• Sonuç bulunamadı

KYOTO PROTOKOLÜ NEO-L

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KYOTO PROTOKOLÜ NEO-L"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KYOTO PROTOKOLÜ NEO-LİBERAL “HAVA”DAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR

Küresel İklim Değişikliğini durdurmak isteyen herkes, Kyoto Protokolüne karşı olmalıdır. çünkü protokol hiç bir şekilde Emisyon salınımlarını azaltmamakta, aksine durumu daha da kötüleştirmektedir. Toplumsal adaletin hakim olduğu, tüm insanların özgür bir yaşama eşit olanaklarla ulaşabileceği bir dünyada yaşamak isteyen herkes Kyoto Protokolüne karşı savaşmalıdır. çünkü Kyoto Protokolü aynı zamanda eşitsizlikleri yeniden üretmektedir ve sömürü zihniyetinin bir uzantısıdır.

Kyoto’ya Karşı Temel Argüman: Daha Fazla Kapitalizm

Neoliberalizm, para dolaşımı mantığının modernleşmesi ve yaygınlaşmasıdır. Neo- liberalizm ile birlikte, kısa süre içinde, önceden kamuya ait olan ve kamunun yasa ve düzenlemelerine tabi olan yaşamsal öneme sahip alanlar özel sektörün piyasa mantığına göre düzenlenmiş karı maksimize etme güdüsüne teslim edilmiştir. Bu alanlara bugüne kadar özel mülkiyetin konusunu oluşturmamış su, hava ve hatta genler de dahil edilmiştir.

Hava diğerlerinden farklı olarak, ele geçirilebilir olmadığından kolayca bir değişim aracına dönüştürülememiştir. Bu durum neo- liberal dev pazarın mimarlarını İklim Değişikliğinin gündemde olduğu bir dönemde zekice bir plana sevk etmiştir: Havanın kendisi mala dönüştürülemiyorsa, “Havayı Kirletme Hakkı“ piyasanın ellerine teslim edilebilir. Kyoto Protokolü, sera etkisi olan gazları özellikle CO2 yi kapsar ve hepsi CO2 eşdeğerliliğine göre ölçülür. Kyoto Protokolüyle Havanın piyasalaştırılmasının hipotezi oluşur. Böylece hava artık herkese ait olmaktan çıkıp, onu kirletme hakkının satılabilir alınabilir bir mala dönüştürülmüştür. Havayı kirletme hakkı parça parça güçlü şirketlere devredilmiştir. Kyoto bu haliyle, piyasa mantığının yaygınlaşmasının ve neo- liberalizmin klasik bir formunun göstergesidir.

Kyoto’ya Karşı İkinci Argüman: Modern Kolonyalist Teorinin Güçlenmesi

Kyoto Protokolünün diğer mekanizmaları sanayisi gelişmemiş ülkelere yapılan büyük yatırımlar eliyle sanayi ülkelerinin yararına hizmet etmektedir. Böylece yeni nükleer santrallar, büyük barajlar, ormanlık alanlar iklim değişikliğini durdurma adına hesaplanabilir hale gelmektedir. Bu durum başkası tarafından karar verilmiş

sanayileşmeye yönelik ilgiyi sanayileşmemiş ülkelerde arttıracaktır. Bu ülkelerde, kendileri asla emisyon iznine sahip olamayacak insanlar, buna karşın kendi ülkelerinin gelişme politikalarına ilişkin söz hakkını yitireceklerdir.

Tüm bunlara ek olarak emisyon izinlerinin çoğalması, uzun vadede bütün ülkeler için üst sınırların belirlenmesi, fakir ülkelerin gelişme koşullarını gün be gün azaltacaktır. Dünyadaki hakim eşitsizlik politikalarıyla birlikte

düşünüldüğünde fakir ülkelerin kendi emisyon izinlerini zengin ülkelere satacakları ve böylece hukuksal olarak da bağımlı hale gelecekleri aşikardır.

Kyoto’ya Karşı Üçüncü Argüman: Daha Fazla Sera Gazı

Sanayi ülkeleri verimliliklerini %5,2 oranında azaltmak zorundadır. Aslında bu sayı Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiştir ve gerçekte %60 veya %80 oranında olmalıdır. Buna rağmen gerçekte sayılar çok daha ürkütücüdür. Kirletme hakkının satılabilir oluşu ve fakir ülkelerde bulunan ormanlık alanlara istinaden onlara daha çok kirletme hakkının verilmesi sayesinde %5,2’lik azaltma görünüşte gerçekleştirilirken, gerçekte emisyon salınımında bir artış söz konusudur. Kaldı ki sanayi ülkelerine yetişmeye çalışan diğer ülkeler emisyon salınımını artırabilirler. Bununla birlikte, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası’nın aşırı sömürüye dayanan zihniyetlerinin elinde çevresel zararlar satış konusu oluşturur. Sanayi ülkelerinin büyük şirketleri, Maquilas (1) örneğinde olduğu gibi fabrikalarını insanın ve doğanın sömürüsünün daha kolay olduğu alanlara, fakir ülkere taşıyabilirler.

Dördüncü Argüman: Hukuksal Olarak Güvence Altına Alınmış Sera Gazı

(2)

olan ülkelerin de üst sınırları belirlenerek bu protokole dahil edilmesi beklenmektedir. İşte o zaman şimdi başlayan süreç tam olarak sonuçlanmış olacak, zaman içinde zengin ülkeler emisyon haklarını güvence altına alacaklar ve bununla sedece çevreyi kirletme haklarını değil, aynı zamanda kendilerinin daha fazla sanayileşmesinin şansını da güvence altına alacaklardır. Küresel eşitsizlik böylece çoğalacaktır. Sanayi ülkeleri kendi yarattıkları çevre kirliliğini Kyoto ile hukuksallaştırmaktadırlar.

Beşinci Argüman: Kyoto Tartışması Herşeyi Felce Uğratıyor

Birleşmiş Milletler’deki İklim Değişikliği tartışmaları, hem zaman, finansman açısından hem de iklim değişikliğinin durdurulmasını önemseyen binlerce insanın umudu açısından büyük bir potansiyeli tıkamaktadır. Bu durum o kadar ileri gitmiştir ki, Almanya’daki bir çok çevre hareketleri, ile doğrudan çevre kirliliğinden sorumlu ülke ve AB politikacıları (bunlar aynı zamanda neo liberal eşitsizliğin tüm dünyadaki yayılımını da temsil ederler.) Kyoto protokolünde uzlaşmışlardır.

Burada önümüze koyulacak hedef, Kyoto’yu engellemektir. Nihayetinde yeniden gerçek çevre korumacılığını talep etmek ve gerçekleştirmek! Devletler ve şirketler çevre kirliliğinin ve sosyal sömürünün yaratıcısıdırlar. Devletleri ve şirketleri bir araya getiren Birleşmiş Milletler ise neo liberalizmin dünya çapında yürüttüğü hakimiyet savaşını sürdürülmesinin aracıdır. Onlar hiç bir zaman bizim ortağımız olamazlar. Onlar bizim karşımızdadır. çevre korumacılığı tabandan gelmelidir.

AB ve ABD arasındaki tartışma durumu daha kötüye götürmektedir.

ABD Başkanı Bush’un hegomonik gücünü kırma adına öne sürülen Kyoto Protokolü, aslında politik strateji içinde onun lehine çevrilmiştir. çünkü bu tartışma beraberinde bu zihniyetin eline yeni kozlar vermektedir:

- Protokol’ün kapsamı ABD ile uzlaşma adına daraltılmış, bu haliyle daha da kötüleşmiştir. . - Sanayileşmemiş ülkeler “büyük yol gösterici ülkelerin„ elinde figüranlara dönüşmüştür.

- Önceden eleştirel bir tutuma sahip olan çevre hareketleri ve medya AB politikalarını destekler hale dönüşmüştür. Sonuç: Kyoto Protokolünü savunanlar, gücün ve değerin neo kolonyolizm ve neo liberal pratik içindeki yayılımını savunmaktadırlar.

Ve onların özgürleştirici bir politika ile hiç bir ilişkisi olamaz. çeviren: Sanem YARDIMCI (Ekoloji Kolektifi)

Bu metin www.projektwerkstatt.de/aktuell.html, adresinden alınmıştır.

Umweltschutz von unten: http://go.to/umwelt. (Tabandan çevre Korumacılığı) (Instituts für Ökologie’nin Kyoto Protokolüne Karşı Görüşüdür.2001)

(1) Meksika’da ucuz iş gücü çalıştıran dikiş atölyeleri (ç.n.)

---İLGİLİ YAZILAR:

" "Devlet çevreciliği Kyoto'yu Selamlıyor (Ekoloji Kolektifi)

(3)

" "Küresel Isınma ve Burjuva İkiyüzlülüğü: Kyoto Protokolü (Ozan DEMİRCİ) ÇMO: Kyoto İklim Değişikliğine çözüm Değil

"Kyoto Protokolü, Havayı Metalaştırmanın Aracıdır" (Fevzi ÖZLÜER ile RÖPORTAJ)

Neo-Liberal Özelleştirmeci ve Gökyüzünü Ticarete Açan Reçeteler (Fevzi ÖZLÜER ile Ropörtaj) İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ DİĞER HABERLER

Referanslar

Benzer Belgeler

BMĐDÇS’de Türkiye’nin durumu incelendiğinde, Türkiye, OECD üyesi bir ülke olarak hem sera gazı salınımlarını azaltmada birinci derecede sorumlu olacak EK I

"Kyoto Protokolü'nün ortaya koydu ğu hedefler, kürsel ısınmaya dayalı küresel iklim değişikliğine çözüm getirmek için bile tek başına yetersiz" diyen ÇMO

çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin, sadece gaz salınımlarına dair rapor sunmaktan öte bir yükümlülüğünün olmadığı bir Kyoto Protokolü, elbette ABD’nin

Ancak bilimsel bulgularla ortaya at ılmasından Kyoto Protokolünün imzalanmasına kadar geçen on sekiz yıllık süre, hâlâ küresel ısınmanın ve iklim de ğişiminin

Komisyona Türkiye'nin orta düzeyde sanayile şmiş bir ülke olarak küresel iklim değişikliğinde azımsanmayacak bir paya sahip olduğunu, sera gazı salımlarında ilk 20

Mercedes Atego Kamyon (Uzun Şase) 1 Adet Mitsubishi Kapalı Kasa Kamyon 1 Adet. Renault Traffic Minibüs 1 Adet Ford Transit Minibüs 1 Adet Boss forklift

KP/Madde 3’e göre, gelişmiş Taraf ülkeler insan kaynaklı CO 2 eşdeğer sera gazı salımlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin toplam olarak en az % 5 altına

0HUNH] EDQNDVÕ ED÷ÕPVÕ]OÕ÷Õ WP HNRQRPLOHU LoLQ ELU JHUHNOLOLNWLU $QFDN EX WP PHUNH]. EDQNDODUÕ LoLQ JHQHO JHoHUOL KHU KXNXN G]HQLQH X\DQ ³NDOÕS´