• Sonuç bulunamadı

19.yy'da Rumlarda ve Arnavutlarda Evlilik Müessesesinde Başlık Uygulamaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "19.yy'da Rumlarda ve Arnavutlarda Evlilik Müessesesinde Başlık Uygulamaları"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

19.yy'da Rumlarda ve Arnavutlarda Evlilik Müessesesinde Başlık Uygulamaları

The Praxis of Bride Price by the Greeks and Albanians in the Institution of Marriage in the 19th Century

Uğur Özcan* Murat Gökhan Dalyan**

Abstract

In the 19th century, there occurred different praxis of bride price between two communities, the Greeks and the Albanians. Of these two communities, the Greeks paid the groom a sum named 'Drahoma', while the Albanians paid bride price to the bride. Bride price occasioned to various social circumstances in both the communities. The tradition of bride price led to the consequences of emigrating abroad and the increase of marriage age; on the contrary, among the Albanians, it led to as far consequences as blood revenges of which the family's honor was comprised. This condition occupied a large proportion of the 20th century in both communities.

Key Words: Greeks, Albanians, Bride Price, Drahoma, Women in Ottoman

Özet

XIX. yüzyılda balkanlarda yaşan iki toplum olan Rumlar ve Arnavutların birbirinden farklı başlık paraları uygulamaları vardır. Bunlardan Rumlar, erkek tarafına “drahoma” adında başlık parası öderken Arnavutlarda tam tersine başlık parasının kız tarafına verilmesi söz konusudur. Başlık parası, her iki toplumda da çeşitli sosyal olaylara neden olmaktadır. Rumlarda yurtdışına göç ve evlilik yaşının ilerlemesi olarak görülen bu etki, Arnavutlarda, ailelerin gururunun söz konusu olduğu kan davalarına kadar giden olaylar olarak göze çarpmaktadır. Bu durum her iki toplumda 20. yüzyılın büyük bir bölümünde devam etmiştir.

Anahtar Kelimeler: Rumlar, Arnavutlar, Başlık Parası, Drahoma

* Yrd. Doç. Dr.; Ahi Evran Üniversitesi – Kırşehir.

** Yrd. Doç. Dr.; Adıyaman Üniversitesi – Adıyaman.

(2)

Giriş

Bride wealth aynı zamanda bride price olarak da geçen baĢlık parası damat tarafının gelin tarafına verdiği mal ya da paradır. Bu bağlamda bakıldığında baĢlık parası uygulamaları hiĢ Ģüphesiz ilkçağlardan itibaren birçok medeniyetlerde var olan bir gelenektir. BaĢlık parasının verilmesindeki amaçlardan biri, kız tarafının evinden ayrılacak olan bireyinden dolayı kaybolacak olan iĢ gücünü telafi etmektir. Diğer bir maksat ise, yeni ailenin oluĢum sürecinde evlilik için yapılacak hazırlıkları desteklemek, gelin ve damadın iĢini kolaylaĢtırmaktır. Temelde çıkıĢ maksadı budur. BaĢlık parası peĢin olarak verilebileceği gibi belli bir zamana yayılarak da verilebilir. Ev eĢyası, giysi, yiyecek, içecek, geleneksel silahlar ve arabalar baĢlık olarak verilebilecek mallardır1. ÇıkıĢ noktası itibariyle evlenen çifte yardım, yeni yuva oluĢumunu destekleme mahiyetinde olmasına rağmen baĢlık parası uygulamalarının, kadının satılması olarak algılandığı toplumlar da az değildir. Kimi yerlerde baĢlık kız tarafına ödenirken kimi yerlerde, erkek tarafına kız çocuklarının evliliklerinin sürmesi için ödenmiĢtir.

BaĢlık parasının erkek tarafına ödendiği toplumlarda bu terim yerini “drahoma”ya bırakmaktadır. Drahoma kız tarafının evlenecek erkeğe yani damada verdiği para ya da mal olarak karĢımıza çıkmaktadır. Yan yana yaĢayan ve birbirinden kültürel anlamda da etkilenmesi muhtemel olan bu iki toplumdaki evlilik müessesesindeki faklı uygulamanın hiç Ģüphesiz toplum dinamiklerindeki farklılıklardan ileri geldiği bir gerçektir. Bunu 19.yy da ve 20.yy bölgeyi ziyaret eden misyonerlerin ve diplomatların raporlarından müĢahede edebilmek mümkündür.

1.Rumlarda Başlık Parası: Drahoma

Doğu Roma hâkimiyeti altında HıristiyanlaĢan ve Grekçe/Yunanca konuĢan halkı niteleyen Rumlar, daha sonraları Osmanlı egemenliğine girecek olan Yunanistan Trakya ve adalarda yaĢayan halklara verilen bir isim olmuĢtur. “Taife-i Rumiyan” olarak da adlandırılan Rumlar xvııı. ve xıx. Yüzyılda tamamen etnik bir terim olarak kendisine anlam bulmuĢtur2. Bir Akdeniz halkı olarak, Rumların baĢlık âdeti uygulamaları, nitelik bakımından farklılıklar göstermektedirler. BaĢlık parasının Rumlarda adı drahomadır. Fakat çok önemli bir farkı içinde barındırmaktadır. Diğer toplumların aksine drahomayı erkek tarafı değil kız tarafı vermekle yükümlüdür3. Babanın kızının durumunu bir nevi güvence altına alması maksadıyla damada verdiği paradır. Bu adet ilk etapta sadece Atina’da görülürken daha sonraları

1 Encyclopædia Britannica "bridewealth.". Encyclopædia Britannica Online. Encyclopædia Britannica, 2011. Web.

17 Sep. 2011. <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/79255/bridewealth>.

2 Kelime anlamıyla “Romaya mensup Romalı” manasına gelen Rum, ArapçalaĢtırılmıĢ bir tabirdir. Eski roma topraklarını ve yine bu topraklarda yaĢayanlara verilen isimdir. Fakat daha sonraları terime yeni anlamlar yüklenmiĢtir. Osmanlı Devleti’nin kuruluĢ yıllarında hatta daha öncesinde Selçuklularda Anadolu’ya karĢılık gelen Rum kelimesi, Devletin ilerleyen yıllarında, Osmanlı tebaası ve Grekçe konuĢan halka verilen bir isim haline de gelmiĢtir. Casim Avcı, “Rum”, DİA, C. 35, TDVY, Ġst. 2008, s. 224-225

3 Maristella Botticini-Aloysius Siow, “Why Dowries ?” American Economic Review, Vol. 93(4), American Economic Association, Pittsbugh 2003, s. 1385-1398; C. C. Felton, Grecee, Ancient and Modern, Vol. I., Boston 1869, 347-48; William Edward Hartpole Lecky, History of European Morals from Augustos to Charlemagne, Vol.

II., New York 1870, 293; Z. Duckett Ferriman, Home Life in Hellias Greece and Greeks, Cornell University Library, 1891, s. 141.

(3)

yaygınlaĢmıĢtır. Drahomanın özelliği, kocaya yapılan ödemenin, boĢanma gerçekleĢtiğinde kadınla birlikte geri iade edilmesidir4. Genel anlamda Drahoma bir kadının kendi faydası ve evlilikteki sorumluluğu paylaĢma adına erkek tarafına verdiği mal mülk ve paradır5. Bunun dıĢında drahoma kız ailesi için toplumda bir statü ve saygınlık aracı olarak görülmekteydi ve miktarı değiĢiklik arz etmekteydi. Ev eĢyası, mobilya, zeytinlik, tarla, ev ve para olabildiği gibi drahoma bunların birleĢimi de olabilmekteydi. Aileler kız çocuklarının ileride mutlu bir yuva kurmaları, sıkıntı yaĢamamaları için mecburen erkek tarafına verilecek olan drahoma konusunu çok önemserlerdi. Hatta fakir ve çok kız sahibi olan ailelerin ve akrabalarının genellikle en fazla üzerinde durdukları konu kızlarının drahomaları olmuĢtur6. Bu nedenle, kimi zaman kızlarının veya kız kardeĢlerinin drahoması için Rum aileler, maddi varlıklarını tehlikeye attıkları gibi bu parayı denkleĢtirebilmek için ipotek ve rehin gibi uygulamalara baĢvurdukları da olmuĢtur7. Hatta bu durum kimi kimsesi olmayan bu nedenle drahoma veremeyecek durumda olan yetim ve öksüz kızlar için 1910 yılında “Panargeians Toplumu”

örneğinde olduğu gibi çeĢitli dayanıĢma derneklerinin kurulmasına yol açmıĢtır8.

Miktarı önceden belirlenen drahomayı ödemeden bir erkekle bir kızın evlenmesi söz konusu olmazdı. Drahoması yani müstakbel kocasına verecek parası olan bir Rum kızının çok da güzel olmasına gerek yoktu. Zira bu özelliği onun taliplilerinin bir hayli fazla olmasına yol açardı. Öyle ki bugün dahi Rum nüfusunun azalmasının nedenleri arasında drahoma geleneğini de sayabilmek mümkündür. Hayatlarını yaĢayan erkekler, drahoması yüksek bir kız alma umuduyla beklerler. YaĢları geçen Rum kızların belli bir yaĢtan sonra erkeğe verecekleri drahomaları yeteri miktarda olunca evlenirlerdi. Ama artık bazı Ģeyler için de çok geç olurdu.

Doğurganlıkları azaldığından çok çocuk sahibi olamayan Rumlar, nüfuslarının yıldan yıla azalması gerçeğiyle yüz yüze kalmıĢlardır9.

Rumlarda çeyiz kurumun Ġslam hukuku uygulamalarından biraz farklı olduğu görülür.

Erkek tarafı çeyizi taĢınmaz mal olarak gelinden alırdı. Ayrıca gelin damada para olarak drahoma (trachoma) verirdi. Bu iki müessese arasındaki fark, çeyiz müessesesinin kilise tarafından kabul edilmesine rağmen drahomanın kabul edilmemesiydi. Daha 18. yy’da erkeğin kadını terk ettiği durumlarda mutlaka kadının erkeğe evlenmeden önce getirdiği çeyizi bütünüyle eksiksiz olarak geri vermesi gerekiyordu. Fakat drahomayı geri vermek zorunda değildi. Bir de “agriliki” uygulaması vardır ki bu yöreye göre değiĢkenlik arz ederdi. Agriliki,

4 Ahmet Akgündüz, agm, s. 131. Hindistan ve Avrupa’nın bazı kesimlerinde Ġrlanda’nın kırsal kesiminde uygulanan bir yöntemdir. Hindistan’da kast siteminde zengin bir kız daha zengin bir erkekle evlenebilmek için yani bir üst sınıfa terfi edebilmek için yüklü miktarda “drahoma”yı hazırlamalıdır. Hakeza Ġrlanda’da da gelinin babası drahoma olarak ev kuracak olan damada arazi verir. Mahmut Tezcan, agm, s. 416

5 Jane Lambiri-Dimaki, “Dowry in Modern Greece: An Institution at the Crossroads Between Persistence and Decline” , The Mariage Bargain Women and Dowries in European History , Edt. Marion A. Kaplan, Publisher:

Routledge (Jan 1 1985), s. 166.

6 Jane Lambiri-Dimaki, “a.g.m.”, s.169.

7 Thomas Burgess, Greeks in America an Account of Their Coming, Progress, Customs, Living and Aspirations with an Historical Introduction and The Stories of Some Famous American- Greeks, Boston 1913, s.47.

8 Thomas Burgess,a.g.e., s.59.

9 Ekrem Buğra Ekinci, “Hıristiyanlarda Eski Yunan’dan Kalan Bir Gelenek: Ġyi Drahoma Ġyi Koca”, Türkiye Gazetesi, 11 Ağustos 2010.

(4)

damadın kayınlarına, gelini büyütüp yetiĢtirmelerinin bir karĢılığı olarak verdiği paradır. ġu da bir gerçektir ki çok çeĢitli ve karmaĢık örfi uygulamaların olduğu Rumlarda aile için kız evlendirmek son derece ağır bir yüktür. Çeyizin ve drahomanın miktarı ne kadar yüksek olursa ailenin sosyal statüsü de o kadar yüksek olacak ve iyi bir konuma gelecekti. Böyle bir anlayıĢın olduğu düĢünülürse, ailenin, diğer kız kardeĢlere çeyiz ve drahoma hazırlayacak ne paraları ne de takatleri kalmıyordu. O dönemde kilisenin evlilikler karĢısındaki böylesine engel ve yüklerle mücadelesinin çok da baĢarılı olduğu söylenemez. Sophia Laiou, sırf bu nedenle Rumların kiliselere değil Osmanlı mahkemelerine baĢvurduklarını ve böylece Hıristiyan kadınların Ġslam’da var olan “mehir” uygulamasından yararlanarak haklarını koruyabildiklerini ifade etmektedir10. Bu nikah akidleri kadı huzurunda yapılırken, kayıtları ise bugün Ģeriyye sicillerinde mevcuttur. Sicile kaydedilen evlilik akdi, bir anlaĢmazlık ya da geçimsizlik durumunda, Rum kadınının adeta bir güvencesi oluyordu.

Drahoma pazarlıkları genellikle niĢan döneminde tanıkların huzurunda tarafların bir araya gelmesiyle yapılır ve damadın kendisine önerilen meblağı veya mülkü kabul ettiğini deklare etmesiyle kararlaĢtırılırdı11. Fakat drahoma hazırlıkları çok daha önceden baĢlardı.

Ailenin durumuna göre ya doğumdan itibaren ya da ergenlik öncesi yaĢlardan itibaren düğünde sıkıntı çekilmemesi için aile tarafından hazırlanmaya baĢlanırdı. Özellikle fakir ailelerde kızlarının az miktardaki bir drahoma ile evlenmemelerinin önüne geçmek için babalar ve erkek kardeĢler önemli ticaret merkezlerine ve hatta yurtdıĢına çalıĢmaya gider ve kızları için kız kardeĢleri için drahoma temin edip dönmek durumunda kalırlardı12. XIX. yüzyılın son dönemlerinde birçok genç kızın drahoması yurtdıĢı ülkelerinden gönderilen paralarla hazırlanmaktaydı13. Nitekim Yunanistan’da Amerika’ya giden Rumların kız kardeĢlerinin drahoması için çalıĢtıkları ve bu konuda kardeĢlerinin çalıĢtırılmasından önemle kaçındıkları belirtilmektedir14. Ancak buna rağmen ailenin ekonomik olarak zayıf olduğu bölgelerde kızlar mecburen çalıĢma hayatına atılmak ve ailelerine bu konuda katkıda bulunmak için çalıĢmak durumunda kalmıĢlardır. Bu konuda ġerafettin Mağmumi, Bursa’daki ipek fabrikasında çalıĢarak baĢlık paralarını biriktirmek için köylerden gelen genç Rum kızlarının bulunduğunu belirtmektedir. Ancak bu durum zaman zaman genç kızların ahlaki bazı sıkıntılar yaĢamasını da beraberinde getirmiĢtir15.

10 Sophia Laiou, “Osmanlı Dünyasında Hıristiyan Kadınlar: Rum Cemaatinin ġer’iye Mahkemelerinde Açtığı KiĢilerarası Davalar ve Aile Davaları (17. ve 18. Yüzyıllar)” Osmanlı Döneminde Balkan Kadınları: Toplumsal Cinsiyet, Kültür, Tarih, Der: Amila Buturoviç- Ġrvin Cemil Schick, Çev: Güliz Erginsoy, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġst. 2009; Miras konusunda da aynı tutumun söz konusu olduğu görülmektedir. Anadoludaki bazı gayrimüslimlerin ki bunlar arasında Rumlar da vardır- mirasın taksimi için ġeriyye Mahkemelerine baĢvurdukları görülmektedir. Ġlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan yayınları, Ġst. 2000, s. 81

11 Rennell Rodd, The Custom and Lore of Modern Greece, London 1892, s.94, 100; Stanley Lane Poole, (ed), Twenty Years' Residence Among The People Of Turkey: Bulgarıans, Greeks, Albanians, Turks, And Armenians by Consul’s Doughter and Wife, Harper& Brothers, New York 1878, s.8, 49.

12 Jane Lambiri-Dimaki, “a.g.m.”, s.171.

13 Z. Duckett Ferriman, a.g.e., s. 187.

14 Thomas Burgess,a.g.e., s.47.

15 ġerafeddin Mağmumi, Bir Osmanlı Doktorunun Seyahat Anıları, Yüzyıl Önce Anadolu ve Suriye, Yay. Cahit Kayra, Ġstanbul 2008, s.46-47.

(5)

Güzel bir dayanıĢmanın sergilendiği Rum ailesindeki erkekler, kız kardeĢlerinin drahomalarını hazırlamadan evlenmeleri hoĢ karĢılanmayacağı için, onlar evleninceye kadar evliliklerini ertelemekteydiler16. Kızların drahomalarını tamamlamak daha çok babanın görevi olmakla birlikte baba vefat etmiĢ ise bu görev tamamen erkek kardeĢlere düĢmektedir17. Bu gelenek özellikle Yunanistan’da devam etmekle birlikte Amerika gibi Rumların göç ettiği diğer ülkelerde de etkisi azalarak sürmüĢtür18.

Toplumda genellikle evlenmemiĢ kız çocuklarının dıĢarı çıkması ayıplanırken, evde babanın drahomasını ödeyeceği birden fazla kızı varsa kızlar kendi drahomalarını biriktirmek için mecburen Ģehirlere giderek hizmetçilik, aĢçılık ve temizlikçilik gibi iĢlerle, çalıĢma hayatına atılmak zorunda kalırlardı19. Bu konuda özellikle de adalarda yaĢayan Rum kızları ön plana çıkmıĢtır. Bu paraları genellikle altın dizili gerdanlıklara yatırır ve iyi bir drahomaya sahip olduklarını çevredeki genç delikanlılara aynı zamanda teĢhir etme olanağına sahip olurlardı. Kızların sırf para biriktirmek için katlandıkları zorluklar nedeniyle çalıĢtıkları evlerde elbiseleri oldukça kötü ve döküntüdür. Bu nedenle yanında çalıĢtıkları ev sahipleri yıllık olarak onlara kılık kıyafet almıĢlardır. Yüzyılın sonuna doğru özellikle sahil kesimlerinde drahomalar artık gerdanlık ve baĢlık yerine bankalardaki hesaplara veya patronlarındaki alacak hesaplarında birikmeye baĢlamıĢtır. Bunun dıĢında ailede birden fazla kız çocuğuna sahip olan fakir aileler ile özellikle öksüz kızlar, varlıklı ailelerin yanına evlatlık olarak verilirdi. Varlıklı aileler bu kızları çeĢitli iĢlerde çalıĢtırdıktan sonra evlilik çağında az bir drahoma ve çeyizle evlendirirlerdi.20. Ġnsanları drahoma müessesesine bu derece hassasiyet göstermelerine kendilerini zorlayan en büyük etken, toplumda evlilik çağına gelmiĢ kız çocuklarının evde kalmasının hoĢ karĢılanmayacağı düĢüncesi21 olduğu kadar, kadınların bu parayı ileriki yaĢamlarında bir sigorta, bir güvence olarak görmeleriydi. Nitekim toplumda bir kızın büyük bir drahomaya sahip olması onun koca evinde çevresindeki saygınlığını artırırdı.

Kızın ailesi tarafından damada verilen drahomanın toplumda kabul gören miktarın altında verilmesi kızın onurunu zedeler ve onun için küçük düĢmesine neden olurdu. NiĢanlılık döneminde belirlenen drahomanın karĢılanmaması durumunda, damat tarafının niĢanı bozması toplumda sık görülen hadiselerden bir tanesidir. Bu durumda erkek tarafı kızdan almıĢ olduğu drahomayı faiziyle birlikte kız tarafına geri ödemekle yükümlüdür22. Drahomaya bu denli

16 Laura Fortunato, Clare Holden, Ruth Mace, “From Bridewealth to Dowry? A Bayesian Estimation of Ancestral States of Marriage Transfers in Indo-European Groups” Human Nature, 17(4), Winter 2006, s. 355-376; J. P.

Xenidas, The Greeks in America, Newyork 1992, s. 91-92.

17 Rennel Rodd, a.g.e, s.92; Fredrika Bremer, Greece and The Greeks, Vol. I., London 1863.

18 J. P. Xenidas, a.g.e. s. 91-92; Thomas Burgess, a.g.e., s.47.

19 Jane Lambiri-Dimaki, “a.g.m.”, s.171-172; Lucy M. J. Garnett, Türkiye’nin Kadınları ve Folklorik Özellikleri, Çev. Nurettin Elhüseyni, Oğlak Bilimsel Kitap, Ġstanbul 2009, s. 44-46; J. P. Xenidas, a.g.e., s.48-49.

20 Lucy M. J. Garnett, Türkiye’nin Kadınları ve Folklerik Özellikleri, Çev. Nurettin Elhüseyni, Oğlak Bilimsel Kitap, Ġstanbul 2009, s. 44-46.

21 R. B. Medbery, Memoir of Mrs. Sarah Emily York, Formely Miss S. E. Waldo Missionary in Greece, Boston 1853, s. 365

22 Charles Albert Savage, The Athenian Family A Legal and Sociological Study Based Chiefly on the Orators With Illustrations from Other Departments of Greek Literature, Dissertstion sutmitted to the Board of University Studies of The Johns Hopkins University in conformity with the requirements for the degree of Doctor of Philosophy, June 1903, s.19-21.

(6)

önem verilmesinin bir diğer nedeni de, drahoma ne kadar yüksek olursa kadınların kocalarını o kadar daha fazla ellerinde tutabileceklerine veya kocalarının kendilerinden ayrılamayacağına olan yaygın görüĢtür. Zira erkek tarafı ayrılma durumunda aldığı malın ve paranın geri vermeye göz alamayacağı görüĢü hâkimdir. Bu nedenle, drahoma, kadının olduğu kadar evliliğin de sigortası sayılmaktadır. Ayrıca kadını, erkeğin istediği anda bırakabildiği odalığı veya kapatması olma durumu gibi olumsuzluklardan da kurtarmaktadır23.

Bununla birlikte evliliklerin sadece kızın ödeyeceği drahomaya göre gerçekleĢtiğini söylememiz mümkün değildir. Eğer bir erkek kızdan hoĢlanmıĢ ise drahomanın büyüklüğüne ve küçüklüğüne bakmaksızın kızla evlendiği de toplumda görülmektedir24. Ancak 20. yüzyılla birlikte drahoma âdeti yavaĢ yavaĢ ortadan kalkmaya yüz tutmuĢ25 olsa bile uzun yıllar etkisini özellikle de kırsal alanda sürdürmüĢtür. Hatta Rum kızlarının evde kalmamak için baĢlık parası istemeyen yabancılarla evlilikler yapmasına bile neden olmuĢtur26. Drahoma âdeti azalması, 20. yüzyılda kadınların eğitim seviyesinin yükselmesiyle doğru orantılıdır.

1970’lerde bile özellikle kırsal alanlardaki elit kesim ve burjuvazi kesimde drahomanın varlığını sürdürdüğü görülmektedir27.

BaĢlık parasının günümüze yansımaları dolaylı olarak da olsa devam etmektedir.

Nitekim kızlardan baĢlık parasının alındığı toplumlarda ve yörelerde günümüzde kıza verilen mal veya eĢya miktarı az iken özellikle Rumların yaĢamıĢ olduğu Ege ve Marmara bölgelerinde kız çocukların verilen çeyizlik eĢya miktarı fazlalık göstermektedir. Bu da toplulukların birbirlerini etkilemesiyle açıklanabilir.

Osmanlı ve dolayısıyla Ġslam hâkimiyetinde yaĢamıĢ olan bu toplulukların birbirlerini etkilemiĢ olsalar dahi, evlilik konusunda kendi kültürlerini yansıttıklarını görmekteyiz.

Drahoma buna verilebilecek en güzel örneklerden birisidir. Çünkü Rumlar antik çağlardan beri drahoma âdetini devam ettirmiĢlerdir.

2. Arnavutlarda Başlık Parası

14. yy’da Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarındaki fetih hareketleriyle birlikte Balkan yarımadasının büyük kısmı Osmanlı topraklarına geçmiĢtir. Bu durum mütemadiyen devam etmiĢ ve nihayet 15. yy’da Arnavutluk da dâhil olmak üzere Balkan topraklarının büyük bir kısmı, Osmanlı sınırlarına dâhil olmuĢtur. Katolik Arnavutların Piskoposluk merkezi Durres 16.yy ilk çeyreğinde Türklerin eline geçince Katolik Arnavutlar da fiili olarak Ġslam hâkimiyetine geçmiĢ oldular. Ġlk baĢlarda sadece Arnavutluğun sahil kesimlerinde hâkimiyet kuran Osmanlı Devleti daha sonra hâkimiyetini dağlık ve iç kesimler olan Mirdita,

23 Lucy M. J. Garnett, Türkiye’nin Kadınları ve Folklerik Özellikleri, Çev. Nurettin Elhüseyni, Oğlak Bilimsel Kitap, Ġstanbul 2009, s. 44-46; Mrs. Jon Elijah Bulun – Stanley Lane-Pole, age, 49-50.

24 R. B. Medbery, age, s. 365;

25 Laura Fortunato, “a.g.m.”, s.22

26 Jane Lambiri-Dimaki, “a.g.m.”, s.169.

27 Michael Herzfeld, Portrait of a Grek Imagination: An Ethnographic Biography of Andreas Nenedakis, The University of Chicago Pres, Chicago 1997, s.145, 152.

(7)

Dukagin ve Malesia gibi Ģehirleri içeren bölgelere kadar geniĢletmiĢtir. 1901 yılında ĠĢkodra vilayetinin nüfusunun %60’ının Müslüman olduğu düĢünülürse28 Ġslamiyet’in Arnavutlar arasında büyük bir etki oluĢturduğu anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla burada Hıristiyan Arnavutların yanında yeni bir unsur daha eklenmiĢtir ki O da Müslüman Arnavutlardır.

Ġslamiyet’in Arnavutlukta yayılmasıyla birlikte, zamanla büyük bir kısmı ĠslamlaĢan Arnavutlar, yine de eskiden sahip oldukları ve Ġslamiyet’le bağdaĢmayan bazı gelenek ve göreneklerini devam ettirdikleri görülmüĢtür. Bunda Arnavut toplumun sahip olduğu, coğrafi koĢulların ve bölgenin dağlık yapısıyla Ģekillenen kültürün çok büyük bir rolü olduğu unutulmamalıdır.

Ancak 19. yy da Arnavutluk’a yaptıkları gezilerde gördükleri duydukları hususları not ederek anılarını gezi notları Ģeklinde yazan Avrupalı gezginler, Arnavutların mizaçlarından ve kültürlerinden kaynaklanan olumsuzlukları sırf Müslüman oldukları için Ġslam dininden kaynaklanan hususlar olarak gösterme yanlıĢlığına düĢmüĢlerdir. Hâlbuki Katolik ve Ortodoks Hıristiyan Arnavutlarda da kadına karĢı benzer yaklaĢımların sergilendiği görülmektedir.

Dolayısıyla bu 19. yy’da Arnavut toplumunun genelinde mevcut olan anlayıĢ dinden ziyade geleneksel bir anlayıĢ ve yaklaĢımdır.

Diğer taraftan Constantine Chekrezi, Arnavutların kadınlara çok değer verdiğini hatta hiç kadın katledilme vakalarına rastlanılmadığını zira kadına silah çekmenin ve kadını öldürmenin çok ayıp karĢılandığını belirtir29. Tabii burada Arnavut erkeğinin kadın algısı çok önemlidir. Kadına silah çekilmemesi acaba gerçekten ona değer verdiklerinden dolayımıdır yoksa kendi onur ve haysiyetlerine halel geleceği düĢüncesinden midir? Bu soruya can alıcı cevabı 1910 yılında bölgeye giden Alman gazeteci yazar Paul Siebertz verir. Siebertz, Ģahit olduğu hadiseleri anlattığı eserinde kuzey Arnavutluğun dağlık bölgelerindeki Arnavutların yaĢamlarından bahsederek Arnavut kadınının toplum hayatındaki yerinin çok geride olduğunu söyler. Arnavut kadını dokunulmaz olduğuna o da değinir. Fakat bu dokunulmazlığın ona saygıdan değil saygısızlıktan kaynaklandığını eklemeden geçemez30.

HiĢ Ģüphesiz ki bu geleneklerin en katı haliyle yaĢandığı bölgeler arasında Kuzey Arnavutluk vardır. Arnavutlar iki etnik guruba ayrılmaktadır. Kuzeyde yaĢayan Gegler ve güneyde yaĢayan Tosklar. Geglerin bir kısmı Müslüman bir kısmı da Katolik Hıristiyan dağlı Arnavutlardı. Kendilerine has bir yaĢam tarzları vardı. Öyle ki otorite kabul etmez bu anlayıĢ nedeniyle Osmanlı Devleti bu bölgeye tam anlamıyla nüfuz edememiĢtir31. Gegler ve Tosklar, Shkumbi (ĠĢkumbi) nehri ile birbirinden ayrılmaktadır. Kuzeyde yaĢayan Arnavutlar daha dağlık bir kesimde yaĢadıkları için dağlı Arnavutlar olarak bilinmektedirler. Gegler daha

281905 yılında %54 müslüman nüfusa sahip olduğu belirtilmektedir. Bu oranlar üç aĢağı beĢ yukarı bu Ģekilde değiĢiklik arzetmekle birlikte Katolik nüfusu da %40 civarındadır. Peter Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları, Bedir Yayınları, Ġst. 1998, s. 65.

29 Constantine A. Chekrezi, Albania, Past And Present, The Macmıllan Company, New York 1919, S. 98-200

30 Paul Siebertz, Albanien und die Albanesen, Vienna 1910, s. 144-147.

31 Constantine A. Chekrezi, age, s.195-196

(8)

savaĢçı ve mücadeleci bir yapıya sahiptirler. Güneydeki Toskalar ise kuzeylilere göre daha ağırbaĢlı ve kibardırlar32. Bölgeyi gezen yabancılar genellikle Arnavutları, yaĢam tarzları ve klan tipi örgütlenme nedeniyle Ġskoçya’nın dağlık kesiminde yaĢayan dağlılara benzetmiĢlerdir33. Dağlı Arnavutlar arasında, “Kanuni i Lekë Dukagjinit” yani Dukagin kanunları, Arnavut toplumsal yaĢamında son derece etkilidir. Bu kanunlar sosyal yaĢama yön vermektedir. 19.yy a kadar sözlü olan fakat o yüzyıldan itibaren yazılı hale getirilerek Dağlı Arnavutlar arasında kullanılagelen bu geleneksel Dukagin Kanunları, klan hayatının bütün aĢamalarını Ģekillendirmektedir34. Hıristiyan Arnavutlar arasında olduğu gibi Müslüman Arnavutlar arasında da etkinliğini devam ettiren bu kanunların, Ġslamiyet ya da Hıristiyanlık dininin akidelerine birebir uyduğunu söylemek mümkün değildir. Bu da özellikle Kuzey Arnavutluk’ta Ġslamiyet’in tam anlamıyla değil yüzeysel olarak yaĢandığı sonucunu ortaya koymaktadır35. Hatta onların histe gelenekte ve görenekte hiçbir zaman kendi sahip olduklarının dıĢına çıkmadıkları tarih boyunca yaĢanılan bir gerçek olduğu ifade edilmektedir36.

Kabile yaĢam tarzının yoğun olduğu Kuzey Arnavutluk, yani Karadağ sınırına yakın olan dağlık bölgeler, Kuzey dağlarında bulunan kabilelerde Pulati Dukagini ve Mirdita kadınları ancak satın alınarak belli bir ücret karĢılığında evlenilebilirdi. Bu noktada adeta kadınlar satılık birer mal gibi algılanıyordu. Kadınlar kabile reisinin (tribesmen) mülkü gibiydi. Tıpkı bir kılıç, silah ya da balta gibi bir “eĢya”ydı onun için. M. Edit Durham, Arnavutlarla ilgili yazdığı çok değerli sosyolojik ve antropolojik eserinde yüzyılın baĢlarında bize verdiği bilgiler çok önemli ve dikkat çekicidir. Katolik Hoti kabilesinde birisinin kendisine kundaktaki bebeği gösterdiğini ve bunu 4 sterline (yaklaĢık 59 Avusturya florini) alacağını söylemiĢtir. Bir kız için verilebilecek ücret en az 20 Napolyondu37. Fra Lovro Mihačević isimli bir rahip, yüzyılın sonunda orada bizzat bulunmuĢ biri olarak Arnavutlarda baĢlık parası uygulamalarına çok güzel örnekler vermiĢtir. Ona göre köylerde damadın ailesi

“shkus” denilen bir çöpçatan seçerdi. Bu kiĢi kızın babasıyla ya da ağabeyiyle görüĢür ve kızı almak istediğini söyleyerek anlaĢmaya otururdu. AnlaĢma daha çok baĢlık parasının miktarı

32 Constantine A. Chekrezi, age, s.188

33 Constantine A. Chekrezi, age, s.189

34 Elizabeth Zherka, “Excluded from Power: Historical Gender Inequalities in Customary Law in Kosovo and Northern Albania”, Annual REECAS Northwest Conference, April 16th, 2011, s.6

35 Pulti Kabilesinin Suma bayrağında Hristiyanların, 1878-1912 yılları arası %43-45 oranında Müslüman oluĢu Ģu Ģekilde anlatılır. Önemli Katolik bayramlarından birinde papazı bekleyen cemaat, uzun süre gelmeyince Papazı aramaya koyulurlar. Bir agacın altında uyur vaziyette bulunca öfkelenirler ve Papazı döverler. Bununla da kalmayan cemaat, Papaza ceza olsun diyerek toplu halde Müslüman olurlar. Peter Bartl, age, s. 76. Bu hadise dahi Arnavutlar arasında Müslüman –Hristiyan farkının o kadar net çizgilerle ayrılmadığını bize göstermektedir. M. Edith Durham, 1908 yılında kuzey Arnavutluktaki 24 dağlı kabileyi ziyaret etmiĢ onların yaĢam tarzlarını müĢahede etme imkânı bulmuĢtur. Müslüman kabilelerden birisinin arasındayken, hiç birisinin bir kere dahi Ġslam’ın gereği olan abdest alıp namaz kılma iĢini yaptığını görmediğini, kadınlarının da hiçbirisinin kapalı olmadıklarını ifade ederek, kabile yaĢamında dinin aksiyon halini görmediğini söylemiĢtir. M. Edith Durham, High Albania and Its Customs in 1908, Royal Antropological Institute of Great Britain and Ireland, London 1910, (Reprinted from the Journal of the Royal Anthropological ınstitute, Vol, XL, July-December, 1910), s. 456.

36 Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944, s. 380.

37 M. Edith Durham, Albania and the Albanians: Selected Articles And Letters 1903-1944, Ed: Bejtullah D. Destani, I.B.Tauris, 2005 s. 147

(9)

üzerinde olurdu. BaĢlık parası miktarı genelde 1500–2000 kuruĢ arasında değiĢmekteydi ve 2 ya da 3 yıl içinde ödenmesi gerekiyordu. Paranın ne kadarının gelinin eĢyalarına harcanacağı meselesi yine anlaĢmayla belirlenirdi. Evlendirilecek kıza sembolik olarak bir yüzük gönderilir ve böylece evlilik hazırlıkları baĢlatılırdı38. 1910 yılında Kuzey Arnavutluk’un yüksek kesimlerinde baĢlık parası 1000 ile 1500 piastres (220 ile 300 Avusturya krovnu) arası değiĢebiliyordu. Ama bu miktarın kimi zaman 3000 piastrese (700 krovn) kadar çıkabildiği de oluyordu. Arnavut gelini söz konusu bu para alıĢveriĢinde muhatap değil konu olduğu için hiç istifade edemiyordu. Bu nedenle “satılmak” terimi kendisine tam bu noktada anlam buluyordu39.

Köylerde gelinlerin satın alındığı söylenirken, Ģehirlerde ise damadın satın alındığı ifade edilmektedir. Yukarıda anlatılan sistem tek bir farkla Ģehirde de aynıdır. Aradaki tek fark gelinin ailesinin, müstakbel damatlarına para ödemeleridir. Burada anlaĢma mevzuu gelinin erkeğin evine ne kadar çok çeyiz getireceği konusudur. Zira gelen çeyiz erkeğin iĢ kurması ve evi geçindirmesi için kullanılacaktır40. ġehirli Arnavutlardaki bu uygulamanın Rumlardaki drahoma uygulamasıyla benzeĢtiği görülmektedir. Ama normalde Arnavutlarda Rumlardaki gibi Koca, geliniyle birlikte hiç çeyiz almaz. Tam tersi bütün çeyizi oluĢturarak daha önce anlaĢmada miktarına karar verilen parayla birlikte bir araya getirirdi. Erkeği satın alan kadının yerine, kadını “satın alan” erkek vardır41. Biz bu durumu Güney Arnavutluk’la özdeĢleĢtirebiliriz. Zira en eğitimli ve en geliĢmiĢ bölge olarak güney Arnavutluk’ta Türk ve Rum etkisi çok daha net bir Ģekilde görülmektedir42.

ġunu da unutmamak gerekir ki Arnavutlarda aileye verilen baĢlık parasının yanında damat, geline yaldızlı üç madeni parayı, gümüĢ tel iĢlemelerle bir kolye haline getirilerek geline verirdi. Bu da baĢlık parasının bir niĢanesi gibi olurdu. Dağlı Arnavutların yaĢadığı bölgelerde evlenecek kadın azlığı, baĢlık parasının yükselmesine ve baĢlık parasında enflasyona neden olmuĢtur43. Diğer taraftan niĢanlılık dönemi evliliğe hazırlık süreci olarak kabul ediliyordu. Evlilik öncesi yapılması gereken 3 para alıĢ veriĢ iĢi vardır. Birincisi, damat tarafının gelinin sadece ailesine verdiği para ya da eĢya, ikincisi gelinin ailesinin gelini değerli Ģeylerle donatarak yeni evine götürmesi; Üçüncüsü gelin ve damanın ailelerinin her ikisinin de düğün masraflarını ödemesidir. Burada bizi ilgilendiren kısım birinci maddedeki kısımdır. ĠĢte bu genelde 19. yy ortalarında ve 20. yy baĢlarında Arnavutluğu ve bölgeyi ziyaret eden gezginler yazarlar akademisyenler diplomatlar tarafından “baĢlık parası” olarak nitelendirilen kısımdır. Aslında baĢlık parası diye bahsettikleri uygulamanın dağlık kuzey Arnavutluk

38Gentiana Kera- Enriketa Pandelejmoni, “Urban Household and Family in Twentieth Century East and South-East Europe” The History of the Family, Volume 13, Issue 2, Elsevier Inc 2008August 2008, s. 126-137

39 Paul Siebertz, Albanien und die Albanesen, Vienna 1910, s. 144-147.

40 Gentiana Kera- Enriketa Pandelejmoni, agm, s. 126-137

41 Z. Duckett Ferriman, Home Life in Hellias Greece and Greeks, Cornell University Library, 1891, s. 189

42 Constantine A. Chekrezi, age, s.195-196

43 S. Schwandner, “Albanians”, Encyclopaedic Ethnography of Middle-East And Central Asia: A-I, V. 1, Ed: R.

Khanam, New Delhi, India 2005, s. 32-33

(10)

kesimindeki dağlı Arnavutlardaki bir uygulama olduğu belirtilmektedir. Bu bölgenin genellikle geleneksel Dukagin Kanunlarının uygulandığı yerler olduğunu hatırlatmakta yarar vardır44.

Geleneksel Dukagin kanunlarının uygulandığı bölgelerde, kadın mirastan pay alamazdı. Onun miras hakkı olmadığı için, onun evliliğine para harcanması söz konusu olmazdı. Kadına çeyiz verilen yerlerde dahi kadın, miras hakkından yoksundur. Çok sert ve katı kurallara bağlanan evliliklerde baĢlık parasını bulmak yetmiyordu. Aslında baĢlık parası, iĢin belki de en kolay kısmıydı. Zira onun öncesinde evleneceklerin aileleri arasında her hangi bir akrabalık bağı olmaması, ruhani bir bağ olmaması gerekiyordu. Bunun yanında kilise de aynı vaftiz pederine sahiplerse ya da ilk traĢları aynı peder tarafından yapıldıysa evlenmeleri mümkün değildir. Ayrıca aynı suda vaftiz edilenler, vaftiz ya da evlilik töreninde Ģahitliği paylaĢanlar, yeminli kan kardeĢlerle bağlantıları olanlar, kesinlikle ve kesinlikle birbirleriyle evlenemezlerdi45. Bütün bu Ģartlar yerine getirilir ve engeller aĢılırsa o noktadan sonra baĢlık parası meselesi söz konusu edilebilirdi.

Arnavut kızları 16 yaĢına gelene kadar hiç kimseye verilmezdi. Kızlar 12-14 erkeklerse 16-18 yaĢları arasında niĢanlandırılıyordu. Kız 15-16 yaĢına geldiğinde artık evlenmeye hazır hale gelmiĢ sayılıyordu. Kızların daha küçük yaĢta evlendirilmeleri nadirdi fakat istisnaları da olabiliyordu. Bu istisnaların nedeni ise ev iĢlerini yapacak ve çevirecek bir kiĢiye ihtiyaç duyulmasıydı. Dolayısıyla kadın aynı zamanda ev iĢlerini çekip çeviren evi temizleyen bir iĢçidir. Sadece bir erkek çocuğu olan Müslümanlar, onu erkenden evlendirirler ki ev iĢlerini yapacak gelin gelsin. Ayrıca bu kadar erken evlendirmelerinin nedeni anne ve babanın biran evvel torunlarını ama özellikle “erkek” torunlarını kucaklamak ve onları sevme isteğidir46. Ancak 16 yaĢından sonra baĢlık parası verildiği takdirde evlendirilirdi. Erkeklerin çok küçük yaĢta evlendiklerine Ģahit olan Durham, iki adamla tanıĢtığını bunların birbirlerine çok benzediğini ve onların baba oğul olduklarını öğrendiğinde ĢaĢkınlık yaĢadığını anlatır47. Evliliğe evin reisi karar verirken çocuklar bazı zamanlar daha doğmadan birbirleriyle niĢanlandırılırlardı. BaĢlık parasının bir kısmı kız daha doğmadan ödenirdi. Kız evlilik yaĢına geldiğin de ise damat tarafı kızı törenle alırdı48.

Erkek bir Ģekilde yolunu bulup kızın evini ziyaret etmiĢ ve kızı beğenmiĢse, daha sonra bir yakınını hediyelerle birlikte evin reisine gönderirdi. Babası hediyeyi kabul ettiği takdirde bir itiraz yoktur ve cevap olumlu demektir. Aksi bir durum, kızın ailesinin bunu onaylamadığı anlamına geliyordu. Kızın fikri olumluysa ve ailesi kabul etmiyorsa bu durumda kızı kaçırmaktan baĢka çare kalmıyordu. Kızlar kendi istekleriyle kaçarlardı. Tabii bu da, kan davasının fitilini ateĢlemiĢ oluyordu49.

44Gentiana Kera, Enriketa Pandelejmoni, agm, s. 126-137.

45Gentiana Kera-Enriketa Pandelejmoni, agm, s.126-137.

46Gentiana Kera- Enriketa Pandelejmoni, agm, s. 126-137.

47 M. Edith Durham, age, s. 147

48 S. Schwandner, agm, s. 32-33

49 Paul Siebertz, age, s. 144-147.

(11)

Kilise, kızların kendi istekleri dıĢında zorla evlendirilmesini yasaklamıĢtı. Fakat buna rağmen genç kızlar yaĢlı erkeklerle belirli bir baĢlık parası verildiği takdirde, onun isteğine ve dileğine bakılmadan ve ona sorulmadan evlendiriliyordu. Bir erkek çocuğun “siz şimdi kızlara birer keçi hediye ettiniz, bana da bir eş olarak kadın alsanıza!” Ģeklindeki isteğiyle karĢılaĢılması, kadının alınıp satılan bir mal gibi görülmesinin bilinçaltındaki haliydi50.

Ġki kabile arasında iliĢkileri güçlendirmek akrabalık bağları oluĢturmak için kız alıp kız verilirdi51. Arnavutlarda dıĢ evlilik vardı ve Akraba evliliği kesinlikle söz konusu olmazdı.

Burada amaç diğer bir klanla ya da aileyle dostluğu geliĢtirmek akrabalık bağı kurarak ittifak oluĢturmak ve barıĢ sağlamaktır52. Böylece aile hem sosyal statüsünü geliĢtirmiĢ oluyor hem de gücünü ve refahını artırıyordu. Burada kızın ne düĢündüğünün, onun duygularının beklentilerinin bir önemi yoktu. Önemli olan ailenin âlî menfaatidir. Bu bağlamda bakıldığı zaman Arnavut kadını ailesi için vardır. Ayrıca ailenin toprağında çalıĢtığı ve kendi iĢinden ziyade ailesinin iĢini yürüttüğü için erkek de ekonomik anlamda bağımsız değildi. Bu nedenle

“Bu benim param, benim malım. Ben evleneceğim!” diyerek bağımsızca hareket etmesi söz konusu olmuyordu53. Kızın bir iĢgücü olarak görüldüğü kabilede kızın evlendirilmesi, iĢ kaybı demekti. Dolayısıyla baĢlık parası bir nevi onun yerinin boĢalmasının tazmini ve karĢılığıydı.

Bir erkek, kendisine kadın “alınması”nı hiçbir zaman reddetmezdi. Çünkü onlara göre tanrı bütün kadınları aynı yaratmıĢtı. Evliliklerdeki bu politik stratejik ve ekonomik düĢüncenin, Arnavut kadını açısından romantik bir evliliği “bilinmeyenler” sınıfına koyduğu ortadadır.

Neredeyse bütün evlilikler politikti. Ve kabilenin bu evlilikten elde edeceği yarar neyse önce ona bakılırdı. Tıpkı kraliyet evliliklerindeki gibi dağ kabilelerinin evliliklerinde de kadının düĢüncesine ve duygusuna hiç yer verilmezdi. BaĢlık parası konusunda anlaĢmaya varıldıktan sonra kızın evlenmeyi reddetmesi düĢünülemezdi. Tam bu noktada Durham’ın anlattığı çok ilginç bir hadiseyi de paylaĢmakta yarar görüyoruz. Durham, Merditalı (Dağlı Arnavut) Arnavut ailenin yanında bir gece kalmıĢtır. O sırada köĢede bir kızın “vahĢi bir kedi” gibi köĢede tutulduğunu görür. Ailenin onunla hiç konuĢmadığını, yemek saatlerinde ise ona yemek attıklarını müĢahede eder. Bunun nedenini sorduğunda ise onun satıldığı halde gitmeyi reddettiğini, bu nedenle böyle davranılmayı hak ettiği cevabını alır. Aslında kızın evlenmeyi reddetmesi meselesi basite alınacak sıradan bir hadise değildi. Onlar için son derece ciddiye alınması gereken bir onur meselesiydi. BaĢlık parasında mutabakata varıldıktan ve parasını aldıktan sonra kızın bunu istemeyip evlenmeyi reddetmesi kadar aile için ağır ve rencide edici bir Ģey olamazdı. Öyle ki bu iĢin sonu yıllar boyu sürebilecek ve onlarca aile mensubunun ölümüne yol açabilecek bir kan davasına varabilirdi. Onlar da aldıkları baĢlık parasını, kan davasına dönüĢmeden geri vermek zorunda kalmıĢlardı. Babası durumu bir türlü kabullenemediği için kıza bu Ģekilde bir muamele uyguluyordu. Babaya göre bir kadın, kendi için değil evine yararlı olmak ve evine getiri sağlamak içine evlenirdi. Babanın bir diğer

50 M. Edith Durham, age, s. 147

51 M. Edith Durham, age, s. 147-148

52 S. Schwandner, agm, s. 32-33

53 Gentiana Kera- Enriketa Pandelejmoni, agm, 126-137

(12)

endiĢesi ise kırılan bu onurla kızına baĢka koca bulamamaktı54. Kısacası kadının baĢlık parası karĢılığı evlendirilmesi hadisesi sadece kadın için değil aynı zamanda onun ailesi içinde bir onur meselesiydi.

Dul kadın “satın almak” iki nedenden ötürü zordur. Dul kadının çocukları varsa o ve çocukları kabileye ait olmuĢ oluyordu. Bu nedenle o kalmalı ve çocuklarını büyütmeliydi55. Dul kadının aile içinde kalması için ise Arnavutlar genellikle “levirate” geleneğini uygularlardı56. Levirate geleneğinde dul kadın, ölen kocasının erkek kardeĢine verilirdi. Ġki erkek kardeĢten birisi ölürse ölen kardeĢin karısı, diğer kardeĢe ikinci eĢ olarak giderdi57.

Burada dul kadının evleneceği kiĢi ölen kocanın varsa küçük kardeĢi olmalıydı58. Bunda maksat, ölen adamın geride kalan eĢi ve çocuklarına bakabilecek birisini bulmaktı. Bu kiĢi aynı zamanda aile bütünlüğünü bozmayacak birisi olmalıydı59. Kocasının erkek kardeĢi yoksa onun yakın bir akrabasıyla evlenmek durumundaydı. Eğer kocasının kardeĢi ya da bir sonraki kardeĢi onunla evlenmek istemezse, evdeki baĢka yakın diğer bir akrabayla evlendirilirdi. Ortada kalmaması ve ona sahip çıkılması adına yapılıyordu bütün bunlar. Diğer taraftan Bekâr bir adam dul kadını hiçbir ücret ödemeden alabilirdi. Yani dul kadın baĢlık parası verilecek kadar “değerli” değildi 60.

Eğer dul kadın gençse, evlendikten hemen sonra eĢini kaybettiyse ve çocuk doğurmadıysa bu, tekrar baĢlık parası karĢılığında baĢka birisi ile evlendirilmeye elveriĢli demekti. Çocuksuz dullar genelde evlerine geri gönderilirdi61. Bu baĢlık parasından eski kocasının ailesi ve kendisi gelir etmiĢ olurdu. Arnavutlarda kadın erkeğin mülkü gibidir. Bir Arnavut kadını erkek çocuk veremediyse, kocası onu, elbisesinden bir parça keserek boĢayabilme ve ailesine geri gönderebilme hakkına sahip olurdu62. Diğer taraftan dul kadın ölen kocasından hamile olup olmadığı kesinleĢinceye kadar evlendirilmezdi. Eğer hamileyse doğum yapana kadar bekletilirdi. Doğum sonrasında dünyaya gelen bebek erkek ise sorun yoktu. Ama kız bebek dünyaya getirdiyse, kadının “ücreti” azalırdı. Böylesi bir kadın için çok az baĢlık parası verilirdi. Bu nedenle böyle durumdaki bir kadın, çaresiz kabilesine geri

54 M. Edith Durham, age, s. 147-148

55 M. Edith Durham, age, s. 147

56 S. Schwandner, agm, s. 32-33

57 Paul Siebertz, age, s. 144-147.

58 Latince “levir” kelimesinden gelen bu terim, kocanın erkek kardeĢi anlamına gelir. Bkz. Encyclopædia Britannica, "levirate." Encyclopædia Britannica Online. 2011. Web. 16 Aug. 2011.

<http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 337979/levirate>.

59 Mazhar Bağlı-Aysan Sever, “TabulaĢtırılan/TabulaĢan Kurumun (Ailenin) Kurbanlıklar Edinme Pratiği” Aile ve Toplum Dergisi, Yıl 7, Cilt 2, Sayı 8, T.C. BaĢbakanlık Aile ve Sosyal AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü Ankara 2005, s. 9-10

60 M. Edith Durham, age, s. 147

61 M. Edith Durham, age, s. 147

62 S. Schwandner, agm, s. 32-33

(13)

dönerdi. Kabile reisi ise ne kadar ücret kopartabilirse kopartır ve onu evlendirdi. BaĢlık parası olarak aldığı eski model bir tabanca dahi olabilirdi63.

Bir kadının istemediği bir evlilikten kan davasına sebebiyet vermeden tek kaçıĢ yolu ebediyen bakire kalmaya yemin etmesiyle olurdu. Bu âdete “verdzin” (sworn virgin) denmekteydi64. Fakat verdzin olmak görüldüğü gibi kolay değildi. Öncelikle yemini klan meclisinde kabul edilmesi gerekir. Eğer ki kaçar, evlenir ve çocuk sahibi olursa o zaman kan davasının fitili ateĢlenmiĢ olurdu. Ölünceye kadar bakire kalmaya yemin ederek bu istemediği evlilikten kurtulan kadın, artık verdzin olmuĢtu ve kadınlık vazifesini yapmayacak erkeklerin yaptığı iĢleri yapacak ve erkek gibi davranacaktı. Hatta bazı bölgelerde erkek gibi giyinmek zorundaydı65.

Verdzin olmak bazen de zorunluluktan kaynaklanmaktaydı. Kadınların kocaları ya da babaları öldüğü takdirde, akrabalarının himayesine veriliyordu. Ailede hiç erkek kalmadıysa yakın akrabalarından yaĢça en büyük olan kız, verdzin olmayı seçiyor ve aileye reislik yapıyordu. Böylelikle ailenin malları ve mülkleri baĢka bir yere gitmemiĢ ve gelecek nesillerine taĢınmıĢ olurdu66.

Uzun yıllar boyunca Arnavutluk’ta uygulanmaya devam eden baĢlık parası, 20. yy baĢlarında sorgulanmaya baĢlanmıĢtır. Bu nedenle yapılan çeĢitli düzenlemelerle geleneksel kanunlarca geline biçilen bu ücret konusunda değiĢikliğe gidilmiĢtir. Buna göre baĢlık parası gelinin harcamaları için kullanılması Ģartıyla yine gelinin ailesine verilecek, düğün harcamaları için kullanılacaktı. Böylece baĢlık parası gerçek mahiyetinde kullanılmıĢ olacaktı. Fakat gelinin ailesi baĢlık parasını çoğu zaman yerinde kullanmamıĢ, Ailenin diğer ihtiyaçları için harcamıĢtı. Böylelikle kızlarının evlenmesinden kendilerine yarar sağlıyorlardı. Arnavutlukta baĢlık parası uygulaması köyler ve Ģehirlerde farklı farklı uygulamakla birlikte bölgesel anlamda da farklılık ve çeĢitlilik arz etmektedir. Bu farklılıkların oluĢmasında temel faktörler arasında din, sosyal statü, ekonomik refah seviyesi ve eğitim seviyesinin yanında coğrafik yapı da etkin olmuĢtur67. Örneğin Arnavutluğun güneyinde bulunan Berat’ta baĢlık uygulamalarında ġer’iyye mahkemelerin olaya müdahil olduğu ve geleneksel kanunlarla uyumlu hareket ederek kararlar verdiği görülür. Hıristiyan Arnavutların da evlilik meselesinde Ģeriyye mahkemelerini seçmesi ve kadı huzurunda evlenmek istemelerine yönelik hususlar Berat’ta bulunan Ģeriyye sicillerinde mevcuttur. Bu sicillerde Ġslam’ın bir gereği olan mehir uygulamasının yer aldığını ve 17.yydan 19.yya çeĢitli senelerde meydana gelen evlilik

63 M. Edith Durham, age, s. 147

64 Antonia Young, Women Who Become Men: Albanian Sworn Virgins. Oxford, UK: Berg, Oxford International Publishers Ltd. 2000.

65 S. Schwandner, agm, s. 32-33

66 S. Schwandner, agm, s. 32-33. Dukagin kanunlarının 11. kitabında, “verdzin (sworn virgin)lerle ilgili husus anlatılarak ailenin baĢında hiç erkek kalmadığı takdirde içlerinden büyük olan bir kız ömür boyu bakire kalmaya yemin ve kabul ederek “erkekleĢiyordu”. Bu Ģekilde erkeklerin ortamlarına girebiliyor onlarla diyaloğa geçebiliyordu. Elizabeth Zherka, “Excluded from Power: Historical Gender Inequalities in Customary Law in Kosovo and Northern Albania”, Annual REECAS Northwest Conference, April 16th, 2011, s.6.

67Gentiana Kera, Enriketa Pandelejmoni, agm, s. 126-137

(14)

hadiselerinde mehir miktarının sosyal statüye göre değiĢkenlik arz ettiği tespit edilebilir. Bir dükkâncı kızının baĢlık parası ile ilgili bilgilerin dahi bulunabildiği bu belgelerde kadının mihri bazen 8000 akçe olarak belirlenirken bazen kadının sosyal statüsüne göre 120bin akçeyi bulduğu belirtilir. Osmanlı Devleti hukukuyla buranın yerel kanunları uyumlu hale getirilerek denge sağlanmıĢtır68. Dolayısıyla Arnavutluk’un kuzeyi ile güneyinde uygulama farklılıkları buradan da görülebilir.

Ayrıca 1850 yılında çıkarılan ve baĢlık parasının alınmasını yasaklayan emirnamenin de hiç Ģüphesiz Arnavut Müslümanları arasında baĢlık uygulamalarının kısmî olarak yerini mehire bırakmasında etkili olduğu söylenebilir. Bu söz konusu emirnameye göre taĢralarda evlendirilecek kızlar için yüklü miktarda para talep edilmesinin “külliyen” yasaklandığı belirtiliyor ve bunun Anadolu’nun her tarafına duyurulması isteniyordu69. Nitekim Harput’tan Sayda’ya kadar Anadolu’nun dört bitarafına emirnameler gönderilmiĢ ve tedbirler alınarak baĢlık adı altında alınıp verilen akçenin lağvı yönelik ve herkesin kudretine göre münasip görülen mihri muaccelle yetinmesi yönünde tebligatlar yapılmıĢtı70.

Sonuç

XIX. yüzyılda baĢlık parası sadece kız veya erkek tarafına verilen bir para olmayıp toplumların sosyal yaĢantısını etkileyen önemli bir araçtır. Nitekim Rumların kız çocuklarının baĢlık parasını toparlayabilmek veya biriktirebilmek için erkeklerin yurtdıĢına kadar var iĢ göçlerine ve onların bu sayede yabancı ülkeleri tanımalarına neden olmuĢtur. Erkekler için bu durum böyleyken kızlar ve kadınlar ise ailelerinin drahoma biriktirmesine yardımcı olmak için onların çalıĢma hayatına atılmasına neden olmuĢtur. Bu da kadının doğal olarak toplum içerinse daha fazla çıkmasına ve kadın erkek iliĢkilerinin geliĢmesine yardım etmiĢtir. Ancak Rumlarda var olan drahoma uygulamaları ve bunun evliliklerin uzun sürmesinde esas rolü oynadığı düĢünülmesi evlilik yaĢının yükselmesine de neden olmuĢtur. Yine bugün Ege bölgesinde evin kız tarafından döĢenmesi âdeti belki de, bu bölgede uzun yıllar yaĢamıĢ Rumlardan etkilenildiğinin bir göstergesi olabileceği unutulmamalıdır.

ġunu belirtmeliyiz ki balkanlarda birbirlerine rakip olan ve yan yana yaĢayan bu iki toplumun farklı toplumsal dinamikler taĢımalarının evlilik müessesesindeki uygulamada değiĢiklik oluĢturması son derece önemlidir. ÇalıĢmamıza söz konusu olan diğer bir toplum Arnavutların Rumlarla bu konudaki farkları, baĢlığın veya Rumlardaki adıyla drahomanın erkek tarafınca karĢılanmasıdır. Arnavutlarda baĢlık parası sadece evlilik için ödenen veya alınan bir para değil aynı zamanda ailelerin onurunun ve Ģerefinin söz konusu olduğu bir

68 Shaban Sinani, “Berat (Belgırat) ġehri ġer’iye Sicil Defteri (Mahkeme Kayıt Defteri)- Arnavutluk Ve Doğu Bölgeleri ĠliĢkileri Hakkında Ansiklopedik Bir Hazine” Hacı Bektaş Veli Dergisi, Yıl: 2005 Sayı: 33, Çev: Anila Polat, Türk Kültürü ve Hacı BektaĢ Veli AraĢtırma Merkezi, Ank. 2005, s. 148-149

69 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), A.MKT.MVL, 25/17, 29/R /1266 (Hicrî)

70 BOA, A.MKT.UM., 12/29, Tarih: 23/Ca/1266 (Hicrî); A. MKT.UM, 12/40, 26/Ca/1266 (Hicrî)

(15)

uygulamadır. BaĢlığı belirleyen kıstaslar kadın/kızın ailesinin sosyal durumu, bakireliği ve çoluk çocuğunun olup olmamasıdır. Ġslamiyet’i kabulle birlikte mehir uygulamaları, Arnavutlar arasında var olan eski uygulamalar ve adetler için zaman zaman bir kılıf olmuĢ ve baĢlık parasının sürdürülmesine yardımcı olmuĢtur. Zira baĢlık alınmasındaki en büyük neden ailenin kızlarının evliğinden belirli bir kazanç sağlama isteğidir. Bu nedenle kız çocuklarının evlendirilmesine çalıĢılmıĢ ve genellikle onlara bu konuda onlara söz hakkı tanınmamıĢtır.

Netice itibariyle yan yana yaĢayan bu iki toplumunda adları ve iĢleyiĢleri farklı da olsa baĢlık parası uygulamaları sadece doğu toplumlarına ait bir uygulama olmayıp, yukarda belirttiğimiz gibi balkan toplumlarında da var olan bir uygulamadır.

(16)

Kaynakça

BAġBAKANLIK OSMANLI ARġĠVĠ (BOA), A.MKT.MVL, 25/17, 29/R /1266 (Hicrî);

A.MKT.UM., 12/29, 23/Ca/1266 (Hicrî); A. MKT.UM, 12/40, 26/Ca/1266 (Hicrî) AKGÜNDÜZ, A., “BaĢlık”, DİA, C.5, TDVY, Ġst. 1992, s. 131

AVCI, C. “Rum”, DİA, C. 35, TDVY, Ġst. 2008, s. 224-225

BAĞLI, M. –A. Sever, “TabulaĢtırılan/TabulaĢan Kurumun (Ailenin) Kurbanlıklar Edinme Pratiği” Aile ve Toplum Dergisi, Yıl 7, Cilt 2, Sayı 8, T.C. BaĢbakanlık Aile ve Sosyal AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü Ankara 2005, s. 9-10

BARTL, P., Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları, Bedir Yayınları, Ġst. 1998,

BOTTICINI, Maristella -Aloysius Siow, “Why Dowries ?” American Economic Review, Vol.

93(4), American Economic Association, Pittsbugh 2003, s. 1385-1398.

BREMER, Fredrika Greece and The Greeks, Vol. I., London 1863.

BURGESS, Thomas Greeks in America an Account of Their Coming, Progress, Customs, Living and Aspirations with an Historical Introduction and The Stories of Some Famous American- Greeks, Boston 1913, s.47.

CHEKREZI, Constantine A. Albania, Past And Present, The Macmıllan Company, New York 1919, S. 98-200

DURHAM, M. Edith, Albania and the Albanians: Selected Articles And Letters 1903-1944, Ed: Bejtullah D. Destani, I.B.Tauris, 2005 s. 147

_____, High Albania and Its Customs in 1908, Royal Antropological Institute of Great Britain and Ireland, London 1910, (Reprinted from the Journal of the Royal Anthropological ınstitute, Vol, XL, July-December, 1910

EKĠNCĠ, Ekrem Buğra “Hıristiyanlarda Eski Yunan’dan Kalan Bir Gelenek: Ġyi Drahoma Ġyi Koca”, Türkiye Gazetesi, 11 Ağustos 2010.

ENCYCLOPÆDIA BRITANNICA "Bridewealth". Encyclopædia Britannica Online.

Encyclopædia Britannica, 2011. Web. 17 Sep. 2011. <http://www.britannica.com/

EBchecked/topic/79255/bridewealth>.

ENCYCLOPÆDĠA BRĠTANNĠCA, "Levirate" Encyclopædia Britannica Online. 2011. Web.

16 Aug. 2011. <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 337979/levirate>.

FELTON, C. C., Grecee, Ancient and Modern, Vol. I., Boston 1869, 347-48;

FERRIMAN, Z. Duckett Home Life in Hellias Greece and Greeks, Cornell University Library, 1891, s. 189

FORTUNATO, Laura- Clare Holden, Ruth Mace, “From Bridewealth to Dowry? A Bayesian Estimation of Ancestral States of Marriage Transfers in Indo-European Groups”

Human Nature, 17(4), Winter 2006, s. 355-376; J. P. Xenidas, The Greeks in America, Newyork 1992, s. 91-92.

GARNETT, Lucy M. J. Türkiye’nin Kadınları ve Folklorik Özellikleri, Çev. Nurettin Elhüseyni, Oğlak Bilimsel Kitap, Ġstanbul 2009, s. 44-46.

(17)

HERZFELD, Michael Portrait of a Grek Imagination: An Ethnographic Biography of Andreas Nenedakis, The University of Chicago Pres, Chicago 1997, s.145, 152.

KERA, Gentiana - Enriketa Pandelejmoni, “Urban Household and Family in Twentieth Century East and South-East Europe” The History of the Family, Volume 13, Issue 2, Elsevier Inc 2008August 2008, s. 126-137

KÜLÇE, S., Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944

LAIOU, Sophia “Osmanlı Dünyasında Hıristiyan Kadınlar: Rum Cemaatinin ġer’iye Mahkemelerinde Açtığı KiĢilerarası Davalar ve Aile Davaları (17. ve 18. Yüzyıllar)”

Osmanlı Döneminde Balkan Kadınları: Toplumsal Cinsiyet, Kültür, Tarih, Der:

Amila Buturoviç- Ġrvin Cemil Schick, Çev: Güliz Erginsoy, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġst. 2009

LAMBIRI, J. D., “Dowry in Modern Greece: An Institution at the Crossroads Between Persistence and Decline” , The Mariage Bargain Women and Dowries in European History , Edt. Marion A. Kaplan, Publisher: Routledge (Jan 1 1985), s. 166.

LECKY, W. E. H., History of European Morals from Augustos to Charlemagne, Vol. II., New York 1870, 293; Z. Duckett Ferriman, Home Life in Hellias Greece and Greeks, Cornell University Library, 1891, s. 141.

MAĞMUMĠ, ġ., Bir Osmanlı Doktorunun Seyahat Anıları, Yüzyıl Önce Anadolu ve Suriye, Yay. Cahit Kayra, Ġstanbul 2008, s.46-47.

MEDBERY, R. B. Memoir of Mrs. Sarah Emily York, Formely Miss S. E. Waldo Missionary in Greece, Boston 1853, s. 365

ORTAYLI, Ġlber, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan yayınları, Ġst. 2000

RENNELL R., The Custom and Lore of Modern Greece, London 1892, s.94, 100; Stanley Lane Poole, (ed), Twenty Years' Residence Among The People Of Turkey: Bulgarıans, Greeks, Albanians, Turks, And Armenians by Consul’s Doughter and Wife, Harper&

Brothers, New York 1878, s.8, 49.

SAVAGE, C. A., The Athenian Family A Legal and Sociological Study Based Chiefly on the Orators With Illustrations from Other Departments of Greek Literature, Dissertstion sutmitted to the Board of University Studies of The Johns Hopkins University in conformity with the requirements for the degree of Doctor of Philosophy, June 1903, s.19-21.

SCHWANDNER, S. “Albanians”, Encyclopaedic Ethnography of Middle-East And Central Asia: A-I, V. 1, Ed: R. Khanam, New Delhi 2005, s. 32-33

SIEBERTZ, P., Albanien und die Albanesen, Vienna 1910, s. 144-147.

SĠNANĠ, Shaban, “Berat (Belgırat) ġehri ġer’iye Sicil Defteri (Mahkeme Kayıt Defteri)- Arnavutluk Ve Doğu Bölgeleri ĠliĢkileri Hakkında Ansiklopedik Bir Hazine” Hacı Bektaş Veli Dergisi, Yıl: 2005 Sayı: 33 çev: Anila Polat, Türk Kültürü ve Hacı BektaĢ- ı Veli AraĢtırma Merkezi, Ank. 2005, s. 148–149

TEZCAN, M., “Ġlkel Toplumlarda BaĢlık Parası Geleneği”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, Ankara 1976, s. 415

YOUNG, A., Women Who Become Men: Albanian Sworn Virgins. Oxford, UK: Berg, Oxford International Publishers Ltd. 2000.

(18)

ZHERKA, E., “Excluded from Power: Historical Gender Inequalities in Customary Law in Kosovo and Northern Albania”, Annual REECAS Northwest Conference, April 16th, 2011, s.6

Referanslar

Benzer Belgeler

baskı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kunımu Yayınları VII. (6) Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudım Kitabı,

 Özellikle ana karakterlerden biri olan Kee’nin siyahi olması ve uzun yıllar sonra dünyada ilk defa bir çocuğu doğuran kadın olması filmin politik altyapısında

-Sağlık bakımı hizmetlerini arama ve sağlama -Hastalıkta tedavi ve bakım hizmetlerini sağlama.

 Bir kadın ve erkek arasında kurulan evlilik bağı çok daha geniş bir akrabalık çevresi yaratır.. Böylece çift yeni iktisadi olanaklara, yeni dayanışma ilişkilerine

Geleneksel kesimde kadın ve erkek işgücü olarak aynı oranda üretime katıldığından evlilik ekonomik açıdan da önemlidir.. Başlık parası, hediyeleşme

Avunkulokal/Dayı yanı yerleşme ve Amitalokal/Hala yanı yerleşme: Evli çiftin kadının dayısının yanına ya da yakınına yerleşmesi dayı yanı yerleşme; Evli

Bu noktada danışanla herhangi bir şeyi yapmayı bırakmakla ilgili kontrat yapmak yerine Çocuk benlik durumu adına kendini yormayı (bezdirmeyi) bırakmakla ilgili

Partner mizahına ilişkin algılar ile eşlerin evlilik uyumu ve evlilik doyumu arasındaki ilişkinin incelendiği ikinci modelin analiz sonuçlarına göre kadınların