• Sonuç bulunamadı

BİLDİRİLER. Muhammet GÖRÜR. T.C. GAZi ÜNiVERSiTESi FEN-EDEBiYAT FAKÜLTESi SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BİLDİRİLER. Muhammet GÖRÜR. T.C. GAZi ÜNiVERSiTESi FEN-EDEBiYAT FAKÜLTESi SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZi ÜNiVERSiTESi FEN-EDEBiYAT FAKÜLTESi

SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ

X. ORTAÇAG-TÜRK

DÖNEMİ

KAZlLARI

VE

SA}'fAT TARİHİ ARAŞTıRMAL~ SEMPOZYUMU

PROF. DR. H. ÖRCÜN BARIŞTA'YA ARMAGAN (3.-6 Mayıs 2006)

BİLDİRİLER

Yayına Hazırlayan

Muhammet GÖRÜR

ANKARA-2009

(2)

FATİH/ZEYREK'TEKİ ERKEN BizANS YAPlSI: ŞEYH SÜLEYMAN MESCİDİ VE BO DRUM KATLARI

Murat SAV*

Mescit, Çırçır' da, Sinanağa MahallesiZeyrek Caddesi üzerinde olup; ba-

tısmdaAtpazan sokağı ile kuşatılmıştır. Zeyrek Kilise Camisinin (Pantolcrator

Manastır Kilisesi) 100-150 metre kadar güneybatısında<j.ır. Yapı, Gaynmenkul

Eski Eserler ve

Anıtlar

Yüksek Kurulunun, 09.04.1977

gün

ve 9761

sayıh

karan ile tescillenmiş; İstanbul I nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından, 12.07.1995 gün ve 6848 sayılıkaran ile belirlenen Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içinde yerini almış ve ayw kurulun 11.06.2003 gün ve 14979 sayılı karan ile koruma grubu "P' olarak belirlenmiştir. istanbul

Vakıflar Bölge Müdürlüğünün denetiminde yapının özgün niteliklerini ortaya

çıkaracak kısmi araştırma raspalan yapılarak elde edilecek bilgi ve bulgulara g9re hazırlanacak restirusyon ve restorasyon projelerine yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Alınan kazı ve sondaj izni çerçevesinde, istanbul Arkeoloji Müzesinin denetiminde sürdürülen araştırmalar, 21.12.2005 -03.03.2006 ta- rihleri arasında tamamlanıruştır. Mescidin doğusundaki mezar odası girişinin etrafındaki temizlik çalışmalannı takiben, I.bodrum katında yer alan ve içeri sonradan atılmış olan toprak dolgu dışan çıkanlmıştır. Buiıu takiben, asıl

mezar odasında bulunan suyun dışan boşaltılması sağlanmış ve en son olarak da ince temizlik yapılmıştır.

Yapıyı anlatmaya geçmeden önce, Şeyh Süleyman Halife ile ilgili birkaç noktaya değinmekte fayda vardır ... Mescit vak:fiyesinin üzerine kayıtlı oldu-

ğu bu zat, II.Murad döneminde yaşayan AbdüllatifKudsi Efendi'nin lıalifesi Şeyh Tacü~din 'in müridi ve Jralifesidir. E.HakkıAyverdi 'nin,Ayvansarayi' den hareketle belirttiğine göre Şeyh Tacüddin1, H.872 (Eylül1467) yılında vefat

etmiş olup, Fatih döneminin şeyhlerindendir ve mezan Bursa'da bulunmak-

tadır.2 Wiener ise, Şeyh Tacüddin'in H.869/1464-65 yılında öldüğünü yazar,

Arkeolog, Türk VakıfHat Sanatlan Müzesi-Beyazıt Meydanı Em.inönü!İstanbul. Tel:0212 527 58 51 Mail: muratsav@gmail.co~

Ayvansarayi, Şeyh Süleyman'ın, Tiiceddin Karamani denen eş-şeyh İbrahim bin Yahşi Hazretlerinin de halifesi olduğunu yazar ve ölüm tarihi olarak da H.872 (Eylül 1467) tarihini verir: Hadikatı'i'L Cevami, Haz:A.Nezih Galitekin,l.baskı,Mayıs 2001,s:188.

Hadikat'iil Cevami, s.l88;-E.Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri 855-886 (1451-1481) III. İstanbul Fetih Cemiyeri İstanbul Enstitüsü Yayını, İstanbul 1973, s.501.

(3)

ancak herhangi bir kaynak kullanmaz.3 Yapının valdiye kayıtlaona baktığı­

·mızda H.904/1 498-99 tarihini görmekteyiz ki, bu da Sultan II.Bayezid dö-

nemine (1481-1512) denk gelmektedir. Yıne Ayvansarayi'den öğrendiğimiz kadarıyla, mescidin haziresindeki küfeki taşından yazısız olan mezar, Şeyh

Süleyman'a aittir. Fatih Müftülüğünün yayınlamış olduğu bir kitapta\ Zey- ni tarikatından olduğu belirtilen Şeyh Süleyman hakkında Evliya Çelebinin

verdiği malumata göre, Şeyh Süleyman Efendi Diyarbakırlı'dır: Mücfihede mihrabmzn ışığı, müşahede denizine dalmış, keramet ehli salih bir kişi idi.5

Muhtemelen yapı, Fatih döneminde şehirde teşekkül eden 181 mahalleden biri olan Molla Zeyrek Camii Mahallesi içinde yer alıyordu.6 Her ne kadar mahallesi günümüze kadar ulaşamaınış olsa da, Valaflar tahrir defterinde, mahallesinin olduğu da yazılıdır.

Ayverdi'ye göre, mimari açıdan herhangi bir öneme haiz olmayıp, Zeyrek Kilise Camisinin kütüphanesi iken mescide çevrilmiştir' ...

Minaresiz yapıya, mescide çevrildiği sırada dikkate değer'bir minare ek- lenip eklenmediği bilinmemektedir. Galanakis'in 1870'1i yıllarda yaptığı gra- vürde de yapıya bağlı bir minare görülmemektedir. Alt kısmı kare, üst kısmı

sekizgen plandaki mescit yapısını kiremit kaplı öir çatı örtmektedir(Çizim: 1 ).

Mescit yapısının altında sekiz Dişli bir mezar odası ve onun da altında kubbe tonozlu bir mezar yapısı daha yer almaktadır(Çizim:2,3). Mescidin batısın­

da, yolun karşısında, H.l277 (1860-61) tarpili Çırçır Çeşmesi bulunmaktadır.

Karşısında ise, XI:X.Yüzyıl sonlarında yapılmış olan Haliliye Medresesi yer almaktadır. Medresenin kuzeybatıya bakan yüzünde, üst taraftaki mermer ki- tabesinde H.1290 (1874) tarihi bulunmaktadır. Bugün bu bina Çırçır Futbol Kulübünün tokali olarak kullanılmaktadır. Yapıya bağlı b.ir su kuyusu ile batı­

sında bir de bak.ımsız haziresi bulunmaktadır ki, lıazire yaklaşık olarak 1.5-2 metrelik toprak dolgunun üstünde yer almaktadır. Mezar taşlanndan bazılan

tahrip olmuş ve bazirenin bir köşesine toplanmış; bazılan ise, toprak dolgunun içinde kalmıştır. Dolgunun temizlenerek, kotun avlu seviyesine düşürülmesi

654

M.Wiener, İstanbul'un Tarihsel Topoğrafyası, Çev. Ülker Sayın, İstanbul 2001 ,s.203.

Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserle1; TC. Diyanet İşleri Başkanlığı Fatih Müftültiğü, İstanbul (taribsiz), s.2 12.

Evli ya Çelebi, Seyalıatniime, Üçdal Neşriyat,C.l/2, İstanbul 1976,s.259.

Halim Baki Kunter, "Fatih Devri Sonlannda İstanbul Mahalleleri Şehrin İskanı ve NUfu- su", Vakıjlaı; C.IV, Ankara 1958,s.246,255.

Ayverdi, age, s.50l.

(4)

ve hazirenin·yeniden tanzim edilmesi gerekmektedir. Küçük ve harap şadır­

vam, herhangi bir tarihi ve mimari kıymete haiz değildir.

Basit bir kubbenin örttüğü Şeyh Süleyman Mescidinde önemli sayıla­

bilecek bezerne unsurlarına rastlanmamaktadır. Yalnızca kubbe göbeği ile

eteğinde ve pandantifierde geç devir Osmanlı kalem işi tezyinat ve nakışlan

görülmektedir. Bezemelerde bitkisel kalem işlerine yer verilmiştir. Nişlerden, güneydoğuya denk geleni mihrap olarak kullanılmaktadır.

Yapının ilk fonksiyonu konusunda bir belirsizlik ol.ı:İlakla birlikte, mima- ri ve teknik açıdan bakıldığında kesinlikle bir kilise olmadığı bellidir. Kare

şeklindeki altyapısının üstünde sekizgen bir gövdeye sahip olmakla beraber, kare altyapının alt kısmı kesme taş; üst kısmı ise, tuğla ile inşa edilmiştir. 8

Kare bölüm 2 sıra taş, 5 sıra tuğla örgüsüne sahiptir ve bu hiza genel olarak alt kattaki kemeriere kadar devam etmektedir. Taş ve tuğlalar arasında hora- san harcı kullanılmıştır ve harç tabakası kalın tutulmuştur ... Duvarlann birkaç yerinde Roma dönemine ait devşirme malzeme, mermer kullanılmıştır. Se- kizgen gövdeli üst yapının her yönünde kullanılan sivri kemerler içine birer yuvarlak kemerli pencere açılmıştır. Alt kısımdaki nişler ise, iki sıralı dikey dizilimli kemer içine alınarak, içlerine pencereler açılmış ve bunlar dikdört- gen tutulmuştur. Dış duvarların üst kısmındaki kemer ve içine açılan pence- re şekli, Bizans'ın son döneminde başkentte sıklıkla kullamlmıştır. Yapının

üst bölümünü oluşturan tuğla malzemenin kullanımı, tekniği Palaiologoslar döneminin anlayışını yansıtmaktadır; ancak altyapısı ve plam açısından ke- sinlikle son devir Bizans mimarisine ait bir yapı değildir...Dış duvarlarındaki

kemerierin sivri formlu oluşu ise, Türk döneminde yapılan onanmlarla ilgili olmalıdır. içerde, sekiz niş ve pap.dantifiere oturan kubbe mimari geomet- riyi oluşturmuştur .. Gayet basit tutulinuş bir kapı ile kuzeybatıdan içeri gi- rilmektedir. Giriş nişinin sağındaki kemerin içi izlerden aolaşıldığına göre,

kapatılmıştır. Ayw bölümde bulunan mescid imarnma ait ev, yakın bir tarihte

yıktırılm.ıştır. Y ıktınldLktao hemen sonra çekmiş olduğum bir fotoğrafta, eve ait harç kalıntılan duvara yapışmış idi, son dönemlerde yapılan bir çalışma ile harçlar temizlenmiş ve bu yönde bir kemer ile, içinde de dikdörtgen şeklinde

Kareye yakın olan alt yapının dış duvar ölçümü.şu şekildedir:Kuzey duvan,ll.28 m; gü- ney duvarının kesik bölümüne kadar olan kısım 9.61 m iken kesik kısım, 1.95 m; batı

duvan, 10.84 m; doğu duvan ise kesik kısma kadar, 9.73 metredir. Zeminden iç kubbeye kadar olan yükseklik 10.84 m; yine zeminden itibaren dış sivri kemerierin uç bölümüne kadar olan yükseklik, 8:54 m; çatının saçak uçlarına kadar olan kısmın yüksekliği ise, bahda 9.85 m; doğuda 9.67-m ve nihayet, çatının en üst ucuna olan yükseklik de, 1 1.72 metredir.

(5)

olan ve kapatılmış bir pencere ortaya çıkanimıştır (Fotoğraf: 1 ). Pencerenin , sonradan açıldığı kalan izlerden anlaşılmaktadır ... Yine, kuzey yüzdeki kemer de kapatılmıştır ki, bu kısım dışardan bir duvarla sınırlandırılmıştır. Yapının güneydoğu duvarına atılan, yaklaşık 1. ı 5 metre uzunluğundaki dikey ahşap hatıl dikkat çekicidir. Kuzeybatıdan duvara bitişik yapılan ve eserin mimari üslubuna tezat beton minare ise, çirkin bir görünümde olup, 3.9ı m. yüksek-

liğindedir ve haraptır. Genel itibariyle yapının mimarisi bir bütün olarak ele

alındığından, tek dönemli gibi yansıtıl.mış, telaıik ve üslup açısından çoğun­

lukla Palaiologoslar dönemine ait olduğu kabul edilmiştir.

Doğudaki kapatılmış olan kemer ile badrum katının girişi, aynı eksen üzerinde yer almaktadır. Kemerin boyu, 539.5 cm; kemer içi 463 cm olup, amtsal bir niteliğe sahiptir ve muhtemelen evvelden kapı vazifesini görüyorrlu

(Fotoğraf:2). Daha önceden kullanımındaki farklılaşmadan veya mescide

çevriliş sırasında, mihrap kısmına yakın olduğundan, buradaki giriş iptal

edilmiş olmalıdır. Bu kısmın sağı, yani mescit yapısının kuzey duvan,

bitişik bir binanın işgali altındadır. Kuzey yüzün batı bitişiğinde ise, otopark

bulunmaktadır. Ancak, bizim dikkatimizi cezbeden şey, yapının fopksiyonu idi.

2 Eylül 1633 yılında çıkan bir yangında, etkilenen bölgeler arasında Zey- rek de geliyordu; fakat bu büyük yangının Şeyh Süleyman Mescidine zarar verip vermediği belli değildir. Aynı durum •1718 'deki büyük yangın için de ge- çerlidir.9 Kesin olan bir nokta, yap:ının ı 756 Cibali yangınından zarar gördüğü

ve akabinde Sultan III.Mustafa (1757-1774) zamanında Ayşe Sultan'ın Ket- hüdası Kazgan Hasan Ağa tarafindan onartıldığıdır ki bunu, Ayvansarayi'den

öğrenmekteyiz. Onarımın ardından yapıya bir de minher eklenmiştir. Bugün bu minher mevcut olmayıp, yerinde yenisi bulunmaktadır. Fatih Müftülüğün­

de yaptığımız araştırma neticesinde, eski minberle ilgili herhangi bir veriye

ulaşamadık.

Hadika'da, bir yazma nüshada, bir yangının arkasından "Harameyn ha- zinesinden bina ve imar olunmaktadır" kaydının bulunduğıına değinilmiştir

ki, burdan hareketle yapının başka bir yangın geçirip, tamir olunduğu ihtimali ortaya çıkmaktadır.

Cumhuriyet döneminde de 1930-ı975 arasında mescit olarak kullamlan

yapıda, ı975 yılında Fatih Müftülüğü tarafından birminher konulmak suretiy-

656

Mustafa Cezar, "Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılanoda Tahribat Yapan Yangınlar ve Ta- bii Afetler", Türk Sanatı ve Tarihi Araştnmalan Dergisi, C .I, 1963,s.34 7.

(6)

le Cuma kılınmaya başlanmıştır. 1950 yılmda Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı onanın sırasında, yapının çatısındaki kiremider aktarılırken, altlarmda küpler olduğu görülmüş ve bunlara dokunulınadan üzerieri toprakla kapatılıp,

kiremitleri yenilenmiştir.

Gerek mescidin duvarlarmda ve gerekse mescidi kuzeybatıdan kuşatan

duvarda kullanılan mermerden devşirme malzemeler, yapının yakınmda daha eski bir mimarinin olduğunu göstermektedir ...

Mezar Odası (I.Bodrum Katı)

1950'li yıllardaki onarım sırasında bir keşi:fie, yapının tabanının altında

bir mezar odasının varlığı ortaya çıkarılmıştır. 10 Doğuda, mescit yapısının dışından 8 hasarnaklı taş merdivenle girilen yapının beşik tonozlu bir geçiş

bölümü yer almaktadır ki, yaklaşık 2-2.5 m.li.k bir uzun.İuğa; kapı ise, 104 cm.'lik bir açıklığa sahiptir Giriş kısmı, yapının dogusundaki bir evin bahçesinde bulunmakta olup, kapak taşlanyla kapatılınıştır. Mezar odasının girişi, aynı zamanda mescit yapısının BB kesitinin tam eksenine denk gelmektedir. Bilindiği gibi, Pagan dönem hipoje yapılarmda giriş genellikle

batıda bulunur; ancak Şeyh Süleyman yapısının mezar odasına doğudan

girilmektedir (Fotoğraf:3). Bu kısmın kapısı, söve ve lentolar ile düzenlenmiş

olup, alçak bir dikdörtgen şeklinde tutulmuştur ve bir insanın geçebileceği

ölçülere sahiptir. Sövenin iç kısmında görülen kapı sürgüsü delikleri ile, s·övenin dış cephesinde görülen parça demirle kuvvetlendirilmiş bir diğer

sürgü deliği, mukavemetli bir kapıya işaret etmektedir ... Girişin kısmında,

30 cm. altta, duvar kenarmda basamak izi görülınektedi.i: Basamağın 22 cm.

altmda zemin başlamaktadır. Orta düzlük, eşik yükseltisinden yaklaşık 12 cm.

alt seviyededir.

Zemininden tonozuna kadar iç bölüm, 3.48 m. yüksekliğindedir ... İçeride bulunan mezar nişle.ri, giriş kısmıyla beraber 8 adettir (Fotoğraf:4). Girişin

sağından itibaren sırasıyla, niş ağız genişlikleri ve nişlerin derinlikleri şöyle sıralanmaktadır: 127.-234; 124-213; 123-235;135-225; 129-225; 129-251; 134- 215 cm. olup, giriş nişi ise, 118.5-220 cm.'dir. Derinlikleri, 2.05 m. ile 2.23 m. arasmda

değişmektedir.

11 N

işleri

birbirine

bağlayan

ara duvarlar 50 cm.

lO

ll

Semavi Eyice, "Şeyh Süleyman Mescicli", istanbul Ansiklopedisi, C.1, İstanbul 1994,s.l72.

Ölçümler,Y.Müb.Mimar Nesrin Küçükbayrak'a ait olup, bunlan benimle paylaştı için kendisine teşekkür ediyoruıiı. Aynca,gösterdiği kolaylıklar ve yardımlanndan dolayı Sev- gili R.N.Akıner'e(Arkeolog) ~e şükranlarımı sunuyorum.

(7)

genişliğinde olup, bu duvariann mekana dönük yüzlerinde yaklaşık 8-12 cm.

kalınlık ve 25 cm. genişliğinde kabartma şeritler yer almakta ve bunlar kub- bede, merkezde birleşmektedir. Şeritler, güneş ışınlan gibi, tüm nişleri kuşat­

maktadır ... Kubbe tonozunun çapı, 4.35 metredir.

Mezar odası, hipoje şeklinde olmayıp, arkasolyum (arcosolium-nişli

mezar) biçimindedir. Kubbeli tonozu, sekiz nişe işaret eden 8 kollu bir yıldız

gibi dilimlenen mezar odasının planı da asıl yapıda olduğu gibi sekizgendir (Çizim:2). Nişler, geriye doğru genişiernekte ve yükselmektedir. Ancak, belirtmek gerekir ki, mezar odasının sekiz nişi, dairevi bir plana raptedilmiştir

ve girişle beraber 8 nişin hepsi beşik tonazla örtülmüştür. Kubbeye geçiş elemanı kullanılmamıştır ve kubbe direkt olarak duvarların üzerine

oturtulmuştur ... Bu yönüyle tam bir mezar yapısıdır.

2005 yılının sonlannda başlayan ve 2006'nın mart ayında bitiriten çalış­

malar esnasında, mezar odasının içinde birikmiş olan 6~-70 cm. kadar yük- seklikteki toprak tabakası dışarı atılmıştır. Bu yığıntı toprağın, içinde bulunan pet şişeler ve yeni malzemelerden (kiremit ve tuğla parçalan vs.).ötürü yakın

dönemlerde biriktiği anlaşılmıştır. Toprak tabakasından yalnızca bkkaç adet düz mermer. parçası çıkarılmıştır.

Mezar odasındaki toprak temizleme çalışmalannın ardından zemin ortaya çıkanlmıştır. Fakat, taş döşeli zeminin.büJ:iik oranda bozulduğu görülmüştür.

Giriş ile iç kısımlar arsındaki bölümde buİunan mermer parçası, zeminin ön- ceden mermerle kaplanmış olduğUnu düşündürmektedir. Niş önü ile arkası arasındaki seviye_ farkının tuğla-taş parçalan ile sağlandığı görülmüştür. Belki de zeminde farklı dönemlerde oyuamalar yapılmıştı ...

İçindeki nişlerden bazılann~a ateş yakıldığından dolayı kimi kısımlarda isiere rastlanmaktadır. Nişlerin dış kemerini bordoya yakın kırmızı renkli, ince bir şerit12 çevirmektedir. Şerit, kubbe tavanındaki dilimleri belirginleşti­

rircesine dolaşmaleta ve böylece dekoratif bir görünüm ortaya çıkmaktadır13

Aynca, yapının içinde, kubbede ve kemer çevrelerinde, duvara kemik rengini veren kireç ve mermer tozu karışımı 14 l;>ir renk kullanılmıştır. Azlcak, şeritler

dışında bir boya izine rastlanmamaktadır. Kırmızı şeritlerin yer aldığı beze-

12 ll

14

658

etop, mezar yapılannda sıklıkla kullanılan ve fresko alanını belirleyen kalın çizgilerdir.

Zeyrek bölgesi ile ilgili olarak çalışan K.Dark ve F.Özgümüş bu konuya değinmiştir:

Ken Dark-F.Özgümüş, İstanbul Rescue Arc/ıaeological Survey 2001 (www.google.com.

tr;seyhsuleymanmescıdı) intonaco

(8)

meye bakarsak bu kullanımda, çok eski çağlardan beri uygulanan bir yöntem olan, ölen insanın kemiklerini kırmızıya boyama alışkanlığının yattığı söy- lenebilir. Çünkü kırmızı, güneşin, ateşin, yani doğuşun simgesiydi ve insan vücudundan geriye kalan tek yaşam mekanizması olan iskelet üzerinde uygu- lanabilirdi. Dikkat edilecek olursa, günümüze ulaşan boya yalnızca kaburga

şeklinde düzenlenmiş, kubbede birleşen kabartma dilimler üzerinde bulun-

maktadır (Fotoğraf:5).

Yapının ana inşa malzemesi tuğladır ve aralarda ise, horaşan harcı kullanılmıştır.

Yeni Bir Keşif: ll.Bodrum Katı

Şimdiye kadar hiçbir yayında adı geçmeyen tonozlu yapı, birinci bodrum

katındaki mezar odasının altında yer almaktadır. Kubbe tonozlu yapı, mezar

odasının hemen hemen ortasına denk gelen bölüı:iıünde açılmış olan bir delik vasıtasıyla, 2005 yılının başlannda keşfedilmiştir (Fotoğraf:6). İkinci bodrum

katına giriş, ilk mezar bölümünün tabanının ortasından açılmış olan bu delik

vasıtasıyla sağlanıyordu ... Deliğin bir bölümü muntazam olup, eskiden, belki de ilk inşaatta açılınıştır ve daireye yakın bir sekizgenin kollarını andırmak­

tadır. İlk bodrum katının içinde bulunan kınlıruş bir mermer parçası, deliğin ağzını örtrnek için kullanılıruştır. İlk bodrum katının zemininden ikinci bod- rumun zeminine kadar olan yükseklik, 2.25 metredir. Mescidin zemininden, ikinci bodrum katının zeminine olan mesafe ise, 6.22 cm. civarındadır. Mezar

odasının zemini ile bu tonoz arasında ise, 32 cm. mesafe vardır. Dolayısiyle,

ikinci bodrumun iç yüksekliği, 193 cm.' dir. Yapının içerden ölçümüne baktı­

ğımızda, kuzey-güney çapının 425; doğu-batı çapının ise, 415 cm. olduğunu

görmekteyiz. Buna dayanarak, dairevi bir plan şemasına sahip olduğunu ra-

hatlıkla söyleyebiliriz ... I. ve II. kat bodrumlarının tonoz çaplan neredeyse

aynıdır (Çizim:3). Buradan hareketle, her ikisinin de aynı dönemde yapıldığı­

söyleyebiliriz.

Burası, dairevi bir plana sahiptir ve duvarlarda kaplama tuğla kullanılınış­

tır (Fotoğraf:?). Kubbe tonozun örttüğü odanın tavanına, üst kısımdaki mezar

yapısının zemini otunnaktadır. Duvarlarda nişlere yer verilmemiş, içerisi sade

tutulmuştur. Odanın içerisi su ile doludur. Boşaltıldıktan sonra, içerisi yeniden su toplamaya başlamıştır. Yapının kuzeyindeki sarnıçta su bulunmamasına karşın, ikinci bodrum katta yer alaiı mezarın kotunun çok düşük olması se- bebiyle, arazinin sulan da bu bölümü doldurmaktadır. Aynca, mezar odasına girişi sağlayan kapak taşlarının aralan açık olduğundan, içeriye yağmur sula- rının girmesi ve ikinci mez~ odasına sızması son derece kolaydır. İçeride su

(9)

birikmesi sürekli olduğu için, bu yapının dışa açık olarak yapılmadığı aşikar­

dır. Çünkü, suyu dışarı taşıyacak bir kanala rastlanmamıştır. Özellikle suyun ve kimyasal olaylarm çözünürtük etkisinden dolayı yapıda fiziksel bozulmalar

gözlemlenmiştir. Ve yine tonozun iç kısmının, fresko ya da mozaik ile süslen-

miş olup olmadığı belli değildir. Kalan izler arasında, taş veya camdan mozaik küplerine tesadüf edilememiş olup, duvar yüzeyinde de mozaik kullanıldığına

dair bir veriye ulaşılamadığından, yapıda mozaik bezernenin kullanılmadığını

söylememiz mümkündür.

Bu iki katlı mezar yapıları, gerek Roma ve gerekse Erken Bizans 'ta zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Ancak, İstanbul' da bir yapının hemen altında yer alması ve bu üst yapıyla bağlantılı olması değişik bir örnektir. Bilindiği

üzere topografik açıdan bakıldığında, Konstantinos Forumundan Fatih'e ka- dar olan bölge eski şehiin nelcropol sahası idi. Ancak, zamanla kent büyüyüp

geliştikçe, ll.Theodosios döneminde (408-450) şehir içine gömü yapılması yasaklanmıştır. Fakat, bu kurala tam olarak uyulmadığı aşikardır. O halde, böylesi anıtsal bir mezar yapısı bu yasak öncesine ait olabilir mi? Daha ev- vel, Fatih civanndaki yol genişletme ve temel kazma çalışmalan...sırasında

Erken Bizans dönemine ait labitler ortaya çıkarılmıştır. Şeyh Süleyman yapı­

sının yakuii.ndaki Pantolcratoros Kilisesinde de imparatorlar ve aileleri gömü- lüyordu .. Bu geleneğin başlatıcısı, İmparator Büyük Konstantinos'un oğlu, İmparator Konstantius olmuş ve kiliseye sadece imparatorlann değil, eşlerinin de gömülmesi hakkında kanun çıkarmıştır: Prokopius 'tan öğrendiğimJ.ze göre, bugünkü Fatih Camiinin yerinde Konstantius tarafından yaptınlan Havari/er Kilisesi bu için aynlmış, hatta Konstantius, babasının mezannı da buraya

nakletmiştir. 15 -

Sarnıç

Mescit binasının kuzeyinde yer alan samıçiardan dikdörtgen planlı,

kısmında 3'er sütundan iki sıralı sütun dizisinin bulunduğu çapraz tonozlarla örtülü küçük sarnıç ile yapı arasında organik bir bağlantı kurularak, vaftizhane fikri ortaya atılmıştır ki, bu konuyla ilgili yeterince delil yoktur. S.Eyice'nin de işaret ettiği gibi, bo drum katının ku b be tonozlu oluşu sebebiyle, üstünde bir vaftiz havuzu veya telaıesinin bulunması zordur. 16 Çünkü, yapılan ölçümler neticesinde, mescidin zemini ile~ ilk bodrum katının tonozu arasındaki me- safenin, 32 cm. olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, ikinci badrum katinın ortaya

15 16

660

Prokopius, Yapılar Birinci Kitap, ·Arkeoloji ve Sanat Yay., İstanbull994, s:30.

S.Eyice, agm., 172.

(10)

çıkarılması, vaftizhane fikrini ortadan kaldırrnış olmaktadır. Kaldı ki, Şeyh

Süleyman Mescidi ve Pantokratoros arasında, toplam 6 adet sarruç bulun- maktadrr ve bundan dolayı, mescidin ı O metre kadar kuzeyinde bir s arnı c ın bulunması, vaftizhane fi1aini savunmak için yeterli değildir. Belki, sonradan bir süreliğine vaftizhane olarak kullanılmış olabilir; ancak vaftizhane olarak

yapılmadığı kesindir. Bilindiği kadanyla, samıçiardan su dağıtımı, aynı hat üzerindeki binalara künkler vasıtasıyla yapılabiliyordu.

Erken dönem Bizans yapısı sarnıca, mescidin kuzey~<?ğıısunda bulunan bir

eyin

avlusundan girilebilmektedir; ancak, bugün bu giriş taşlarla kapatılınıştır.

Bir aralık da Atpazarı tarafında bulunmaktadır. Sarnıç ve mescidi birbirine

bağlayan duvarlar halen ayaktadır. Sarnıç içten 10.45 X 14.50 m. ölçülerinde bir dikdörtgendir. 17 Her sütıın dizisi arasında 3.50 m. mesafe vardrr. Tonozlar, sütunl_arla desteklenen kemeriere oturmakta dır. Duvarlar, ı. 7 5 m. kalınlığında;

tuğlalar ise, 35 X 35 cm ebatlannda ve 4-4.5 cm kalınlığındadır. Tuğlaların

kare olan ebatlan ve harç kalınlığı da erken dönemlere işaret etmektedir. Ya-

pıdan Şeyh Süleyman yönüne doğru ilerleyen su künkleri bulunmaktadır. Ay- nca, Sarnıcın kuzeyinde bir Bizans duvar kaltutısı yer almaktadır. 18

Plansal Düzeyde Yapının Kısa Bir Analojisi

Planı ve yapı iskeleti açısından mescit ve bodrum katlannı yorumlarken,

<?nce kısaca vaftizbanelerin ve mausoleumlann mimari özellikleri üzerinde

duralım ...

Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte bu dini kabul eden mürninler için vaftiz olmanın şart olduğunu, bu insanların erişkin olmasından ötürü de

"vaftiz havuzu'~ veya bir "vaftiz teknesi"ne ihtiyaç duyulduğunu biliyoruz.

Bundan dolayı manastır ve kiJiselere "bağlı çokgen planlı vaftizhaneler yapıl­

maya başlanmıştır. İlk döneıl:ılerde, bu iş için pagan dönemin hamamlan ve mezar binalan kullanılıyordu. Vaftizhanelerin ebatlan çok büyük olmayıp, Hıristiyanlık yaygınlaştıktan sonra vaftiz işi bebekler için yapıldığından, ki- lisede sembolik olarak uygulanmaya devam edilmiş, bundan dolayı da vaftiz için ayn b inalara ihtiyaç kalmamıştır. İstanbul' da da bu mimari tip in örnekle- rine rastlanmaktadır. Chalkoprateia bazilikasma bağlı çokgen (sekizgen-MS.

IV.Yüzyıl), Efes'teki Theotokos Kilisesinin vaftizhanesi (kare içinde çokgen

17

18

N.Fıratlı-F.Yücel, "Some Unkown Byzantine Cisterns of İstanbul", Bulletin Officie/ du Touring et Automobile Ç/ııb de Turguie,No: 120, İstanbul Janvier 1952, s:3.

Bkz.Schneider,age; R.Janio,Constantinople Byzantine,Paris 1950; Nomidis, Carte Topog- raphigue et Arc/ıeologigue de Constantinople,Galata 1938.

(11)

mimarinin temsilcisiydi), İstanbul Ayasofyasının vaftizhane binası (zemi- ' ni kare; üst kısmı sekizgen planda bir çokgendi ve bu haliyle Ayasofya'dan

daha eski bir görünüm arz ediyordu)19• Benzer plandaki yapı örneklerine İtalya'da da rastlanmaktadır. Örneğin, Ravenna'daki Ortodokslar Vaftizhane- si, V. Yüzyılın ilk yansında yapılmış olup, zamanında bir bazilikaya bağlı olan sekizgen planlı vaftizhanenin dört kenarında dışa taşkın 4 nişin olması sonucu alt yapısı kareye dönüşmüştür. Yıne, dört cephesinde dört kapı yer almaktadır

ve kubbe doğrudan sek:izgenin üzerine oturmaktadır. Aynı şehirdeki Arienler Vaftizhanesi ise, sekizgen bir yapıdır ve dört kenannda dışan taşan nişlere

sahiptir, dört kenannda 4 adet kapısı bulunmaktadır. Her iki yapıda da zen- gin bezemelere yer verilmiştir. Şeyh Süleyman mescit yapısıron planı da bu son iki yapı ile büyük benzerlikler arz etmektedir. ·Bu yapılarm hepsinde,üst mimari sekizgen iken, alt kısım, köşelerde oluşturulan Dişler vasıtasıyla kare görünümüne sahip olmuştur. Ve yine, dört yöne bakan kısımlarda yer alan bi- rer kapının, mescit yapısında da var olduğunu, mimari aksamlar yansıtmakta­

dır .. .İstanbul'daki Myralion merkezi planlı yapısı da içten dikdörtgen ve yu- varlak nişlerle çevrilmiştir. Dolayısiyle, bu tür yapılar en çok N-VI. Yüzyıllar arasında kullanılmıştır. Her ne kadar Şeyh Süleyman yapısı ile bahsi geçen bu yapılar benzerlik arz etse de, fonksiyonel açıdan birbirlerine uzak yapilar konumundadırlar. Özellikle de bir vaftizhanenin, kilisenin yanı başında ol-

ması beklenirken, Şeyh Süleyman yapısının böyle bir özelliğe sahip olmadığı açıktır. Pantokratos Manastırı Kilisesi ile .muhtemel olabilecek bağlantısının,

sadece belli bir süreliğine, yapıdan fonksiyonel olarak faydalanma amacı ta- şıdığı muhtemeldir. Mescit kısmııiın tabanı ile ilk mezar odasının tonozu ara-

sında da herhangi bir bağlantı söz konusu değildir.

Mescit binasını plansal açıdan yorumlamaya başladığımızda, karşımıza

Geç Roma 1 Erken Bizans dönemlerinde yaygın olarak kullanılan bir mimari üslubun çıktığını görmekteyiz. Biz, Şeyh Süleyman yapısını bu grup içinde

değerlendirmekteyiz. Ağırlıklı olarak, Mousoleum adı verilen mezar yapılan

için en çok uygulanan plan şekli, merkezi anlayışa bağlı olarak gelişen ve çokgen (Oktagonal) diyebileceğimiz plandı. Mousoleumlar, Roma İmpara­

torluğu zamanında sıklıkla uygulanmaktaydı ki, aynı özellikler Bizans'ı da

etkilemiştir. Şunu da söylemekte fayda vardır ki, Roma dönemine ait mauso- leumlar genellikle yuvarlak plana sahip ·olurdu. Yanı sıra arkoso lyum mezarlar

çoğunlukla beşik tonozla örtülü olarak karşımıza çıkmaktadır ki, örnekleri-

19

662

Thomas F.Mathews, The Early Clıurclıes of Constantinople: Arclıitecture and Liturgy, Pennsylvania State University,l97l,s.30.

(12)

ne Anemurion (Anamur) şehrinde sıklıkla rastlanmaktadır.20 Mausoleumlar ise, tek yapılardı ve sonradan martyrİonların öncüsü olmuşlardır ... Fatih'teki

Şeyh Süleyman yapısı da tek başına gibi görünen bir yapıdır. IV.Yüzyıl ba-

şında yapılan Selanik'teki Hagios Georgios Rothondosunu, ki aslı İmparator

Galerius'a ait mezar binası idi, örnek olarak verebiliriz .. Bir nevi türbe, ibadet

mekanı olarak düşünülmüş bina, çember şeklinde bir plana sahiptir. Duvarla- ra, içlerine lahit konulması için nişler yapılmıştır ... Roma Pantheonu dairevi bir plana sahip olup, kubbe direk duvar üzerine otururken, aslının hamam ol-

duğu sanılan IV. yüzyıl yapısı Minerva M edi ca ise, on gen dir. Roma' daki San ta Constanza (IV. yüzyılın ortalan) da yine bir görüşe göre vaftizhane olarak dü-

şünülmüş, sonradan türbeye çevrilmiş daire planlı bir yapıdır. Ravenna'daki Theodoric Türbesinin (VI.yüzyıl) ise, iki katlı olduğunu görmekteyiz. Haç plana sahip bodrwnun üstünde şapel kısmı yer almaktadır. Yine, Ravenna'daki Galla Placidia türbesinin planı için de aynı benzerlikten söz edilebilir. Benzer plandaki yapılara Anadolu'da da rastlanrnakta olup, ortak noktaları, bir devrin üslubunu bünyelerinde toplamış olmalarından kaynaklanmaktadır. İstanbul Myralion Manastın Kilisesinin yanı başındaki büyük yapı da bu plan türünün örneklerindendir. Benzer planlı yapılardan Side Mausoleumu, Antalya Mau- soleumu, Bursa Gümüşlü Kümbet, Aksaray Suvasa sekizgeni, Konya Zengi- bar Yapısı ile Madenşar'daki 10 nolu yapı gibi mimari eserleri örnek olarak verebiliriz.

Arif Müfit Mansel tarafından 1930'lu yıllarda gerçekleştirilen Şehzadebaşı'ndaki Balahanağa Mescidi kazısı21 sırasında da bir tonozlu bodrum katı bulunmuş, Şeyh Süleyman yapısıyla aynı örnek olduğu zanne-

dilmiştir; ancak, Balahanağa Mescidi yapısıyla bodrum katı farklı dönem- lerde inşa edildiğinden bu karşılaştı.pna olduğu gibi bırakılmıştır. Mescit yapısı dıştan, merkezi; içten, altıgen brr plana göre oluşturulmuştur ve bu haliyle V. Yüzyıla ait olduğu kabul edilmektedir. Bugün ayakta olmayan ya-

pının orijinal adı ve fonksiyonu bilinmemektedir.

Bütün bu örneklerin haricinde, dikkat çekici olabilecek bir diğeri de, Hebdomon (Bakırköy)'da bulunan anıtsal mezar yapısıdır. -Yapı, bugünkü Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesinin E-5 karayoluna bakan kısmında,

bahçelik bir alanda yer almaktadlf'. 1914 yılında, Sultan Reşad'ın emriyle

Bakırköy'de yapımına başlanan Reşadiye Kışiasının (bugünkü Akıl ve Sinir

20 21

M.UsmanAnabolu, YımaJ7 ve Roma Mimarlığı, Anka Yayınlan, İstanbul 1996, s:l8.

A.Müfit Mansel, "The Exeavation of The Balahanağa Mesdjidi İn İstanbul, The Art Bulletin,I5, 1933,s: 15; Türk Tarih Arkeologya ve Etnografya Dergisi,ill,I936,s:49-73.

(13)

Hastalıklan Hastanesi) inşası sırasında ortaya çıkarılan mezar yapısı, Bizans dönemine aitti ve haç planındaydı. Bu sırada, İstanbul Arkeoloji Müzesi Komiseri olan Theodoros Makridi Bey başkanlığında yapılan kurtarma kazısı,

!.Dünya Savaşının çıkışı yüzünden yanm kalmıştır. 1921 'de İstanbul'a gelen M.C.Picard, kazıya devam etmiştir. Makridi'nin, tuğladan inşa edilen yapının

içinde bulduğu 6 lahitten 5 tanesi savaş sırasında kaybolmuştur. Bir lahit ise;

bugün Hastane bahçesinde yer almaktadır ve 2.30 metrelik uzunluğa sahiptir.

Eldeki lahitlerin süslemeleri ve devrin duvar işçiliği göz önüne alınarak,

mezar yapısının V Yüzyıla ait olduğu sonucu çıkarılmıştır. Bu yapıyı ilk

tanıtan Makcidi Bey ve J.Ebersolt, Fransızca olarak yayınladıkları makalede, yapının planının İstanbul' da yeni bir tip olarak ortaya çıktığı görüşünü savunmuşlardır. 22

İstanbu.l içindeki y'ol yapım veya inşaat çalışmaları sırasında Erken Bizans dönemine ait pek çok lahit ve hipojelere rastlanmışt:ır. Dikkat çeken şey, şeh­

rin banliyölerinde sıklıkla rastlanan bu mezar yapılarının Erken Bizans döne- mine ait oluşudur.23 Özellikle anıtsal olarak ve tek başlarına yapılan bu türden·

anıtlar, erken dönemin bir nevi modası olmuştur.

Pek çok araştırmacı, Şeyh Süleyman Mescidi yapının daha eski bir döneme ait olduğu konusunda hemfikir dir. 24 En önem.ıl anlaşmazlık konusu, yapının ilk olarak hangi işieve hizmet amacıyla inşa ettirildiğidir. A.M.Schneider, 1930'lu

yıllarda yazdığı eserinde, söz konusu y;ıpının bir mezar binası olabileceğini

ileri sürerken, basit bir plan-çi_ıimine yer vermiş ve Gurlitt,25 Ebersolt gibi araştırmacıların eserlerinden faydalanınıştır.26 Söz konusu görüşün en önemli yönü, henÜZ Şeyh Süleyman Mescidinin altındaki bod.rum katının keşfedil­

memesinden önce yazılmış oluşudur. Grosvenor ise, yapının Pantokratoros'a

yakınlığını dayanak göstererek, fonksiyonunun kütüphane olma ihtimali üze- rinde durdu27Ancak, bunu destekleyecek h~rhangi bir veri yoktur. Ebersolt ise, yapının bir vaftizhane oldugunu öne sürerken, N.Fıratlı 'nın çalışmasında

24

2.5 26

27

664

Th Macndy-J.Ebersolt, "Monuments Funeraıres de Constantınop1e", Bulletm de Con·es- pondance Hellemgue, Paris 1922, s:363-393. iddialan sayfa 389'da yer almaktadır.

L.Suat Kongaz, "İstanbul Yeşilköy'de Bulunan Bir Bizans Hipojesi", Sanat Tarihi Yıllığı, C:XTII, İstanbull988, s: ll 7-129.

Süleyman Kırımtayıf, Converted Byzantfne Churclıes inistanbul (TJıeir Informatıon İnto MosQues and Masjıds), Ege Yay.,İstanbul2001, s.55; M.Wiener, age, s.203.

C.Gırrlitt, Die Baiıkımst Konstantinope/s, Berlin 1912? s:92-93.

A.M.Schneider, Byzanz-vorarbeiten zur Topographie und Arclıaologie der stadt, Berlin 1936, s.71.

E.A.Grosvenor, Constantinop/e. vo1.2,Bostoo 1900, s:427-428.

(14)

belirtilen, yapının 8-1 O metre kadar kuzeyinde bulunan ve erken Bizans döne-

ınine tarihleneo sarnıca dayamyordu. Keza, aynı eksende bulunan yapılara su

dağılımı künkler vasıtasıyla yapılıyordu ve dağıtundan Şeyh Süleyman yapısı

da faydalamyordu28. Yine, Semavi Eyice de, binamn asıl fonksiyonunun bir mezar yapısı olduğıı fikrine katılır; ancak, Pantokrator Manastırının kütüpha- nesi olduğıı yönündeki görüşleri dayanaksız bulur9Thomas F.Mathews de bu binamn bir vaftizhane yapısı olduğıınu savunurken, yapıda narteksin olma-

yışının buna dayanak teşkil edebileceğine değinir3°. Van Millingen ise, genel kabul gören görüşe katılır ve yapının kütüphane olabileceğini ileri sürerl1

XII. Yüzyıl yapısı Pantokratoros Manastınna ait bir kütüphanenin olduğu aşi­

kardır, ancak Şeyh Süleyman Mescidi binasının daha eski olduğıından hareket edersek yapı, bir dönem Manastıra bağlı bir kütüphane olarak kullanılmış

olabilir. Ancak, asıl yapılış amacı kesinlikle bir kütüphane binası olmayıp, bir mezar yapısıdır. Yukanda saydığımız örneklerin plansal ve işlevsel özellik- lerinden hareket edersek, Şeyh Süleyman yapısının özelliklerini göz önüne alarak, yapım121 IV. Yüzyıl sonu ile V. Yüzyıl ortalanna koymaıruz gerektiği

kanaatindeyiz.

Sonuç

Yapı ile ilgili olarak alınan kısmi onarım çerçevesinde çatıya atılan ras- palar sonucu, kiremitlerin altındaki toprak tabakasımn altında kare kiremide- rin kullamldığı görülmüştür ki, 1950'li yıllardaki onarımda da bu kiremidere dakunulmadan üzeri kapatılmış idi. Doğıı dış duvarının yuvarlak kemerine

atılan raspa ile, kemerin, abidevi bir giriş kapısı iken, kapatıldığı anlaşılmış­

tır. Kuzey dış duvarına bitişik evden dolayı buraya raspa atılamamış; ancak, biz bu kısımda da bir büyük kemerin varlığını kuvvetle tahmin etmekteyiz.

Söz konusu kısma içerden atılacak bir.r~spa ile, bu durum açıklığa kavuşmuş olacaktır. Güney yüzdeki ve ~atı cephedeki kapatılmış kemerierin de eskiden

giriş vazifesini gördüğünü tahmin etmekteyiz ki, bu da 4 ana yöne açık 4 kapı fikrini ortaya çıkarmaktadır. İran ve Azerbaycan 'daki ateşgedelerde de uygulanan benzer planlar, Türk mimarisinde sıklıkla kullamlmış bir felsefi sistemdir. Ravenna'daki Ortodokslar ve Arienler Vaftizhanelerinde dört yöne açılan dört kapının oluşu, oranlan küçük tutulmuş, oktagonal planlı benzer

21 19

30 ll

J.Ebersolt, Rapport Sommaire sur un Mission a constantinople, Paris 1911 ,s. I 3-14.

S.Eyice, agm, 1 72; Pet it Guide a fi·avers fes mommıents byzantins et tu res, İstanbul XMilletlerarası Bizans Tetkikleri Kongresi Tertip Komitesi, 1955, s.59.

Thomas F.Mathews, The flyzaııtine Churclıes of istanbul, Pennsylvania ı 976, s:315.

Alexander van MiHingen, Byzantine Clıurclıes in Constantinop/e:Tiıeir HistOJy and Arclıi­

tecture, London.197 4,s:25.

(15)

yapıların Bizans'ın erken sürecinde bir grup oluşturacak şekilde inşa edil- diklerini ortaya çıkarınaktadrr. İstanbul'daki Balahanağa Mescidi yapısı ile

Bakırköy Hipojesinin de V. yüzyıla tarihlendirilmeleri tesadüf olmasa gerekir.

Yapıldığı dönemi takiben farklı amaçlar için kullanıldığı bilinen mescit

yapısının ilk fonksiyonu mezar binası iken, Pantokratoros Manastın yapılm­

ca, oraya bağlı bir kütüphane olmuş ve İstanbul 'un fethinin ardından da mes- cide çevrilmiştir. Kütüphane olana kadar hangi işievle kullamldığına dair bir bilgimiz mevcut olmasa da, böyle bir yapının yıkılınadan kalabilmesi için,

devamlı kullanılıyor olması gerektiği aşikardır. Yapının Kilise-Şapel olarak

kullanılmadığı, apsisinin yokluğuyla ortadadrr. Kullanım şekilleri dikkate

alındığında şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır:

ı-Mezar binası olarak yapılış (IV-V.Yüzyıl ?)

2-KuUanım şeklinin belli olmadığı dönem 3-Kütüphane (XI. yüzyıldan sonra?) 4-Mescit (1498/99'dan günümüze)

Roma döneminin ve Erken Bizans'ın zam~n zaman kullandığı lıypoge şeklindeki mezar yapılarının ana ögesini tonoz oluşturuyordu. Öyle ki, gök- yüzünü sembolize eden tonazun içine, gök ile ilgili ve sonsuzluğu çağnştıran

freskolar yapılıyordu. Sonsuz gökyüzünün, altında ise, insan yer alıyordu. Bu- rada şöyle bir üçlemeye gidilebilir:. Sonsuzluk, yeryüzü v_e içindeki insan; yani bir nevi geçiş sembolizasyonu. Toprak üzerinde yaşayan insan, geçicilikten ancak ölünce sonsuzluğa gideblliyordu ... Yani, gökyüzüne ...

Arkasolyum şeklinde düzenlenen mezarlar, pagan dönemlerin anlayışı idi.

Hıristiyanlıkta, ölürrün yüzünün doğuya gelecek şekilde ·yerleştirilmesi gere- kirken Arkosolyumlarda doğrultular değiştiği için, Hıristiyanlığa uygun bir yönlerne söz konusu olamamaktadı.rl2 Fakat, Hıris~yanlığın yerleşmesi za- man aldığından, pagan anıların bir süre daha devam etmesi kaçınılmaz olmuş­

tur. Ve yine bazı köklü aileler eski inançlarını kolay kolay brrakmamışlardı. ..

Varlıklı Hıristiyanlar içinse, haç şeklindeki kripta mezarlar oldukça yaygındı ...

Mezar yapıları, eskiden beri kare şeklindeki plana göre gelişiyo.rdu ve bu yüzden de kare, mezan sembolize ediyordu. Yoğun bir kozmolojik düzenle-

31 Murat Sav, "Doğu Yönün Anadolu Sanatındaki imgesel Anlamları", Marmara ü. Tiirki- yat Ens. Gizli Diller Senıpozyumu Bi/diri/eri,İstanbul,Nisan 2005, s.3.

6 66

(16)

meye sahip mezarın göbeğinde görülen ve yeniden doğuşu simgeleyen iç içe iki daire, Şeyh Süleyman yapısında da ilginç biçimde karşımıza çıkmaktadır.

Mircea Eliade, yuvarlak olarak düzenlenmiş mekam, rahirn, ana karın olarak açıklarken; ortadaki kozmik doğuşu ise, yaratılışın simgesi olan nokta olarak görmektedir. Bizim yapımız için en ilginç ayrıntı, "üç" rakamının anlamında saklıdır. Buna göre, dünyayı oluşturan üç kısım vardı: Üst, orta, alt... "Dört"

ise, evrenin kozmik şeklinden başka bir şey değildi: 4 pencere, 4 kapı, 4 renk, bu düşüncenin bir tasavvuru idi. Roma mımdusu, dört parçaya bölünmüş bir dairesel çukurdan oluşurdu ve bu da hem evren imgesini hem de insanın ko- nutunun imgesini verirdi.33 Haç, merkezdi ve Antik devrin axis mundisi olan ağacın yerine geçmişti. İncil'de de 4, dört ana yönü, 4 büyükincil yazarını ve 4 inci li, Tanrının bütün aleme uzanan gücünü temsil ederken, haçın lo Uan da bunun evrensel bir yansıması idi.34 Gök ve yer ..arasında bir bağlantlyı teşkil

eden haç, kozmik bir köprü idi ve dolayısıyle bir axis mundi idi.

Sekizgen şemanın temelinde yatan 8 rakamı ise, evvelden beri kutsiye- ti bilinen bir sayıydı. Öncelikle 4 'ün katı idi ve bir daireyi oluştıırmak için kullarolabilecek özellikteydi. Aynca, dört ana yönün tamamlayıcısı olan ara yönlere de hitap ediyordu. Birbirinin içine giren+ ve x kompozisyonu, 8 uçlu grafiği ve içinde de yaratılış ve doğuş simgesini (

0)

verir. Bu kutsal simge,

insanın çevresiyle birlikte yeniden doğuşunu sembolize eder ...

Şeyh Süleyman yapısı ve Bodrum katlan, her ne kadar boyutlan itibariy- le küçük bir yapı gibi görünse de, yatay dağılım şemasının aksine, dikey bir

yapılanma içine girerek, gökyüzü-yeryüzü ve yerattım birbirine bağlayan, an- lamsal boyutlan çok yüksek bir eser konumundadır. Belki de, mevcut yapılar arasında İstanbul'daki en eskisi ve ünik olarudır ...

'

Şeyh Süleyman Mescidiı;ıde onanın çalışmalan ' sürmekte olup, yapı ufak tefek keşiflere gebe bir görünüm arz etmeye devam etmektedir ...

33 Mircea Eli ade, Kutsal v~ Dindrşr. Çev: M. Ali Kılıçbay, Ankara 1991, s.27.

A.Schımrnel, Sayr/arrn Esrarı, Verka Yayınlan, İstanbul 1997, s:94.

(17)

Çizim I-Şeyh Süleyman Mescid~ planı (Y.Mimar Nesrin Küçükbayrak'tan ).

Çizim 2-Birinci badrum katının planı (N.Küçükbayrak'tan).

668

(18)

Çizim 3-Mescidin, birinci ve ikinci bodrum katlarının kesiti (N.Küçükbayrak'tan).

Fotoğraf ı:.~escidin batı cephesi (M.Sav,2005).

(19)

Fotoğraf2-Mescidin doğu cephesindeki kemer (M.Sav).

Fotoğraf3-Mezar odasına girişi sağlayan taş basamaklar (M.Sav).

670

(20)

Fotoğraf 4-Birinci bodrum kabndaki mezar nişleri (M.Sav).

Fotoğraf S-Birinci bodrum katının kubbe göbeği (M. Sav).

(21)

Fotoğraf 6-İkinci bodrum katına girişi sağlayan delik ve iç kısım (M. Sav).

Fotoğraf7-İkinci bodrum katının kubbesi ve duvar kesiti.

672

Referanslar

Benzer Belgeler

Hedef: Öğrencilerin insan davranışlarının kökünde yatan zihinsel, duygusal, sosyal ve kültürel yapılar ve süreçleri anlamalarına yardımcı olmak; bilgi

KİM 317-Petrokimyasal Karakterizasyon (Seçmeli) Teori=2 Pratik,Lab=0 Kredi=2 Haftalık Ders Saati=2 (TUK=202) AKTS=2 Petrol ve Petrol Ürünlerinin

İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümünde dört yıllık lisans hayatım boyunca kendimi hep bir ailenin parçası olarak hissettim ve mezun olsam da kendimi bu ailenin

Uzaktan eğitim için gerekli olan yeterli teknolojik bilgiye sahip olma konusunda erkekler kadınlara, kentlerde yaşayanlar kırsal alanda yaşayanlara ve sosyo-ekonomik durumu

mamıştır. 5-Hazar Mescidi: Yapının giriş kısmı doğu cephesinde yer almıştır.. şik ölçüsü 120 metrekare alana oturduğu anlaşılmaktadır. Yapının kuzeyinde ma ğaralar

Her iki yapının hanisi olarak adı geçen Elti Hatun, gerek kaynakların çoğunluğunda ve gerekse yerel halk tarafından, Akkoyunlu Sultam Uzun Hasan'ın kız

29 48828527 903.99 Personel Diğer ĠĢler Atama Kararnamesi Ġptali 2547 Sayılı Kanun Fakültemiz Personeli Süleyman Demirel Üniversitesi

SDÜ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, ARALIK 2020, SAYI: 51 SDU FACULTY OF ARTS AND SCIENCES JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES, DECEMBER 2020, No: