• Sonuç bulunamadı

Biliyorsunuz bu sayfada geçen bir .haftan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Biliyorsunuz bu sayfada geçen bir .haftan"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Biliyorsunuz bu sayfada geçen bir .haftanın değerlendirmesini yaparken, geleceğe yönelik bazı çıkarımlarda da bulunuyoruz. Geçen haftanın değerlendirmesi kolay yapılabilir bir şey gibi gözüküyor (bunun da neye önem

atfedeceğinize göre değişen sübjektif bir zorluğu var tabii). Ancak buradan hareket ederek gelecek günlere ve sürece ilişkin bir takım kestirimlerde bulunmak oldukça riskli bir şey, ama bu iş bu hafta biraz daha kolay. Nedenine gelince; cuma sabahı, bana göre Türkiye, tarihi günlerinden birini yaşadı. TÜSİAD, Yüksek İstişare Kurulu Top-lantısı'nda 2007'de beklenen tüm olası siyasi ve ekonomik belirsizliklere müdahale etti ve önümüzdeki yılın nasıl olması konusunda 'taraflara' gerekli 'sözü' söyledi. Gerçi özellikle Ömer Sabancı çeşitli konularda TÜSİAD adına benzer görüşleri dile getiriyordu ama, bu kadar derli toplu, kesin ve net olması açısından YİK'te söylenenler ilkti. Bu, bana göre, TÜSİAD'ın 1979'da Ecevit hükümetine gazete ilanlarıyla yaptığı müdahaleden sonra ikinci önemli çıkışıydı.

TÜSİAD bir sivil toplum örgütü olarak tanımlanıyor. Bu açıdan bir sivil toplum örgütünün memleketteki siyasi ve ekonomik gidişat konusunda görüş bildirmesi olağan sayılmalıdır, ama burası Türkiye. Türkiye ne yazık ki, önemli ölçüde, parlamento dışındaki güçler tarafından yönetiliyor. TÜSİAD'ın bu anlamda gücü, etkinliği ve iradesi onu bu güçlerden birisi yapıyor. Böyle olunca TÜSİAD'ın görüşleri herhangi bir sivil toplum örgütünün görüşleri olmuyor. Siyasi iradenin doğrudan dikkate aldığı, hatta bu doğrultuda pozisyon belirlediği (rahatladığı ya da geriye çekildiği) görüşler oluyor. Şimdi hükümet Sosyal Güvenlik Yasası'ndan Cumhurbaşkanlığı seçimine değin bir çok konuyu değerlendirirken TÜSİAD'ı ağırlıklı olarak dikkate alacak. Nitekim hükümet Sosyal Güvenlik Yasası'nı seçim sonrasına ertelemeyi çok istiyordu, ama IMF ve TÜSİAD etkisi yüzünden bunu yapamadı. Ancak haziran sonuna kadar erteleyebildi. Burada tabi dikkat çeken bir başka nokta Türkiye'de artık parlamento dışındaki diğer gücün (yani silahlı olanın) kısa vadeli görüşlerinin TÜSİAD'la pek örtüş-mediği. Bu durum da birçok açıdan bir ilk. Örneğin yine 1979'da, Türkiye'yi 12 Eylül'e götüren süreçte TÜSİAD'ın, Amerika'nın ve onları dinleyen ordunun çizgisi

çakışıyordu.

BİR KATLİAMIN ARKASINDAKİLER

Tırmanan faşist saldırılar, tüp gaz ve margarin kuyrukları, giderek dozu artan ekonomik kriz. Bütün bunları

yaratanların tek amacı vardı; Türkiye'yi 12 Eylül karanlığına götürmek.. İşte bu süreçte sözünü ettiğimiz güçlerin üstü örtülü bir ittifakı vardı ve o günlerde hepsi de üzerine düşeni yaptı. 12 Eylül'ün başladığı gün aslında K.Maraş

katliamının başladığı gündür. Yani 24 Aralık 1978. Bakın o günleri Emil Galip Sandalcı nasıl anlatıyor:

26 Aralık 1979 - Demokrat Gazetesi: "Kuşkusuz içinde yaşadığımız şu kokuşmuş, kanlı, haksız ve eşitsiz rezil ortamda faşizme, emperyalizme, şovenizme vb. karşı olacağımızı açıklamak doğaldır. Eğer asfalt yol üzerine

kapaklanmış cesedi gazete kağıtları ile örtülü profesör dostumuzun (Orhan Tütengil) öpülesi ak saçlı cansız başını TV ekranlarında seyrederseniz ve de cenazesinde -katili imişcesine-dipçiklenirseniz, ya da eşinizin, oğlunuzun,

kardeşinizin, babanızın kanlı et parçalarını duvarlardan kazırsanız, gözü gitmiş, kolu bacağı kopmuş, delik deşik edilmiş, felç olmuş, tabanları patlatılmış, elektrikle delirtilmiş, ardına cop sokulmuş insanları tanır, bilirseniz... Elbette faşizmin yanında değilsiniz. Eğer insansa-nız, Hitlerleri, Himlerleri kıskandıracak Kahramanmaraş kıyımının

yapıldığı bu ülkede şovenizm karşısına dikileceksiniz..." Sonra ne oldu, Ecevit Hükümeti 13 ilde sıkıyönetim ilan etti, ama ordudan önce TÜSİAD müdahale etti. Gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vererek, iç savaşı hızlandıracak üçüncü Milliyetçi Cephe hükümetinin Ecevit Hükümeti yerine gelmesini sağladı. Amaç 12 Eylül faşizmi idi. Sonra sıra orduya geldi. Sacayağı tamamlanmıştı. Bundan sonra Türkiye 12 Eylül karanlığı içinde geriye savruldu. Tüm ekonomik ve demokratik kazanımlar rafa kaldırıldı. 24 Ocak kararları ve dönüşümü ödünsüz uygulandı. O zaman Türkiye'de büyük burjuvazinin tercihi içe kapalı bir faşizmdi. İç sömürüyü baskıcı bir askeri yönetim vasıtasıyla artırıp küresel

kapitalizme entegre olacak gücü ancak böyle toplayabilecekti. Yani kısaca kanlı bir sermaye birikimi tercihi

yapılmıştı. Türkiye'nin geleneksel baskıcı, müdahaleci devlet yapısı bu tercihe uygundu. Asker ve sivil bürokrasi bu dönemi iştah ve hevesle karşıladı ve götürdü.

(2)

SİZİN İŞİNİZ BİTTİ MAALESEF

Şimdi sermaye birikti. Küresel sermaye entegrasyonu tamam. TÜSİAD'ı oluşturan patronlar Avrupa sermayesi ile kucaklaştılar. İlk önce K.Maraş gibi katliamları yaratan 'sivil' ama aslında resmi tosuncuklardan kurtuldular. Susurluk kazasından sonra onları Kıbrıs kumarhanesine sürdüler. Şimdi de artık politik alanda asker istemiyorlar. Yani

parlamento dışında kendileri ile birlikte iktidarı paylaşan ikinci bir güce artık ihtiyaçları yok. Onun 'asli' işi neyse onu yapmasını istiyorlar. Bu açıdan TÜSİAD'ın cuma günkü çıkışı 1979'dakine göre çok daha 'sivil', en azından tarihsel olarak böyle.

Dün BirGün'de de ayrıntılı yazdık, ama bir kez daha vurgularsak TÜSİAD önümüzdeki günler için 1) AB sürecinde iç pürüz istemiyor. Geçmişte milliyetçi-şoven dalgaya ne kadar ihtiyacı varsa şimdi bundan o kadar kurtulmak istiyor. 2) Küresel ekonomik entegrasyon sürecinin devam etmesini istiyor. (Reformlar ve Mali Sistemin yabancılaşarak yeniden yapılanması sürmeli.) Merkez Bankası bağımsızlığı korunmalı. IMF çıpası AB üyeliğine kadar devam etmeli. 3) Parlamento güçlenmeli, daha ciddi muhalefet gerekli (Yani CHP yenilenmeli).

2007, seçimlerle birlikte bunların da adımlarının atılacağı bir yıl olacak ve işbaşına bunları uygulayacak bir hükümet gelecek.. Dolayısıyla Türkiye'nin on yıllık perspektifi geçen hafta ortaya kondu.

Bu süreçte güçlü bir sol muhalefet (olursa) önemli açılımları oluşturabilir ve bunları kazanmalara dönüştürebilecek fırsatları da yaratabilir..

TÜRKİYE EKONOMİSİ: DOĞRUDAN YATIRIMLAR

Hafta içinde bu sayfalarda yer vermiştik ama yukarıdaki tezleri doğrulamak açısından tekrar etmek istiyorum. Türkiye, doğrudan yabancı yatırımlarda (FDI) AB ilgisine mahzar oluyor. Bunların blok özelleştirme ya da banka satışı olması tabi önemli, ama yine de özellikle ekimdeki artış dikkat çekici. Buna göre, ekim ayında Türkiye'ye 2.936 milyon ABD doları doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. Böylece 2006 yılında mayıs ve ağustostan sonra en çok giriş ekim ayında gerçekleşmiş oldu. Ekim ayında gerçekleşen 2.936 milyon USD'lik girişin 2.609 milyon dolarlık bölümü AB kaynaklı olarak gerçekleşti. Bu durumda ödemeler dengesi istatistiklerine göre; doğrudan yabancı sermaye (net) fiili giriş olarak 15.804 milyon ABD doları oldu. Bu girişler 2005 yılında 4.203 milyon dolar düzeyindeydi. Nitekim 2005 yılında toplam girişler 9.793 milyon düzeyinde oldu. Böylece geçen yılın aynı dönemine göre, yabancı sermaye girişlerinde artış oranı yüzde 276'yı buldu. Bu artış daha çok mali kurumlara AB kaynaklı sermayenin yatırımı şeklinde oldu. Nitekim 2006 yılında yabancı girişlerin sektörlere göre dağılımına baktığımızda mali sektöre 5.892 milyon dolarlık yabancı girişi olmuş, ulaştırma sektörüne 4.768 milyon dolarlık yatırım gözüküyor. Üçüncü sırayı perakende ticaret 1.433 milyon dolarla alıyor. İmalat Sanayi ise 871 milyon dolarla dördüncü sırada. 2006 yılında doğrudan girişler (net) 13.782 milyon doları bulurken bunun tamamına yakınını 12.837 milyon dolarını AB ülkeleri karşılamış.

DÜNYA: İRAN'DAN SONRA VENEZUELA

İran'dan sonra Venezuela da petrol satışlarını dolar yerine avro ile yapabileceğini açıkladı. Dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi olan İran, hafta başında petrol satışları dahil tüm uluslararası ticaretinde avro kullanacağını

açıklamıştı. Tahran bununla da yetinmemiş döviz rezervlerini avroya çevireceğini açıklamıştı. Venezuela Enerji Bakanı Rafael Ramirez, İran'ın bu kararını "ilginç bir adım" olarak niteledi ve ham petrol ihracatları için aynı şeyi yapma olasılığını değerlendirdiklerini açıkladı. Şimdiye dek petrol satışlarında fiyatlandırma her zaman dolar üzerinden yapılmıştı. ABD, nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçladığı Tahran'a yaptırım uygulanmasını istiyor ve bu ülkeye dolar akışını durdurmaya çalışıyor. Son zamanlarda, bir çok uluslararası banka, İran'a dolar transferini durdurmuştu. Bazı şirketler de olası yaptırımları göz önüne alarak Tahran'la ticareti kesmişti. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Venezuela da İran gibi Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü 0PEC üyesi. Çin'in rezervlerini çeşitlendireceği açıklamasından sonra dolar sürekli darbe yiyor. 2007 ilginç bir yıl olacak.

(3)

Borsa, işlem hacminin daraldığı, hacimsiz bir haftayı geride bıraktı. Hafta genelinde 39 bin seviyesinin üzerinde kalmaya çalışan bileşik endeks, haftayı gördüğü en yüksek seviyeden kapattı. İMKB, son işlem gününü 97 puan ve yüzde 0.25 değer artışla 39 bin 180 puandan tamamladı. Bu arada ABD'den gelen veriler bütün hafta boyunca olumsuz oldu. Bu da yurtdışı piyasaları aşağı doğru etkilerken, İMKB'ye de yansıdı. Son gün ABD'de beklentisi binde 4 olan kişisel gelirler, kasımda binde 3 artarken, kişisel harcamalar beklentiler dahilinde binde 5 yükseldi. Kasımda dayanıklı mal siparişleri ise beklentinin (yüzde 1.2 artış) üzerinde yüzde 1.9 arttı. Bu verilerden beklentilerin üzerinde gelen dayanıklı mal siparişleri rakamının, ABD'de enflasyona yönelik endişelerin devam etmesini düşündürebileceği

değerlendirmesi yapılırken, bu veriler sonrası Avrupa borsalarıda toparlandı. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın altı ay ertelenmesi piyasa kapanışından sonra açıklandı. Hem yurtdışı piyasalardaki tatil hem de 2007 yılındaki belirsizlikler endeksi 40 bin direncinden uzak tutacak.

PARA VE FAİZ: DEĞİŞME YOK

Döviz ve faizde hafif gevşeme sonrası durgun seyir devam ediyor. Cuma günü bankalararası piyasadaki dolar

kotasyonlarında alışta en düşük fiyat 1.4225 YTL, en yüksek fiyat 1.4250 YTL, satışta en düşük fiyat 1.4275 YTL, en yüksek fiyat 1.4310 YTL seviyesinde gerçekleşti. Uluslararası piyasada av-ro/dolar paritesi 131.75-131.90 sent

aralığında hareket etti. Serbest piyasada dolar 1.4260 YTL'den ve avro 1.8790 YTL'den işlem gördü. İMKB Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarı'nda işlem gören 13 Ağustos 2008 vadeli gösterge tahvili valörlü işlemer haftayı 0.09 puanlık düşüşle yüzde 21.20 bileşikten kapatırken, pazartesi gününe valörlü işlemlerde 21.20 seviyesinde gerçekleşti.

Referanslar

Benzer Belgeler

Müzeyi ziyaret eden yabancı turist sayısı kaçtır.. Müzeyi ziyaret eden yerli turist

HSBC ve ilişkili kuruluşlar ve/veya bu kuruluşlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen (veya ilişkili) menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve

Anadolu Hayat 2012 ilk çeyrekte 21.2 milyon TL net kar ile 19 milyon TL olan piyasa beklentisinin üzerinde kalırken geçen yıla göre de %58 artış gösterdi.. Net kardaki

Asya borsalarındaki zayıf görünüme bağlı olarak satıcılı bir başlangıç beklediğimiz İMKB’de, piyasa oyuncularının Türkiye’ye ilişkin risk algılamaları

HSBC ve ilişkili kuruluşlar ve/veya bu kuruluşlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen (veya ilişkili) menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve

HSBC satış gelirlerinin geçen yıla göre %25 artışla 2,343 milyon TL olmasını beklerken piyasa tahmini 2,310 milyon TL seviyesinde bulunuyor.. Coca Cola İçecek 1Ç

HSBC ve ilişkili kuruluşları bu raporda sözü edilen (veya ilişkili) menkul kıymetleri satın alma taahhüdünde bulunmuş olabilir, bu menkul kıymetleri kayıtlı piyasalarda

Yukarıda verilen besin piramidi ile ilgili yapılan Yukarıda verilen besin piramidi ile ilgili yapılan aşağıdaki yorumlardan hangisi yanlıştır?. aşağıdaki yorumlardan