IVF Embriyo Transferi Sonrası Erken Gebelik Kayıplarında Kromozomal Dağılım ve Ultrasonografik Bulgular Arasındaki Korelasyon
Correlation between chromosomal distribution and embryonic findings on ultrasound in early pregnancy loss after IVF-embryo transfer
Yazarlar: Ouyang Y, Tan Y, Yi Y, Gong F, Lin G, Li X, Lu G
Enstitü: Reproductive and Genetic Hospital of Citic Xiangya, Hunan, Çin
GİRİŞ
Spontan gebeliklerde kayıp oranı %15 olup bunun büyük bir kısmı özellikle ilk 8 haftada olmak üzere ilk trimesterde gerçekleşir. Bunların yarısından çoğu kromozomal anomaliler nedeniyledir ve kromozomal anomaliler içinde de en sık anöploidiler neden olarak görülür. IVF gebeliklerinde ise kayıp oranı %24-30dur.
Erken gebelik kaybında sitogenetik analiz çok az sayıda çalışıldığından bilgilerimiz kısıtlıdır. Transvajinal ultrason erken hafta gebelikleri değerlendirmede önemlidir. Erken hafta gebelik kayıplarında fetal gelişim ile kromozomal anomaliler arasında korelasyon vardır. Erken hafta gebelik kayıpları ile kromozomal karyotip ilişkisi hakkında yapılan 3 çalışmadan ilk ikisinde postmortem embriyo uzunluğu ile karyotip arasında ilişki bulunmadığı gösterilmiş iken yapılan son çalışmada kromozomal karyotip ile postmortem embriyo uzunluğu ölçümleri arasında ilişki olduğu görülmüştür. Bu çalışmanın amacı; IVF sonrası erken gebelik kayıplarında (embriyo olsun ya da olmasın) postmortem embriyo uzunluğu ile farklı karyotipler arasında korelasyon olup olmadığını göstermektedir.
MATERYAL – METOD
Çalışma Reproductive and Genetic Hospital of Citic Xiangya, Hunan, Çin’de 2008 ile 2013 arası missed abortus sonrası D&C yapılmış 2172 hastayı içeren reprospektif bir
analizdir. Bütün hastalar infertil olup IVF sonrası tekil gebelik kayıpları çalışmaya dahil
edilmiştir. B-hCG embriyo transferinin 14. Gününde bakılmıştır. B-hCG >200 mIU/ml ise
28. – 45. Ve 70. Günlerde transvajinal ultrason (TVUSG) ile gebelik değerlendirilmiştir. BhCG<200
mIU/ml ise TVUSG 21. Ve 22. Günde yapılmış ve erken hafta gebelik kaybı tanısı konulana dek 7-10 günde bir tekrarlanmıştır. Erken hafta gebelik kaybı tanısı konulana kadar
her hastaya 6-12 hafta arasında en az 2 kere TVUSG yapılmıştır. Erken hafta gebelik kayıpları
embriyonik ve anembriyonik olarak gruplandırılmıştır. Ultrason incelemelerinde GS ve CRL
ölçümleri yapılmıştır. Erken hasta gebelik kaybı tanısı koyulduktan sonra, postmortem
embriyo uzunluğu ölçümü, biri D&C öncesi olmak üzere, 2 hafta içerisinde 2 kere yapılmıştır.. Anne yaşı, infertilite nedeni, transfer edilen embriyo gradei dökümente
edilmiştir. Tüm düşük yapan hastalara fetal karyotip analizi önerilmiştir. Karyotip analizinde
CGH(Comparative Genomic Hybridization) ve FISH(Fluorescence In Situ Hybridisation)
yöntemleri kullanılmıştır. İstatistiksel analizler SPSS vs19,ki-kare testi kullanılarak yapılmış
olup p<0.05 olarak kabul edilmiştir.
SONUÇLAR
2172 vakada karyotip analizi yapılmıştır (1227 embriyonik (%56,5); 945
anembriyonik(%43,5)). Embriyo cinsiyeti ile anormal karyotip arasında anlamlı fark
bulunamamıştır. Ancak her grupta XX kromozomlu fetüslerin daha fazla oranda bulunduğu
gözlenmiştir(maternal hücre kontaminasyonu?). Embriyonik grupta(%54,14) anembriyonik
gruba(%37,50) oranla kromozomal anomali oranı daha fazladır. XY kromozoma sahipdüşüklerde, krozomal anomaliler içerisinde en fazla görülen anomali otozomal
trizomilerdir(özellikle tri16, tri22).
Anembriyonik grup, blighted ovum ve yolk sac izlenenler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Anormal karyotip oranının yolk sac izlenen grupta (%46,11), blighted olan
gruba(%29,77) göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Embriyonik grupta anormal karyotip
en yüksek oranda postmortem embriyo uzunluğu <10mm(%56) olması durumunda
izlenmiştir. 10-20mm uzunlukta bu oran %52dir. >20mm uzunluğa ulaşıldığında bu oran %31
e düşmektedir.
Erken hafta düşükler gelişimsel aşamalara ayrıldığında preembriyonik aşamada kayıplar %37, embriyonik aşama %54, fetüs aşamasında %18dir.
İstatistiksel olarak embriyo uzunluğu farklı karyotiplerde anlamlı olarak değişkenlik
göstermektedir. Anormal karyotip ile normalkaryotip arasında anlamlı olarak farklıdır.
Trizomi 21, monozomi x ve triploidi, en uzun postmertem embriyo uzunluğu olan anomalilerdir.
TARTIŞMA
Daha önce yapılan bir çalışmanın da desteklediği gibi, embriyonik grupta
anembriyonik gruba göre anormal karyotip daha fazla oranda görülmektedir.
Embriyo
oluşumu ile beraber ortaya çıkan genetik faktörler, erken hafta gebelik kayıplarının
embriyonik grupta daha fazla olmasını açıklayabilir, tıpkı anembriyonik grupta, yolk sac olan
gruba oranla daha fazla olması gibi.
Düşük süreci, kromozomal anomaliler, fetal anomaliler, immünolojik faktörler ve hormonal faktörler gibi çeşitli etyolojiye sahip, kompleks bir süreçtir. İlk düşükler genellikle
sporadiktir ve bir sonraki gebelikte kromozomal anomali görülme oranını artırmaz. Bu
yüzden genetik inceleme gerektirmez. Tekrarlayan düşüklerin ise sebebi araştırılmalıdır.
Embriyonik grupta postmortem embriyo uzunluğu arttıkça kromozomal anomali oranı
azalmaktadır. Daha önceki çalışmalarda embriyo gelişim aşamalarından preembriyonik ve
fetal aşama arasında kromozomal anomali açısından fark yok iken bizim çalışmamızda en az
riskin fetal aşama olduğu görülmüştür. Bu çalışmada trizomi21, monozomi X ve triploidide
postmortem embriyo uzunluğunun en büyük olduğu görülmüştür. Normal karyotip ve anormal
karyotip arasında da postmortem embriyo uzunluğu arasında fark olduğu görülmüştür.
Karyotiplendirme ile postmortem embriyo uzunluğu arasında birebir ilişki kurmak mümkün
olmasa da trizomi 21 lerin %33’ü, monozomi X’lerin %37’sinin postmortem embriyo
uzunluğu >20mm’dir ve bu uzunluk, diğer karyotip anomalilerinde nadir olarak görülmektedir.
Maternal hücre kontaminasyonu, çalışmada sübjektif testlerin
kullanılması(postmortem embriyo uzunluğu) ve CGH testinin mozaizmi belirleyememesi bu
çalışmanın kısıtlamalarıdır.
SONUÇ
IVF gebelikleri sonrası, TVUSG ile belirlenen erken hafta düşüklerde gebeliğin embriyonik olması, kromozomal anomali oranını artırır. Bazı postmortem embriyo
uzunlukları, spesifik karyotipler ile koreledir.