• Sonuç bulunamadı

FARMAKOLOJİYE GİRİŞ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "FARMAKOLOJİYE GİRİŞ"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FARMAKOLOJİYE GİRİŞ

(2)

TARİHÇE

İlaçlar hakkında ilk yazılı bilgilere Ebers papirüslerinde M.Ö. 1550

rastlanmaktadır. (800 reçetelik ve tanımlanan 700 ilaç)

Sümer ve Mısırlılar’a ait kalıntılarda, ilaç olarak kullanılan bitkilerle ilgili kayıtlara rastlanmaktadır.

Paracelsus (1493 1541) modern tıbbın yanında, modern farmakolojinin

(İlaçbilimi) de kurucusu olarak nitelendirilebilir.

«Bütün maddeler zehirdir. Zehirli olmayan madde yoktur. Zehirile tedavi edici olanı ayıran şey doğru dozdur»

Paracelsus (1493-1541)

(3)

M.Ö 2000 Al ,bu kökü ye.

M.S 1000 O kök kötü. Gel,bu duayı oku.

M.S 1850 O dua batıl inanç, al bu iksiri iç.

M.S 1940 O iksir yılan yağı, al bu hapı yut

M.S 1985 O hap etkisiz , al bu antidepresanı al.

M.S 2013 O antidepresan işe yaramaz, al bu kökü ye.

(4)

Farmakolojinin Kelime Anlamı

Farmakoloji, Yunanca ‟pharmacon” (ilaç) ve ‟logos‟ (bilim) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur.

Farmakoloji: İlaçların kaynaklarını, kimyasal ve fiziksel özelliklerini, vücuda

alınışlarını, etki şekillerini ve hastaya verilecek hale getirilme yöntemlerini araştıran bilim dalıdır.

Farmakolojinin Temel Amacı

- Hastalıkların tedavisi, - Tanısı,

- Önlenmesi (profilaksisi)

- Tıbbi amaçlar (gebeliğin önlenmesi) için en

uygun kimyasal maddenin saptanması ve ilaç olarak geliştirilmesidir.

(5)

Klinik Farmakoloji

Farmakolojinin Dalları

Nörofarmakloji

Biyofarmasotik Toksikoloji

Biyokimyasal Farmakoloji

Kemoterapi İmmünofarmakoloj

i

Farmokokinetik Farmakoterapi

Farmakodinamik

Farmasotikkimya Moleküler

Farmakoloji

FARMAKOLOJİ

(6)

Farmakolojinin Alt Dalları Tanım

Farmakokinetik İlaçların canlıda emilim, dağılım, metabolizma ve atılımını (itrah) inceleyen bilim dalıdır.

Farmakodinamik İlaçların canlılardaki kimyasal, fizyolojik etkileri ile etki mekanizmalarını inceleyen bilim dalıdır.

Toksikoloji İlaçlarla veya diğer kimyasal maddelerle oluşan zehirlenmeleri, zehirli maddelerin yapısını,

özelliklerini, etki mekanizmalarını, zehirlenme belirtilerini ve tedavilerini inceleyen bilim dalıdır.

Kemoterapi İnsan vücudunu istila eden parazit, mikroorganizma ve bakterilerin yaptığı hastalıkların tedavisini inceler.

Farmakoterapi İlaçların, hastalıkların tedavisinde kullanılmasını inceleyen bilim dalıdır.

Farmasotik Kimya İlaçların kimyasal yapısını ve özel şekillerde

hazırlanmasını (tablet, ampul, kapsül vb.) inceleyen bilim dalıdır.

(7)

Biyofarmasotik İlaçların farmasötik şekillerine göre emilimini inceler.

Klinik farmakoloji Yeni ilaçların, bulunması ve geliştirilmesi amacıyla normal ve hasta insanlarda uygulanmasını ve sonuçların

değerlendirilmesini inceleyen bilim dalıdır.

Moleküler Farmakoloji Canlıda biyolojik sistemlerle, ilaçlar arasındaki fizik ve kimyasal etkileşmeleri moleküler düzeyde inceleyen bilim dalıdır.

Biyokimyasal Farmakoloji İlaçlar ile enzimler arasındaki etkileşmeleri inceleyen bilim dalıdır.

Nörofarmakoloji Sinir sitemini etkileyen ilaçların özelliklerini ve etki mekanizmalarını inceleyen bilim dalıdır.

İmmünofarmakoloji İlaçların immün sisteme etkilerini inceleyen bilim dalıdır

(8)

İlaçlarla İlgili Kavramlar

Kavramlar

Tanım

İlaç Fizyolojik durumları ya da patolojik olayları, alanın yararı için değiştirmek, incelemek amacıyla kullanılan veya kullanılması öngörülen bir madde ya da ürün olarak tanımlanır.

Doz Bir defada verilen ilaç miktarıdır.

Drog Tedavi amacı ile kullanılan tek bir maddedir.

Günlük doz Gün boyunca verilmesi tavsiye edilen ilaç miktarıdır.

Yan etki İlaçların olağan dozlarında bile istenilen tesirlerine ilaveten yaptıkları istenmeyen etkileridir.

Toksik etki Genellikle ilaçların farmakodinamik etkilerinin şiddetlenmesine bağlı hasta için rahatsızlık veren ve bazı durumlarda ölüme neden olabilen etkidir.

Emniyet aralığı İlacın tedavi dozu ile toksik etki gösteren dozu arasındaki aralığa denir.

(9)

Endikasyon İlacın, kullanılması gereken durumlarına denir

Kontraendikasyon İlacın, kullanılmaması gereken durumlarına denir.

Rezistans Mikroorganizmaların özelliklerine bağlı olarak ilaçlara direnç gelişmesi ve ilaçların etkisiz kalmasıdır.

Tolerans İlaçlar devamlı kullanıldığında, normalde alınan etkinin gittikçe azalması durumudur.

İlacın yarılanma ömrü Bir ilacın plazmadaki konsantrasyonunun yarıya inmesi için geçen süredir.

(10)

Kavramlar

Tanım

Profilaksi Hastalıkların oluşumunu ya da gelişimini önlemek amacıyla yapılan tedaviye yönelik girişimlerdir.

Yarar/Risk oranı İlaçlar normal dozlarda kullanıldıklarında bile toksik tesirler oluşturabildiklerinden (Örn. kanser ilaçları) ilaç tedavisinde göz önünde tutulması gereken nokta; ilacın yararının zararına

üstünlüğünün saptanmasıdır.

Farmakope İlaç yapmak için gerekli formül ve tariflerin yazılı olduğu kitaptır.

Antogonizma Bir ilaç (antagonist) diğer bir ilacın (agonist) etkisini önler veya ortadan kaldırırsa bu duruma, "antagonizma" adı verilir.

Çeşitli ilaç ve zehirli maddelerle meydana gelen zehirlenme olaylarında bu reaksiyondan yararlanılır.

(11)

Sinerjizma İki ilacın birlikte kullanıldığındaki etkisi, yalnız

kullanıldığındaki etkisinden daha fazla olmasına sinerjizma denir. Bir ilacın etkisinin diğer ilaç tarafından arttırılmasıdır.

Teratojenik etki Bazı maddeler gebe kadınlar tarafından alındıklarında,

plasentadan fötal dolaşıma geçerek fötusta kalıcı bozukluklara neden olur. Bu duruma, teratojenezis ya da fötotoksik etki denir

Mutajenik etki Çeşitli sebeplerle meydana gelen ve hücre DNA‟sında oluşan kalıcı değişiklerdir. Mutajen; mutasyona neden olan etken maddedir.

Karsinojenik etki Vücuttaki hücrelerin, yeterli derecede farklılaşmaya

uğramadan, kontrolsüz ve hızlı bir şekilde bölünmeleriyle kendini gösteren duruma kanser (karsinoma) denir. Kanseri oluşturan tüm maddelere karsinojen adı verilir. Örnek: asbest, tütün dumanı, antineoplastik ilaçlar vb

(12)

İLAÇLA TEDAVİ

PROFİLAKTİK [KORUYUCU

TEDAVİ]

İKAME [YERİNE

KOYMA]

AMPİRİK[İLKEL]

TEDAVİ

SEMPTOMATİK [PALYATİF]

TEDAVİ RADİKAL

[RASYONEL TEDAVİ]

(13)

Ampirik[ilkel]tedavi Hastalığın sebebini, oluşum mekanizmasını ve ilacın hastalığa etki şeklini bilmeden, yalnız gözlem ve denemelere dayanılarak yapılan tedavi şeklidir.

Günümüzde geçerliliğini yitirmiş bir tedavi şeklidir.

Profilaktik[koruyucu] tedavi Hastalıklardan korunmak için yapılan uygulamadır.

Örnek: aşı uygulamaları, bazı ameliyatlarda ameliyat öncesi antibiyotik verilmesi vb.

Semptomatik[palyatif] tedavi İlaçlarla hastalığın nedenini ortadan kaldırmadan bulgu ve belirtilerini gidermek için yapılan

tedavidir. Örnek: Tonsillitte yükselen vücut sıcaklığının, ateş düşürücü ile düşürülmesidir.

İkame[yerine koyma] tedavi Vücutta eksikliği görülen maddelerin eksikliğini gidermek için yapılan tedavidir. Örnek: Demir

eksikliği anemisinde, hastaya uygun yollardan demir (Fe) içerikli ilacın verilmesi

Radikal[rasyonel]tedavi İlaçlarla hastalığın nedeninin tamamen ortadan kaldırılmasına, “radikal tedavi” denir . Örnek:

Tonsillitin antibiyotik ile tedavi edilmesidir.

(14)

İLAÇ KAYNAKLARI

SENTEZ İLAÇLAR

DOĞAL KAYNAKLAR

DNA

REKOMBİNASYON TEKNİĞİ İLE ELDE

EDİLEN İLAÇLAR

HAYVANSA L

HAYVANSA

L BİTKİSELBİTKİSEL

MİKROORGANİZMALAR

MİKROORGANİZMALAR MİNERAL İLAÇLARMİNERAL İLAÇLAR

(15)

özsuyu, kabuk vb. kısımlarından saf madde halinde elde edilir. Bunlardan en

önemlileri afyon alkoloidleri ve dijital glikozidi gibi.

özsuyu, kabuk vb. kısımlarından saf madde halinde elde edilir. Bunlardan en

önemlileri afyon alkoloidleri ve dijital glikozidi gibi.

genellikle hormon ve enzim tipindeki ilaçlarla, antitoksinler elde edilir. Örnek:

tiroit, insülin hormonu, akrep yılan antitoksinleri vb.

genellikle hormon ve enzim tipindeki ilaçlarla, antitoksinler elde edilir. Örnek:

tiroit, insülin hormonu, akrep yılan antitoksinleri vb.

Mikroorganizma kaynaklı ilaçlar:

Antibiyotiklerin elde edilmesinde kullanılır.

Mikroorganizma kaynaklı ilaçlar:

Antibiyotiklerin elde edilmesinde kullanılır.

Mineral kaynaklı ilaçlar: İyot(I), demir(Fe), gümüş(Ag) gibi elementler serbest şekilde ilaç

olarak kullanılabilir.

Mineral kaynaklı ilaçlar: İyot(I), demir(Fe), gümüş(Ag) gibi elementler serbest şekilde ilaç

olarak kullanılabilir.

DOĞAL KAYNAKLI

İLAÇLAR DOĞAL KAYNAKLI

İLAÇLAR

(16)

SENTEZ İLAÇLAR

• Laboratuvar ortamında sentez yoluyla elde edilen ilaçlardır. Eter, ilk sentez yoluyla elde edilen ilaçlardandır.

Günümüzde doğal kaynaklı ilaçların büyük çoğunluğu sentez yoluyla

üretilmektedir. İlaçların kimyasal

yapılarında bazı yapay değişikliklerle yarı sentetik ilaçlar da elde edilmektedir.

Örnek: yarı sentetik penisilin vb.

DNA REKOMBİNASYONU TEKNİĞİ İLE ELDE EDİLEN İLAÇLAR

Bu teknik ile son yıllarda ilaç elde

edilmeye başlanmıştır. Memeli hayvan hücrelerinden alınan DNA molekülü çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra kolay üretilen bir mikroorganizmanın sitoplazması içine yerleştirilir. Bu

yöntemle büyüme hormonu, insülin ve bazı aşılar elde edilmiştir

(17)

İLAÇ ÖZELLİKLERİ

• İlaçlar vücut fonksiyonları veya zihinsel fonksiyonlar üzerinde etki oluştururlar.

• İnsan vücudunda üretilen veya dışardan alınması gereken ve eksikliği sonucu hastalık oluşturan aktif maddeleri yerine koyarlar.

• Vücuda girerek hastalık yapan patojen mikrop, parazit veya bazı zararlı maddeleri dışarıya atar veya yok edilmelerini sağlarlar.

(18)

İlaçlar hangi özelliklere sahip olmalıdır?

• I. İlaç kullanılış amacı ile ilgili hücre ve yapılara ve buradaki biyolojik olaylara etki yapmalı, diğer yapı ve olayları etkilememelidir. Buna, ilacın seçicilik (selektivite) özelliği denir. Bu özellik ilaçlarda tam olarak değil, göreceli olarak bulunur.

Örneğin digital glikozidleri kalp kasına en fazla etki gösterir.

• II. İlaç etkisinin geçici olması gerekir. Yani ilaç uygulaması kesilince etkisi kısa bir süre sonra ortadan kalkmalıdır. Vücutta kalıcı etki genellikle zehirlerin bir özelliğidir.

• III. İlacın etkisi doza bağımlı olmalıdır. (Doz: bir defada verilen ilaç miktarıdır, bir gün boyunca verilmesi önerilen miktar günlük doz diye adlandırılır.)

(19)

YENİ İLAÇ GELİŞTİRME

a. (Bio)Sentez

b. Klinik Öncesi İncelemeler (tarama testleri) (Faz 0) c. Klinik Denemeler

- Faz 1 - Faz 2 -Faz 3 d. Ruhsatlandırma

e. Pazarlama Sonrası Denemeler (Faz 4)

(20)

(Bio)Sentez

Klinik Öncesi İncelemeler (tarama testleri)

* Faz 0 :Öngörülen etkinin araştırılması ve aynı zamanda maddenin terapötik indeksi, farmakokinetik özellikleri ve toksisitesinin araştırılması

– Kültür

– İzole organlar – Deney hayvanları Klinik Denemeler:

* Faz 1 : 20- 80 sağlıklı gönüllüde yapılır. Bu fazda ilaç artan dozlarda verilerek,

- İnsanın dayanabilirliği (tolerebilitesi), - İlacın güvenirliği, güvenli doz aralığı,

- İnsandaki farmakokinetiği ile plazma düzeyi ve farmakodinamik etki arasındaki ilişkiler (FK/FD ilişkisi saptanır),

(21)

- İlacın optimal dozu, - Terapötik doz aralığı,

- Terapötik etkinin derecesi ve yan tesir profili saptanır,

Klinik Denemeler:

*Faz 3 : Çok sayıda hastada ve çok merkezde yapılan; genellikle;

– ilacın terapötik etkisini plasebo ile karşılaştırarak değerlendirmek ve – yarar/risk oranını saptamak amacıyla yapılır.

Ruhsatlandırma

Pazarlama Sonrası Denemeler

*Faz 4 : Ruhsatlandırılmış ilacın

– yüksek doz, yeni endikasyon, yeni yaş grubu (yaşlı, çocuk..), yeni veriliş yolu, yeni yan etkileri gibi amaçları hedefleyen çalışmalardır.

(22)

SİNİR SİSTEMİ İLAÇLARI

1.Otonom Sinir Sistemi 2. Santral Sinir Sistemi

(23)

A)Sempatik Sistem İlaçları:

1. Sempatomimetik İlaçlar

2. Katekolamin Olmayan Sempatomimetik İlaçlar B) Sempatolitik İlaçlar :

3. Alfa Blakerler 4. Beta Blakerler

3. Adrenerjik Nöron Blokerleri C) Parasempatik Sistem İlaçları 5. Parasempatomimetik İlaçlar 6. Antikolinesteraz İlaçlar 7. Parasempatolitik İlaçlar 8. Gangliyoplejik İlaçlar

(24)

2.SANTRAL SİNİR SİSTEMİ İLAÇLARI

A)Santral Sinir Sistemi Depresörleri : 1.Anksiyolitik Hipnotikler

•Benzodiazepinler

•Barbitürat Grubu Hipnotikler

•Barbitürat Olmayan Hipnotikler

•Karbamatlar 2. Nöroleptikler 3. Antiepileptikler

•Epilepsinin fizyopatolojisi

•GABAerjik İnhibisyonu Güçlendiren Antiepileptikler

•Membran Uyarabilirliğini Azaltan Antiepileptikler

4. Antiparkinson İlaçlar

•L-Dopa ve Dopaminerjik Agonistler

•Dopa Potansiyalizörleri

•Antikolinerjikler

5. İskelet Kası Gevşetici İlaçlar

•Santral Etkili Kas gevşeticiler

•Kas Liflerine Doğrudan Etkileyen İlaçlar

•Medulla Spinalis Üzerine Etkileyen İlaçlar

•Santral Etkili İlaçlar

•Nöro-müsküler Bloke Edici İlaçlar

(25)

B) Santral Sinir Sistemi Uyarıcıları:

1. Antidepresanlar 2. Lityum Tuzları 3. Psikostümülanlar

4. SSS’nin Diğer Uyarıcıları C) Antimigren İlaçlar:

1. Migren Nöbetlerinin İlaçları

(26)

İLAÇ ENDİKASYONLARI YAN ETKİLERİ

ADREN ALİN

Adrenalinin düz kaslar üzerine etkisi, belirgin olarak bronş kaslarında görülür. Bronş kası adrenalinin etkisiyle gevşer. Eğer bronkospazm varsa, bu etki daha belirgin biçimde gözlenebilir.

Adrenalin, mide-barsak kaslarının motilitesi üzerine inhibitör bir etki yapar, tonusu azaltır.

Yalnız ileokolik sfinkter ve dalak kapsülü kontrakte olurlar. Keza pilomotor kaslar, adrenalinin etkisiyle kasılırlar. Vezikanın boşalması üzerine adrenalinin inhibitör etkisi vardır. Adrenalin, splanknik sahanın, derinin ve mukozaların arteriollerini şiddetle daraltır. Deri kapilleri adrenalin etkisiyle daralırlar, fakat kas kapillerini genişletir, venalar genellikle daralır. Adrenalin kalp atımını hızlandırır (+kronotrop etki), kalp kasının kontraktilitesini artırır (+inotrop etki). Kalbin hem atım hacmi, hem atım sayısı arttığından dakika hacmi iki misline kadar, hatta daha fazla yükselir. Adrenalin etkisiyle koroner arterler genişler. Fakat taşikardi nedeniyle diastol kısaldığından koroner akımı, bu damarların genişlemesi ölçüsünde yükselmez. Çünkü koronerler, kanı aortadan diastol esnasında alırlar

Adrenalin etkisinde kalbin O2 konsomasyonu yükselir, bu nedenlerden angina pectorisli hastalarda kullanmaktan sakınılmalıdır.

Cilt altı veya kas içine uygulanır. Acil durumlarda çok dikkatli ve azaltılmış dozlarda damar içine verilebilir. Lokal etki için mükoz membranlara veya kapiller kanamayı kontrol altına almak için kesilen yerlere direkt olarak uygulanır. Kalp durması halinde intrakardiyal olarak kalbe direkt enjeksiyonu 0.25 ml 1/1000 adrenalin solüsyonu önerilir. Genel olarak maksimum doz subkutan bir defada 0.0005 g, 24 saatte 0.002 g'dır. Ciddi yabancı seruma gösterilen alerji veya nefes darlığı tedavisinde doz 0.1-0.5 mg deri altına veya i.m. verilir. Nefes darlığı olan hastalarda deri altındaki dozlar hastanın tepkisine ve şiddetli durumlarda ihtiyaca göre 20 dk-4 saat ara ile verilebilir.

Şiddetli astım veya anafilaksi için pediyatrik hastalarda deri altına 0.01 mg/kg dozda verilir. Tek pediyatrik dozlar 0.5 mg'ı geçmemelidir.

Kardiyak areste genel erişkin i.v. dozu 0.5-1 mg'dır. Gerektiğinde i.v.

dozlar 5 dakikada bir tekrarlanabilir. Akut bronşiyal spazm sonucundaki bronşiyal astımlarda subkütanoz enjeksiyonlarda;

büyükler için 0.2-0.5 ml, çocuklar için 0.1-0.3 ml solüsyon 3-5 dakikada kullanılır. Bu miktarlar 15-30 dakikalardaki entervallerde tekrar edilebilirler. 4-24 saatler arasındaki enjeksiyon yapımı takip edilir. 1/1000'lik subkütanoz enjeksiyonu semptomatik olarak, alerjik şok, alerjik olarak örneğin; ürtikerde,alerjik ekzamada, saman nezlesinde, anjiyonörotik ödem, serum ve röntgen şuasında meydana gelen hastalıklarda 0.25 ml yavaşça i.v. uygulanır. Stokes-Adams ataklarda 0.3-0.6 ml 1/1000'lik Adrenalin subkutan enjeksiyon yapılır.

Adrenalin i.v. enjeksiyonu tehlikelidir. Çok yavaş damara zerk edilmelidir. Bu 1/500.000 konsantrasyonunda olmalıdır. 1/100.000'lik konsantrasyonu olmamalıdır. Aksi takdirde kolaps ve kalp blokajı olabilir.

Vena içinde ufak dozda (2 µg) adrenalin enjekte edilirse kan depolarındaki (dalak, diğer iç organlar, deri büyük venaları) kanın dolaşıma katılmasını sağlar, kalbin atım hacmini yükseltir, bundan dolayı sistolik basınçta bir yükselme olursa da, kas damarlarının ufak dozda adrenalin ile genişlemiş olmasından dolayı periferik damar direnci artmaz, diastolik basınç yükselmez. İntravenöz 10 µg'dan fazla dozda adrenalin uygulamasında genel bir vazokonstrüksiyon olur. Kalp atımı çok hızlanır, kan basıncında şiddetli bir yükselme olur. Bu şiddetli yükselme sonucunda pressorecepteur dolaşım bölgelerinden (aorta kavsi, sinus caroticus) uyanan bir vagus refleksiyle kalp yavaşlar. Periferik damar direncinin şiddetle artmasından dolayı atım hacmi düşer. Sağ atriumda ve büyük veritlerde basınç yükselir, kalp dilate olur.

Adrenalin bazal metabolizmayı yükseltir. Karaciğer ve kas glikojenini mobilize eder; kan şekerini yükseltir.

(27)

NORAD RENALİ

N

Akut hipotansiyon (ani düşük kan basıncı) durumlarında kan basının normale döndürülmesinde.

Noradrenaline veya FOREFRİN’in içeriğindeki diğer yardımcı maddelere alerji durumlarında. Hipertansiyon (yüksek kan basıncı) durumlarında, çünkü hipertansif hastalar kan basıncının artışı altında noradrenalinin etkilerine daha duyarlı olabilirler. Kan hacim eksikliğinden dolayı olan hipotansiyon (düşük kan basıncı) durumlarında. Kanda aşırı karbondioksit (hiperkapni), doku oksijen yetmezliği (hipoksi) ve tıkayıcı damar hastalığı durumlarında.

Prinzmetal's Anjini diye adlandırılan dinlenme sırasında görülen kalp ile ilgili göğüs ağrısı durumlarında, çünkü bu hastalarda koroner (kalbin kan damarları) kan akımı miyokardiyal enfartüse (kalp krizi) neden olabilecek süre ve büyüklükte düşebilir. Hipertiroidizm (tiroid bezinin aşırı çalışması) durumlarında böyle hastalar noradrenalinin etkilerine aşırı duyarlıdır ve düşük dozlarda toksisite meydan gelebilir. Kloroform, siklopropan ve halotan anestezisi sırasında çünkü noradrenalin kalp kaslarının uyarılabilirliğini artırabilir ve kalbin hızlı ve düzensiz kasılmalarına neden olabilir.

Tercihen kolunuzdaki geniş bir damara infüzyon ile uygulanacaktır.

%5’lik glukoz çözeltisi içerisinde veya %0.9 sodyum klorür ve %5 glukoz

karışımında (50/50) seyreltilerek size uygulanacaktır.

Aşırı doz durumlarında veya aşırı duyarlı insanlardaki olağan dozlarda, şu etkiler daha sık görülebilir:

Hipertansiyon, ışıktan korkma, göğüs kemiğinin arkasında ağrı, solukluk, aşırı terleme ve kusma. Tedavi:

Hastanın durumu stabilize oluncaya kadar uygulama kesilmelidir.

Antidot: Fentolamin mezilat gibi bir alfa-blokerin (5-10 mg) intravenöz uygulanması. Eğer gerekirse bu doz tekrarlanabilir.

Çok yaygın:Yüksek tansiyon ve dokuda oksijen yetersizliği: Güçlü damar daraltıcı etkiden dolayı iskemik hasar.

Yaygın: Çarpıntı, düşük nabız, kalp ritminde bozulma, düzensiz kalp atışı, kalpteki β1 adrenerjik etkiden kaynaklanan kalp kasının kasılmasındaki artış, akut kalp yetmezliği.

Yaygın olmayan: Endişe, uykusuzluk, sersemlik, baş ağrısı, psikotik durum, güçsüzlük, çarpıntı, dikkat artışı, iştahsızlık, bulantı ve kusma. Göz içi basıncının ani yükselişi: İridokorn açısının kapanmasına anatomik olarak ön yatkınlığı olanlarda çok sıktır.

Solunum yetmezliği ve güçlüğü, nefes darlığı.

Enjeksiyon bölgesinde tahriş ve doku ölümü, uzuv ve yüzde soğukluk ve solgunlukla

sonuçlanabilecek kan damarlarının büzülmesi.

Kan hacim yerine konması yapılmadan, kan basıncını devam ettirmek için sürekli noradrenalin uygulaması aşağıdaki semptomlara neden olabilir:

- Ciddi çepersel ve iç organsal damar daralması - Renal kan çıkışında azalma

- İdrar üretiminde azalma - Dokularda yetersiz oksijen düzeyi - Kanda laktik asit seviyesinde artış

(28)

İLAÇ ENDİKASYONLARI YAN ETKİLERİ

DOPAM İN

Kardiyotonik etkilidir. Akut konjestif kalp yetmezliği ve şok olgularında (postoperatif, septik, anafilaktik ve kardiyojenik); böbrek yetersizliği tehdidi; akut pankreatit; kronik kalp ve böbrek hastalıklarında akut yetersizlik tehdidi, diüretik tedavisinin etkisini artırmak ve desteklemek; PEEP uygulamalı yapay solunumda azalmış kalp ve böbrek fonksiyonlarını düzeltme; epidural anestezide kardiyovasküler fonksiyonu stabilize etmek için antiaritmik ilaçlar, barbitüratlar, karbromal ve böbrek yoluyla atılan diğer ilaçlarla akut zehirlenmelerde endikedir.

Dopamin sülfite duyarlı bronşiyal astımlılarda kullanılmaz. Tiroid fonksiyon fazlalığı (tireotoksikoz), böbreküstübezi tümörlerinde, glokomun bazı şekillerinde (dar açı glokomu), idrar kalıntılı prostat adenomunda, taşiaritmiler, ritm bozukluklarında kullanılmaz.

Sadece uygun seyrelticilerle seyreltildikten sonra i.v. infüzyon ile uygulanır. Erişkinler: Uygulamadan önce dolaşan kan volümünün tam kan veya bir plazma genişleticisi ile arttırılması gerekir. Kalp gücü ve böbrek perfüzyonun orta derecede artışlarına cevap verme olasılığı olan hastalarda dopamin hidroklorür solüsyonunun infüzyonu 2.5 mcg/kg/dakika dozunda başlanır. Daha şiddetli durumlarda, uygulamaya 5 mcg/kg/dak hızında başlanabilir ve gerekirse 5-10 mcg/kg/dakikalık artışlarla 20-50 mcg/kg/dakikaya kadar arttırılabilir.

Eğer 50 mcg/kg/dakikadan daha fazla dozlar gerekiyorsa, idrar çıkışının sık sık kontrol edilmesi önerilmektedir. Eğer hipotansiyon olmaksızın idrar çıkışı azalıyorsa dopamin dozunun azaltılması düşünülmelidir. Hastaların %50'sinde 20 mcg/kg/dakikanın altında dozlarla yeterli sonuçlar alındığı görülmüştür. Bu dozlara cevap vermeyen hastalarda yeterli kan basıncı, idrar çıkışı ve perfüzyon sağlanması için ek dopamin artışları yapılabilir. Tüm hastaların tedavileri için kan volümü, kardiyak kontraktilite, periferik perfüzyonun distribüsyonu ve idrar çıkışı yönünden kesin olarak incelenmelidir. Dopaminin pediyatrik hastalarda emniyeti ve etkinliği bilinmemektedir.

Ara sıra hafif bulantı, kusma, başağrısı, huzursuzluk, parmak-tremoru, göğüs ağrıları, çarpıntı, kan basıncı yükselmesi. Artan dozlara bağlı olarak kalpte ritm bozuklukları (sinüs taşikardisi, supraventriküler ve ventriküler ektopiler) ve sol ventrikül diastolünde istenmeyen bir yükselme olabilir. Dopamin infuzyonu deride nekroz meydana getirebilir (kan akımı ile splanchnikus alanı olumlu etkilenirken deri ve adalelerde reaksiyon yapabilir), tehlike bilhassa dolaşım bozukluğu olan hastalara yüksek dozların tatbikindedir. Splachnikus alanında ameliyat veya gastrointestinal organlarda kanama eğilimi bulunan hastalarda kanama tehlikesi vardır. Yanlışlıkla damar dışına yapılan infüzyon paravenöz nekrozlara yol açabilir. Bu bakımdan infüzyonun bir damar kateteri ile yapılması tercih edilmelidir.

(29)

İSOPRE NALİN

Elektrik şok veya kalp pili tedavisini gerektirmeyen hafif veya geçici kalp bloğu ataklarında,ciddi kalp bloğu vakalarında ve Adams-Stokes (yavaş nabız veya nabzın alınamaması) ataklarında (ventriküler taşikardi (kalbin dakikadaki atım sayısının artması) veya fibrilasyonun sebep olduğu durumlar hariç), önerilen elektrik şok veya kalp pili tedavileri hazır olana kadar kardiyak arrestte (kalp durması) kullanım için, anestezi sırasında ortaya çıkan bronkospazmda (hava yolunun geçici

daralması),sıvı ve elektrolit replasmanı tedavisine bir yardımcı ve hipovolemik (kan hacmindeki bir azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan şok) ve septik şok (travma veya cerrahi girişimlerden kaynaklı şok) tedavisi, düşük kalp debisi (hipoperfüzyon) durumlarında, konjestif kalp yetmezliğinde ve kardiyojenik şok durumlarının tedavisinde diğer ilaçların ve prosedürlerin kullanımında yardımcı olarak kullanılır

İzoprenalin hidroklorür ve diğer yardımcı maddelere karşı aşırı duyarlılığınız varsa,taşiaritminiz (kalbin dakikadaki atım sayısının artması) varsa,dijital ilaçlarla uyarılan kalp bloğu veya taşikardiniz (kalbin dakikadaki atım sayısının artması) varsa,inotropik (kalp kasının kasılma gücünün değişmesi) tedavi gerektiren aritmi, yeni geçirilmiş miyokart infarktüsü (kalp krizi), angina pektoris (genellikle kalp kasındaki iskemi veya koroner arter spazmı nedeniyle oluşan göğüste ağrı, sıkışma ve baskı hissi).

Uygulama yoluna, dozuna ve süresine doktorunuz karar verecektir.

Çocuklarda kullanımı:

Çocuklarda uygun dozu belirlemek için iyi kontrol edilmiş çalışma yoktur, bununla birlikte Amerikan Kalp Derneği başlangıç infüzyon dozu olarak 0,1 mcg/kg/dakika ve 0,1-1 mcg/kg/dakika genel aralığını önermektedir. Çocuklarda izoprenalinin güvenliliği ve etkililiği belirlenmemiştir.

Yayınlanan literatürlere göre, 7 ila 19 yaş arası çocuklarda intravenöz (damar içi) izoprenalinin başlangıç dozu 0,05 ila 0,17 mcg/kg/dakika arasında değişir, titre edilmiş klinik yanıta göre 15-20 dakika aralıklarla, 0,1- 0,2mcg/kg/dakika ile kademeli olarak artırılarak; 1,3 ila 2,7 mcg/kg/dakika arasında değişen bir maksimum doz kullanılmıştır. Genellikle çocuklarda intravenöz izoprenalin dozları, bradikardili (kalp atışının düşmesi) cerrahi

müdahale sonrası kalp hastalarında (0,029 ± 0,002 mcg/kg/dakika), astımlı hastalardan (0,5 ±0,21 mcg/kg/dakika) daha düşüktür.

Yaşlılarda kullanımı:

Genel olarak yaşlı hastalar için doz seçimi, azalmış hepatik (karaciğer), renal (böbrek) veya kardiyak (kalp) fonksiyonun daha yüksek frekansını ve eşlik eden hastalıkları veya diğer ilaç tedavilerini yansıtan doz aralığının en alt sınırından başlamalıdır.

Sinirlilik, baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, bulanık görme, taşikardi (kalbin dakikadaki atım sayısının artması) ,çarpıntı,Adams-Stokes atakları (Muhtemelen AV düğümü ve dallarının organik hastalığının olduğu birkaç hastada, izoprenalin hidroklorür enjeksiyonunun, normal sinüs ritmi veya geçici kalp bloğu sırasında Adams-Stokes nöbetlerini hızlandırdığı bildirilmiştir), ventriküler aritmiler (ventriküler ritim bozukluğu), taşiaritmiler (kalbin dakikadaki atım sayısının artması),anjina (şiddetli göğüs ağrısı),pulmoner ödem (akciğer ödemi), hipertansiyon (yüksek tansiyon), hipotansiyon (düşük tansiyon),dispne (solunum güçlüğü),

cildin kızarması, terleme,solukluk,hafif titreme,halsizlik.

(30)

İLAÇ ENDİKASYONLARI YAN ETKİLERİ

DOBUT AMİN

Pozitif inotropik etkilidir. Organik kalp hastalıkları ve kardiyak cerrahide görülebilen kontraktilite azalması nedeniyle ortaya çıkan kardiyak dekompansasyonu kısa bir süre içinde tedavi edebilmek için inotropik destek gereken durumlarda kullanılır. Hızlı ventriküler cevapla birlikte arteriyel fibrilasyonu olan hastalarda dobutamin

hidroklorürle terapiyebaşlamadan önce dijital preparatları kullanılmalıdır.

İdiyopatik hipertrofik subaortik stenozu olan hastalarda ve daha önceden dobutamin hidroklorüre aşırı hassasiyet gösteren hastalarda kontrendikedir.

Dobutamin hidroklorür akış hızının kontrol edilebilmesi için yalnız bir infüzyon pompası veya diğer bir araç kullanılarak i.v. infüzyon yoluyla uygulanmalıdır. İnfüzyon solüsyonları ile son hacmi enaz 50 ml olacak şekilde seyreltilmelidir. Eğer 250 ml veya 500 ml'ye seyreltilecekse, 250 ml'ye seyreltilmiş solüsyon 1000 mcg/ml dobutamin içermeli, 500 ml'ye seyreltilmiş solüsyon 500 mcg/ml dobutamin içermeli, 1000 ml'ye seyreltilmiş solüsyon 250 mcg/ml dobutamin içermelidir.

Aseptik şartlarda hazırlanan ve buzdolabında muhafaza edilen seyreltilmiş solüsyon 24 saat içinde kullanılmalıdır. Uygulanacak olan dobutamin konsantrasyonu her hastanın sıvı gereksinimlerine göre değişir. Sıvı kısıtlaması uygulanan hastalarda 5000 mcg/ml konsantrasyonlar kullanılmıştır ancak bu konsantrasyon aşılmamalıdır.

Yüksek dobutamin konsantrasyonlarında doğru dozun verildiğinden emin olunabilmesi için yalnız bir infüzyon pompası ile verilmelidir.

Dobutaminin kısa yarılanma ömrü nedeniyle sürekli i.v. infüzyon şeklinde verilebilir. Dobutamin intravenöz bir iğne veya kateter yolu ile intravenöz olarak uygulanmalıdır. Erişkinler: Genellikle kullanılan doz 2.5-10 mcg/kg/dakikadır, ama bu doz hastanın kalp hızına, kan basıncına, kardiyak output ve idrar çıkışına göre ayarlanmalıdır. 40 mcg/kg/dakikaya kadar dozlara gerek duyulabilir, ama bu ender görülür. Dobutamin infüzyonları etkinliğinde bir azalma olmadan 72 saate kadar verilebilir. Dobutamin tedavisinin yavaş yavaş kesilmesi önerilmektedir. Dobutamin 10 mcg/kg/dakikanın altında verildiğinde doza bağlı olan yan etkiler ender olarak görülür. Çocuklarda güvenirliği ve etkinliği gösterilmemiştir.

Sistolik kan basıncında 10-20 mm'Iik artış ve kalp hızında 5-15 atım/dak.'lık artış çoğu hastada kaydedilmiştir. İnfüzyonlar sırasında hastaların yaklaşık %5'inde artan prematüre ventriküler atım görülmüştür. Bu etkiler doza bağımlıdır. Dobutamin terapisiyle bir arada kan basıncında ani düşüşler tanımlanmıştır. Dozun azaltılması veya infüzyonun kesilmesi tipik olarak hızla kan basıncının başlangıç değerlerine dönüşü ile sonuçlanır. Bununla beraber, nadir vakalarda, müdahale gerekebilir ve geri dönüş hemen olmayabilir. Ara sıra flebit görüldüğü rapor edilmiştir. Dikkatsiz infiltrasyonu takiben Iokal iltihabi değişiklikler olduğu belirlenmiştir. İzole cilt nekrozu vakaları kaydedilmiştir. Hastaların %1-3'ünde rapor edilen yan etkiler; bulantı, başağrısı, anjinal ağrı, nonspesifik göğüs ağrısı, palpitasyonlar ve nefes darlığı. İzole trombositopeni vakaları rapor edilmiştir.

Diğer katekolaminler gibi dobutamin uygulaması, serum potasyum konsantrasyonunda hafif bir düşüşe, nadiren hipokalemik düzeylere neden olabilir.

(31)

SALBUT AMOL

Astımda semptom giderici olarak kullanılan rahatlatıcı ilaçlardır. Kontrol edici ilaç olarak kullanılmamalıdırlar.

Kronik obstrüktif (tıkayıcı) akciğer hastalığında (KOAH) belirtileri azaltmak için

ve kurtarıcı ilaç olarak kullanılır. Düzenli tedavide tercih edilmez.

Eğer salbutamole veya diğer

bileşenlerinden herhangi birine karşı alerjiniz varsa, erken doğum tedavisi için uygun değildir. İlacın

preparatları

düşük tehditlerini gidermek amacıyla kullanılmamalıdır.

Başlangıç dozu nemli inhalasyon yoluyla 2.5 mg’dir. Doz 5 mg’a kadar çıkarılabilir.Tedavi günde 4 kez tekrarlanabilir.Çok ağır hava yolu tıkanması olan yetişkinlere hastanede çok sıkı medikal gözetim altında günde 40 mg’a kadar yüksek dozlar

uygulanabilir.Günün herhangi bir saatinde, aç ya da tok kullanılabilir.

Hekim gözetimi altında nebülizör adı verilen cihaz ile kullanılmak

içindir.Çözeltiyi enjekte etmeyiniz veya içmeyiniz, seyreltilmeden kullanılır ancak uzun sürede (10 dakikadan uzun) verilmesi gerekli ise serum fizyolojik ile seyreltilir.İlacınız nebülizör yardımıyla buhar haline getirilir. Aerosol yüz maskesi, T parçası veya soluk

borusunun içine yerleştirilen tüp yardımı ile buhar ağızdan solunarak akciğerlere çekilir.

Yaygın görülen yan etkiler:Titreme, baş ağrısı ,kalp atımının hızlanması

(Taşikardi)

Yaygın olmayan görülen yan etkiler:

Çarpıntı, ağız ve boğaz iritasyonu, kas krampları Seyrek görülen yan etkiler:Kanda potasyum düzeyinin normalin altına düşmesi (Hipokalemi), kol ve bacak damarlarında genişleme (Periferik vazodilatasyon) Çok seyrek görülen yan etkiler:Kalp ritim bozuklukları (Atrial fibrilasyon,

supraventriküler taşikardi ve

ekstrasistoller dahil kardiyak aritmiler), ilaca karşı oluşan bronş daralması (Paradoksal bronkospazm), kanda laktik asit düzeyi artışı,döküntü, kurdeşen (ürtiker), kaşıntı ve deride kızarıklık (eritem) ile gözlenen aşırı duyarlılık (hipersensitivite) reaksiyonları,aşırı hareketlilik.

(32)

İLAÇ ENDİKASYONLARI

FENİLEF RİN

Üveitlerde posterior sineşi oluşumunu önlemek veya geciktirmek amacıyla, oftalmik cerrahi

girişimlerden önce veya post-operatif

dönemlerinde, siklopleji olmaksızın refraksiyonda, fundoskopilerde

vazokonstriktör

dekonjestan ve midriyatik olarak ve diğer teşhis amaçlı girişimlerde midriyatik olarak kullanılır.

Fenilefrin dar açılı glokom, tirotoksikozis, arteriyokslerozis, diabetes mellitus ve anevrizma durumlarında; hipertansiyon, taşikardi veya koroner kalp hastalıkları gibi risk faktörleri taşıyan hastalarda ve ilaca aşırı duyarlılığı olan kişilerde

kontrendikedir. Korneal epitelyal bariyerin bozulmuş olduğu

intraoküler operatif girişimlerde de uygulanmamalıdır.

Kısa midriyazis istenen durumlarda 1-2 damla damlatılır, 5 dakika sonra tekrarlanır ve 20-30 dakika sonra göz muayenesi yapılır. Katarakt

operasyonundan 1.5 saat ve 1/2 saat önce 2'şer damla damlatılır.

Düşük doğum ağırlıklı prematüre yenidoğanlarda, bebeklerde ve

idiyopatik ortostatik hipotansiyonu olan yaşlı vakalarda belirgin kan basıncı artışı bildirilmiştir. Oluşabilecek kardiyovasküler yan etkiler genellikle yaşlı vakalarda ortaya çıkmakta ve kan basıncında belirgin artış, senkop,

miyokard enfarktüsü, taşikardi, aritmi ve fatal sonuçlanabilen subaraknoid

kanama olarak bildirilmektedir. Seyrek olarak sistemik absorbsiyon sonucu; baş dönmesi, terleme, kalp atışında

düzensizlik, gözlerin ışığa karşı aşırı duyarlılığı, göz sulanması görülebilir.

(33)

EFEDRİ N

Kronik astım, bronşit, amfizem ve bronkospastik solunum rahatsızlıklarıyla birlikte oluşan reversibl bronkospazmların semptomatik tedavisinde endikedir.

Hipertansiyon, tirotoksikoz, feokromsitoma, dar açılı glokom, prostat hipertrofisi, kalp hastalığı ve serebrovasküler yetmezlikte

kontrendikedir. Gebelerde,

yaşlılarda, uyku zorluğu çekenlerde ve süt veren annelerde

kullanılmamalıdır.

Günlük doz erişkinlerde her 4 saatte bir 1/2-1 tablet ve çocuklarda 4-6 eşit kısımda uygulanan 3 mg/kg'dır. Akut astım nöbetlerinde tek doz halinde 1-2 tablet kullanılır.

Sinirlilik, tremor, uykusuzluk, iştah kaybı, taşikardi ve hipertansiyon gibi yan etkiler görülebilir.

(34)

TERBUT ALİN

Bronkodilatör ve ekspektoran etkilidir.

Trakea ve bronşların düz kaslarına ait Beta2 reseptörlerine selektif etki gösterir. Bronşiyal astım, kronik bronşit, amfizem ve bronş spazmının komplikasyon yapıcı bir etken olduğu diğer akciğer hastalıklarında endikedir.

Bileşiminde bulunan maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılıkta kontrendikedir.

Çocuklar (5-12 yaş): Günlük idame dozu sabah ve akşamları 5 mg'dır.

Erişkinler ve 12 yaşından büyük çocuklar: Günlük idame dozu (10-15 mg), sabah ve akşamları 5 mg ya da sabahları 5 mg ve akşamları 10 mg şeklinde alınabilir. Noktürnal belirtilerin ön planda olduğu

hastalarda, günlük dozun tamamı (10- 15 mg) akşamları bir kerede verilebilir.

Yan etkilerin şiddeti, alınan doza ve uygulama yöntemine bağlıdır. Bugüne kadar bildirilmiş olan tremor, baş ağrısı, tonik kas krampları ve çarpıntı gibi yan etkilerin tümü sempatomimetik aminlere özgü etkilerdir. Bu etkilerin çoğu tedavinin ilk 1-2 haftası içinde kendiliğinden kaybolur. Ürtiker ve ekzantem görülebilir. Uyku bozuklukları ve ajitasyon, hiperaktivite gibi davranış bozuklukları gözlenmiştir. İnhalasyon yoluyla kullanılan ilaçlar nadiren bronkospazma yol açabilir.

(35)

RİTODRİ N

Prematüre doğum, akut fötal distres,

ameliyatlardan sonra prematüre doğumların önlenmesi.

Antepartum kanamalar, özellikle plasenta previa ve plasenta dekolmanına bağlı kanamalar, eklampsi ve ağır pre-eklampsi, intrauterin fetus ölümü,

koryoamniyonit, anneye ait kalp hastalıkları, bileşiminde bulunan herhangi bir maddeye aşırı duyarlılık. Pre-par ampulün sülfitlere karşı aşırı duyarlı

olanlarda kullanımı kontrendikedir.

Astımlı hastalarda bronkospazm ve anafilaksiye neden olabilir.

Hipertiroidi, kontrol altına alınmamış hipertansiyon, kalp fonksiyonlarını bozabilecek diğer durumlar.

Prematüre doğum: Ritodrin, uterus kontraksiyonlarını azaltmak amacıyla kullanılır. Parenteral yoldan başlangıç tedavisi. İntravenöz infüzyon: Erken doğum belirtileri başladıktan sonra en kısa zamanda başlanmalıdır. Başlangıç dozu dakikada 0.05 mg'dır. İstenilen sonuç sağlanana, yan etkiler oluşana ya da en yüksek doza ulaşılmasına rağmen doğum eyleminin ilerlemesine kadar doz her 10-15 dakikada bir 0.05 mg yükseltilir. Genellikle dakikada 0.15- 0.35 mg'lık dozlar arasındaki bir dozla istenilen etki elde edilir. İntravenöz infüzyon tedavisi, kontraksiyonlar kesildikten sonra 12-48 saat daha sürdürülmelidir. İntramüsküler enjeksiyon: İntravenöz infüzyonun uygulanamadığı durumlarda 4-6 saatte bir intramüsküler yoldan 10 mg uygulanabilir.

Ritodrinin beta-mimetik etkilerine bağlı yan etkiler genellikle intravenöz

uygulamalarda görülür ve doz

ayarlaması ile kontrol edilebilir. Anne ve fetüsün kalp hızı artabileceğinden yakından izlenmelidir. Tremor, bulantı, kusma, başağrısı ya da eritem (hastaların

%10-15'inde), sinirlilik, ruhsal durum bozukluğu, anksiyete veya kırıklık hali (hastaların %5-10'unda), göğüs ağrısı ve sıkışması.

(36)

SALMET EROL KSİNAFO

AT

Astım semptomlarının düzeltilmesi ve kontrol altına alınması amacıyla kullanılır. Astım hastalığının basamaklı tedavisinde 3. basamaktan itibaren verilir. Orta ve ağır KOAH

olgularında semptomları ve atak sıklığını azaltır.

Bileşenlerinden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olan hastalarda kontrendikedir.

Sadece inhalasyon yolu ile uygulanır. Her gün, günün aynı saatinde, inhalasyon cihazı kullanılarak yapılmalıdır. Hastalar, belirtileri olmasa dahi optimum fayda için düzenli olarak kullanmaları gerektiği konusunda

uyarılmalıdır.Hastaların düzenli olarak doktor kontrolünde bulundurularak aldıkları ilacın dozunun optimum düzeyde kalması sağlanmalı ve sadece doktor önerisi ile değiştirilmelidir.Tavsiye Edilen Dozlar:12 yaş ve üzeri ergenler:Günde 2 kez 1 inhalasyon (50 mikrogram salmeterol ve 100 mikrogram flutikazon propiyonat) veya Günde 2 kez 1 inhalasyon (50 mikrogram salmeterol ve 250 mikrogram flutikazon propiyonat) veya Günde 2 kez 1 inhalasyon (50 mikrogram salmeterol ve 500 mikrogram flutikazon propiyonat). 18 yaş ve üzeri yetişkinler: Yetişkinlerde 14 güne kadar dozlarının iki katına çıkarılması ile düzenli olarak günde iki kez alınan doz karşılaştırılabilir güvenlilik ve tolerabilitededir ve bu durum astım tedavi rehberlerinde gösterildiği gibi hastalar ilave kısa süreli inhale kortikosteroid tedavisine ihtiyaç duyduklarında (14 güne kadar) göz önünde bulundurulabilir. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Yetişkin hastalar için tavsiye edilen doz günde 2 kez 1 inhalasyon 50/250 mikrogram - 50/500

mikrogram salmeterol/flutikazon propiyonattır.

Günde iki kez alınan 50/500 mikrogramlık maksimum salmeterol/flutikazon

propiyonatdozunun tüm nedenlere bağlı ölümleri azalttığı

gösterilmiştir.

Uzun süreli, yüksek doz kortikosteroid tedavisi hastalarda adrenal supresyon ya da akut

adrenal krize neden olabilir. 500 ila 1000 mikrogram flutikazon propiyonat dozlarında adrenal

supresyon ve akut ani kriz vakaları çok seyrek bildirilmiştir. Travma, ameliyat, enfeksiyon,

veya dozun ani olarak azaltılması akut adrenal krizi tetikleyen durumlardır.

Semptomlar genellikle belirsizdir ve anoreksi, abdominal ağrı, kilo kaybı, yorgunluk, baş ağrısı, bulantı, kusma, hipotansiyon, bilincin azalması, hipoglisemi ve nöbet görülebilir. Stres veya elektif operasyon durumlarında ek sistemik kortikosteroid tedavisi

düşünülmelidir.

(37)

NAFAZO LİN

Gözde alerjik kökenli, hafif tahriş, kızarıklık ve

konjesyonun geçici septomik giderilmesinde kullanılır.

Formülündeki maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılık durumları ile dar açılı glokomda kullanılmamalıdır.

2-3 saatte bir 1-2 damla damlatılır.

Ender olmakla birlikte, pupil

dilatasyonu, artmış göz içi basıncı ve absorbsiyona bağlı, bazı sistemik etkiler rapor edilmiştir.

(38)

TETRAHİD ROZALİN

Nezle, soğuk algınlığı, rinit, allerjik rinit, saman nezlesi, sinüzit, nazal mukoza konjestiyonu, burun tıkanıklıkları, burun

kaşıntıları ve kızarıklıklarıyla burun şişliğinde endikedir.

Gebelerde, etken maddeye aşırı duyarlılığı olanlarda, kronik rinit, kardiyovasküler bozukluklar ve glokomda kontrendikedir. Pediyatrik formlar 2 yaşından küçük çocuklarda, normal formlar 6 yaşından küçük çocuklarda kullanılmamalıdır.

Günlük doz 1-3x2-3 damladır.

Lokal irritasyon, uykusuzluk, baş ağrısı, terleme, çarpıntı, rebound konjestiyon ve titreme gibi yan etkiler görülebilir.

(39)

OKSİME TAZOLİN

Kronik nezle, soğuk algınlığı, sinüzit, saman nezlesi, alerjik veya infeksiyoz durumlarla oluşan burun tıkanıklıklarında endikedir. Burun açıcı özelliği ile burun

operasyonlarından önce kullanılır.

Kulak iltihabı olan hastalarda tıkalı olan östaki borusu girişini açar.

Oksimetazoline karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.

Erişkinler ve 6 yaşından büyük çocuklarda günde 2x1- 2 damladır. Gerekli

görülmedikçe 3 günden fazla kullanılmamalıdır.

Geçici olarak burun mukozasında batma, yanma, kuruluk ve aksırık görülebilir. Nadiren uzun süre kullananlarda etki azaldıktan sonra kronik kızarıklık, şişme ve nezle ile karakterize, reaktif hiperemiye bağlı tıkalı burun hissi duyulabilir. Bazen, hipertansiyon, sinirlilik, bulantı, başdönmesi, başağrısı, uykusuzluk, kalp çarpıntısı veya refleks bradikardi gibi sistemik semptomatik etkilere neden olabilir.

(40)

PRAZOS İN

Yüksek tansiyon, Yüksek tansiyon

Kalp yetmezliği, Ağrılı soğuk parmaklar, Erkeklerde prostat bezi büyümesi

Prazosin ilacına karşı aşırı duyarlılık bir kontrendikasyondur. Buna ek olarak, eğer aşağıdaki durumlardan birine sahipseniz Prazosin

kullanmayın: Aşırı duyarlılık, Gebelik Kalp yetersizliği,

Emzirme,Feokromasitoma, göğüs anjini, karaciğer yetmezliği

Bu ilacı kullanmadan önce, doktorunuzu, güncel olarak kullandığınız ilaçlar, reçetesiz kullandığınız ilaçlar (örneğin, vitaminler, bitkisel takviyeler, vs.), alerjiler, geçmişte var olan hastalıklarınız ve güncel sağlık durumunuz (örneğin, hamilelik, yaklaşan bir ameliyat, vs.) hakkında bilgilendiriniz. Bazı sağlık koşulları sizi, ilacın yan etkilerine karşı daha duyarlı hale getirebilir. Doktorunuz tarafından yönlendirildiğiniz adımları atın ya da ürünün üzerinde yazılanları dikkate alın. Dozaj, sizin durumunuza bağlıdır. Durumunuz devam ederse ya da kötüleşirse, doktorunuza haber verin.

Danışılacak önemli konular aşağıda listelenmiştir.

12 yaşın altındaki çocuklarda kullanmayın

sürücü ve ağır makineyi çalıştırmayın

Bulanık görme, Burun tıkanıklığı ,Terlemek

Uyku hali ya da zayıflık, Nefes, Mide rahatsızlığı veya ağrısı, Hissi veya uyuşukluk karıncalanma, Enerji eksikliği

Depresyon,Kabızlık

(41)
(42)

ATENOLOL

Bir beta-bloker ve bir diüretik olmak üzere iki ajanın

antihipertansif etkisini birleştirir.

Hipertansiyonda endikedir.

Her iki bileşene karşı bilinen aşırı duyarlılık; bradikardi; kardiyojenik şok; hipotansiyon; metabolik asidoz;

ağır periferik arteryel dolaşım bozuklukları; ikinci ve üçüncü derece kalp bloğu; hasta sinüs sendromu; tedavi edilmemiş feokromositoma; kontrol edilmeyen kalp yetmezliğinde

kullanılmamalıdır.

Tedaviye günde 1 defa 50 mg atenolol/12.5 mg klortalidon ile başlanır. Optimal cevap

alınmazsa doz 100 mg atenolol/25 mg klortalidona çıkarılır. Tablet yemeklerden önce, çiğnenmeden alınır.

Tedavi süresi doktor tarafından belirlenir. Özellikle koroner arter hastalığı olanlarda tedavi aniden kesilmemeli, doz yavaş yavaş azaltılmalıdır.

Rapor edilen istenmeyen olgular, genellikle bileşenlerinin farmakolojik etkilerine bağlanabilir. Hiperürisemi, hipokalemi, glukoz tolerans bozukluğu, bradikardi, kalp yetmezliğinin kötüleşmesi, senkopla sonuçlanabilen postüral

hipotansiyon, soğuk ekstremiteler, kalp bloğunun hızlanması, klaudikasyo intermittan, Raynaud fenomeni, konvüzyon, baş dönmesi, baş ağrısı, ruh hali değişiklikleri, kabuslar, psikozlar ve halüsinasyonlar, diğer beta-blokerlerle görülen tipte uyku bozuklukları, ağız kuruluğu , gastrointestinal rahatsızlıklar, bulantı, lökopeni, purpura, trombositopeni, alopesi, göz kuruluğu, psoriazis benzeri deri reaksiyonları, psoriazisin ağırlaşması, cilt döküntüleri, parestezi, geçmişinde astımla ilgili şikayetleri olan hastalarda veya bronşiyal astımı olan hastalarda bronkospazm, görme bozuklukları, yorgunluk; ANA'da (antinükleer antikor) artış gözlemlenmiştir.

(43)

ALPRENOL OL

Romatoid artrit, (juvenil romatizmal artrit dahil) psöriatik artrit, ankilozan spondilit, akut gut artriti, post- travmatik osteoartrit, akut non-spesifik tendosinovit, akut/subakut bursit ve epikondilit, sistemik lupus eritematosus, sistemik dermatomiyosit ve akut romatoid kardit, pemfigus, eritema multiform (Stevens-Johnson sendromu) eksfolyatif dermatit, büllü dermatitis herpetiformis, ağır seyreden psoriasis, seboreik dermatit ve mikozis fungoides, herpes zoster oftalmikus, iritis, iridosiklitis korioretinitis, yaygın posterior uveitis ve koroiditis, optik nevrit, sempatetik oftalmi, ön segment enflamasyonu, alerjik konjonktivit, alerjik korneal marjinal ülser ve keratit, bronşiyal astım, kontakt dermatit, atopik dermatit, serum hastalığı, mevsimsel ya da uzun süreli alerjik rinit, aşırı ilaç duyarlılığı, ürtikeriyel transfüzyon reaksiyonları ve akut non- enfeksiyöz larenks ödemi, semptomatik sarkoidoz, berilliosis, tedavi edilemeyen Löffler sendromu, aspirasyon pnömonisi ve gerekli anti-tüberküloz tedavi ile birlikte fülmine ya da dissemine pulmoner tüberküloz, kazanılmış (otoimmun) hemolitik anemi, erişkinlerdeki sekonder trombositopeni, eritroblastopeni, konjenital hipoplastik anemi, multipl skleroz, ülseratif kolit ve rejyonel enterit, kardiyojenik şok, septik şok, anafilaktik şok, hipovolemik şok, travma, yanıklar, çeşitli etyolojik nedenli geç şoklar.

Uzun süreli tedavilerde; herpes simpleks, kratitis, akut psikoz, latent veya aktif tüberkülozlu hastalarda (buna rağmen bazı akciğer ve menenjit tüberküloz vakalarında anti-tüberküloid ajanlarla beraber uygulanması hayat kurtarıcı olabilir);

relatif olarak, peptik ülser, Cushing sendromu, divertikülit, barsakta yeni oluşmuş anastomoz, osteoporoz, renal yetmezlik, tromboembolik temayüllerde, kronik psikotik reaksiyonlarda, varisella, fungal hastalıklar ve diğer ekzamatöz hastalıklarda kontrendikedir.

İV ve İM kullanılabilir. Başlangıç dozları İV uygulanır; sonraki dozlar , hastanın durumuna göre İV ve İM verilebilir. 48-72 saat sonra tedavi durdurulmalı ya da dozlar giderek azaltılmalıdır.

Çeşitli endikasyonlarda günlük başlangıç dozları;

Şoklar 30 mg/kg (Gerekirse 4-6 saatte bir) Ödemler 80-200 mg.Çok ciddi

enfeksiyonlar 40-80 mg Status astmatikus 80 mg (Gerekirse saatte bir)

Kollajen hastalıklar 40-200 mg Pemfigus 80-200 mg

Anafilaktik reaksiyonlar 80-200 mg Böbrek transplantasyonu 120-200 mg

Miyopati, adale güçsüzlüğü, osteoporoz, patolojik uzun kemik kırılmaları, su ve elektrolit dengesi sodyum ve su retansiyonu, potasyum kaybı, hipokalemik alkaloz hipertansiyon ve duyarlı kişilerde konjestif kalp yetmezliği, peptik ülser, ülser perferasyonu, melena, hematemez, pankreatit, konvülsiyon, vertigo, baş ağrısı, intrakraniyel basınç yükselmesi pupilla ödemi, öfori, insomnia, şahsiyet değişikliği, depresyon gibi çeşitli psişik bozukluklar, menstrual bozukluk, Cushing sendromu, çocuklarda büyüme yavaşlaması latent diabetes mellitus belirtisi ve diabetli hastalarda insülin ya da oral glisemiklere gereksinimin artması, yaraların iyileşmesinde gecikme, derinin incelmesi ve kolayca çatlaması, ekimoz ve peteşi, fasyal eritem, aşırı terleme gelişebilir.

(44)

BETAKSOLOL

Betaksolol, kardiyoselektif (Beta-1 adrenerjik) reseptör blokeridir. İntraoküler basınç azaltıcı etkiye sahiptir. Kronik açık açılı glokomlu hastalar, yüksek intraoküler basınçlı (oküler hipertansif) hastalar, beraberinde solunum yolu hastalığı da bulunan glokomlu veya oküler hipertansiyonlu hastalar, çeşitli ilaçlarla antiglokom tedavi gören glokomlu veya oküler hipertansiyonlu hastaların tedavisinde endikedir.

Betaksolola karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, birinci derece bloktan daha ağır sinüs bradikardisi olan hastalarda, kardiyojenik şok veya belirgin kalp yetmezliği öyküsü bulunan hastalarda kontrendikedir.

Günlük doz hasta göz/gözlere 2 kez 1 damladır. Benzalkonyum klorür içermesi nedeniyle yumuşak lens bulunan gözlere uygulanmamalıdır.

Bazı hastalarda göze damlatılması sırasında kısa süreli rahatsızlık olabilmektedir ve nadiren gözde yaşarma bildirilmiştir. Çok nadir olarak korneal duyarlılıkta azalma, eritem, kaşınma hissi, korneal batma-yanma, keratit, anizokori ve fotofobi; lokal uygulamanın ardından çok nadiren insomnia ve depresif nöroz gibi sistemik yan etkiler bildirilmiştir.

(45)

LABETOLOL

Beta1-selektif beta-blokerdir.

Hipertansiyon (kan basıncını düşürmek, kardiyovasküler ve koroner mortalite ile morbidite riskini azaltmak), angina pektoris, supraventriküler taşikardi dahil olmak üzere kalp ritim bozuklukları, miyokard enfarktüsünün idame tedavisi, palpitasyonlu fonksiyonel kalp hastalıkları, migren proflaksisinde endikedir.

İkinci ya da üçüncü derece

atriyoventriküler blok, kompanse olmayan kalp yetmezliği, klinik olarak belirgin sinüs bradikardisi, hasta sinüs sendromu, kardiyojenik şok, ağır periferik arteriyel dolaşım bozukluğunda kontrendikedir.

Kalp hızı dakikada 45'in altında, P-Q aralığı 0.24 saniyenin üzerinde, sistolik kan basıncı 100 mm Hg'nin altında ve/veya ağır kalp yetmezliği olan akut miyokard enfarktüsü geçirdiğinden kuşkulanılan hastalara metoprolol verilmemelidir.

Bileşimindeki maddelerden herhangi birine ya da diğer beta-blokerlere aşırı duyarlı hastalarda kontrendikedir.

Kalp aritmileri: İlk başta 5 mg’a kadar metoprolol dakikada 1-2 mg hızında i.v.

yoldan uygulanır. Bu uygulama yanıt alınana kadar 5’er dakika aralıkla tekrarlanabilir. Toplam 10-15 mg’lık doz yeterli olmaktadır. Miyokard enfarktüsü:

Miyokard enfarktüsünü düşündüren semptomların ortaya çıkmasından sonra en kısa zamanda i.v. yoldan kullanılmalıdır.

Bu tedavi hastanın hemodinamik durumu göz önüne alınarak ikişer dakika arayla 3 kez 5 mg’lık bolus tarzında enjekte edilir.

Tam i.v. doz olan 15 mg’ı tolere eden hastalarda son ıv enjeksiyondan 15 sonra günde 4 defa 50 mg tablet ile tedavi 48 saat sürdürülmelidir. Daha sonra 100-200 mg tabletler ile idame tedavisine devam edilir.

Macrodex solüsyonuna katılmamalıdır.

Halsizlik. Sık: Bradikardi, postüral bozukluklar (çok ender olarak senkopla birlikte), ekstremitelerde soğuma, palpitasyon, sersemlik, başağrısı, bulantı, karın ağrısı, diyare, konstipasyon, egzersiz sırasında dispne. Seyrek: Kalp yetmezliği belirtilerinde geçici ağırlaşma, birinci derece atriyoventriküler blok, ödem, perikordiyal ağrı, parestezi, kas krampı , kusma, kilo alma, depresyon, konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk ya da uyku artışı, kabus, bronkospazm, deri döküntüsü (psoriasiform ürtiker ve distrofik deri lezyonları tarzında), terleme artışı. Ender: Kalp ileti bozuklukları, aritmi, ağız kuruluğu , karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluklar, sinirlilik, anksiyete, empotans/seksüel disfonksiyon, rinit, görme bozukluğu, gözlerde kuruma ve/veya iritasyon, konjunktivit, saç dökülmesi. Çok ender: Ağır periferik dolaşım bozukluğu olan hastalarda gangren, trombositopeni,

amnezi/hafıza güçlüğü, konfüzyon, halüsinasyon, kulak çınlaması, tat duyusu bozuklukları, fotosensitivite reaksiyonları, psoriasisde ağırlaşma.

(46)

LABETOLOL

Angina pektoris, esansiyel hipertansiyon, feokromasitoma ve variant anginada endikedir.

Glokom, prostat hipertrofisi ve pilorik stenozda kontrendikedir Akol ve santral sinir sistemi depresanları ile birlikte kullanılmaz.

2x100mg/gün dozda başlanır. Eğer 1-2 hafta sonra kan basıncı istenen seviyeye düşmemişse günde 2x1 tablete çıkılabilir.

Çocuklarda ve kesin gerekli görülmedikçe gebeliğin ilk trimesterinde kullanılmaz.

Genizde tıkanıklık, canlı hayaller, ejakülasyon bozuklukları, epigasrik ağrı, baş ağrısı, bulantı, uyuşukluk, yorgunluk ve kramp gibi yan etkiler görülebillr.

Referanslar

Benzer Belgeler

Orta derecede alkol kullanmunm kan basmcı üzerine olan etki- si miltör olmakla beraber orta derecenin üzerinde alkol tüketimi hipertansiyon açısmdan açık bir risk

Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi'nin bu sayısında yer a lan "Türk Halkında Koroner Kalp Hastalığı Sı klığı ­ nın Nedenleri ve Bu B ilgini n Risk Değe rle

Bu te mel düşüncelere dayalı olarak toplumumuz için koroner kalp hastalığı açısından önemli risk faktörle- ri belirlenmeli ve risk faktörl erini ortadan

D iyabetin ülkemizde koroner kalp hastalığının riski- ni arttırdığ ına ilişkin bulgu daha önce TEKHARF çalışması 1990 kesit taramasında sağ lanm ıştı (18).

arasında, 10 km.s-1 koşu hızıyla başlayan, sinyal cihazından gelen bip sesine göre de koşu hızının kademeli olarak arttığı tekrarlı koşulardan oluşan bir

arasında, 10 km.s-1 koşu hızıyla başlayan, sinyal cihazından gelen bip sesine göre de koşu hızının kademeli olarak arttığı tekrarlı koşulardan oluşan bir

Hasta yaşları ile istirahat kalp hızı arasında istatistiksel olarak bir korelasyon saptanmazken ileri yaş ile koroner arter hastalığı risk indeksi arasındaki fark istatistiksel

ORTAOKULU MATEMATİK DERSİ 5. YAZILI SORULARI 1) Aşağıdaki sayıların okunuşunu yazınız.. 7) Aşağıdaki toplama işlemlerini yapınız. Yandaki toplama.