hürriyet satı­ lacak ve satışınız artacak... • Hayır Emini... Ben, sadece tezgâhta satılan gazeteyle re­ kabet ederim. Ben. tezgâhtaki rekabetçiyim. Yoksa, kötü hava şartlarından, uçakların kalkmamasından yararlanmak ve bu yoldan ertesi gün sade­ ce benim gazetemin satılma­ sını sağlamak, içime sindirebi­ leceğim iş değildir. Böyle yap­ sam ne olur? Normal olarak 3.000 sattığım yerde, ertesi gün 4.000 satarım... Ya bir gün sonra: yine aynı rakama dü­ şerim. İş mi bu yani?... Ayıp olmaz mı?... Onun içindir ki, rakibim olsun, olmasın, bütün gazetelere o şartlarda faksımı tahsis ederim... isteyen kul­ lanır... Ama kim erken getirir­ se. elbette onunki önce ge­ çilir... Orada, hatır gönül ol­ maz işte... Çünkü, her say­ fanın geçmesi, belirli bir za­ man alacaktır.

• Herhangi bir gazeteye, yayın organına kızgınlığınız, hıncınız olabilir. Bir gün elini­ ze fırsat geçerse, onlara bi­

lerek kalleşlik yapmayı dü­ şünür müsünüz? Hiç oldu mu böyle bir durum?

• Hayır, yapmam... İçimden gelmez.

• Peki, size başka yayın or­ ganlarının hiç kalleşlik yap­ tıkları oldu mu?

• No comment (Yorum yok.) • Peki, tamam... Herhalde yapıldı, ama anlatmak iste­ miyorsunuz... Sayın Simavi, Hürriyet in sahibi olarak ya­ şadığınız mutlulukları size sormuştum. Sizi Keşke bu işe girmeseydim" diye dü­ şündüren girişimleriniz oluyor

mu?

• Hayır, öyle bir duyguyu hiç yaşamadım.

• Okuyucumdan itibar, yakınlık görüyorum. Mesela; “Hürriyet’te çıkan her haber doğrudur* inancı kökleşmiştir. Ben, 'asparagas *lı ithamları fantezi sayıyorum. İkramiye kampanyalarımıza gelince; herkes bilir ki, Hürriyet, vaat ettiği armağanları verir. Hürriyet, sözünü tutar... • Hürriyet'i tam anlamıyla güvenilir ve itibarlı bir gaze­ te yapabildiniz mi efendim?... Yani bu açıdan, kafanızda sorun yaratan eksiklikler var mı?

• Bu açıdan, hiçbir sorunum yok... Okuyucumdan büyük iti­ bar görüyorum Mesela; Hür­ riyette çıkan her haber doğ­ rudur, inancı kökleşmiştir. Ben "asparagas”lı ithamları fantezi sayıyorum. Bende çı­ kan haber, her zaman doğru­ dur. ikramiye kampanyaları­ mıza gelince; herkes bilir ki, Hürriyet, vaat ettiği armağan­ ları verir Hürriyet sözünü tu­ tar.

• Bu çekilişlerde hiç şike olmaz mı?

• Bizim çekilişlerde mi?... Al­ lah korusun!

• Şike derken; eşe, dosta ikramiye çıkarmak gibi... Ya da. birisine çıkmış gibi gös­ terip; diyelim ki, o ikramiye otomobil olsun, onu verme­ mek gibi...

• Şekerim; bir kere buna im­ kânımız yok. Bu çekilişler, halkın huzurunda, noter tara­ fından yapılır Bazı hassas çe­ kilişlerde "Noteri

ayarlamış-TURIZM

İSLETMECİLERİNE

‘FETHİYE'DE’

• BAR

• D İ S C O

• RESTAURANT

• PASTANE

30 yataklı kiralık otel.

Tel: (6151) 2155

FETHİYE

E L İF P L A S T İK

A m b a la j S a n a y ii v e T ie . A .Ş .

Lütfen not edermisiniz

9.5.1988 tarihinden itibaren...

ŞİR K E T M E R K EZ İM İZ İN

YENİ A D R E S V E TELEFO N LARI:

Atatürk Bulvarı Ünlü İş Merkezi

A Blok Kat:3 Unkapanı-İST

Tel: 532 16 39-532 16 83

533 47 00

Fax: 532 16 97

Telex: 23666 hbc TR.

HAM KİZELGUR

SATIN ALINACAKTIR

Kizelgur fabrikamız için ± % 40 toleranslı 2000 ton ham kizelgur satın alınacaktır.

ilgililerin M ithatpaşa Caddesi No: 14 Yenişehir- ANKARA'daki Genel Müdürlüğümüz ile Kemeraltı Caddesi Tophane işhanı Kat; 3 80030 Karaköy/İS- TANBUL'da mukim Alım-Satım Müdürlüğümüz vez­ nelerinden T L 10.000 - m ukabilinde temin edebilecek­ leri şartnam em iz esasları dahilinde düzenleyecekleri teklif mektuplarını en geç 23.5.1988 günü saat 17.30'a kadar Genel M üdürlüğüm üz Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğu'nde olacak şekilde gönderm eleri duyuru­ lur.

Posta gecikm eleri kabul edilmeyecektir. 2886 sayılı kanuna tabi olmayan şirketimiz, ihaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta veya dile­ diğine yapmakta serbesttir.

TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. ___________ A-7651

J

lardır” demesinler diye, iki ayrı noter getirtiriz. Ben, o çekilişlerde vereceğim hedi­ yelerin bedelini, zaten önce­ den bütçeme koymuşum. Ni­ çin, bu yola başvurayım ki?... Ama bak, çok eskiden, başı­ mıza böyle bir olay geldi. Te­ levizyonun ilk yıllarında, 20 te­ levizyon dağıtıyorduk galiba... Çok inandığım, güvendiğim Dir memurum vardı. Çekilişte ka­ zanan zarflar üzerinde tah­ rifat yapmış, televizyonlardan birim kayınvalidesine çıkarttır­ mış. Bizde, bir uygulama var­ dır... Çekilişlerimize ne kendi mensuplarımız, ne de onların aileleri katılabilir. Kimbilir, bu çocuğun kafasına nasıl gir­ mişler?... Yoksa, gerçekten dürüst ve namuslu insandı... ihbar geldi, o televizyona der­ hal el koyup Darülacezeye yolladım. Çocuğun da işine son verdim. Ayrıca, gazetede de “Bir çalışanıma çıktı” diye yazıp tek çekilişle, faz­ ladan bir okuyucuya hakkını verdim.

• Bazen okuyucular bana soruyorlar, "Niçin lotarya ya­ pıyorsunuz? diye... Yani, ku­ pon yayınlamak, çekiliş yap­ mak şart mı bir gazete için? • Kardeşim, benim de bütün arzum, kuponsuz gazete... Ama okuyucuya da bir şeyler vermek lazım... Nasıl verilir kİ, bir şey? Fiyatını düşürebilirim. Ama olmaz... Ben fiyatımı dü­ şürürsem, diğer meslektaşla­ rıma ihanet etmiş vergimi de düşürmüş olurum... Türkiye' nin, vergiye de ihtiyacı var.. Yoksa bu memleket, kendim nasıl idare edecek? O zaman, demek ki ben de okuyucuma kazancımın bir kısmını dağıta­ cağım... Bu amaçla yapıyorum ikramiye kampanyalarımı. • Peki, bu çekilişlerde, ku­ pon verme aşamasında, ga­ zetenin satışı artıyor mu?

• Her kampanyada hafif de olsa, tiraj bir miktar artar. Ama sonra, sırf bu kampanya için gelmiş ek okuyucu kitlesi, yine gider. Her şeye rağmen, bir tortu kalır gazeteye... Kimi

zaman 40 bin kalır, kimi za- rnan 2 bin kalır... Ama onlar da, senin gazetenin büyüme­ sine sebep olur.

• Yani, her kampanya, ga­ zeteye mutlaka yeni okuyu­ cu kazandırıyor mu?

• Haa, onu da söyleyeyim... Geçmiş yıllarda, çok entere­ san bir durum oldu bu konu­ da. Mesela, okuyucuya yedi Murat araba verdim, 150 bin tiraj aldım... Buna karşlık, 40 Anadol araba verdim, 50 bin tiraj kaybettim!

• Benim merak ettiğim bir şey daha var... Gazetelerin lotarya olayı, yaz aylarında daha çok yoğunlaşıyor... Yaz mevsiminde satışlar mı dü­ şüyor?... Okuyucu kaybetme­ mek için mi bu lotaryalar ar­ tıyor?

• Bizde bir kompleks var. doğrusu.. “Yaz aylarında ti­ raj düşer” denilir... Hayır, ama; ben bakıyorum, kırk yıl­ dır biz, en fazla tirajı yaz mevsimlerinde almışız. Ni­ çin?... Tiraj düşmesin diye, yaz boyunca o kadar çok ça­ lışıyoruz ki, satışımız artıyor. Aslında mevsime girerken, ilk iki, üç gün, bir düşme olur. O da niçin olur?... Sen şimdi, Ankara'dasın... Yaz tatiline Marmaris'e gittin... Orada, yine Hürriyet alıyorsun. Ama Ankara'da olmadığın için, se­ nin yerme orada kimse gaze­ teyi almıyor. Eskiden, bunu bir türlü ayarlayamazdık... Senin hakkın yine Ankara'ya gider, satılmadan iade olarak gelirdi. Buna karşılık, senin gittiğin ta­ til yerindeki okuyucu da, belki Hürriyet'i bulamazdı Simdi, bu dengeyi kurabiliyoruz... Yaz aylarında, diyelim ki An­ kara bir miktar boşalıyor. Biz Ankara'ya verdiğimiz gazeteyi azaltıp, tatil yerlerine verdikle­ rimizi artırıyoruz. Bunun belli rakamları, belli oranlan var; ona göre yapılıyor.

Y A R IN ; ‘ Önce gazeteciyim *

KINALI-SAKARYA OTOYOLU

( İk in c i B o ğ a z K ö p rü s ü d a h il)

MÜTEAHHİTLİĞİ KONSORSİYUMU

KESİM 4 PROJE MÜDÜRLÜĞÜ

SAPANCA-İZMIT ŞANTİYELERİNDE

ÇALIŞTIRILMAK ÜZERE

ELEMANLAR ARANM AKTADIR

* Ç o k iy i d ü z e y d e İ n g i l i z c e y a z a n v e k o n u ş a n s e k re te r * G e n e l M u h a s e b e ü z e r in d e en a z 5 y ı l d e n e y im li İ n g iliz c e - A lm a n c a - İ t a ly a n c a - F r a n s ız - ca d ille r in d e n b ir in i i y i d ü z e y d e b ile n M u h a s e E le m a n la r ı. * İn g iliz c e b i l e n d e n e y im li İ n ş a a t M ü h e n ­ d is le r i . * İ n g iliz c e b ile n B e t o n L a b o r a t u v a r M ü h e n d is le r i. * İ n g iliz c e b ü r o m e m u r u v e P u a n t ö r le r * D e n e y im li t o p o g r a f l a r . * D e n e y im li B e t o n L a b o r a t u v a r T e k n is y e n - le ri * T ü r k - î t a l y a n v e y a P o l o n y a m u t f a ğ ın a h a k im a ş ç ıla r N O T : M ü r a c a a t ç ı l a r ı n ş a h s e n m ü r a c a a t la r ın ­ d a d e n e y im le r in i g ö s t e r i r b e lg e le r i y a n la r ın d a g e t i r m e l e r i , y a z ı l ı m ü r a c a a t la r ın d ile k ç e le r in e e k le m e le r i rica o lu n u r .

İsteklilerin aşağıdaki adrese bizzat veya fotoğraflı özgeçmişlerini ve referanslarını belirten mektup ile nıüracatları rica olunur.

M E K T U P ADRESİ P.K.22 S A P A N C A / S A K A R Y A

Ş A N T İ Y E ADRESİ

GÜLDIBI M E V K İ İ S A P A N C A / S A K A R Y A

3203 ADET ^

MUHTELİF EBAT VE MİKTARLARDA RULMAN SATIN ALINACAKTIR

SEKA

GENEL MÜDÜRLÜĞÜ / KOCAELİ

SEKA Genel Müdürlüğü Müesseseleri 1988 yılı ihtiyacı 3.203 adet rulman şartnamelerimiz esaslarında satın alınacaktır

İdari ve Teknik Şartnameler İzmit'te Genel Müdürlüğümüzden. İstanbul. Ankara. İzmir Alım Satım Müdürlüklerimizden bedelsiz temin edilebilir.

Teklif mektuplarının 25.51988 günü saat 17.30’a kadar İzmit'te Teşekkül Merkezimiz Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğü'ne verilmesi gerekmektedir

Postadaki gecikmeler, kapalı zarf içine konmayıp, açık olarak verilen ve telexie bildirilen teklifler dikkate alınmayacaktır.

Teşekkülümüz 2886 Sayılı Kanuna tabi değildir. Emniyetli, kârlı ve verimli teklif değerlendirileceğinden ucuz teklifin dikkate alınmaması veya siparişin kısmen veya tamamen iptali teklif vericiye bir hak sağlamaz.

B: 18759

r

İLAN

A

KÜTAHYA GÜBRE SANAYİİ A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN

KULLANILMAMIŞ ÇELİK ÇEKME BORU SATILACAKTIR 1 - BU İŞE AİT ŞARTNAME:

a) İstanbul'da Rıhtım Caddesi. Denizciler Sokak No 26 - 30 R - Han Kat 2'de Türkiye Gübre Sanayii A Ş İstanbul Satmalına Müdürlüğümüzden,

b) Ankara'da Konya Devlet Yolu üzeri No. 70'de Türkiye Gübre Sanayii A.Ş Genel Müdürlüğü Satış Müdürlüğü nden.

c) Kütahya'da şirketimiz satış ünitesinden temin edilebilir

2- Kapalı teklif mektupları, en geç 30 Mayıs 1988 Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar Kütahya Gübre Sanayii A Ş. Genel Müdürlüğü Haber­ leşme ünitesine gönderilmiş veya elden verilmiş olacaktır 3- Şirketimiz 2886 sayılı kanuna tabi değildir

KÜTAHYA GÜBRE SANAYİİ A.Ş. Genel Müdürlüğü Basın: 18789

V i l l a l a r v e T o p l a n t ı M e r k e z i

K e m e r - A n t a l y a

5"* lı -de luxe- tatil beldesi bütün konforuyla

hizmetinizdedir.

Mayıs ayında özel sürprizler...

A touch of Art...

AC I LD

/

Rezervasyonlarınız için satış büromuz*: İstanbul

T e l : (I) I4 7 5 8 2 9 - 1 3 2 47 38 Antalya-Kemer

Tel : (3 2 I4 ) 2 6 II (8 hat) Telex : 5 6 5 7 0 arte tr

‘ I2 yaşından küçük çocuklar için ebeveynleri İle birlikte kaldıkları takdirde ücret alınmaz.

KINALI-SAKARYA OTOYOLU

(ikinci Boğaz Köprüsü dahil)

müteahhitliğikonsorsiyumu

KESİM 4 PROJE MÜDÜRLÜĞÜ

SAPANCA-İZM İT ŞANTİYELERİNDE ÇALIŞTIRILMAK ÜZERE

ELEMANLAR ARANMAKTADIR

★ Kalıpçı-Demirci-Hafriyat Formenleri

★ Kalıpçı-Demirci-Duvarcı ustaları

★ İnşaat Makine Tamirci ve Formenleri

★ Benzinli ve Dizel Araç Tamircileri

★ Elektrik Formenleri

★ Beton Santral ve Pompa Tamircileri

★ Plant ve Konkasor Bakım ve Tamircileri

★ Vinç Operatör ve Tamircileri

★ Deneyimli Montajcılar

★ Greyder-Dozer-Becho Operatörleri

★ Beton Pompa Operatörleri

★ Beton Plant Operatörleri

★ Konkasor Operatörleri

★ Tünel Formenleri

★ Rock-Jumbo Vagondrıll Operatörleri

Formen müracaatlarında İngilizce ve İtalyanca bilenler tercih

nedenidir.

NOT:Müracaatçıların şahsen,müracaatlarında deneyimlerini göste­

rir belgeleri yanlarında getirmeleri yazılı müracaatların dilekçe­

lerine eklemeleri rica olunur.

İsteklilerin aşağıdaki adrese bizzat veya fotoğraflı özgeçmişlerini

ve referanslarını belirten mektup ile müracaatları rica olunur.

MEKTUP ADRESİ:

P.K.22 SAPANCA-SAKARYA

ŞANTİYE ADRESİ

Güldibi Mevkii SAPANCA-SAKARYA

İTHALATÇI VE

SANAYİCİLERİMİZİN DİKKATİNE!

Aşağıda isimleri yazılı malları iyi şartlarla

teklif edebiliriz. Türkçe muhaberat yapabilirsiniz.

OTOMOTİV SANAYİ MAKİNELERİ

MOTOR DİAGNOSTİK TEST CİHAZLARI

BENZİN VE DİZEL MOTORLAR

AMBALAJ SANAYİİ MAKİNELERİ

MERMER SANAYİİ MAKİNELERİ

ZİRAAT MAKİNE VE ALETLERİ

İNŞAAT VE YOL MAKİNELERİ

HAMUR İŞLEME MAKİNELERİ

HASTAHANE ALET VE MALZEMELERİ

OTEL, LOKANTA, BAR CİHAZLARI

ÇEŞİTLİ MEVZULARDA KOMPLE SANAYİ

TESİSLERİ

TANAGRA srl. VİA S.M. VALLE 2 MİLANO 20123

TELEFON: (2 ) 8690520 TELEX: 316386 TALAŞ İ.

SATILIK

S İD E K Ö Y İÇ İN D E B o d o n e s p o ş e tle n aylon

to rb a m akine si.

K İR A LIK DÜKKÂNLAR

ANKARA

TEL:

Mür: ALİ YEŞİLİPEK

354 11 36

Tel: 9 (3213) 1059

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hatîb el-Bağdâdî‟nin Târîhu Bağdâd Adlı Eseri Çerçevesinde Bağdat‟ta Hadis Öğrenim ve Öğretimi (KuruluĢundan Hicrî 3. Asrın Sonuna Kadar)... IV

Bu çalışmada bir aile planlaması polikliniğine RİA çıkarmak için başvuran kadınlarda RİA kullanımı sırasında oluşan şikayetleri, terk etme nedenlerini,

Bu çalışmada benzer işlemler titanyum katkılı atom topakları için yapılmıştır Au2Ti, Au3Ti, Au4Ti, Au5Ti ve Au6Ti şeklinde tanımlanmış olan titanyum katkılı

Akademi tarihçisi d’Ollvet'nln de­ diğine göre La Fonten’ln şiir zevki­ ni uyandıran Malherbe’ln bir şiiri olmuştur. Papas mektebinden çık­ tıktan sonra

Bununla birlikte kontrol grubuna göre RFRP-3 + RF9 grubunda istatistiksel olarak anlamlı azalış yalnızca Nestin mRNA düzeyinde kaydedilmiştir ve 3,51 kat azalma

Rica ederim, bu sebeble orduda bir ihtilâf zuhur ederek hayat meselesi makamın­ da olan inzibatın bozulmaması için zatıâliniz de ordunun Cemi­ yetten ayrılması

The prevalence and wide clinical spectrum of the spinocerebellar ataxia type 2 trinucleotide repeat in patients with autosomal dominant cerebellar ataxia. Cancel G, Durr A,