• Sonuç bulunamadı

Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek"

Copied!
40
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul Sözleşmesi niçin feshedildi?

İstanbul Sözleşmesi’nin LGBT ideolojisi savunuculuğuna indirgenmesinin;

LGBT’nin bazı kesimler tarafından meşru evrensel hukuk normu şeklinde dayatılmasının önüne geçmek

Milli ve manevi değerler, Türk aile yapısında LGBT propagandasının oluşturduğu rahatsızlığı gidermek

LGBT ideolojisi üzerinden inşa edilmek istenilen diplomatik ve siyasi baskıyı engellemek

Kadın hakları meselesini LGBT odaklı tartışmaların tahakkümünden kurtarmak Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan kısımlarının, Türkiye’nin kadına

şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesini engellemek ve LGBT’yi işaret eden ifadeler sebebiyle rahatsızlık duyan kesimlerin kadına yönelik şiddete karşı desteğinin konsolide edilmesine olanak sağlamak

Bir devlet politikası olan kadına şiddet ile mücadelede iç hukuka dayalı uygulamaların iyileşmesine odaklanmak için gerekli olan zihinsel paradigma değişikliğinin önünde engel olan cinsel yönelim unsurunu ortadan kaldırmak Reform paketleri içerisinde kadına şiddet ile mücadele ve kadın haklarının

iyileştirilmesi ile ilgili bölümlerin ön plana çıkarılması

(2)

İstanbul Sözleşmesinin Yerine Kendi Kriterlerimiz/Modelimiz

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 134.08.2020 tarihinde AK Parti’nin 19.

Kuruluş Yıl Dönümü Kutlaması’nda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır:

“Ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış, hiçbir düzenleme, hiçbir ideoloji insani olmadığı gibi meşru da değildir. Kadınlarımıza sahip çıkmada geri duracak olursak hiçbir zaman bu dünyada da ebedi alemde de Rabb'imize hesabını veremeyiz. … Kadınlarımız lehine yaptığımız bunca düzenleme varken, tartışmayı değerlerimize düşmanlık aracı haline dönüştürmeye çalışan bir avuç sapkına da meydanı bırakmayacağız. Milletin millet, ailenin de aile olmasını zedeleyecek anlayışlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. … Aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayacağız. … Ne kadına şiddetle mücadelemizin zafiyete uğratılmasına ne de bir avuç marjinalin aile değerlerimizi zedelemesine izin veririz.

Türkiye, bin yıllara dayanan medeniyet birikimiyle insanı ve insan onurunu yücelten, aileyi merkeze alan toplum dokusuyla uygun, özgün ve öncü metinler çıkarma potansiyeline sahiptir. Şimdiye kadar oluşan uluslararası külliyatından da istifade ederek tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Hani diyordum ya 'Kopenhag kriterleri' diyeceğimize 'Ankara kriterleri' der ve yolumuza devam ederiz. Enerjimizi ve vaktimizi heba eden son tartışmanın kasıtlı bir şekilde alevlendirildiğini, bazılarının da bilerek veya bilmeyerek bu ateşe odun taşıdığını düşünüyorum. Bu ateşi körükleyenler kadına şiddetle mücadeleden veya kadınların insan haklarını tesis etmekten bir adım olsun geri gideceğimizi sanıyorlarsa şimdiden bilsinler ki hüsrana uğrayacaklardır."

(3)

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ 2011’DE NEDEN İMZALADIK?

2021’DE NİÇİN FESHEDİYORUZ?

Kadın haklarını iyileştirmek ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek amacıyla sözleşmeyi imzaladık. Bu sözleşmeye binaen 2012 yılında hazırlanan başta 6284 s.

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olmak üzere birçok yeni düzenlemeyi yürürlüğe sokarak sözleşmeyi iç hukuka uyarlamış olduk. Ancak zaman içerisinde sözleşmede yer alan “toplumsal cinsiyet” ve “cinsel yönelimler” gibi kavramlar üzerinden Türkiye’nin toplum ve aile değerlerine uygun olmayan eylem ve söylemler geliştirilmiştir. Başta LGBT örgütleri olmak üzere yurtdışından fonlanan, terör örgütleri ve uzantılarıyla birlikte hareket eden bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu gruplar, İstanbul Sözleşmesi’ni arkalarına alarak LGBT ideolojisini toplumun tümüne mal etmek istemişlerdir. Bununla birlikte, LGBT ideolojisi sözleşmeye imza sebebimiz olan kadın hakları ve aile içi şiddetle mücadele konularını tahakküm etmeye başlamıştır. Anlaşma, Türkiye bakımından feshedilerek kadın hakları ve kadına şiddetle mücadele konusunda tüm adımlar kararlılıkla atılmaya devam edilecektir.

(4)

İstanbul Sözleşmesi, aileyi ve kadını güçlendirmeye odaklı olan sonrasında ise küresel LGBT lobilerinin ve bunlarla eşgüdümlü finans ve teknoloji şirketlerinin ülkemiz üzerinde düşünce ve ifade özgürlüğünü baskılayıcı, aile ve toplum değerlerimizi yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya başlamalarından dolayı İstanbul sözleşmesini feshediliyor.

Avrupa Birliği içerisinde 6 üye ülke (Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya) sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymamıştır. Polonya, LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlatmıştır.

Yunanistan, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, İsveç, Fransa ise sözleşmeye çekince koymuşlardır.

1. LGBT Derneklerine Gezi Destekçi Aktörlerin Küresel Fon Aktarımı

(5)

TOPLUMSAL AİLE YAPISI VE DEĞERLERİNE SAKINCA TEŞKİL ETMESİ

LGBT topluluğu kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalışırken kamuoyunda hassasiyet uyandıran milli, dini ve manevi değerlere saldırı niteliğinde söylem üretmektedir. Bu süreçte, toplumun nüvesini teşkil eden aile yapısını tahrip ederek telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedir.

(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)

LGBT ÖRGÜTLERİNİN TERÖR İLE BİRLİKTE HAREKET ETMESİ

LGBT söylemi aynı zamanda terör örgütleri ve destekçileriyle kol kola hareket etmektedir.

(12)

https://www.thesun.co.uk/news/4097885/armed-militia-of-gay-men-named-the-queer- insurrection-and-liberation-army-are-fighting-homophobic-isis-in-syria/

(13)

KADIN HAKLARI VE KADINA ŞİDDDET İLE MÜCADELEYİ LGBT TAHAKKÜMÜNDEN KURTARMAK

Sözleşmenin toplum değerleri ile bağdaşmayan cinsel yönelim kısımları kamuoyunda kabul görmemektedir. Bununla birlikte sözleşmenin özellikle kadın hakları bağlamında sağladığı imkanların çok daha fazlası ülkemizde hayata geçirilmektedir. Türkiye’nin son dönemde yapılan hukuki, idari ve sosyal düzenlemelerle büyük ivme kazanan kadına şiddet ile mücadelesine ve kadın hakları konusundaki adımlarına gölge düşürmesini engellenerek LGBT’nin tahakkümünden kurtarması sağlanacaktır.

KADINA ŞİDDETLE MÜCADELE VE KADIN HAKLARI KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN GÜÇLÜ HUKUKSAL YAPISI VE AÇIKLANAN REFORM PAKETLERİ

02 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkinliğini arttıracak faaliyetler öngörmektedir.

(14)

TÜRKİYE’DE KADINLARI KORUMAYA YÖNELİK MEVZUAT VE DÜZENLEMELER

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni 11 Mayıs 2011’de imzalamıştır. 14 Mart 2012 tarihinde TBMM tarafından onaylanan sözleşme 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Türkiye sözleşmeyi ilk imzalayan ülkedir ve imzalarken bir çekince koymamıştır. Mevcut durumda da Türkiye’nin bir çekincesi bulunmamaktadır.

Sözleşme, 45 Avrupa Konseyi ülkesi tarafından imzalanmış ve 34 üye ülkede farklı tarihlerde onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. AB de sözleşmeyi imzalamıştır. Avrupa Konseyi üyesi ülkeler olan Azerbaycan ve Rusya anlaşmayı imzalamamıştır.

Sözleşmenin Yürürlüğe Girmediği AB Üyesi Olmayan Ülkeler 1. Ermenistan

2. Azerbaycan 3. Rusya 4. Lihteyştayn 5. Moldova 6. Ukrayna 7. İngiltere

Sözleşmenin Yürürlüğe Girmediği AB Üyesi Ülkeler 1. Bulgaristan

2. Çekya 3. Macaristan 4. Letonya 5. Litvanya 6. Slovakya

Sözleşmede Değişiklik

Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif, 1. Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilir.

(15)

2. Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere gönderilir.

3. Değişiklik Avrupa Konseyi Bakanlar komitesinin teklifi üzerine Avrupa Konseyi çoğunluğuyla kabul edilir.

Sözleşmede Çekince Konulabilecek Madde/Fıkralar

• 2. ve 3. fıkralarda belirtilen istisnalar hariç, bu Sözleşmenin hiçbir hükmüne ilişkin çekince

konamaz.

Temmuz 2020’de Polonya, Sözleşmenin ebeveyn haklarını ihlal ettiği, çocuklara cinsiyet eğitimini zorunlu kılan maddelerin tepki çektiğini, LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışlarını İstanbul Sözleşmesi üzerinden tüm kamuoyuna kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek Sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlatmıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girer.

Sözleşmenin Bağlayıcılığı

GREVIO İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamasını izleyen mekanizmadır. GREVIO’nun açılımı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu'dur.

GREVIO’nun görevi Sözleşme’nin Taraf Devletler tarafından nasıl uygulandığını izlemektir. GREVIO tarafsız ve bağımsız 10 uzmandan oluşur. GREVIO gerekli gördüğünde, Sözleşme’nin kavramları veya temaları üzerine genel tavsiyeler kabul edebilir. Taraflar Komitesi ise GREVIO’nun raporlarının ve sonuç gözlemlerinin takibini yapar ve ilgili Taraf Devletlere tavsiyelerde bulunur. Ayrıca GREVIO üyelerinin seçiminden sorumludur.

(16)

T.C. Mevzuatı Milletlerarası Andlaşmalara İlişkin Usuller

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre TBMM milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmakla görev ve yetkilendirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmalar Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanır.

Milletlerarası andlaşmaların onaylanması, bunların feshini ihbar etmemek suretiyle yürürlük süresini uzatma, Türkiye Cumhuriyetini bağlayan bir milletlerarası andlaşmanın belli hükümlerinin yürürlüğe konulması için gerekli bildirileri yapma, milletlerarası andlaşmaların uygulama alanının değiştiğini tespit etme, bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme, Cumhurbaşkanı kararı ile olur.

(17)

Anayasa

• Anayasa’nın 10. maddesi ile herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Madde, hem yasal (de juro) hem de fiili (de facto) eşitliği güvence altına almaktadır.

• Anayasa’nın 41. maddesinde de ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiştir. Maddeye göre, devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almakla ve çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı korumakla yükümlüdür.

Türkiye’nin Taraf Olduğu Kadına İlişkin Diğer Milletlerarası Anlaşmalar

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edilmiş ve Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanmıştır. 187 ülke CEDAW’ı onaylamıştır. CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedeflemektedir. CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlamaktadır.

Medeni Kanun

• Medeni Kanun, ayrımcılık içeren maddeleri ayıklanarak 2002 yılında tümden değiştirilmiştir.

• Aile, kadın ve erkek arasında eşitlik temeline dayalı bir ortaklık olarak tanımlanmış,

“karı” ve “koca” kavramları yerini “eşler” kavramına bırakmıştır.

• Evlilik iki tarafın karşılıklı rızası ile gerçekleşir, kimse evlenmeye zorlanamaz.

Zorla evlendirme gerçekleştiği şartlara göre Ceza Kanunu’nda yer alan cinsel saldırı, çocuk istismarı, hürriyeti tahdit, tehdit, yaralama vb. suçları oluşturur.

(18)

• 162. madde ile eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

• Medeni Kanuna göre eşler oturacakları konutu birlikte seçerler ve evlilik birliğini beraberce yönetirler. Eşlerden her biri ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder ve eşler, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir.

Ceza Kanunu

• Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişinin, mağdurun şikâyeti üzerine cinsel saldırı suçundan beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmektedir.

• Kanuna göre, evlilik içi cinsel saldırı/tecavüz de suçtur.

• Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

• Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

• Çocukların cinsel istismarı suçtur.

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284 sayılı Kanun)

• Kanun gerekçesi “kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının teminat altına alınması devletlerin sorumluluğundadır.” İbaresine yer vermektedir.

• Kanunda kadına yönelik şiddet; kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış olarak ele alınmıştır.

• Kanun mağdurları korumak mülki adına amirin takdiri ile bezerlerinin de uygulanabileceği koruma tedbirlerini belirlemiştir:

(19)

Ø Korunan kişinin kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanır.

Ø Geçici maddi yardım yapılır.

Ø Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilir.

Ø Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde geçici koruma altına alınır.

Ø Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere kreş imkânının sağlanır.

• Hâkim kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak maddede yer alan koruyucu tedbirler uygulanabilir:

Ø İşyerinin değiştirilmesi sağlanır.

Ø Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenir.

Ø Medeni Kanun’daki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulur.

• Şiddet uygulayanların;

Ø Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,

Ø Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,

Ø Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,

Ø Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,

(20)

Ø Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,

Ø Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi sağlanır.

İkincil mevzuat ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi destekleyen diğer belgeler

• Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un (6284 sayılı Kanun) Uygulama Yönetmeliği

• Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik

• 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulamasına Dair Genelge

• Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi

• Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu konulu 2007/6 sayılı İçişleri Bakanlığı Genelgesi

• Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arasındaki Protokol, • TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporları

• TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Raporları

Kadınları Korumaya Yönelik Düzenlemeler

• Aile Bakanlığı kurulmuştur.

• Aile Mahkemeleri 2003 yılında kurulmuştur.

• Şiddet mağduru kadınların etkili bir şekilde korunabilmesi adına Elektronik Kelepçe Uygulaması hayata geçirilmiştir.

Kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz eylemlerini engellemek adına KADES uygulaması tasarlanmıştır.

• Kadınların varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri kadın konukevleri oluşturulmuştur.

(21)

SORU - CEVAP

Soru: Diğer ülkeler gibi niçin fesih gerekçesi olarak gösterdiğimiz maddelere çekince koymadık?

Cevap: İstanbul Sözleşmesi’nin 78. Maddesi sözleşmenin; tazminat hakkı, yargı yetkisi, zaman aşımı, oturma izni gibi Türkiye’nin sorunlu görmediği kısıtlı sayıda madde için çekince koyulabileceğini belirtmiştir. Sözleşmenin tartışılan; toplumsal aile değerlerine karşı eğilimlerin meşrulaştırılması gibi sorunlu maddelerine çekince koyulamamaktadır.

Soru: İstanbul Sözleşmesi’nin feshi Reform paketleri süreci ile tezat oluşturur mu?

Cevap: Türkiye’nin kadın haklarına verdiği değer ve “Kadına Karşı Şiddet” ile mücadelesi İstanbul Sözleşmesine indirgenemez. Türkiye 2002 yılından sonra AB uyum paketleri kapsamında, kadın ve çocuk haklarının iyileştirilmesi konusunda önemli adımlar atmıştır.

Türkiye, geçmişte olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddetle mücadelesinden hiçbir zaman geri adım atmayacaktır. Gerek yürürlükteki mevzuat gerekse “İnsan Hakları Eylem Planı” kapsamında hayata geçirilecek yeni reformlar ile kadının toplum ve aile içindeki konumu güçlendirilecek, kadına karşı şiddetle mücadeleden taviz verilmeyecektir.

Soru: Türkiye’de kadın hakları tehlikede mi?

Cevap: Hayır. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması kadın haklarını tehlikeye sokmamaktadır. Bilakis, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve CEDAW (Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) aynı kararlılıkta uygulanmaya devam edecektir.

Soru: İnsan Hakları Eylem Planı kadınların haklarını genişletiyor mu?

Cevap: Evet. Türkiye’de kadın hakları sözleşmeden önce de toplumsal eşitlik konusunda gelişim göstermektedir. Bu kapsamda yapılacak uygulamalar:

• Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezayı artıran sebepler, boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilecek.

(22)

• Tek taraflı ısrarlı takip fiilleri ayrı bir suç olarak düzenlenecek ve böylelikle mağdurlara sağlanan güvence artırılacak.

• Cinsel saldırı mağduru kadınların ikincil örselenmelerini önlemek amacıyla hastanelerde oluşturulan özel merkezler/kadın destek birimleri yaygınlaştırılacak.

• Aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetten kaynaklanan suçların etkin bir şekilde soruşturulması amacıyla kurulan özel soruşturma büroları ülke genelinde yaygınlaştırılacak.

• Şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını etkin bir şekilde kullanabilmeleri için Ceza Muhakemesi Kanunu 234. maddesi uyarınca avukat görevlendirilmesi imkânı getirilecek, adli yardım hizmetlerinden yararlanma koşulları kolaylaştırılacak.

• Aile içi şiddet bürolarında görevli Cumhuriyet savcıları ile tedbir kararlarına bakmakla görevli hâkimlere uygulama birliğinin sağlanması için düzenli olarak eğitim verilecek.

• Tehdit altındaki kadınların daha etkin korunmasını sağlamak için önleyici ve koruyucu kapasite artırılacak ve bu kapsamda teknolojik imkânlardan da azami ölçüde yararlanılacak.

• Haklarında uzaklaştırma kararı verilenler başta olmak üzere, aile içi şiddet veya kadına karşı şiddet uygulayanların rehabilitasyonu sağlanacak, bu amaçla öfke kontrolü ve stres yönetimi gibi etkili programlar geliştirilecek.

• Boşanma sürecinin taraflar ve çocuklar üzerindeki olası olumsuz etkilerini en aza indirebilmek, özellikle çocukla kişisel ilişkinin sağlıklı yürütülmesini sağlamak amacıyla süreç hakkında taraflar ve çocuklar bilgilendirilecek ve ihtiyaç duyanlara psikososyal destek sağlanacak.

Soru: İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddettin önlenmesi için tek dayanak mı?

Cevap: Hayır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi kanunu Türk hukukunda 6284 sayılı kanun ile düzenlenmiştir. Bunun dışında Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Şiddet Suçları Mağdurlarının Zararlarının Tazmin Edilmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ve Kadına Karşı

(23)

Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası belgelere taraftır ve bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyi sürdürmektedir.

Soru: “Kadın beyanı esastır” usülü ortadan kalkıyor mu?

Cevap: Kadın beyanının esas alınması, mağdura otomatik bir cinsiyet ataması yapması nedeniyle sakınca yaratıyordu. Oysa, mağduriyetin ve şiddetin cinsiyeti yoktur. Şiddet nedeniyle devletimizin sağladığı konukevlerinde barınmak zorunda kalan erkek sayısı son 19 yılda 50 bin 923 olmuştur. Sözleşmenin feshiyle, sadece kadınların değil, tüm mağdurların beyanı esas alınacaktır.

Soru: 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun nedir, nasıl yararlanılır?

Cevap: Bu Kanunun amacı kadınları, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını şiddete karşı korumaktır. Bu kanun,

• Aile içi şiddete maruz kalan eş ve çocuklar ile aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri (akrabalar).

• Tek taraflı ısrarlı takip mağdurları.

• Mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan ya da evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerini kapsamaktadır.

(24)

İDDİA - GERÇEK

İddia: İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her tür şiddete karşı hukuki çerçevede detaylı bir koruma sağlayan ilk uluslararası belgedir.

Gerçek: Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi, kısaca CEDAW, 1979 yılında BM tarafından kabul edilen ve kadınlara yönelik şiddette hukuki çerçeveyi ilk olarak çizen uluslararası belgedir. Türkiye CEDAW’a 1985 yılından bu yana taraftır.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi CEDAW’ın hukukumuzdaki pozisyonunu değiştirmeyecektir.

İddia: İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddettin tek dayanağıdır.

Gerçek: Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, 2012 yılında çıkan ve Türk hukukunda 6284 sayılı kanun ile düzenlenmiştir. Bunun dışında Türkiye, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’ne taraftır ve bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyi sürdürmektedir.

İddia: Sözleşmenin feshi her türlü şiddettin önünü açıyor.

Gerçek: Türkiye taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve iç hukukunun işlerliği ile her türlü şiddete insan hakkı ihlali olarak yaklaşmaktadır. Bu kapsamda iç hukukumuzun ve İnsan Hakları Eylem Planı’mızın şiddet kavramı daha geniş ve daha keskin olduğundan, İstanbul Sözleşmesinin neden olduğu muğlaklıklar ortadan kalkacaktır.

İddia: Türkiye kadına karşı şiddette atılan tüm olumlu adımları “İstanbul Sözleşmesi”ne borçludur.

Gerçek: Türkiye, özellikle 2002 yılından bu yana Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde kadın haklarının iyileştirilmesi ve toplumda kadının rolünün artması yolunda pek çok adım atmıştır.

(25)

SAĞLIKTA KADIN

100 bin canlı doğumda anne ölüm oranı; 2002’de 64,7 iken 2019’da 13,1’e düştü.

Son 18 senede, doğum öncesi bakım alma oranı %70 den % 99’a.

Sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranı %75’den %97’e ulaşmıştır.

Bu rakamlara erişilmesindeki en önemli unsur, Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemimizin kapsayıcılığıdır. Ayrıca kadın hekimlerin oranı %44’e; kadın başhekim oranı ise %16,3’

yükselmiş olması da kadınlarımızın sağlık farkındalığında etkili olmuştur.

EĞİTİMDE KADIN

Kadın okuryazarlık oranı 2002 yılında %79,9 iken 2019’da % 95,3’e yükselmiştir.

Kız çocuklarının ilköğretimde (İlkokul + Ortaokul) net okullaşma oranı

• 2002/2003 öğretim yılında %87,3 iken (Toplam: %90,9; Erkek: %94,5)

• 2019/2020 eğitim-öğretim yılı itibariyle;

o İlkokul düzeyinde %93,5’a (Toplam: %93,6; Erkek: %93,7)

o Ortaokul düzeyinde %96,14’e ulaşmıştır (Toplam: %95,9; Erkek: %95,7) Kız çocuklarının ortaöğretimde net okullaşma oranı;

• 2002/2003 öğretim yılında %45,2 (Toplam: %50,6; Erkek: %55,7) iken

• 2019/2020 eğitim-öğretim yılı itibarı ile %84,9’e yükselmiştir.

Kadınların yükseköğretimde net okullaşma oranı ise

• 2002/2003 öğretim yılında %13,5 iken

• 2019/2020 yılı itibariyle %46,3’ye yükselmiştir (Toplam: %43,4 Erkek: 40,6).

Ayrıca, kadın öğretmenlerimizin oranı %60’lara ulaşmıştır.

İlkokulda%63, okul öncesinde bu rakam %94 lere ulaşmaktadır.

2020 yılı için mühendislik, imalat ve inşaat bölümlerinde okuyan kız öğrenci oranı %28,4;

tıp alanında ise %51’dir.

(26)

KAMUDA KADIN

o Bugün, yaklaşık 4,8 milyon vatandaşımız kamuda çalışmaktadır.

o Son 10 yılda kadın kamu çalışanlarının oranı %34,2 den %40,3 ya yükselmiştir.

o Kabinede görev yapan 16 Bakanımızın 2’si (%12,5)

o Bakanlıklarda görev yapan 56 Bakan Yardımcımızın 5’i (%8,9) kadındır.

o Ayrıca, kamudaki

o Genel Müdürlerimizin yaklaşık %8i (14/ 180) o Genel Müdür Yardımcılarımızın %13ü (42/330) o Daire Başkanlarımızın %17 si kadındır. (463 / 2803) o Ayrıca, mülki idarede

o 2 kadın valimiz (Nevşehir, Uşak) ve 21 kadın Kaymakamız görevdeyken

o Hariciyedeki büyükelçilerimizin 65i (%25), başkonsoloslarımızın ise 13ü (%15) kadındır.

SİYASETTE KADIN

2002 Genel Seçimlerinde kadın milletvekili sayısı 24, oranı %4,4 iken;

2018 Genel Seçimlerinde kadın milletvekili sayısı 104, oranı ise %17,45 olarak gerçekleşmiştir.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ise Türkiye genelinde 1.086 kadın muhtar seçilmiştir.

HUKUKTA KADIN

Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) 2020 verilerine göre ülkemizde 14.909 hakim 6.863 savcı görev yapmaktadır.

Adli ve idari yargıda görev yapan hâkimlerin % 46’sı; savcıların ise %15’i kadındır.

Barolara kayıtlı avukatların % 46’sı; baro başkanlarının ise % 10’u kadındır.

AKADEMİDE KADIN

(27)

Yükseköğretimde 7,3 milyon öğrencimizin %48’i kadındır.

Akademik personel içindeki kadın oranı da benzer şekilde %50’yi aşmıştır.

Akademik unvan bazında baktığımızda ise,

203 üniversitemizin 17’sinde kadın rektör görev yapmaktadır (%8,4).

Kadın dekan oranı ise %18,9‘dur.

Kadın profesörlerimizin oranı 2002 yılında % 25 iken; 2020 yılında %32,2’ye yükselmiştir.

Araştırma görevlileri içerisinde kadın oranı %51,3’dür.

MEDYADA KADIN

Gazetelerde 2005 yılında kadın Genel Yayın Müdürü oranı %12 iken mevcutken bu oran 2019 yılında %19’ a ulaşmıştır.

Dergilerde ise 2005 yılında kadın Genel Yayın Müdürü oranı % 19 iken bu oran 2019 yılında %29’a ulaşmıştır.

SİVİL TOPLUMDA KADIN

Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının kayıtlı 8,7 milyon üyeleri bulunmaktadır.

Ve bu üyelerin 1,5 milyonu yani %17,6 i kadındır.

KADIN VE ÇALIŞMA HAYATI

2021 itibariyle 24 milyonu aşkın sigortalı çalışanımızın % 30,34’ü kadındır.

Kalkınma Planlarımız çerçevesinde 2023’de kadınların işgücüne katılımını % 38,5’e

istihdamını % 34’e yükseltmek temel hedefimiz.

2020 yılı sonu itibariyle 2,1 milyon kadınımız İŞKUR’un Aktif İşgücü programlarından yararlanmıştır.

Kadın Haklarının geliştirilmesinin yanında, kadına şiddete karşı pek çok önlem, sözleşme kapsamı dışında alınmıştır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

(28)

• ALO 183: İhmal, istismar ve şiddet vakaları veya töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için açılan ihbar hattı.

• Gelincik Hattı (Ankara Barosu, ama Aile Bakanlığının sitesinde geçiyor önlem olarak)

• KADES

• Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerinin Konukevi, Destek ve Danışmanlık Hizmetleri

• Ayn-i Maddi Yardımlar

• ALO 144 Sosyal Yardım Hattı

• Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri

• Sosyal Hizmet Merkezleri

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Tüm dünyada hala en önemli sorun alanlarından biri olan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele çalışmalarımızı Sıfır Tolerans ilkesiyle kararlılıkla yürütüyoruz.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele alanında 2007’den bu yana 3 Ulusal Eylem Planı yürürlüğe girmiştir.

2021-2025 yıllarını kapsayacak 4. Ulusal Eylem Planı hazırlıkları tamamlanmıştır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda; Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliğinde 2020-2021 yıllarını kapsayacak şekilde hazırladığımız Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı’nı yürütüyoruz.

Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından başlatılan Mercan Seferberliği ile kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyi ve kadınlarımıza, kendi başarı hikâyelerini yazabilmeleri için fırsatlar sunmayı hedefliyoruz.

İddia: Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile kadın erkek eşitliğini ortadan kaldırıyor.

(29)

Gerçek: İstanbul Sözleşmesi kadın erkek ilişkilerini düzenlememektedir. Bu konuda iç hukumuzda düzenlemeler yapılarak kadın ve erkeğin gerçek eşitliğine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:

• Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesi “herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit” olduğunu güvence altına alır. Bu maddeye göre “kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir”, “devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ve “bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”

• 2001: Anayasa’nın 41. maddesine; “Aile Türk toplumunun temelidir” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve eşler arasında eşitliğe dayanır” hükmü eklenerek, 66.

maddesinden, Türk vatandaşlığının düzenlenmesi ile ilgili eşitsizlik içeren hüküm çıkarılmıştır.

• 2002: “Aile reisi kocadır” hükmü değiştirilerek “evlilik birliğini eşler beraber yönetirler” hükmü getirilmiştir.

• 2003: Kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nda değişiklik yapıldı. İşveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi hükümleri içeren İş Kanunu yürürlüğe girdi.

• 2005: Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açmalarının, belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında olduğuna ilişkin düzenlemenin bulunduğu “Belediye Kanunu” yürürlüğe girdi. Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişiler ve hükümlülere yönelik suç işlemesini önlemek ve topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılmasına dair hükümler içeren “Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu” yürürlüğe girdi. TBMM “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara

(30)

ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Komisyonu Kurulmasına İlişkin Karar” Resmi Gazetede yayımlandı ve bu kapsamda kurulan “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” çalışmalarına başladı.

• 2010: yasal düzenlemeler ile; çocuklara yönelik her türlü istismarın önlenmesi için yaptırımlar içeren değişiklik kabul edilmiş ve evrensel hukuk normlarına göre çocukların haklarının korunması sağlanmıştır. Değişiklikle; “…Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara karşı, çocukları koruyucu tedbirler alır” hükmü getirilmiştir. Aynı referandum doğrultusunda kadınlara, çocuklara, yaşlı, dul ve yetimlere gazi ve malüllere kısaca korunma ihtiyacı olanlara, toplumun dezavantajlı kesimlerine

“pozitif ayrımcılık ilkesi” benimsenmiştir. Böylece hiçbir güvencesi olmayan kesimlerin, gerek sosyal ve gerekse bireysel hak ve özgürlükleri, anayasal teminat altına alınmıştır.

• 2013: Kadın milletvekillerinin, başörtüsü ile TBMM’ye girmesinin önündeki yasal engeller kaldırıldı ve dört milletvekili; Gülay Samancı, Sevde Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak ve Gönül Bekin Şahkulubey TBMM’ye başörtüsüyle girdi.

(31)

1) Sözleşmedeki Şiddet Kavramının İçeriği Oldukça Belirsizdir

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ifadesi daha çok kadının fiziksel şiddetten veya cinsel saldırılardan korunması düşüncesini akla getirmektedir. Oysa İstanbul Sözleşmesi’nde belirtilen ıstırap verebilecek olan ifadesinin neyi içerdiği belirsizdir. Şiddet dedikleri sadece fiziksel şiddet değil, psikolojik şiddeti de kapsıyor. Bu ifadeler istismara oldukça açık, şiddeti uygulayan veya mağdur olanın öznel değerlendirmelerine imkân tanıyacak ölçüdedir. Karı koca arasındaki ufak bir tartışma bile psikolojik şiddete dahil edilmektedir.

Madde 3, Tanımlar, a bendinde “kadına karşı şiddet, bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır ve ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir.”

denmektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nda duygusal şiddet/istismar kapsamında “kadınları kontrol etmeye yönelik davranışlar” da tanımlanarak bir kişinin eşinin kıyafetlerine "karışması" ya da facebook ve twitter hesabına "karışması" şiddet olarak yer almıştır.Bunlar şiddetin araçsallaştırılarak, aile ilişkilerinin ve aile temelli toplumsal yapının değiştirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Aile kurumundaki karşılıklı sorumluluklar yok sayılmakta, eşler sadece bireysellikleriyle ele alınmaktadır.

2) Sözleşme Arabuluculuğu Kaldırmaktadır

Karı-koca anlaşmazlıklarında arabuluculukla hallolacak pek çok evlilik problemlerinin çözümü için adım atılmayıp evlilikleri onarmak yerine, Sözleşmenin 48. maddesi arabuluculuğu kaldırmaktadır. Ailelerin ve tayin edilecek hakemlerin sürece müdahil

(32)

olmasına karşı çıkılmakta, taraf ülkelerin böyle bir yaklaşımı engelleyecek tedbirleri alması istenmektedir.

“Taraflar işbu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete ilişkin olarak, arabuluculuk ve uzlaştırmada dahil olmak üzere, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri alır.” Demektedir.

Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, sözleşmede aileyi koruyabilecek tedbirlere yer verilmemekte, toptancı bir yaklaşımla arabuluculuğun faydalı olabileceği durumlar da dışlanmaktadır.

Türkiye’de aile içi huzurun tesisi ve anlaşmazlıkların çözümü noktasında evlilik öncesi, esnası ve sonrasında ücretsiz olarak Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından pek çok eğitim verilmektedir.

Evlilik Öncesi Eğitim Programı: Evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak için bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmaları ve evliliğe iyi bir başlangıç yapabilmeleri için sunulan bir programdır.

Aile Eğitim Programı (AEP): Aile bireylerinin karşılaştıkları sorunları en aza indirilebilmeleri ve sorunların aile odağında çözülmesine yardımcı olunmasını amaçlayan bir programdır.

Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı Hizmeti Boşanma öncesi ve esnasında; aile içi iletişim becerilerini kazandırmak, çatışmaların yapıcı bir şekilde çözülmesi, aile içi iletişim sorunları nedeniyle boşanma noktasına gelen ailelerin, aile ilişkilerinin yeniden yapılandırılması gibi danışmanlık hizmetlerin yanı sıra boşanma sonrasında da tek ebeveynliğin getirdiği sorunlar konusunda çocuklara yönelik danışmanlık yapılmaktadır.

(33)

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE YASAL DAYANAKLAR

Kadınların uzun yıllara dayanan mücadelesi sonucunda bugün artık kadına yönelik şiddetin önemli bir insan hakkı ihlali olduğu yaygın biçimde kabul edilmektedir. Devletler, giderek artan bir oranda, kadınların ayrımcılığa ve şiddete uğramadan yaşama hakkını güvence altına almaktadır. Türkiye’de 1980’lerden itibaren taraf olunan uluslararası sözleşmeler, yasal düzenlemeler, şiddeti önlemek amacıyla oluşturulan mekanizmalar başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin önlenmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır.

Ulusal düzeydeki dayanakların başlıcası, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır.

Anayasa’nın 10. Maddesi, “herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit” olduğunu güvence altına alır. Bu maddeye göre “kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir”, “devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ve “bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”

Uluslararası düzeyde önemli dayanaklardan birisi olan CEDAW Sözleşmesi, 1 Mart 1980 tarihinde üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Türkiye’nin 1985 yılında onayladığı Sözleşme, 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir. CEDAW İhtiyari Protokolü ise 30 Temmuz 2002 tarihinde TBMM tarafından onaylanmış ve 2 Ağustos 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

20 Mart 2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ulusal mevzuattaki en önemli dayanaklardan birisidir. Kanunun uygulanmasıyla bağlantılı iki önemli yönetmelik, şiddet önleme ve izleme merkezleri (ŞÖNİM) ile kadın konukevleri / sığınmaevlerinin yetki ve sorumlulukları ile kuruluş ve işleyişlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Hakkında Yönetmelik ile illerde kurulmuş ve kurulacak olan ŞÖNİM’lerin çalışmaları ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon, İzleme ve Değerlendirme Komisyonlarının işleyişi mevzuata bağlanmıştır. Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik ise kamu, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları tarafından açılan veya yönetilen konukevleri / sığınmaevlerinin hizmet kapsam ve standartlarını düzenlemekte, işleyişe yönelik çerçeveyi sunmaktadır.

Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yayınlanan 2006/17 sayılı “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Genelgesi ile kadına yönelik şiddetle mücadelede karşılaşılan sorunlara ilişkin alınacak önlemler ve bunların hayata geçirilmesinden sorumlu kuruluşlar listelenmiştir.

(34)

Bunların yanı sıra “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları” da uygulamaya dönük önemli bir dayanak oluşturmaktadır. Ayrıca Onuncu Kalkınma Planı ve kalkınma ajansları tarafından hazırlanan “bölgesel planlar” ile resmi kuruluşların ve yerel yönetimlerin kurumsal strateji ve eylem planlarında toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır.

(35)

İnsan Hakları Eylem Planı

Aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetle mücadeleye büyük önem verilen Türkiye’de günümüze kadar birçok hukuki düzenleme yapılmıştır.

1. 2014 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında, kadın konukevleri yeniden yapılandırılması, şiddet önleme ve izleme merkezlerinin oluşturulma süreci devam etmektedir.

2. Daha etkin bir sistem oluşturmak üzere 2020-2021 yılında yürütülecek faaliyetler

“Acil Faaliyet Planı” adı altında birçok bakanlığın ortak çalışmasıyla belirlenmiştir.

3. Kadına karşı şiddetle mücadelede aile mahkemeleri tarafından verilen tedbir kararlarında uzmanlaşmasının sağlanması amacıyla 20 Mart 2020 tarihinde,

“Tedbir Mahkemeleri” faaliyete geçirilmiştir.

4. Kadına karşı şiddet kapsamında, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planları (2007-2010), (2012-2015), (2016-2020)” ile “Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2018-2023) uygulanmaya konulmuştur.

02 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkinliğini arttıracak faaliyetler öngörmektedir.

• Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezayı artıran sebepler, boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilecek.

• Tek taraflı ısrarlı takip fiilleri ayrı bir suç olarak düzenlenecek ve böylelikle mağdurlara sağlanan güvence artırılacak.

• Cinsel saldırı mağduru kadınların ikincil örselenmelerini önlemek amacıyla hastanelerde oluşturulan özel merkezler/kadın destek birimleri yaygınlaştırılacak.

• Aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetten kaynaklanan suçların etkin bir şekilde soruşturulması amacıyla kurulan özel soruşturma büroları ülke genelinde yaygınlaştırılacak.

• Şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını etkin bir şekilde kullanabilmeleri için Ceza Muhakemesi Kanunu 234. maddesi uyarınca avukat görevlendirilmesi imkânı getirilecek, adli yardım hizmetlerinden yararlanma koşulları kolaylaştırılacak.

• Aile içi şiddet bürolarında görevli Cumhuriyet savcıları ile tedbir kararlarına bakmakla görevli hâkimlere uygulama birliğinin sağlanması için düzenli olarak eğitim verilecek.

(36)

• Tehdit altındaki kadınların daha etkin korunmasını sağlamak için önleyici ve koruyucu kapasite artırılacak ve bu kapsamda teknolojik imkânlardan da azami ölçüde yararlanılacak.

• Haklarında uzaklaştırma kararı verilenler başta olmak üzere, aile içi şiddet veya kadına karşı şiddet uygulayanların rehabilitasyonu sağlanacak, bu amaçla öfke kontrolü ve stres yönetimi gibi etkili programlar geliştirilecek.

• Boşanma sürecinin taraflar ve çocuklar üzerindeki olası olumsuz etkilerini en aza indirebilmek, özellikle çocukla kişisel ilişkinin sağlıklı yürütülmesini sağlamak amacıyla süreç hakkında taraflar ve çocuklar bilgilendirilecek ve ihtiyaç duyanlara psikososyal destek sağlanacak.

(37)

Şiddete Sıfır Tolerans

• Elektronik Kelepçe Uygulaması:

o Şiddet mağduru kadınların etkili bir şekilde korunabilmesi adına uygulanmaya başladı.

o Uygulamaya göre, şiddet uygulayan kişiler, mahkemeden alınan kararla ayak bileğine elektronik kelepçe takılarak izlenebiliyor.

o Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ekiplerince takılan elektronik kelepçeler, Elektronik İzleme Merkezinden 7 gün 24 saat esasına göre takip ediliyor.

o İhlal tespit edilmesi halinde ilk olarak izleme personeli tarafından şiddet uygulayanla irtibata geçilerek gerekli uyarılar yapılıyor.

• KADES (Kadın Destek Uygulaması):

o Kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz gibi kötü eylemleri biraz da olsun engellemek adına kullanıcılara sunulmuş resmi bir uygulamadır.

o Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve acil durumlarda ilk aklınıza gelecek acil müdahale uygulamasıdır.

o Şiddet mağduru kadınların bu uygulama ile 155 Polis İmdat Acil Çağrı Merkezine hızla ulaşmaları sağlanarak bulundukları yere en yakın ekip ve devriyenin sevki sağlanmakta, olaya hızlı ve etkin şekilde müdahale edilmektedir.

o Uygulama, şiddet mağduru veya şiddet görme ihtimali bulunan kadınları ve çocukları Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve ona bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi ilgililerine ulaştırarak danışmanlık, rehberlik ve yönlendirme hizmetleri almalarını sağlamaktadır.

• Kadın Konuk Evi:

Kadın konukevleri, fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü istismara veya şiddete uğrayan kadınların, şiddetten korunması, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözülmesi sağlanmaktadır.

Kadınların varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri kadın konukevlerinde güvenlik, danışmanlık, tıbbi destek, geçici maddi yardım, kreş, mesleki eğitim kursu, grup çalışmaları, sosyal, sanatsal ve sportif faaliyetler vb. alanlarda destek sunulmaktadır.

Şu an 143 kadın konukevi 3.444 kapasite ile hizmet vermektedir.

• Son 19 yılda Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezlerinde kalan kişi sayısı 640 bin 565 Kadın / 93 bin 340 Çocuk / 50 bin 923 Erkek

• 36 ilde 247 aile destek merkezi

(38)

12 ilde 32 sosyal destek merkezi

(39)

Sıra Temel Eleştiriler Cevaplar

1

Kadına karşı şiddet vakalarının yoğun olarak görülmesine ve yetkililerce lanetlenmesine karşın İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin gündeme gelmesinin çelişkili olduğu iddiası

Türkiye kadına yönelik şiddetle olan mücadelesinden geri adım atmayacaktır. Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadelesi İstanbul Sözleşmesi’nden ibaret olmayıp; gerek yürürlükteki mevzuat gerek İHEP kapsamında hayata geçirilecek reformlar bu mücadelemize katkı sağlayacaktır.

2 Türkiye’de kadına değer verilmiyor iddiası

Türkiye’de kadının toplumsal rolünün iyileştirilmesi için kapsamlı adımlar atılmıştır. Hayatın her alanında kadının rolü artırılmıştır. Bazı örnekler:

"2005 yılında 5 milyon 108 bin olan kadın istihdamını, 2018 yılında 9 milyona çıkardık." (Zehra Zümrüt Selçuk, Mart 2019)

“2002’de yönetici kadın oranı

%8,9 iken 2018’de %15,6 olmuştur. İş gücüne katılım oranı ise %27,9’dan

%34,1’e yükselmiştir.” (Emine Erdoğan, Mart 2019)

• Türkiye’nin yurtdışı

temsilciliklerindeki kadın büyükelçi sayısı artmakta olup; 2000 yılında 8 olan bu sayı, 2020’de 65’e çıkmıştır.

(Dışişleri Bakanlığı, Mart 2021)

“2002 yılında yüzde 79'larda olan kadın okuryazarlık oranı bugün yüzde 95'lere ulaşmış durumda.”

(Zehra Zümrüt Selçuk, Mart 2021)

• Türkiye’de kadının istihdamdaki yeri 2002’de 6 milyon 122 iken Ekim 2019’da 9 milyona çıkmıştır.

(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/devlet- destekleri-kadinlarin-gucune-guc-katti- /1757759)

3

Erdoğan’ın “muhafazakar söylemlerle toplumdaki kadın rollerini sınırladığı” iddiası

(40)

• Kadın milletvekili sayısı 2002’de 24 iken, 2018’de 104’ çıkmıştır.

(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/devlet- destekleri-kadinlarin-gucune-guc-katti- /1757759)

• Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020 Yılı Yatırım Programında kadınların güçlendirilmesi için 20 milyon liralık pay ayrılmıştır.

(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/devlet- destekleri-kadinlarin-gucune-guc-katti- /1757759)

• Doğum izninde düzenlemeler, analık hakkı, evde bakım destekleri, yarı zamanlı, esnek zamanlı çalışma gibi birçok uygulama hayata geçirilmiştir.

(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/bakan- zehra-zumrut-selcuk-sozum-ona-kadin- haklari-savunuculari-yereldeki-

haksizlik-ve-tacizlere-ses- cikarmiyor/2168541)

4

İstanbul Sözleşmesiyle elde

edilen kazanımların

kaybedileceği iddiası Türkiye, gerçekleştireceği reformlarla bu alanda etkili adımlar atmayı amaçlamaktadır. Bu reformlar, bu alandaki kazanımlarımızı güçlendirecektir.

5

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ülkenin reform anlamında tarihsel başarılarını ve çabalarını baltalayacağı iddiası

6 Türkiye’de LGBT bireylerin hedef alındığı iddiası

Bu konunun siyasileştirilmesi ve baskı aracı olarak kullanılması, kadına yönelik şiddetle mücadeleye gölge düşürmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmanın araştırma problemi, Düzce ilindeki kadına yönelik aile içi şiddet olgusunun ölçülmesi, aile içi şiddetin nedenlerinin tespiti, kadınların

Bu çalışmada, bir devlet üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik ve Ebelik Bölümü son sınıf öğrencilerinin gebelikte kadına yönelik AİŞ konusunda bilgi

Tekfen, aile içi şiddet ile mücadele konusunda, şiddete maruz kalan ve şiddet uygulayan çalışanları için, kendi talepleri doğrultusunda bu maddede yer alan şirket içi

Kadınlara yönelik şiddet, kadınların ve kız çocuklarının, maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü

“ALO 183 Sosyal Destek Hattı” şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan, destek ve yardıma ihtiyacı olan kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik

Bu aşamaya kadar elde edilen bulgular katılımcıların demografik özelliklerini ve geçmiş yaşantılarında gerek aile bireyleri, gerekse aile dışından

 Kadına yönelik şiddet ise ister kamusal isterse özel alanda yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek

“Şiddet” Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik