• Sonuç bulunamadı

Hazırlayan Çiğdem Atalay

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hazırlayan Çiğdem Atalay"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANA BİLİM DALI

İSTİSMAR VE İHMALİN ÇOCUK ÜZERİNDE OLUŞTURDUGU OLUMSUZ PSİKOLOJİK SONUÇLAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Çiğdem Atalay

Tez Danışmanı Doç. Dr. Aydın Ankay

Lefkoşa - 2006

(2)

Çiğdem Atalay'a ait "İstismar ve İhmalin Çocuk Üzerinde Oluşturduğu Olumsuz Psikolojik Etkiler" adlı çalışma, jürimiz tarafından Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı'nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Başkana~~ .

Prof. Dr. Orhan Çiftçi

Danışman.y.:}.~

Doç. Dr. Aydın Ankay

ONAY:

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim elemanlarına ait olduğunu onaylarım.

27/09/2006

Doç. Dr. Cem Birol Enstitü Müdürü

(3)

İnsanın bebeklik ve çocukluk dönemindeki yaşantıları gelecekteki yaşamını ve kişiliğinin oluşumunu etkilemektedir.

Çocuklar geleceğimizin yetişkin bireyleri olarak toplumumuzun şekillenmesinde büyük bir önem taşımaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesi oldukça önemlidir.

Çocukların istismar edildiği ve örselendiği bir ortamda sağlıklı bir gelişim göstermesi olasılığı düşüktür.(A TDK, 2001)

Bir eylem, o eylemi gerçekleştirenin niyetine göre değil, çocuk üzerinde yarattığı etkiye göre istismar teşkil eder.

"ÇOCUK" kavramı tarihte toplumun yapılarına, kültürlerine, inançlarına, ekonomilerine göre değişen bir kavramdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre ise "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır".(WHO, 1999) Çocuk doğduğu andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle, özellikle babası ile kurduğu etkileşimden çıkardığı sonuçları özümseyerek kişiliğinin ve ruhsal yapısının temellerini oluşturmaktadır.(WHO, 1999) Toplumların geleceği olan çocuk ve gençlerin her yönden sağlıklı yetiştirilmeleri, kişilik gelişimleri için de çok önemlidir.

Çocuk ana babaya yalnızca bakım ve beslenme açısından değil aynı zamanda ilgi ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında kurduğu temellerle davranışlarını, sosyal ilişkilerini ve topluma uyumunu düzenler. Nesillerin iyi yetişmesi, ana ve babaların tutumlarına bağlıdır ve onların eseridir. Bu nedenle ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar, çocuğun yetiştiği ortam, çevresindeki diğer yetişkinlerin davranışları çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi açısından önemlidir.

(4)

Çocuk istismarı, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren sosyal bir sorundur. Çocuk istismarında temel faktör insan eyleminden kaynaklanan bir olaya bağlı meydana gelmesi gerektiğidir. Çocuğa zarar veren deprem, sel gibi afetler ya da hastalıklar o yüzden kapsam dışındadır.

İstismardan olumsuz yönde etkilenen çocuklarda ne gibi psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğinin ortaya konulması ve bu gibi durumlarda ne yapılabileceğinin bilinmesi, aileler için oldukça önemli bir konudur. Bu konuda okullarda öğrencilerin sorunlarına eğilecek, en azından böyle bir durumla karşılaşıldığında çocuğun ruh sağlığının korunabilmesi için çocuğa, psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerin gerekli ilgiyi göstermeleri, ailelerin ise nasıl davranmaları gerektiğini bilmesi önemlidir.

Bu araştırma, çocukların istismar ve ihmal olayından hangi şekilde etkilendiğini, yaşadıkları bu olumsuzlukların çocukların psikolojilerinde ne gibi hasarlar oluşturduğunu ortaya koymak ve bu gibi durumlarda ne gibi yaklaşımlar kullanılarak olumsuz etkilerin en hafif şekilde atlatılabileceğini aktarmak amacı ile oluşturulmuştur.

Çalışmamın her aşamasında akademik yardımlarını esirgemeyen çok değerli danışmanım Sayın Doç. Dr. Aydın Ankay'a sonsuz teşekkürler.

Sevgileri, ilgileri ve destekleri ile heran yanımda olan, sevgili aileme sonsuz teşekkürler.

Benim için çok önemli bir yere sahip olan, sevgili Koray Koraç'a ilgi ve desteği için sonsuz teşekkürler.

Çiğdem Atalay

(5)

The early childhood life experience of a person affect his future life and the formation of his personality.

Children, as future grown members, have a great role in shaping our society. Due to this reason it is very important, that children grow up in a healthy environment where they are exploited and presssured.

An action might be called as exploitation, not according to the intention of the person doing the action but according to the effect it shows on the child.

In the history the term "Child"had different meaning depending on the culture, believes, economics and the forms of thesocieties. According to the Agreement of Children Rights ''with the exception of being accepted as adult with the local laws, every human under 18 is a child''. During his period of growing, from a very early age, the child creates the foundations of his personality and soul by absorbing the outcomes he gathers from the interactions he makes with his family and especially with his father. It is very crucial and important that children and youngsters who are the future of the society to grow up in a healthy surrounding.

The childis not only in need of care and nourishment but is also in need of interest and love from his parents. The child shapes his attitudes, social relations and his harmony with the society depending on the basis of a loving and peaceful family atmosphere. Better generations are and can only be the work of the parents and it is dependent on the conductof the father and mother.

For this reason, the attitude and the treatment of the parents, the child's surrounding, the attitudes of the other adults around are considerably important for the child's healthy development.

(6)

Child abuse is a social illness which concerns all the parts of the society. To talk about child abuse, there must be an action from a person in the basis of the abuse. So in this respect, earthquakes, floods and other diseases are excluded from this issue.

It is an important issue for the families to know what to do in a case where the child is abused so putting forward the psychological uneasiness that may occur with abused children is e need of our day. There must be psychological support at schools which deals with the problems of the students, and the necessery care must be supplied to the children by a psychological counselor and an advising teacher. Additionally it is necessary that families have a clear idea how to deal with the problems of such abused children.

This research aims at clarifying in what ways children are influenced by the events of abuse, and showing what kind of psychological damage do they get from these negative events. The research is also formed with the aim of quoting what kind of approaches can be used in order to overcome these problems with a minimum damage,

I am very thankful to my very dear advisor Assist. Dr. Aydın Ankay for his valuable academic support during my research.

Endless thanks to my loved family, who were always besides me with their care and support.

Lastly my best regards and thanks to Koray Koraç, who is really valuable for me, for his support and affinity.

Çiğdem Atalay

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

JÜRİ LİSTESİ. i

ÖNSÖZ ii

ABSTRACT .iv

BÖLÜM I

GİRİŞ !

ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ.. 3

SAYIL TILAR 4

SINIRLILIKLAR 4

TANIMLAR 5

BÖLÜM II

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 6

2.1. Çocuk İhmal ve İstismarının Tanımı 6

2.2. İstismarın Çocuk Üzerinde Oluşturduğu Olumsuz Etkiler Nelerdir? 23 2.3. Cinsel İstismara maruz kalan çocuklarda görülebilen bulgular nelerdir? 33

(8)

2.4. Duygusal İstismar ve İhmale maruz kalan çocuklarda görülebilen bulgular

nelerdir? 41

2.5. Fiziksel İstismar ve İhmale maruz kalan çocuklarda görülebilen bulgular

nelerdir? 43

2.6. İstismarın Çocuklar Üzerinde oluşturduğu Psikolojik Sonuçlar nelerdir? .46

2.7. Çocuğa karşı Şiddet Uygulayan Kimlerdir? .48

2.8. Çocukların Ticari olarak Cinsel Sömürüsü Hangi Faktörlere bağlıdır? .48

2.9. Çocukları Cinsel Açıdan Kimler Sömürüyor? 55

2.10.Ticari açıdan Cinsel Sömürünün Çocuklar Üzerindeki Etkileri 57 2.11.Çocukların Cinsel İstismarı Konusunda Kimler Ne Yapabilir? 58 2.12.Çocuklar arasındaki Duygusal ve Fiziksel İstismar 61 2.13.Çocuk İstismarı Yakalarına Yaklaşım Nasıl olmalıdır? 71 2.14.Çocuk İstismarını önlemek için neler yapılabilir? 73

2.15.Çocuk ve Gençlik Merkezi Kuruluş Amacı.. 78

2.16.Çocuk İstismarı ile ilgili Yurtdışın'da, KKTC'de ve Türkiye'de Yapılan

Araştırmalar 92

BÖLÜM III

SONUÇ VE ÖNERİLER

101

KAYNAKÇA

106

(9)

Bu bölümde, araştırmanın konusunu oluşturan problem durumu, araştırmanın amacı, önemi belirtilmiş; sayıltıları ve sınırlılıkları açıklanmış, araştırmada geçen terimler tanımlanın ıştır.

GİRİŞ

Çocuğun ihmal ve istismarı , çocuğun duygusal yaşantısını ve kişiliğini doğrudan etkilemekte, çocuğun ilerideki yaşantısında sağlıksız bir kişilik geliştirmesine neden olabilmektedir. Çocuğun sağlığını, fizik ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan hareket ya da davranışlara "Çocuk İstismarı" denmektedir(Hacettepe Tıp Dergisi, 2004).

Romalı babanın çocuğunu dilediği gibi alıp satttığı, kimseye hesap vermeden öldürebildiği günler geride kaldı. Ana babaya boyun eğmemenin cezasının taşlanarak ölmek olduğu ilk çağlarda da yaşamıyoruz.

Ne yazıktır ki çocuk sömürüsü ortadan kalkmadığı gibi çocukların kabaca ezilmesi, kırıma uğraması sürüp gitmektedir. Ana baba dayağından sakat kalan, ölen, sürekli işkence gören, cinsel tacize uğrayan, acımasızca tecavüze uğrayan çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır(Hacettepe Tıp Dergisi, 2004).

Eski toplumlar çocuklarını ezerek, sömürerek, acımadan çalıştırarak, kırbaçlayarak yetiştirirlerdi. Bu dönemlerde çocuğun ancak babanın işine yaradığı

(10)

ölçüde değeri vardı. Babalar işlerine yaramadığını düşündüğü çocuklarını öldürmekten çekinmezlerdi(Yörükoğlu, 2000).

Her yıl binlerce çocuğun ebeveynleri ya da yakın akrabaları tarafından istismar edildiği tahmin edilmektedir. Bu çocukların arasında ciddi şekilde yaralananlar ve hatta yaşamını yitirenler olduğu da bilinmektedir. Fiziksel istismarın yol açtığı duygusal travmanın, fiziksel yaralar kadar çabuk iyileşmediği de bilinmektedir. Duygusal zararın etkisi genellikle ergenlikte ya da daha sonra fiziksel olarak istismar edilen pek çok çocuğun istismar eden bir ebeveyn olduğunda ortaya çıkmaktadır(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

Son otuz yılda, çocuk istismarı konusu gerek tıbbi gerekse toplumsal açıdan giderek önem kazanmaktadır. Çocuk ölümlerinin ve hastalıklarının bir nedeni olarak, kurbanları açısından son derecede yıkıcı sonuçlarıyla ve hatta sonraki nesiller için bile kalıcı izler bırakan özellikleriyle çocuk istismarı önemli bir sosyal sorundur. Bu konunun yeterince bildirilmemesi, tanı konulmasındaki güçlükler, inkar edilmesi ve gizli kalması ise önemini daha da arttırmaktadır.Çocuklarını istismar eden anne ve babaların kendine güvenmeyen, ana-baba olmayı kabullenememiş, kendi çocukluklarında benzer bir durumla karşılaşmış kişiler oldukları saptanmıştır(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

Öte yandan çocuk gelişimi ve eğitimi konularında gerçek dışı bilgilere ve beklentilere sahip, kendi dürtülerini kolaylıkla denetim altına alamayan , karşılanmamış bağımlılık gereksinimleri olan ve alışkanlık yapıcı madde bağımlısı kişilerin de çocuk istismarına yatkın oldukları gözlenmiştir. İzolasyon ( tek başına kalma, yalnız bırakılma), baskı ve zorlanmalar ve şiddetin kuşaktan kuşağa geçen bir değer yargısı olarak toplum tarafından benimsenmiş olması da çocuk istismarının nedenleri arasında sayılmaktadır (Bilir Ş., Arı M., Dönmez N., Güneysu S., 1991: 17/22/29/41 ).

(11)

ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ

Toplumun temel taşlarından biri olan aile içerisinde yine toplumun gelecekteki yetişkinleri olacak olan çocuklar yetişmekte ve bu çocukların sağlıklı bir şekilde yetişiyor olması, hem toplum, hem de bireylerin kendileri için oldukça büyük önem taşımaktadır.

İstismar çoğunlukla anne-babanın yaşam stresi ile ilgilidir. Ailede yaşanan ekonomik ve sosyal stres çocuğun istismara uğramasına neden olabilmektedir.

Çocuk istismarında çocuğun kişilik yapısı ve bireysel özellikleride önem taşımaktadır (Hacettepe Tıp Dergisi, 2004).

İstismar sonucunda çocukta kendine zarar verici hareketlerde bulunmasına yol açan suçluluk ve düşük benlik duygusu, fobiler, kabuslar, psikosomatik bozukluklar, depresyon gibi derin ve kalıcı psikolojik yaralar ortaya çıkmaktadır(Hacettepe Tıp Dergisi, 2004).

İstismarın çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerin yadsınamaz bir gerçek olduğu ortadadır. Bu sebepten dolayı istismarın en aza indirilmesi ya da önlenebilmesi için öncelikle aileler, çocuklar ve toplum bu hassas konuda bilinçlendirilmelidir.

Bu konunun ciddiyeti ve önemi anlatılmalıdır.

Bu araştırmanın amacı, istismarın ve ihmalin çocuklar üzerindeki psikolojik etkisini genel bir çerçeve içerisinde ele alarak, gerek yabancı ülkelerde, gerekse kendi ülkemizde yapılmış olan araştırmalarla istismara ve ihmale uğramış çocukların bu

(12)

durumdan ne şekilde etkilendiklerini ortaya koymak ve bu durumu yaşamış olan çocuklara ne şekilde yardımcı olunabileceğine dair yeni bilgileri literatüre sunmaktır.

SAYILTILAR

Bu araşırma yurtdışında, Türkiyede ve KKTC' de istismarın ve ihmalin çocukta oluşturduğu olumsuz psikolojik etkiler konulu literatürün ve konu ile ilgili araştırmaların biraraya getirilmesinden oluşmakta ve araştırmada kullanılan kaynakların doğru olduğu kabul edilmiştir.

SINIRLILIKLAR

Bu araştırma betimsel bir araştırma olup, yararlanılan kaynaklarla sınırlıdır.

TANIMLAR

Çocuk: Çocuklar, canlılar içinde en yoğun bakımla, en uzun sürede olgunlaşan varlıklardır. Uzun yıllar korunup desteklenmesi ve yönlendirilmesi gerekir(Atilla, 1989).

Aile : Toplumu oluşturan en küçük birim. Birbirleri ile biyolojik, psikolojik, sosyal ilişkileri olan, duygusal iletişim içinde olan bir grup(http:\\aile­

hekimliği.uludağ.edu.tr/ders4.html).

(13)

Çocuk istismarı:

Çocuğun ruhsal ve bedensel bütünlüğünü bozucu davranışların tümü çocuk istismarı olarak tanımlanmaktadır(WHO, 1985).

Fiziksel istismar:

Çocuğun canının yakılması, hırpalanması, incitilmesi, dövülmesi, kesici delici aletler veya ateşli silahlar kullanılması ve bunların sonucunda yaralanması , sakat bırakılması veya öldürülmesidir(WHO, 1985).

Duygusal istismar:

Tehdit, bağırma eylemleri, çocuğa karşı sevgi yokluğu olduğunun gösterilmesi gibi çocuğun duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek tüm davranışlardır(Rutter ve ark.,1994).

Cinsel istismar:

Bir yetişkinin cinsel duygu ve isteklerini doyurmak üzere çocuğu bir araç olarak kullanma girişiminde bulunması veya kullanmasıdır(Rutter ve ark., 1994).

Çocuk ihmali:

Ana ve babaların çocukların bakım, beslenme, barınma, ısınma,

giyinme, sağlık ve eğitim ile ilgili gereksinimlerini karşılama gibi temel yaşamsal

ihtiyaçlarını karşılamamaları veya bu konularda hatalı tutum sergilemeleridir

(Ammerman, Hersen, 1990).

(14)

BÖLÜM II

KURAMSAL BİLGİLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI

2.1. Çocuk İhmal ve İstismarının Tanımı

Bir eylem, o eylemi gerçekleştirenin niyetine göre değil, çocuk üzerinde yarattığı etkiye göre istismar teşkil eder.

"ÇOCUK" kavramı tarihte toplumun yapılarına, kültürlerine, inançlarına, ekonomilerine göre değişen bir kavramdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre ise "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır' .Çocuk haklarına dair ilk sözleşme 26-09-1924'de Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda kabul edilmiştir.Günümüzde geçerli olan Çocuk Hakları Bildirgesi 1959 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilip 20-11-1989 yılında gözden geçirilmiş ve yeniden düzenlenmiştir. Ülkemiz de 14-09-1990 yılında bu antlaşmayı imzalamıştır(WHO, 1999).

Çocuk doğduğu andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle özellikle babası ile kurduğu etkileşimden çıkardığı sonuçları özümseyerek kişiliğinin ve ruhsal yapısının temellerini oluşturmaktadır. Toplumların geleceği olan çocuk ve gençlerin her yönden sağlıklı yetiştirilmeleri, kişilik gelişimleri için de çok önemlidir(WHO, 1999).

(15)

ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında kurduğu temellerle davranışlarını, sosyal ilişkilerini ve topluma uyumunu düzenler.

Nesillerin iyi yetişmesi, ana ve babaların tutumlarına bağlıdır ve onların eseridir. Bu nedenle ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar, çocuğun yetiştiği ortam, çevresindeki diğer yetişkinlerin davranışları çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi açısından önemlidir(Dirik,Musa. 2003).

Ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutumlardan birisi hoşgörüdür.

Çocuk merkezli bu tutumda, ailenin merkezi çocuk olmuştur. Çocuğun hiçbir sorumluluğu yoktur, ilgi içinde boğulmuştur. Çocuk herhangi bir neden yokken hediyeler verilerek ödüllendirilir. Bir diğeri ise ilgisiz tutumdur. Çocuklarına karşı çok az ilgi gösteren ailelerin tutumudur.

Bazı anne babalar, genelde çocukları tarafından rahatsız edilmek istemezler. Çocukların davranışlarında her hangi bir kısıtlama yoktur. Katı, baskıcı tutumda ise aile çocuğa aşırı baskı uygular, çocuk itiraz edince cezalandırılacağını bilir. Bu tip ana babalar çocukların çabuk büyüyüp olgunlaşmasını isterler. Diğer bir ana baba tutumu da reddeden ana baba tutumudur. Ana baba çocuğa karşı düşmanca bir tavır içindedir. Sık sık çocuğu cezalandırır.Çocuklarının uslanmaz bir yaramaz olduğunu düşünür. Koruyucu ana babalar ise çocuğu her konuda korumak isterler, çocuğun yapabileceği şeyleri bile kendileri yaparak, onlara fırsat vermezler(Ammerman, 1990).

Destekleyici ana babalar ise çocuklarına karşı pozitif tutum sergilerler.

Çocuklarını gerektiği zaman desteklerler, çocuklarına bağlı olmakla birlikte onun kölesi olmayan kişilerdir.

(16)

Ana babaların çocuklarına karşı tutumları, kendi kişilik özelliklerinden, içinde yetiştikleri sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik koşullardan, eğitim düzeyinden, çocuklarına ait özelliklerden ve içinde bulundukları toplumun geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerinden etkilenmektedir(Ammerman, 1990).

Çocuğun ihmal ve istismarı ise, çocuğun duygusal yaşantısını ve kişiliğini direkt olarak etkilemekte, çocuğun ilerideki yaşantısında sağlıksız bir kişilik geliştirmesine neden olabilmektedir.

Çocuğun sağlığını, fizik ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan hareket ya da davranışlara "Çocuk İstismarı" denmektedir. Çocuğun sağlığı, fiziksel veya psikolojik gelişimi için gerekli ihtiyaçların karşılanmaması ise "Çocuk İhmali" olarak tanımlanmaktadır(Cılga,İbrahim. 1999).

Çocuk ihmal ve istismarı kapsamlı bir olgu olmasına karşın çocuğa yönelik istismar kapsamında fiziksel istismar ön plana çıkmaktadır. Aral (1997) yaptığı çalışmada çocukların %

65.72'sinin anne ya da babası tarafından fiziksel istismara uğradıklarını

belirlemiştir. Çocuk ihmali genelde ailenin, ilgili kurumların ya da devletin çocuğa karşı

en temel sorumluluklarını yerine getirmemesi şeklinde tanımlanabilir. Bir bütün olarak

toplum, kurumlar ve bireyler tarafından geliştirilen ihmal davranışı, çocukların eşit hak

ve özgürlüklerinden yoksun bırakılması sonucunda onların en üst düzeyde gelişimlerini

engelleyici davranışlar olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuğun bakımının ve

gereksinimlerinin yeterince karşılanmaması, gerekli tıbbi müdahalelerin yapılmaması,

anne baba olarak çocuğa karşı danışmanlık görevinin yeterince yerine getirilmemesi ve

çocuğun tek başına bırakılması ihmal davranışına örnek olarak verilebilir(Rutter ve ark,

1994).

(17)

Aktif bir olgu olarak nitelendirilen istismar ise anne, baba ya da bakıcının çocuğa zarar vermesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Çocuk istismarı istem dahilinde fiziksel zarar verme, çocuğun kötü beslenmesine yol açma, cinsel istismar, çıkar için kullanma, bundan da öte çocuğun normal fiziksel ve zihinsel gelişimini kısıtlayıcı her türlü faaliyette bulunmayı içermektedir(Rutter ve ark, 1994).

İhmal ve istismarı birbirinden ayıran en temel nokta istismarın aktif, ihmalin ise pasif bir olgu olmasıdır. Çocuk ihmal ve istismarı, çocuğun normal fiziksel ve zihinsel gelişimini kısıtlayıcı olan fiziksel, duygusal ve cinsel ihmal ve istismarı içermektedir.

Ancak bunları birbirinden ayırmak oldukça zordur(Dirik,Musa. 2003).

Yakın kişilerin çocuğun gelişimine sürekli zarar veren hareketleri sonucu çocuğa sosyal olarak mevcut kaynakların sağlanmaması, bunlardan yoksun bırakılması fiziksel ihmal olarak tanımlanabilir. İstismar türleri içinde tanımlanması ve belirlenmesi en kolay olan fiziksel istismar ise çocuğun kaza dışı hasar görmesi ya da fiziksel olarak cezalandırılması olarak tanımlanabilir.

Çocukların cinsel sömürüye karşı korunmaması ve ilgisiz kalınması, cinsel gelişime gereken önemin verilmemesi cinsel ihmal olarak ifade edilmektedir. Cinsel istismar, cinsel doyum için çocuğu kullanmak ya da bir başkasının çocuğu bu amaçla kullanmasına izin vermektir. Bir yetişkinin cinsel haz duymak amacıyla çocuğun cinsel organlarını okşaması, tecavüz etmesi, teşhircilik yapması, çocuğu pornografi aracı olarak kullanması şeklinde tanımlanabilen cinsel istismar, cinsel doyumu çocuklarla ilişkide arayan cinsel açıdan yetersiz kişilerce başvurulan bir suç çeşidi sayılmaktadır. Toplumca kabul edilmeyen ve duygusal açıdan en yoğun yaşanan cinsel istismar türünün, aile içinde ya da çocukla kan bağı olan kişiler arasında olduğu da bilinen bir gerçektir. Ancak bu tür

(18)

vakaların belirlenmesi oldukça güçtür. Yapılan araştırmalar cinsel tacizin en çok üç-beş yaşlar arasında yaygın olduğunu ortaya koymuştur(Dirik,Musa. 2003).

Çocuğun sevilmemesi, ihtiyacı olan duygusal ilgi ve yakınlığın ona gösterilmemesi duygusal ihmal olarak kabul edilmektedir(Bayhan, 1998).

Duygusal istismar ise tek başına görülebildiği gibi fiziksel ve cinsel istismarla birlikte de görülmektedir. Ebeveynlerin ya da çevredeki diğer yetişkinlerin çocuğun yeteneklerinin üzerinde istek ve beklentiler içinde olmaları ve saldırganca davranmaları anlamına gelen duygusal istismarın izleri yaşam boyunca kendini gösterebilmektedir.

Anne-babası tarafından sürekli eleştirilen, aşağılanan, sevgi ve ilgi ihtiyacı yeterince karşılanamayan çocuklar, pasif kişilik özelliklerine sahip, kendine güveni olmayan ve antisosyal davranışlar gösteren kişiler olarak tanımlanmaktadır. Bunların yanı sıra duygusal istismar, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu çocuklarda normal zihinsel kapasite olmasına rağmen, öğrenme güçlüğü ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlar görülmektedir. Dolayısıyla duygusal istismar çocuğun hem kişiliği hem de başarısını olumsuz yönde etkilemektedir(Bayhan, 1998).

Çocuk ihmal ve istismarı ailenin yaşam stresiyle ilgili olup ailedeki ekonomik ve sosyal stresler, ihmal ve istismara yol açabilir. Çocuğun ihmal ve istismar edilmesine neden olan faktörleri iç ve dış stres faktörleri olarak gruplamak mümkündür. Dış stres faktörleri; bazı ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel özellikler ailede sıkıntı yaratarak çocuğun ihmal ve istismarına yol açabilir. Ekonomik yetersizlik aile için en önemli stres kaynaklarından biri olup yoksulluk, işsizlik, borçlanma şeklinde kendini gösterebilir.

Aynı zamanda iyi beslenememe, yetersiz ev koşulları, sağlıksızlık gibi sorunları da beraberinde getirebilir. İç stres faktörleri ise anne-babanın kişilik yapısı, çocuğun özellikleri ve çevreye bağlı olarak çocuktan gereğinden fazla istekte bulunulması şeklinde gruplandırılabilir(Aral,Neriman. 1997).

(19)

boşanma veya ayrı bir yerde çalışma nedeniyle parçalanmış aileler, çocuk istismarında önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır. Anne-baba tarafından ihmal ve istismar edilme, anne-baba arasındaki şiddete tanık olma, parçalanmış aileden gelme veya çeşitli aile sorunlarının çocukta yarattığı duygular çocuğun yaşam biçimini ve ilişkilerini önemli ölçüde etkileyerek çocuğun bunları öğrenerek taklit etmesine, dolayısıyla istismarcı bir kişilik kazanmasına neden olabilir(Aral,Neriman. 1997).

Çocukların bedensel, zihinsel ya da ruhsal sağlıklarına zarar veren, gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlar çocukları 5 şekilde örseleyebilmektedir(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

1- Fiziksel: Bir erişkinin itaati sağlama, cezalandırma ya da öfke boşaltma amacı ile elle ve/veya aletle çocuğun vücudunun herhangi bir yerine iz bırakacak şekilde şiddet uygulayarak çocuğa bir zarar verilmesidir. Bu dövülme, yanma, ısırılma vb. yollarla olabilir. Sadece dayak değil, çocuğu yaralayan, vücudunda iz bırakan, kaza dışındaki her türlü eylem "Fiziksel İstismardır"(Çocuk ve Gençlik RuhSağlığı Dergisi, 1994).

2- Cinsel: Çocuğun kendisinden en az 4 yaş büyük bir kişi tarafından cinsel haz amacı ile zorla ya da ikna edilerek cinsel etkileşime maruz bırakılmasıdır. Çocuğun rızası olsun olmasın ırzına geçilmesi, cinsel organlarının ellenmesi, müstehcen sözlere maruz bırakılması, yetişkinin cinsel organlarını okşamaya yöneltilmesi veya zorlanması, çocuğun pornografide ya da· fuhuşta kullanılması, çocuğa pornografik materyal izlettirilmesi, teşhircilik vb. gibi davranışlara maruz bırakılması "Cinsel İstismardır"(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

(20)

3- Duygusal: Çocuğun

içgörüsünü

ya da duygusal bütünlüğünü bozan her türlü eylem ya da eylemsizliktir. Reddetme, yalnız bırakma, aşırı koruma, aşırı hoşgörü, baskı, sevgiden ve uyarandan yoksun bırakma, sürekli eleştiri, aşağılama, tehdit, korkutma, yıldırma, suça yöneltme, suçlama, yok sayma, çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun olmayan beklentiler içinde olma, çocuğu aile içi uyuşmazlıklarda taraf tutmaya zorlama, aile içi şiddete tanık etme vb. davranışlar "Duygusal İstismardır"(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

4- Ekonomik: Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak çalışması veya çalıştırilması "Ekonomik İstismardır"(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

5- Çocuk İhmali: Çocuğun beslenme, barınma, giyim, hijyen, oyun, eğitim, güvenlik ve sağlık hizmetini sağlama görevinin reddedilmesi ya da yerine getirilmemesidir. Fiziksel ya da duygusal sağlığa bilinçli ve isteyerek zarar verildiği taktirde "AKTİF" (buluntu bebeklerde olduğu gibi); bilgisizlik, olanaksızlık, umursamazlık gibi nedenlerle oluşursa

"PASİF" çocuk ihmalinden söz edilir(Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 1994).

Fiziksel İstismar:

Şiddet olgusu günümüz toplumlarının temel sorun alanlarından birisini oluşturmaktadır. Yine buna paralel olarak şiddet sosyal bilimcilerin ve ruhbilimcilerin de temel araştırma konularından biri haline gelmiştir. Ancak yapılan tüm çalışmalara rağmen henüz şiddet olgusu üzerinde ortak bir tanımlamaya varılamamıştır. Kimi zaman şiddet olgusundan belli amaçları gerçekleştirmek amacı ile yararlanılırken, kimi zaman de toplumsal yapı içerisinden bu olgu sökülüp atılmaya çalışılmıştır(www.unfpa.org).

(21)

Şiddet; bir kişiye güç ya da baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak ya da yaptırmak, şiddet uygulama eylemi ise zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ya da işkence, vurma, yaralama olarak tanımlanabilir. Dar anlamıyla ele alındığında şiddet, insanın bedensel bütünlüğüne karşı dışarıdan yöneltilen sert ve acı verici bir edim olarak tanımlanır. İnsanın kendine yönelik yıkıcılığını temsil eden intihar (özkıyım) da bu grupta değerlendirilmektedir(www.unfpa.org).

Ancak tüm ülkelerde baskın bir eğilim ve davranış olan savaş, şiddet ve kötü muamele, dünyada milyonlarca çocuğu bir "Şiddet Kültürü" ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bugün dünyanın her yerinde çocuklar; okulda, evde, sokakta, bakım kurumlarında ya da toplumun farklı kesimlerinde şiddetin çeşitli şekilleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Şiddet; fiziksel, duygusal, cinsel ya da ekonomik yönleri ile toplumun hemen her kesiminde çocukların karşısına çıkmakta ve çocukları, bazen şiddetin tanığı, bazen de şiddetin mağduru ya da şiddeti uygulayan kişiler olarak karşımıza çıkarmaktadır. Yapılan araştırmalar ortaya koymuştur ki, şiddet kültürü ile yetişen çocuklar ileride bu şiddeti uygulayan kişiler olarak karşımıza çıkmakta başka bir deyişle

" ... şiddetin normalleşmesi sonucu, iletişim aracı veya çatışma çözümüne cevap olarak bu davranış modelini benimsemektedir"(www.unfpa.org).

Çocuğa yönelik şiddet, günümüzde en yaygın olan ve meşru görülen şiddet biçimidir. Çocuğa karşı şiddetin yıkıcı etkileri yüzeysel yaralamalardan sürekli fiziksel, bilişsel ve duygusal bozukluğa ve hatta ölümlere yol açabilmektedir. Kinard'a göre çocuklar, olumsuz olayların sonuçlarının kendi kontrolleri dışında olduğu inancını taşırlar. Sosyal roller karmaşıklaştıkça bu rollere daha zor adapte olurlar, daha az anlayış geliştirirler. Duygusal olarak ise, şiddete maruz kalan çocukların çevrelerine daha az güven duydukları ve özellikle başarısız sonuçlar söz konusuysa daha gerçekçi oldukları görülmektedir. Ayrıca saldırıya maruz kalan çocukların büyük ölçüde kendilerine zarar

(22)

verici davranış eğilimleri göstermektedir. Bu çerçevede modern toplumların üzerinde durması gereken şey, motive edici unsurların kontrol altına alınmaması durumunda, kendileri için şiddetin daima potansiyel bir tehdit unsuru olacağıdır. Çocuğa karşı şiddeti açıklamak için bir takım temel yaklaşımlar geliştirilmişse de bu yaklaşımların hiç birisi tek başına çocuğa yönelik şiddetin nedenlerini açıklayamamaktadır. Ancak çocuğuna karşı fiziksel şiddet kullanan anne - babanın, çocukluğunda aynı davranışla karşılaştığı görülmektedir. Ayrıca çalışmalar şiddet eğiliminin nesiller boyunca değişmeden devam ettiğini göstermektedir( www .aile.org.tr).

Çocuğu İstismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derneği (ÇİKORED)'in yaptığı bazı araştırma sonuçlarına göre;

· Çocuğa karşı şiddetin yaşandığı ailelerde karı - koca çatışması, tatminsiz evlilik gibi özellikler bulunmuş ve aile içinde genellikle sözlü denebilecek bir şiddetin yaşandığı görülmüştür(www.aile.org.tr).

· Ebeveynlerden birinin üvey olması durumunda çocuğun şiddetle karşılaşma olasılığı fazladır(www.aile.org.tr).

· Çocuk bakımı ve karar alma konusunda eşit dağılımın yaşanmadığı ailelerde çocuğa karşı şiddet oranı yüksektir(www.aile.org.tr).

· Ayrıca, büyük ölçüde ailenin yaşadığı sıkıntılar ve ani değişmelerle çocuğa karşı şiddet arasında bir ilişki kurulmaktadır(www.aile.org.tr).

· Sağlık, ekonomik ve sosyal olanakların elde edilebilirliği ile şiddet arasındaki ilişkiye göre ise, şiddetin yaşandığı ailelerin daha az oranda toplumsal organizasyonlara katıldığı görülmüştür(www.aile.org.tr).

(23)

etme yerine fiziksel cezalandırma yöntemlerinin sıklıkla kullanıldığını göstermektedir"

(www.aile.org.tr).

Cinsel İstismar ve Ensest:

Cinsel tacizin tanımı konusunda tartışmalar sürmektedir, ancak çok özetle daha yaşlı ya da otorite konumundaki, ya da güvenilen birisinin gerçekleştirmesi ve bundan doyum sağlaması ile karakterizedir. Cinsel taciz direkt ya da in direkt olabilir. Çocuk cinsel tacizi bir çok kişi tarafından yapılabilir; anne, baba, üvey anne, üvey baba, kardeş, akraba, öğretmen, komşu veya herhangi bir yabancı kişi. Bir çocuk cinsel tacize uğradığında çocukta çoğu zaman rahatsız edici duygular, düşünceler veya davranışlar gelişebilir. Hiç bir çocuk cinsel tacizle başa çıkabilmek üzere psikolojik açıdan hazır olamaz. İki üç yaşındaki çocuk bile, her ne kadar böyle bir olayın yanlış olduğunu bilmese bile, ilerideki yaşlarında yaşadığı bu olaydan dolayı olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Beş yaş ve beş yaşın üstündeki çocuklarda, taciz uygulayan kişiyi tanıyorlarsa bir karmaşa yaşamaları normaldir; bu tarz cinselliğin yanlış olduğunu bilmelerine rağmen, cinsel tacizi uygulayan kişiye olan sevgi ve bağımlılıklarından dolayı cinsel tacizi kimseye anlatmazlar(Kars,Özcan. 1996).

Çocuk cinsellikten kaçmaya çalıştığında, tacizci genelde çocuğu ya şiddet ya da artık onu sevmeyeceği gibi yaklaşımla tehdit eder. Tacizci aile içinden birisi ise çocuk diğer aile fertlerinin kızacağını, onunla utanç duyacağını düşünür ve hatta bu olayın duyulması durumda ailenin parçalanacağını bile düşünür. Bu tarz düşünceler ve duygular da çocuğun cinsel tacize katlanmasına neden olur.

(24)

Cinsel tacize uğrayan çocuklarda genelde bazı ortak karakteristikler oluşur;

özsaygıları düşük, hiç bir işe yaramama duygusu, seks konusunda tuhaf düşüncelerin oluşması, içine kapanık ve yetişkin insanlara fazla güvenmemek gibi. Hatta bazı çocuklarda intihara teşebbüs bile olabilir. Cinsel tacizi uğrayan bazı çocukların yeni ilişkilerini cinsellik üzerine kurdukları görülmektedir. Bu tarz çocuklar, yetişkin olduklarında genelde ya çocuklara cinsel taciz uyguluyorlar ya da para kazanmak için cinselliklerini kullanmaktadır. Çoğu zaman cinsel tacizin fiziksel belirtileri yoktur.Ancak bazı durumlarda doktorlar tarafından muayenede bir takım belirtiler bulunabilir.

(Kars,Özcan. 1996)

Aile İçi Cinsel İstismar "Ensest":

Kelimenin Latince aslı incestus olup sıfat olarak pis, kirlenmiş, temiz olmayan anlamına gelmektedir.ayrıca tanrılar karşısında da ahlaksız, uygunsuz, iffetsiz, suçlu karşılığında da kullanılmaktadır. İsim olarak ta kirlilik, iffetsizlik, uygunsuzluk demektir.

Dilimizde karşılığı olmayan bu kelime Arapça'da fücurla karşılanmaktadır. Osmanlı - Türkçe sözlüğünde fücur; günah, zina olarak karşılık bulmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise; günahın her çeşidi olarak ifade edilmektedir(www.kazate.com).

Bu gün bu terim toplumumuzda "evlenmeleri, ahlakça ve hukukça, dince yasaklanmış (nikah düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları" anlamında kullanılmaktadır.

Ensest binlerce yıldan bu yana bazı istisnalar hariç bir tabu olarak görülmüştür.

Tarihsel açıdan bakıldığında Peru, Mısır ve Japonya'da kraliyet ailesinin saflığını korumak için bu yolun meşru olarak kullanıldığı görülmektedir. Sofokles'in Kral Oidipus

(25)

ve Oidipus'un bu gerçeği öğrendikten sonra gözlerini kör ederek kendisini cezalandırdığı anlatılır.

Ensest geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Bu ilişki türü tarihte hep yasaklı bir tabu olarak görülmüştür. Klasik ensest ilişki sadece kan bağına dayanmaktadır. Yakın ilişkilerin kurulmuş olduğu, ebeveyn bağının ve güvenin oluşmuş olduğu veya ebeveynlerle olan ensest ilişki uzun yıllar boyunca görülmezlikten gelmiştir. Bu nedenle son yıllarda ensestin daha genel bir yaklaşımla çocukta cinsel istismar olarak değerlendirilmesi ve sadece cinsel ilişki dışında daha geniş anlamda cinsel içerikli davranışları da içermesi gerektiği görüşü ağırlık kazanmaktadır(www.aile.org.tr).

Ensest konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlamalarda iki temel faktör ön plana çıkmaktadır. Bazı araştırmacılar sadece çekirdek aile içindeki aile bireylerini bu kapsama alırken bazı araştırmacılar ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa bakmaksızın bu kapsama almaktadır. İkinci faktör ise hangi tür davranışların bu grupta değerlendirilmesi gerektiğidir. Son yıllarda geniş anlamı ile cinsel içerikli davranışların "Ensest" kavramı kapsamına alınması gerektiği görüşü ağır basmaktadır.

Tarihsel gelişim süreci içinde ensest birçok kavimde tabu olarak görülmüştür.

Anaerkil bir toplumda totem kurallarının en katısı kız ve erkek kardeşler arasındaki cinsel ilişkidir. Ana soylu klan topluluklarında anne-oğul arasındaki ilişki en az kardeşler arasındaki ilişki kadar yasaklı ve tabu olarak karşılanmaktadır. Ancak ataerkil aileye geçişte olaylara yaklaşımda da bir farklılık ortaya çıkmaktadır. Babanın fizyolojik gerekliliğinin anlaşılması ile doğan ataerkil aile yapısının iki temel kavrama dayandığı görülmektedir. Bunlar;

(26)

1. İktidar tutkusu

2. Dölün devamıdır.

Soygeliminin baba soyundan takip edilmeye başlanması, tek eşliliğin gelişmesi, mirasta çocukların öncelik kazanması, kız ve kadınların da mirasçı olarak kabul edilmesi ile soylar dikkate alınmadan ancak çok yakın kan akrabaları arasındaki evlenmeyi yasaklayan serbest evliliğe giden aşamaya gelinmiştir (www.aile.org.tr).

Ataerkil ailede, çocukların kimden doğduğu değil aynı zamanda kimden geldiği de önem kazanmaya başlamış ve bunun sonucunda da baba da anne kadar çocuklar üzerinde söz sahibi konumuna gelmiştir. Bunun sonucunda da anaerkil aileden farklı olarak babanın da çocuklar üzerindeki her türlü cinselliğe yönelik eylemi ensest kavramı içinde değerlendirilmeye başlamıştır.

Ensest vakalarının çoğu annelerin çocuklarındaki davranış sorunları sonucu çocuklarını bir uzmana götürmeleri sırasında araştırmalarla ortaya çıkmaktadır. Olayın kurbanlarının suçluluk, utanma ve dışlanma korkuları olayın bildirilmesini engellemektedir. Bu durum genellikle başka araştırmalar yapılırken rastlantı sonucunda ortaya çıkmaktadır. Günümüzde ise en çok tartışılan olayın sosyo-ekonomik boyutunun olup olmadığı, sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde daha sık yaşanıp yaşanmadığı yönündedir. Ensestin sosyo-ekonomik düzeye bağlı olarak değişip değişmediği konusunda veri bulunamamıştır(Bulut,Işıl. 1996).

(27)

kazandığını göstermektedir. Bunun yanı sıra ensest vakalarının çoğunluğunu baba ensesti oluşturmaktadır. Anne ensesti oldukça nadir görülmektedir(Bulut,Işıl. I 996).

Ensest konusunda düşünülen risk faktörleri ( ensestin olabileceğini düşündüren belirtiler) ise;

1- Alkolik baba

2- Şüpheci ya da bağnaz baba

3- Otoriter baba

4- Annenin olmayışı yada ailede koruyucu güç olmayı beceremeyen anne

5- Anne rolü oynayan kız çocuğu

6- Anne ve babanın bitmiş veya sorunlu cinsel yaşantısı

7- Babanın kendi kontrolünü sınırlayan faktörler

8- Küçük kızda aniden gelişen baştan çıkarıcı tavırların varlığı

9- Çocuğun insanlarla yakın ilişki kurmasına izin verilmemesi

1 O- Babanın kızına karşı aşırı kıskançlık göstermesi

(28)

Duygusal İstismar ve Çocuk İhmali:

Çocuk istismarının sıklıkla görülen bir başka tipi de ihmalidir. Çocuğun

içgörüsünü

ya da duygusal bütünlüğünü bozan her tür kronik eylem ya da eylemsizlik olarak tanımlanan Çocuk İhmali; çocuğa bakmakla yükümlü olan kişilerin bu yükümlülüğü yerine getirmemesi, çocuğu fiziksel ya da duygusal olarak ihmal etmesidir.

Çocuk İhmali kavramı son yıllarda ayrı bir kategori olarak ele alınmaya ve değerlendirilmeye başlanmıştır.

Çocukla sürekli alay etme, aşağılama, çocuktan kapasitesinin ötesinde aşırı beklenti içinde olma, aşırı koruma, bağımlı kılma, aşırı otorite, çocuğun davranışlarıyla uyumsuz ağır cezalandırma ve iz bırakmasa da yüze şiddet uygulama, beslenme, giyim, tıbbi gereksinimler, duygusal ihtiyaçlar, veya optimal yaşam koşulları için gerekli ilgiyi göstermeme gibi eylemler Çocuk İhmali kapsamında değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, çocuğu terk etme, gereksinimleriyle ilgilenmeme, yok sayma, çocuğun iletişim çabasına tepkisiz kalma da "eylemsizlik biçiminde" Duygusal Çocuk İhmal ve İstismarı olarak da tanımlanmakta ve bu tür ihmal davranışları çocuklar üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır(Onursal, Betül, 2002).

Cinsel Çocuk İhmal ve İstismarı ve kronik fiziksel Çocuk İhmal ve İstismarı kaçınılmaz olarak duygusal zararlara yol açar, ancak şu anki pratikte bu zararlar duygusal Çocuk İhmal ve İstismarı olarak sınıflandırılmamaktadır(www.aile.org.tr).

Yine araştırma sonuçlarına göre "evden kaçma", çocuğun yetersiz toplumsallaşmasına yol açan ana baba davranışlarına karşı antisosyal olarak nitelendirilebilecek bir davranıştır. Reddeden, ihmal eden, aşırı kısıtlayan, ilgisiz ana baba davranışları arasında ilişki vardır.

(29)

Ekonomik İstismar ve Çalışan Çocuklar:

Günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından birisi de çocuk emeğinin istismar edilmesi ya da diğer bir deyişle çalışan çocuklar sorunudur. DİE 1994 yılı Çocuk Anketi sonuçlarına göre, ülkemizde 6 - 14 yaş grubunda ekonomik işlerde l milyon 8 bin çocuk çalıştırılmaktadır(www.turkhukuksitesi.com/faq/internetfıkri.shtml).

Çalışan çocukların sayısı, kendi yaş gruplarındaki çocukların %8,5'unu oluşturmakta ve bu çocukların asgari çalıştırılma yaşı olan "15 Yaş"ın altında çalışmaya başladığını göstermektedir. Yapılan araştırma çalışan çocukların %41 'inin okula devam etmediğini ve %59'unun da okula devam ettiğini göstermiştir. Yine aynı araştırmada, çalışan çocukların %77'sinin tarım, %10,7'si sanayi, %5,l'i Ticaret ve %7,2'si hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Çalışan çocukların eğitim durumları ise; %85,8' i ilkokulu bitirmiş ve %4, 6'sı ilkokulu terk etmiş ya da hiç okumamıştır. Bu çocukların %97,9'u zorunlu ilköğretimden sonra üretime katılmış %24,7'si çalışmaya başladıktan sonra Çıraklık Okulu'na gönderilmiştir. Çocukların %22,9'kız ve %77,1 'i erkek çocuklardır.

Yapılan bu araştırma, çocukların %48,4'ünün okumak istediğini başka bir deyişle okumaya özlem duyduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu özlem toplumsal ve ekonomik gerçeklerle sınırlanmakta yerini çalışma yaşamı ile ilgili başka özlemlere bırakmaktadır.

Çocukların yalnızca %3,2'si gelecekte okula yeniden dönebileceğini düşünmektedir.

Çocukların büyük çoğunluğu ise (%84,2) yaşamını hiç ara vermeksizin çalışarak sürdürebileceğini söylemektedir (www.turkhukuksitesi.com/faq/internetfıkri.shtml).

Çocukların çalışma nedenleri, Türkiye'nin sosyal, ekonomik kültürel sorunları ile yakından ilgilidir. Gelir dağılımındaki giderek artan adaletsizlik, yaygınlaşan yoksulluk,

(30)

köyden kente hızlı bir şekilde göç ve bunun sonucunda ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik sorunlar, kaçak işçiliğin artması, çocuk emeğinin ucuz olması ve işverenin de ucuz iş gücünü tercih etmesi sonucunda çalışan ya da çalışma hayatına itilen çocuk sorunu ortaya çıkmaktadır.

Çalışan çocuk, yaşadığı bölgede yoksullaşan, o bölgede yaşama olanağı kalmadığı için göç eden; ama göç ettiği bölgede de aradığını bulamayan ailelerin çocuklarıdır.

Çalışan çocuk ailesi yoksul olduğu için okuldan ayrılmış, yoksulluk koşullarında yaşamını sürdürebilmek ve yoksullukla savaşımında ailesini destekleyebilmek için üretime katılmak zorunda kalmış çocuktur. Çalışan çocukların ailesinin eğitim düzeyi düşüktür. Aileler genellikle çok çocukludur. Ailede genellikle birden fazla çocuk üretim sürecine katılmıştır(www.sosyalhizmetleruzmani.org/istismar).

Çocuklar, çalıştıkları sektörler ve çalışma şekilleri ne olursa olsun, çalışma hayatının ortak risk ve tehlikeleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Çalışılan ortam ve yapılan işler genellikle çocuklara uygun değildir ve çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit eder niteliktedir. Çocuklar; çocukluklarını yaşayacakları, eğitim görecekleri yaşlarda bu haklardan yoksun kalmakta ve ekonomik istismar ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları nedeni ile sağlık sorunları yaşayabilmektedir(www.sosyalhizmetleruzmani.org/istismar).

2.2. İstismarın çocuk üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler nelerdir?

Fiziksel sonuçlar (örneğin çocuğun gelişmekte olan beyninin hasar görmesi gibi) psikolojik sonuçlar da doğurabilir (zihinsel gelişim geriliği veya duygusal bozukluklar gibi). Psikolojik sorunlar ise sıklıkla yüksek riskli davranışlara yol açmaktadır. Örneğin depresyon ve kaygı kişinin sigara, alkol ya da uyuşturucu kullanmasına neden olabilir (WHO, 1998).

(31)

İhmal ve istismarın fiziksel sağlık ile ilgili sonuçları: İhmal ya da istismarın fiziksel etkisi nispeten hafif (morluk, kesik gibi) veya çok ağır (kemik kırılması, iç kanama ve hatta ölüm) olabilmektedir. Bazı hallerde fiziksel etkiler geçici olabilir ancak çocuğun yaşadığı acı ve ıstırabın ölçülmesi mümkün olmamaktadır(WHO, 1998).

Öte yandan çocuk istismarının uzun vadeli fiziksel sonuçlarının neler olduğu henüz yeni araştırılmaktadır.

Bunlardan bazıları:

Sarsılmış bebek sendromu: Bir bebeği sarsmanın ilk etkisi kusma, beyin sarsıntısı, solunum sıkıntısı, nöbetler ve ölüm olabilmektedir. Uzun vadeli sonuçları ise körlük, öğrenme güçlükleri, mental retardasyon, serebral palsi veya felç olabilmektedir.

Beyin gelişiminin zedelenmesi: Çocuk ihmali ve istismarının bazı hallerde beynin belirli bölümlerinin doğru bir şekilde gelişmesini engelleyerek fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimi zedeleyebildiği çalışmalarla ortaya koyulmuştur. Ayrıca kronik istismarın neden olduğu stres beynin bazı bölgelerinde "aşırı uyarılmaya" neden olarak hiperaktivite, uyku bozuklukları ve anksiyeteye yol açabilmekte, travma sonrası stres bozukluğu, dikkat eksikliği/hiperaktivite, davranış bozukluğu, öğrenme ve hafıza ile ilgili güçlüklere de neden olabilmektedir.

Fiziksel sağlığın yetersiz olması: Bu çocukların üçte birinden fazlasında tekrarlayan bazı fiziksel veya ruhsal sorunlar görülür.

İhmal ve istismarın ruh sağlığı açısından sonuçları: İhmal ve istismarın ilk başta yarattığı etkiler (izolasyon, korku ve güvenememe) düşük özgüven, depresyon ve ilişki bozuklukları gibi yaşam boyu sürebilen sonuçlar doğurabilmektedir.

(32)

Ruh sağlığının bozulması:

Uzun vadeli bir araştırmada çocukluğunda istismara uğrayan genç yetişkinlerin %80'inin 21 yaşında en az bir psikiyatrik hastalığın tanı kriterlerine uyduğu ortaya koyulmuştur. Bu genç yetişkinler depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları ve intihar girişimleri de dahil çeşitli sorunlar göstermişlerdir. İhmal ve istismar ile bağlantılı diğer psikolojik ve duygusal durumlar arasında ise panik bozukluğu, disosyatif bozukluklar, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve reaktif bağlanma bozukluğu yeralmaktadır.

Zihinsel sorunlar:

ABD'de yapılan bir araştırma istismara uğrayan çocukların zihinsel kapasite, dil gelişimi ve akademik başarı puanlarının genel popülasyondan daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.

Sosyal güçlükler:

Bakımverenler tarafından ihmal ve istismar edilen çocuklar çoğunlukla bakımverenlere karşı güvenli bir bağlanma sağlayamamaktadır. Bu erken bağlanma sorunları diğer yetişkinlerle ve akranları ile bağlanma sorunlarının yaşanmasına da neden olmaktadır.

İhmal ve istismarın davranışlarla ilgili sonuçları:

Çocuk ihmal ve istismarının tüm kurbanlarında davranış sorunları görülmeyebilir, ancak çocuk ihmali ve istismarının aşağıdaki davranış sorunlarına yolaçma olasılığı yüksektir:

Ergenlik döneminde karşılaşılan güçlükler:

Araştırmalar ihmal ve istismar edilen çocukların en az %25'inin suç, ergen hamileliği, düşük akademik performans, uyuşturucu kullanımı ve ruh sağlığı sorunları yaşadığını ortaya koymuştur(WHO. 1998).

(33)

suiistimal edilen çocukların suç işleme ve tutuklanma oranının belirlenmesi için yapılan araştırma da, çocuk suçlu olarak tutuklanma oranının %59'u bulduğu ortaya çıkmıştır.

Aynı araştırma, ihmal ve istismarın yetişkinlikte suça yönelik davranışta bulunma olasılığını %28 ve şiddet içeren suç işleme olasılığını %30 oranında artırdığını ortaya koymuştur(WHO, 1998).

Alkol ve uyuşturucu kullanımı: Araştırmalar ihmal ve istismarın sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma olasılığını artırdığını ortaya koymaktadır. ABD Uyuşturucu İstismarı Ulusal Enstitüsünün yaptığı bir araştırmada uyuşturucu tedavi programına katılan kişilerin üçte ikisinin çocukluğunda suistimal edildiği belirlenmiştir(WH0.1998).

İstismar davranışı: Çocuklarına karşı ihmal ve istismarda bulunan anne ve babaların büyük bir çoğunluğunun, kendi çocukluk dönemlerinde ihmal ve istismara uğradıkları belirlenmiştir. İhmal ve istismar edilen çocukların yaklaşık üçte birinin ilerki dönemlerde

· kendi çocuklarını ihmal ve istismar ettikleri saptanmıştır (WHO.I 998).

Fiziksel İstismarın (Şiddet) Çocuk Üzerindeki Etkileri: Aile içi şiddetin önemli bir boyutunu oluşturan çocuğa karşı fiziksel ceza toplumuzda oldukça yaygın görülen bir disiplin yöntemidir. Ancak disiplin amacı ile uygulanan fiziksel ceza genellikle fiziksel istismar boyutlarında olmaktadır. Fiziksel şiddet bir kuşaktan diğerine aktarılmaktadır.

Sosyal öğrenme teorisine göre çocuklar şiddet kullanmayı ve bunun normal bir davranış olduğunu anne-babalarının davranışlarını gözlemleyerek öğrenir. (WHO. 1998).

Yapılan bazı araştırma sonuçlarına göre;

Fiziksel ceza gören çocuk kaygı yaşamakta ve içine kapanmaktadır. Bu çocukların benlik kavramlarının da olumsuz etkilediği belirlenmiştir.

(34)

· Fiziksel ceza ile öz saygının azalması ve psikolojik sorunlar arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur.

Fiziksel ceza çocukta saldırganlık ve şiddet davranışlarına yol açmaktadır.

· Şiddetli bir fiziksel ceza ile karşı karşıya kalan çocuk korkmakta ve kendisini çaresiz ve değersiz hissetmektedir.

· Çocukluklarında fiziksel ceza görmüş üniversite öğrencilerinin yoğun kaygı ve depresyon yaşadıkları, sosyal ilişkilerinin olumsuz olduğu belirlenmiştir.

· Şiddetli fiziksel cezaya maruz kalan çocuk bunu ebeveynliğin normal bir parçası olduğunu öğrenmekte ve bir yetişkin olarak aynı davranış kalıplarını kendi çocukları üzerinde uygulamaktadır.

· Şiddetli cezaya maruz kalanların kendi çocuklarını istismar etme olasılığı, bu tür davranış görmemiş çocuklardan 5 kat daha fazladır.

· Aile içi şiddet araştırmaları, çocuk ve ergen yaşta dayağa maruz kalmanın yaşamın sonraki devirlerinde eşe yönelik şiddet olgusunun hazırlanmasında etken olduğunu göstermektedir.

· Çocuklukta şiddete maruz kalan çocuk ileriki yaşantısında bunu sadece kendi çocuğuna yönelik olarak değil başkalarına yönelik olarak da kullanmaktadır.

· Babanın anneye saldırgan davranışını gören çocuklar, şiddet kendilerine yönelmese bile kurban durumundadır.

· Davranış sorunu olan çocuğun, saldırgan davranışları ile ebeveynlerin tutarsız bir disiplin yaklaşımı ve çocuğa ilgi ve desteğin bulunmayışı arasına pozitif bir ilişki vardır.

· Çocuklukta karşılaşıla fiziksel ceza sonucunda ilerideki yaşlarda ortaya çıkan saldırganlık davranışları erkeklerde kızlara oranla daha fazladır. (ÇİKORED)

(35)

benlik saygısına sahip olduğu gözlemlenmektedir. Bu çocukların çoğu, arkadaşlarıyla sosyal etkinliklere girmeyi reddedebilir ve kendilerine yönelik zarar verici davranışlara götürebilecek çaresizlik ya da umutsuzluk duyguları yaşayabilirler (Baltaş, 1999).

Saldırgan, yıkıcı ve bazen yasal olmayan davranışlar: Şiddet içeren davranışlar, diğer davranışlar gibi öğrenilmektedirler. Aile içi şiddet davranışlarına şahit olan ya da bu davranışlara maruz kalan çocukların, problem ya da çatışma çözme davranışları olarak bu yolu benimseme olasılığı çok yüksektir. Tehditler, kendine ve çevresine yönelik saldırgan davranışlar, kesici alet taşıma(Baltaş, 1999).

Başkalarına güvenme ve başkalarını sevme becerisinden yoksun olma ve yeni ilişkilere girmeye korkma: Şiddet içeren bir ortamda büyüyen çocuklar yetişkin olduklarında sağlıklı ve yakın ilişkiler kurmada zorluk çekmektedirler. Duygularını ve kendilerini ifade etmekte zorlanabilir; ilişkilerinde gerçekçi olmayan beklentiler içine girebilirler.

Önyargılar, Yıllarca istismar edilmenin sonucunda güvenin ve şefkatin sağlıklı gelişimi engellenmiş olabilir. Ayrıca uygun problem çözme becerileri gelişemediğinden fiziksel olarak istismar edilen bir çocuğun ileride istismar eden bir eş ya da ebeveyn olma olasılığı çok yüksektir. Çetelere üye olma, riskli ortamlarda bulunma(www.aile.gov.tr).

Pasif ya da içe kapanma davranışları: Fiziksel olarak istismara uğrayan çocukların bir kısmı, gereksinimlerini karşılamada ve şiddetle başa çıkmada konusunda pasif ya da içe kapanma davranışlarını benimsemektedirler. Eğer yetişkin olduklarında da bu kurban rolünü benimsemeye devam ederlerse kişiler arası ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşayabilirler(www.aile.gov.tr).

(36)

Okul sorunları ve başarısızlık: Evde şiddet gören ya da şiddete maruz kalan çocukların okulda problem çözmede fiziksel saldırganlıktan yararlandıkları, akademik olarak çoğunlukla düşük başarı düzeyine sahip oldukları, dikkat eksikliği problemi ve okuldan kaçma davranışlarının olduğu görülmektedir(www.aile.gov.tr).

Madde bağımlılığı: Alkol ya da diğer maddelerin bağımlılığı şiddetten kaçmak için bir araç olarak görülebilir. Özellikle ebeveynlerin de bağımlılıklarının olması bu olasılığı güçlendiren bir faktördür(Aral,Nevin. 1997).

Cinsel İstismar ve Ensest: Cinsel tacizin tanımı konusunda tartışmalar sürmektedir, ancak çok özetle daha yaşlı ya da otorite konumundaki, ya da güvenilen birisinin gerçekleştirmesi ve bundan doyum sağlaması ile karakterizedir. Cinsel taciz direkt ya da in direkt olabilir(www.unfpa.org).

Çocuk cinsel tacizi bir çok kişi tarafından yapılabilir; anne, baba, üvey anne, üvey baba, kardeş, akraba, öğretmen, komşu veya herhangi bir yabancı kişi. Bir çocuk cinsel tacize uğradığında çocukta çoğu zaman rahatsız edici duygular, düşünceler veya davranışlar gelişebilir. Hiç bir çocuk cinsel tacizle başa çıkabilmek üzere psikolojik açıdan hazır olamaz. İki üç yaşındaki çocuk bile, her ne kadar böyle bir olayın yanlış olduğunu bilmese bile, ilerideki yaşlarında yaşadığı bu olaydan dolayı olumsuz bir şekilde etkilenmektedir.

Beş yaş ve beş yaşın üstündeki çocuklarda, taciz uygulayan kişiyi tanıyorlarsa bir karmaşa yaşamaları normaldir; bu tarz cinselliğin yanlış olduğunu bilmelerine rağmen, cinsel tacizi uygulayan kişiye olan sevgi ve bağımlılıklarından dolayı cinsel tacizi kimseye anlatmazlar( www.sosyalhizmetleruzmani.org/istismar .htm).

(37)

sevmeyeceği gibi yaklaşımla tehdit eder. Tacizci aile içinden birisi ise çocuk diğer aile fertlerinin kızacağını, onunla utanç duyacağını düşünür ve hatta bu olayın duyulması durumda ailenin parçalanacağını bile düşünür. Bu tarz düşünceler ve duygular da çocuğun tacize katlanmasına neden olur(www.sosyalhizmetleruzmani.org/istismar.htm).

Cinsel tacize uğrayan çocuklarda genelde bazı ortak karakteristikler oluşur; özsaygıları düşük, hiç bir işe yaramama duygusu, seks konusunda tuhaf düşüncelerin oluşması, içine kapanık ve yetişkin insanlara fazla güvenmemek gibi. Hatta bazı çocuklarda intihara teşebbüs bile olabilir. Cinsel tacizi uğrayan bazı çocukların yeni ilişkilerini cinsellik üzerine kurdukları görülmektedir. Bu tarz çocuklar, yetişkin olduklarında genelde ya çocuklara cinsel taciz uygulamakta ya da para kazanmak için cinselliklerini kullanmaktadır(www.unfpa.org).

Çoğu zaman cinsel tacizin fiziksel belirtileri yoktur.Ancak bazı durumlarda doktorlar tarafından muayenede bir takım belirtiler bulunabilir. Cinsel tacize uğramış çocuklarda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:

*

Cinsellik veya seks konularına anormal ilgi gösterme veya tamamen ilgisiz kalma.

*

Uyku sorunları veya kabus görme.

*

Depresyon veya aile fertlerinden/arkadaşlarından uzaklaşma.

*

Vücutlarının kirli olduğu veya cinsel organları bölgesinde bir sorun olduğu gibi düşüncelere sahip olma.

*

Okula gitmeyi istememe.

*

Normalin dışında yaramazlık yapma I söz dinlememe.

(38)

*

Yaptığı çizimlerde, oynadığı oyunlarda cinsel tacizi andıran resimler/oyunlar.

*

Anormal bir şekilde agresif olma.

Aile İçi Cinsel İstismar "Ensest":Ensestin çocuk üzerindeki etkileri; çocuğun saldırganla olan ilişkisine, seksüel aktivitelerin şekline, çocuğun işbirliğine, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun yaşı ve gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlı olarak değişmektedir. Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar.

Cinsel istismara uğramış olan çocuklarda; parmak emme, tırnak yeme, enüresis, enkopresis gibi davranışlara sık rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra fobiler ve uyku bozuklukları, kız çocuklarda erkek çocukların yanında güvensizlik ve anksiyete (kaygı) belirtileri, bulantı, kusma, karın ağrıları, baş ağrıları gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda; suçluluk hissi ve depresyon görülebilir. Suçluluk hissi, olayın kendisinden değil aile fertleri ile daha sonra yaşanan olaylardan kaynaklanır (www.sosyalhizmetleruzmani.org/istismar.htm).

Adolesanlar; okulda akademik ve davranış sorunları, suça eğilim, konversif tablolar, panik ataklar yaşayabilirler (Panik ataklar; homoseksüel saldırı yaşayan erkek çocuklarda izlenir). Kirli ve değersiz olma hissi yaşanabilir. Adolesan kızlar; mazoistik çok eşli cinsel yaşam (bilinçsiz fantezilerine hitap ettiği için) tercih edebilirler. Ayrıca cinsel istismarın; genital hasar, hamilelik ve zührevi hastalık kapma fiziksel zararları da olabilir.

Yapılan bazı araştırmalarda kadınlarda uyuşturucu bağımlılığının daha yüksek oranda cinsel istismara uğrayan kişilerde ortaya çıktığı, daha sıklıkla frigide, çok eşlilik ve depresyon görüldüğünü ortaya koymuştur(sosyalhizmetleruzmani.org/istismar.htm).

(39)

sıklıkla yapıldığı da araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak cinsel istismar, bireyin ebeveyn ve cinsel olarak fonksiyonlarını etkilemektedir.

Duygusal İstismar ve Çocuk İhmali Çocuk İhmali olarak görülen davranışların çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri son yıllarda yapılan araştırmalarla ortaya çıkmaya başlamıştır.

Örneğin; Çocuk Suçluluğu üzerine yapılan araştırmalar sonucunda da ailesi tarafından ihmal edilen çocukların suça yönelme olasılıklarının yüksek olduğu belirlenmiştir.

Bulgulara göre; çocuklarına karşı ilgisiz, sevgi ve şefkatten yoksun ya da onları açık bir şekilde reddeden 42 annenin %33,3'ü, 68 babanın %30,9'unun çocukları suça itilirken;

bu biçimde davranmayan 339 annenin %17,4'ü, 286 babanın %16, 1 'inin çocuklarının suça itildiği ortaya çıkmıştır. (Smith) ve (Walters) tarafından babalar ve ailedeki işlevleri konusunda derlenen araştırma sonuçlarına göre erkek çocukların suçluluğuna, anneden çok babaların katkıda bulunduğunu göstermektedir.

Yine araştırma sonuçlarına göre "evden kaçma", çocuğun yetersiz toplumsallaşmasına yol açan ana baba davranışlarına karşı antisosyal olarak nitelendirilebilecek bir davranıştır. Reddeden, ihmal eden, aşırı kısıtlayan, ilgisiz ana baba davranışları arasında ilişki vardır. (Dirik, Musa. 2003)

Ayrıca çocuk ihmali sonucunda açlık, hipotermi ya da donma nekrozlarının görüldüğü tıbbi araştırmalar sonucunda belirlenmiştir. (KAY ABEYOGLU), bu tür vakaların ölümle sonuçlanabildiğini belirlemiştir.

(40)

2.3. Cinsel İstismara maruz kalan çocuklarda görülebilen bulgular nelerdir?

Epidemiyoloji : Cinsel istismar sık rastlanan ve genelde yıllarca süren bir durum olmakla birlikte sıklıkla gizli kalmaktadır. Yakaların yalnızca % 15 'inin bildirildiği düşünülmektedir. Cinsel istismarın yaygınlığı konusunda bildirilen oranlar büyük farklılıklar göstermektedir (kadınlar için %6-62, erkekler için %3-39). Gerçek yaygınlığın kadınlar için %12-17, erkekler için %5-8 olduğu düşünülmektedir( ATDK, 2001).

Cinsel istismarın herhangi bir sosyodemografık grupla bağlantısı saptanmamış ve her sosyoekonomik düzeyde görülebileceği belirtilmiştir.

Tacizde bulunan kişilerin çoğunluğunu erkekler oluşturmaktadır. Bu kişilerin özellikleri konusunda çeşitli görüşler öne sürülmektedir. Kimi uzmanlar tacizci olmayan ana babaların belli koşullar altında istismar uygulayabileceğini vurgularken, kimi uzmanlar tacizcilerin temel özelliğinin kurbanı "insan altı" bir varlık olarak görmek olduğunu savunmaktadır. İstismarda bulunanların bir kısmının çocuğa yönelik davranışından çocuğun yarar göreceğine ve olay anında çocuğun eğlendiğine inandığı gözlenmiştir.

Boşanma, şiddet, alkol ve madde kullanımı olan ailelerde cinsel istismar daha sık görülmektedir. Çocuğun bakımıyla doğrudan ilgilenen babaların daha az istismar uyguladığı saptanmıştır(arsiv.hurriyetim.com.tr/dosya/internet/suc).

Etyoloji : Cinsel istismarın sık görüldüğü aileler genel olarak işlevselliği bozuk aileler olarak tanımlanmakta ve bu ailelerde olaya yol açtığı düşünülen çeşitli patolojiler bulunmaktadır :

(41)

babanın güç ve kararlarda baskın olduğu aile modelidir. Aile sistemi kapalıdır. Baba­

ların bir kısmı güç ve kontrol sağlamak için şiddete başvurmaktadır.

b. Cinsel Sorunlar : Cinsel istismarın gözlendiği ailelerde, ana babalarda cinsel sorunlar daha sık gözlenmektedir.

c. Sosyal izolasyon : Ana babaların çoğunda aile dışı sosyal ilişkilerde kısıtlılık ve zorlanma vardır.

d. Rol çatışması : Cinsel istismar uygulanan ailelerde rol çatışmalarına sık rastlanmaktadır. Anne genellikle eşlik ve ev kadınlığı rollerini kızına bırakmaktadır, babada bakım vermeyi ensest yoluyla yapmaktadır.

e. Alkol ve madde bağımlılığı :Alkol ve uyuşturucu kullanan anne - baba çocuklarına karşı daha sık şiddet kullanmaktadır.

f. Yadsıma : Aile üyelerinde en sık kullanılan savunmadır. Baba, olayı "seks eğitimi"

olarak savunabilir, anne ise kocası ile ilişkisini bozabileceği için reddedip görmezlikten gelebilir. Çocuk utanma ve suçluluk duygularını bastırmak ve aile düzeninin bozulmasını önlemek amacıyla durumu yadsıyabilir( ATDK. 2001 ).

(42)

Cinsel tacize uğramış çocuklarda aşağıdaki psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir:

*

Cinsellik veya seks konularına anormal ilgi gösterme veya tamamen ilgisiz kalma.

*

Uyku sorunları veya kabus görme.

*

Depresyon veya aile fertlerinden/arkadaşlarından uzaklaşma.

*

Vücutlarının kirli olduğu veya cinsel organları bölgesinde bir sorun olduğu gibi düşüncelere sahip olma.

*

Okula gitmeyi istememe.

*

Normalin dışında yaramazlık yapma I söz dinlememe.

*

Yaptığı çizimlerde, oynadığı oyunlarda cinsel tacizi andıran resimler/oyunlar.

*

Anormal bir şekilde agresif olma.

Tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler, Olayla ilgili kabuslar, Uykuya dalma güçlüğü (karanlık olayı çağrıştırabilir ya da kabus göreceğini düşündüğü için uyumak istemez), öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, İlkokul sonrası ve adolesanlarda flashback'ler (olay anını yaşıyormuş gibi hissetmeleri-durumu çıldırmış gibi hissettikleri şeklinde açıklarlar).

Olayı anımsatan nesnelere karşı yoğun psikolojik sıkıntı, korku reaksiyonu, Olayı anımsatan yerler, kişiler, görüntüler ve konuşmalardan kaçınma.Yineleyici oyunlar (olay sırasında yaşadığı sıkıntıyı oyun sırasında yenerler, çünkü oyunu kendileri yönlendirebilirler).

(43)

Yaşadıkları cinsel travmayı yeniden yaşama ve tekrarlama eğilimi: cinsel oyunlar oynama, erişkinleri ayartıcı davranışlarda bulunma gibi, Cinsel kimlik bozuklukları, Cinsel işlev bozuklukları, Cinsel istismara uğrayan çocukların %50'sinde travma sonrası stres bozukluğu görülmekte, depresyon, düşük benlik saygısı, intihar davranışları, damgalanmışlık hissi, alkol ve madde kötüye kullanımı eşlik edebilmektedir (Kars,Özcan. 1996).

Borderline kişilik bozukluğu saptanan kişilerin %70-80'inde, çoğul kişilik bozukluğu saptanan kişilerin %85-95'inde çocukluk çağı cinsel istismar öyküsü pozitif bulunmuştur.

Yine cinsel istismarda bulunan kişilerin de %60-95'inde öykü pozitiftir. Çok küçük çocuklar bile yaşadıkları önemli olayları, aradan uzun süre geçmesine karşın doğru hatırlayabilirler(Zivanar,N.1999).

Cinsel istismarla ilişkili sorunlar ve klinik özellikler :

Çocuklarda cinsel istismar önemli bir halk sağlığı sorunudur ve uzun dönem olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Uzun dönemde gözlenen olumsuz sonuçlar için tek bir sendrom yoktur, ancak cinsel istismar bir grup bozukluk için risk etmeni olarak kabul edilmektedir.

Kaygı bozuklukları cinsel istismara uğrayan çocuklarda kısa süre içinde ortaya çıkabilmektedir. Uyku bozuklukları, kabuslar, fobiler, bedensel yakınmalar ve korku tepkileri yüksek kaygı düzeyinin kliniğe yansıması olarak gözlenmektedir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, ikincil enürezis ve enkoprezis cinsel istismar kurbanlarında daha sık ortaya çıkmaktadır.

(44)

Disosiasyon, ruhsal travmaya karşı ilkel bir savunma olarak kabul edilmektedir.

İstismarın erken döneminde, amnezi, aşırı fantezi kurma, trans benzeri durumlar ve uyurgezerlik ortaya çıkabilmektedir. Bu çocuklarda konversiyon tepkilerine de yüksek oranda rastlanılmaktadır(A TD, 2001 ).

Cinsel istismar yaşamış çocuklarda yüksek oranda depresyon gözlenmekte ve kurbanın benlik saygısı ciddi hasara uğramaktadır. Bu çocuklarda intihar düşünceleri ve girişimleri sık görülmektedir. Erişkin yaşta başlayan majör depresyon, çocuklukta cinsel istismarla ilişkili bulunmuştur.

Öfke tepkileri, zayıf dürtü kontrolü, karşı olma, karşı gelme bozukluğu cinsel istismara uğramış çocuklarda gözlenebilmektedir.

Kişiler arası ilişki kurma ve sosyal ilişkileri sürdürebilme becerisi, cinsel istismardan olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu kişilerin ya ilişki kurmaktan kaçındıkları ya da aşırı yakınlık gereksinimi duyup çok sayıda, fazla beklentili ve kontrol edici ilişki kurdukları gözlenmektedir. Her iki tip ilişki de işlevsellikten uzak olmakta ve genellikle yalnızlıkla sonlanmaktadır.

Yüksek riskli cinsel eylemler, cinsel istismara uğramış insanlarda daha sık görülmektedir.

Cinsel taciz öyküsü olan kadınlarda daha erken başlangıçlı cinsel yaşam, daha fazla oranda ergenlik çağında gebe kalma, birden fazla cinsel eş, korunmasız cinsel ilişki ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların sıklığında artma saptanmıştır. Ayrıca, cinsel istismar öyküsü olan çocukların daha fazla cinsel saldırıda bulunduğu da bildirilmektedir (www.aile.org.tr).

(45)

Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde;

% 30 2-5 yaş

% 40 6- 10 yaş

% 30 1 1 - 1 7 yaş

yaş grubunda olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle olguların %70'ini küçük yaş grubu oluşturmaktadır. İstismara maruz kalan çocuklarda kız/erkek oranı 3'tür. Yurt içi yayınlarda ise kız/erkek oranı birbirine yakın bulunmuştur. İstismarcıların %96'sı erkek,

%80'i de çocuğun tanıdığı birisidir(Bulut,lşıl. 1996).

Çocuk istismarı tanısı nasıl konulabilir? Çocuk cinsel İstismarı tanısında fizik muayenenin yeri nedir?

Çocuk jinekolojik ya da başka bir tıbbi muayeneye getirildiğinde cinsel istismar bir olasılık olarak akla getirilmelidir. Cinsel istismara uğramış çocuklar diğer çocuklara benzer belirtilerle doktora getirilebilir. Tanıda önemli olan cinsel istismarı akla getirmektir(Dirik,Musa. 2003).

*

Fiziksel/genital muayene bulguları,

*

Çocukla yapılan istismar tanı görüşmeleri,

*

Çocukta ortaya çıkan ruhsal bulguların değerlendirilmesi sonucunda multi disipliner bir ekip tarafından tanı konulmalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

7. Mete Han, ordusunu Onluk Sistem adı veriler sisteme göre düzenlemiştir. Bu sistemle orduyu onluk, yüzlük, binlik, on binlik bölümlere ayırmış ve her bölüme

 Psikolojik boyutuyla yaşlılık, algı, öğrenme, psikomotor, problem çözme ve kişilik özellikleri açısından insanın uyum sağlama.. kapasitesinin kronolojik yaş

Bu koşullan taşıyan HBsAg (+) 61 indeks olgusu- nun 251 aile bireyinde mikroelisa yöntemiyle Hepatit B-yüzey antijeni (HBsAg), Hepatit B-yüzey antikoru (Anti-HBs) ve

Tablo-44 Katılımcıların Evlilik Yıllarına Göre “Çocuk sahibi olan çiftlerde boşanma daha az olmaktadır?” İfadesine Verdikleri Cevaba Göre Dağılımı.. Çocuk sahibi

Yani bebek kolayca beslenebiliyorsa, derin uyku uyuyabiliyorsa ve bağırsakları iyi çalışıyorsa temel güven duygusu edinmekte olduğu

• Temel kaynağı çocuk ve çocukluk olan; çocuğun algı, ilgi, dikkat, duygu, düş ve düşünce dünyasına uygun; çocuk bakışını ve çocuk

Ayrımsal Üstün Zeka ve Üstün Yetenek Kuramı (Devamı).. ● Üstün zeka ve üstün yeteneği birbirinden

• Erikson’un Freud’çu kuramın temel öğelerinden birçoğunu kabul ettiği ve kendi görüşlerini bunlar üzerinde yapılandırdığı göz önüne alınırsa, onun