• Sonuç bulunamadı

Çiftçi Sen Genel Ba

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çiftçi Sen Genel Ba"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çiftçi Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu ile Hopa’da yaşananların hükümetin tarım politikalarıyla ilişkisini konuştuk. ÇAY-KUR özelleştirmesi ve HES projelerinin bölge halkı açısından önemini anlatan Aysu, Hopa’da yaşananların bölgede süregelen sorunları ve mücadeleyi görünür kıldığını belirtiyor.

Ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılıkla geçinen Hopa ile ilgili olarak son günlerde yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bilindiği üzere Doğu Karadeniz, çay tarımının yapılabildiği tek bölgemiz. çayın burada yetişebilmesini sağlayan en önemli unsur ise bolca var olan dereler. Ancak şu anda yöre halkının geçimini sağlayan çayımız ile tüm canlıların kullanma hakkına sahip olduğu bu derelerin suyunu şirketler ele geçirmek istiyorlar. Başka bir deyişle, birkaç yıldan bu yana şirketler, çayın üretiminden pazarlanmasına kadar zincirin tüm halkalarına egemen olmak, çay bitkisinin yetişebilmesini sağlayan dere sularını HES bahanesiyle boruların içine hapsetmek istiyorlar.

Üretimden tüketime çay sektörüne şirketlerin sahip olabilmesi için hükümet de ÇAY-KUR’u özelleştirme çabası içinde. Doğu Karadeniz’de yaşayan halk bunun farkında. çay üreticisinin yegâne kurumu olan ÇAYKUR’u

özelleştirme düşüncesi ile HES adı altında derelerin/ suların şirketlere verme girişimi hükümetle halkı karşı karşıya getirmiş durumda. Bu gergin ortam yeni değil birkaç yıldan bu yana süregelmektedir.

Hopa’daki son yaşananlar, bugüne kadar uygulanan bu politikalardan bağımsız değil.

Hopa çay tarımıyla geçinen bir ilçe. çay tarımının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Hopa’da yaşanan olaylarla çay tarımının geleceği arasında bir bağlantı var mıdır? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hopa halkı çay tarımı yaparak geçinir, bunun yanında da nakliyecilik sektörü halkın geçimine bir miktar destek olur. Türkiye çay tarımı ve sanayindeki çay tekeli 4 Aralık 1984 tarihli 3092 Sayılı Kanunla kaldırılmıştır. Böylece 3788 Sayılı Kanunla çaya getirilen devlet tekeli 44 yıl sonra 3092 Sayılı Kanunla çay tarımı, işlenmesi ve satışı serbest bırakılmış, özel sektöre işleme ve paketleme fabrikaları kurup, işletme hakkı tanınmıştır. O günden bu yana hükümetler tarafından işletilen süreç, şirketlerin çayda egemenlik kurabilmesini sağlayacak bir politikanın hayata geçirilmesi olmuştur. Bugün gelinen noktada özel sektörün pazar payı ÇAY-KUR’un pazar payını aşmış durumda. Bundan sonrası için önce ÇAY-KUR işlevsizleştirilecek, daha sonra da fabrikaları özelleştirilecek.

ÇAY-KUR’un özelleştirilmesini düşünmek dahi insanın tüylerini ürpertiyor. Çünkü ÇAY-KUR’un özelleştirilmesiyle birlikte Doğu Karadeniz’de çayla şekillenen sosyal yaşam tamamen değişecektir. Bu değişimin halkın yararına değil şirketlerin yararına olacağı da ayan beyan ortadadır.

Başbakan Erdoğan son katıldığı Hopa mitinginde çay fiyatlarıyla ilgili olarak da yorumda bulundu. Erdoğan, “2002 yılından bu yana, çayda dolara endeksli olarak da, enflasyona endeksli olarak da biz hiçbir zaman çiftçi kardeşimi, köylü kardeşimi, çay üreticisini enflasyona ezdirmediğimiz gibi enflasyonun çok çok üzerinde zam verdik” diyerek, bundan sonra çay üreticilerini hiçbir yerde ezdirmeyeceğini dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde açıklanan yaş çay taban

fiyatını bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çiftçilerin ürün fiyatları belirlenirken enflasyon ve dolar kuru üzerinden değerlendirme yapılması doğru değildir. Ürün fiyatları maliyeti oluşturan üretim girdilerinin fiyatının artış oranının üzerinde olup olmadığıyla değerlendirilir.

Tarımsal üretim girdileri 2010/2011 sezonunda ortalama olarak %20’nin üzerinde artış göstermiştir. Hükümetin açıkladığı fiyat ise geçen yıla oranla %10 oranında artmıştır. Dolayısıyla açıklanan fiyatlar maliyetlerin altında kalmıştır. Örneğin gübre fiyatı 90 kuruşken üretici çayına destekleme primiyle birlikte 1.1 TL almaktadır. Bundan kazançlı çıkan üretim girdisi üreten şirketler, zararlı çıkan ise çay üreticisi çiftçiler olmuştur. Ayrıca fiyatların maliyetlerin üzerinde belirlenmesi yetmez. Çay piyasasını düzenleyen kurumun (ÇAY-KUR) zamanında yeterli ürün alması ve ödemeyi peşin yapması gerekir. Şu an ÇAY-KUR zamanında ve yeterli alım yapmadığı için hükümetin 1.1 TL olarak açıkladığı fiyat piyasada 60 kuruşa kadar düşmüştür.

(2)

Hükümetin açıkladığı fiyat ve “bundan sonra çay üreticilerini hiçbir yerde ezdirmeyeceğiz” söylemi üzerinden daha üç gün geçmeden doğru olmadığını bölge halkı bizzat yaşayarak görmüştür. çay üreticileri zor durumdadır.

ÇAY-KUR özelleştirilmeden bugüne gelen KİT’lerden biri. Başbakan Erdoğan, ÇAYKUR ile ilgili olarak “8,5 yıldır KUR özelleştirilecek propagandası yapıyorlar. 8,5 yıldır ÇAYKUR özelleşti mi? Tam aksine biz hala ÇAY-KUR’da yatırım yapıyoruz. ÇAY-KUR’u daha da geliştiriyoruz. Paketleme fabrikalarını buraya doğru çekiyoruz. Niye? Bölgede istihdam yaratalım diye” yorumda bulunmuştu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, ÇAY-KUR özelleştirilecek mi yoksa farklı bir süreç mi işletiliyor?

Başbakan bu konuda doğru söylüyor. ÇAY-KUR ilk etapta özelleştirilmeyecek. AKP, ÇAY-KUR’un

özelleştirilmesinin çok tepki alacağını bildiği için daha önce hazırlanan ve sonra halktan gördüğü tepki üzerine seçim öncesinde geri çekilen ve seçim sonrası tekrar gündeme getirileceğini düşündüğümüz çay Kanunun Tasarısı ile hayata geçirilecek olan düzenlemelerle ÇAY-KUR’u özelleştirmeyecek, işlevsizleştirilecek. Bu konuyu geçtiğimiz sene ‘çayına, suyuna sahip çıkan’ Doğu Karadeniz halkı çok iyi biliyor. çay Kanun Tasarısı’nın kendileri için doğuracağı sonuçlara karşı yaptıkları eylemler ve mitingler bunun en önemli göstergeleridir. Nihai olarak bu tasarının seçim sonrasına kalmasında en önemli etken Doğu Karadeniz halkının mücadelesidir. Belirleyen de halkın mücadelesi olacaktır. Bunu bilen hükümet demokratik yöntemler yerine “yaratılan/yarattığı” bu gergin ortamla ne yazık ki, halkla polisi-jandarmayı karşı karşıya bırakıyor. Halkı bu yöntemle pasifize ederek durumu şirketler lehine çözmek istiyor. Hopa’da uzun zamandır çay ve su mücadelesi yürütülüyor. Hopa’da yaşananları bu mücadeleler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

HES’ler ile ÇAY-KUR’un akıbetini hükümet ile Doğu Karadeniz halkının mücadelesi belirleyecektir. Bu anlamda Hopa’da yaşananlar bölgede süregelen sorunları ve mücadeleyi görünür kıldı. Gözler önüne sermiş oldu.

Referanslar

Benzer Belgeler

Özetle söyleyebiliriz ki; _eker Yasası çıkartılmış , başta Cargill Orhangazi fabrikası ile Cargill- Ülker ortaklığı olan Pendik fabrikası yanında toplam beş fabrika

vazgeçilmez olan suyun ticarete konu edilmemesinin, üretimin be şiği olan toprağın amaç dışı kullanılmamasının ve herkesin yeterli ve sa ğlıklı gıdaya eşit

Hükümet, Türkiye topra ğını petro dolar sermayedarlara sunmakla, şirketler için Sudan’dan toprak talep etmesi zıt gibi görülse de aslında her iki durumda da yapılan

Ancak nükleer reaktörlerdeki patlamalar felâket değil, insan eliyle yapılan tehlikeli teknolojik yap ılarda karşılaşılan krizlerdir. Hata; insanların nükleer

Açıklamada “Bu nedenle HES’ler bilinenin aksine çevreyi kirletmeyen değil, doğadaki ya şamı doğrudan tehdit eden bir enerji üretim biçimi olduğu tarım uzmanları

Amaç dışı kullanılacak alan oranında ekolojik denge bozulacak, tarımsal ürün azalacak, halk gıda sıkıntısı yaşayacak, çiftçiler işsiz kalacak.. Köylüler

Açıklamada, “çiftçilerin örgütlenmesini engellemeye yönelik bu uygulamalarla ilgili olarak, Uluslararası çalışma Örgütü (ILO), Avrupa Parlamentosu ve Uluslararası

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ile ilgili uluslararas ı anlaşmalara dayanarak, devletin biz köylülerin, açlıktan uzak bir ya şam sürdürmemiz sağlanmalıdır. İnsan