• Sonuç bulunamadı

BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ PROF. DR. LATİF KURT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ PROF. DR. LATİF KURT"

Copied!
56
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ

PROF. DR. LATİF KURT

(2)

İKLİM

FAKTÖRLERİNDEN

SU

(3)

• Dünyamızdaki bütün hayati olaylar suya bağlı olarak cerayan eder.su metabolizma olaylarında bütün maddeler için bir eritici, ya da şişme maddeleri olarak kullanılır. Ayrıca metabolizma olaylarına iştirak eden maddelerin taşınmasında da rol oynar.

• Bitkiler hayvanlar gibi hareket halinde

olmadıklarından yetiştikleri yerdeki su ile

yetinmeleri gerekir. Bu nedenle bitkilerdeki su

problemi ekolojinin esas problemini teşkil eder.

(4)

• Canlı hücrelerin protoplazmasının yapısında önemli bir öğe olan su, bazı bitkilerin bünyesinde %90 oranında bulunur. Su ayrıca bitkilerde organik madde yapılmasını sağlayan fotosentez için de gereklidir. Bitkiler ihtiyaçları olan mineralleri suda erimiş olarak alırlar.

• Doğadaki suyun kaynağı yağışlardır. Yağış,

atmosferdeki su buharının çiy, kırağı, kar ve

dolu gibi değişik şekillerde toprağa düşmesidir.

(5)

Çiy :açık gecelerde bitkiler üzerinde ince su damlacıkları biçiminde yoğunlaşmış bir yağış şeklidir. Burada sıcaklık donma noktasından uzaktır.

Eğer sıcaklık donma noktasının altına düşerse

çiğ yerine kırağı olur.

(6)

SİS VE ÇİY SUYUNDAN BİTKİLERİN YARARLANMASI

Bitkilerin yaprak ve gövde epidermisleriyle suyu alabilmesi çok yavaş ilerleyen bir olaydır. Bu şekilde alınan su bitkilerin su

ekonomilerinde önemli rol oynamaz. Fakat bazı bitkiler istisna teşkil ederek sis ve çiy suyundan yararlanırlar. Örneğin;

1) Thallophytler, özellikle likenler atmosferdeki suyu sıvı ya da buhar şeklinde bütün yüzeyleri ile alırlar.

2) Epifitlerin hava kökleri, lamen tabakası ile tropikal

ormanların ağaçlarının dallarından damlayan çiy suyunu doğrudan doğruya alırlar.

3) Bromeliaceae familyasının birçok fertleri çiy ve sis suyunu emme pulları ile devamlı olarak alırlar. Aynı zamanda

bunlarda yapraklar rozet halinde dizilerek su toplayıcı huni görevi görürler.

(7)

SUYUN BİTKİLER İÇİN EKOLOJİK ÖNEMİ

• Canlı madde; yani protoplazma yalnız su ihtiva eder durumda hayati olaylar gösterir.

Kuruyunca canlılığını kaybetmezse bile mutlaka latent duruma geçer.

• Suyun esas rolü hücrenin canlı maddesi yani

plazmayı her hayati faaliyet için gerekli olan

muayyen bir su durumuna getirmesidir.

(8)

• Bitkilerin su ekonomilerinde bitkinin tam

olarak taşıdığı su miktarı değil, yetişme

yerinde bulunan suyun durumu (suyun

yoğun veya az oluşu, suyun katı veya sıvı

oluşu, toprağın asidik oluşu, cisimlerin şişme

noktası,yetişme yerlerindeki suyun osmotik

değeri v.b.) ve toprağın emme kuvvetinin

fazla oluşu önemlidir.

(9)

Aşağıdaki üç deney bize bitkilerin gelişmesinde su mikatarının değil su durumunun yani hidratürün

önemini anlatmaktadır.

• Deney 1: mısır ve buğday bitkisini normal besleyici

eriyiklerde yetiştirelim. Yetişme kaplarının birinde

zehir etkisi olmayan ve gıda maddesi yerine geçen

aynı zamanda bitkinin kökleri tarafından kolayca

alınabilen şeker eriyinden ilave edelim. (171 gram

1 litre suda eritilecektir.) bu eriyiğin osmotik

değeri 14 Atm. dir. Bu durumda normal beslenme

eriyiğinde olan bitki iyi gelişecek, buna karşılık

şeker ilave edilen ise solacak ve gelişmesine

devam edemeyecektir. Su miktarı her iki halde de

aynı, eriyiklerin yoğunlukları farklıdır.

(10)

• Şeker ilave edilmiş eriyikteki bitkinin, bu eriyiğin

osmotik değerinin yüksek oluşundan dolayı su alması güçleşir.

• Deney 2: birbirinden farklı olan iki toprak türünde deneyimizi tekrarlayalım. Bu topraklardan biri kumlu diğeri ise killi olsun. Her iki toprakta (10 kilo) kuru hale getirilerek içine yarım litre su ilave edelim. Kumlu toprakta normal bir gelişme görüldüğü halde killi toprakta gelişme geriler. Çünkü killi toprakta %5 nem olunca su toprağa kuvvetle bağlanmıştır ve toprağın emme kuvveti o derece yüksektir ki bitki topraktan su alamaz. Kumlu topraklarda ise bu durumda bitkinin kullanabileceği kadar su mevcuttur.

(11)

• Deney 3: 100 gr mercimek ve darı tohumunu suda 30 gr su alana kadar şişmeye bırakalım.

Darı birkaç gün sonra çimlenmeye başlar. Buna karşılık mercimekte henüz çimlenme görülmez.

Aldıkları su miktarı aynı olduğu halde şişme noktaları farklıdır. Darı tohumu kuru ağırlığının

% 30’u kadar su alınca şişme değeri

maksimuma ulaşır. Buna karşılık mercimek %

100 de aynı değeri bulur. Şu hald3 mercimek,

şişmesi için gereken suyun ancak üçte birini

aldığı için çimlenmemiştir.

(12)

Deneylerden şu sonucu çıkarabiliriz. Her üç durumda da gelişmeyi tayin eden yetişme

oratmındaki su değil, bilakis;

Yetişme eriyiğinin osmotik değeri

Toprağın emme kuvveti

Cisimlerin şişme noktası gibi suyun

durumunu gösteren özelliklerdir.

(13)

• Toprakta bitkilerin alabileceğimiktarda suda

erimiş inorganik tuzlar bol miktarda

bulunduğu halde toprağın asidik olması

nedeniyle bitkiler bu tuzları alamazlar. Bu

olaya fizyolojik kuraklık denir. Toprakta su

boldur. Suyun asidik oluşu toprakta bulunan

suyun durumunu gösteren diğer bir örnektir.

(14)

• Bitkilerde su alımı, iletimi ve transpirasyon bitkideki su ekonomisinin birbirleriyle çok yakın ilgili olan 3 olaydır. Bunlar tüm olarak bitkilerin su bilançosunu karakterize ederler.

Bitkilerde su bilançosunun bozulması ya geçici olur ya da uzun süre devam eder. Birinci halin sonu olarak meydana gelen olaylar reversibl (geriye dönüşlü) dır ve şu şekilde sıralanabilir:

• Negatif su bilançosu → turgor azalması ve

osmotik basıncın artması → plazma suyunun

azalması → hayati olaylarda duraklama.

(15)

Negatif su bilançosu → turgor azalması ve osmotik basıncın artması → plazma suyunun azalması → hayati olaylarda

duraklama.

• Burada osmotik basıncın artması doğrudan doğruya su eksikliğinden meydana gelir ve pasif bir olaydır. Eğer su bilançosunda letal (durgun) olmayan bu olaylar sık sık tekrarlanır ve uzun süre devam ederse plazma yeniden bazı fizyolojik özellikler kazanır. Bugün tam olarak

aydınlatılamamış olanbu olay ya da plazmadaki

fizikokimyasal olayların ya da strüktür değişikliklerin neticesidir.

• Bu olay sonucunda hücrede hücrenin suyu bağlama

kuvvetini artıran bazı osmotik etkili maddeler (şeker, tuz, organik asit gibi) meydana gelir. Bu suretle osmotik değer aktif olarak artar. Bu değişiklikler İrreversible (geriye

dönüşsüz) dır.

(16)

• Bu durum kseromorf yapılı yeni organların oluşmasına neden olur. Aktif olarak beliren bu

reaksiyon zinciri de şu şekilde gösterilebilir:

Regülasyon olayları ve plazma strüktürünün

değişmesi → farklı yapıda yeni organların

meydana gelmesi

(17)

Bitkilerde kseromorf yapı adı altında topladığımız özellikler şunlardır:

1) Hacim aynı kalmak şartıyla yüzeyin azaltılması 2) Epidermis ve kutikula tabakasının kalınlaşması 3) Palizat parankimasında artma, sünger

parankimasında ve hücreler arası boşluklarda azalma

4) Stomaların içe gömülmesi ve birim alan başına

düşen stoma sayısının azalması, epidermis ve

stoma hücrelerinin küçülmesi

(18)

5) Sklerenkima dokusunun ve iletim dokusunun iyi gelişmesi, yaprak damarlarının sıklaşması 6) Tüylerin sıklaşması

7) Kök, gövde ve yapraklarda sukkulent yani su biriktirme özelliğinin artışı

8) İyi gelişmiş bir kök sisteminin meydana gelmesi 9) Yaprakların kıvrılması, profil duruma geçmesi

ve yaprak yüzeyinin parlaması

10)Hücre özsuyunun viskos oluşu ve eterik

yağların oluşması

(19)

• Bazen kseromorf yapı su eksikliğinden başka

nedenlerle de oluşabilir. Örneğin; yetişme

yerindeki azot noksanlığı ve fazla ıslak

topraklardaki oksijen eksikliği de bu bitkilerde

kseromorf belirtileri meydana getirir. Bu

şekilde meydana gelen kseromorfiye

Peinomorfoz denir.

(20)

• Bir ağacın muhtelif su şartlarında (hidratür şartlarında) yetişen güneş ve gölge yapraklarını incelersek, turgor durumunda osmotik değerin güneş yapraklarında gölge yapraklarından daha yüksek olduğunu görürüz. Güneş yaprakları kseromorf bir yapı gösterirler ve su noksanlığına daha iyi intibak etmişlerdir.

• Özellikle kurak bölgelerde yetişen bitkilerde su ile

kseromorfi derecesi arasında sıkı bir ilişki vardır.

(21)

Amerika’nın Arizona bölgesinde kayalıkların

arasındaki nemli yerlerde yetişen Encelia farinosa (Asteraceae) adlı bir bitkide bu ilişkiyi inceleyelim.

Optimal su şartlarında bitki büyük, az tüylü, yeşil renkli ve osmotik değeri 23-24 Atm. olan yapraklar taşır. Bunları higromorf olarak isimlendirebiliriz.

Bitkide su temini güçleştikçe ozmotik değer

28 Atm. ‘e yükselir. Meydana gelen yeni

yapraklar daha küçük, tüylü ve beyazımtırak

renklidir. Yani mezomorf’turlar.

(22)

Eğer kuraklık uzun süre devam ederse osmotik değer 36-38 Atm.’e yükselir. Daha küçük ve kseromorf yapılı yapraklar oluşur.

Bu esnada bitki higromorf yapraklarını

kaybeder. Uzun süren bir kuraklıktan sonra

osmotik değer 55 Atm.’e çıkınca bütün

yapraklar dökülür ve yalnızca tepe

tomurcuğu kalır.

(23)

Bitki türleri su durumundaki değişmelere karşı çok farklı şekilde davranırlar. Bu farklı davranış kısmen organlaşma şekillerine kısmen de yetişme yerindeki

şartlara adapte olma durumlarına bağlıdır. Buna göre ekolojik bakımdan bitkileri iki büyük gruba

ayırabiliriz:

1) 1-Hidrolabil Tipler

2) 2-Hisrostabil Tipler

a) Stenohydre Bitkiler

b) Euryhydre Bitkiler

(24)

1-Hidrolabil Tipler:

• Bu gruba ilkel bitkiler yani bakteriler, algler, mantarlar, likenler ve musciler dahildir.

Bunların plazmalarının hidratasyon (su durumu) derecesini ortamın değişen nemi tayin eder.

Kendilerine has hidratürleri yoktur.

(25)

Aktiviteleri ve büyümeleri üzerinde yaşadıkları ortamdan alacakları suya, yahut etraflarındaki atmosferden temin edecekleri su ve su buharına bağlıdır.

Kurak ortamda, tıpkı şişme yeteneğinde olan cansız bir cisim gibi kurur ve latent duruma geçerler. Bu gruptaki bitkilerin büyük bir kısmı nemli ortamlarda yaşarlar.

Aralarında çöllere kadar yayılan türler de vardır. Örneğin;

Güney Batı Afrika çöllerinde kuvars kayaları altında yeşil bir örtü teşkil eden mavi-yeşil algler ve bitki örtüsünden tamamen mahrum olan çöllerde yetişen likenler senelerce latent durumda kalarak, kısa süren yağmurlarla veya sisin getirdiği nemle tekrar canlılık kazanırlar.

(26)

2-Hidrostabil Tipler

• Bütün çiçekli bitkiler bu gruba girerler.

• İlkel bitkiler bütün vejetatif yüzeyleri ile ortamın su durumuna uydukları halde yüksek yapılı bitkilerin su durumu köklerin yayıldığı toprağın su durumu ile gövdelerinin bulunduğu havanın suyu arasında değişir.

• Toprak üstü organlarını örten kutikula

tabakası tamamen kurumalarını önler.

(27)

Yetişme yerindeki su durumuna adapte oluşlarına göre de bitkiler iki gruba

ayrılırlar:

Stenohydre bitkiler

Euryhydre bitkiler

(28)

a) Stenohydre Bitkiler: bu grupta maksimum osmotik değerlerle optimum osmotik değerler arasındaki hareket sahası dardır. Bu nedenle bu tip bitkiler büyük nem değişikliklerine tahammül edemezler.

Su şartları nispeten stabil (değişmeyen) olan bu bitkiler gölgelik yerleri tercih ederler. Bu gruba

 su bitkileri,

 gölge bitkileri

 sukkulent bitkiler dahildirler.

(29)

b) Euryhydre Bitkiler: maksimum osmotik değerle optimum osmotik değer arasındaki fark büyüktür. Zarar görmeden kuraklığa intibak edebilirler. Yumuşak fakat tüylü yapraklı bitkiler bu gruba girerler.

Bu iki grup arasında geçit teşkil eden daimi

yeşil yapraklı bitkilerde ve iğne yapraklı

ağaçlarda osmotik değer küçüktür fakat

optimum değer oldukça yüksektir.

(30)

Bitkilerin Su İhtiyaçlarına Göre Sınıflandırılması

1) Hidrofitler (Su Bitkileri)

2) Higrofitler (Nemli yerlerde yetişen bitkiler)

3) Kserofitler (Kurak yerlerde yetişen bitkiler)

(31)

1) Hidrofitler (Su Bitkileri)

• Bu gruba giren bitkiler su içinde yaşarlar ve kendilerine özgü yapıları vardır.

• Su içinde yaşayan bitkilerin yaprakları morfolojik ve anatomik yapı bakımından farklılık gösterir.

• Yaprakların mezofil tabakasında palizat ve

sünger parankiması hücreleri şeklinde ayrılma

yoktur ve bu parankima hücrelerinin arasında

gaz alışverişini gerçekleştirmek bakımından

geniş boşluklar bulunmaktadır.

(32)

• Aslında birçok bitkilerin yapraklarındaki mezofil tabakasındaki sünger parankima hücreleri arasında normal olarak hücre arası boşluklar bulunur, fakat hidrofitlerde bu boşluklar çok büyüktür ve laküner doku veya aerenkima adını alır. Örn; Nymphaea (Nilüfer) bitkisinin yapraklarında olduğu gibi.

• Myriophyllum ve Elodea gibi bitkilerin

yapraklarında terleme ve fazla su iletimi

olmadığından ksilem elemanları çok azalmış,

hatta bazılarında tamamen kaybolmuştur.

(33)

• Su içinde yaşayan bitkilerin yapraklarının ve sürgünlerinin üst epidermis hücrelerinin üst yüzü çok ince bir kutikula tabakası ile örtülüdür. Üst yüzeyde bulunan stoma hücrelerinin altında geniş boşluklar vardır.

• Tropikal bölgelerin deniz kenarındaki

bataklıklarında yetişen Mangrove adı verilen

bir kısım bitkiler, oksijen azlığını gidermek

amacıyla hava kökleri meydana getirirler.

(34)

Hidrofit bitkiler sudaki durumlarına göre tekrar kısımlara ayrılabilirler:

• Yüzen hidrofitler (Lemna minor)

• Su içinde asılı duran hidrofitler (bitkisel planktonlar, Sargassum, Lemna trisulae)

• Su altında kökleri ile toprağa tespit edilmiş olarak yaşayan hidrofitler (Chara, Potamogeton, Valisnaria, Ceraphyllum)

• Kökleri ile toprağa tespit edilmiş, fakat yaprakları yüzen hidrofitler (Nymphaea alba, Victori amazonica)

• Kökleri ile toprağa tespit edilmiş, fakat gövdeleri su yüzünde olan hidrofitler (Oryza sativa, Typha latifolia, Scirpus)

(35)

2)Higrofitler (Nemli yerlerde yetişenler bitkiler )

• Bu gruptaki bitkiler topraktan fazla miktarda su alma ihtiyacı duyarlar. Hidrofitlerde olduğu gibi özel yapı göstermezler. Aksine hava nemi yüksek olan yerlerde örneğin tropikal yağmur ormanlarında olduğu gibi, terlemeyi artıracak yapılara sahiptirler.

• Yapıları daha çok bataklık bitkilerine benzer.

(36)

• Mezofil dokuları çok az hücre tabakasından meydana gelir.

• Hücreler büyüktür ve geniş hücreler arası boşlukları bulunmaktadır.

• Kökleri ve ksilem dokuları fazla bir gelişme

göstermez.

(37)

3) Kserofitler (Kurak yerlerde yetişen bitkiler)

• Kserofitler genelde kurak habitatlarda yetişirler. Bu bitkilerin başlıca sorunu susuzluktur ve özellikle terlemeyi azaltmak ve suyu idareli kullanmak için bir takım morfolojik değişiklikler gösterirler. Genelde 3 çeşit kserofit vardır.

Yıllık efemer bitkiler

Sukkulent (etli) bitkiler

Sukkulent olmayan çok yıllık bitkiler

(38)

• Yıllık efemer bitkiler: hayat devrelerini çok kısa zamanda tamamlayan, genellikle kurak bölgelerin bitkileridir. Kısa bir yağışlı devre sonunda hemen gelişirler ve kısa zamanda büyüyüp ölürler. Toprak kurumadan önce tohum verirler.

• Sukkulent bitkiler: bu bitkilerin parankima

hücrelerinin vakuolleri genişlemiş ve hücreler

arası boşluklar küçülmüştür. Bu morfolojik

karakter bu tip bitkilerin yağışlı mevsimde

organlarında fazla miktarda su depo etmelerini

sağlar ve bunu kurak mevsimlerde kullanırlar.

(39)

• Sukkulent olmayan çok yıllık bitkiler: ağaç ve çalıların yanında bir çok otsu bitkilerde bu gruba dahildir. Bunlar daha önce sözü edilen kseromorf özelliklere ek olarak aşağıdaki özellikleri de göstermektedir:

İyi gelişmiş bir kök sistemine sahiptirler: birçok çöl ağaçları, çalıları ve çok yıllık otsu bitkiler köklerini toprak altındaki nemli tabakaya ulaşıncaya dek uzatırlar.

Osmotik basınçları yüksektir: sukkulent olmayan çok yıllık bitkilerde osmotik basınç, yıllık ve sukkulent olanlara oranla çok yüksektir. Bu özellik topraktan daha fazla suyu çekebilmek içindir. Bu özelliği tuz bitkilerinde görmek mümkündür.

(40)

Terlemeyi azaltma özelliğine sahiptirler: birçok bitkilerin yaprakları terlemeyi azaltmak için

değişikliğe uğramıştır. Örneğin Defne (Laurus

nobilis), Mersin (Myrtus communis), Zeytin (Olea europea) yaprakları sert ve derimsi şekilde olup çok az su ihtiva ederler.

• Küçük ve kalın çeperli parankima hücrelerinden meydana gelen mezofil dokularında bol

sklerenkima elementleri, skleraitler bulunur.

Epidermis hücrelerinin dış çeperleri kalınlaşmış

ve üzerini kalın bir kutikula tabakası örtmüştür.

(41)

• Stomaların sayısı azalmış ve epidermis hücreleri arasında gömülmüş durumdadır. Bir kısmında ise epidermis hücrelerinin üzeri yıldız ve kalkan şeklinde tüylerle kaplanmıştır.

• Yapraklar terlemeyi azaltmak amacıyla yüzeylerini çok küçültmüşlerdir. Diğer morfolojik bir özellik de bitkinin boylarını kısaltmasıdır.

• Yaprakların küçülmesi terlemeyi azaltır dolayısıyla bu durum fotosentezin de azalmasına neden olur.

• Yine birçok bitkilerin yaprakları terlemeyi

azaltmak amacı ile diken şeklini almıştır.

(42)

• Açıklanan üç kategori yani higrofit, hidrofit ve kserofitin dışında bir de tropofit bitkiler adı verilen dördüncü bir grup ayrılabilir.

• Tropofit bitkiler elverişli mevsimlerde higrofit ve

elverişsiz mevsimlerde de kserofit özellik

gösterirler. Bu bitkilerin bir kısmı kışın

yapraklarını döker, bir kısmı da dökmez. Kışın

yapraklarını döken bitkilere yazın yeşil bitkiler

adı verilir. Yapraklarını dökmeyen bitkiler

özellikle kozalaklı olan bitkilerdir (çamgiller gibi).

(43)

• Tropofit gruptaki bir kısım bitkilerin toprak

üstü kısımları kurur ve kıştan önce tamamen

ölür. Sonuç olarak diyebiliriz ki tropofit

bitkilerde iki önemli devre vardır. Biri bitkinin

büyüme devresi, diğeri ise dinlenme

devresidir.

(44)

ATMOSFER NEMİ

(45)

Atmosfer Nemi (Su Buharı)

• Atmosfer nemi bir ekosistemin su kaybı üzerinde etkili olduğu için ekolojik bakımdan önemlidir. Bu nedenle bir yerin nemlilik durumu bitki,lerin yaşamında etkili olan klimatik bir faktördür.

• Su yüzeyinde veya toprak yüzeylerinde ısınan su

molekülleri hareket kazanırken aralarındaki bağlantı

azalır. Bir süre sonra bu bağlantı öylesine zayıflar ki su

molekülleri atmosfere doğru fırlamaya başlar. Bu

olaya buharlaşma denir. Atmosfer içine fırlamış olan

su moleküllerine de hava nemi (atmosfer nemi)

denir.

(46)

• Su moleküllerinin gaz halinden sıvı hale geçmesine yoğunlaşma denir.

• Buharlaşma için suyun çevresinden aldığı ısıya buharlaşma ısısı denir.

• Buhar halinden yoğunlaşıp su haline geçerken

ortama verdiği ısıya da yoğunlaşma ısısı denir.

(47)

Atmosferdeki nem görülmeyen ve görünen su buharı olmak üzere iki şekilde görülür:

1-Görülmeyen su buharı: genellikle mutlak ve nispi nem olmak üzere iki şekilde tanımlanır.

a)Mutlak nem: belli bir sıcaklık derecesinde birim hacimdeki havanın ihtiva ettiği nemin (su buharının) gram olarak ağırlığıdır.

b)Nispi nem: belli bir sıcaklık derecesindeki havanın ihtiva ettiği su buharının aynı sıcaklıktaki havanın doymuş su buharı miktarına oranının % olarak ifadesidir.

Nispi nem, havanın doyma derecesinden ne kadar uzak olduğunu yani doyma açlığını ifade eder. Ekolojik açıdan önemli olan nispi nemdir. Nispi nem Psikrometre ve Higrometre adı verilen aletle ölçülür.

(48)

2-Görülen su buharı (Bulut ve sis): su buharı moleküllerinin atmosferde bir küme oluşturmasına bulut denir.

Eğer havadaki su buharının doyma basıncı en

aşırı noktasına ulaşmışsa, çapları 1 mm nin

yüzde biri (1/100) kadar olan su damlacıkları

teşekkül eder ki buna da sis denir.

(49)

Atmosfer nemi üzerinde etkili olan faktörler:

1) Sıcaklık

2) Denizden yükseklik a) Denize uzaklık

b) Hava hareketleri c) Mevsimler

d) Bitki örtüsü

(50)

Atmosfer nemi ile bitkiler arasındaki ilişkiler:

• Havada nem açığı ne kadar fazla ise suyun fiziksel olarak buharlaşması (Evaporasyon) ve fizyolojik buharlaşma (Transpirasyon) o kadar artar. Hava neminin azalması ile bitki hücresinin turgor basıncı azalır ve sıcaklığın eklenmesi ile daimi pörsüme meydana gelebilir.

• Havadaki nemin azlığı özellikle yakıcı güneş ışınlarının yeryüzünü kavurduğu, rüzgarın transpirasyonu artırdığı kurak periyotlarda bitkiler için çok zararlı olur. İlk belirtiler yapraklarda olur. Yapraklar sarımsı, kırmızı bir renk alır, pörsür ve düşer.

(51)

• Kuraklık da yaprak dökümü ağaç türlerine göre

de değişir. Araştırmalardan elde edilen

sonuçlara göre aynı kuraklık derecesinde

Ihlamur (Tilia sp.) yapraklarının %50’sini,

Dişbudaklar (Fraxinus sp.) %25’ini ve

Karaağaçlar (Ulmus sp.) ve Meşeler (Quercus

sp.) %10-15’ini dökmüştür. Hava nemi yüksek

olursa bitkilerde transpirasyon azalır.

(52)

RÜZGAR

(53)

İklim Faktörlerinden Rüzgar ve Bitkilere Etkisi

• Rüzgar, atmosferde sıcak hava ile soğuk havanın yer değiştirmesi ile meydana gelir.

Başka bir deyişle atmosferin bir yerden başka bir yere akışıdır.

• Rüzgarın şiddeti Anemometre denilen aletle

ölçülür. Rüzgarın etkisi sıcaklık ve ışık kadar

etkili olmasa da yine de bitkilerin dağılışında

önemli bir rol oynar.

(54)

Rüzgarın bitkiler üzerine etkisi mekanik ve fizyolojik olur:

• Özellikle rüzgarın süresi ve yönü vejetasyon üzerinde daha etkilidir. Fizyolojik olarak transpirasyonu etkiler. Rüzgara maruz kalan bitkiler fazla su kaybeder dolayısıyla transpirasyon fazlalaşır.

• Eğer rüzgar fırtına halinde eserse mekanik

etkisi daha fazla olur. Hafif bir rüzgar bile bitki

için önemlidir.

(55)

• Sıcak ve kuru esen rüzgarlar ağaç gövdelerini çatlatır, yarıklar meydana gelir. Rüzgara maruz kalan kısımlarda tomurcuklar ölür ve ağacın rüzgara bakan kısmı kurur. Bir kısım bitkiler bu nedenle yapraklarını kaybeder. Bazı araştırıcılara göre kutup bölgelerinde ağaç sınırını belli eden faktörlerin başında rüzgar gelir.

• Deniz kıyılarında eğer rüzgar kuvvetli ve sürekli ise

tuz ve kum zerreleri ağaçların üzerinde öldürücü bir

etki yapar. Aynı zamanda denizlerden karalara doğru

esen devamlı rüzgarlar sahillerdeki ağaçlarda

asimetrik bir durum meydana getirir.

(56)

• Rüzgarların polen tozlarının ve meyvelerin taşınmasında faydalı bir etkisi vardır.

• Rüzgarın bir diğer etkisi de kumları meydana getirmesidir. Rüzgarların etkisiyle meydana gelen gerek sahil kumulları ve gerekse kara kumulların her ikisi de yurdumuzda mevcuttur.

Rüzgar erozyonu sonucu meydana gelen

kumullara en iyi örnek Konya-Karapınar

erozyon safhasıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Bazı ilkbahar çiçeklerinin tepallerinde sıcaklık değişimine bağlı olarak görülen büyüme hareketlerine termonast denir. • Her bitki türü için sıcaklık

• Bazı ilkbahar çiçeklerinin tepallerinde sıcaklık değişimine bağlı olarak görülen büyüme hareketlerine termonast denir. • Her bitki türü için sıcaklık

enfekte olmuş bölgeye sağlıklı olarak su ve besleyici maddelerin akışını önlediği için, patojenin açlıktan ölmesine neden olur... b) Enfeksiyondan Sonra Meydana

 Mantarlar rizoitleri ile kayalar üzerinde tutunurlar ve oradan bir miktar su ve madensel tuz alabilirler.  Mavi yeşil algler ise klorofil taşıdıkları için

• Arktik ve Alpin bölgelerde yaşayan bitkilerin yaşamının ılıman bölge bitkilerinden farklı olmasının nedeni bu bölgelerin çevresel özellikleridir.. •

• Fizyolojik değişikliklerden sıcaklık şoku proteinlerinin sentezinden bahsedilebilir. Ayrıca hücre zarı sıcaklıkla akışkanlığın daha fazla olmasını

(kum oranı yüksek topraklara adapte olmuş halofitler)..  Halofit bitkilerin yaşadığı alanlarda genellikle dalga hareketleri ve su baskınları ve biyotik faktörler

Birinci ekosistemde türlerden birisi yaygın olarak bulunup diğer dört tür nadir