• Sonuç bulunamadı

İÇİNDEKİLER■>Büyük Milletlerin RuhlarıHarbin yaratdığı siyasî ve ahlâki bozuklukLa Tâche du FhilosopheTarihi İslâmiyyetden sahifelerKıt’a

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İÇİNDEKİLER■>Büyük Milletlerin RuhlarıHarbin yaratdığı siyasî ve ahlâki bozuklukLa Tâche du FhilosopheTarihi İslâmiyyetden sahifelerKıt’a"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

« TARİHİ İSLAMİYYTT » in müellifi

P R O F E S S E U R D r- R. D O Z Y

. Jl. Jl. ± X

İÇİNDEKİLER

>

Büyük Milletlerin Ruhları

Harbin yaratdığı siyasî ve ahlâki bozukluk

La Tâche du Fhilosophe

Tarihi İslâmiyyetden sahifeler

Kıt’a (şîir)

Eşrefi mahlûkat (Şi‘ir)

Prométhôe (Şîir)

Muhammed Seyrani

Ruba’iyyatı Ömer Khayyam’ dan tercümeler

Prof. Boutmy

Dr. G. Le Bon

J. M. Guyau

Dr. R. Dozy

Dr. AB. Djevdet

Ebubekir Hâzim

Lord Byron

Ahmed Hâzim

F. Sacid

Orlianiye Matbaası

(2)

Kuruş

Akli selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100

Aklı selim ( yeni Türk harfterile )

548 sahifeli

135

Ruhulekvam(eski harflerle)274 sahife 100

Dün ve yarın (

»

» )254

»

50

ilmi ruhi içtimaî(»

» )

287 sahifeli

50

Adabı müâşeret rehberi (Resimli, eski

harflerle) 509 sahifeli

150

Dilmestn Mevlana (Eski harflerle)

50

Bir zekâyi feyyaz(Eski harf ve resimli) 25

Mekârimi ahlakiyye^ve din (Eski harf­

lerle 74 sahifelik

25

Harb ve sözde eyilikleri (Eski harf -

lerle) 219 sahifelik

75

Asırların panoramsi ( Eski harflerle,

resimli)

sahifelik

50

Felsefe’i istibdad (Eeki harf) Alfierinin,

resmile 272 sahifeli

50

Rubajyyafı Khayyam ve Türkceye -

tercümeleri. ( Eski harflerle resimli,

453 sahifeli

100

Avrupa harbinin psikolocyası ( Eski

harflerle, resimli) 708 sahifelik

100

Bankalar ve mu’amelatı ( Eski harf­

lerle) 89 sahifelik

50

Yollar ve İzler Dr.

Kaya Beyin

şiirleri 69 sahifelik

5o

Bir filosofun şi’irleri (Yeni Türk

harflerile) [ Posta parasile ]

100

Dimağ ve Melekâti akliyye ( Resimli

478 sahifelik) nushasi çok az kaldı 200

İngiliz kavmi ( 3 kitap )

150

Antoine ve Cleopatra

« Shakespeare » den tercüme

75

M. ÜTÜCİYAN

Çinkoğrafhanesi

Fincancılarda Kalifidi Hanında

Türk Yurdu

Mart, Nisan ve Mayıs 1930 ayları nüshaları geldi. Hem basılışları henı ma’ııası nefis ir. Bu iki nüsha heman münhasıran Ankara’da azîm fedakârlık ile viicude getirilmiş olan Türk Ocağı binasının bazı aksamile bu millî bünyan için çalışanların resimlerde süslenmişdir. Türk Ocağı sonra köy Türklerinin mezardan farkı az olan yurdlarının insan meskeni denilebilecek hale getirmekle meşgul olacakdır. T ü r k o c a ğ ı nin varlığının hikmeti, doğrudan doğruya milletin ihya etmek ve ihya olunmak azmini Devlet kanadına ihtiyaç göstermeksizin ve görmeksi­ zin işletmekdir. Bulgar köylülerinin bu gün 1000 [ Bin ] kooperatif şirketi vardır! Bulgaris- tanın yirmiden ziyade haneli her köyünde 3 yataklı bir hastahanecik ve bir tabibi buluni- yor. Yusufakçura kardeşimiz bu O cak fikrini yaratdığı vakit ocağın esas unsurları ölmek- de olan Türk köyüne hayat, ışık ve kuvvet götürmekdi. Kudretli ve kuvvetli gene ocakcı kardeşler bu muradlara ermek yollarına düşe­ ceklerdir. Bu en büyük gaza olacakdır.

B A S E S S C J E N T İ F İ Q U E S IV UN E P H I L O S O P H İ E D E E’ H İ S T O I R E

p a r D r G u s ta v e L e B oıı.

Dr. Gustave Le Bon tarafindan yazılmiş

olan bu mühim ve yeni kitabın turkee-

ye tercümesi yakinda kütübhane’i «Icti-

had»in 59 uncu kitabı olarak cıkacakdir.

“İçtihat,, da ilân Tarifesi

Tek sütunun her 3 sentimetre irtifaı,

yani 3 X 8 sentimetre murabbaı yer

ve herdefa’ı dere için ücret 1 liradır.

İlanların ücretleri dere edildikten son­

ra muntazam makbuzla tahsil olunur.

İlanını muhtevi “İctihad,, nüshaları

ilânı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır.

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

Göz hastalarını kabul eder. Cığaloğlu

İçtihat Evi, daire No. 6, Telefon: İs. 865

(3)

A B O N N E M E N T

Pays étrangers

Pour un an: 2Dolars

Edition spéciale: 3 Dolars.

A D R E S S E “Idjtihad,, Constantinople Téléph: St. 865 xxvème ANNÉE

15 Juin 1930

I C T I H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No: 299

ABONEMAN:

Seneliği [24Nusjıâ] Türki­ ye için 2 1/2, Âlâ kâğid-

lısı 5 Liradır

^ İDAREHANESİ

Cığaloğlunda İçtihad Evi Tarihi Te'sisi: 1904 — Geneve Yirmi beşinci sene

15 Haziran 1930

BÜYÜK MİLLETLERİN RUHLARI

Emile Boutmy, büyük milletlerin ve bilhassa İngiliz- lerin ve Amerikalıların ruhlarını tahlil etmekde çok yük­ sek iktidar göstermiş olanladandır onun : E s s a i d ’l l

-n e P s y c h o lo g ie p o litiq u e du P e u p le A n g la is au début du X X « n e sièc le unvanlı eseri dünyanın bu yolda yazılmış en nafiz ve en nufuzlu kitablarındandır. Bu kitabı 1908 de Mısır'da İ n g iliz k a v m i adile tercüme ve üç kitabını tab’etmişdim, Kitab halinde basılmayan son kısm başlangıcı İçtihad’ın 218, 232, 233, 234, 236, mcı sayılarında bulunu. Eser 5 kitaba ayrılmış ve bu beş kitapdan dördü İ u g iliz

K avm İ nm intişar etmiş olan 3 kitabında çıkmışdır Şimdi İ n g ilte r e ’de ferd v e d e v le t adlı bu beşinci kitabın neşrine İçtihad’da devam edeceğiz. Yuka­ rıda sayıları gösterilen İçtihad’lardaki tefrikalarla birleş- dirilirse kitab kamilen Türkceye çevrilmiş olur .

Bu satırlar sabur ve dikkatli bir nazar ister. Bu gün büyüklüğü mütezelzil olsa da büyük olmuş bir milletin niçin ve nasıl büyük olmuş olduğunu görmek insanı derin heyecan ve şevk içine düşüren bir haldir. Eski R o m a bugün yok fakat onun şevketini yapmış olan ahval mevcud ve masturdur. M o n tesq u ieu nun,

G ibbon un kitabları en göz açıcı kitablar-

dandır. Birincisi R o m a nın azemet ve inhi­ tatını, İkincisi R o m a nın inhitat ve sukutunu tetkik etmişdir. Milletlerin başında bulunanlar, milletlerini yükseltmek, ve alçalmasına ve düşmesine meydan vermemek isteyenler, bu hakim nafiz ve muhit nazarlı mütdekiklerin kitablarını yüz yastıklarının altından hiç eksik etmemelidirler. E m ile B o u tm y nin bu kitabı Ingilizin ruhu üzerine çevrilmiş kuvvetli bir

P r o je c te u r dur.

Düşman da dost da tanınmalı . Almaya'nın felâketinin en büyük ve en mühim sebebi, dostu İtalyayı, düşmanı İngiltereyi samimî ruhlarında tanımamak old u .B o tm y nin kitabından biz bir türlü değil üç türlü istifade edeceğiz. Bu üç isti­ fadenin neler olacağım dikkatli okuyucular çabuk göreceklerdir.

A. D.

V

M ilk iy y e t f L a propriété ]

Servet, ferd için, bir iktidar, emniyet, hüri- yet vasıtasıdır. İngiltere toprağı, servetin ham unsurlarını mebzulen verir; işleme, bu unsurları i'mal eder, yeni şekillere sokar. Hiçbir memle­ ket yokdurki İngiltere gibi, dar bir sahada ga­ yet sıhhî bir iklimi gerek hububat için , gerek otlaklık için pek feyizli bir toprağı, harikulâde bir vus'atda; derin ve mütenevvî' mâdeni bir yeraltı [sous-solju cem'etmiş olsun; kalay, demir kömür, hayret engiz bir kalınlıkda ve derinlik- de tabakatı mâdeniye, «G ism ent» halinde mü- dehar bulunur. Bütün imalâtın müşterek m ua­ vini olan kömür, her tarafda hazır, her kesin çıkarabileceği bir halde yüzlêk bulunur. Hesab edilmişdirki yalnız âdi taş kömürü [H o u ille] mâdenlerinin hasılai ameliyesi, insan sayü ame­ line tahvil edilse, on sekiz milyon hektarlık bir sahayı işgal eden bir nufus kütlesinin sayü amelinin hasılasını gösteren rakkamla ifa­ de olunur.Bu ise İngiltere sekenesinin her birinin hizmetinde efendisinin menfaatine çalışan bir Köle bulunuyor demekdir.Şunu da ilâve edinizki Yeni Dünya’ya [ A m e r ik a ya ] Avrupaya ve bahrimuhit büyük cereyanlarına nisbeten coğrafiyayı vazıyeti, sahillerinin inkişafı, girinti ve çıkıntısı itibarlarile İngiltere, cihan ticaretinin antreposu olmaya muhassas görünür. Binaena­ leyh İngiltere’nin esas ve tabiî ehalisi istismar olunmaya alâste hazır bir maddeye malik bu­ lunuyorlardı . Daima akan bir feyz ve bereket yenbuu ferdlere açıkdı: bu yenbu’dan kemali hararetle istifade etdiler.

Yukarda gösterdim ve ileride de gösterece­ ğim ki iki asırdan beri sınıflar arasındaki açık­ lık artmış ve ehval ve şerait ve vaktü haller arasında bir girdab açılmışdır. Bu müsavatsız­ lık, vatandaşın seciyesi< malik olduğu vesait ve benaberin hükümete karşı almaya sevk ol­ duğu vaz’ü tavr üzerine derin bir te’sir icra

(4)

eder. Bazıların gaib edecek hiçbir şeyi bulun­ madığı, diğer bazılarınında itiyatları bozulmak­ sızın ve refahları ziyana uğramaksızın pek çok şeyi tesadüf ve tâli’e bırakabilecek kadar çok zevaidi bulunduğu yerde, servetin daha ziyade mütesaviyen bölünmüş bulunduğu memleketlere nisbeten.evveliyyet şimesi L ’e s p r i t d ’in tia - tiv e daha ziyade şümullü olur. Tesadüfe bağlı teşebbüsler daha ziyade çok olur. İngiltere, ticarete muamelâti sarrafiye'ye [S p é c u la tio n ] isti’mare, zengin veya fakir olarak muhacerete yüksek derecede isti’dad göstermişdir . Bu isti- dad faikıyeti esasen tarihi sebeblerden neş’et eder; fakat şübhe yokdurki bu dünya nimetlerinin nazar tırmalayıcı ve rezalet engiz bir derecede nisbetsiz inkisamı iledir ki bu isti’dad faikıyeti teyyud ve inkişaf etmişdir.Bu keyfiyet şu husus- da faidelidirki cemiyetin unsuru galibi, cemiye­ tin seciyelere kıvam ve eda [ to n ] veren kısmı azla hoşnud olmaya, mevcudla yaşamaya, her günün tasarruf olunanı, artırilınanı ile zenginleş­ meye, gayrı emin için emini terk etmeye teşci’ eden orta servetler üzerine istinad etmez.

Şunuda ilâve edinizki, insan malik olduğu vasıtaların büyüklüğile mütenasib maksadlar te’min etmeye mütemayildir. Yalnız başlarına küçük bir hükümetin varidatile kabili kıyas varidata malik bulunan zevati hususiyye,iktidar­ ları ve İçtimaî vaziferi hakkında hükümdara- ne bir his iktisab ederler. Bu iktidar ve vazife­ lerini mülûkâne his ederler. Can ve gönülden umumî seciyede, ve umumî menafia mâtuf işlere girişirler. Başka yerlerde, üzerlerine ala­

cak kimsenin bulunmaması sebebile bu gibi işleri devletin umumî bütçesine yükletmek mecburiyeti vardır. Burada gönüllü alıcılar, mütahitler P r e n e u r 1er böyle işldri hükümet ile paylaşamazlar, hükûmetden daha evvel baş­ lamak için hükümetin betaetinden istifade eder­ ler. Hükümetin faaliyet ve müdehalâsı hükü­ mete arzı vücud eden ve yahud kendilerini hükümete kabul etdıren bu mu’in veya rakib- lerin müsaraatlarile tahdit edilmiş bulunur . Son asrın evahirinde D u c d e B r id g e w a te r in himmet ve nakdi ile yapılan muazzam kanal hatırlardadır . F r a n s a da böyle bir iş için bugün herhalde, meb'usan ayan, alâkadar me- calis umumîye işgal edilmek, bir kanun lâyiha­ sı yapılmak, bir kumpanya teşkil edilmek , bürokrasya [mumelâtı kırtasiye] ve " tu r u k v e m a ’a b ir,, hey’eti harekete getirilmek iktiza

ederdi. İ n g i l t e r e de tek bir adamın teşebbüs ve kudreti bu muaazzam işin öhdesinden gel­ meye kifayet etdi.

Bu İktisadî hal ve vaz’ın en mümeyyiz alâmeti, ticaret şirketlerini hüküm ve idaresi altında yaşatan mev’u kanularınm tarihinde bulunur. Küçük servetler, küçük malimevruslar memleketi olan F r a n s a hatta küçük teşebbüsler , küçük işler için, pek erkenden, mahdud mes'uliyet ile sermayeler, A s s o c ia tio n d e c a p ita u x teşkiline mecbur oldu. Büyük işlerin Şekli za­ rurisi olan - C o m p a g n ie s r o y a l e s namile idarei sabıkada da malum bulunan anonyme şirketlerin yanında 1807 tarihinden itibaren, F r a n s a hisse ile serbest komandit şirket L a société lib r e e n c o m m a n d ite p a r a c t i o n u kabul ve tasdik etdi . İstisnaî bir ehemmiyetde teşebbüsleri için ruhsati mahsusa- yı haiz şirkete İngiltere dahi malik bulundu , C o m m a n d ite şirketden geçdi, asrın nısfı evveli esnasında alelâde işleri için İngiltere cümlesi muctemian ve her biri ayrı ayrı münferiden, bir sui tâli veva sui idarenin avakıb ve mes’u- liyetini üzerlerine alan zevatın şirketlerinden gayrı şirket tanımamaya devam etdi. Şümen- döferler hariç, bütün sanayi şirketleri, bütün banka şirketleri, hep birbirlerini iyi tanıyacak ve iyi takdir edecek kadar adedleri az, muame­ lâtın cereyanını yakından tarassud edebilecek derecede mesmu’ olân ve bu iki sebeble na mahdud ve mütesanid bir mes’uliyet altına gir­ memek endişesi ve hatta fikri bile zihinlerin­ den geçmeyen pek büyük hissedarlar tarafından teşkil edilmişdir.

Mahdud mes’uliyetli şirket, diğer işlerle meşgul, ve, şirketin idaresini kontrol etmek isteseler bile bu kabiliyetleri az olan ve tehli­ keye pek az atıldıklarını ve gayb edebilecekleri

kadar para yatırdıklarını söyleyerek müsterih olan küçük adamlara muvafık gelir. Büyük İngiliz sermayedarları bu cahil ve korkak ku­ marbazlar emniyetine mühtâç değildi. Teşeb­ büsleri için bir itibarsızlık telâkkî ederek bu emniyeti red ediyorlardı.Hatta kanunun mahdud mes'uliyetlî şirket eshamiyelerin teşekkülüne müsaade etdiği zaman olan 1862 den sonra bile gayrı mahdud mes’uliyeıli şirketler kesretli ol - makda devam etdi : bahusus bankaların heman cümlesi bu halde yani gayrı mahdud mesuliyetli idiler, ancak tanin endaz bir felâketi müteakıb 1879 da, bankalar yeni « R é g im e s kendilerine

(5)

İÇTİHAT

tatbik etmek için bazı teshilât temennisinde bulundular. [1]_______

[îj The Monney Market, yani (para piyasası) un­ vanlı küçük bir mükemmel eser , bunların tavr ve müd- dealarmı şöyle tarif ve tesciye eder :

«Heman bütün büyük sermayedarlar, sermayeler ittihadı [Asşociation de capitax] ve mahdud mes’uliyet prinsipine karşı ittihad etdiler» gayrı mahdud mes’uliyet şirketlerin yegâne şekli kanunîsi olduğu vakit yalnız pek zengin kimseler büyük işlere girişebilirdi. Bundan ise şu netice husule geliyorduki büyük ticarethaneler daha ziyade bü­ yüyor, büyük zenginler daha ziyade zengin oluyorlardı, bu keyfiyetde yavaş yavaş ticaretin mutevassıt sınıfını imha ediyordu .' Filhakika muamelâtı ticariye okadar div endam olmuşdu ki bu mutavassıt sınıf sureti katiye de ortadan kalkmak üzere bulunuyordu.» Bu sırada idiki

J o in t Stock p r in ç ip le ¡mdadlarma yetişdi bir mütegallibei maliye Oligarchie financière keyf ve men­ faatine göre tâyin ve takrir olunmuş bir usuli idare ile sanayi ve ticaretin bu kadar uzun müddet bilâ iştikâ uyuşabilmiş olması ve pek büyük bir mayei cür’et ve şitnei sergüzeşt cuyi istilzam eden bir şekl altında bu kadar i’caz engiz bir derecede terakki etmesi mânadardır.

Burada, başka yerde olduğundan daha ziya­ de zi kudret, daha ziyade mütemerkiz küçük gruplar faaliyet sahasında mevcudiyetleri gö­ rülür, bir haldeki böyle gruplar azîm servet­ lere müstenit, büyük işler için mücehhez, ağır mes’uliyetlere amade, hükümetin hakikî rakibi olan güzide bir sermeyedarlar zümresi teşkil, edebilirler.

Hükümete tam rekibler vücude getiren ve bu suretle hükümetin faaliyetini tahdid eden bu fa­ hiş fark, şerait içtimaiyyeler arasındaki bu fahiş fark, bazen hakem ve ta’mirkâr olmak üzere hükümeti müdahaleye davet eder. Filhakika müsavatsızlık burada emri zarurîdir; bu müsa­ vatsızlığın menbaını ırkın harikülâde faal olan mizacindr gösterdim.

[ Devam edecek ]

5405

A m e li K u h iy y a t

LES INCERTITUDES DE L’HEURE PRÉSENTE

Dr. G u sta v e L e B o n

3

III

S iy a s i i ’tik a d la r

Siyasî i’tikadlar ve dinî i’tikadlar ayni psy- chologiaî esasa malikdirïer. Ayni tarzda doğar ve intişar ederler.

Ekvamın hayatına hâkîm olan i’tikad ihtiyaçi sırrisi bilinmezse, kommünizm gibi bazı siyasî i’tikadlarm intişarı anlaşılamaz.

İ l

İlmî hakikatler, cihanşümul hakikatlerdir. Hakikat telekkî olunan siyasî i’tikadlar aklın alelmü’tad idare etmediği ihtirasdan ve hissi- yatdan sadir muvakkat kanaatları temsil eder.

İL

Dinler artık ruhlar üzerine te’sir icra et - miyor görünmekle beraber bunların şevketleri «ğayrı şü’uri» [hayatımızda] mevkiini muhafaza eder,ve a’malimizin saiki olarak kalır.T ü r k iy e ye karşı Ingilizler ve Amerikalılar tarafın - dan pek şedid bir suretde izhar olunan kin , salib ile hilâl arasında, â’sardide mücadelâtı ecdadiyenin temadii muammeretini temsil eder[l]

[1] Survivance - fazlai muammeriyyet , devami mu - ammeriyyet , temadii muammeriyyet , sonraya kalma demekdir .

Siyasî bir i’tikad ekseriya, bir aklî istinad- daıı mahrum bir kelimei şahadetden başka birşey değildir . Tahsilsiz kimselerde i’tikadı siyasinin menşaı nahoşnudlukdur. Dânişmend kimselerde ise ğıbta ve hıradır .

İL

Bir siyasî i’tikad ne kadar tahripkâr olursa olsun, kendisini müdafa’a etmek için, hırsları kabiliyetlerinin hududunu tecavüz eden mü - nevverler bu lu r.

İ L

Ba’zı siyasî i’tikadlar, bu i’tikadlara karşı te- mamen lâkayd fakat maksadlarının menfaatine bu i’tikadlari kullanabilmekden ümidli bir sürü nutuk perdazlar celbeder . Catilina [2] bugün ber hayat olsaydı kendisini «Sindikaliste» yahud «Bolcheviste» ilân ederdi .

*

Aklen, yanlış fakat insanları yekdiğerine mütesanıd ve merbut kılan bir i’tikad, aklen doğru fakat onsuz akvamın feyz ve refah bu­ lamadığı tefekkür vahdeti yaratmakdan aciz olan bir i’tikada, politikada, faikdir. Siyasi ve dini i’tikadlarm tarihi bu prensipin nuru altında takdir olunmalı, bu prensipin ziyasile, bu babda

hükm verilmelidir.

[2] Roma a’yanındandır . A’yan aleyhinde tertib etdiği fesad Çiçeron tarafından meydana çıkarılmış ve kılıç elinde olduğu halde ölmüşdür. Vatanın harabesi üzerine gitdi ümran ve refahını kurmak için her batili hak gibi müdafa’a edenlere bu isim İle telmih olunur.

(6)

Dinî, Siyasî ve İçtimaî mevhumlara bedel ş’eniyet [Realité] 1er ile idare edilen bir kavının mevcudiyeti giic tasavvur olunur.Tarih bunun misalini zikr etmez.

ü .

Siyasî ve dini itikadların istihzar olunduğu hissi ve sırrı dairelere [ Cyclelere ] akıl pek az nüfuz etdiğinden cahillerin ve alimlerin kana atleri pek farklı bir kıymete malik değildirler. 1 yani mu’tekid alimin mu’tekid cahilden farkı pek azdır. 1

t

Kremeîin sarayından, emirlerini , bu emir­ leri kemali tazim ile telekki etmek için Tours da konğra halinde içtima etmiş olan inki - labçılara gönderen bolchevique ( diktatör ) un misali, her i’tikaddan kurtulmuş olduğunu zu’am eden isyancılarda bile Dogme lara arzı teslimiyet etmek ihtiyacının ne kadar şedid olduğunu göstermeye yardım eder.

*

Muayyen bir dereceye vasıl olur olmaz, sırrı [Mystique] dinî yahud siyasi i’tikadlar tahribkâr o lu r.

*

Gerek san’at [Art]da, gerek politikada şükûh kıymetlerin büyük bir nazımıdır.

*

Louvre müsesı , kendisine bir kaç sene evvel 20,000 franga satılmak istenilmiş olan bir tabloyu 700,000 franga mübayaa etdıgi vakit ressamın kazandığı şiikûhun bedelini te’diye ediyordu. Bu şiikûhun kıymeti adediyesi bu iki meblağın arasındaki fark ile tamamen gösterilmişdir. Siyasi düsturların kıymeti de ekseriya ayni nevi’den tahavvüllere ma’ruz olur.

*

Bolşevikliğin terekkisi, ümid ve intizarlarla meşbu’ bir mezheb [Doctrine] m, en eyi isbat edilmiş akli hakikatlardan daha kolay kendisini kabul etdirdiğini isbata yardım ediyor.

*

Cumhuriyetçiler ve socialistler, seri’ulzeval teşriki mesailerine rağmen biri birine zıd iki siyasi fırka teşkil ederler. Birinciler., demok- rasvayı, İkinciler., diktatörlüğü temsil ederler.

*

LA TÂCHE DU PHILOSOPHE

Six heures ont sonné: ¡a journée est fin ie... Peuple des travailleurs que ce moment est doux ! Quel cris et quelle joie à cette heure bénie Où des noirs ateliers vous vous envolez tous ! A Pair libre des cieux votre âme est rajeunie, La peine est oubliée et le travail absous ;

L’ homme gagne en chantant quelque auberge jaunie, Les fillettes s’en vont bra dessus bras dessous.

Tou» pensent (le s heureux! ) : -Ma tâche est terminée! » — Seul, n’aurai - je jamais achevé ma journée,

Longue comme ma vie et le désir humain ? Toujours l’idée en moi, renaissante tressaille; Malgré moi, jour et nuit, mon cerveau las travaille Dans un enfantement douloureux et sans fin .

J . M. G u yau

Kani’ [Convaincu] bir adamın kuvvetlerinden biri , i’tikadının aklî kıymetini münakaşa et­ memesidir.

*

Politikada ve dinde daima kani’lerin emel [ Rêve ] leri, kendileri gibi düşünmeyenleri bilâ merhamet kati edebilmek olmuşdur.

a

Radicalisme in mükemmel tarifi , vaktile reis Vilson tarafindan yapılan tarifdir Vilson diyurdnki « bu tabir Simplisme , şiddet ve ğıbte ifade eder » .

£

Radicalisme , şıibhesız , uzun müddet devam edecekdır , çunki tabiati beşer, besıt ve şedid tedbirlerin, hakikati halde , dura dür ve derin sebebler heyeti mecmuasindan tekevvün eden fenalıklara derhal devasaz olabileceğini farz eder .

*

Vekayi’nı psychologia’i hikmetleri ve ihtilatlar eyî ânlaşilaeaği zeman dânişmend,tahsil görmüş adamların pek azi gendilerine radical denme - sine razi olacaklardir .

*

Polatikada münakeşe olunmayan bir hakikat ekseriya kâfi derecede têkrar edilmiş bir yalandir .

(7)

İÇTİHAT

5407

TARİHİ İSLAMİYYET DEN SAHİFELER

1

Bu umumî unvan altında tarih İslâmiyyetin en cazib ve canlı sahifelerini okuyucularımıza arz edeceğiz. Bun­ da bir sıra tâkib edecek değiliz; bugün H a z r e ti

P e y g a m b e r in İrtih a li ni hikâye eden salıifeyi alıyoruz . Oelecek nüshada K issa i îfk denilen ve Hazreti Peygamberin zevcelerinden Hazreti Ayşe ye aid vak1 ayı hikâye eden sahiieyl alacağız, bu sahifeler meş­ hur Profesör Dr. R. Dozy nin mu’teber eseri olub bundan yirmi iki sene evvel tarafımızdan tercüme ve tab’ edilmiş olan « Tarih İslâmiyyet » den aynen nakl edilecekdir .

Bu kitab S a lta n a t ve H ilâ fe t devrinde ve Hakkı Paşa hükümeti esnaaında meclisi vükelâ tarafından aforoz edilmiş ve binlerce nüshası ateşe atılmış ve yahut denize dökülmüşdür . İki cildden müteşekkil olan bu kitabın şimdi ilk cildi hiç kalmamışdır ve iktibasları da en ziyade, çok aranan ve bulunamayan bu ilk cildden yapacağız.

H a z re ti M u h a m m ed ’in ir tih a li

Son demleri yaklaşıyordu, bunu kendisi his ediyordu. 632

senesinin mart ay­ ında son defa ola­ rak hac etdi, kendi fikrince büyük va­ zifesini ifa etmiş, bitirmişdi. «Allah! namemi getirdimve me’muriyetimi ifa

etdim» diyordu Kuvve’î bedeniyyesi göze çarpar bir suretde azalıyordu;saçları ağarmışdı,beli bükül-

müşdü ihtiyarlık zamanından evvel,ihtiyar olmuş- du; mütemadiyen üzerine tazyik icra eden birçok gaileler ve müztaribi olduğu hastalıklar ile başka dürlü nasıl olabilirdi ? Haziran ayında hasta düşdü; bizzat kendisi bu hastalığın son hastalığı olacağına emindi. Bir dürlü uyuya- madı, bir gece yavaşça kalkdı yanında bir hiz­ metçi bulunduğu halde, birçok dostların med- fun bulunduğu Medine mezarlığına gitdi. Orada efkâre müstağrak olarak saatlerce kaldı; sonra yüksek sesle ölüler için du’a etdi ve şöyle söy­ ledi: «Hakikati halde siz ve ben rabbimiziıı va’id lerinin ifa olunduğunu gördük ; siz mes’udsu- nuz, çünki sizin haliniz sizden sonraya kalanla­ rın haline pek çok müreccahdır. » Hanesine avdet ederken hizmetçisine « ömrümü temdid etmek yahud huzuri Allahda bulunmak şıkla­ rından birini intihabda hür oldum; ben bu son şikkı intihab etdim. » dedi.

Ilümması gitdikce ziyadeleşdi . Ayşe , zev­ cine en müşfikane ihlâs ve ihtimam ile hizmet

ediyordu. Muhammed arada sırada daha lâtife ediyordu . İlâçlara hiç itimadı yokdu ; fakat zevceleri kendisinin biyhud bulunduğundan istifade ederek bir ilâç vermişlerdi. Kendiken- disine geldiği vakit ilâcın nâhoş ta’amım ağzın­ da his etdi ve ailesini bu fena ta’amlı ilâçdan gözü önünde içmeye mecbur e td i; hiçbir mu­ kavemet görülmeksizin emri icra edildi. [1]

Fakirleri unutmadı, hiç bir zaman zenginli­ ği arzu etmedi; ve bir mikdar paresi olduğu vakit tasadduk için sarf etmek âdetiydi, bu­ nunla beraber lıastalıkdan bir müddet evvel saklamak üzere Ayşe ye bir küçük meblâğ vermişdi, hasta olduğu vakit heman bu pareyi mühtaclara tevzi’ etmesini istedi ve müteaki­ ben hafif bir uykuya daldı, uyandığı vakit emr etdiği şeyi icra edip etmediğini Ayşe ye sordu. Ayşe « daha etmedim » cevabını verdi. Derhal pareyi getiridi, kendilerine tevzi olun­ ması lâzım gelen fakir aileleri söyledi ve bunun üzerine « işte ben şimdi rahatım bu altun tasarrufum­ da olduğu halde Rabbimin huzu - runa çıkmak haki­ kati halde benim için yakışık almaz­ dı. » dedi • Haziranın 8 inci pazartesi günü sabahı ken­ disini pek rahat his etdi. Medine camii lebeleb dolu idi. Çünki herkes Muhammed [ S- A. ] in ehvali sıhhıyesi hakkında malûmat' almak isti­ yordu. Bu sırada, imameti hastalığı esnasında Muhammed [S. A. ] nin tevkil etdiği Ebubekiri icra ediyordu. Muhammed [S. A. ] ki hiç bek- lenilmeyordu, bizzat çıkageldi; yüriyişi müte- zelzel idi. Koltuğuna girilmek lâzım geliyordu; fakat yüzünü tenvir eden hoşnudluk ihtişamını herkes görebildi: bu ibtisam, vazifesini ifa et­ meye miivaffak olduğunu gördüğü için his etti­ ği bahtiyarlığın belki bir alâmetidi.

Son defa olarak ehaliye imamet etdi . sesi hala o kadar gür o kadar kuvvetliydiki cami’in dışarısindan bile işidiliyordu . « Allaha kasem ederim , hiç kimse benim aleyhimde bir şey bulub şöyleyemez , Allahin caiz görmediği hiç. bir şeyi caiz ilan etmedim . ve Allahin,

kita-Tesmim edilmiş olduğundan şübhe etmiş olduğu rivayet olunur . Kendisine verilmiş olan ilâcın artığını bu ilâcı verenlere içirmesi dikkati calibdir. A. D.

Ş a ’ir m u h itin e

Dinledi vecd ile yalçın kayalar, ummanlar , Bir sana etmedi te’srir nev&yi udum ,

Yağmurum munkalib oldu acı göz yaşlarına , ölü bir ufk üzerinde dolaşan bir bulutum .

4 temmuz 1929 AB. DJ.

(8)

bmda nehy etmediği hiç bir şey menhi îlaıı etmedim » Süriye özerine sefer edecek olan ordunun baş kumanlığına tayin eddiğı usame ilede vedalaşdi ve ona: « ordunla yurii , ileri ; Tevfik hak refikin olsun » dedi.

Bunun üzerine ( Ayşe) nirı hücresine avdet etdi ve yorgunlukdan bîtab olduğu halde yata­ ğın üzerine uzandı. Birkaç kelimeden, kısa du’alardan başka ağzından bir söz işitilmedi:

Ş i’ır v e fe lse fe

« Allah , haleti nez’imde bana mu’in ol ! — Cebrail! pek yakınıma gel ! — Ey Allah, mağ­ firetini bana raygân et ve beni semayi ’illiy yinde esdikam ile birleşdir. Cinanda ebediyyet...» Sonra her şey susdu . Başı Ayşe ııin sinesi üzerine düşdü ! — Arabistan ın Peygamberi yavaşça, ve kemali huzur ile uykuya dalmışdı.

Dr. R. Dozy

EŞREFİ MAHLÜKAT ! Dün akşam bahçada yalınız idim; Gün indi, çiçekler görünmez oldu;

Gök altın ve elmas çiçekle doldu. «Oturub bunlara bakayım» dedim. Kaldırıp başımı, dikkatle bakdım, Sanki büyük bir şey anlayacakdım; Bu küçük akl ile ne anlatılır ? Satırlar üstünde gezinen böcek Ne bulur kitabda idrak edecek ? Anlamak isteyen akla şaşılır:

«Gök derin, yıldızlar çok uzak ! dedim, Her şeyden yakındır kendime kendim; Ben neyim ? nereden geldim buraya ? Ezeli bir yokken niçin var oldum, Mademki bu varlık benzer rü’yaya, Dün genç idim, bugün ihtiyar oldum ? Yeniden yok olmak belki varlıkdır; Varlıkda, yoklukda hep karanlıkdır. Kâinat içinde bilmem ben neyim ? Dünyada işim ne ? yokdur haberim; Her halde kıymetsiz, küçük bir şeyim, Yazık ki düşünür ve his ederim ! Bir insan olmakdan çok utanırım, Çünkü ne mahlûkdur eyi tanırım : Ya zâlim, ya mazlûm, ortası yokdur; Ya kurtdur, ya koyun bu garib hayvan. Zâlimin kimseden pervası yokdur, Mazlumun sabrına ölümdür pâyân; Zâlimin zulmünü artırır mazlûm, Zulümler kudurur sabırdan mâlûm. Gücenme kardaşım, doğru sözlerden , Sen ve ben ikimiz aynı hayvanız,

işimiz, gücümüz ibaret-şerden , Meleklik taslayan azma şeytanız, insanım deyerek, öğünrne, utan, Kimlerdir harblerde serilip y a ta n , Kimlerdir bunları söyle, öldüren, Sayısız ocaklar yıkıp söndüren, Akrepmi, yılanmı, kurtmıı, kaplanmı, Ya kuduz bir köpek veya sırtlanını? Hayır katil, maktûl, hep insan oğlu, Sözde mütefekkir, hassas ve uslu. Allah da peşimaıı yaratdığına, [1] Çirkefli çamura can katdığına, : «Evvelce pek güzel yarat dik > diyor, «Sonradan (esfel)e biz atdık» diyor. [2]

1929 Ebûbekir Hazım

T a sh ih

298 ııumrulu nüshamızda münderic (Kırmızı balık ile kanarya ) sernameli manzumenin 10 ııuncu uıis’ramdaki (sür’atle) sür’atli, ve 27 inci mısra’ındaki ( nerde varsa ) cümlesi ( her ne v arsa) olacakdır. 12 inci mısra’ ( bilmediği bir şeyden mahrum olduğu belli) mısra’ile tebdil edilmişdir.

[1] Aziz üstadın bu mtsra’ı P r ö m e t t e e nin ağ­ zına koymuş olduğumuz şu kıt’ayı hatıra getirir :

Alır mazlumlar ilk âteşi isyanı ruhumdan, Peşimandır beni halk etdiğinden zâlim Allahım; Dikenden tacımı iusanlığın husrani örmüşdür,

M esih in çarmıh üstünden uçan son ahidir ahım. 20 mayıs 1928 AB. DJ. [2j ( . ¿¡ün- j*~l «Umj f o—’-1 d ¿t-ıVı em. -ki )

(9)

5409

İÇÎİHA T

ÖAKB EDEBİYATI

PRÜMETHEE

Beşer ırkının , ey Titan! senin layemut göz­ lerinle, hüznengiz hakiki mahiyyetinde, görülen iztirabları, ilahlar için olduğu gibi, senin için bir istihfaf mevzuu olmadı ; fedakâr merhame­ tinin mükâfatı olarak nail olduğun nedir? Sa- kitane tahammül etdiğin miidhiş bir işkence, bir yalçın kaya üzerine zencirle bağlanman ve ciğerinin bir akbaba tarafından parçala- nıb yenmesi. Vekar ve haysiyyetin çekebile­ ceği bütün azablar, vekar ve haysiyyetin giz­ leyebileceği havf ve dehşetler, kendisini dinle­ mesi korkusile yalnız tenhalarda söyleyen , sesi yalnız aksler hasıl etmediği zaman ah eden ezici bir elem hissi .

Ey Titan! Öldürmeksizin kalbi parçalayan mücadeleyi, irade ile iztirab arasındaki müca­ deleyi tanıdın, keyfleri için mahv edebilecek­ leri mahlûkları yaratan merhametsiz Hudayi ve tali’in derin istibdadını tanıdın ... Huda ve T a li, ölmek lutfunu bile senden diriğ et- diler. Layemutluk meş’um mevhibesi sana ka­ bul ettirildi. Sen de buna cessurane katlandın. Yıldırım ilahının, senden koparabileceği, ancak, işkencenin azablarını kendi üzerine düşüren tehdid oldu: Onun encamını evvelden görüyor­ dun, fakat kendisini yatiştirmak için bu encamı ona haber vermek istemedin, onun kararı se­ nin sükûtunla karşılaşdı. ruhu hakiki bir neda­ met ve gizleyemediği öyle bir haşiyet duydu ki ellerinde yıldırım titredi .

Bir ilaha yakışan cinayetin, rahim olmak, ahkâmınla beşer sefaletinin kitlesini azaltmak, beşere, kuvvetini ruhunda buldurmak oldu!

Fakat daha yüksek bir kuvvet tarafından nıağlûb olduğun için yerin ve göğün talırib edemediği o büyük bir dersi, enerjik sabrını, metanetini, zabt olunamayan ruhunun muka­ vemetini bize miras brakdın.

Sen fanilerin mukadderinin ve kuvvetinin timsalisin.

İnsan senin gibi kısmen ilahidir; berrak bir meıı’badan çıkmış bulanık bir nehirdir .

insanın da , meş’um istikbali , bedbahtlığı } mukavemeti ve acıklı yalnızlığı hakkında bazı sezişleri vardır ; fakat ruhu bütün derdlere müsavi cesaretini , bunlara karşı çıkarabilir, istinadı metin azmine dir .

Eğer işkencelere meydan okumaya cüret . ederse , işkencelerde bile mükâfatını görür ve ölümden bir zafer yapar [1].

LORD BYRON

HALK EDEBİYATI

MUHAMMED SEYRANÎ

Halk şa’irleri içinde en mümtaz olanıdır. Kıymeti nisbetinde malum değildir. Bu adama halk şa’iri demekden ziyade halk mütefekkiri demek doğrudur. Şair olduğunu isbat eden parçalarıda eksik değildir. Seyranî, S a n ih a tı

S e y r a n î namı altında eserlerini toplamış ve

neşretmiş olan Ahmed Hâzini Efendinin dibace­ sinde kayd etdiğine göre 1222 tarihinde E ve-

rêk de doğmuşdur. Hâzim Efendinin şu satırları

dikkati celb etmeye Iâyıkdir : Tarihi tevellüd ve inkişafı merkezde hain yeniçeriliğin azgın ve kudurgun ta’assubu , furtunalı deniz gibi kabararak, taşarak Garb medeniyyetine doğru kımıldamak tasavvurları üzerine kin dalgaları fırlatdığı zamana tesadüf ediyor ; o tarihde

A n a d o lu nun korkunç dikenli harabeleri üs­

tünde cehl ve zulırı baykuşunun çirkin ve boğucu sesleri yükseliyordu.

Bu cehalet devrinde medres namile rutubet­ li izbelerin basık ve kasvetli köşelerinden baş­ ka bir müessesçi ilmiyyemiz yokdu. Buraya biriken talebe rizai İlâhi namına, ilm namına « mahvuf » gibi korkunç kelimeleri « ınahuf » yapmak için nefes yoruyorlar, kafa patlatıyor­ lardı. Seyranî iki sene kadar medresede kalıyor dahasinnin inkişafını temin edemeyen öyle bir müesseseyi nefretle terk ediyor. Fakat nereye gidiyor. Neler okuyor, meçhul.

Sözlerindeki Iran nüfuzuna bakılırsa Farisî asar okuduğu anlaşilıyor, Tetebbuatının

kısa-[\]Un exilé mourant parle

adil bir sonne miz şöyle başlıyordu :

Je me venge en mourant, je conquiers une tombe, Que bercent les printemps, non un trône insulté ; Tu survis à l’honneur, dans la gloire je tombe, Mon âme fraternise avec l’éternité.

(10)

lığına, hatta aksaklığına rağmen en mühim me­ saili içtimaiye ve ahlakiyeyi hal edecek kadar keskin bir nazara, kuvvtli bir mefükkiureye , geniş ve ihatalı bir kafaya malik idi. Anadoluca yüksek bir şahsiyyeti şiri’yesi vardır. Avam tabakası üzerinde şairi azam bir « Harnid » nüfuzu taşır. Şiirlerinde bir kaç parça ezberle­ memiş bir adama tesadüf edilemez. Şiirleri halkin tecessüsleri üzerinde ılık ve samimi te­ sirler brakır. Yoksulluğun ıztırabile kıvranan yüreklerde bir teselli ninnisi uyandırır. Yürek­ lerinde hicran yaraları kanayan aşk zedelerin ezik ruhlarında gizli bir figan tevlid eder.

Dastanları, sızlatıcı elemlerin derin izleri gömülen a’sabda dindaraııe bir tahammül yara­ tır. Zulum görmüş bir muhitin bezgin ve mis­ kin ufuklarında isyan uğultuları brakacak kadar gür bir sese malikdir.

Şiirleri riyakârlar üzerinde ağır bir kültink tesiri yapar, kibrin, iktfrasın üstünde şairin mıidhiş bir haykırışı vardır.

Sukak başı meclislerinden tut da; Anadolunun en yüksek mahfilleri üzerinde bile şiirlerinin hakimiyyeti sezilir. Dar bakışlı cahilleri haki­ katin geniş ve nurlu sahasına sokmak için oturaklı dastanlarmın aheıığli darbelerde kam­ çılar . Bir dindarın nazarına lutfi İlâhi ile dolu nihayetsiz bir ufk açer pek yaman ve iğneli hicvleri vardır. Hicv ettiği şahsın yüre­ ğinde yaralar açar.

Şair, Mecid devrinde İstaııbulda bululuyordu. Mühim şahsiyetleri zehirli hicviyelerde iğnele­ diğinden tecziye edilmek üzre aranıyor. Fakat hamiyyetli bir hemşehrisinin delâletile memle­ ketine kaçırılıyor.

Seyraııinin nazariyesine göre k e m a lâ tı

B e şe r iy y e n m g a y e s i z a ille r e a c ım a k , r iy a k â r lık y a p m a m a k , te v a z u ’ g ö ste ıv m e k le hulâsa edilir. Zuafaya karşı bir merha­

met hissi taşımayanların şairce beş para değeri yokdur. Hayatı beşerin ciheti seyrini, gayesini büyük bir vukufla tesbit etmek iste- mişdir.

ihtiyarlık saikasile nimeti rüiyetde mahrum kalan bir dostuna sokakda tesadüf eder. Za­ vallı ihtiyar şaire derdini yanarken : « B a b a

b en d e d ü n y a y a b a k a c a k g ö z y o k » der.

Şair cevaben: « A le m d e d e b a k a ca k y ü z

y o k » demekle dostunu tesliye; ve muhitinin

kirli suratına bir latmai tahkir fırlatmış olur. Hazım Efendi bu satırlardan sonra, Şa’riıı 1283 tarihinde vefat etmiş olduğunu kayd ediyor.

Seyrani, aruz ve heca veznde manzumeler yazmışdır, fakat aruz vezninde olanlar kıymet­ siz ve şahsiyyetsizdir. Fakat heca veznde yaz­ dığı nazmlar kuvvetli bir şahsiyyet damgasile damgalıdır. Böyle bir zatın E v e r e k de meza­ rının bir taşı bile bulunmadığını Everekli olan Hazim Efendi mahcub'Bne kayd etmektedir. Mezarı E v e r e k de eski mezarlık üzerine ya­ pılan mckteb binasının şarkı cenubisinde imiş. Medfeninin başı ucuna iki siyah taş dikmek suretile olsun faziletine, irfanına hürmet gös- terdememişdir. »

Bu halk mütefekkir ve şa’iri üzerine dikka­ timi celb eden Orhan Seyfi Bey oldu; kendisine çok müteşekkirim ve okuyucularımızın da bu teşekküre iştirak edecekleri şübhesizdir.

Seyranın kıymeti sıra ile yazacağımız mun- tahab parçalarından anlaşılacakdır:

Bir irişmez menzieli maksuda rahim var benim, Bir atılmaz yaye bağlı tiri ahım var benim.» Ey tabib elden gelirse yaremi gel emleıne; Yar elinden gelmedir bu yareyi merhemleme; «Gözlerimsin sen benim» derse severken kes ümid! Umma kendin görmeyüb gayrı gören gözden kerem! Bir ay gibi bir gün gece gündüz tükenirini ? Alemde ölüm var iken öksüz tükenirmi ? Aşkımın sazı bozulmuş bir mekamı çalmadı Yar, başımdan aklım aldı gönlümü hiç almadı Alemin büııyadına atmış meramınca temel, Münıkin olmaz halika mahlûkunun mi’marlığı Çekdiğim bu iztırabı sanma merhem yokluğu ! Setri irfan etdiğim esrara mahrem yokluğu. Andelibim gül gerek dal yokluğu yokluk değil Dervişim hırkam yeter. Şal yokluğu yokluk değil Aşık Seyraııîyim mal yokluğu yokluk değil Eyleyen dilden dile destan adam yokluğu

[ Sonu var]

R u b a ’iy y a tı K h a y y a m dan :

Bu âleme gelenler âlemle kaynaştılar ; Zevk ile çıldırdılar , şataretle taştılar ! Birer kadeh icince geçib kendilerinden , Yokluğun uykusunda hepsi kucaklaştılar !

*

Onlar ki fazilette , bilgide ummandılar ; Necliste çerağ olub kemal ile yandılar ! Yitirdiler yolları bu karanlık gecede ; Bir masal söylediler , uykuya yaslandılar !

■■H'lUimillglLİLJ ■ ML!.1L—-III---■ ' . -■ .■■JffB» -UJBU» ■' H!

(11)

Diş Tabibi

Mehmet Rifat B.

Cağaloğlu kapalı Furun karşısında her

gün hasta kabul eder.

Telefon: İstanbul 264

Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvarı

Mahmudiye Caddesi No. 28

Hayat

Aylık ilmi mecmuadır, çok mükemmel ve müte’kâmil olarak çıkıyor. Her nüshası 80 sahifelik güzel ve ictıma'i edebî malûmat ile dolu bir kitap halinde çıkar. Celâl Nuri Beyin idaresindedir Telefon: Beyoğlu 3932

Kephalgine

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için

müessirdir.

C

0.-2

% £ 'S-, D

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta'mı hoştur ilk istimalinde tebevvlde, idrar yollarında rahatlık hissolunur.

Glisero fosfatlı Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem B.yin nezareti altında sureti hususiyede imâl edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu ___________Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Telefon: Stanboul, 2827

Öksürük ve boğaz hastalıkları

Oxymenthol Perraudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fourrnier

Hasta ve yorgun uzuvları aynı cins a’za-

nın cevherde tâmir etmek esasına müs­

tenit opotherapia devalarındandır. Kaşe,

pudra ve kompirime halinde kullanılır.

19. Avenue de VH/iers

gpTlNE

ROGIER

Aylık

MUHİT

Mecmuasını okuyun . Senelik aboneman 6 lira, nüshası 50 kuruşdur.

“İçtihat m„ 24 üncü senesi

kolleksiyonu

Birkaç tam kolleksiyon var

2

\

lira gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz.

BILEYL

Safra ifrazı azalan hastalıklarda, sarılıkta, yarım baş ağrılarında, uykusuzlukta, zihin tembelli­ ğinde, kanın ve bağırsakların bozukluğunda, karaciğer kum sancılarında 1 kapsül alınır.

BILOLACTYL

Ferment lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahammür ve

tesemmümün maniidir. Çocuk ishalle­

rinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel

3 — 5 kapsül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında, süte tahammül etnıeyenher mid’e için müessir deva. 200 gram süte bir ölçü kaşığı KIMOSfN kâfidir.

MACİT MEHMET B.

Diş Tabibi

Ankara caddesi, Vilâvet konağı karşısında

Telefon : S. 617

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her köşesinde birer Çocuk

sarayının yükselmesi için Himayei Etfa-

lin hepimizden beklediği yardım.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde «karagöz» ittisalin­

de kitaplarını hem metin bir surette

hem mute’dil fiatla ciltletmek isteyenle­

(12)

İsta n b u l'la B e y o ğ lu İ stik lâ l c a d d e si

n d e ,

4 6 9

numrııda :

La Grande Librairie Mondiale

Müessesesine müracaat ediniz.

Ş a r k ı k a r ib in en b ü y ü k v e ç e ş id le r i e n e y i inrtihab e d ilm iş k ita b h a n e sid ir .

Telefon: Beyoğlu: 2710

Ormanlı Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 Milyon İngiliz lirası Umumî merkez : Oalata Telefon : B. 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardır.

Akşehir Bankası

Sermayesi 1 Milyon lira

Bilumum Banka muamelesile

İştigal eder

Merkezi :

AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR

Telefon : İstanbul 3341

Veremin her devrinde en müessir deva

Tarif de publicité dans

F « Idjtihad »

Ltq 1 pour chaQue 3 centimètre de hauteur dans les colonnes de 1' “Idjtihad». soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ “Idjtihad» dan lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon.

Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

YERLİ MALLAR PAZARI

H e r e k e , B e y k o z , B a k ır k ö y F a b r ik a la r ı

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulâtından ipeklibr ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın

bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar vesaire topdan ve perakende olarak satılır.

Diş tabibi

Muallim

H.HAMITB. j

Muayenehanesi

Beyoğlunda Librarire Mondiale karşısında

Telefon B. 725

Dr Yorgi Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı No. 5

Cum’a ve cumartesinden başka hergün

2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon: p. M 07

Adabı Muaşeret rehberi

( SA V O İR V İV R E )

Dr. Abdullah Djevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.Fi. 150 kuruş cildlisi 175

Müderris İsmail Hakkı Beyin

kitapları

Kuruş İçtimaiyat noktai nazarından terbiye 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50 Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzeredir. İdarehanemizde ve kitapçılarda bulunur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Deniz sporunun gelişebilmesi ancak halkımızın denizlere açılması ile kabildir. Esasında pahalı bir spor olan denizcilik son yıllarda bütün zorluklara rağmen geliş-

Bu gibi evler için fazla yer işgal etmiyen, aynı zamanda bir kaç işi gören mobilya parçaları üzerinde kreasyonlara ve denemelere tesa- düf edilmektedir.. Katlanan ve

Araştırmada, problem çözme testinden alınan puanlara göre kalibrasyon puanları incelendiğinde, doğrulanmış test kalibrasyonu puanlarının problem çözme başarı

Since this study investigates the effect of the subjective norm, perceived usefulness and perceived ease of use variables on the intention of using smart mirror technology, it

du, dul olmadan evvel alınmış olan taahhüdleri ifa etmek, mühletler istihsal etmek, müddetleri gelen bonoları ödemek lâzımdı. Birkaç hafta sefaletden , fakat

Gurrr, diye öttü turna kuşu, bir hakem düdüğü yutmuş gibi.. Gurrr

Çoğunlukla sedimanter kayalar içinde bulunan fosilleri bu yazıya konu olan ve çok fazla göz önünde olmayan bir kaya olan çakmaktaşları içinde görmekteyiz....

Selçuklu İmparatorluğu (1040-1157) Türklerin kurmuş olduğu yüze yakın siyasi teşekkül arasında yer alan dört büyük imparatorluk (Hun, Göktürk, Selçuklu,