• Sonuç bulunamadı

Kadına yönelik şiddet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kadına yönelik şiddet"

Copied!
37
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kadına yönelik şiddet

(2)

Genel anlamda şiddet sahip olunan güç veya kudretin,

yaralanma ve kayıpla sonlanan veya sonlanma

olasılığı yüksek bir biçimde bir başka insana, kendine,

bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da

bizzat uygulanmasıdır (DSÖ, 1996).

(3)

Şiddetin nedenleri

Şiddet psikobiyolojik faktörler ile dış çevre arasındaki etkileşimin

bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Biyolojik faktörler

Saldırgan davranışların genel olarak limbik sistem ile beynin

frontal ve temporal lobları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

1. 

Nörotansmitterler: 5-HT mekanizması intihar yanında şiddet

davranışının ortaya çıkmasında da etkili. GABA’nın

saldırganlığı önleyici etkisi olduğu; NE ve L-Dopa

düzeylerindeki artış saldırgan davranışları artırmakta.

2. 

Limbik sistem: Saldırganlık ile bu bölgedeki yapılardan

kaynaklı nöbetlerin ilişkisi hakkında tam bir fikir birliği

yoktur.

(4)

3. Endokrin bozukluklar:

a) Çoğu şiddet davranışının erkeklerde ortaya çıkması, şiddetin oluşumunda androjenlerin rolünü düşündürtmekte, ancak çalışmalar doğrulamamakta. b) Premenstrüel sendrom: kadınlarda saldırgan davranışları artırmakta, ancak, bilimsel bir kanıt henüz yok.

c) Alkol ve uyuşturucular: Alkol dürtü kontrolünde inhibisyon ve

muhakeme yeteneğinde azalmaya neden olmakta. Alkol intoksikasyonu ve şiddet davranışı arasında açık bir ilişki var. Amfetamin, kokain, fensiklidin ve sedatif-hipnotik maddeler gibi diğer uyuşturucuların da beyin ve

davranışlar üzerinde benzer etkileri bulunmaktadır. Bu ve benzeri yasadışı maddelerin kullanılması saldırgan ve kriminal davranışlara neden olma yanında şiddet davranışının dolaylı sebebidir.

(5)

Psikososyal faktörler

1. Gelişimsel faktörler: Çocukluğunda şiddet gören ya da şiddete tanık olan bir kişi yetişkinliğinde şiddet uygulama açısından artmış risk taşımaktadır. Annesine ya da diğer aile üyelerine şiddet uygulandığına tanık olan

çocuğun, şiddet doğrudan kendisine yönelmemiş olsa bile, gelecekteki davranışları etkilenebilmektedir.

2. Silahlar: Areşli silahlara bağlı yaralanma ve ölümler artmaya devam

etmektedir. ABD’nde adölesan erkeklerde silahlara bağlı ölümler otomobil kazalarının yerini almıştır.

3. Çevre:

a) Kalabalık: şiddet açısından artmış potansiyel taşımakta

b) Hava durumu: rahatsızlık yaratacak derecede artan ortam sıcaklığı saldırganlığı artırabilmektedir.

(6)

Sosyoekonomik faktörler

Irk ve şiddet üzerine yapılan çalışmalar zıt sonuçlar vermektedir.

a) Beyazlar dışındaki ırklarda şiddet olaylarının hızı, kurban ve saldırgan sayısı daha yüksektir.

b) Irk ve ekonomik eşitsizliklerden bağımsız olarak ağır

yoksulluk ve evlilikte yaşanan sorunlar şiddet ile ilişkilidir.

Aile yapısını bozan sosyoekonomik faktörler etkilenen

ailelerdeki çocukların saldırgan davranışlarında artışa neden olmaktadır.

(7)

Şiddet ile ilişkili psikiyatrik bozukluklar

Psikotik bozukluklar: Manik tip bipolar boz, şizofreni,

paranoid boz.

Psikotik olmayan bozukluklar: PTSD, borderline,

antisosyal ve paranoid kişilik boz.

Uyuşturucu, madde kullanımı, ADHD, MSS’ni

etkileyen bazı patolojiler.

(8)

Saldırgan davranışların sık görüldüğü

durumlar

ü  16-25 yaş arası erkekler

ü  Aie içi şiddetin yaygın olması nedeniyle evli kadın ve erkekler arasında ü  Bireyin şiddet konusunda düşünce ve fantezilerinin olması

ü  Bireyin yaşamında yakın zamanda ortaya çıkan büyük değişiklikler artmış stres, artmış iç gerginliği ve bıkkınlığa yol açar. İçsel baskı hissi, bıkkınlık, öfke, her an patlayabilir durumda olma şiddete neden olabilmekte.

ü  Bireyin gerilimini artıran olay ve kişiler

ü  Yaşama bakışın iyimser ya da kötümser olması

ü  Silaha kolay ulaşabilir olması, aşinalığının olması, silahlarla ilgili belirli planlarının olması

(9)

Şiddet en fazla hangi grupları etkiler?

Toplumun bütününü derinden etkiler. En fazla risk altında

olanlar:

ü 

30 yaş altı çocuklu kadınlar

ü 

Kız çocukları

ü 

Adölesan kızlar

ü 

HIV+ kadınlar başta tüm kadınlar

ü 

Çocuklar

ü 

Yaşlılar

ü 

Engelliler

ü 

Evsizler

ü 

Mülteciler/göçmenler

ü 

Etnik azınlık mensupları

(10)

Toplumsal yaşamda rastlanan şiddet türleri

Kendine dönük şiddet: intihar, bedene zarar verici uygulamalar,

Kişilerarası Şiddet: Kadına, çocuğa, yaşlıya yönelik şiddet, aile içi

şiddet, flört şiddeti

Medya Şiddeti: yazılı/görsel basında şiddet içeren görüntü, ses ve yazı

ile ortaya çıkan şiddet

Organize Şiddet: Uluslararası şiddet, kollektif şiddet, politik şiddet,

iktidar şiddeti, iktidara karşı şiddet,

Diğer şiddet türleri: çete şiddeti, kan davası, sokak şiddeti, insan ve

organ ticareti, pornografi, azınlıklara yönelik şiddet, okulda ve spor

olaylaırnda şiddet, homoseksüellere ve lezbiyenlere yönelik şiddet.

(11)
(12)

Kadına yönelik şiddet

Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren,

fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı

bulunan, toplum içinde ya da özel yaşamda baskı

uygulanması, özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına

neden olan her türlü davranıştır (DSÖ, 1993).

(13)

Kadına yönelik şiddet bireysel, ailevi ve toplumsal

düzlemde yansımaları olan en önemli insan hakkı

ihlallerinden birisidir. Şiddet yaşayan her kadın psikolojik

ve bedensel olarak ciddi örselenmeler yaşar ve bu

(14)

Kadına yönelik şiddetin görülme sıklığı

Kadına yönelik şiddet türlerinin en sık görülen biçimi kadının

partneri tarafından istismarıdır. Antoropolojik çalışmalara göre

Papua Yeni Gine’de bazı yerli toplulukları dışında neredeyse

tüm dünyada görümektedir.

Gelişmiş ülkelerde yaplan çalışmalarda kadınların

1/3-2/3’sinin eşi tarafından dövüldüğünü bildirdikleri

görülmüştür.

1998’de ABD’nde yapılan bir çalışmaya katılan 8000 kadının

%52’si çocukluğunda bir yetişkinin fiziksel saldırısına

uğramış, %2’si son 1 yıl içinde fiziksel şiddete maruz kalmış.

Buna göre ABD’nde her yıl 1,9 milyon kadın şiddet

görmektedir. Öldürülen kadınların %30-40’ının katili o anki ya

da eski erkek arkadaşıdır. %25-45’i gebe iken dövülmüştür.

(15)

Dünyada kadına yönelik şiddetin görülme sıklığı ve ortaya çıkış biçimi ülkelerin kültürel farklılıklarına göre

değişmektedir. Bizim ülkemizde de aile içinde kadına yönelik şiddet en yaygın, buna karşılık en gizli, sıklığı bilinmeyen bir şiddet biçimi olmaktadır. Gizli kalmasının başlıca nedeni

toplumumuzda var olan şu yaygın inançlardır:

  “Kadının belinden sopayı karnından sıpayı eksik

etmeyeceksin.”,

  “Kol kırılır, yen içinde kalır”,

(16)

Toplumda var olan bu tür yanlış inançlar ile kısa süre öncesine kadar aile içinde yaşanan şiddet, evin dört duvarı arasında

kalması, dışarıya yansıtılmaması gereken bir durum olarak görülüyordu.

Bunun yanında daha evrensel olarak şiddete, vahşete verilen tepki sanki hiç olmamış gibi akıldan çıkarıp atmaktır. Hiç olmamış,

yaşanmamış gibi düşünülen bir olay dile getirilip hak aranamaz. Şiddet mahrem bir konu olarak konuşulmak istenmez.

Kadının yaşadıklarını kendi suçuymuş gibi düşünmesi, olan bitenden dolayı utanç yaşaması, hatta bu durumu evlilik

yaşamının olağan bir yanı olarak görmesi de aile içi şiddetin gizli kalmasına neden olmaktadır.

(17)

Ülkemiz 1985’te Birleşmiş Milletler ile işbirliği içinde “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”ni

imzalamıştır. Yeni bir bakış açısıyla artık aile içi şiddetin tüm toplumu ilgilendirdiği anlayışı gelişmeye başlamıştır.

Bu anlayışın gelişmesinde ülkemizde 1987’den itibaren başlayan kadın hareketlerinin büyük ölçüde etkisi olmuştur. Bu hareketin sonunda,

sığınma evlerini içinde barındıran şiddete uğrayan kadınlara ve

çocuklarına hukuki, sosyal ve psikolojik desteklerin verildiği Kadın Dayanışma Vakfı, Ka-Mer ve Mor Çatı gibi yapılar oluşmaya

başlamıştır.

1998’de aile içi şiddeti suç sayan ve suçu işleyenin yani şiddete

başvuranın evden uzaklaştırılmasını sağlayan Ailenin Korunmasına Dair Kanun çıkarılmıştır.

2006’da ise “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi için Alınacak Tedbirler” başlıklı

Başbakanlık genelgesi ile daha kapsamlı bir düzenlenme yapılmaya çalışılmıştır

(18)

Kadına yönelik şiddetin türleri

Aile içinde sahip olunacak çocuğun cinsiyetinin kız çocuk

aleyhine belirlenmesi, kız bebeklerin öldürülmesi, kız

çocuklarının cinsel istismarı, dövülmesi, çeyiz, başlık

parası, namus cinayetleri, flörtte şiddet, evlilikte

hırpalanma, dayak, tecavüz, ekonomik ve psikolojik baskı,

genital mutilasyon ve diğer cinsel organlara zarar verici

uygulamalar, işyerinde ve diğer kurumlarda cinsel ve

psikolojik şiddet, kadın ticareti, fahişeliğe zorlama,

yaşlılıkta fiziksel, cinsel, psikolojik saldırıya uğrama,

cinayete kurban gitme…..

(19)

Kadına yönelik şiddetin türleri

Kadına yönelik şiddetin

fiziksel,

duygusal,

cinsel ve

(20)

Kadına yönelik şiddetin türleri

En sık karşılaşılanı fiziksel şiddet olup kadını kontrol altında tutmak amacıyla tehdit, tartaklama, tokatlama, dövme, yaralama ve hatta öldürme

Kadını başkalarının yanında aşağılama, alay ve hakaret etme, küçü̈k düşürme, ilgi ve isteklerini göz ardı etme, duygularını tehdit amaçlı kullanma, evden çıkmasına, sosyal ortamlarda bulunmasına izin vermeme ise duygusal şiddet

Cinsel şiddet kadını isteği dışında zorla cinsel davranışlar içine ve

ilişkiye sokma, fuhuş yapmaya zorlama, tecavüz, eş tarafından zorla ilişkiye sokulma ve ensest.

Kadının çalışmasına izin vermeme ya da isteği dışında işlerde çalıştırma, çalıştığı durumlarda elinden parasını zorla alma, kadının ihtiyaçları için evin bütçesinde para ayırmama ya da çok az ayırma, sağlık, beslenme ve eğitim imkanlarından daha az yararlandırma, ortak yaşam sırasında mal paylaşımına izin vermeme ekonomik şiddet

(21)

Kadına yönelik şiddetin nedenleri

Erkeklerin büyük kısmı, hatta zaman zaman bazı kadınlar kadınların bunu hak ettiği şeklinde yanlış ve tehlikeli bir düşünceye sahip

olmaktadırlar. Tehlikeli olarak nitelendirilmesinin nedeni bu

düşünceye sahip olmak şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu göz ardı etmek ve şiddeti gerekçelendirmektir.

Şiddetin nedeni ataerkil yani erkek egemen düzen içinde kadınları kontrol altında tutma, sindirme ve yaşam alanlarını erkek düzenine göre belirleme, daraltma çabasıdır. Bu açıklama biçimi daha çok ataerkil düzenin görüldüğü toplumlar için geçerlidir.

Öte yandan batılı toplumlarda da kadına şiddet uygulanmaktadır, bunun nedeni ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği yani toplumsal olarak belirlenmiş kadın ve erkek rolleri arasındaki eşitsizliktir

(22)

Kimler kadına şiddet uygulamaktadır?

Bu davranışın doğal, olağan olarak görüldüğü toplumlarda

büyüyenlerin,

eğitim seviyesi düşük olanların,

çocukluğunda şiddete maruz kalmış ya da kadına şiddet

uygulandığına tanık olmuş olanların,

alkol bağımlısı ya da antisosyal kişiliği olanların

(23)
(24)

Şiddet eğilimi olan erkeğin özellikleri

Düşük benlik saygısı

Sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşamaktadır. Kişilik bozukluğu olanlara sık rastlanmakta.

Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterir (kolayca sükunetini kaybeder).

İstismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüştür. Empati yapma yeteneği zayıftır.

Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde tutum içindedirler.

(25)

Şiddet eğilimi olan erkeğin özellikleri

Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığı ve şiddetin günlük hayatın zorluklarıyla baş etme biçimi olduğuna inanır.

Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdır (cinsiyet rolleri).

Madde bağımlılığı sıktır.

Anormal düzeyde kıskançtır (örn, eşinin her gittiği yeri kendisine bildirmesini ister.).

Sıklıkla kendisini özel olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğuna inanır.

(26)

Kimler daha çok şiddete uğramaktadır?

Evlilik içi sorunları olanların,

çocukluk yaşamlarında şiddete maruz kalmış ya da

tanık olmuş olanların,

eğitim seviyesi ve maddi geliri düşük olanların,

boşanmış ya da boşanma aşamasında olanların,

çocuklarına şiddet uygulayanların daha çok şiddete

uğrayan kadınlar olduğu görülmektedir

(27)

Kadına yönelik şiddetin sonuçları

PTSD, depresyon, yaygın kaygı bozukluğu, panik bozukluk, sınır ve çoklu kişilik bozuklukları gibi ruhsal hastalıkların şiddete maruz kalmayla ilişkili olduğu bilinmektedir.

Ailevi düzlemdeki yansımalarını çocuklar üzerinde

görmekteyiz. Şiddetin yaşandığı ailelerde çocuklar da şiddet davranışları göstermeyi öğrenmekte ve günlü̈k yaşamda

karşılaştıkları sorunları şiddete başvurarak çözmeye çalışmaktadır. Kız çocukları şiddete tanık olduklarında yetişkinlik yaşamlarında tıpkı anneleri gibi şiddete maruz kalma ihtimalleri artmakta, erkek çocukları ise potansiyel şiddet uygulayıcı olmaktadırlar.

Şiddet yaşantıları sadece saldırgan ve maruz kalan kadın arasında yaşanan ikili ilişkiler olarak kalmamakta, duruma seyirci kalanları ve tüm toplumu da olumsuz yönde

(28)

Kadına yönelik şiddete karşı ne yapılabilir?

Kadına yönelik şiddet davranışları tüm dünyanın bir

sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu soruna karşı

herkesin işbirliği içinde çalışması gerekir. Şiddet yaşayan

kadınların durumları ve sorunları, şiddetin süreci, niteliği,

dinamiği konusunda bilgilendirerek toplumun bu konuya

karşı duyarlı hale gelmesine çalışmak gerekir.

Toplumsal farkındalığın arttırılarak güvenlik güçleri,

sağlık çalışanları ve yargı sisteminin şiddete karşı duyarlı

hale getirilmesi şiddetle başa çıkmada önemlidir.

(29)

Şiddet yaşayan kadınlar sessizleşir, konuşmaz, dilsiz olur. Şiddete uğrayan kişinin sözel belleği devre dışı kalırken sözel olmayan belleği çalışır. O nedenle de kadın bunu çevresiyle paylaşmayıp yaşantılamaya devam eder. Oysa yaşadığı şiddeti mümkün

olduğunca dile döküp çevresiyle paylaşırsa, hatta bunları günce tarzında yazıya dökerse hem kendisinin neler yaşadıklarını ve nasıl baş etmeye çalıştığını ifade etmenin rahatlığını yaşar, hem de kendisi gibi olan başka kadınlara da yalnız olmadıkları

konusunda yol gösterici olur. Bu yöntem aynı zamanda şiddet eyleminde bulunan kişi için de caydırıcı ve cezalandırıcı

sonuçları bağrında taşır. Çünkü̈ şiddet uygulayan kişi kadını sessiz ve çaresiz olmaya, boyun eğmeye zorlar. Kadınlarla

yapılan çalışmalarda stres ya da travma altındayken kadınların birbirlerine destek olduklarında, dayanışma gösterdiklerinde daha çok rahatladıkları bulunmuştur (Taylor ve ark. 2000).

(30)

Bu nedenle destek gruplarının içinde yer almak ve tiyatro, el işleri gibi sanatsal faaliyetlerde bulunarak benzer sorunları yaşayan kişilerle

paylaşımlar içine girmek kadınların ruhsal sağaltımı için önemli görülmektedir.

Şiddete yönelik müdahalede kadının korunması ve kendini koruma

potansiyellerini devreye sokabilmesi için desteklenmesi gerekir. Sosyal desteğin iyileştirici gücüyle birlikte kendisine uygulanan şiddete karşı mücadelesini veren kadın bu mücadeleden güçlü, dayanıklı olarak çıkıp kendi hayatı üzerinde söz sahibi olmaya başlayabilir.

Aile içi şiddet önlenebildiği taktirde şu anda toplumumuzda ve

kültürümüzde var olan şiddet azalabilir. Bu noktada görsel ve yazılı

medyanın üzerine düşen görevi yerine getirmesi, haber programlarında ve kadınların daha çok izlediği dizilerde kadına yönelik şiddetin olumsuz yönleri hakkında eğitici mesajlar vermesi önemli görülmektedir.

(31)

“Şiddetin normalleştirilmesi

süreci” kavramı

İlk kez 1984 yılında Eva Lungren tarafından

kullanılmıştır.

Kadınlarla (7.000), partnerleriyle ve çocuklarıyla

yaptığı mülakatlardan üç temel anlayış ortaya

çıkarmış;

  Şiddetin normalleştirilmesi   Kadınların şiddeti içselleştirmesi   Erkeklerin şiddeti dışsallaştırması

(32)

Şiddetin normalleştirilmesi

süreci

  Temel Sorular;   Kadınlar neden erkeklerin şiddetle ilgili ( tutarsız) açıklamalarını kabul ediyorlar?   Şiddet sahnesinde erkekler ve kadınlar neler yaşıyorlar?   Şiddet bir süreç olarak ele alınabilir mi?   Neden “neden” dememeli?   Şiddet sürecinde kullanılan mekanizmaları inceleyebilir miyiz?   Bu mekanizmaların kültürel olduğundan söz edebilir miyiz?   Şiddetin cinsellik ve iktidar ilişkileriyle bağıntısı nedir?

(33)

Neden?

  Önyargılar; normal erkekler şiddet uygulamaz, şiddetin sebebi, erkeklerin psikolojik sosyal sorunları, alkolün kötüye kullanımı, toplumun dışına itilme....dir   Şiddet uygulayan erkekler pek çok sosyolojik değişken açısından bakıldığında toplumsal görevlerini oldukça iyi yerine getiren kişilerdir.   İstatistiklerde de benzer bir tablo çıkmaktadır; şiddet uygulayan erkekleri , uygulamayan erkeklerden ayıracak herhangi bir kalıp bulunamamaktadır.   Şiddet uygulayan erkekler şiddet sahnesinde erkek olduklarını vurgularlar.   Toplumsal köklü kavramlardan örnek; kadınların erkekler için kolay erişilir olması gerektiği fikri, hakimiyet /tabi olma ilişkisi

(34)

Şiddetin normalleştirilmesi

süreci

Şiddetin normalleştirilmesi; gündelik hayatta

kadınlar tarafından sıradan ve normal bir şey olarak

yaşanması

Şiddetin içselleştirilmesi; kadınların, erkeklerin

şiddet hareketlerine ve kadın imgesine dair bakış

açısını benimsemeleri

Şiddetin dışsallaştırılması; erkeklerin şiddete

getirdikleri açıklamaların işlevlerinin değişken

olması

(35)

Dinamiklere bakmak

  Erkeklerin şiddet uygulayarak kazanımları nedir?   Kadınların yaşam alanlarını kontrol etme   Duygusal kontrol ile sınırların belirlenmesi   Tecrit ederek sınırların yerinin değiştirilmesi   Şiddetin ve ilginin dönüşümlü olarak kullanılmasıyla sınırların ( kadınlar tarafından) içselleştirilmesi   Kadınlığın sınırlandırılması   Kadınlık normunun yeniden üretilmesi   Yaşamı ve ölümü kontrol etmek   Erotik tatmin

(36)

Dinamiklere bakmak

  Kadınlar bu sürece nasıl alışıyorlar?   Alışma aktif bir davranış süreci, en tehlikelisi içselleştirme; erkeğin gerçekliğinin kadının gerçekliği haline gelmesi   Şiddetin sonuçları; şiddetin sabitlenmesi, gelişmesi ve devam etmesinin koşulu haline gelebilir   Sınırlar sürekli değişir silinir, taşınır, yerinden edilir   Huzurlu bir hayat ile şiddet içeren bir hayat arasındaki sınırlar silinir   Okşamakla vurmanın sebepleri aynı olmaya başlar, her ikisi de aşkın ifadesi olarak görülür   Şiddet uygulayan erkek ile uygulamayan erkek arasında fark kalmaz   Tecrit, iyi ile kötü arasındaki farkların silinmesi   Şiddet ile sevgi , ölüm ile yaşam arasındaki farkların silinmesi

(37)

Kadına yönelik şiddet hangi bakış

açılarıyla yorumlanıyor

  Güçsüzlük perspektifi; erkeğin güçsüzlüğünün dışavurumu, kadınlara yönelik nefret, korku, husumetin sonucu, fail toplumdaki baskının kurbanıdır..   Çatışma perspektifi; iki eşit taraf arasında süregelen çatışma, hakimiyet & tabi olmanın dışında   Sosyal miras perspektifi; babalarının annelerini dövdüğünü görmeleri ve kendilerinin de uygulamaları   Her şey ve hiçbir şey perspektifi; farklı ve çelişkili bakış açılarını bir arada tutar.   Kültür perspektifi; dezavantajlı gruplar, patriarkal kültür, biz/ onlar   İktidar ve kontrol perspektifi; şiddeti toplumsal erkek hakimiyetine ve normalliğin tanımına bağlayan yaklaşım, kadınlık-erkeklik normlarını gözönünde bulundurur

Referanslar

Benzer Belgeler

In the study, it is stated that the most important risk factors are insufficient family control, the combination of various negative family conditions neglects of

Bir imaj yapı olma gayesinde olan Konya Bilim Merkezi engellilerin özellikle engelli çocukların erişilebilirliği açısından sorgulanmıştır.. “Evrensel

Şekil 27 Şiddet sonucu kurum/kuruluşlara başvurma Eşi veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kalmış kadınlar* arasında resmi kurum veya

and synovial membranes. Recently few studies have shown that FMF is associated with increased atherosclerosis risk. Therefore, this study was designed to answers the

Araştırmaya katılan kadın çalışanların farklı sektörlerden olduğu tablo 3’ten görünmekle birlikte, çalışan her bin kadından ancak 9’unun işveren

Bu çalışmanın araştırma problemi, Düzce ilindeki kadına yönelik aile içi şiddet olgusunun ölçülmesi, aile içi şiddetin nedenlerinin tespiti, kadınların

Eş ya da partnerleri tarafından cinsel şiddete maruz kalan kadınlar yabancı kişiler tarafından tecavüze uğrayan kadınlar kadar fiziksel ve psikolojik rahatsızlık

“Evde, işte, okulda ve sokakta fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalan, çocuk yaşta evlenmeye zorlanan, namus ve töre adı altında yaşam hakları ellerinden alınan hayat adlı