• Sonuç bulunamadı

Çiftçi Sendikalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çiftçi Sendikalar"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu anayasa değişikliği ile ilgili taleplerini açıkladı. Platform hazırladığı dosyayı Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığına, Anayasa Komisyonuna, AKP, CHP, MHP, DTP, DSP, ÖDP Genel Merkezlerine, Barolar Birliğine, Tabibler Birliğine,TMMOB’a , Türk-İş’e, Hak-İş ‘e ,DİSK’e ve KESK’e gönderdi.

çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu’nun Anayasa değişikliğine ilişkin dosyası: Görüş Düşünce ve Önerilerimiz

1- “Çiftçilik yapmak haktır. Devlet çiftçilik haklarını korumak ve geliştirmekle görevlidir”

Bugünkü tarımsal politikaların yarattığı koşullar köylünün/çiftçinin hayatını tehdit ediyor. çiftçilere dayatılan üretim tarzı çevre tahribatına yol açıyor, çiftçinin gelirleri azalıyor.

Hükümetler köylülüğe/çiftçiliğe ait kararları alırken köylüyü yok sayıyor, bu nedenle çiftçilerin/köylülerin durumu her geçen gün daha da kötüleşiyor.

Küreselleşen kapitalizmin uluslararası uzlaşmaları (konsensüsleri) çiftçinin elini kolunu bağlıyor, üretemez kılıyor. Biz çiftçiler mesleğimizi sürdürmek ve üretmek istiyoruz. Üretirken çevre kirliliğini önlemek, üretimdeki düşüşleri engellemek, kaynakları doğru ve rasyonel kullanabilmek istiyoruz. Bütün bunlar için yasal dayanağa ihtiyacımız var. Yapılacak Anayasa değişikliğinde çiftçilik yapmanın bir hak olduğunun kabul edilmesini ve güvence altına

alınmasını, köylü kadınlar, erkekler ve ailelerinin evrensel haklarının yeni Anayasada yer almasını istiyoruz: Köylü kadınlar, erkekler ve ailelerinin;

• Yetiştirmek istedikleri bitki çeşitlerini belirleme,

• İktisadi, ekolojik ve kültürel açıdan tehlike arz eden bitki çeşitlerini reddetme, • Yapmak istedikleri çiftçiliğin şekil ve sistemine karar verme,

• Tarımdaki yerel bilgilerini koruma ve geliştirme, • Tarım tesislerini kullanma,

• Kendi ürünlerini, çeşitlerini, miktarını, niteliğini ve yetiştirme şeklini demokratik bir şekilde bireysel veya kolektif olarak seçme,

• Kendi teknolojileri veya insan sağlığını ve çevreyi koruma esasına dayalı olarak kendi seçtikleri teknolojiyle çiftçilik ve yetiştiricilik yapma,

• Kendi yerel çeşitlerini yetiştirme ve geliştirme hakları vardır.

Köylü kadınlar, erkekler ve ailelerinin sahip olduğu evrensel haklarının yanısıra tarım ve tüm canlılar için

vazgeçilmez olan suyun ticarete konu edilmemesinin, üretimin beşiği olan toprağın amaç dışı kullanılmamasının ve herkesin yeterli ve sağlıklı gıdaya eşit olarak erişebilmesinin yeniden düzenlenecek olan Anayasa’da devletin görevi olarak tanımlanmasını talep ediyoruz.

2- “Çiftçilerin, köylülerin örgütlenme hakkı vardır: Köylülerin, üreticilerin sendikalar kurma, kurulu ulusal ve uluslararası sendikalara üye olma hakları vardır”

Tarımda neoliberal politikalar uygulanmaya başladığından bu yana çiftçilerin önce devlet ile olan ilişkileri kesildi ardından örgütleri olan kooperatif ve birlikleri ile bağı zayıflatıldı, çiftçiler yalnızlaştırıldı. Tüccar ve sanayicinin karşısında yalnız kalan çiftçilerin uluslararası anlaşmalar gereği hakları olan ve evrensel insan hakları çerçevesinde varolan sendika kurma hakkına düzenlenecek yeni Anayasa’da yer verilmeli, Anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. çünkü köylü kadınlar, erkekler ve ailelerinin;

• Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde bir araya gelme, bütünleşme ve kendilerini ifade etme, • Her türlü bağımsız çiftçi kuruluşunu koruma hedefine yönelik her türlü hakkı elde etme,

(2)

• Adalet önünde ya da onun haricinde korunma ve yasal koruma elde etme,

• Kendilerini ifade edebilmeleri için halka açık bir tesis ve halka açık bir gazeteye,

• Hareketlerini ve yaratıcılıklarını sona erdirmeye, değiştirmeye çalışan diğer kişilerden veya daha büyük kuruluşlardan kaynaklı her türlü baskıdan korunmayı elde etme,

• Bireysel ya da grup olarak, yerel dil, kültür, din ve edebiyatla kendilerini ulusal ya da uluslararası yasalar karşısında ifade etme hakları vardır.

Yukarıda sıraladığımız köylü kadınlar, erkekler ve ailelerinin evrensel hakları, her demokratik hukuk devletinin saygı duyması gereken haklardır.

Anayasamızın yeniden düzenlendiği bu süreçte “Köylülerin, üreticilerin sendikalar kurma, kurulu ulusal ve uluslararası sendikalara üye olma hakları” Anayasa’da belirtilmeli ve güvence altına alınmalıdır. Bunu Çiftçi Sendikaları olarak halkın oylarıyla seçilmiş olan tüm milletvekillerinden istiyor ve bekliyoruz.

3- “Su en temel insan hakkıdır, ticarete konu edilemez”

Bilindiği gibi su tüm canlılar için önemlidir. Tarım açısından ise, hem önemli hem de vazgeçilmezdir. çünkü 1 kg. buğday üretmek için 1,2 m3 suya ihtiyaç vardır. 1 kg. yumurta için 4,7 m3, 1 kg. peynir için 5,3 m3, 1 kg. et için 16 m3 su gerekmektedir.

Ayrıca sulamayla, tarımın doğa koşullarına bağlılığı bir ölçüde azaltılmış olur. Yetersiz iklim koşullarının (kuraklık gibi) getireceği dezavantajlar sulamayla ortadan kaldırılır.

Artan nüfusun besin ihtiyaçlarının sağlıklı olarak karşılanması ancak toprağın suyla buluşturulması ve üretim

modelinin endüstriyel değil, sürdürülebilir köylü tarımına dönüştürülmesiyle mümkün olur. Bu sayede üretim ve verim sağlıklı bir şekilde artar, toprak daha etkili kullanılır ve korunmuş olur, salgın hastalıklar ortadan kalkar. Bütün bu ve daha sayabileceğimiz birçok özellikleriyle su, tarımda en önemli ve en çok kullanılan girdidir.

Ayrıca bilindiği gibi su en temel özgürlüklerden önce gelir. Ancak Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler suyun bir insan hakkı değil, bir gereksinim olduğunu söylüyor öyle yorumlanmasını istiyorlar. Bu yorum, çıkarlarını korudukları ulusaşırı su şirketler için önemli bir dayanak oluşturuyor. çünkü eğer su, insan hakkı değil de insan gereksinimi veya canlıların gereksinimi olarak tanımlanırsa o zaman metalaştırılacak ve ticarete konu edilebilecektir.

Bu bakımdan Anayasa’da “Su, en temel insan hakkıdır, ticarete konu edilemez” maddesinin yer alması tüm canlılar ve tarımcılar için çok önemlidir.

4- “Toprak üretimin beşiğidir, amacı dışında kullanılması hiçbir kurum ve kuruluş tarafından teklif edilemez” Toprak üretimin beşiğidir. Ancak tarım toprakları ekonomik gereklilikler ileri sürülerek amacı dışında kullanılıyor. Oysa 1961 ve 1982 Anayasalarında toprak ve tarım ile ilgili görevler devlete yüklenmiş ve böylelikle Anayasal güvence sağlanmıştı.

1982 Anayasası’nın 44 ve 45’inci maddelerine göre devlet; “Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır…

Devlet tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi arttırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraş anların

işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gerekli tedbirleri alır.”

Geçmişte böyle Anayasa maddeleri olmasına karşın tarım topraklarımızı koruyabildiğimizi ve amacına uygun kullandığımızı ne yazık ki söyleyemiyoruz. Ülkemiz toprakları uluslar arası şirketlerin altın aramasına verilen

(3)

izinlerle adeta köstebek istilasına uğramış bir görüntüye büründü.

Toprağın amaç dışı kullanılmasının önünü açmak için 1961 ve 1982 Anayasası’nda varolan koruyucu maddeler yeni Anayasa taslağında tamamen ortadan kaldırılıyor. Yasalara dayalı hak aramanın önü bu maddelerin ortadan

kaldırılmasıyla kesiliyor, toprak korumasız bırakılıyor.

Toprak sorunlarının artmasından dolayı 2002 yılında Avrupa Komisyonu tarafından “Toprak Korunması için Tematik Stratejiye Doğru” başlıklı bir rapor hazırlanmıştır. Söz konusu raporda toprağın fonksiyonlarından bahsedildikten sonra Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki toprakları tehdit eden 8 unsur hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Bu tehditler erozyon, organik madde kaybı, toprak kirlenmesi, toprağın betonlaşma ile örtülmesi (yapılaşma), biyoçeşitliliğin azalması, toprağın sıkışması, tuzlanma, taşkın ve toprak kaymaları olarak belirlenmiştir. Toprağı tehdit eden sekiz unsura bakıldığında, bunların bireylerin değil devletin denetimini, yönlendiriciliğini eğitim ve ekonomik desteğini zorunlu kılan unsurlar olduğunu görüyoruz. Toprak sayesinde elde edilecek refahın salt kimi şirketlerin kârına kâr katma amaçlı olarak propaganda edilen “ekonomik gereklilik” aldatmalarına feda edilemeyecek, peşkeş

çekilemeyecek önemde olduğu açıktır. Toprak, toplumun

her kesimini doğrudan ilgilendirir. Tarımı, tarımcıyı, tüketiciyi, çevreyi yok sayarak bir gelişme ve refah tesis edilemez.

Bu bakımdan “Toprak üretimin beşiğidir, amacı dışında kullanılması hiçbir kurum ve kuruluş tarafından teklif bile edilemez” şeklinde bir Anayasa maddesi bulunması önemlidir.

5- “Tüm yurttaşların yeterli, eşit ve sağlıklı gıdaya erişebilme hakkı vardır, devlet bu gıdayı sağlamakla görevlidir” Olanaklara sahip olanlarla birlikte olmayanların da hayatta kalmak için günlük olarak yeterince gıda alma hakkı vardır. Bu nedenle yemek yeme ticari bir fiile indirgenemez. Bilindiği gibi para icat edilmeden önce de buğday yetişiyordu. Yemek hayatta kalmaya ve dünya ile ilişki kurmaya dayanan gündelik bir harekettir ve herkes için haktır. Tarımda endüstriyel üretim tarzına geçildiğinden bu yana gıdanın sağlıklı olup olmadığına dair endişeler giderek artıyor. Deli dana hastalığı, sulardaki nitrat oranın yükselmesi, gıdalarda ağır metallerin artması, zehirlenmeler, genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimde kullanılması vb. sorunların her geçen gün artması tüketicileri sarsıyor. Oysa gıda temel bir insan hakkıdır. Herkesin; güvenli, besleyici ve kültürel olarak kendileri için uygun gıdaya

ulaşmaya, insani haysiyet dahilinde sağlıklı bir hayat sürdürmek için yeterli miktarda ve kalitede gıdayı elde etmeye hakkı vardır. Anayasada gıdanın bir hak olduğuna yer verilmeli; bu temel hakkın gerçekleşmesi için birincil sektörün yani çiftçiliğin gelişimi garanti altına alınmalıdır.

Gıdalar yetiştirilme tarzının haricinde de sağlıksızlaştırılıyor. Şirketlerin elinde ve egemenliğindeki tarım

sıradanlaştı, gıda ise standarlaş tı(rıldı), çok fazla sınaileşti. Besinlerin içine her tür muhteviyat, renk verici, koruyucu ve dengeleyiciler katılıyor, artık. Tavukta diyoksin, Perrier, maden sularındaki benzen kalıntıları gibi kalıntılar bulunabiliyor. Kalıntıların neden olduğu sağlık sıkıntıları kitlesel biçimde yayılıyor. Bunlara mümkün olduğu kadar hızlı müdahale edebilmek için gıdaların “izlenebilirliği” önemli hale geliyor.

Gıda ticaretinin küreselleşmesiyle soframızdaki gıdalar hem küçülüyor hem de sağlıksızlaşıyor, kalitesizleşiyor. Avrupa Birliği’nin dampingli ticareti, ABD’nin gıda yardımları aç ve harap bir Afrika yarattı. Yurttaşlarımızın Afrikalı insanlarla aynı kaderi paylaşmaması için; tüm yurttaşların yeterli, eşit ve sağlıklı gıdaya erişebilme hakkı devlet denetim ve güvencesine alınmalı, anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.”

Unutulmamalıdır ki; gıda, öncelikle bir beslenme kaynağı ve ancak ikincil olarak ticari bir kalemdir. Gıda ithalatı ne yerel üretimin yerini almalıdır ne de fiyatları baskı altında tutmalıdır.

Köylü çiftçiler, ülkeleri için önemli/stratejik gıda kalemlerini üretme ve ürünlerinin pazarlanmasını kontrol altında tutma hakkına sahiptirler. Köylü çiftçilerin bu hakkı Anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

(4)

Ülke olarak toprağa ve insana saygılı bir tarıma ve herkes için sağlıklı-kaliteli gıdaya götürecek olan dönemeci

dikkatlice alabilmemiz ancak yukarıda gerekçeleriyle birlikte sunduğumuz taleplerimizin yenilenecek olan Anayasa’da yer almasıyla mümkün olabileceğini düşünüyor, desteklerinizi bekliyoruz.

Saygılarımızla.

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu Kaynak: http://www.karasaban.net 19.12.2007

Referanslar

Benzer Belgeler

Açıklamada, “çiftçilerin örgütlenmesini engellemeye yönelik bu uygulamalarla ilgili olarak, Uluslararası çalışma Örgütü (ILO), Avrupa Parlamentosu ve Uluslararası

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ile ilgili uluslararas ı anlaşmalara dayanarak, devletin biz köylülerin, açlıktan uzak bir ya şam sürdürmemiz sağlanmalıdır. İnsan

Dünya üzerindeki su konusunda çok uluslu şirketlere karşı mücadele eden yerel toplulukların bilgi, deneyim aktarımını sağlamak üzere toplandığımızı belirttik.

Anayasanın tanıdığı sendika kurma hakkını kullanan çiftçilerin kurdukları sendikaların üst örgütlenmesi çiftçi Sendikalar ı Konfederasyonu 5 Mart 2009 günü Ankara 8..

“Ah benim oğlum” demi şti babam: “ O senin gördüğün Ayşe filan değil, peri kızı o peri kızı, su başlarında peri kızları olurmuş.. Sabaha kar

16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle açıklama yapan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-SEN), açlığın temel nedeni olarak çok uluslu şirketlere dikkat

Alıcı’nın cayma hakkını kullanması halinde Satıcı; Bankanın ilk yazılı talebini izleyen en geç iki (2) gün içinde; herhangi bir ihtar veya ihbar

Ülke çapında tesis edilmekte olan doğalgaz şebekelerinden ev, apartman, işyeri ve sınai vesair tesislere doğalgaz hatları çekmek, doğalgaz veya diğer