• Sonuç bulunamadı

OKUL ÖNCESİNDE DUYU EĞİTİMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "OKUL ÖNCESİNDE DUYU EĞİTİMİ"

Copied!
54
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

OKUL ÖNCESİNDE DUYU EĞİTİMİ

ÇOCUK GELİŞİMİ

PROF.DR. ELİF ÇELEBİ ÖNCÜ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

(2)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

ÇOCUK GELİŞİMİ LİSANS PROGRAMI

OKUL ÖNCESİNDE DUYU EĞİTİMİ

Prof. Dr. Elif Çelebi Öncü

(3)

ÖNSÖZ

Günümüz dünyası hızlı değişimler ve gelişimlere şahit olduğumuz bir ilerleme göstermektedir. Yenidoğan bir bebeği düşünecek olursak dünya onun için heyecan verici ve yeniliklerle dolu bir yerdir. Tüm bu yenilikler de keşfedilmeyi beklemektedir. Bebek ve çocuklar, dünyayı ilk olarak duyuları ile keşfetmektedirler. Bu nedenle de duyularını uyararak etkili biçimde kullanmalarını öğretmek, öğrenmelerini klolaylaştırmada ve geleceklerini daha iyi şekillendirmede etkilidir. Ancak duyuları uyarmak sadece sıradan görünecek uygulamalarla değil “oyun” aracılığıyla yapılmalıdır.

Bu amaçla bu kitap, başta eğitimciler olmak üzere, çocuk gelişimcilerine, çocukla ilgili çalışmalar gerçekleştiren uzmanlara, sağlık çalışanlarına ve anne babalara hem duyu eğitimiyle ilgili rehber olması hem de hangi materyallerle hangi oyunları oynayabilecekleri konusunda fikirler sunmak için hazırlanmıştır. Kitapta yer alan oyunlar ve materyaller her yerde bulunabilecek ve masrafa gerek duyulmadan hazırlanabilecek nitelikte tasarlanmıştır.

Tüm etkinliklerin amacı bebek ve çocukların dünyayı eğlenceli biçimde keşfetmelerini sağlamaktır. Kitapta bebeklik döneminden başlayarak altı yaş ve hatta daha büyük yaştaki çocuklara yönelik etkinlikler yer almaktadır. Kitabın giriş kısmından sonraki ilk etkinlik kısmında 0-36 aylık çocuklara yönelik etkinlikler bulunmaktadır. Bu kısımda 0-36 aylık çocuklar için hz-azırlanmış eğitim programında yer alan göstergeler dikkate alınmış ve genel amaçlara yer verilmiştir. 36-66 aylık çocuklar için tasarlanan etkinliklerde de her etkinliğin başında Ulusal Okul Öncesi Eğitim Programımızda yer alan kazanım ve göstergelere ve etkinliğin hitap ettiği duyu alanına yer verilmiştir. Etkinliklerin sonunda da oyunların pekiştirilmesini ve çocukların dil ve düşünce gelişimlerini destelekleyebilecek birkaç değerlendirme sorusu hazırlanmıştır. Kitabın sonunda da duyuları uyarıcı basit tarifler yer almaktadır. Tüm etkinliklerin yol gösterici olduğunu, çocukların gereksinim, istek ve gelişim özelliklerine göre şekillendirip değiştirilebileceğini de hatırlatmak isterim.

Gerçekleştirilecek olan etkinliklerden tüm katılımcıların keyif almaları ve sağlıklı geleceklere ulaşmak dileklerimle…

Prof.Dr. Elif ÇELEBİ ÖNCÜ Eylül, 2020

(4)

YAZAR NOTU

Bu kitap İstanbul Üniversitesi AUZEF öğrencileri için telif ücretleri ödenerek alınan Duyularımızla Keşfediyor Oynuyor Üretiyoruz: Bebekler ve Okul Öncesindeki Çocuklar için Duyu Oyunları adlı kitabın ilgili bölümlerini içermektedir. Tüm hakları

saklıdır, kopyalanmaz, çoğaltılmaz.

Ara sınav sorumluluk üniteleri 1-4. ünitelerdir.

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... 0

YAZAR NOTU ... 1

İÇİNDEKİLER ... 2

1. DUYULARLA DOLU BİR YAŞAM ... 5

1.1. Duyularla Dolu Bir Yaşam ... 6

1.2. Duyuların Önemi ... 7

Uygulama ... 9

Bölüm Soruları ... 10

2. BEYİN VE DUYU İLİŞKİSİ ... 11

2.1. Beyindeki Duyusal Alanlar ve Duyusal İşlemleme Becerisi: ... 12

2.2. Günlük Yaşamın Parçası Olarak Duyu Işlemleme ... 15

2.3. Dunn’ın Oluşturduğu Duyu Modeli Maddeleri: ... 16

Uygulama ... 20

Bölüm Soruları ... 21

3. DUYU BÜTÜNLEME ... 22

3.1. Duyu Bütünleme Modeli ... 23

3.2. Düşük Algılama Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir? ... 26

3.3. Duyusal Arayış Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir? ... 27

3.4. Duyusal Kaçınma Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir? ... 28

3.5. Duyusal Duyarlılık Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir? ... 29

Uygulama ... 31

Bölüm Soruları ... 32

4. DUYUSAL ALGILARIN GELİŞİMİ ... 34

4.1. Duyusal Algıların Gelişimi ... 35

4.2. Görme Duyusu ... 38

4.3. İşitme Duyusu ... 39

4.4. Dokunma Duyusu ... 40

4.5. Tatma Duyusu ... 41

4.6. Koku Duyusu ... 42

(6)

4.7. Hareket Duyusu (Proprioseptif Duyu) ... 42

4.8. Denge duyusu (Vestibüler Duyu) ... 43

Uygulama ... 46

Bölüm Soruları ... 47

(7)

Bana duyularımı kullanarak başarabilme gücü veren sevgili annem A. Semra Çelebi’ye

(8)

1. DUYULARLA DOLU BİR YAŞAM

(9)

1.1. Duyularla Dolu Bir Yaşam

Son yıllarda erken dönemlerde çocuk gelişiminin desteklenmesi ve çocuklara bol uyarıcılı bir çevre ve kendini gerçekleştirme fırsatların sunulmasının çocuğun yaşamını doğrudan ve olumlu şekilde etkilediğine ilişkin görüşler yaygınlaştırılmıştır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar, özellikle doğumdan sonraki ilk birkaç yıl içinde çocuğun yaşadıklarının tüm yaşamında etkili olduğunu göstermiştir (Bronfenbrenner, 1986). Yaşamın ilk aylarında beyinde de çok hızlı gelişmeler oluşmakta ve beyin yapısı bağlantılarla şekillenmektedir.

Özellikle görme ve konuşma yeteneğini oluşturan beyin sistemleri çok erken dönemlerde ilk 8 ay içerisinde yapılanmaktadır. Beyindeki bağlantılar bebeğe dışarıdan gelen uyaranlarla güçlendirilmekte ve kalıcı hale gelmektedir. Bu uyaranları verenler de çoğunlukla bebeğin anne baba ve yakın çevresi ile bakımında yardımcı olan kişilerdir (Shonkoff ve Philips, 2000).

Yaşama gözlerini açtıklarından itibaren bebekler çevrelerindeki dünyayı gözden geçirirler.

Bebeklerin algısal yetenekleri üzerinde yapılan çalışmalarda, bir bebeğin doğumda ya da yaşamın ilk haftalarında gözlerini odaklaştırabildiği, hareket eden bir nesneyi basitçe takip edebildiği ve çoğu sesi duyabildiği görülmüştür (Bayhan ve Artan, 2004). Bu da beyindeki yapılanmada öncelikli olarak hareket, görme ve konuşma sistemlerinin geliştiğini açıklayan bir bulgu niteliğindedir. Araştırmalar bebeğin doğumundan hemen sonraki erken dönemlerden başlamak üzere gördüğü ve duyduğu tüm olayların ileriki dönemlerde kendi görüş ve konuşma yetenekleri üzerinde derin bir etki bıraktığını ve şekillendirdiğini de göstermektedir (Panksepp, 2001; Larry, 1998).

Çocuğun gelişimini etkileyen faktörler arasında çocuğun kişilik özelliği, çevresi ve toplum bulunmaktadır. Özellikle de çocuğun gelişimi ev ortamındaki kaliteden etkilenmektedir (Mackner, Black ve Starr, 1997). Gerçekte her çocuk potansiyel gelişim düzeyine ulaşabilir. Potansiyel gelişim düzeyi çocuğun kendi başına sergilediği beceri düzeyinin üzerindedir ve çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresi onun bu düzeye ulaşmasında büyük rol oynar. Yetersiz ortamlarda gelişen çocuklar ulaşabilecekleri düzeyin gerisinde kaldıklarından yeterli ortamdan gelen çocuklardan farklı konumda olabilmektedirler. Myers’in (1996) da belirttiği üzere, kendi potansiyelleri doğrultusunda gelişmek her çocuğun hakkıdır ve çocuklar haklarını hayata geçirmek için başkalarına bağımlıdırlar. Bu nedenle, çocukların, özellikle de bebeklerin anne-baba ya da bakıcı ile yakın ilişki ve etkileşim dahilinde ev ortamında çeşitli materyallerle desteklenmeleri potansiyellerinin en üst düzeylere çıkartmak açısından da önem kazanmaktadır.

(10)

Yapılan araştırmalar; ailelerin çocuklarıyla sıcak ilişki içinde olmasının ve onlarla oyun oynama, şarkı ve ninni söyleme gibi etkinlikler gerçekleştirmelerinin, çocukların kişilik ve beyin gelişimlerine olumlu katkıları olduğunu ortaya koyarken (Noll ve Gibb-Harding, 2003; Gunnar, 1998; Malloch, 1999/2000); anne karnından 3 yaşa kadar olan süre içinde yaşanılan olumsuz deneyimlerin de çocukların antisosyal davranışlar benimsemelerine neden olduğunu göstermektedir (Karr-Morse, Wiley, 1997). Bu nedenle özellikle ilk üç yıl boyunca anne, baba ya da bakıcının bebekle olumlu iletişim ve etkileşim içine girmesi, onunla çeşitli oyunlar oynaması ve yeni şeyler keşfetmesine fırsat vermesi hem zihinsel hem de kişilik yapısı olarak sağlıklı ve yaşamda başarılı bireyler yetişmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

1.2. Duyuların Önemi

Yaşam bir deneyimler dizisidir. Bu deneyimler duyuların kullanılması ile gerçekleşir.

Duyularımız aracılığıyla dünyayı keşfeder, yeni bilgiler edinir, haz alır, hatta kendimiz için tehlike oluşturabilecek durumları fark edebiliriz.

Herbirimiz yaşadığımız deneyimleri anlatırken de duyularımızı devreye sokmayı tercih ederiz. Özellikle tanımlamalar yaparken de duyularımıza yönelik çeşitli sıfatlar kullanarak mümkün olduğunca anlatımımızın karşı tarafta da duyusal olarak algılanmasına yardımcı olmaya çalışırız:

Örneğin; “bir yaz günü sahilde çay içmemizle” ilgili bir deneyimimizi anlatırken;

“püfür püfür esen rüzgarla ılıklaşan sıcak bir hava vardı; iyi demlenmiş mis kokulu bir çay içtim, bir yandan denizden gelen dalga seslerini dinliyor, diğer yandan da yosun kokusunu içime çekiyordum; masmavi denize karşı rahat bir sandalyeye oturmuştum” gibi tanımlamalar hem kendi deneyimlerimize göre hem de görsel, işitsel, dokunsal veya tat ve koku hafızamızla birlikte zihnimizde şekillenmeye başlar.

Yukarıdaki gibi anlatımlar sayesinde deneyimlerimiz hafızamızda net bir şekilde canlanır. Özellikle de duyularımıza yönelik olarak koku, tat, renk, sembol, ses gibi imgeler anılarımızın canlanmasında etkili olur. Yaşamımızda büyük rolü olan duyularımızı doğumla beraber hatta son yıllarda yapılan araştırmalar göre anne karnından itibaren aktif biçimde kullanılmaya başlar. Bu nedenle, yaşamın ilk yıllarından itibaren duyuların uyarılması gerekmektedir.

Yenidoğan bir bebeğin çevreyi tanıması için kullandığı en temel araç duyularıdır.

Bebekler duyuları yoluyla çevreyi tanımaya, farklılıkları ayırt etmeye, benzerlikleri bulmaya

(11)

ve nesneler arası ilişkileri anlamaya çalışır. Bebek ve çocukların duyuları yoluyla elde ettiği bilgiler onları yaşama hazırlar (Dunn, 2007).

Yaşamın ilk aylarında bebek çevreye uyum sağlamak ve yaşamını sürdürmek gibi amaçlarla refleksif tepkiler göstermektedir. Refleksif tepkiler zamanla yerini amaçlı hareketlere bırakır. Bebek yaptığı davranışların sonuçlarını görüp haz aldıkça keşfetmek için daha çok güdülenir, deneme yanılma deneyimlerini artırmak için çabalar. Bebek refleksif tepkilerden amaçlı hareketlere geçerken duyu organlarını kullanır. Nesneleri sallayarak çıkardığı sese, dokunduğu zaman hissettiği duyguya, kulağına gelen seslerin çeşitliliğine, ona sunulan yiyecek ve içeceklerin tat ve koku farklılıklarına dikkat eder. Bu yolla nesneleri tanıma, algılarını geliştirme, nesnelerle ilgili neden-sonuç ilişkileri kurma gibi becerileri gelişir.

Çocukların kendi bilgilerini oluşturmasına olanak sunan çok yönlü duyu eğitimi zihinsel yapılanma ve gelişimin temelini oluşturmaktadır. Erken çocukluk döneminde somut uyaranlarla duyulara ağırlık veren etkinliklerin gerçekleştirilmesi ve ortam düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Çocuğun içinde bulunduğu her tür ortam ve kullandığı her türlü materyaller duyu eğitiminde kullanılabilmektedir.

Duyuların bir başka önemi ise, kişinin güvenliğini sağlayıcı işlevlerinin bulunmasıdır.

Duyusal olarak algılamada kişi, çevresinde kendisi için zararlı olabilecek durumu farkedebilir.

doğru olmadığı konusunda kişiyi uyarır. Bazen kişinin ağzına attığı bir parça peynirin koku ve tadındaki kötülük kendini zehirlenmekten alıkoyarken, uykusunda yoğun bir is kokusu alan bir kişinin de yangın gibi tehlike oluşturan bir durumda olduğunu hissederek kendisini koruyacak şekilde tepki vermesini sağlayan büyük bir öneme sahiptir.

(12)

Uygulama

Gözlerinizi kapatın ve ayağa kalkın. Gözlerinizi hiç açmadan bulunduğunuz noktadan 30 adım atarak bir başka noktaya ulaşmaya çalışın. Bu süreç içerisinde duyularınızla ilgili deneyimlerinizi not edin.

(13)

Bölüm Soruları

1) Çocuğun gelişimini etkileyen faktörler arasında aşağıdakilerden hangisi yer almamaktadır?

a) Çocuğun kişilik özelliği b) Çocuğun görünümü

c) Çocuğun karakteri d) Çocuğun çevresi e) Toplum

2) Yaşamın ilk aylarında bebeğin çevreye uyum sağlamak ve yaşamını sürdürmek amacıyla vedikleri tepkiler hangisidir?

a) Amaçlı tepki b) Kontrollü tepki c) Refleksif tepki d) Sıradan tepki e) Ağlama tepkisi

3) . Yenidoğan bir bebeğin çevreyi tanıması için kullandığı en temel araç hangisidir?

a)Duyular b) Oyunlar c) Duygular d) Aileler e) Akranlar

4) Hangi yaşlar anne, baba ya da bakıcının çocukla olumlu iletişim ve etkileşim içine girmesi ile hem zihinsel hem de kişilik yapısı olarak sağlıklı ve yaşamda başarılı bireyler yetişmesinde etkili yaş dönemidir?

a)Beş-altı yaşlar b) Ergenlik çağları c) İlkokul dönemi d) İlk üç yıl e)Hiçbiri

5) Aşağıdakilerden hangisi çocukların potansiyel gelişim düzeylerine ulaşabilmesi için gerekli olan etmenlerden biri değildir ?

a) Ebeveynler ile yakin ilişki b) Kaliteli ev ortamı

c) Gelişime uygun çeşitli materyallerin sağlanması

d) Oyun oynam, şarkı söyleme gibi etkinliklerin yapılması

e) Çocuğun kendiliğinden büyüyebilmesi için özgürlük tanınması

Cevaplar

1)b, 2)c, 3)a, 4)d, 5)e

(14)

2. BEYİN VE DUYU İLİŞKİSİ

(15)

2.1. Beyindeki Duyusal Alanlar ve Duyusal İşlemleme Becerisi:

Çevremizi duyularımız yoluyla algılayıp daha hızlı öğrenmemiz mümkündür.

Beynimiz özellikle de duyular aracılığıyla edinilen verileri işlemleyip daha hızlı kaydedebilir.

Hatta önemsiz ya da sıradan sayılabilecek duyusal girdileri eleyip önemlileri işleme becerisine sahiptir (Gascoyne, 2012).

Çeşitli nesnelerle duyusal etkileşime girme ve duyulara yönelik etkinlikler beyin gelişimini hızlandırmaktadır. Duyusal işlemleme becerisi de beyinde duyuların algılanıp hareket ve öğrenmeye yansıdığı beceriler olarak açıklanabilir. Bu durumda öncelikle beyindeki duyusal alanların ve nörolojik eşiklerin bilinmesi önemlidir. Duyular ve hareketler aracılığıyla öğrenmenin gerçekleştiğini ortaya koyan birçok araştırmaya rastlamak mümkündür (James, Humprey ve Goodale, 2001’den akt. James, 2010). Bu durumda duyu motor etkinlikler çevresel olarak algılamada önemlidir. Özellikle nöral bağlantılar nesnelerle birebir ve duyusal deneyime girildiğinde gelişim gösterirler (James, 2010). Beyin bütün olarak duyuların algılanma ve işlenmesinde öneme sahiptir, ancak tatma, koklama, görme, işitme ve dokunma duyuları için beyinde farklı lobların ön plana çıktığı söylenebilir.

Duyularımız özellikle bu loblardan parietal, oksipital ve temporal loblarda işlenmektedir.

Parietal lob, beynin orta bölümünde yer almakta ve çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede rol oynamaktadır. Beynin en arkasındaki lob olan oksipital lob da görme duyusuyla ilgili işlev göstermektedir. Beynin yanındaki şakak bölgesinde bulunan temporal lobun da ses ve kokunun algılanmasında rolü büyüktür. Beyindeki loblarda yer alan belirli alanların da çeşitli duyu işlevlerinden sorumlu olduğu uzun yıllar önce ortaya konmuştur.

Brodman adlı beyin araştırmaları yapan bir bilim insanının numaralarla belirlediği beyin bölgelerinde duyularımızla algıladığımız bilgiler yorumlanmaktadır (Ziylan ve Murshid, 2000). Bu alanlar arasında yer alan ve Wernicke alanı olarak adlandırılan alanda görme, işitme ve dokunma duyularından gelen bilgiler yeniden yorumlanmakta ve tam anlamıyla anlam kazanmaktadır. Koku merkezi olarak adlandırılan alan da 34. Brodman alanı ile temsil edilmektedir ve farklı kokuların birbirinden ayırt edilmesinde büyük rol oynamaktadır.

Duyuların kullanımına ilişkin bir diğer beceri de duyu işlemleme becerisidir. Bu işlemleme sürecinde duyularımızla algıladıklarımız beynimizde somut ve anlamlı hale gelmektedir. Duyu işlemleme becerisi çocukların günlük yaşamlarında daha başarılı ve tatminkar deneyimler yaşamasını destekleyen müdahaleler planlayabilmeyi sağlar (Dunn, 2007).

(16)

Nörolojik eşikler yeterli uyaranla sinir hücresinin aktive olma noktasıdır (Gainsley, 2011; James, 2010). Düşük eşiğe sahip olanlar az bir uyaranla hemen aktive olurken yüksek eşiğe sahip olanlarda bu aktivasyon süreci daha uzun bir süre gerektirebilir ve zorlayıcı olabilir. Bu noktada yetişkinler çocukla çalışırken hem çocuğun hem de kendisinin duyusal işlemleme gereksinimini bilmelidir. Eğer yetişkin dokunulmaktan hoşlanmıyorsa fakat çocuk da dokunulmaktan keyif alıyorsa ortak bir uzlaşı noktası bulmaları gerekmektedir (Dunn, 2007).

Çocuklarda ön plana çıkan duyusal özelliklerin belirlenmesinde gözlem yapılması etkilidir. Bu şekilde çocukların hoşlandıklarını, kaçındıklarını ve ne şekilde daha kolay öğrenebileceklerini de belirleyebilmek olanaklı hale gelir. Bu durum öğrenme stillerinin belirlenmesinde de eğitimcilere ipucu oluşturabilir. Örneğin dokunarak öğrenen çocuklar her şeye dokunmak ve çevrelerindeki nesneleri el temasıyla anlamaya çalışmaktan hoşlanırlar.

İşitsel öğrenenler ağızlarıyla ses çıkarmak, ses taklitleri yapmaktan hoşlanırlar ve nesnelerin sesleriyle ilgilenirler. Bu çocuklar için sözel uyaranlar verilebilir, nesnelerin özellikleri tanımlanabilir.

Eğer bir kişide duyusal kaçınma/ uzaklaşma varsa durumlardan çabuk sıkılabilir ve rahatsız onurlar. Eşikleri çok düşük olduğundan çabuk uyarılır. Bu nedenle de fazla uyaran girişi kişiyi rahatsız eder ve sinir sistemi de bu rahatsızlıktan dolayı yeni gelen bilgiyi almaktan kaçınır. Dunn’a göre (2007), bu durumda kişi kendini yeniden düzenleyerek yeni durumlara uyum sağlamaya çalışır. Bu durum çocuklar için kolay olmayabilir, çoğu zaman sesten gürültüden ya da görsel karmaşadan kaçınan çocuklar için yetişkinlerin özel düzenleme yapmaları gerekebilir. Elbette yetişkinlerin de kendi duyusal işlemleme becerilerinin farkında olması eğitimsel etkinliklerin planlanıp uygulanmasında önemli rolü bulunmaktadır. Özellikle çocuklarla birebir çalışan yetişkinlerin ya da anne babaların kendi duyusal işlemleme becerilerinin farkında olmaları ve çocukların hangi duyusal işlemleme becerisine sahip olduklarını belirlemeleri, uygun etkinliklerle çocukları yönlendirmelerine olanak sunar.

Örneğin; genel olarak duyusal kaçınma örüntüsüne sahip yetişkinlerin çocuklarla birebir etkileşime girmeleri kendileri açısından sıkıntı oluşturabilir, bu durumda daha etkili bir etkileşim için çocuklara uygun oyuncaklarla bağımsız oyun olanakları sağlamaları ya da birlikte oynanacak oyunların ses ve görsel karmaşadan uzak alanlarda gerçekleşmesi için düzenlemeler yapmaları gerekir.

Duyusal duyarlılığa sahip kişiler çeşitli durumlarda diğer bireylerden daha fazla aktif olma eğilimindedirler. Düşük eşikleri nedeniyle yüksek araştırma becerilerine, buna bağlı

(17)

olarak da çevrelerindeki birçok nesne ya da durumu farketme şansına sahiptirler. Duyarlı çocuklar gelen uyaranlardan rahatsızlık duyan, çabuk sinirlenen ya da ısrarcı davranışlar sergileyen kişilik özelliklerinde olabilirler. Seslere duyarlı olanlar kulaklarını kapatabilir ya da diğer çocuklara sessiz olmalarını söyleyebilirler. Harekete duyarlı çocuklarla çalışmak zorlayıcı olabilir, çünkü çevredeki her hareket dikkatlerini çekebilir ve sanki çukur ve kasisleri olan bir yolda ilerleyen bir aracın yoldaki her kasiste sarsılması gibi çevrelerindeki hareketlilikten rahatsızlık yaşayabilirler.

Düşük algıya sahip kişilerin yüksek algı eşiğine sahip olan kişilerden farklıdırlar, eğer bu kişiler uygun destek alamazlarsa başkalarının farkettiklerini farketmekte başarısız olabilirler. Kendilerini yeni durum ve uyaranlara göre düzenlemede etkin olamadıklarından sıklıkla edindikleri bilgileri unutabilirler ve ek bilgi almak için de çaba göstermeyebilirler.

Aile ve eğitimcilerin böyle çocukların dikkatini çekmek için konuşurken onlarla fiziksel ve görsel temas kurmaları gerekmektedir. Bu çocuklar diğer çocuklar çeşitli durum ya da olaylara duygularıyla tepki gösterirken çevrelerine tepkisiz kalabilirler. Düşük algıya sahip yetişkinler ise daha karmaşık ortamları ve etkinlikleri tercih ederler, çünkü bu etkinliklerde olanları fark etmeleri zaman alabilir. Bu becerilere sahip yetişkinler çocuklarla iyi anlaşırlar ve eğlenceli etkinlikler hazırlayabilirler fakat süreç içinde birçok sorunu farketmeyi kaçırdıklarından riskli durumlarda başka yetişkinlerin desteğine gereksinim duyarlar.

(18)

2.2. Günlük Yaşamın Parçası Olarak Duyu Işlemleme

Çocukların duyusal tepkileri değerlendirildiğinde elde edilen sonuçlar doğrultusunda çocuklar için günlük yaşamda gerçekleştirilebilecek etkinlikler planlanması önerilmektedir.

Bu etkinlik planlamalarında aşağıda yer alan duyusal göstergeler ipucu niteliğinde kullanılabilir:

Duyu Eğitiminde Dikkate Alınabilecek Duyusal Göstergeler

Görme Görme alanı içine giren nesne/varlık izleme

Görsel algı ve ayırt etme

Görsel bellek (gördüklerini hatırlama) Göz kontağı kurma

İşitme İşitsel algı ve ayırt etme (Ses tonlarını ayırt etme

ve tepki verme (yüksek-alçak ses), dikkatini sese yöneltebilme,)

İşitsel bellek (İşittiklerini hatırlayabilme) Ağzıyla ses çıkarma

Ses çıkaran nesnelere ilgi gösterebilme

Dokunma Isı değişimini algılama (sıcak-soğuk ortama tepki

verme),

Farklı dokudaki yüzeyleri algılama/fark etme Altı kirlendiğinde rahatsız olma,

Su ve/veya kum vb.. materyallere ilgi gösterme Diş fırçalamaya ilgi gösterme (Dokunma+tatma)

Tatma Tat algısı ve farklı tatları ayırt etme ve/veya tepki

verme (ekşi tatta yüz buruşturma vb…) Belirgin/alışık olduğu tatları tercih etme

Koklama Anne kokusunu arama

Koku değişimini algılama ve fark etme

Güçlü kokusu olan nesne/varlıkları tercih etme ya da kaçınma

(19)

2.3. Dunn’ın Oluşturduğu Duyu Modeli Maddeleri:

1. Duyusal arama Hareket Oyun sırasında aşırı risk alır

Hareket Oyunda kişisel güvenlik gerektiren hareket ya da tırmanma risklerine girer.

Hareket Harekete dayalı etkinliklerde süreklilik ister.

Vücut Kişisel güvenliği önemsemeden düşüş fırsatları arar.

Hareket Her tür hareketi sever ve günlük rutinde de hareketi bırakmaz.

Hareket Gün boyu sıklıkla döner ya da kıvrılarak hareket eder.

Vücut Düşmekten keyif alır.

Hareket Hareketli bir etkinliğin ardından aşırı heyecanlanır.

Hareket Çağrıldığında bakmak için tüm vücuduyla döner.

Dokunma Her zaman kişi ve nesneleri dokunur.

Etkinlik Her zaman hareket halindedir.

Dokunma Ayakkabı giymek yerine yalın ayak olmaktan hoşlanır.

İşitsel Değişik ve garip seslerden keyif alır ve farklı sesler çıkarmaya çabalar.

Duygusal Başkalarıyla fazlaca ilgilidir.

Etkinlik Oyunda bir etkinlikten diğerine sıçrayıp durur.

Vücut Başkalarının sırtlarına, boyunlarına ya da eşyalara asılmaktan hoşlanır.

Dokunma Yüz ya da eller kirlendiğinde fark etmemiş/umursamaz gözükür.

2. Duygusal uyarım Duygusal Planlarda ya da beklentilerde değişiklik olduğunda zorluk yaşar.

Duygusal Bir görevde başarısız olursa duygusal patlamalar gösterir.

Duygusal Zayıf toleransa sahiptir.

Duygusal Kolayca ağlar.

Duygusal Rutindeki değişikliklere uyumda zorluk yaşar.

Duygusal Kaygılı görünür.

(20)

Duygusal Eleştirilere karşı hassastır.

Duygusal Kendini sevmekte zorluk yaşar görünür.

Duygusal Duygularını başarısızlık gibi ifade eder.

Duygusal İnatçı (dediğim dedik) ya da İşbirliğinden uzaktır Duygusal Belirgin korkuları vardır.

Duygusal Büyümeyle ilgili sorunları vardır.

Duygusal Sinir krizleri/patlamaları geçirir

Duygusal Başka çocuklardan daha çok korunmaya ihtiyaç duyar.

Duygusal Arkadaş edinmekte sorun yaşar.

Duygusal Aşırı derecede ciddidir.

3. Düşük tahammül durumu

Vücut Düşük kas yapısı vardır.

Vücut Belirgin bir pozisyondayken ya da ayakta dururken çabucak yorulur.

Vücut Elinde bir şey tutması zayıftır.

Vücut Durmak için eklemlerini kilitler.

Vücut Ağır nesneleri kaldıramaz.

Hareket Dayanıklılığı azdır, kolayca yorulur.

Vücut Destek için nesnelere gereksinim duyar.

Vücut Sert biçimde (Eğilip bükülmeden) hareket eder.

Hareket Uyuşuk gözükür.

4. Oral duyusal duyarlılık

Tatma Belirgin tatları tercih eder.

Tatma Sadece belirli tattaki yiyecekleri yer.

Tatma Belirli kokuları daha çok tercih eder.

Tatma Beslenme diyetinde yer alan belirli tatta ve kokudaki yiyeceklerden kaçınır.

Dokunma Farklı dokudaki yiyeceklere karşın seçicidir.

Tatma Belirli yiyecekleri ister.

Tatma Belirli tat ve kokuları arar.

(21)

Dokunma Belirli yiyecek dokuları ve ısılarına karşı kendini sınırlandırır.

Tatma Yiyecek dışındaki maddeleri sıklıkla koklamayı tercih eder.

5. Dikkatsizlik/ Dikkat

dağınıklığı İşitme Fazla gürültü olan ortamlarda dikkati dağılır, ya da sorun yaşar.

Etkinlik Dikkatini yöneltmekte sorun yaşar.

İşitme Söylenilenleri duymuyormuş gibi gözükür.

İşitme Arka fonda gürültü olduğunda çalışamaz.

İşitme İsmiyle çağrıldığında bile cevap vermez.

Görme Ortamdaki tüm olayları fark edebilmek için işinden başının kaldırmak zorundadır.

6. Zayıf Algılama Duygu Duygularını gösteremez.

Duygu Vücut dilini ya da yüz ifadelerini algılayamaz.

Duygu Espri anlayışı yoktur.

Dokunma Birisi sırtına ya da koluna dokunduğunda fark edemez.

Görme Odaya birleri girdiğinde fark edemez.

Tatma Güçlü kokuları algılamamış gözükür.

Dokunma Acı ve ısı değişimlerine karşı farkındalığı düşüktür.

Dokunma Kum ya da çimli zeminlerde çıplak ayak dolaşmaktan kaçınır.

7. Duyusal Duyarlılık Hareket Ayakları yerden kesildiğinde kaygılı ya da stresli gözükür.

Hareket Yüksekten ya da düşmekten korkar.

Hareket Baş aşağı olunan durumlar ya da oynanan oyunlardan hoşlanmaz.

Hareket Tırmanmak, atlamak zeminden uzaklaşmaktan kaçınır.

8. Oturaklılık Hareket Sakin etkinlikleri tercih eder.

Hareket Sakin oyun ortamları ve seçenekleri ister.

Etkinlik Günün çoğunu sakin oyunlarla geçirir.

Etkinlik Sakin ve hareketsiz oyunları tercih eder.

(22)

9. İnce Motor

Algılaması Görme Boyama yaparken ya da yazı yazarken çizgilerden taşırır.

Görme Yazısı okunaksızdır.

Görme Yap-boz parçalarını bir arya getirip çözmekte sorun yaşar.

Duygu Öfke patlamaları vardır.

(23)

Uygulama

Mutfağınızda bulunan farklı baharatları gözleriniz kapalı koklayın. Kaç tanesini doğru tespit edebileceğinizi ve bu eylemi yaparken yaşadığınız deneyimi not edin.

Çevrenizdeki çocukları bireysel olarak gözlemleyin. Hangilerinin ne türde duyusal özellikler gösterdiğini bi not defterine kaydedin. Duyusal özelliklerine dair nasıl tepkilerle ve davranış örüntüleri sergilediklerini ayrıntılı şekilde yazmaya özen gösterin ve gözlemlediğiniz özelliklere göre nasıl etkinlikler yapabileceğinizi düşünün.

(24)

Bölüm Soruları

1) Duyularla algılananların beyinde somut ve anlamlı hale gelme süreci ne olarak adlandırılmaktadır?

a)Motivasyon b)Duyarlılık c)Hassasiyet d)Duyu işlemleme e)Öğrenme

2) Altı yaşındaki Ahmet uygun destek alamadığında başkalarının farkettiklerini farketmekte başarısızlık göstermektedir. Bu durumda Ahmet’in duyusal özelliği aşağıdakilerden

hangisidir?

a) Duyusal duyarlık b) Düşük algılama c)Duyusal kaçınma d) Duyusal rahatlama e) Yüksek hassasiyet

3) Çocuklarda hoşlandıklarını, kaçındıklarını ve ne şekilde daha kolay öğrenebileceklerini belirleyebilmek amacıyla ön plana çıkan duyusal özelliklerinin belirlenmesinde bir çocuk gelişimcinin aşağıdakilerden hangisini yapması önemlidir?

a)Resim çizdirmesi b)Konuşma yapması c)Ölçek uygulaması d)Gözlem yapması e)Form doldurtması

4) Ses çıkaran nesnelere ilgi gösterebilme hangi duyu alanının göstergesidir?

a) İşitme b) Görme c) Koklama d) Dokunma e) Tatma

5) Aşağıdakilerden hangisi dokunma alanınına yönelik bir gösterge değildir?

a) Isı değişimini algılama (sıcak-soğuk ortama tepki verme), b) Ağzıyla ses çıkarma

c) Altı kirlendiğinde rahatsız olma,

d) Su ve/veya kum vb.. materyallere ilgi gösterme e) Diş fırçalamaya ilgi gösterme

Cevaplar

1)d, 2)b,3)d,4)a, 5)b

(25)

3. DUYU BÜTÜNLEME

(26)

3.1. Duyu Bütünleme Modeli

Günlük yaşantımızda çevrede olan bitene dikkat etmek, planlamalar yapmak, yaşanan durum ve olaylara tepki vermek, keşiflerde bulunmak ve bilgi edinmek gibi etkinlikleri gerçekleştirmek için beynimiz tüm vücudumuzu çevreyle ve var olan durumla birlikte değerlendiren karmaşık sorunları hızlıca çözme yetkinliği göstermelidir. Bu işlem "duyusal entegrasyon" olarak adlandırılır. Bir başka tanımla duyu bütünleme; edinilen duyusal bilgilerin sinir sisteminde ayırt edilmesi, kayıt edilmesi ve birbirine kaynaştırılması ile beyinde organize edilen karmaşık süreçler olarak tanımlanabilir. Duyusal bütünleme yaşantının sağlıklı ve nitelikli biçimde sürdürülmesi için gereklidir. Duyusal bütünleme süreçlerindeki sorunlar; öğrenmeden motor gelişime, akademik yetenek, dikkat ve davranışa, uykudan yemek yemeye kadar farklı alanlarda sorunlar görülmesine yol açar. Bu sorunların çözümlenmesi için terapötik yaklaşımlar uygulanmaktadır. Bu yaklaşımlara duyusal bütünleme terapisi denmekte ve görsel, işitsel, dokunsal, vestibuler, proprioseptif, tat gibi uyaranları kullanarak çocuğun duyusal problemlerine göre şekillendirilerek gerçekleştirilmektedir. Yapılan araştırmalar, duyu bütünleme terapisi ile çocukların özellikle, bilişsel, psikomotor, sosyal-duygusal alanlarda gelişimler gösterdiklerini ortaya koymuştur.

Duyusal bütünleme doğal gelişim sürecinde gündelik etkinlikler aracılığıyla desteklenir ve gelişir, ancak bazı durumlarda gerektiği biçimde gelişemez, örneğin; kimi kişilerin ses kaynaklarını görmediklerinde iyi işitemedikleri ya da hızlı hareket eden bir nesneyi gördüklerinde kendilerinin de hareket ettiklerini hissetmeleri gibi durumlar yaşayabilirler. Ayrıca otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, disleksi, işitme kaybı, prematüre bebekler, serebral palsi gibi farklı tanı ve yaş gruplarında görülebilmektedir (Kayıhan ve Kars, 2019). Bu durumlarda terapi yoluyla desteklenmesi gerekir.

Duyu bütünleme konusunda kuramsal çalışmalar gerçekleştiren Jean Ayres (2005), bu durumu, vücuttan ve çevreden alınan duyusal uyaranların bütüncül olarak daha etkin şekilde kullanılabilmesi için organize eden nörolojik bir süreç olarak tanımlamıştır. Temelde duyu bütünleme beyin ve davranış arasındaki koordineli ilişkiyi betimlemektedir. Ayres’e göre, duyusal işlemleme bozukluğu duyuların beyindeki işlemleme sorunlarından kaynaklanmaktadır. Ayres’in ortaya koyduğu kuram, bireylerin neden sadece bazı davranışları yaptıklarını açıklamada; sorun yaşanan durumların çözülmesini amaçlayan müdahale planlarını oluşturmada ve davranışın müdahale sonuçlarını nasıl değiştireceğini tahmin etmede kullanılmaktadır. Duyu bütünlemede üç basamak bulunmaktadır. İlk basamakta tipik

(27)

duyusal işlemleme becerilerinin gelişimi ve tanımı yer almaktadır. İkinci basamak duyusal işlemleme bozukluklarının tanımlanması, üçüncü basamakta ise müdahale programlarının oluşturulması yer almaktadır. Bu süreçte gerçekleşen öğrenme, hareket ve çevreden gelen duyusal uyaranın algılanması ve işlemlenmesi yeteneğine ve duyusal uyaranın davranışı planlama ve organize etmede kullanılmasına bağlıdır. Duyusal işlemleme sorunu yaşayan çocukların uygun zaman ve ortamda uygun hareketi yapamadığı görülebilir. Bu nedenle bu sorun durumunda, değerlendirme yapılarak duyusal uyaranın anlamlı ve amaçlı kullanılmasını destekleyici çalışmalar gerçekleştirilerek duyu bütünlüğünü sağlamak mümkün olacaktır.

Beyin duyuları etkin bir şekilde bütünlediğinde çevreye olan hakimiyet becerisi ve gerekli şekillerde otomatik olarak tepki verebilmek mümkün olabilir. Duyu bütünleme alma, algılama, birleştirme, beynin duyu girdilerini düzene sokması ile duyuların zamanında birlikte çalışması, ayırt etme gibi eşzamanlı olarak ortaya çıkan tepkileri kapsar.

Duyusal bütünleme çalışmaları Dunn'ın ortaya attığı dört duyusal örüntüyü ortaya koymaktadır. Bunlar; düşük algılama, duyusal arayış, duyusal kaçınma, duyusal duyarlılık olarak adlandırılmaktadır. Düşük algılama durumunda bireylerin aldıkları duyusal uyaranları algılamadıkları görülmektedir. Duyusal arayış modelinde; çocukların duyusal uyaranın miktar ya da tipini alabilmek için çabaladıkları görülür. Birçok duyusal uyaran alabilmek için aynı anda ve birden çok etkinliğe katılma eğilimi gösterebilirler. Duyusal kaçınma durumunda bireyin çevresinden aldığı duyusal uyaranlara ilgisiz ya da fark etmiyor gibi göründükleri ve yanıt vermedikleri gözlenmektedir. Duyusal duyarlılık modelindeki çocukların da duyusal uyarana daha hızlı, yoğun ve uzun süreli tepki verdikleri görülebilir.

Duyu bütünleme çalışmaları, farklı özel gereksinimlere sahip bireylerin normal gelişim gösteren akranlarıyla karşılaştırıldığında belirgin farklılıkta duyusal işlemleme örüntüsüne sahip olduklarını göstermektedir (Asperger, otizm, DEHB, Frajil X, şizofreni, öğrenme güçlüğü vb). Bu tip özel gereksinimlere sahip kişilerde çok yoğun tepkiler ve farklı ayırıcı örüntüler görülebilir.

Başka araştırmacılar da normal gelişim gösteren ve göstermeyen çocuklar arasında deri temas tepkilerinde anlamlı farklar bulmuşlar (Miller, McIntosh, McGarth, Shyu, Lampe, Taylor, Tassone, Neitzel, Stackhouse ve Hagerman 1999). Bu tarzda çalışmalar duyusal profil ölçümlerinin sinir sistemi tepkilerini yansıtabildiğini de ortaya koymaktadır.

(28)

Çocuklarla gerçekleştirilebilecek duyu çalışmalarına ilişkin aşağıda yer alan şema basit biçimde yol göstericiolarak kullanılabilir:

Çocuğun hangi duyusunun daha kolay

uyarılabildiğini gözlemlemek

Daha az uyarılan duyuya ilişkin destkeleyici ortam

düzenlemesi ve etkinlik planı yapmak

Çocuğun duyusal algı ve duyusal uyarımını

karşılaştırarak uygulamalar yapmak

(29)

3.2. Düşük Algılama Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir?

Banyoda Giyinirken Yemekte Oyunda Uyanırken Gezi-Gözlem

Dokunma Farklı dokuda liflerle çocuğu yıkayın ve farklı dokudaki havlular ve sabunlar kullanmaya çalışın.

Giyinmeden önce losyon sürün.

Farklı tat ve dokuda yiyecek seçenekleri sunun.

Tutma yerleri ve oyuncakların yüzeylerine dokulu malzemeler ekleyin.

Uyanıkken ellerinizi çocuğun gövdesinde hareket ettirin.

Gezilerde yanınıza farklı dokuda oyuncaklar alın.

Hareket/

Proprioseptif

Su dokusu için sprey şişeleri kullanın. Banyo malzemeleri ve oyuncaklarını ulaşabilir yerlerden uzağa yerleştirin.

Giysileri birbirinden uzağa yerleştirin bu şekilde çocuğun giyinirken hareket etmesi sağlanabilir.

Çocuğun masaya kaşık, peçete vb…

taşımasını sağlayın.

Çocuğun sevdiği oyuncakları zor ulaşılır yerlere yerleştirin.

Çocuğu dikey pozisyonda tutun.

Çocuk hareketlendikçe güvenlik önlemlerini almaya özen gösterin.

Görme

Banyoya sabunlu boyalar katarak banyo suyunu renklendirin.

Parlak ve zıt renkleri seçin.

Yemekle zıt renkte bir tabak seçin ki yiyecek fark edilir olsun. Parlak renkli oyuncaklar seçin.

Zemine ayna yerleştirin.

Canlı, parlak ışıklar açın.

Gördüklerinizi işaret ederek gösterin.

İşitme Banyo süresince şarkı söyleyin.

Yaptıklarınız ya da çocuğun yaptıkları hakkında konuşun.

Radyodan müzik çalın.

Arka planda hareketli bir müzik parçası çalmasını sağlayın.

Ses çıkaran oyuncaklar alın.

Radyo açın.

Çocuğa farklı ses tonlamalarıyla seslenin.

Çocukla konuşun ve birlikte çeşitli sesler üretin.

Duyduğunuz seslerin nereden geldiğini gösterin.

Tatma/

Koklama

Kokulu banyo üarünleri kullanın.

Kokulu losyonlar kullanın.

Yiyeceklere yeni aromalar ve farklı tatlar ekleyin.

Oyuncakları kokulu temizleyicilerle temizleyin.

Çocuğu kaldırıp kucağa almadan önce omzunuza kokular sıkın/sürün.

Çocuğa ya da kendi ellerinize kokulu krem ve losyonlar sürün.

Vücut pozisyonu /Denge (Vestibüler)

Çocuğun dizleri üzerinde oturmasını sağlayın.

Çocuğun giysilerine uzanarak ulaşmasını sağlayın.

Çocuğun yemek yemek için ayağa kalkmasını sağlayın.

Oyun için daha ağır oyuncaklar seçin.

Vücut pozisyonun belirli aralıklarla mümkünse sıklıkla değiştirin.

Çocuğa taşıması için ağır nesneler verin. Sırt çantasına çeşitli materyaller koyup taşıtın.

(30)

3.3. Duyusal Arayış Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir?

Banyoda Giyinirken Yemekte Oyunda Uyanırken Gezi-Gözlem

Dokunma Çocuğun farklı dokudaki liflerle yıkanmasını sağlayın.

Köpüklü sabun kullanın.

Fazla dokulu iç çamaşırları giydirin.

Çocuğun farklı aksesuarları (kemer, çanta, kol bandı vb…) giysilerinde kullanmasını sağlayın.

Bir öğün içinde farklı doku ve ısıda çeşitli tatta yiyecekler verin.

Parmak boyasına ve oyuncakların yüzeylerine farklı dokunsal

malzemeler ekleyin.

Faklı yüzeylerde yalın ayak oyun oynamasını destekleyin.

Çocuğa masaj yapın.

Çocuğun tercih ettiği resimlerin olduğu göre farklı dokunsal özellikte nevresim takımları kullanın.

Yol boyunca dokulu oyuncaklar yerleştirin.

Çocuğun farklı dokunsal özellikte çoraplar giymesini sağlayın.

Hareket/

Proprioseptif

Banyo oyuncakları ve banyo malzemelerini çocuğun kolay ulaşamayacağı yerlere yerleştirin.

Çocuğun hareket etmesi için giysileri farklı yerlere koyun.

Çocuğun yemek sofrasını kurmaya yardım etmesini sağlayın.

Çocuğun tırmanıp ulaşabileceği yerlere sevdiği oyuncaklar koyun.

Her defasında bir oyuncak kaldırın.

Yatma zamanı sallanma ritüeli oluşturun.

Hareket etmeyi gerektiren

Görme Oyuncakları renklerine göre sıralayın.

Banyo lifinde farklı renkleri tercih edin.

Parlak tonda giysiler seçin.

Bir yemekte faklı renkte yiyecekler olmasına özen gösterin. Örneğin, makarnanın içine salça ve ıspanak/bezelye katın.

Yere aynalar yerleştirin. Odada gece lambasını açık tutun.

Çocuğun dikkatini çeşitli nesneler üzerine çekin.

İşitme Arka planda hareketli tonda müzikler açın.

Giyindirirken yaptığınız işi ve seçimlerinizi çocuğa açıklayın.

Dışarıdan gelen sesleri duymak için pencere açın.

Yemeklerle ilgili konuşun. Oyuncak müzik aletleri verin.

Yatma zamanına özel hatırlatma müziği oluşturun.

Çocuğa duyduğunuz, gördüğünüz kokladığınız kısaca duyularınızla fark ettiklerinizi anlatın.

Tatma/

Koklama

Kokulu banyo malzemeleri kullanın.

Kokulu losyon ve deterjanlar kullanın.

Çocuğun yiyecekleri sadece koklayarak tahmin etmesini sağlayın.

Oyuncakları kokulu temizleyicilerle temizleyin.

Yastığa lavanta vb…

gibi uykuya geçiş kokusu serpiştirin.

Dışarıdayken yanınızda kokulu losyonlar, ıslak mendiller bulundurun.

Vücut pozisyonu/

Denge (Vestibüler)

Çocuğun banyo süresinde ellerinin üzerinde, dizlerinin üzerinde ya da poposu üzerinde oturmasını sağlayın.

Giyinme ritüelini her gün farklılaştırın.

Çocuğun ayaktayken masaya dayanmasını sağlayın.

Çocuğu kumda oynatın, kum ya da toprak kazmasını sağlayın.

Çocuğun dizlerine ağır bir kitap yerleştirin.

Çocuğun farklı vücut pozisyonlarında durmasını sağlayın.

Müzikle ve müziksiz dans edin.

Çocuğun kısa sürelerle de olsa hareket edebileceği geziler planlayın.

(31)

3.4. Duyusal Kaçınma Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir?

Banyoda Giyinirken Yemekte Oyunda Uyanırken Gezi-Gözlem

Dokunma Yünden örülmüş ya da pamuklu banyo lifi kullanın.

Sabunu doğrudan çocuğun tenine temas ettirin.

Havlu ve giysileri ısıtıp ondan sonra giydirin.

Doğal dokumadan bedeni saran iç çamaşırları tercih edin.

Yemeği sabit bir ısıda tutun ve dokunsal özellikleri sınırlandırın.

Çatal, kaşık ve bıçağın saplarını kumaşla kaplayın.

Çocuğun tek başına zaman geçirebileceği oyun alanları hazırlayın.

Çocuğun yatağının havalandırma fanından uzakta olmasına özen gösterin.

Sıkı giysiler giydirip ağır örtüler ile çocuğu örtün.

Çocuğu kalabalık ortamlardan uzak tutun.

Çocuğun tayt gibi sıkı giysilerle geziye çıkmasını sağlayın.

Hareket /Proprioseptif

Yıkanırken tek ve sabit bir pozisyon seçin.

Çocuğun giysilerini derli toplu bırakıp giyinmesini sağlayın.

Sabit oturmayı sağlayan bir sandalye seçin.

Sakin oynamayı ödüllendirin.

Oyuncakları kolay ulaşmayı sağlayacak biçimde yerleştirin.

Uykuya geçişte kesin

ritüeller bulun. Puseti dik konuma getirerek dolaşın.

Görme Banyo oyuncağı kullanmayın.

Halojen ışık gibi saf ışık kaynakları ile ortamları aydınlatın.

Yiyecekleri tabakta karıştırmayın her defasında tabakta bir yiyecek malzemesi olsun.

Oyun alanını temiz tutun ve her defasında tek bir oyuncak bulundurun.

Tüm ışıklar kapatın. Pusette çocuğun aşırı ışıktan

korunmasını sağlamak için şemsiyeler kullanın.

İşitme Banyo kapısını

kapalı tutun. Giyinme için ritüeller oluşturun ve bu sürede konuşmamaya özen gösterin.

Çocuğun yüzüne üflemeyecek biçimde bir vantilatör ya da fan açarak ortama ses katın.

Çocuğa kapalı ve korumalı bir oyun alanı oluşturun.

Tv, radyo ve pencereleri

kapalı tutun. Yapılandırılmamış süreleri aza indirgeyin.

Gezilerinizi kalabalık ve yoğunluğun az olduğu zamanlarda yapın.

Tatma/

Koklama

Kokusuz sabun ve losyonlar

kullanın.

Çocuk giyinmeden önce kokusuz ürünler kullanın.

Öğünlerde belirgin ve tanınabilir nitelikte yiyecekler hazırlayın.

Oyuncakları kokusuz ürünlerle temizleyin.

Çarşaf, nevresim ve ellerinizde kokusuz ürünler kullanın.

Çocuğu kokulu mağazalara götürmeyin.

Vücut pozisyonu/

Denge (Vestibüler)

Günlük rütin etkinlikler oluşturun.

Her gün belirli etkinlikler gerçekleştirin.

Çocuğu kucağa almadan sandalyeye oturtarak yemeğini yedirin.

Çocuğa kendi başına kalıp oynama zamanı verin.

Oldukça ağır battaniyeler

örtün. Çocuğa sırt çantası takın.

(32)

3.5. Duyusal Duyarlılık Modeline Sahip Çocukların Desteklenmesinde Neler Yapılabilir?

Banyoda Giyinirken Yemekte Oyunda Uyanırken Gezi-Gözlem

Dokunma Çocuğun cildine hafifçe bastırarak temizleyin.

Küvetin tabanına farklı dokuda kaydırmaz ya da zemin kaplaması yerleştirin.

Doğal liften sıkı

giysiler seçin. Beğendiğiniz

yiyeceklerin tat, doku ve ısılarını çocuğa tanımlayın.

Çocuğun bir şeyelere çarpmayacağı tampon bir oyun alanı belirleyin.

Çocuğun tercih ettiği dokuları isimlendirin.

Vücudu saran, fakat hareket özgürlüğünü de engellemeyen giysiler giydirin.

Çocuğa sarılabileceği bir battaniye temin edin.

Çocuğa mümkün olduğunca çok ve sıkı biçimde sarılın.

Hareket/

Proprioseptif

Banyoda tek bir pozisyon belirleyin.

Çocuğun göğüs hizasındaki çekmece ve raflara giysileri yerleştirin.

Çocuğun tek başına oturabileceği bir ortam düzenleyin.

Hareket oyunlarında belirgin örüntüler türetin.

Çocuğu rahatlatmak amacıyla tekrarlı hareketler kullanın.

(Örn. Yavaşça sallama, sırtını sıvazlama vb…)

Çocuğun pusetinden ya da oturduğu yerden kalkıp

gezinmesini sağlayın.

Görme Banyo zamanı için bir- ya da iki oyuncak sağlayın.

Giyinmek için boş bir alan hazırlayın.

Çocuğun giyinikken siz izlemesini sağlayın.

Tabakta servis edilmeyen yiyecekler hazırlayın.

Benzer renkte gıdaları birlikte servis edin.

Görsel karmaşadan uzak oyun alanları hazırlayın.

Oddaki ışık

kaynaklarını kısın. Çocuğun eline pusette oynaması için bir oyuncak verin.

İşitme Banyo sırasınca hafif

tonda bir müzik açın. Çocuğa yaptıklarınızı anlatın.

Her defasında bir kişinin konuşmasını sağlayarak karşılıklı konuşun.

Oyun süresince arka planda hareketli ritmde bir müzik çalın.

Ses çıkaran aletleri

kapatın. Kulak tıkaçları

kullanın.

Gürültülü ortamlardan uzak durun.

Tatma/

Koklama

Çocuğun hoşuna giden doku ve kokuları tanımlayın ve bir arada kullanın.

Oda kokusu

kullanmayın. Bir baharat seçin ve sıklıkla yemeklerde bunu kullanarak tadı fark ettirin. (Örn.

Köri, tarçın,kimyon vb…)

Kokusuz temizleyiciler kullanın.

Nevresimleri kokusuz temizleyicilerle temizleyin.

Kokulu ortam ve mağazalardan uzak durun.

Vücut pozisyonu/

Denge (Vestibüler)

Çocuğun el ve kollarından destek almasını sağlayın.

İş ya da görevleri

parçalara bölün. Çocuk için rahat bir oturma düzeni sağlayın.

Çocuğun tünel gibi alanlarda

oynamasını sağlayın.

Çok ağır battaniyeler

örtün. Çocuğa sırt çantası

takın.

(33)

Çocuğun içgüdü ya da dürtüleri onu duyusal bütünlemeyi geliştirecek deneyimlerine aktif olarak katılmaya teşvik eder. Çocuk günlük hayatta doğal olarak çevresini keşfeder. Yeni etkinlikler dener ve gittikçe daha karmaşık deneyimlerle karşılaşmaya başlar. Her bir yeni deneyimi başarmak, onun kendini başarılı hissetmesi de sağlar ve başarı da çevreye ilginin ve duyusal yeni deneyimlerin devamı için gerekli özgüveni sağlamış olur. Bu sayede de yaşam boyu duyusal deneyimler ve duyuların işlemlenmesi sürer. Çocukların değişik durumlarla, yeniliklerle ve zorlamalarla karşılaştıkça mantıklı bir şekilde bunlara uyum sağlama becerisi edindikleri görülmektedir (Koyuncuoğlu, 2017).

(34)

Uygulama

Aşağıdaki durumlara yönelik etkinlikler düşünelim:

Beslenmede Banyoda Uykuya Geçişte Açık hava/Gezide

Dikkat verme Dikkat verme Dikkat verme Dikkat verme

Algılama Algılama Algılama Algılama

Bellekte tutma Bellekte tutma Bellekte tutma Bellekte tutma

Eşleştirme Eşleştirme Eşleştirme Eşleştirme

(35)

Bölüm Soruları

1) Beynimizin, çevremizde olan bitenleri fark etme, değerlendirme, yaşanılan karmaşık durumları çözme yetkinliğine ne ad verilir ?

a) Duyusal entegrasyon b) Duyu işlemleme c) Duygusal beceriler d) Duygusal yetkinlik e) Duygusal entegrasyon

2) Aşağıdakilerden hangisi duyusal bütünlemede yaşanılan sorunların yol açtığı etkilerden biri değildir ?

a)Akademik yetenekte sorunlar b) Yemek yeme sorunu

c) Öğrenmede güçlük d) Sinir sistemi bozuklukları e) Dikkat ve davranış bozukluğu

3) Vücuttan ve çevreden alınan duygusal uyaranların bütüncül olarak daha etkin şekilde kullanılabilmesi için organize eden nörolojik sürece ne ad verilir ?

a) Duyu deneyimleme b) Duyu bütünleme c) Algı bütünleme d) Duyu sentezleme e) Algı sentezleme

4) Aşağıdakilerden hangisi duyu bütünleme basamaklarından biri değildir ? A )Duyusal işlemleme becerilerinin gelişimi

b) Duyusal işlemleme becerilerinin tanımı

c) Duyusal işlemleme bozukluklarının tanımlanması d) Duyuların kategorizasyonun yapılması

e) Müdahale programlarının oluşturulması

(36)

5) Aşağıdakilerden hangisi Dunn’ın ortaya attığı duyusal örüntülerden birisidir ? a)Yüksek algılama b)Duyusal sorgulama c)Duyusal kaçınma d) Duyusal yoksunluk e) Duyusal yatkınlık

Cevaplar

1) a, 2) d, 3) b, 4) d, 5) c

(37)

4. DUYUSAL ALGILARIN GELİŞİMİ

(38)

4.1. Duyusal Algıların Gelişimi

Günümüzde duyularla ilgili tartışma konularından biri, öncelikli olarak kaç duyunun aktif olduğu diğeri de hangi duyunun en önce geliştiğidir. İlk olarak günümüzde duyuların sadece beş duyu ile sınırlı olmadığı kabul edilmektedir (Dunn,2007; Koyuncuoğlu, 2017).

Hangi duyunun önce geliştiğine yönelik olarak da farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşlere göre; dokunma duyusu, en temel duyudur. Bu görüşe göre, çocuk daha anne karnındayken, dokunma ve basınç etkisindedir ve seslere karşı duyarlıdır. Yapılan çalışmalar, çocuğun doğduğu andan itibaren annenin teninin sıcaklığını hissettiğini ve bu nedenle dokunma duyusunun en önce uyarılan duyu olduğunu göstermiştir (Minogue ve Jones, 2006, McLaughlin, Hespanha ve Sukhatme, 2002). Yine çalışmalar; anne karnında ilk üç ayda denge-hareket sisteminin de gelişmeye başladığını göstermektedir. Bu nedenle bu duyu sistemlerinin de ilk olarak gelişmeye başladığı ifade edilmektedir. Piaget’in çocuk gelişiminde ele aldığı ilk dönem olan duyu motor dönemin özelliklerinde de ilk olarak dokunmaya ve de harekete yönelik duyunun daha aktif kullanıldığı görülebilmektedir. Bebeklikten itibaren çocukların nesnelere ait özellikleri keşfederken, onlara dokunduklarını, ellerinde tutarak hissettiklerini ve hemen ağızlarına götürmek istediklerini görebiliriz. Dokunma duyusu, duyusal deneyimin ilk ve en temel yolu olmakla birlikte, zamanla görme, hareket, işitme gibi diğer duyuların da aktif kullanılmaya başladığı söylenebilir. Piaget bebeklerin çeşitli geometrik şekilleri dokunarak değil, önce görsel olarak algılayıp ayırt ettiklerini belirtmektedir. Yine Fantz (1961), bebeklerin bazı nesneleri diğerlerine göre daha fazla tercih ettiklerini ve daha uzun süre baktıklarını ortaya koymuştur. Bebekler insan yüzlerini, diğer şekillere; zıt desenleri, düz desenlere; yuvarlak şekilleri çizgili şekillere daha çok tercih etmişlerdir. Tüm bu görüşlerin ortak noktası, aktif kullanılan duyu organı hangisi olursa olsun, öğrenmenin duyular aracılığıyla gerçekleştiğidir. Gözümüze, kulağımıza, dilimize ve tenimize gelen uyarıcılar, duyu organlarına ulaşır ve bunları uyarır. Algısal gelişim, zihinsel gelişimin en önemli sürecidir. Bu nedenle duyusal gelişim de zihinsel gelişimle aynı platformda incelenmektedir. Araştırmalar, öğrenmede çoklu duyunun kullanımıyla somuttan soyut düşünceye doğru giden bir bilişsel sürecin gerçekleştiğini göstermektedir (Minogue ve Jones, 2006). Normal gelişim gösteren bir bebekte, duyu organları da fonksiyon olarak basitten karmaşığa doğru bir olgunlaşma gösterir. Örneğin, yeni doğan bebek, ani ışığa ve sese karşı tüm vücuduyla tepki verir. Ayağının tabanına, avcuna, yanağına dokunulduğunda, bu durumdan haberdar olduğunu gösteren tepkiler verir. Yine annesinin kokusunu ayırdedebilir. Değişik tatları fark ettiğini de, verilen yiyeceği yiyip yemediğinden anlayabiliriz. Bebeklerin keskin kokulara tepkiler verdikleri ancak, yetişkinlerin fark

(39)

edebileceği çok hafif bir kokuyu ise fark edemedikleri de bilinmektedir. Bütün bu tepkiler, çocuğun doğuştan getirdiği doğal tepkileri yani refleskleridir. Gelişme sürecinde, bu tepkiler, giderek daha karmaşıklaşmaya başlar.

Karşılaştığı yeni durumların ne olduğunu, ne işe yaradığını ve yapısal özelliklerini duyusal deneyimleriyle öğrenen çocuk, aynı durum, kişi ya da nesneyle tekrar karşılaştığında, onu tanımakta zorlanmaz. Hatta günlük yaşantısında kullandığı bir nesneyi ya da bildiği bir kişiyi görmeden, sadece dokunarak ya da sadece sesini duyarak tanıyıp ayırt edebilir. Ancak, burada önemli bir noktayı aydınlatmak gerekir. Dış çevremiz sayısız uyarıcılarla donatılmıştır. Bir nesnenin ya da bir kişinin beş duyumuzla algılayabileceğimiz birçok özelliği vardır. Çocuğun herhangi bir şeyin tüm özelliklerine yönelmesi olası değildir. Çocuk, ancak nesnenin ya da kişinin en ayırt edici özelliğine ya da kendi açısından en önemli, en ilgi çekici özelliğine dikkatini yoğunlaştırabilir. Bu algının seçici olma özelliğidir. Küçük bir çocuk bir nesneyi ya da bir kişiyi önce bütün olarak algılar, daha sonra onu oluşturan parçaların ve özelliklerin farkına varır ve o nesne ya da varlığa benzer özellikte olan şeyleri birbirinden ayıran kritik özellikleri ayırt eder.

Duyularımızla edindiğimiz verilerin çevreyi anlayıp yorumlamak için seçilmesi, organize edilmesi, yorumlanması, karşılaştırılması ve ayrıştırılması gerekir. Bu süreç aktif bir şekilde duyuların işlemlenmesi yani diğer bir deyişle algılanmasıdır (Akt. Koyuncuoğlu, 2017). Duyu organlarının beyine ilettiği duyular basittir, algılama ise geçmiş deneyim ve öğrenmelerin de işin içine girdiği son derece karmaşık bir süreçtir (Cüceloğlu, 2006).

Ağzımıza attığımız her yiyecek ya da içecek, elimize aldığımız her nesne, yaptığımız her hareket bir algılama sağlar. Aynı zamanda da tüm etkinliklerimizde aynı anda birden çok duyumuz çalışır. Duyuların çalışmasında dışarıdan gelen uyaranı tanımak, almak ve bu uyaranı duyusal veriye dönüştürerek merkezi sinir sistemine taşıdıktan sonra da uyaranı analiz edip işlemek süreci beyinde hızlı şekilde gerçekleşmektedir (Akt. Koyuncuoğlu, 2017).

Bireylerin çevreden gelen uyaranları algılaması ve bunları beyinde bulunan merkezlere ileterek yorumlanması için tasarlanmış duyu organları ve duyu sistemi şu şekilde ele alınmaktadır:

 Görmeyi sağlayan görme duyusu

 Sesleri duyup anlamlandırmayı sağlayan işitme duyusu

 Tende sıcak-soğuk ve basıncı alan dokunma duyusu

 Çeşitli kokuları almayı sağlayan koku duyusu

 Ağza alınan yiyeceklerin tadını almayı sağlayan tat duyusu

(40)

 Bedenin hangi pozisyonda bulunduğunu algılayan proprioseptif duyu

 Bedenin dengesini sağlayan vestibüler duyu

Geleneksel düşünüşün aksine beş duyudan hatta yukarıda sıralanan yedi duyudan daha fazla duyumuz bulunmaktadır. Duyular farklı uyaranlarla harekete geçmektedirler ve uyaranın geldiği yöne göre de isimlendirilebilmektedirler. Vücudun dışından gelen duyusal mesajlarını alan duyu sistemleri dışsal ya da çevresel duyular olarak bilinmekte ve görme, işitme, dokunma, koklama ve tatma duyularını kapsamaktadır. İçsel duyular ise vücudun içinden gelen uyaranlarla tepki verir. Acıkma, susama, uyuma gibi işlevlerin düzenlenmesinde rol oynamaktadır. Duyular, özellikle de erken çocukluk döneminde, nesne, varlık ya da durumları en ince ayrıntısıyla incelemek için kullanılırlar (Akt. Koyuncoğlu, 2017).

Duyusal ayırt etmenin gelişimi dış dünya ile etkileşiminin de kalitesini artırır.

Örneğin; işitmenin netleşmesi, alıcı ve ifade edici dili geliştirir. Görmenin daha kusursuz olması, görsel bilginin daha net algılaması ve mekanda konumla ilgili ayırdetmenin de kavranmasını sağlar. Proprioseptif duyusu, vestibüler ve dokunma duyuları ile birlikte motor koordinasyonunu güçlendirir. El-göz koordinasyonunu geliştirir. Zıplayabilir, koşabilir, oynayabilir. Kalem, kaşık gibi çeşitli araç-gereçleri kontrollü kullanmayı başarır. Bu şekilde okul öncesi dönemde çocuklarda gelişim zinciri birbirini destekleyip tamamlayarak daha da hızlı bir ilerleme gösterebilir. Çocukların duyusal algıları geliştikçe; psikomotor becerilerden, dikkati yöneltmeye, davranışları organize etmeden, sosyal beceri ve özgüven geliştirmeye ve akademik beceriler kazanmaya kadar bir çok beceri de gelişir.

Günümüz teknolojisi artık bize bebeklikten hatta anne karnından itibaren duyuların geliştiğini gösteren kanıtlar sunmaktadır. Duyular ve duyu organları ile ilgili bilgilere aşağıda yer verilmiştir:

Referanslar

Benzer Belgeler

Akıllı bebek arabası otomatik modda iken elle kontrol edilmeksizin kullanıcının önünde belli bir mesafede ilerliyor ve iOS ve Android uyumlu uygulaması

Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. Büyük bir roman ya da küçük bir roman yazdık demiyorum, ama özgün romanımızı dilimizin yapısı, özel­

The most common complications are seen in skin but Bacille Calmette Guérin induced keloid is very rare.. Systemic complications are seen in patients with

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde 23 Mart 2020 ve 31 Mayıs 2020 tarihleri arasında yata- rak tedavi gören, kesin ve muhtemel

Altuntaş-Aydın ve arkadaşları (15)’nın yaptıkları bir çalış- mada 2016-2011 yılları arasında takip edilen HIV ile infekte 242 bireyin %91’inde anti-HAV IgG

olduğundan, kullanılan yağ asidi miktarının artması veya kullanılan koku maddeleri bebek cildinde tahrişe neden olabilmektedir.  Cilt yüzeyinde durulanmadan kalan sabun

-Ev koşullarının kötülüğü -Bebekte asfiksi -Bebekte anomali -Emme yetersizliği -Bebekte enfeksiyon belirtisi -Emerken morarma -Bebekte göbek enfeksiyonu

taşımadığından, bebek şampuanlarında amfoterik yüzey etkin maddeler kullanılmaktadır. İrritan özelliği nedeniyle sodyum lauril sülfatın kullanımı