• Sonuç bulunamadı

gerektiğini” biliriz. Söz konusu moral bilginin teorik ya da bilimsel bilgiden en önemli farkı;

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "gerektiğini” biliriz. Söz konusu moral bilginin teorik ya da bilimsel bilgiden en önemli farkı; "

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KANT

(2)

Etik

Anlayışı Kant modern bilimi temellendirmek için kullandığı, eleştirel felsefesinin bir gereği olan aynı analizi, etik alanına geçtiği zaman da sürdürür. Çünkü ona göre, bizim duyusal sezgide verilen nesnelere ilişkin sezgisel bilgimiz yanında, bir de moral bilgimiz vardır. Buna göre, biz insanlar “doğruyu söylemenin görevimiz olduğunu”, “insan hayatına saygı göstermek

gerektiğini” biliriz. Söz konusu moral bilginin teorik ya da bilimsel bilgiden en önemli farkı;

onun, olanın veya insanların fiilen nasıl davrandıklarının bilgisi olmayıp, olması gerekenin, insanların nasıl davranmaları gerektiğinin bilgisi olmasından meydana gelir. Başka bir deyişle ahlak bilgisi, insanların davranışlarından bağımsız olmak anlamında a priori bir bilgidir. Buna göre, insanlar yalan söyleseler veya birbirlerine zaman zaman işkence etseler de onların doğruyu söylemeleri veya insan hayatına saygı göstermeleri gerektiği doğru olmaya devam

eder. Yani, “insanların doğru söylemeleri gerektiğini” bildiren ahlak yargısını, insanların doğruyu söyleyip söylemediklerine bakarak doğrulayamayız. Söz konusu ahlak yargısı insanların fiili

davranışlarından bağımsız bir biçimde, yani a priori olarak doğrudur. Çünkü zorunluluk ve

tümellik, Kant’ın epistemolojisi ve bilimsel bilgi anlayışında da gördüğümüz üzere, a prioriliğin

özellikleridir. Kant işte bu yüzden, genel olarak ahlak filozofunun, özel olarak da kendisinin

görevinin ahlak bilgimizdeki a priori unsurları ortaya çıkarmaktan, bu unsurların kaynağını

gözler önüne sermekten, sentetik a priori önermelerin ahlak alanında nasıl mümkün olduğunu

göstermekten oluştuğunu öne sürer. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009, s.428).

(3)

 Kant’a göre, nihayet doğal duygulanım, güdü ya da eğilimlere göre hareket edildiğinde, bu durum, ahlaklılığı değil fakat yalnızca yasalılığı ifade eder.

İnsani eğilim, güdü, duygulanım ve alışkanlıklarla yapılmaları nedeniyle hiçbir ahlaklılık taşımayan bu eylemler sadece legal eylemler oldukları için Kant insana özgü bir ahlaki hayat tarzının temelini insanın doğal yanında değil de söz konusu doğal yanından bağımsız bir yaşam biçimini

gerçekleştirmesini sağlayan akılda aramak ister. (Ahmet Cevizci, Felsefe

Tarihi, Say Yayınları, 2009, s.429).

(4)

İnsanda son çözümlemede her ne kadar tek bir akıl olsa da bu akıl nesneleriyle iki şekilde bağ kurar veya temas eder. Akıl ya kendisinin dışındaki bir kaynaktan

verilmiş olan nesneyi belirleyebilir ya da nesneyi gerçek hale getirip, hayata geçirebilir. Bunlardan birincisi aklın teorik, ikincisi ise pratik fonksiyonunu ifade eder. Teorik fonksiyonu söz konusu olduğunda, akıl kendisine duyusal sezgide

verilmiş olan nesneyi belirler ya da kurar; a priori kategorilerini kendisinin dışındaki

bir kaynaktan gelen verilere uygular. Oysa pratik fonksiyonu söz konusu olduğunda,

akıl objelerinin kaynağıdır; kategorilerini duyusal sezginin verilerine uygulamakla

değil de ahlaki tercihlerle meşgul olur. Onun, burada kendisinden çıkan yasaya

uygun moral seçim ve kararlar geliştirme işiyle uğraştığı söylenebilir. Başka bir

deyişle, teorik fonksiyonu itibariyle akıl, bilişsel gücüne uygun düşen nesneleri

bilmeye yönelirken, aklın pratik kullanımında iradenin belirlenimini mümkün kılan

temeller gündeme gelir. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009, s.429).

(5)

 Kant iradenin bu yönünü ortaya koymaya çalışırken, Aristoteles’ten beri,

ahlaki anlamı içinde aşina olduğumuz kendi başına ya da amaç olarak iyi ile

başka bir şey için iyi olan ya da araç olarak iyi ayırımını temele alır ve Ahlak

Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı eserinin birinci bölümünün daha giriş

pasajında, dünyada kendi başına iyi olan tek bir şey olduğunu öne sürer: İyi

irade. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009, s.430).

(6)

 Ödev

İyi iradeyi ödeve bağlayan Kant, bir iradenin ödev için ödevden dolayı eylemde bulunduğu takdirde, iyi olduğunu söyler. Başka bir deyişle, ödev ya da

yükümlülüğün en azından kişinin kendi üzerinde zafer kazanmasını, eğilimlerini alt etmesini, birtakım engellerin üstesinden gelmesini gerektirdiğini düşünen Kant, iyi iradenin, eğilimlerine, doğal isteklerine rağmen ödevini bilen, ödevden dolayı eylemde bulunan irade olduğunu belirtmeye özen gösterir. O, işte bu

çerçeve içinde ödeve uygun eylemler ile ödevden dolayı, ödev adına yapılan

eylemler arasında bir ayrım yapar ve bu ayrım bağlamında, gerçekten ahlaki

olan eylemlerin ödevden dolayı yapılan eylemler olduğunu söyler. (Ahmet

Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009, s.430).

(7)

Ödev ve Ahlak Yasası

Ödevden dolayı yapılan bir eylemin ahlaki değerinin, söz konusu eylemi gerçekleştirme eğiliminin azaldığı ölçüde arttığını düşünen Kant, şu halde, iyi iradenin ödevden dolayı yapılan eylemde tezahür ettiğini söyler. Bu çerçeve içinde, o önce ödevden dolayı yapılan eylemin arzu ya da salt eğilimin bir sonucu olarak yapılan eylemden ayırt edilmesi gerektiğini belirtir ve sonra da onun yasaya, ahlak yasasına saygıyla eylemek anlamına geldiğini bildirir.

Ahlaki eylemi güdüleyen şeyin ödev olması gerektiğini, böyle bir motivasyonda özel ve belirleyici olan şeyin yasaya saygı olduğunu ifade eden Kant açısından ödevler, kurallar ya da belli türden yasalar tarafından yaratılır. Gerçekten de Kant, ahlaki değerinin sadece ödevden dolayı yapılan eylemde bulunduğunu, ödevden dolayı yapılan eylemin ise yasaya duyulan saygıyla yapılan eylem olduğunu belirttikten sonra, yasanın formu ya da özsel

özelliğinin evrensellik, üstelik hiçbir istisna kabul etmeyen sıkı bir evrensellik olduğunu ilan eder. Ahlak yasası, tıpkı doğa yasası gibi, istisnasız herkes için buyuran evrensel; tüm

insanlar için geçerli olan genel geçer bir yasadır (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları,

2009, s.430).

(8)

 Maksimi “öznel eylem ilkesi”, “öznenin kendisine göre eylemde bulunduğu

öznel prensip”, buna mukabil nesnel ahlak ilkesini saf pratik akılda temellenen objektif ahlak yasası olarak tanımlayan Kant, daha sonra maksim ya da

davranış ilkelerini kategorik ya da kesin, koşulsuz ve hipotetik ya da koşullu

buyruklar olarak ikiye ayırır. Hipotetik ya da koşullu buyruk, bizatihi kendisi için değil sadece tasarlanan, arzulanan bir sonuca ulaşmak için gerekli bir kural

olarak kabul edilen davranış ilkesini ifade eder. Başka bir deyişle, kendisinin aracı ya da koşulu yapıldığı başka bir şeyin gerçekleşmesi için salt hangi

araçların kullanılması ya da seçilmesi gerektiğini gösteren bir buyruk, koşullu

bir davranış ilkesidir. Dahası, koşullu buyruk belli bir nesne türünü ya da bir

amaç için duyulan arzuyu varsaydığı için daha ziyade insanın doğal yanıyla

ilgilidir. Öte yandan, söz konusu amaca ulaşmak isteyenin, o amaca götürecek

araçları da isteyeceğini öne süren “en yüksek iyi” ilkesine dayanan bu tür bir

buyruk, analitik, öznel ve koşullu olduğundan, ahlaklılığı oluşturacak nesnel

koşulları asla sağlayamaz. (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009,

s.431).

Referanslar

Benzer Belgeler

Fen ve teknoloji okuryazarı olan bir kişi, bilimin ve bilimsel bilginin doğasını, temel fen kavram, ilke, yasa ve kuramlarını anlayarak uygun şekillerde

YÖK, 17 Kasım 2008 tarihinde yayımladığı genelgede üniversite öğretim elemanlarının kamu kuruluşları veya meslek kurulu şlarının yönetim veya denetim organlarından

Kurulumu kolay CoreLine Tempo Large, pek çok farklı uygulama alanı için lümen paketlerinin yanı sıra yüksek performanslı asimetrik ve simetrik optik sistemi yelpazesi de

KOSGEB tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) isim kullanım hakkını ilk alan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) TEKMER; İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri,

Üniversite ile birçok ortak projelerinin de olduğunu belirten Karaküçük: “Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası olarak Üniversite ile ÜSKİM, Teknokent projemiz var..

The categorical imperative can only be based on something that is an "end in itself", that is, an end that is not a means to some other need, desire, or

Araştırma bulgularına göre, ortaokul öğrencilerinin akademik dürüstlük değerinin Kohlberg ahlaki gelişim evrelerine göre daha çok iyi çocuk eğilimi ile kanun ve düzen

Tüm canlılar çevreden gelen uyarılara karşı tepki gösterirler. Canlıların gösterdiği tepki biçimlerinde farklılıklar görülür. Örneğin tatlı sularda yaşayan tek