• Sonuç bulunamadı

(Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515.) Temsilcileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515.) Temsilcileri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FAYDACILIK

(2)

Yararcılık, 19. yüzyıl İngiliz düşüncesine hâkim olan ve pratik akılyürütmeyi faydaya

dayandırırken, doğru eylemin veya iyi karakterin en yüksek faydayı temin eden eylem ya da

karakter olduğunu dile getiren sosyal felsefe anlayışını ifade eder. O, bu yönüyle, Aydınlanmanın bireyciliği, reformizmi ve liberalizminin 19. yüzyıldaki uzantısını ifade eder. Basit bir haz makinesi olarak insan tasarımından ve hazcı mutluluk telakkisinden yola çıkan bu anlayış, yararcı bir ahlak görüşü temelinde, her türlü sosyal ve politik teorinin insandaki hazcı güdülenmeye

dayandırılması gerektiğini savunur. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515.) Temsilcileri;

Jeremy Bentham John Stuart Mill

(3)

Jeremy Bentham

Bentham’ın Aydınlanmanın ampirist, indirgemeci, doğabilimlerinin yöntemini sosyal bilimlere de uygulama tavrını devam ettiren bilimsel yaklaşımı, bununla birlikte, dar ve teorik bir

bilimsellikten ziyade, somut ve pratik bir bilimselliği ifade eder. Onun gözünde sosyal bilimlerin ilerlemesi teorik problemleri pratik problemlere, ilke meselelerini olgu meseleleri haline

indirgeme yeteneğine bağlı olup, tutumlarla kurumların pratik sonuçları hesaba katılarak

incelenmesi gerekir. “Akılyürütmenin deneysel yöntemini doğabilimleri alanından ahlaki bilimlere doğru genişletmekle” övünen Bentham, hukukun ve politikanın somut meselelerine ısrarla

deneysel ve eleştirel yöntemi uygulamış, iktisat felsefesinde de bütün bireyciliğine rağmen, hiçbir zaman dogmatik olmamıştır. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515.)

(4)

Bentham, genel ekonomik politika bakımından, hükümetin halk sağlığı ve eğitiminden sorumlu olması, “güvenlik ve savunmayı” yüklenmesi, devletin yollar ve kanallar yapmak bakımından olduğu kadar, sosyal refah konusunda da zorlanması gerektiği görüşünü benimsemiş ve

dolayısıyla bireyin teşebbüs özgürlüğü ve devlet müdahalesinin sınırlandırılması gibi meselelerin sadece soyut birer spekülasyon olmayıp, tarih ve çevre temelinde karara bağlanması

zorunluluğunu açıklıkla görmüştür. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515.)

(5)

Dine yaklaşımı da aynı somut, pratik ve yararcı tavrı yansıtır. Onun din karşısındaki tavrı zaman zaman kuşkucu, zaman zaman da olumsuz bir tavır olmak durumundadır. Çünkü deneyimi

entelektüel gelişmenin yegâne güvenilir temeli olarak gören Bentham için din inancı deneyimden bağımsız olarak ele alıp desteklemekle entelektüel ilerlemeyi engellemektedir. Başka bir deyişle, dinin metafiziksel veya duygusal değeriyle hiç ilgilenmeyen, dinin yalnızca yararına bakan

Bentham, onu yararsız bulmakla kalmaz, zararlı olduğunu ve topluma sıkıntı verdiğini düşünür.

Zira din ona göre, inanmayanlara karşı düşmanlık oluşturur ve rahiplere, yani “alicengiz oyunları”

ordusuna tahsisat ayırır. Yine rahiplerin aklı aşağıladıklarını, çevrelerini esrar ve hurafe perdesiyle örttüklerini ve örgütlü bir “insan iktidarı ve hilesi safı” oluşturduklarını söyleyen Bentham’ın dine yönelik asıl eleştirilerinden biri, onun “kutsal olmayan bir ittifak” kurması ve bunu “dünya

menfaati fesatçılığıyla” yapmasıdır. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.515)

(6)

Bentham’a göre en yüksek iyi hazdır. O söz konusu öncülü, insan doğasıyla ilgili bir hakikat,

insanın psikolojik yapısına dair bir gerçeği diye ortaya koyar. Başka bir deyişle, onun yararcı etik teorisinin temelinde, olgu bildiren bir öğreti olarak psikolojik hazcılık bulunmaktadır: “Doğa insanı iki hükmedici efendinin yönetimine vermiştir: Acı ve haz. Ne yapacağımızı belirlemek

kadar, ne yapmamamız gerektiğine işaret etmek de sadece onlara düşer. Onlar bizi yaptığımız her şeyde, bütün söylediklerimiz ve düşündüklerimizde yönetmektedir. Onlara tabiiyetimizden

kurtulma yönündeki tüm çabamız bunu kanıtlamaya ve teyit etmeye yarar. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.516)

(7)

Bentham, bireysel çıkarı genelin mutluluğuna, haz ve çıkarı ödeve bağlayacak bu halkalara da dayanarak “ahlaki bir eylemin iyi olabilmesi için onun mümkün en yüksek sayıda insanın en

büyük mutluluğunu meydana getirmesi gerektiğini” bildiren yarar ilkesiyle, bireysel mutluluktan toplumsal yarar ve mutluluğa geçer. Yani ona göre, sadece yarar ilkesidir ki, bir yandan haz ve acının hayatımızı yönetmekte olduğu olgusuyla uyumlu kalıp, diğer yandan kişisel eylemleri olduğu kadar, yönetimlerin eylemlerini veya yasamanın görevlerini temellendirir, tek tek her birinin görevlerini bildirir: “Yarar ilkesi, yararı söz konusu olan tarafın mutluluğunu artırma ya da azaltma eğilimine bağlı olarak, her ne olursa olsun her eylemin tasvip edilmesi veya

edilmemesini sağlayan bir ilkedir.” (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.517)

(8)

John Stuart Mill

John Stuart Mill (1806-1873) bilimci, doğalcı, pozitivist bir filozof olarak Aydınlanma çizgisinde bulunur. Mill gerilemenin sebebi olarak dogmatizm, irrasyonalizm ve mutlakçılık olduğu inancıyla bilime bağlanmış ve bilimsel bilginin, dolayısıyla da bireysel özgürlükle insani mutluluğun

ilerlemesine pozitif katkı sağlayacak bir felsefe geliştirme gayreti içinde olmuştur. Mill’e göre, sorun bir aydınlanma sorunu ve din, devlet benzeri kurumların insan hayatı üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirecek bir özgürlük problemi olmak durumundadır. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.520)

(9)

Mill deneyci, ampirist bir bilgi anlayışı benimsemişti. Bunun en önemli nedenlerinden biri,

politikti. Bir kere o, her şeyden önce deneyime dayalı ampirik bir felsefenin, yapıcı düşünmenin önünü açmak bakımından son derece faydalı olduğunu düşünüyordu. Yine deneyim felsefesinin toplumun liberal çizgiler üzerinde gelişmesini, bütün diğer felsefelerden daha iyi temin edecek bir felsefe olduğunu söylemekteydi. Çok daha önemlisi o, deneyim felsefesinin, bu mutlaklar ister apaçık doğrular, ister mantıksal aksiyomlar ya da ister geleneksel hakikatler olsun,

mutlaklara savaş açmak için kullanır. Buna göre, onun tümdengelimsel mantığa tamamen

tümevarımsal bir temel sağlama teşebbüsü din, ahlak ve politika alanlarındaki dogmatizmlerini desteklemek amacıyla mantıksal ve matematiksel doğruların a priori karakterine gönderme yapan sezgicilerle aşkıncılara açılan savaşın bir parçası olarak değerlendirilir. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.521)

(10)

Mill, işte bu bağlamda olgusal doğrular ile mantıksal veya analitik doğrular arasındaki ayrımı reddetmiştir. O, liberalizmin ruhunun düşmanlarına karşı korunabilmesi için her tür bilginin deneyime dayanması, deneyim yoluyla sınanması gerektiğini savunur. Bununla da kalmayıp, tümdengelimin tümevarıma dayandığını söyler. Mantığı öncelikle akılyürütme veya çıkarım adı verilen entelektüel işlemin doğru bir biçimde analiz edilmesi işiyle uğraşan disiplin olarak

tanımlayan Mill, genel olarak akılyürütmeyle de hem tümdengelimsel hem de tümevarımsal

akılyürütmeyi anladığını ifade eder. Tümdengelim ve tümevarımla ilgili incelemelerinin ardından, mantığı, bilim onun görüşüne göre, özde gözlemlerden yapılan çıkarımlardan meydana geldiği için bu kez bilim felsefesine eşitler. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.521)

Referanslar

Benzer Belgeler

Üstten beslemeli sobada besleme anında kül yıkamanın tam olarak yapılamaması ve beslenen kömürün alttan yanmaya başlaması ile PM emisyon seviyesi, alt yandan beslemeli

Mehmet Birekul ADALET-EŞITLIK DIKOTOMISI VE TOPLUMSAL BIR TIP / CINSIYET OLARAK ILK DÖNEM ISLAM TOPLUMUNDA KADIN.. KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi SAYI:

Doza bağlı olarak atrial fibrilasyon, atrioventriküler blok gibi kardiyovasküler sistem bulguları, solunum depresyonu, hipoksi, pnömoni ve pulmoner ödem gibi solunum

Rubor (kızarıklık): Damar genişlemesine bağlı olarak gelişen kırmızılık Tumor (şişlik): Damar dışı sıvı birikimi sonucu oluşan ödem.. Dolor (ağrı): İnterstisyel

Dolayısıyla, ilke, bu açıdan bakıldığında, en yetkin dünyayı, mümkün dünyaların en yetkini olan dünyayı betimleyen önermelerin doğru olduğunu ifade eder..

Peirce, pragmatizmin esas itibariyle doğruluğun doğasıyla ilgili bir görüş olmasından yani onun çoğu zaman, “bir teorinin işe yaradığı veya toplumsal olarak faydalı

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin sahalarının gençleştirilmesi ve madencilik sektörüne destek sa ğlayacak yönetmeliğine itiraz eden Cumhuriyet Halk

Öte yandan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in konuyla ilgili soru önergesine verilen yanıtta, sorunun üstünün örtülmesi politikasından vazgeçildiği