• Sonuç bulunamadı

Fen Edebiyat Fakültesi. Tarih Bölümü. Tarihi Saha Araştırmaları II. Tokat Saha Araştırması. 14. Hafta

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Fen Edebiyat Fakültesi. Tarih Bölümü. Tarihi Saha Araştırmaları II. Tokat Saha Araştırması. 14. Hafta"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

Fen Edebiyat Fakültesi

Tarih Bölümü

Tarihi Saha Araştırmaları II

Tokat Saha Araştırması

14. Hafta

(2)

Tokat, Tokat ilinin merkez şehridir. Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Tokat, kuzeyinde Samsun, kuzeydoğusunda Ordu, güney ve güneydoğusunda Sivas, güneybatısında Yozgat, batısında Amasya ile çevrilidir.

Bugünkü şehir merkezinin 9 km. kuzey doğusundaki Gümenek, (Komana)Tokat’ın ilk yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Tarih öncesi çağlara ilişkin, bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkarılan eserler, Kalkolitik ve Tunç Çağlarında Tokat çevresinde yerleşimin olduğunu göstermektedir.

Daha sonraki tarihi süreçte, Tokat’a sırasıyla Hititler, Firigler, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler ve Makedonlar hâkim olmuştur. M.Ö. 301 - M.S. 66 yılları arasında Pontus Krallığı’nın hâkimiyet sahasına giren Tokat, M.S. 66’dan M.S. 395’e kadar Roma hâkimiyetinde kalmıştır. Roma sonrası Bizans’ın hâkimiyet alanına giren Tokat’a, Emevi ve Abbasi'ler tarafından akınlar yapılmıştır.

1071 Malazgirt Zaferi sonrasında ise, Anadolu’da başarılı komutanlar tarafından fetihler yapılmış ve bu komutanlardan Danişmend Gazi 11. yüzyılda, Tokat ve çevresini fethederek bu bölgede Türk-İslam kültürünün yerleşmesini sağlayacak olan Danişmendli Devleti’ni Niksar merkez olmak üzere kurmuştur.

Danişmendlilerden sonra 12. yüzyılda, Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyet sahası içerişinde yer almış olan Tokat, Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra bazı beyliklerin sınırlarına dâhil edilmiştir. Bu dönemde eğitim ve kültür faaliyetleri hız kazanmış ve bu doğrultuda meydana getirilen mimari eserlerden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır.

1240 Baba İshak Ayaklanması’ndan etkilenen yörede, 1243’ten sonra sırasıyla, Moğol, İlhanlı, Eratna Beyliği, Kadı Burhanettin Devleti veAkkoyunlular hüküm sürmüştür.

Tokat, 1398 yılında Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı Devleti topraklarına dâhil edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim,doğu seferlerine giderken Tokat’a uğramışlar ve kentte bir müddet konaklamışlardır. 1473’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Tokat’ı yaktırmıştır. 1507’de şehir Şah İsmail tarafından kuşatılmış ancak teslim olmamıştır.

II. Bayezid zamanında başlayan ve Yavuz’un son yıllarına kadar sürenCelali

(3)

İsyanlarına esin kaynağı olan ve isyanlara adını veren Celal, Turhal’lıdır. İran seferi dönüşünde Kanuni Sultan Süleyman 1559’da Tokat’a uğramıştır.

Osmanlı Döneminde Sivas Eyaleti’ne bağlı bir kaza olarak idare edilen Tokat, bu statüsünü XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar sürdürmüştür. Ticaret yolu üzerinde bulunmasının da büyük etkisiyle XVII. ve XVIII. yüzyıllarda gelişme gösteren Tokat, XIX. yüzyılda iç ve dış sebeplerden dolayı bu gelişimini sürdürememiştir. 1701’de İstanbul’dan Karadeniz yoluyla Erzurum’a giden ve oradan kervanla 28 Eylül’de Tokat’a ulaşan Joseph de Tournefort daha sonra basılan seyahatnamesinde Tokat için şu cümleleri sarf etmiştir: “Dünyada, bu kentinki kadar özel bir konuma sahip başka bir kent yok. Hatta çok ürkütücü, dimdik ve dümdüz yontulmuş iki mermer kayayı bile boş bırakmamışlar ve her birinin tepesine birer kale yapmışlar.

Tokat’ın sokakları oldukça iyi kaldırımlanmış. Sanırım varlıklılar, fırtınalar sırasında yağmur sularının evlerinin bodrumlarına dolmaması için kaldırımları yapmak zorunda kalmışlar ve sokaklarda akan sular için arklar açtırmışlar.

Kentin üzerinde yer aldığı tepelerde o kadar su kaynağı var ki her evin kendi çeşmesi var…”

XIX. yüzyılda yapılan idari düzenlemeler neticesinde, Sivas Vilayeti Merkez Sancağı’na bağlı bir kaza olarak idare edilen Tokat, 12 Ocak 1880 tarihinde Sultan II.

Abdülhamid’in iradesiyle sancak statüsüne çıkarılmış ve bazı kazaların da bu sancağa bağlanmasıyla söz konusu sancağın sınırları genişletilmiştir. Başlangıçta bu yeni sancağın kazaları Zile, Erbaa ve Niksar’dan ibaret iken 1326/1908’de Karahisar-ı Şarkî sancağına tabi İskefsir (Reşadiye)’in de ilavesiyle dört kazalı birsancak haline gelmiştir. Tokat Sancağı, mevcut idari yapılanmasını 1920 yılına kadar sürdürmüştür.

Tokat Sancağı, 31 Mayıs 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin aldığı bir kararla bağlı bulunduğu Sivas Vilayeti'nden ayrılarakmüstakil vilayet haline getirilmiştir. 1944’te Artova ve Turhal, 1954’te Almus, 1987’de Pazar ve Yeşilyurt, 1990’da Sulusaray ve Başçiftlik ilçeleri kurulmuştur.

Kurtuluş Savaşı sırasında da Tokat’ta bazı dikkat çekici olaylar yaşanmıştır.

Şehirde bir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurularak halk Pontus eylemlerine karşı örgütlenmiştir. İzmir’in Yunanlarca işgali ilk kez, Niksar ilçesinde 20 Haziran 1919’da yapılan bir mitingle protesto edilmiştir.

26 Haziran 1919’da Atatürk Amasya’dan Sivas’a geçerken Tokat’a uğramış ve şehirde bir süre dinlenmiştir. İstanbul’un 16 Mart 1920’de İtilaflar tarafından işgalini protesto için Tokat’ta büyük bir miting tertip edilmiştir. 21 Kasım 1931’de Sivas gezisinin ardından Atatürk, Tokat’ı da ziyaret etmiştir.

Zile Kalesi

Zile ilçe merkezinde yer alan Zile Kalesi antik çağlarda kurulmuş, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip, Roma Kalesidir. İlçe merkezinin tam ortasında bulunması nedeniyle şehrin her yerinden görülebilmektedir. Kale içerisinde işlevini yitirmiş saat kulesi ile diğer kalıntıları görebilmek mümkündür. Ayrıca kalenin su sarnıcı belediye tarafından açılarak orijinal durumuna getirilmiştir.

(4)

Kalenin kuzey-doğusundaki kayalıklara oyulmuş Roma Dönemine ait küçük bir tiyatro da yer almaktadır. Ünlü Kumandan J. Sezar'ın yaptığı savaş sonucunda söylediği ve "Veni Vidi Vici" (Geldim Gördüm Yendim) sözünün Zile Kalesinde söylendiği rivayet edilmektedir.

M.Ö. 47'de Zile önlerinde yapılan üçüncü savaşı kazanan İmparator Jül Sezar, bu sevincini "Veni-Vidi-Vici" yani "Geldim- Gördüm-Yendim" sözleriyle Roma'ya müjdelemiştir.

Mahperi Hatun Kervansarayı

Kervansaray, kervanların ticaret yolları üzerinde kurulan konak yeridir.

Kervansaraylar ilk defa 10. yüzyılın sonlarına doğru Selçuklu hanları tarafından Orta Asya'da yaptırılmıştır. Önceleri askeri savunma için düşünülmüş, zamanla artan ticaret ve dini ihtiyaçları karşılaması için genişletilmiştir.

Mahperi Hatun (Pazar) Kervansarayı, Tokat-Pazar yolunun 29'uncu kilometresinde Pazar İlçesi'ne yaklaşık 1 kilometre mesafede, yolun güneydoğusundaki kuzeybatıya meyilli bir araziye inşa edilmiştir. Avlu ve kapalı kısım portallerindeki dörder satırlık sülüs hatlı kitabelerine göre, 1238 yılında Alaeddin Keykubâd’ın zevcesi ve II.Gıyaseddin Keyhüsrev’in validesi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır.

Her iki kitabe de metinleri bakımından çok az farklılık göstermekle birlikte, aynı

(5)

nasibini alarak, bazı örtü ve taşıyıcı sistem yapı elemanlarından yoksun bir halde günümüze ulaşabilmiş, 1999 yılında yapılan restorasyon çalışmaları ile tekrar ihya edilmiştir.

Tokat-Gök Medrese

Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adıdır. Medrese kelimesi Arapça ders kökünden gelir. Medreselerde ders verenlere "müderris", onların yardımcılarına "muid", okuyanlara "danışmend",

"softa" veya "talebe" adı verilir.

Kitabesi konulmayan yapı, XIII. yüzyılda (1277) Müineddin Pervane Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu mimari ve sanatının en belirgin özelliklerini taşımaktadır. Gökmedrese 2 katlı 2 eyvanlı, ortası açık avlulu ve revaklı plan tipinde olup taş, çini ve alçı süslemeler bulundurmaktadır. İki renkli taş kullanılarak inşa edilmiş taç kapıda geometrik ve bitkisel bezemeli bordürlerden oluşan bir süsleme programı uygulanmıştır. Çini süsleme, avlu cephesinde yer almaktadır. Ana eyvan duvarları ve üst kat revaklarının kemer içleri patlıcan moru, lacivert ve firuze renkli çinilerle geometrik ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Ana eyvan ayrıca, zemini kıvrık dallardan oluşan çini Ayet’el Kürsi bordürü ile çevrilidir.

(6)

Osmanlılar zamanında XVIII. yüzyıla kadar medrese, bimarhane ve bir odası türbe olarak kullanılan yapı, daha sonraları şifahane ve göçmen barınağı olarak kullanılmıştır. Halk arasında “Gökmedrese”, “Pervane Medresesi”, “Kırk Kızlar Medresesi”, “Darüşşifa”, “Bimarhane Tekkesi” olarak da adlandırılmıştır.

Tokat Kalesi

Roma Dönemi'nde yol güvenliği için kurulmuş olan kale yaklaşık 500 yıl Bizans egemenliğinde kalmıştır. İlk defa 1074 yılında Danişmend Melik Gazi tarafından fethedilen kale kısa aralıklarla el değiştirmiş olup sırasıyla Danişmend, Selçuklu, İlhanlı, Eretna, Kadı Burhanettin ve Osmanlı Devleti’nin egemenliğine geçmiştir. Dik ve sarp kayalar üzerine kurulu kale doğal bir hisar durumundadır.

(7)

Osmanlı Devleti zamanında “Çardak-ı Bedevi” denilen zindanı başta Bizans İmparatoru A. Diogenis olmak üzere birçok ünlünün tutsak yeri olmuştur. Ayrıca Drakula olarak da bilinen III. Vlad bu kalede hapis hayatı yaşayanlardan biridir.

Kalenin güneybatısında çok eski çağlardan kalma bir kaya mezarı oyulmuştur. Mezarın ağzında bir kolon ve biri büyük iki hücre bulunmaktadır. Ayrıca 362 basamaklı bir merdiven ile kalenin dibine inilebilmektedir. Günümüzde bu merdiven yolu kapalı durumdadır.

Yağıbasan Medreseleri (Tokat-Niksar)

Yağıbasan Medresesi, Danişment Beyliği’nden Nizamettin Yağıbasan’ın Tokat ve Niksar’da yaptırdığı iki medresedir. Tokat bulunan Yağıbasan medresesi Çukur Medrese olarak da bilinir.

1151 ve1152 yıllarında yaptırılan medrese, kapalı avlulu Anadolu medreselerinin ilk örneklerinden biri olması açısından önemlidir. Avluyu örten 14 metre çapındaki kubbenin ortası açıktır. Yanlarda küçüklü, büyüklü tonozlu odalar, giriş eyvanının karşısında mescit ve dershane işlevindeki ana eyvan yer alır.

Niksar’da bulunan Yağıbasan Medresesi (1157/1158) ise Tokat’taki medrese gibi kapalı avlulu medreseler planında ve yaklaşık 11 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür.

Bir bölümü Niksar Kalesi’nin duvarlarına yaslanan medresenin doğu ve kuzeyinde iki eyvan, batısında beşik tonozlu küçük mekânlar vardır. Her iki medrese de yalın, süslemesiz örneklerdir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüketicinin Çekiliş Bağımlılığına Yönelik Bir Saha Araştırması A Field Research on Consumer Sweepstake Addiction.. İbrahim BOZACI

kardır, ancak Şeyh Süleyman Mescidi binasının daha eski olduğıından hareket edersek yapı, bir dönem Manastıra bağlı bir kütüphane olarak

Fakat, Neolitik Devir’den Roma Devri’ne kadar, Magna Mater (Büyük Ana) kültü Anadolu’da mevcudiyetini devam ettirir. Başka bir deyimle, bu kutsal aile, Hatti panteonunun

Bulgular: Araştırmada, kadınların erkeklere göre daha fazla yalnızlık hissettiği, eğitim düzeyi arttıkça yalnızlık düzeyinin azaldığı; dul olan yaşlı

Basra Eyaleti: Vilayet nizamnamesi ile vilayete tevdi edilene kadar eyalet olarak Osmanlı mülki taksimatında yerini alan Basra eyaleti Kanuni devrinde teşkil

Kuzgun formasyonu içerisinde tabanda S albaş tüfit üyesi, tavanda ise Handere formasyonu ile geçişli bir dokanak ilişkisi olan birim Kuzgun formasyonunun Memişli üyesi

The mineral chemistry of mafic and ultramafic phases suggest that the Mersin ophiolite was formed in an arc or supra-subduction zone tectonic environment in which high

Ankara kırsalının daha çok ziyaret edilmesini teşvik edecek unsurlar incelendiğinde kırsalda daha uygun fiyatlı faaliyetlerin gerçekleşmesi, daha kolay ve ucuz ulaşım, daha