• Sonuç bulunamadı

DİN VE AHLAK KALLA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DİN VE AHLAK KALLA"

Copied!
33
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Salih Münür Paşa nın

ünlü eseri

Kuran a göre

DİN VE

AHLAK

KALLA

(2)

TT-Salih Münir Paşa nın

ünlü eseri

Kur’an a göre

DİN VE

AHLAK

KURALLARI

Bugünkü dile göre sadeleştirerek özetleyen

(3)

SUNUŞ

(Kur'an)'ın (âyetvierincten, Peygam berin (hadis)'lerinden esinlenerek Salih M ünir Paşa nın 70 yıl önce yazdığı kitap — bugünün diline uygulanarak— sadeleştirilip özetlenmek su­ retiyle yayına sunulmuş bulunuyor.

Aslı, hayli geniş olan (Dîn-i İslâmî'm, Salih Münir Paşanın kendi elyazısıyla, d ö rt orijinal nüshası vardır. Hepsi, birbiri­ nin aynıdır. Bunlardan biri Paris’te özel bir arşivde, biri Ra- sih İleri’de, ikisi benim arşivimdedir.

Bendekilerin ilki, Salih Münir Paşa'nın kızı rahmetli Nimet

Eğriboz’un, 35 yıl önceki, hediyesidir. İkinci orijinalinin ba­ na intikali, ilginçtir.

Halifeliğin kaldırılması üzerine, Abdülmecit Efendi ile ka­ der birliği yapıp — 4 Mart 1924 günü— yurttan ayrılan, hu­ susî kâtibi Hüseyin Nakib Bey o tarihten sonra, Fransa’ya yerleşmişti. Merhum , gerçek bir bilgin, d ö rt başı m âm ûr ta­ rihçi ve san atkârdı, iyi bir ressam ve hattattı da.

(4)

Paris'teki evi çok değerli kitaplar ve tarihî belgelerle do­ luydu.

Hüseyin Nakib Bey, tüm dosyalarının, ölüm ünden sonra bana verilmesini vasiyet ettiğinden, Paris'e giderek getirdi­ ğim sandığındaki evrak arasında, Salih M ünir Paşa'nın İslâm dinine ait olan orijinal eseri de çıktı.

Bu yazma, belki Salih Münir Paşa tarafından son halife­ ye hediye edilmiş ve ondan hususî kâtibi Hüseyin Nakib Bey e intikal etmiş olabilir. Ya da Nakib Beyin, Paşa nın eşiyle Te- pedelenli soyundan gelen kardeş çocukları olması hasebiy­ le bu aile ilişkileri dolayısıyla, kendisine verilmiş bir armağan olabilir.

Metin itibarıyla farkları olmayan bu yazmalar, eski gele­ neğe göre, Kur an kâğıtlarına yazılmış ve her yaprağı tıpkı Kur an larda olduğu gibi, renkli, zarif çizgilerle çerçevelen­ miştir. Kitapların ilk yaprağındaki başlıklar tezhiblidir.

Kitapta, Kur an ve hadisten, meâlen çeviriler vardır. Dî­ nin esaslarını ve îtikadları özetleyen mevzûlar yanında, ah­ lâka, cemiyet hayatına, insanlığa dair Kur an da yer alan buyruklara ağırlık verilmiştir.

kitabın yazı dili — Salih Münir Paşa nın Bâbıâli den yetiş­ mesi ve 14 yıl Paris’te büyükelçilik yapması ve eski bir OsmanlI tarihçisi olması hasebiyle— koyu ve ağdalı bir Osmanlıcadır. Bu açıdan, sadeleştirilmesine lüzum görülm üştür.

Ayrıca kitabın tamamı değil, bâzı bölümleri özetlenmek suretiyle yayına hazırlanmıştır.

Ancak metindeki yalnız bir noktada — gerekli açıklığın sağlanması maksadıyla— iki ünlü büyük din âliminin (Elmalı- lı Büyük Hamdi ile Aksekili Ahmed Hamdl merhumların) de­ ğerli eserlerinden, dipnot olarak yararlanılmıştır.

Mübarek Ramazan vesilesiyle, aziz okuyucularına sunul­ mak üzere, "MİLLİYET" için sadeleştirilerek yayına hazırlığı ya­ pılırken — bir vefa borcu olarak— eserin sahibi merhum vezir Salih Münir Paşa'yı daha yakından tanıtmak amacıyla, genişçe bir biyografisini sunmakta yarar görülmüştür:

(5)
(6)

SALİH MÜNİR PAŞA NIN

KISA BİYOGRAFİSİ

Salih Münir Paşa, tarihimizde büyük isim yapmış olanlardan, Sadra­

zam Çorlulu Ali Paşa’nın torunlarındandır. Babası, Nafıa ve Ticaret Nazırı Mahmud celâleddin Paşa dır. Bu Mahmud Celâleddln Paşa, şair, bestekâr ve tarihçidir. Bugün bile, yaşayan şarkıları, radyolarımızda ve televizyon­ da, sık sık tekrarlanmaktadır.

Dikkatli bir tarihçi olan Mahmud celâleddln Paşa nın, yakın çağımıza dair en kıymetli kaynak eseri "Mir'at-ı Hakikat tir.

Salih Münir, 4 Kasım 1859 yılında İstanbul’da doğdu. 1939 yılında, 80

yaşında, öldü. Özel eğitim gördü.

Kırım Savaşı ndan beri m üttefikimiz olan Fransızların yardımıyla ve Türkiye'de Fransız kültürünü kökleştirmek amacıyla açılan Galatasaray Sul­ tanîsinin ilk öğrencisi oldu.

Sultan Abdülazlz’in 1867 yılında İli. Napolyon’a yaptığı ziyareti iade

maksadıyla, 1869 yılında, İstanbul'a gelen eşi Im paratorlçe Ojeni ile padi­ şahın Galatasaray’ı ziyaretlerinde 10 yaşındaki Salih Münir'in okulu adına Fransızca olarak yaptığı konuşma hayret uyandırdı.

Anadili gibi Fransızca bildiği için, o yıllarda şehzade A bdülham ld’in Fransızcasını ilerletebilmesi amacıyla, arkadaşlığına seçildi. Salih M ünir’­ in çocukluğu, daha ileride padişahlık tahtına oturacak olan, Abdulhamıd ın çocukluğuyla beraber geçti.

(7)

Abdülham id padişah olunca, bu çocukluk arkadaşını Hariciye Nezâre­ tin in en m ühim ve m ahrem İşlerinde kullandı. 36 yaşındayken, Paris Bü­ yükelçiliğime tayin etti. Buna ilâveten, Salih Münir Paşa nın uhdesine, Bern ve Brüksel elçiliklerini de ilâve etti.

OsmanlI imparatorluğumun dış politikasında m ühim rolü bulunan Sa­ lih Münir Paşa, o yıllarda Sultan Abdülham ld'in sağ kolu gibi nitelenirdi Jön Türklerle ilgili bütün olaylar sırasında, padişahın en yetkili temsilcisi olarak, rol aldı.

Salih Münir Paşa nın diğer elçilerden farkı, Yıldız Sarayı ile doğruca yazışma yetkisinin bulunmasıydı. Sultan Abdülhamid'le direkt bağlantısı Meşrutiyet inkılâbından sonra Abdülham ld'in padişahlıktan düşürül­ mesiyle, yakın işbirlikçisi olarak tanındığı için, Ittihad Terakki mensupları tarafından görevine son verildi.

Salih Münir Paşa nın Paris'teki hayatı eğlenceli geçmiş olmakla bera­ ber, dindar bir kişiydi. Dinler hakkında Fransızca ve Arapça ne kadar ki­ tap yayınlanmışsa, önemli olanlarının hepsini gözden geçirmişti Siyasî görevleri yanında, Avrupa ve OsmanlI tarihi üzerinde İlmî araştırmalar yap­ tı. Hatta Fransızların siyasî tarih encümenine daimî aza seçildi Paşa'nın güzel sanatlara vukufu da bilinmektedir. XX. asır başlarında, Milletlerarası Paris Sergisi nde, Türk ve Islâm eserlerinin tanıtılmasında hizmeti geçmiş ve bizzat çizdiği desenlerle gravürler müzeye maledilmiştir.

14 yıl Paris Büyükelçiliği yapmış olan Salih Münir Paşa, azlinden sonra uzun yıllar, yurda dönmeyerek, İsviçre ile İtalya'da tarihî eserler üzerin­ de tetkiklerde bulundu. Türkçe ve Fransızca hayli eserler yazdı Önemli

Histoire Diplomatique de la Turquie (4 cilt) Les Affaires Egyptiennes

Islamisme-Christianisme et La Turquie d'Autrefois

quelxues Reflexion sur l'islamisme et La Turquie d'Autrefois Rusya’nın Şark politikası

Diplomasi (8 cilt-eski harflerle, 4 cildi yayınlanmıştır) Türkiye'nin Siyasî Tarihi (6 cilt)

Dîn-i Islâm

Salih Münir Paşa, tarih araştırmalarını İstanbul'daki arşivlerde sürdü­ rürken 1939 Ocak ayında öldü.

Salih Münir Paşa, Sultan Hamld dönem inin ünlü Viyana Büyükelçisi M ahmud Nedim Paşa, meşhur nâzır ve valilerden Köse Ralf Paşa ve m ü­ zemizin kurucusu Osman Hamdl Bey le dünürdüler. Salih M ünir Paşa yla M ahmud Nedim Paşa'nın soyundan, hayatta kalan tek torunları, Munire Çorlu Hanımefendi dir.

(8)

DİN NEDİR?

. Din, kâinat! yaratan Allah'ın peygamberleri vasıtasiyle kullarına bil­ dirdiği inanç kurallarını, uygulama ile ilgili hükümleri ve ahlâk kaide­ lerinin tüm ünü kapsar. Din insanları, iyiliğe isteklendirir fenalıktan alıkoyar (1).

Dünya, bir imtihan evidir. İnsanoğlu, yaşantısının gereği olarak, elemlerden ve kederlerden uzak kalamaz. Bunca uğursuzluklar ara­ sında, kişinin teselli bulacağı bir sığınak yeri vardır ki, o da din dir

"Din, insana, bu âlemin gelip geçici olduğunu hatırlatır. Bu dün­ yadan sonra, diğer bir evrenin bulunduğunu, orada sonsuz m utlulu­ ğa ereceğini öğretir. Şu birkaç günlük dünyanın sıkıntılarına mertçe tahammül edenlere, öb ür dünyada mükâfat vaadeder." (2)

İSLAM DİNİ

İslâm dini, dinlerin sonuncusu ve en mükemmelidir. İslâm dini bir­ liği emreden, hak ve hakikat dinidir. Gayesi, Allah'ın yüceliğinde'hal­ ka şefkat ve temiz ahlâk sağlamaktır, öte yandan, İslâm dini, herkesin — zorluktan, baskıdan uzak— inancında hür olmasından yanadır. (3)

imanın şartları

Bunlar şöyle sıralanabilir: Allah'a ve meleklerine, kitaplarına ahi- ret gününe, hayır ve şerrin Alla tan geldiğine, öldükten sonraki ha­ yata inanmaktır.

(1) Dinde zorlama ve tiksindirme yoktur (Bakara Suresi- Ayet 256) (2) M ahmut Esat Efendi (Tarih i İslâm)

(3) Din, tamamen akıldır. Aklı olmayanın dini de olamaz (Hadis-i Şerif)

(9)

islâmın şartları

(Allah'ın birliğine ve Hazreti M uham m ed’in peygam ber olduğu­ na) şahadet getirmek,

Namaz kılmak, Oruç tutmak, (1) zekat vermek, Hacca gitmek. (2)

Kuran

(Kur'an-ı kerim), Tanrı Yasası dır. Müslümanların ilâhı kanunu ola­ rak tanıdıkları, hükümlerine uydukları bir kutsal kitaptır. Bu Tanrı Ya­ sası 114 başlık altında 6614 (Âyetti kapsar. Başlıkların adı (Sûre)'dir. (Âyet) ise, bu sûreleri oluşturan cümlelere verilen ad dır.

(kur'an-ı kerim), dinî açıdan inançları, şahıs ve toplum hayatını, me­ denî bütün hükümlerle ilgili sözleri kapsamakla beraber, ibret alın­ ması gereken birçok tarihî hakikatleri de anlatır.

(kur'an-ı kerim), hissî, vicdanî, ahlâkî, ilahî ve dinî hükümlere ait vazifeleri belirttiği gibi, hata, sevap, haram, helal, haksızlıkla hakkı, dünyada ve ahirette mutlu olabilmek için kutsal nasihatleri kapsar.

İslâm dininin tâbi olduğu bu ilahî kanun, insana nasıl yaşayacağı­ nı, m edenî bir topluluğun nasıl teşekkül edeceğini de bildirmekte­ dir. Ayrıca değişikliğin prensiplerini, tabiat kanunlarına, akla, tecrübelere, ahval ve zamana uygun olan koşullarını öğütler.

(kur'an-ı kerimti oluşturan (ÂyeO'ler, Allah tarafından Peygambe­ rimize (Vahiy) olunmuştur. (Vahiy), Cenab-ı Hakkın buyruklarının Pey­ gam berin gönlüne doğdurulması ve ilham yolu ile bildirilmesi anlamına gelir.

kur an daki âyetlerin Allah tarafından Peygamberimize ulaştırılma­ sı 25 yıl sürmüştür. Bunlar, muhtelif zamanlarda, değişik olaylar üze­ rine, Peygamberimize ilham yolu ile gönderilmiştir. Ancak, kuran da yer alan gerek inanca gerek şeriata (emir ve neh'i gibi hükümler ve Peygamberin tebliğ buyurduğu kutsal prensiplere) ait hükümlerden gerçek mânâyı çıkarabilmek için, bir (kül) olarak tamamının tetkiki ve gönüllere sindirilmesi gerekir.

(1) Yemek İçmekten kesilmek, oruç değildir. Oruç, fena sözlerden, kabahatlerden ve rezaletten çekinmektir. Peygamberimizin bu konudaki (Hadis)i şöyledir

şayet birisi sana fena bir söz sarfederse, sen karşılık verme.

Derhal kendi kendine sor: "Ben oruçluyum, ben oruçluyum " deyiver. (2) Hacca gitmek, kişinin tam sağlıklı ve varlıklı olmasına vabestedir.

(10)

Hadis

Hadis, Paygamberimiz tarafından söylenmiş ve kendinden sonra zaptedilmiş olan sözlerdir.

(Hadis)'ler arasında bazıları vardır ki, Peygamber tarafından söy­ lenilmiş olmakla beraber, mânâları Allah tarafından onun gönlüne doğdurul muştur. Bunlara (Kutsal Hadis) denilir. Hadisler, muhtelif olay­ lar ve konular üzerine söylenmiştir. Bunlar, dinî meselelere olduğu kadar ahlâkla, cemiyetle ve insanların hayattaki vazifeleri ile ilgilidir Bunlar din âlimleri tarafından tesbit edilmiş ve yaygınlaştırılmıştır. Bu mevzuda m üteaddit hadis kitapları vardır. Ancak, meşhurları 6 ka­ dardır.

(11)

KUR AN A GÖRE

TANRI BUYRUKLARI VE KULUN

YAPMASI GEREKEN VECİBELER

İslâm'da imânın başlangıcı (tevdlt)’tir. Tevhide inanıp (La İlahe İl­ lallah) demek, Allah tan başka büyük ve gerçek yaratıcı yoktur anla­ mına gelir. Hakikat, odur. ondan başka zarar ve yarar verebilecek bir kudret yoktur.

Allah’tan başka korkulacak, um ut bağlanacak ve dayanılacak bir güç yoktur.

yani Müslümanlar, canlı cansız bütün varlıklar üzerine Allah tan baş­ ka hâkim bir kuvvet tanımazlar. Bir şey beklemezler. Bu inanışladır ki, Müslümanlar, kendi hürriyetlerinin yegâne sahipleri olurlar.

Gerek Kur an hükümleri, gerek onu açıklayan Peygamber sözleri olan hadislerin gâyesi, Müslümanları toplum a yararlı hale getirm ek­ tir. Mesela namaz kılmak Müslümanlıkta birinci derece farzlardan ve ibadetin önceliği niteliğinde olduğu halde, (bir saat adalet, yetmiş yıl ibadetten hayırlıdır) hadisi ile adalet dağıtımı, namaza tercih edil­ miştir. Yine bir başka hadiste (İnsanın hayırlısı, İnsana yararlı olanı­ dır) denilmiş olup, insanın hayırlısı, tüm öm rünü namazla geçirendir denilmemiştir. Bununla, toplum a yararlı olmanın üstünlüğü anlatıl­ maktadır.

İslâm inançlarına göre, insanın kendi çakmalarından başka bir da­ yanağı yoktur. (Tedbir kuldan, takdir Allah tandır) sözü de Allah'ın takdirinden önce, insanların tedbirine bağlı bulunduğu belirtilmiş­ tir. çünkü Allah, insanlara bir akıl ve bir irade vermiştir. İnsanlar iş­ lemlerinde, yargılarında kararlaştırdıkları şeylerden dilediklerini seçebilecek bir güce sahip kılınmışlardır.

İnsanlar iyi veya fena olarak ne yaparlarsa, kendi iradeleri ile ya­ parlar. Allah yaratıcı ise de, işi yapan insandır. O, hangi yönü tutarsa o yolun mutlusu veya kötüsüdür.

(Hayırria (Şerrin, yararla zararın nedenleri vardır. Tanrı bunları bize bildirmiş, kendi irademizle, kendi kararımızla dilediğimiz yönü te r­ cih edebilecek bir kudret vermiştir. Bu bakımdan her şeyi kaza ve ka­ dere yükleterek, kendimizi temize çıkarmamız doğru değildir.

insan, Allah’ın verdiği beyni yerinde kullanmalı, alması gereken tedbirleri almazsa kusurunu takdire yüklememelidir. (1)

(12)

Ahiret

Allah'ın buyruğu (Kur'an) ile Peygamberin sözleri olan (Hadis)'ler- de yer alan (Ahiret)'i, asla m addî açıdan dünyadakilerle kıyaslayıp yo- rumlamamalıyız. Çünkü Ahiret manevî bir alemdir. Oranın özelliğine ve ahvaline dair bize verilen bilgiler, öteki dünya ile ilgili olup, ilahî ve manevî niteliktedir. Bu, Kutsal Kitapta tasvir edilmiş, mânen göz­ lerimizin önünde canlandırılmış, ilahî konulardandır. Ahiret ölümden sonraki bir dünya demektir.

Cennet-cehennem

Cennet ile cehennem insanların yaşamlarında, tutum ları sonucu olarak — ölümlerinden sonraki— öteki dünyada, müstahak olacakları yerlerdir. Tanrı kitabında, insanların tutumlarına, davranışlarına kar­ şılık olmak üzere, cehennemde cezalar verileceği bildirilmiştir. Günah işleyenler temizlenmek için önce cehennem den geçecek ve ondan sonradır ki, Hakka erişerek cennete girecektir.

Âyet ve hadislerde cennet ve cehennem bahisleri insanları, dün­ yada iyiliğe yöneltmek, fenalıklardan korumak amacını taşımaktadır.

Clnler-melekler-hûriler

Müslümanlar, Büyük Yaratıcının kudret ve kuvvetine, bilemediği­ miz, görem ediğim iz nice ve milyonlarca âlemlerin yaratıcısı olduğu inancını taşırlar. Bu açıdan, görülmesi hiç m üm kün olmayan ve m ad­ dî ölçülerimize sığmayan konuları da yok saymazlar. Bu cümleden ola­ rak, istedikleri şekillere bürünm eye eğilimli (Melek) ve (Cin) denilen hudutsuz ve sayısız yaratıkların Allah'ın emri ile hareket etmelerine, Allah'ın emirlerine göre em ir ve men konusundaki tebliğlerini bildir­ mek için çabalarına inanmamazlık etmezler, zira, imkânsız sayılan ni­ ce nice şeylerin çalışılarak keşfedildiğini, tecrübelerle veya güzel tesadüflerle gerçekleşmiş olduğunu hatırlarlar.

İşte Müslümanlar yaratıcının irâde ve kudretinin sonsuzluğuna ve sınırsızlığına imân ederler, inkâr edenlerin çürük ve dayanaksız söz­ lerine rağmen, meleklerin, cinlerin ve hûrilerin varlığına, Kur an da yer aldığı için bunların doğruluğuna ve bu konuda Peygamberimi­ zin verdiği haberlere samimiyetle inanırlar.

(Bunları görm üyoruz, bilmiyoruz, bu açıdan yokturlar!) yolunda­ ki itirazlara karşı inananlar, şöyle cevaplarlar: (Bir şeyin görülm em e­ si, bilinmemesi mantıken ve kesin olarak yokluğu demek değildir). Bu suretle onların görüşlerini reddederler, inkârcılara elektrik kuvveti­ nin, ruhun, aklın ve daha sair birçok görülm eyen nesnelerin ne ol­ duklarını bilmedikleri ve görmedikleri halde, nasıl oluyor da varlıklarını kabul ettiklerini sorarlar?

(13)

Eserleriyle, Allah'a inanış

Yukarıda belirtildiği üzere Müslümanlar, Allah'ın varlığına ve (tekni­ ğine, her şeyin yaratıcısı olduğuna, doğruluğu ve gerçekliği kendile­ rince aşikâr olan kuran ın âyetlerine ve Resul ün Hadislerine tüm inançları ile, bağlı olarak derler ki:

(İnsan bu gördüğü, ucu bucağı olmayan uzay ın, milyarlarca evre­ nin kendi kendine m evcut olamayan canlı ve cansız bu kadar mahlu­ kun yaratıcısının kim olduğunu düşünmez mi?) Elbet bunların bir yaratanı olduğunu düşünür. Yolda giderken bir insanın veya bir hay­ vanın ayaklarından, geçen bir arabanın tekerleklerinden, hasıl olan izleri görse ne anlar? onların bir insan, bir hayvan, bir araba tarafın­ dan vücuda getirildiğini değil mi? Demek ki, her eser, bir yaratıcısı­ nın varlığını kanıtlıyor. Bu, herkesin üzerinde birleştiği bir genel kaidedir. Madem ki, bu kaidenin doğruluğundan kuşku duyulamaz; o halde başımızın üstünde hiçbir yere dayanmadan duran ziyaları ile faydalandığımız güneş, ay ve milyonlarca yıldızları ve üzerinde yaşa­ dığımız dünyada g ördüğüm üz bunca yaratıkların hepsini var eden, yaşatan, bir büyük yaratıcının varlığını kabul etmek zorunlu olmaz mı? Yoksa görülen izlerin, kendiliğinden peydah olamayacağı, bunun bir sahibi bulunduğuna kanaat getiren bir insan, bunca mahlukun ken­ di kendine meydana gelebileceğini nasıl kabul edebilir? Bu m üm kün- m üdür? Bunu akıl ve mantık elbette kabul etmez.

"Netice olarak sınırı olmayan ve miktarı bilinmeyen bunca evren­ le, çaplıların tek büyük bir kudret, pek geniş bir bilim ve hikmet sahi­ bi yaratanı vardır ki, ona (Allah) denir." (1)

Ünlü imamlar ve mezhepler

Allah tarafından Peygamberin gönlüne doğdurularak (vahiy) su­ retiyle gelen Âyetlerden bazılarının derin mânâları tamamiyle biline- meyince yakınları tarafından Peygamberimize başvurulduğu aşikârdır. Hazreti Muhammed. in bu konularda yaptığı açıklamalar birkaç nesil geçtikçe, bir hafızadan diğer hafızaya naklolunmuştur. İlk zamanlar­ da bunlar yazılmamıştır. Sonraları ibadetlerde ve din konularında müş­ külleri halletmek için ahalinin din bilginlerine başvurdukları bilinmektedir. O yıllarda, halkın başvuracağı kaynak kitaplar yoktu. Kur an, Arapça olduğu için Arap olmayan milletlerin İslâm dinini ka­ bulleri ile bu tü r başvurmalar ve ihtiyaçlar hayli çoğaldı. Çünkü Arap olmayan Müslümanlar, yalnız Kur an da bulamadıkları şeyleri de öğ­ renmek için değil, Kur an ı iyice anlayabilmek için açıklamasını yap­ tırmak amacıyla din bilginlerine müracaat ediyorlardı. Bu ülkelerde çoğalan başvurular üzerine, din alanında ünlü kişiler yetişti. Bunların

(14)

r ^ o

^ f i ı

şöhretleri dünyaca tanındı. Bunlara (imam) adı verildi.

Bu imamlar sayesinde Kuran dan ve Hadis’den görüş (içtihat) ve anlam çıkarmak usulü elde edildi.

Bu imamların görüşleri ve çabaları öylesine yoğunlaştı ki, 230-240 kadar mezhep ve diğer bir söyleyişle meslek doğdu! Bu m ezhepler­ den bazılarının sözleri ve eğilimi yekdiğeri ile uyumlu olduğundan, daha sonra birleştiler. Bu suretle adetleri azaldı. Bir kısım mezheple­ rin zamanla uygulayıcıları ve izleyicileri kalmadığından, terkedildi.

Bugün İslâm dünyasında, başlıca, dört mezhep ayakta kalmıştır ki, adları (Hanefî), (Mâlikî), (Şafiî), (HambelîVdir. Yakın çağda İran'da (Şiî- ye) Arabistan'da (Vahâbn mezhepleri zuhur etmiştir.

Hanefî mezhebi

Müslümanların çoğunluğu bu dört din yolundan (Hanefî m ezhe­ bi) içerisindedir. Bu mezhep adını, ünlü din âlimi, (imam-ı Âzâm Ebu HanifeVden almıştır. (1)

Anadolu, Rumeli, çerkezistan, Kırım, Kazan, llral, Buhara, Sibirya, Moğolistan, Afganistan, Pakistan dahil hemen hem en tamamen As­ ya ve Avrupa'nın diğer ülkelerindeki Müslümanlarla, Suriye, Arabis­ tan ve Dağistan tarafları Hanefî mezhebine bağlıdır.

Mâlikî mezhebi

Bu mezhebe adı verilen imam Mâlik, Medinelidir. (2) Bu mezhebe katılan Araplar ise Fas, Cezayir, Tunus, Libya ile Sudan'ın kuzeyinde oturan Müslümanlardır.

şâfiî mezhebi

Bu mezhebin kurucusu olan İmam Şâfiî, İraklıdır (3). Mâlikî m ezhe­ binin kurucusu, imam Mâlik'in öğrencilerindendir. cava Adaları tama­ men, Yemen, Hicaz, ırak, Suriye, Habeşiştan, Mısır ve Doğu Anadolu sakinleri ile Dağistan kısmen bu mezhebe bağlıdır.

(1) ırakta (Küfe de) 699 (H.80) yılında doğm uş 767 (H.150) yılında ölm üştür Bağdat'ta yaşamıştır.

(2) imam Mâlik 708 (H.90) yılında doğmuş, 975 (H.179) yılında Medine'de ölmüştür Hicaz'da yaşamıştır.

(3) imam şâfiî, Ku.reyşl'dlr. 769 (H.lSO)'da Gazze'de doğmuş, 819 (H.204) yılında Mısır' da olmuştur, imam Mâliki nin öğrencisidir

(15)

Hambelî mezhebi

Bu mezhebi (Necit)'li imam Ahm et Bin Hambel kurmuştur. (1) Bas­ ra yöresi ile Necit Arapları, çoğunlukla Hambeli mezhebine m ensup­ turlar.

Bunlardan başka bâzı imamlar ve kurdukları m ezhepler varsa da, en tutunanı ve taraftarı olanları yukarıda belirtilen d ö rt din yolunda yoğunlaşanlardır. Bu mezhep mensupları arasında yetişmiş büyük m ü­ ellifler, Peygamberin görüşlerini ona yakın bir biçimde yansıtmaya muvaffak olmuşlardır.

Yukarıda belirtilen imamlar ve mezheplerden sonra Müslüman- larda, dini seçkin kılan prensiplerden birine daha değinmek gerekir. O da islâmların yollarına ışık veren (içtihatriardır. İçtihat kapısı daima açık bulunan Müslümanların bünyesinde düşünceler ve görüşler bi- rarada gelişmiştir. İslâm topluluğunun hükümdarlarından bazılarının, siyasî nedenlerle, daha sonra bu (içtihat) kapısını kapattıkları bilinmek­ tedir.

Edllle-i şer'iye

İslâmlıkta inanışlarla amellerin alakalı hükümlerine (Edille-i şer'i­ ye) denilir. Bunlar bir bakıma şeriat hükümleridir. Dört temele daya­ nır:

1. Kitap (Kur'an-ı Kerim)

2 Sünet (Peygamberin sözlerinden bilinenler ve uygulananlar) 3. Kiyas-ı f ukaha (Belirli olmayan meselelerin emsaline göre kıyas­

lanması)

4. İcma-i ü m m e t (büyük din adamlarının bir meselede goruş birliği)

Yukarıdaki temel kaynaklar arasına, dinî hükümlerden bahseden (Fıkıh ilmi) veya (Fıkıh usulüVnü, (ilm-i kelam)'ı eklemek m üm kündür.

Ayrıca Müslümanların gerek şahsen gerek toplum da tâbi olduk­ ları esas hükümleri belirleyen (Mecelle-i ahkâm-ı adliye) ise, şeriat açı­ sından, Müslümanların kanun-u medenisi niteliğindedir.

d ) Hambel 780 (H.164) yılında Bağdat'ta doğmuş, 855 (H.241) yılında aynı şehirde ölmüştür. Ömrü Irak la Necit çevrelerinde geçmiştir.

(16)

ar

İslâm dininin özellikleri

İslâm dini, müsavat ve insan hakları teorisini, bağımsızlık ve bağ­ lantısızlık nazariyesini, kişinin ve meskeninin dokunulmazlığını, insan­ ların yalnızca kanunlara itaat yükümlülüğü kaidesini getirmiştir. Müslümanlığa göre, istibdat yönetim i, hem Allah'ın iradesine, hem de, mantıka aykırıdır. Müslümanlık bu görüşü, Ruso lardan, Volter ler- den ve büyük Fransız inkılâbından 800 yıl önce ortaya atmış bulun­ maktadır.

(17)

(KURAM DAN VE (HADİS)TEN

BAZI KISA ÖRNEKLER

Kur an ve Hadis in bütün hükümlerini inceleyebilmek için, insanın öm rü kifayetsiz ve acizdir.

Burada âcizane yaptığımız işlem, kutsal Kur an ın ayetlerinden ve Peygamberin açıklamalarını kapsayan hadislerden birkaçını — konularına göre— sıralamaktan ibarettir. Bunu yaparken, bugünkü yaşantımızda etken olanları ile hatırlanması gerekenleri arasında bir seçim düzenlenmiştir. Konulara kısaca değinilmiş, dayanakları olan sû­ re adları ile âyetlerin sıra numaralan da, m üm kün oldukça, birlikte gösterilmiştir.

(Kur’an-ı KerimVin doğuşu ve

Kur an dan parçalar

Kur'an, evrenlerin yaratanı ve besleyeni tarafından indirildi. O ke­ lâmı, Cebrail indirdi, inkâr edenleri korkutmak için, senin kalbine gir­ di. Anlamı açık olup, Arap dili ile gönderildi. (Şûrâ Suresi 194)

Halka yavaş yavaş, zaman zaman okuyup bildirilmek üzere, Kur'­ an parça parça ilham edildi, (isrâ Suresi 106)

Ahaliye uyarılmaları için, Kuranda her şeyden misaller verildi. Kur- an’da hiçbir eğrilik ve noksanlık yoktur. Um ulur ki, mânâsını anlayan­ lar (Züm er Suresi 27-28).

Bu kitap, kuşkulardan arınmış dindarlar için, nurlu beyandır, o inançlılar ki, Allah ve Resulu olan Peygamber tarafından bildirilen emir­ lere imân eyleyeler ve namazlarını kılalar. Kendilerine verdiğimiz rızk­ lardan yararlanarak, Allah'tan korkup günahlardan sakınalar. Kur an ile daha evvelki peygamberlere gönderilen kitaplara pürüzsüzce ma­ nalar. Onlar Allah'ın doğru yoluna kavuşurlar ve zafere ulaşırlar, (Ba­ kara Suresi 1-5).

Allah, Kur an-ı Kerim ile, selamet yolunu gösterir, insanları karan­ lıktan nura çıkarır. Onları doğru yola kavuşturur (Mâide Suresi 16).

(18)

İNAIMÇLAR-İBADETLER

HAKİKATLER

Hakkın batılı yeneceği, batılın helak edileceği küfürden, fesatlık­ tan, isyandan uzak durulup nefret edilmesi gereği, her Müslüman için inancın esaslarındandır. Bunlar yalnız Allah'a inanmakla oluşur Zira Allah'tan başka Allah yoktur. Yegâne tapılacak, odur, daima vardır' ölümsüzdür. Göktekiler, yerdekiler hep onundur. Her şeyin başlan­ gıcını, sonucunu, dünya ve ahiret işlerini, görüneni görünmeyeni, yâni hissedilen, erişilen şeyleri ve kalbe doğanları, zihne gelenleri o bilir. Bütün yaratıklar, yerler, gökler onun kürsüsünün içerisindedir Her şeyden yücedir ve benzeri yoktur. (Bakara Suresi 255)

Ne tarafa yönelirseniz yöneliniz, Allah'a dönm üş olursunuz (Ba­ kara Suresi 105)

İnançta Allah'ın ortağı yoktur (Bakara Suresi 22). Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez (Nisa Suresi 48).

Allah, tektir, başka Allah yoktur (Mâide Suresi 72-73). Allah, hakimlerin hayırlısıdır (En'am Suresi 57).

Allah, insanlara zulmetmez, insanlar, kendilerine zulmederler (Yû­ nus Suresi 44).

Kavuştuğunuz her hayırlı şey, Allah'ın lütfü ile ve keremi iledir uğ­ radığınız felaketler ise, kendinizin sebep olduğu musibetlerden doğ­ maktadır (Nisâ Suresi 79).

Allah sizin için kolaylık gösterir, güçlük çıkarmaz (Bakara Suresi 185). Allah dilerse, topunuzu tek üm m et ve tek din ile dindar kılardı Lâkin, sizi sınamak için, tek üm m et olmanızı istemedi, iyi işler için yarış ediniz. Hepinizin başvuracağı yer Allah'tır. Ayrıcalığa düştüğünüz ko­ nuların hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğunu o bilir Buna g ö ­ re mükâfat ve ceza görürsünüz. (Mâide Suresi 48)

Allah'ıntahm etinden um udunuzu kesmeyiniz. Hakkın rahm etin­ den, ancak, kâfirler umutlarını keserler (Rûm Suresi 36).

Dünyanın ve kâinatın yaratılışı

Tanrı, gökleri ve yerleri altı günde yarattı. (Araf Suresi 54) Sema, bir dumandı. Sema'yı da buhardan yarattı (Fussilet-Secde Suresi 110).

Allah, semayı arz üzerinde yükseltti. Böylece evrenin düzenini kur­ du. Güneş ve ay, burçlarında, belirli hesaplarla dönerler. (Rahman Su­ resi 4-6)

Gökleri, gördüğünüz şekilde, direksiz tutan Allah'tır. Fezâda gü- neş’i ve ay'ı düzenli kılan O dur. Bunların hepsi belirli devirlerini ya parlar (Râad Suresi 3).

(19)

insanın yaratılışı

Allah her şeyi, hikmeti gereğince yarattı, önce insanı çamurdan halketti. sonra ona zürriyet bahşetti ve ruh verdi (Secde Suresi 7-9).

Ölüm halinde, ruh ve beden ayrılır. İnananların nefisleri bütün bü­ tün ölmezler. (Züm er Suresi 42)

Toprak olan bedenler, ahirette dirilirler. Bu, inkarcıların akılları­ na sığmayan, Tanrı nın mucizesidir, insanları kim yarattı ise, yine o diriltir. (Yâsin suresi 79)

Muhammed e dair

Muhammed, sîzlerden, hiçbir büyüğün babası değildir. Lâkin, Re- sulullah’tır ve Peygamberlerin sonuncusudur (Ahzab Suresi 40).

Ya Muhammed! Yüzünü İslâm’a çevir. Herkes, kendileri için, Allah’ın yarattığı bu dine uysun. Bu dinde, değişiklik yoktur. En doğru din bu- d u r (Rûm Suresi 30).

İsa'ya dair

İsa’ya Allahlık isnat edenler, kâfir oldular. Allah, üç Allah'tan biri­ dir, diyenler de kâfirdirler. Tapılacak Allah tektir. İsa, kendisinden önce gelip geçen peygam berler gibi, Rusul’dan başka bir şey değildir (Mâi- de Suresi 72, 73, 75).

Allah’ın Resulü olan — M eryem ’in oğlu— İsa’yı öldürdük! demeleri yanlış, onlar, azâba uğradılar, onu, ne katlettiler, ne çarmıha gerdi­ ler. Onların öldürdükleri şahıs, kendileri arasından, İsa'ya benzetilen bir kişi idi. Allah, İsa'yı yüksek yere, kendine kaldırarak sakladı. (Mâi- de Suresi 72-73, 75 ve Nisâ Suresi 156,157).

Ahirete dair

Âyetlere, Hadislere göre Ahiret, Cennet ve Cehennem konuları şöy­ le açıklanabilir:

Ahiret, ölüm den sonraki, bir başka dünyadır. İnsanlar, belki, d ü n ­ ya hayatını yeğlerler. Oysa Ahiret hayatı daha hayırlı ve ebedîdir (Âlâ Suresi 16-17).

Müslümanlardan, Yahudilerden, Hıristiyanlardan Allah’a ve Ahiret gününe inananlara ve doğru tutum lu olanlara Allah’ın mükâfatı var­ dır. Ondan korkmasınlar, mahzun olmazlar (Bakara Suresi 82).

(20)

Kur an a ve hadis e göre cennet

Allah'a ve Peygamberine inananları, davranışları temiz olanları, iç­ lerinde nehirler akan cennetlere girdireceğiz. Onlar, oraya ebedî ola­ rak yerleşeceklerdir. (1) (Nisâ Suresi 57)

Kur’an-ı Kerim in Allah tarafından gönderildiğine inananlara, iyi­ likler edenlere, müjdeler olsun ki, kendileri için içlerinde nehirler akan cennetler vardır. Bu cennetlerde, renkleri evvelce kendilerinin yedik­ lerine benzeyen, fakat, daha lezzetli meyveler m evcuttur. Tem iz ve pâk huriler bulunacaktır. Onlar cennette daimî kalacaklardır. (2) (Ba­ kara Suresi 25).

ı

Erkekten ve kadından hayırlı ve iyi işlerde bulunanlar cennete gi­ rerler. Orada hesapsız rızıklarla mükâfatlandırılırlar (Mümin Suresi 40).

Bir kimsenin ölüm ünden sonra iyi haline delalet edecek şeyler, şunlardır: İlmi eserleri, hayırlı evladı, yaptırdığı mescit veya misafir­ hane, getirdiği su ve yaptırdığı diğer hayırlar (Hadis).

Kur an a göre cehennem

(Â ye tle rim izi tekzip eden ve kabulden çekinenler, cehennemlik­ tir. Onlar, oraya yerleşeceklerdir (Araf suresi 36).

(Âyet) lerimizi inkâr ederek kâfirliği kabul edenleri ateşe atacağız. Oların derileri yandıkça yanan derilerini, bu azaplarının devamınca diğer derilerle değiştireceğiz. (Nisâ Suresi 56)

Dünyada olgunluktan ve basiretten mahrum olanlar, Ahiret'te de kör olurlar ve yollarını kaybederler, (esra Suresi 72)

Düşünemeyenler, iyiyi kötüden seçemeyenler, Allah ın yanında, sağır, dilsiz ve fakat en şirret hayvan gibidirler. (Enfal Suresi 22)

Kör ile gören, karanlıkla aydınlık, gölgelikle hararet, dirilerle ölü­ ler, müsavi olmazlar. (Fatır Suresi 19, 20)

(1) Her şey içir,, bir anahtar vardır, cennetin anahtarı ise, fakirleri sevmektir. (Hadis). Her kimde aşağıda sayılan üç meziyet bulunursa, onlar Allah'ın mazhariyetine ve cen­ netine nail olurlar:

1— Zayıflara arkadaşça muamele edenler, 2— Ana ve babalarına şefkatle davrananlar,

3— Emri altında çalışanlara lütufkârlıkta ve ihsanda bulunanlar. (Hadis) (2) Cennette, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve hayal edilemeyen çok şey vardır. (Hadis)

(21)

inanmış görünüp içyüzü kâfir olanlar (iki yüzlüler ve münafıklar) cehennemin en aşağı katandadırlar. Ya Muhammedi Sen, onları ora­ dan kurtaracak bir kimse bulamazsın. (1) (Nisa Suresi 145)

Zekâta dair

Allah’ın lütuf ve nimetlerine kavuştukları halde, zekâtını verm ek­ te cimrilik gösterenler bu hasisliklerini kendileri için hayırlı sanma­ sınlar. Bu tutum , onlar için şer’dir. Ödemede cimrilik gösterdikleri şeyler, kıyamet gününde boğazlarına geçirilir. Allah, yaptıklarınızı bilir ve davranışlarınızın cezasını verir. (2) (Al-î Imran 180)

Haram olan etler

Size tavsiye edilmeyen, yahut da ölmüş hayvanlardan, kandan, do­ muz etinden ve Tanrı dan başkası için kesilen kurbanları, yemek ha­ ramdır. Ancak, çok zorunlu hallerde — tadımlık derecesini geçmeyecek şekide— yiyenler için günah yaktır. Allah, gafur ve rahim dir (Bakara Suresi 173).

(D Aşağıda sıralanan d ö rt husus, her kimde mevcutsa o hâlis münafık (iki yüzlü)dür: 1. Kendilerine emanet edilenlere hiyanet edenler,

2. Yalan söyleyenler,

3. Söz verdiği halde, sözünü tutmayanlar,

4. İddia ve yüzleşme sırasında, haktan ve hakikatten ayrılanlar.

(2) Komşuları açken, kendisi tok olan bir merhametsiz, inanmış bir olgun olamaz. (Hadis)

(22)

TOPLUM HAYATINA VE

AHLAKA DAİR

Ahlakla ilgili görevler, islâmın gözünde, din kurallarının bir bölü­ m ünü teşkil ederler. Her Müslümanın nefsine karşı sağ görülü, ılımlı bir tu tum içerisinde olması gerekir. Âdil olması, herkesin yaşamına ve hakkına riayet eylemesi, nefsini koruyarak cem iyet hayatına kat­ kıda bulunması lazımdır. Bu amacı sağlayacak çabalarında, cesaretli olması, gerçekleri söylemesi İslâm dininin buyruğu gereğidir.

b u konuda muhtelif âyetler ve hadisler m evcuttur: Nefsini islah eden, rahat eder. (Âlâ Suresi 14).

Allah, fenalıktan sakınan, halka merhamet, şefkat gösterenlerle beraberdir (1). (Nahl Suresi 128)

iyilik yapınız ki, rahata kavuşasınız (Hac Suresi 77).

Ey iman edenler! Malınızdan hoşlukla ve helal olarak yararlanınız. Kimseye m innet yüklemeyiniz ve eziyet etmeyiniz. Hayırlı işler için yardımınızın mükâfatı size kat kat verilir (Bakara Suresi 277).

Yardımlarınızı iki yüzlülükten arınmış olarak yaparsanız, bu tu tu ­ m unuz güzel olur. Ama, gizlice fakirlere verirseniz, daha hayırlıdır. Bu yardımlarınızdan dolayı Allah, günahlarınızı siler (Bakara suresi 271).

Ahâlinin işlerinde kolaylık göster. Aklın beğendiğini, şeriatın ka­ bul edeceği sonucu bulmaya çalış, câhillerden ve sefahet yapanlar­ dan yüz çevir. (Araf Suresi 198).

Ana babaya iyilik edin. Akrabaya, yetimlere (akraba olmasalar bi­ le) yoksullara, yakın komşulara, yabancı komşulara (Müslüman olma­ salar bile) arkadaşlarınıza, meslektaşlarınıza, beraber yolculuk yaptığınız kişilere, yanınızda çalıştırdıklarınıza, iyilik ediniz. Allah ki­ birli olanları, öğünenleri sevmez. (Nisâ Suresi 3)

(1) Küçüklere m erham et ve şefkat göstermeyenlerle büyüklerin şerefini gözetip değerini ölmeyenler, bizden değildirler. (Hadis)

(23)

(T==i=f e i ^ ©

Bir iyilik yapan kimse için, on kat mükâfat vardır. (1) Bir kötülük yapan kimse, kötülüğü karşılığında cezasını görür (En am Suresi 16).

Sakın ola ki, yetim lere zulm etm e ve kötü muamelelerde bulun­ ma. Sakın ola ki, dilenen kimseyi azarlayıp kovma (Duhâ Suresi 9-11).

Bir fitneci tarafından getirilen haberin, doğruluğunu araştırma­ dan hareket edip toplum a fenalık yaparsanız, sonunda pişman olur­ sunuz. (Hücurat Suresi 6)

İmân edenler arasında hayasızlığın, yalan haberlerin yayılmasını sağlayanlar dünyada ve ahirette azaba uğrarlar (Nur Suresi 19).

zulme dair

Sizden daha zayıf olan bir millete — onlardan daha güçlü olmanız­ dan dolayı— zulüm yapmayınız. (Nahl Suresi 92)

Allah, zulmeden bir milleti doğru yola eriştirmez. (Tövbe Su­ resi 110)

Allah, zulmeden ve küfredenlerin günahını hiçbir zaman affetmez. Onlara, doğru yolu göstermez. (Nisâ Suresi 168)

Allah, insanlara zulm etm ez. Lâkin, insanlar kendilerine zulm eder­ ler (Yûnus suresi 44).

Tecavüze, düşmanlığa ve

uyumsuzluklara dair

Dinî sebeplerle sizinle boğuşmayanlara, sizi yurdunuzdan kovmaya kalkmayanlara, iyilik yapmanızı, onlara âdil ve insaflı davranmanızı, Allah yasaklamamıştır, çünkü Allah, âdil olanları sever. Ancak Allah, sizinle din kavgaları yapmış, kutsal değerlerinize sataşmış, sizi yu rd u ­ nuzdan yuvanızdan kovmuş veya kovulmanıza yardımda bulunmuş olanlara karşı dostluk göstermenizi yasaklar. Böylelerine dostluk gös­ terenler zâlimdirler (m ühtehine Suresi 8-9).

Sizi öldürmek isteyenlere karşı koyunuz. Fakat, savaşa önce siz baş­

ın Her kim ki, size iyiliği dokunmuşsa, ona mükâfatla karşılık veriniz. Eğer karşılığını verm eye gücünüz yetmiyorsa, o adama dua ediniz,

(24)

lamayınız. Allah mütecavizleri sevmez (1) (Bakara Suresi 190). Antlaşma yaptığın bir milletin, bunu hiçe sayarak oyunbazlığın­ dan şüphelenirsen, önce, onlara ihtarda bulun, savaşa başlamadan evvel, sözünü bozduğunu bildir. Habersiz savaşa girme, kabahatini sana yüklemesinler (Enfâl Suresi 59).

Sizinle kavgadan uzaklaşıp barışanların esir edilmesini ve öldürül­ mesini Allah uygun bulmaz. (Nisa Suresi 90).

Kullarıma söyle: Düşmanlarına iyi muamele etsinler (2) (isrâ Su­ resi 54).

Ey imân edenler! varlığınızı ve güvenliğinizi sağlamak için savun­ ma hazırlığınızı tamamlayınız (Nisâ Suresi 49).

zulüm görm üş olan bir kimse, zâlime karşı, milletinden himâye ve yardım isterse o suçlanamaz ve kınanamaz. Yeryüzünde lâyık olma­ dıkları şeyleri zorla yaptıranlar suçlanır. Onlar için cehennem de azap vardır (Şurâ Suresi 59-40).

İnananlara zulmedenler ve onların haklarını zedeleyenlere karşı haksızlığa uğrayanlar saldırabilirler. Allah'ın manevî yardımı onların üzerinedir (Hac Suresi 40) (3).

Sebepsiz bir kimseyi öldürenler, bütün insanları öldürm üş gibi­ dir. Bir insan, sebep yokken öldürülmek istenen kişiyi korursa bütün insanları korumuş gibi olur (4) (Maide Suresi 32).

Adalete, hakka, haksızlığa dair

Kimsenin haklarından kısıntı yapmayınız (A raf Suresi 85) Birbirinizin malını, gayrimeşrû surette yemeyiniz. Haksızlığınızı bil­ diğiniz halde, başkasının hakkını sahiplenmeyiniz. Bunun için hâkim huzurunda düşmanlık yapmayınız. (Bakara Suresi 188)

Her şeyde adaletin yolunu tutunuz. Allah, adalete sahip çıkanları sever (Hucûrât Suresi 90).

Ey iman edenler! Ailah'ın emirlerini benimseyerek adaletle hare­ ket ediniz. Kin ve düşmanlık duyguları, sîzleri adaletten ayırmasın (Mâ- ide Suresi 8-9).

Allah, emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hüküm ve­ rirken âdil ve hakça davranmanızı em reder. Allah'ın size verdiği şu nasihat, anlamlı bir öneridir (Nisâ Suresi 56-57)

insanlık, adaletle bâkî ve dâim olur (Hadîd Suresi 2)

Sen, ya M uhammedi Kötü muameleye güzel muamele ile karşılık ver. Bu suretle, sana düşmanlık eden kimse sâdık dostun gibi olur.

,^av2Şta, kadınlarla çocukların öldürülmesi yasaktır (Hadis)

2 M ^ kT \ lslai T1 devletinin himayesinde ve güvencesi altında bulunan bir gayrimüs- ez? ederse, ben o kimsenin düşmanıyım (Hadis)

(3) Guçlunun elinden zayıfın hakkını almayan bir milleti, Allah yükseltmez (Hadis). (4) Bir kimse Allah için size sığınırsa, onu barındırınız, ona yardım ediniz (Hadis).

(25)

Bunu ancak sabredenler, büyük ba; Uyarlar dinlerler (Fussllet Suresi 34-35).

Bir fenalığa, hoşgörüyle, merhametle karşı koy d ) (Mü'minün Su­ resi 97).

Ey inananlar! Adaletten, hak yolundan yana olunuz Kendi aleyhi­ nizde olsa bile şâhitlikten çekinmeyiniz (Nisâ Suresi 135).

Adalette, inanışta, insancıl konularda müsavata riayet ederek hak­ kı sahibine teslim etmek gerektir. Canlılara iyilik etmek, şefkat gös­ termek, yardım etmek, güzel alışkanlıklıklardır (2) (Nahl Suresi 90).

Hayır işlerinde ve Allah'tan sakınmakta, birbirinize yardım ediniz isyancılara ve düşmanlıklara yardımcı olmayınız (Mâide Suresi 2) (3).

İslâm'da kardeşlik

İman edenler, birbirinin kardeşleridir. Kardeşlerin aralarını düzel­ tiniz (4) (Hucûrât Suresi 10).

Yetimler ve dilenenler hakkında

Sakın yetimlere zulüm de ve kötü muamelede bulunm a' Sakın di­ lenen kimseyi azarlayıp kovma! (Duhâ Suresi 9-11).

Emanet üzerine

Allah, emanete hıyânet edenleri sevmez (Hac Suresi 38).

itaat üzerine

Ey iman edenler! Allah'a, Resûlüne ve âmirlerinize itaat ediniz (Nisâ Suresi 59).

(1) İslâmlıkta, zarara zararla karşı konulmaz (Hadis).

(2) Halka m erham et etmeyen, şefkat göstermeyen kişilere Allah da m erham et et­ mez (Hadis).

Her kim ki dualarının kabulünü, üzüntülerinin giderilmesini murad ederse, sıkın­ tıda bulunanların imdadına koşsun. Farz olanların yapılmasından sonra Allah ın ziyadesiyle sevdiği davranış, bir Müslümanın kalbini sevindirmektir, insanın hayırlısı, insanlara yararlı olanıdır. Nişan atarken bile canlı bir hayvanı hedef almayın (Hadis)

(3! Asilere hiç kimse itaat etm emelidir. Hayra hizmet edenler onu işleyen gibidir şerre hizm et eden ise onu yapan gibidir (Hadis).

(4) imân edenler imân edenlere karşı metin bir bina halindedir kİ, birbirini sağlam­ laştırırlar. Birbirinizle uğraşmayınız (Hadis).

(26)

Ana ve babaya hürmet

Ananıza, babanıza yardım ediniz. Eğer onlardan biri veya ikisi, yaş­ lanmış olarak, sizinle birlikteyse, bu halleri size ağır gelmesin, onları gücendirmeyin, onlara karşı daima tatlı dil kullanın (1) (İsrâ Suresi 23).

Hürriyet ve kulluk üzerine

Ey habîbim (Peygambere hitab)! Üm m etine ve din yoluna davet eylediğin tüm insanlara, herkesin kendi davranış ve tutumlarında hür olduklarını söyle (İsrâ Suresi 84).

Allah'dan maada, bana da kul ol diyebilmesi bir insan için m ü m ­ kün değildir (Âl-i imrân suresi 79).

Yemin ve yalancılık üzerine

Şüpheleri güçlendirir nitelikte— fakat kasıtsız olarak— yemininiz­ den dolayı, Allah sizi suçlamaz. Fakat, bir andı bozmak için gerçek dı­ şı olarak yemin ederseniz suçlanırsınız (Mâide Suresi 89).

Ey imân edenler! Allah'dan korkunuz! Doğru söyleyiniz. (Ahzab Su­ resi 70).

Her yalancı ve günahkâr kişi, cehennem azabına uğrayacaktır (2) (Câsiye Suresi 6).

Şâhitliğinizi gizlemeyiniz. Bir şeyi gizleyen kişinin kalbi günahkâr olur (3) (Bakara Suresi 283).

Ey inananlar, daimâ adaletten ve haktan yana olunuz, kendi aley­ hinizde olsa bile (Nisâ Suresi 135).

Gerçeği bilmediğiniz halde "bu helâldir şu haram dır” diye konuş­ mayınız Allah’a karşı yalan uyduranlar onmazlar ve umduklarına er­ mezler (Nahl Suresi 116).

Kadınlara ve evliliğe dair

karı-koca arasında ihtilâf çıkmasından korkarsanız, biri kocanın di­ ğeri kadının akrabasından, iki hakem seçiniz. Bunlar karı-koca arasını düzeltmek isterlerse Allah başarıya ulaştırır (4) (Nisâ Suresi 35).

(1) Allah'ın rızası, ana-babanın rızası ve gazabı da onların gazabı gibidir (Hadis). Bir babanın oğlu için duası, bir peygamberin üm m eti için duası gibi makbûldür.

Babaya itaat, Allah a itaat gibidir. Babaya isyan, Allah a isyan gibidir (Hadis). (2) Yalanın İslâmlıkta yeri yoktur (Hadis)

(3) Bildiğini gizleyen kimseye, kıyamet gününde, ateşten bir gem takılır (Hadis). (4) kadınlar, erkeklerin yarı dilimi demektir. Kadınlara lütuf ve kerem ile muamele

ediniz, onlara kötü muamele ve ihanet etmeyiniz.

Kadın hassas bir mahlûktur, onlara müdârâ et ki, geçinesiniz. Dul ve kimsesiz kadınlara yardımda bulununuz (Hadis).

(27)

ilim ve cehalet üzerine

Bizim, insanlar için bildirdiğimiz gerçeklere, ancak âlim olanlar akıl erdirirler d ) (Ankebût Suresi 43).

Câhillerden ve sefihlerden yüz çevir (A raf Suresi 198).

Giyim üzerine

Ey âdemoğullarıl Her mescidde veya her ibâdette süslü elbise gi­ yininiz (2) (A raf Suresi 31).

İntihar üzerine

Kendinizi öldürm eyin. Allah, hakkınızda rahim dir (3) (Nisa Suresi 28).

Kati üzerine

Bir inanmış kişi, diğer bir inanmışı — önceden tasarlayarak— kat­ lederse, onun cezası cehennem dir (Nisâ Suresi 93).

Kavgadan uzaklaşıp barışanların katledilmesini Allah uygun gör­ mez (Nisâ Suresi 9).

(1) ilmi Çin'de de olsa arayınız. »Hadis)

Beşikten mezara kadar bilginizi artırınız (ilme tâlib olunuz) (Hadis). Bilgili olmak, erkek ve kadın, her Müslüman için farzdır (Hadis).

İlmi öğrenmek Allah'ın nazarında, namazdan, oruçtan, hacdan hayırlıdır (Hadis). İlmi öğreniniz, çünkü Allah uğrunda ilmi öğrenm ek bir güzelliktir, ilimden bah­ setmek, Tanrı adını kutsallaştırmak demektir, ilmi aramak, savaştır, ilmi tahsil etmek ıbadetdır. İlmi öğretmek, sadakadır, ilmi ehline bırakmak, Allah'a yaklaşmaktır. ' İlim, menedilen şeyleri yasaklanmayanlardan ayırt etm eye yarar, ilim, Tanrı yo­ lunu aydınlatır. İlim bizi mutluluğa eriştirir. Arkadaşlardan uzak kaldığımız zaman, en vefâkâr arkadaş ilimdir.

ilim, insanları sefaletten korur, ilim, ziynetimizdir. ilim, düşmanlara karşı silahı- mızdır. Bir adamın bir hikmet kelimesi işitmesi, kendisi için, bir yıllık ibâdetten hayırlı­ dır. ilim, ibadetten daha üstündür, cehaletten daha şiddetli züğürtlük olamaz (Ha­ dis).

(2) Tem iz elbise giyiniz. Herkesin gözü önüne, beğenilecek kıyafette çıkınız (Hadis) (3) ölüm ü dilemeyiniz. Zîrâ yaşamanın nimeti büyüktür (Hadis)

(28)

Kumar üzerine

Senden, şarap ve kumara dâir bilgi sorarlar. Onlara de ki- Her bi­ rinde büyük günahlar vardır. Günahları faydalarından fazladır (Baka­ ra Suresi 219).

Haneye tecavüz

Ey iman edenler! Kendi evinizden gayrısına — sahiplerinden izin almadıkça— girm eyiniz d ) (l\ıûr Suresi 27).

Kibirlilik ve övünme üzerine

Allah kibirlilerle övünenleri sevmez (2) (Nisa Suresi 36).

Mağrur yürüme! Ayağınla yeri delemezsin! Başını dağlar boyunca yükseltemezsin! Bu tür davranışlar, Allah’ın hoşlanmadığı şeylerdir (isrâ Suresi 37-38).

İnsanlara karşı, kibir ve azamet göstererek, yüz çevirme. Yeryü­ zünde, salınarak yürüme. Allah kibirli ve övüngeç yürüyenleri sevmez (Lokman Suresi 17-18).

Yürüyüşünde mütevâzı ol. Sesini yavaş çıkart. Çünkü en çirkin ses eşek sesidir (3) (Lokman Suresi 19).

Birisi size selâm verirse, selâmına fazlasıyla karşılık veriniz (4) (Nisa Suresi 68).

Ticaret (alışveriş) ve çalışma üzerine

Allah, alışverişi helâl, aşırı kazancı haram kıldı (Bakara Suresi 275-276).

Ey iman edenler! Zincirleme suretiyle ticaret yapmayınız. Allah'­ tan korkunuz (Âl-i İmrân Suresi 130).

(1) Selâm vererek başlamayan kişilerin yanınıza gelmesine izin verm eyiniz (Hadis) Ziyaret amacıyla gelen misafirlere ikramda bulununz (Hadis)

(2) Her kim, Allah yolunda, tevazuu benimserse, Tann o kimseyi yüceltir (Hadis) (3) Daimâ dostluğu gözet. Halka burun kırma. Sevimsiz yüzlü olma. Kötü söz söyle­

mekten çekin (Hadis)

işleri güçleştirmeyiniz. Tatlı konuşunuz. Sözlerinizde hoşnutluk belirsin (Hadis) (4) Mektuba cevap yazmak, verilen selâmı almak gibidir (Hadis)

(29)

Size borçlu olanlar, yoksul kişilerse, mâlî durumları düzelinceye kadar, alacağınızı tehir ediniz. Eğer mâlî durumları ödem eye hiç el­ vermiyorsa, sizin için, hayırlı olanı onları ibrâ etmenizdir.

Senden, ne kadarından vazgeçebileceğini sorarlarsa, onlara bu yar­ dımın normal ölçüler içerisi, 1e olmasını söyle (Bakara Suresi 281).

Halkın hukukuna tecâvüz etmeyin. Doğru terazi kullanın. Noksan bir iş yaparak halka zarar verm eyin (1) (Şûarâ Suresi 182-184).

Ahiretin için çalış, dünyadan da nasibini unutma.

İnsanlar için çalışmaktan başka mutluluk yolu yoktur (2) (Necm Suresi 39).

Dünya hayatını, dünya güzelliğini, dünya malını isteyen ve kaza­ nanlara gayretlerinin karşılığını kat kat vererek mükâfatlandırırız. On­ ların çalışmalarından, arzularından ve kazançlarından hiçbir şey eksilmez (Hûd Suresi 15).

Hayırlı işlere rağbet edip yönelmek dînin em ridir (Âl-i imran Suresi 114).

israf üzerine

Akrabaya, yoksullara, yolda kalmışlara haklarını ver! Malını uluor­ ta, beyhûde saçıp savurma! Allah müsrifleri sevmez. Yiyiniz, içiniz, is­ raf etm eyiniz (3) (isrâ Suresi 26).

(D ihtikâr yapanlar (karaborsacılar) mel undurlar (Hadis)

(2) Maişetini sağlamak için çalışkanları, meslek sahiplerini, Allah sever (Hadis) Gücünüzün yettiği işleri seçiniz. Allah, işini güzel yapanları sever (Hadis) (3) Yedir, içir, zekât ver. israftan sakın. Peygamberin bu konudaki hadisleri şöyledir:

a) Büyüklük taslamadan yeyiniz, içiniz, sadaka veriniz. b) Tutum lu olan, m uhtaç olmaz.

c) Rızkının geldiği işi elden bırakma.

(30)
(31)

İÇİNDEKİLER

Sunuş... 3

Salih Münir Paşa nın kısa biyografisi... 6

Din nedir?...8

İslâm dini... 8

imanın şartları... 8

İslâmın şartları... 8

K u ra n ... 9

Hadis...10

Kur'an'a göre Tanrı buyrukları

ve kulun yapması gereken vecibeler... 11

 hiret... ...12

Cennet- Cehennem ... 12

Cinler-melekler-hûriler... 12

Eserleriyle,Allah’a inanış... 13

ünlü imamlar ve m ezhepler... 13

Hanefî m ezhebi... 14

Mâliki m e zhe b i... 14

Şafiî Mezhebi... 14

Edille-i şer’iye ...15

İslâm dininin özellikleri...16

Kur an dan ve Hadisten bazı kısa örnekler...17

Kur an-ı Kerim'in doğuşu ve

Kur an dan parçalar... ...17

inançlar-ibadetler-hakikatler...18

Dünyanın ve kâinatın yaratılışı...18

İnsanın yaratılışı...19

Hz. Muhammed'e dair...19

Hz. İsa’ya dair...

19

Âhirete dair... 19

Kur’an'a ve Hadis’e göre cennet...20

Kur an a göre cehennem ...

21

zekât a dair... 21

Haram olan etler... 21

(32)

Zulme dair...

24

Tecavüze, düşmanlığa ve

uyumsuzluklara dair... ...23

Adalete, hakka, haksızlığa dair...

24

İslâm’da kardeşlik...25

Yetim ler ve dilenenler hakkında...25

Emanet üzerine...25

Ana ve babaya h ü rm e t...26

Hürriyet ve kulluk üzerine... 26

Yemin ve yalancılık üzerine... 26

Kadınlara ve evliliğe dair...26

İlim ve cehalet üzerine...27

Ciyim üzerine... 27

intihar üzerine...28

Kati üzerine:... 27

Kumar üzerine...28

Haneye tecavüz... ...28

Kibirlilik ve övünm e üzerine.... ... 28

Ticaret (alışveriş) ve çalışma üzerine... 28

(33)

Müzik deyince:

p io n e e r

X-Z 2020

Müzikten anlayan herkesin değişmez markası

olan PİONEER, şimdi de 1985/86 model ekolayzerli müzik setini kıvançla sunuyor.

P I O N E E R X -Z 2 0 2 0

PIONEER'i dünyada "Bir Numara" yapan bütün üstünlükler; siyah renkli özel geliştirilmiş bu müzik setinde, mükemmel bir

bütünlük içinde. Anfi-Kaset teyp, tüner, pikap, kolonlar ve kullanımda konfor sağlayan özel şık mobilyası...

Büyükdere Cad. No: 2 Tanlı Han Kat: 1 Şişli-İSTANBUL Tel: 133 06 00 (6 Hat) Telex: 26 447 MİLP TR.

Referanslar

Benzer Belgeler

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Ancak orga- nik gıda üreticileri için yıkama sırasında bu tür maddelerin kullanımı bir seçenek değil, çünkü organik üretimde kullanılacak mad- delerin organik üretime

Çanakkale savaşlarında ölen AvustralyalI ve Yeni ZelandalI askerleri kendi evlatları kabul eden bir m illet olarak, bizim le (ve de bizden çok önce) bu topraklarda

Nous avons des raisons pour penser que si les dirigeants arméniens obéissant aux vœux de leurs Ressortissants, avaient réclamé la tutelle française en Cilieie,

Aslında politika adamı olmayan Ziya Gökalp, sa­ dece İttihat ve Terakki Partisi'ne erişilmesi uzak bir ideal göstermiş, partinin fikriyatını, ideolojisini yap

Duble rakı­ nın; içinden çıktığı şişesinden iki üç katı fazla fiyatla satıldığı lüks barların, gece kulüplerinin şarkıcısı oldu.. Basın, haberi bir

Simülasyon sonucunda hesaplanan nicelikler şunlardır: Perkolasyon eşiği, dinamik üs, “sonsuz” küme ve difüzyon cephesinin ffaktal boyutları, difüzyon cephesi

İkinci Dünya Harbinin sona erdiği 1945 yılının Ekim ayında Londrada toplanan Birleşmiş Milletler Eğitim Konferansında (1) eğitim ve bilim yönünde