• Sonuç bulunamadı

BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ PROF. DR. LATİF KURT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ PROF. DR. LATİF KURT"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİY 422 BİTKİ EKOLOJİSİ

PROF. DR. LATİF KURT

(2)

STRES EKOLOJİSİ

(3)

• Bitkiler her zaman uygun çevre şartları altında bulunmazlar, bazen yaşadıkları çevrede normal olmayan zor şartlarla karşılaşırlar.

• Yeryüzünde kurak alanlar, tuzlu topraklara

sahip bölgeler, kuzey ve güney kutupları ile

yüksek dağlar gibi alanlar ayrıca toprak ve

hava kirleticileri de bitkilerin yaşamını

olumsuz yönde etkilemektedir.

(4)

Olumsuz çevre bitkilerde stres yaratır.

Bitkilerin stres koşullarına cevap verme

yetenekleri onların coğrafik dağılışları

üzerinde etkilidir. Bitkilerin stres

davranışlarının ortaya konması, stres

şartlarına uyum sağlayan varyetelerin ve

ekotiplerin ıslah edilmesinde kolaylık

sağlamkatadır.

(5)

Stres Kavramı

• Bir çevrede devamlı olarak ya da arada sırada meydana meydana gelen çok sayıdaki olumsuz, fakat hemen öldürücü olmayan koşullar stres olarak bilinir.

• Bitkide metabolizmayı, büyüme ve gelişmeyi etkileyen veya engelleyen uygun olmayan herhangi bir durum stres olarak kabul edilir.

• Ayrıca bitkide dış faktörlerin zorlamasıyla oluşan

etki de stres olarak kabul edilir.

(6)

• Biyolojik olarak stres çevre şartlarının bir bitkinin normal büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyecek kadar değişmesidir. Stres durumunda bitkide metabolik faaliyetler ya değişik bir yöne kayar ya da indirgenir.

• Bitkiler bir veya birden fazla değişik stres koşullarına karşı aynı cevabı vermezler. Bununla birlikte herhangi bir stres koşuluna uyum sağlamış olan bir bitki uyum sağladığı stres şartlarında stres altında kalmış sayılmaz.

Örn; tuzcul bitkiler diğer bitkilerin yaşayamayacağı

yüksek tuz konsantrasyonlarında bile stres altında

kalmadan yaşamlarını sürdürebilirler.

(7)

Stres Faktörleri

• Levitt’ e göre stres faktörleri biotik ve fizikokimyasal faktörler olmak üzere ikiye ayrılır.

• Biotik faktörler; enfeksiyon oluşturan mikroorganizmalrı, zararlı hayvanları ve diğer organizmalara rekabeti içermektedir.

• Fizikokimyasal faktörler ise; sıcaklık, su, radyasyon,

kimyasal maddeler, manyetik ve elektriksel alanlar

gibi çevre faktörlerini içerir.

(8)
(9)

• Lichtentaler ise doğal ve antropojenik olmak üzere ikiye ayırmıştır.

• Doğal stres faktörleri; yüksek sıcaklık, ışık, donma, su eksikliği ve fazlalığı, mineral maddelerin yetersizliği, böcekler ve patojenlarden oluşur.

• Antropojenik stres ise; herbisitler, pestisitler,

fungusitler, havayı kirletici maddeler, ozon,

fotooksidanlar, asit yağmurları, yüksek azot

konsantrasyonu, ağır metaller, UV radyasyonu ve

CO

2

düzeyi gibi faktörleri içermektedir.

(10)

Bitkilerin Stres Faktörlerine Verdikleri Cevaplar

 Bitkilere stres koşullarına karşı iki şekilde cevap verirler. Stres koşullarından kaçma ve stres koşularına direnç gösterme.

 Stres koşullarından kaçmanın mekanizması, stresin

etkisini azaltma yönündedir. Bitkiler bu durumu

morfolojik yapılarını (yaprak laminasının yüzeyi ve

kalınlığı, stomaların büyüklük ve yoğunluğu,

kutikulanın kimyasal kompozisyonu ve kalınlığı, kök ve

gövdelerinin boyutları ve kimyasal pozisyonlarını)

değiştirerek sağlarlar.

(11)

• Örn; yonca bitkisi köklerini derinlere gönderdiğinden diğer sığ köklü bitkilere göre, su eksikliğinden daha az etkilenir.

• Bazı bitkiler su eksikliğinde buharlaşmayı azaltmak için kalın bir kutikula tabakası veya su depolayan etli yapraklar oluştururlar.

Bunların yanında yine stres şartlarında,

nesillerini garanti altına almak için çabucak

tohum ve yumru oluşturarak stres

koşullarından kaçarlar.

(12)

Stres koşullarına direnç gösterme durumunda ise stresin yarattığı etkilerin onarılması veya

ortadan kaldırılması söz konusudur.

(13)

Bitkiler stres faktörlerine karşı farklı düzeyde cevap verirler:

1. Submoleküler Düzeyde Stres Cevapları 2. Moleküler Düzeyde Stres Cevapları

a. Sekonder Bileşikler b. Polisakkaritler

c. Proteinler

3. Subselüler Düzeyde Stres Cevapları a. Hücre Çeperleri

b. Zarlar

(14)

1- Submoleküler Düzeyde Stres Cevapları

 Strese cevap olarak hücre içinde serbest radikaller oluşturulur. Hücre düzeyinde serbest radikaller özellikle oksijen içeren moleküller aracılığıyla oluşturulur.

 Süperoksit (O

2-

), hidroksit (OH

-

), perhidroksit (HO

2-

),

peroksi (ROO), fenoksi (C

6

H

4

O) radikalleri ile singlit

oksijen (

1

O

2

) bu moleküller arasında sayılabilir. Bu

yapılardaki oksijenler Aktif Oksijen (AO) olarak

adlandırılır.

(15)

• Oluşumu enzimler aracılığıyla sağlanan AO;

yüksek oranda reaktif, kısa ömürlü ve NA;

protein, polisakkarit gibi hücresel moleküllerle çabucak etkileşerek onları bozan bir yapı gösterir.

• Normalde hücrelerde çok az miktarda oluşan

AO; stres uygulamasından hemen sonra çok

yüksek oranda çıkar. Yüksek AO miktarı hücre için

zehirlidir. Bununla beraber AO’ nun son yıllarda

strese karşı savunma mekanizmasında rol aldığı

saptanmıştır.

(16)

• Sitotoksik olan AO, antomikrobiyal

özelliğinden dolayı mikrobik saldırılara karşı

bitkiyi koruduğu gibi, hücre duvarının

kuvvetlenmesini sağlayan lignin ve suberin

sentezini de uyarır. Bunların dışında

fitoaleksin ve patogenesis ile ilgili

proteinlerin genlerinin yazılmasını uyararak

bitkinin savunma sistemini harekete geçirir.

(17)

2- Moleküler Düzeyde Stres Cevapları

• Bitkiler stres faktörlerine cevap olarak bazı molekülleri sentez ederler. Bu moleküller şunlardır;

a.Sekonder bileşikler: stres koşullarına cevap olarak sentezlenen önemli bileşiklerdir.

Bunlar iki sınıfta incelenebilir:

(18)

Düşük moleküler ağırlıklı sekonder bileşikler;

fitoaleksinler, fenoller, terpenoidler, kinonlar, poliaminler, fenilamidler, karoteniodler, terpenoidler, alkoloidler, prolin ve absisik asit.

Yüksek moleküler ağırlıklı sekonder

bileşikler; Lignin, suberin, kitin.

(19)

b. Polisakkaritler; bunların başında kalloz gelir.

Kalloz stres koşullarına cevap olarak sentezlenir ve hücre zarı ile hücre duvarı arasında depolanır.

 Kallozun görevi stres faktörlerine karşı hücre

duvarında bir bariyer oluşturmaktır.

(20)

c. Proteinler; değişik genler tarafından kodlanan ve farklı molekül ağırlıklarına sahip olan proteinlerdir. Bu proteinler normal hücre proteini değildirler ve stres altında olmayan hücrelerde bulunmazlar veya çok az bulunurlar.

• Stres durumunda stres proteinlerine ait genler aktifleşerek bu proteinleri sentezlerler.

Stres koşulları oratadan kalktığında bu

poteinler de ortadan kalkarlar.

(21)

3- Subselüler Düzeyde Stres Cevapları a. Hücre çeperleri

• Yapısal olarak hücre çeperi pektin ve hemiselülozdan oluşan matrikse gömülü selüloz mikrofibrillerinden ibarettir.

• Hücre çeperi 3 tabakadan oluşur; Orta lamel, primer çeper ve sekonder çeper.

 Normal şartlar altında hücre çeperinin yapısı sabittir.

 Stres durumunda ise hücre çeperinde lignin sentezi ve

depolanması artar ve stres koşullarına karşı hücre

çeperine mekanik sağlamlık kazandıran kalloz

sentezlenir.

(22)

• Stres uyartısının alınmasından sorumlu

olan reseptörler de hücre çeperinde

bulunurlar. Reseptörün oluşturduğu sinyaller

hücreye iletilerek savunma mekanizmasının

çalışması sağlanır.

(23)

b. Zarlar

 Hücre, vakuol, endoplazmik retikulum, golgi cihazı, mitokondri ve kloroplast zarları hücredeki zar yapısını oluşturur.

 Zarlar bulundukları çevrenin algılayıcıları olarak görev yaparlar. Stres durumunda temel olarak hücre zarının akışkanlığı değişir.

Bu durum, özellikle yüksek sıcaklıklarda su ve

iyon dengesizliği sağlayacağı için oldukça

önemlidir.

(24)

Stres sırasında hücre zarındaki doymamış yağ asitlerinden aktif oksijen serbest radikali, fosfolipitlerden de jasmonik asit gibi sinyal molekülleri oluşur.

Oluşan bu sinyal moleküller, hücre içinde

fitoaleksin ve stres proteinleri gibi savunma

metabolitlerinin sentezini uyarır. Doymamış

yağ asitlerinin peroksidasyonu zarın

kuvvetlenmesini sağlar.

(25)

Bir stres faktörünün bitkide cevap bulması aşağıdaki sırayı izler:

Stres faktörü

Hücre çeperi ve hücre zarındaki reseptörler aracılığıyla stresin algılanması

Stres için sinyal oluşturulması

Sinyalin aktarılması

Sinyaller ile gen aktifleştirici arasındaki etkileşim

Cevabın ortaya çıkması

(26)

Stresin algılnmasından sonra oluşturulan

sinyal molekülleri arasında etilen, salisilik

asit, Jasmonik asit, Ca

++

/ kalmodulin

sistemi, inositol fosfat ve kinonlar sayılabilir.

(27)

Stres Çeşitleri

1- Oksijen Stresi

 Oksijen stresi aslında suyun fazlalığı ile oluşan bir stres çeşididir. Oksijenin azalması solunum ve besin alınması gibi kök faaliyetlerinin bozulmasına neden olur.

 Bitki hücrelerinde oksijen 200 ’ den fazla reaksiyona girer. Bu geniş spektrum, hücrenin enerji ihtiyacını karşılamak için hücresel oksijen tüketiminin % 95’

inden fazlasını oluşturur. Bitkiler su baskınlarına maruz

kaldığı zaman toprak altı organları uzun süre hipoksit

veya anoksit bir mikro çevre ile karşı karşıya kalırlar.

(28)

• Bitkilerin çoğu su fazlalığına daha duyarlıdır ve kısa sürede geri dönüşümsüz hasara uğrarlar. Daha sonra, eğer su kütlesi çok hızlı bir şekilde akarsa havanın aniden iç dokulara baskını zaten hasarlı olan bitkilere yeni bir oksidatif rekabet yükler.

• Böylece oksijen stresinin iki yönü vardır, ihtiyaç

daima havalandırmadan önde bulunur. Bu şartlar

altında enerji noksanlığı ve alt üst edilen membran

yapısı bitki hücrelerine oksijen stresiyle yüklenen

önemli bir sınırlama olarak gösterilebilir.

(29)

Bitkiler oksijensiz toprak suyunda zarar görerek çalışamaz hale gelebilmektedir.

Köklerin suya olan geçirgenlikleri azalmakta, transpirasyon oranı düşmekte, mineral besin maddelerinin alınma oranları azalarak büyüme durmaktadır.

Total oksijen eksikliğinde solunum anaerobik

disimilasyona çevrilerek asetaldehit ve

etanol birikimi meydana gelmektedir.

(30)

• Etanol içeriğinin artması oksijen eksikliğinin karakteristik bir belirtisidir. Absisik asit (ABA) ve etilenin öncül maddeleri yapraklarda kısmi olarak stomaların kapanmasını, epinastiği ve absisyonu teşvik edecek şekilde yüksek miktarlarda oluşurlar.

• Zar sistemleri bozulur, mitokondrideki elektron

taşıma ve oksidatif fosforilasyon sona erer, krebs

döngüsü çalışamaz ve ATP sadece fermantasyon ile

üretilebilir. Mitokondri ve mikrobodiler

parçalanarak bunların enzimleri de kısmen inhibe

edilir.

(31)

2- Su Stresi

Su eksikliğinden kaynaklanan stres kuraklık stresi olarak da adlandırılır ve genellikle yağmur yağmamasından kaynaklanır.

Bitkiler yaşamları boyunca toprak ve atmosfer

suyunun azlığına sık sık maruz kalırlar. Toprak

ve atmosfer suyunun azalması kurak/yarı kurak

bölgeler dışında da meydana gelir. Örn; ılıman

yaprak döken ormanlarda veya tropikal yağmur

ormanlarında olduğu gibi.

(32)

Su eksikliği global çevresel değişikliklere bağlı olarak daha kurak iklimlerde primer üretimi düşürmektedir.

Bitkilerin su stresine karşı gösterdikleri

tepkiler, adaptasyon değişikliklerini veya

adaptasyonları silmeyi gerektirerek çok

karmaşık bir hal alır. Arazi şartlarında bu

tepkiler sinergistik ve antagonistik olarak

diğer streslerin ilavesiyle değiştirilebilir.

(33)

• Normalde bitkilerin kuraklığı yenme kabiliyeti stresten kaçma ve tolerans karışımını gerektirir ki, bu da genotiple birlikte değişmektedir. Bu karmaşıklık kuraklıktan kaçma stratejisinin dominant olduğu Akdeniz ekosistemi bitkilerinde iyi bir şekilde araştırılmıştır.

• Bu bitkiler kuraklık-toleranslı sklerofillerle bir

arada bulunarak suyun azaldığı veya tamamen

bittiği zamanlarda ölürler.

(34)

• Asimilasyon stres altındaki bitkinin

fonksiyonlarının geliştirilmesine yardımcı olur.

(35)

 Portekiz de Erova yakınında yapılan bir çalışmada değişik

bitkilerin kuraklıkla mücadele strstejileri gözden geçirilmiş, yaprak fotosentezinin nasıl düzenlendiği ve tüm bitkilerin karbon

asimilasyonu tartışılmıştır.

 Çalışmada Akdeniz bölgesi türleri arazi şartlarında kademeli

olarak su stresine maruz bırakılmış ve bu bitkilerin kuraklığa karşı tepkileri incelenmiştir.

(36)

• Akdeniz bölgesinde yaz sonunda aşırı su azalması sonucu bitkilerin kök bölgesinde su büyük oranda kaybolur.

• Örn; Quercus suber ve Quercus ilex ssp. rotundifolia’ nın

hakim olduğu Akdeniz herdem yeşil meşe ekosisteminde

net karbon alımı Haziran’ da yaklaşık 12 g m

-2

değerine

düşer, bu değer Temmuz’ da sıfırlanır hatta yaz sonlarında

eksi değere ulaşır. Bu durum ototrof ve heterorof

solunumun artması kadar, yaprakların net karbon

kazancının düşmesinin de bir sonucudur ki kısmen su

kaybını önleme amacıyla kapanan stomalardan aynı

zamanda kuraklık, yüksek sıcaklık ve ışık oluştuğu zaman

fotosentezin azalmasından da kaynaklanır.

(37)
(38)

Su stresinde kök gelişiminin devamlılığını sağlayan mekanizmalar, osmotik basıncın ayarlanması ve hücre çeperinin esneme kapasitesindeki artıştır.

Kuraklığa maruz kalmış sürgün ve köklerde

absisik asit (ABA) ve etilen arasındaki ilişki

hala tartışılmaktadır.

(39)

Su Stresi ve Stoma Hareketleri

• Su eksikliği durumunda arazide su kaybının stoma tarafından kontrollü bitki tepkisinin

erken fazlarında tespit edilmiştir. Bu da yaprak tarafından karbon alımının sınırlanmasına yol açar.

• Stomalar ya yaprak turgorunun ve su

potansiyelinin azalması ya da atmosferdeki

düşük nemlilikten dolayı kapanır.

(40)

• Stoma tepkileri yaprağın su düzeyinden daha çok toprak nemliliği ile daha bağlantılıdır.

• Bu da yaprağın su düzeyi sabit tutulurken stomaların kök dehidratasyonu sonucunda üretilen kimyasal sinyallere tepki gösterdiğinin belirtisidir.

• Kuraklık ilerledikçe, doğal bitkilerde sabahın erken

saatlerinden başlayarak gün boyunca giderek artan

periyotlarla stoma kapanır.Bu durum günlük karbon

asimilasyonunu azaltır ve yüksek buharlaşma anındaki su

kaybı atmosfere geçmektedir. Bu da su teminiyle ilişkili

olarak karbon asimilasyonunun optimal hale getirilmesine

yol açar.

(41)

• Doğal alanlarda gelişen bitkilerde (örn;

Quercus suber ve Vitis vinifera) ışık veya sıcaklık artışı veya yapraktan havaya doğru buhar basıncının azalması sonucunda bir gün içerisinde yaprak fotosentezinin azalması tam olarak anlaşılmamıştır.

• Öğleden sonra stoma iletkenliğinde ve

yaprağın net asimilasyonunda azalma

gözlenmiştir.

(42)

Stoma iletkenliğinin azalmasının nedeni:

 Yapraktaki düşük su potansiyelleri tarafından teşvik edilmiş ksilemin ABA taşıyıcısının duyarlılığının artması

 Ksilem özü alkalitesinin artması

 Kalsiyum konsantrasyonundaki değişmelerden

kaynaklandığı düşünülmektedir.

(43)

Su Stresi ve Üreme

• Su eksikliği üremede başarısızlığa neden olur.

Bunu önlemek amacıyla bazı tek yıllık Akdeniz bitkileri, mevcut su miktarı tüketilmeden önce çiçeklenerek ve tohum üreterek fenolojik olarak kuraklıktan kurtulurlar.

• Diğer bazı bitkiler kuraklık süresince değişik

organlarda, normal sürgün ve köklerinde

biriktirilen depo maddeleriyle direnç gösterirler,

bu depo maddeleri daha sonra üreme fazı

boyunca harekete geçerler (örn; tahıl bitkileri.)

(44)

Su stresli acı baklada (Lupinus albus) tohum

üretimine devam etme, onların

asimilasyonunun geçici olarak gövdede

cereyan etmesinden kaynaklanır ve daha

sonra tohumların çimlenmesi aşamasında

yapraklara devredilir.

(45)

Sıcaklık Stresi

Bitkinin ekolojik başarısını maksimum ve minumum sıcaklıklar belirlemektedir. Bazı yüksek yapılı bitkiler saatlerce veya günlerce süren çöl rüzgarlarının sıcak esintilerinde canlılıklarını sürdürebilirken, diğer bazı türler kutup soğuklarında bile yaşamlarını devam ettirebilmektedirler.

Aktif bitki büyümesi genellikle yaklaşık olarak

10-40

0

C arasında olmaktadır.

(46)

Maksimum sıcaklık;

Moleküllerin hareketini hızlandırmakta

Makromoleküller içindeki bağları gevşetmekte

Hücre zarlarının lipit tabakalarını daha akışkan hale getirmektedir.

Minumum sıcaklıklar ise;

Hücre zarı daha katı hale geçmekte

Biyokimyasal olayların aktivasyonu için gerekli

enerji ihtiyaçları artmakta.

(47)

• Sıcak iklimlerde yaşayan bitkilerin çoğu dondurucu olmayan sıcaklıklarda bile zarar görürler.

• Mısır, domates, soya, pamuk ve muz gibi bitkiler düşük sıcaklıklara oldukça duyarlıdır ve 10-15

0

C ‘ nin altındaki sıcaklıklarda metabolik bozulmaya uğrarlar.

• Elma, patates ve kuşkonmaz gibi bitkilerde ise

0-5

0

C ‘ de bozulmalar görülür.

(48)

Bitkilerin düşük sıcaklıktan etkilenme dereceleri;

Bitkinin yaşına

Düşük sıcaklığa tabi tutulma süresine

Bitkinin türüne

bağlı olarak değişir.

(49)

Genç bitkilerde (fideler) düşük sıcaklığın etkisiyle

Yaprak küçülmesi

Klorozis

Solma

Üreme organlarının gelişmesinin engellenmesi

Stoplazmik akışkanlık

Solunum

Fotosentez

Protein sentezi de düşük sıcaklıktan etkilenir.

(50)

• Maksimum sıcaklık ve yoğun güneş ışığı altındaki bitkiler metabolik faaliyetlerini sürdürebilmek için bazı morfolojik ve fizyolojik değişiklikler yaparlar.

• Morfolojik değişiklikler arasında kseromorfik özellikler sayılabilir.

• Fizyolojik değişikliklerden sıcaklık şoku

proteinlerinin sentezinden bahsedilebilir. Ayrıca

hücre zarı sıcaklıkla akışkanlığın daha fazla

olmasını engellemek için yüksek oranda doymuş

yağ asiti içerirler.

(51)

Odunsu ve Otsu Bitkilerin Düşük Sıcaklıklara Adaptasyonları

• Huş, kavak ve söğüt gibi ağaçlar arktik bölgelere kadar geniş bir yayılışa sahiptirler.

Bu bitkilerin soğuk kuzey bölgelerinde

donmadan yaşayabilmeleri o bölgeye

adaptasyonlarına bağlıdır.

(52)

Odunsu dokuların donma stresine adaptasyonları

1-Fitokrom ve kısa gün etkili olurlar ve yapraklarda sertleşme ile ortaya çıkarlar.

2-metabolik faaliyetlerdeki değişikliklerdir.

Organik fosfat seviyesinin artması, nişastanın

şekerlere dönüştürülmesi ve glikoprotein

miktarının artması gibi olaylardır.

(53)

Otsu bitkilerin donmaya karşı adaptasyonları:

Düşük sıcaklığa alıştırma esnasında kalitatif ve kantitatif değişiklikler gözlenir.

Düşük sıcaklığa adaptasyon esnasında yüksek

oranda ABA saptanmıştır.

(54)

Arktik ve Alpin Bölge Bitkilerinin Düşük Sıcaklık Stresine Karşı Yaptıkları Adaptasyonlar

1) Hayat formu

2) Tohum dormansisi 3) Fide oluşumu 4) Klorofil içeriği

5) Fotosentez ve solunum 6) Kuraklık direnci

7) Dormansinin kırılması 8) Gelişme

9) Besin depolama

(55)

10)Kışın hayatta kalma 11)Çiçeklenme

12)Tozlaşma

13)Tohum üretimi 14)Vejetatif üreme

15)Dormansinin başlaması

(56)

Tuz Stresi

 Tuzlu habitatlar, kolay çözünebilen tuzların anormal düzeyde yüksek olduğu alanlardır.

 Okyanuslar, tuz gölleri, tuzlu bataklıklar, çöller

ve çok sulanan tarım alanlarında tuz oranı

yüksektir.

(57)

Tuz stresi 3 aşamada zarar verir:

1- Yüksek tuz konsantrasyonu toprak gözeneklerini azaltır ve toprağın havalanması ile su geçirgenliğini kötü yönde etkiler.

2- Toprakta düşük su potansiyeli ve fizyolojik kuraklık oluşur. Tuz stresine maruz kalan bitkilerde su stresinde olduğu gibi prolin, betain ve sorbitol birikimi gözlenir.

3- Özellikle Na

+

ve CI

-

gibi iyonların fazlalığı glikozitler

üzerinde toksik etki yapar. Zar sisteminde, enzim

inhibisyonunda ve diğer metabolik olaylarda değişim

gözlenir.

(58)

Bitkilerde Tuz Stresinin Zararları

Bitkilerde ölüme yol açabilir. Büyüme engellenir.

Yaprak yanıklığı gibi nekrozlara, klorozise, döllenme bozukluklarına, meyvaların küçük

olmasına, kalitenin düşmesine ve ürün

kayıplarına neden olmaktadır.

(59)

Tuzluluk Stresine Karşı Bitkilerde Görülen Adaptasyonlar

1- Tuz içeriğinin düzenlenmesi a. Tuzu bünyeye almama

b.Tuzu devre dışı bırakmak c. Tuzun seyreltilmesi

d.Tuzun protoplastlardaki bölmelerde

biriktirilmesi

(60)

Tuza Karşı Tolerans

Stres teriminin kullanılmasında 3 görüş kabul görmüştür;

1- Bu durum her zaman görülmez.

2- Bu durum optimal performansta azalmaya neden olan bazı durumlarda görülür.

3- Bu durum organizmaların normal sınırları

dışındaki ekstrem (uç) koşullarda görülür.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Arktik ve Alpin bölgelerde yaşayan bitkilerin yaşamının ılıman bölge bitkilerinden farklı olmasının nedeni bu bölgelerin çevresel özellikleridir.. •

(kum oranı yüksek topraklara adapte olmuş halofitler)..  Halofit bitkilerin yaşadığı alanlarda genellikle dalga hareketleri ve su baskınları ve biyotik faktörler

Birinci ekosistemde türlerden birisi yaygın olarak bulunup diğer dört tür nadir

• Bu gruptaki bitkiler topraktan fazla miktarda su alma ihtiyacı duyarlar. Hidrofitlerde olduğu gibi özel yapı göstermezler. Aksine hava nemi yüksek olan yerlerde

Canlılık için oldukça önemli olan bu taşıma tipinde, örneğin bir maddenin hücre içi konsantrasyonu yüksek olmasına rağmen hücre dışından hücre

399)Kemosentez olayı sadece prokaryot hücre yapısına sahip canlılarda (bazı bakterilerde. ve

Timurlu Devleti Emîrleri I- Barlas Boyu: Togay Buğa Barlas Amirs of Timurid State I- Barlas Tribe: Toghay Bugha Barlas. Hüsnü YÜCEKAYA

 İnsan kırmızı kan hücre zarında, lipid tabakanın dış yarısındaki lipid moleküllerin hemen hepsi baş gruplarında kolin ihtiva ederken iç yarısındaki bütün