• Sonuç bulunamadı

Fransız Devrimi'nin 200. yılı:Yaşar Kemal Mitterrand'ın özel konuğuydu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fransız Devrimi'nin 200. yılı:Yaşar Kemal Mitterrand'ın özel konuğuydu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ı s ı t n u s t ¿ a . / / , j u . i u e j

F

r

ANSIZDEVRİMİ’NİN200. YILI

YAŞAR KEMALDEN İZLENİMLER

D ik tatö rler yoktu Büyük Fransız

Devrimi kutlamalarına ne yazık ki

Türkiye’den resmi olarak benden başka çağrılı

yoktu. Bunun da türlü sebepleri olsa gerek.

Bizden başka, krallıkla yönetilen ülkeler ve bir

de diktatörlükle yönetilen ülkeler

çağrılmamıştı.

M ıtterran d ’ Ia k a h va ltı Başkan

M itterrand’la ilişkim, 1977yılına dayanıyor.

O yıldan sonra ilişkimiz kesilmedi, sıcak bir

dostluğa dönüştü. 21 temmuzdaki sabah

kahvaltısında da destan-roman ilişkisi ve

Çukurova üstüne bir buçuk saat konuştu.

CELAL ÜSTER’in söyleşisi 12, Sayfada

^

M itterrand ve Yaşar Kemal — Yaşar Kemal, 1984 yılında Legion d’Hon- neur nişanını François Mitterrand’ın elinden almıştı.

Yaşar Kemal

Mitterrand’m

özel konuğuydu

(2)

F

r

ANSIZ DE VRİMÎ’N İN 200. YILI

_____________________________________________________________________ __

Yaşar Kemal Mitterrand’m özel konuğuydu

M itterran d ’ la k a h v a ltı Başkan

Mitterrand’la ilişkim, 1977yılına

dayanıyor. O yıldan sonra ilişkimiz

kesilmedi, sıcak bir dostluğa dönüştü. 21

temmuzdaki sabah kahvaltısında da

destan-roman ilişkisi ve Çukurova

üstüne birbuçuksaat konuştu. Sözlü

gelenekle yazılı edebiyat da söz

konusuydu.

T ö re n le r ve ış ık la r Törenlerde ne

yazık ki halkın içinde değil

tribünlerdeydim. Halk sokakları

doldurmuştu. Paris adam almıyordu.

İğne atsan yere düşmez. Her yer kırmızı,

beyaz mavi bayraklarla donatılmış,

rengârenk. Işıklar şehri Paris bu sefer

iyice ışığa batmış. Eyfel, bir ışıltı direği

gibi göğe ağmış gitmişti.

CELÂL ÜSTER_________

Fransız Devrimi’nin 200. yıldö­ nümü Paris’te görkemli bir biçim­ de kutlandı. Yeryüzünün dört bir yöresinden insanlar, kendinden sonraki birçok düşünce ve eylem akımını derinden etkilemiş olan Fransız Devrimi’nin coşkusunu Paris sokaklarında Fransızlarla yeniden paylaştılar. Bu amaçla Türkiye’den de birçok kişi gitti Pa­ ris'e. Ama bunlardan bir tanesinin bir özelliği vardı. İnce Memet’in, Yer Demir Gök Bakır’ın, Ortadi- rek'in, Ölmezotu’nun yazarı Yaşar Kemal. Fransız Devrimi kutlama­ larına Cumhurbaşkanı Mitter­ rand’m özel çağrılısı olarak katıl­ dı. Yaşar Kemal, kutlama tören­ lerini Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel, Nobel Edebiyat Ödü­ lü sahibi Gabriel Garcia Marqu­ ez, Nobel Edebiyat Ödülü’ne de­ ğer görülen ilk Afrikalı yazar Wo­ le Soyinka, İspanya Kültür Baka­ nı ve ünlü romancı Jorge Semp- run’la birlikte izledi.

— Yaşar Kemal, Devrim kutla­ malarına Türkiye’den sizden baş­ ka kimse çağrılmadı. Bu da poli­ tika katında kırgınlıklara yol aç­ tı. Nasıl yorumluyorsunuz?

YAŞAR KEMAL — Evet, Bü­ yük Fransız Devrimi kutlamaları­ na ne yazık ki resmi olarak ben­ den başka çağrılı yoktu. Bunun da türlü sebepleri olsa gerek. Bizden başka bu kutlamalara krallıkla yö­ netilen ülkeler de çağrılmamıştı. İngiltere Başbakanı’yla Japonya Başbakanı da doğrudan kutlama törenlerine çağrılmamışlar, 7’ler toplantısı kutlama günlerine denk geldiği için onlar da kutlamalar­ da bulunmuşlardı. Bir de diktatör­ lükle yönetilen ülkeler çağrılma- mıştı. Sanatçılar, kültür ve bilim adamları bunun dışında. Örneğin, İspanya’dan Jorge Semprun çağ­ rılmıştı. Ama resmi bir kişi olarak değil, romancı olarak. Törende 30’dan fazla devlet başkanı, bir o kadar da başbakan, ülke temsil­ cisi vardı. Bizim yöneticilerimizin böyle büyük bir törene çağrılma­ masının sebebi elbette belli. Türki­ ye bir gün o sebepleri de aşacaktır. — Peki, kutlamalara Türkiye^ den yönetici düzeyinde kimsenin çağrılmamasına gösterilen tepki­ leri nasıl karşılıyorsunuz?

YAŞAR KEMAL — Tepkiler­ den birisi de SHP Genel Sekrete­ ri Deniz BaykaPdan geldi. Baykal sözlerine, dünyada Türkiye’nin iti­ barı sıfır, diye başhyor ve 200. yıl­ dönümü kutlamalarına bizden hiçbir ciddi kişi çağrılmadı diyor­ du. Buna alındım, üzüldüm der­ sem doğru söylemiş olmam. SHP Genel Sekreteri de olsa, bu, benim Türkiye’deki politikacılardan bek­ lediğim bir davranıştır. Bizim po­ litikacılarımız kültüre, sanata ol­ dum olası sırt çevirmişler, kültü­ rü, sanatı ciddiye almamışlardır. Onların kültürle, sanatla ilişkile­ ri yabanı! bir kabile başkanından daha aşağı düzeydedir. Bir koca ulusun, Atatürk günleri dışında, daha bir kültür politikası yok. Yeryüzüne çıkacağız, kendimizi tanıtacağız diyorlar. Neyle dünya­

ya çıkacağız? Neyle kendimizi dünyaya tanıtacağız?

— Duyduğumuz kadarıyla, Cumhurbaşkanı Mitterrand tara­ fından bir de kahvaltıya çağrıldı­ nız. Biraz anlatır mısınız, neler ko­ nuşuldu kahvaltıda?

YAŞAR KEMAL — Başkan Mitterrand çağımızın büyük lider­ lerinden biri olduğu kadar büyük bir kültür adamıdır da. Kültür ve sanat üstüne birçok kitabı vardır. Kitaplarından bir ikisi dilimize de çevrilmiştir. Benim onunla ilişkim 1977’de, onun bir televizyon ko­ nuşmasıyla başlar. Fransız Televiz- yonu’nda bir kültür programında- benden söz etmesiyle. O yıldan sonra ilişkimiz kesilmedi ve sıcak bir dostluğa dönüştü. 21 temmuz­ daki sabah kahvaltısında ise des­ tan - roman ilişkisi, benim topra­ ğım Çukurova üstüne bir buçuk saate yakın konuştuk. Sözlü gele­ nekle yazılı edebiyat da söz ko­ nusuydu.

— Destan-roman ilişkisi, sözlü ve yazılı edebiyatlar deyince... Siz nasıl yaklaşıyorsunuz bu ilişkiye? Herhalde Mitterrand’la sohbeti­ nizde de bunlardan söz ettiniz... YAŞAR KEMAL — Roman bi­ çimlerini dillerin özellikleri, kişi­ likleri, yapıları yaratıyor. 19. yüz­ yılda yeni bir Rus romanı doğar­ ken, Rus romancıları yepyeni ro­ man biçimleri, içerikleri yaratır­ ken, bu şaşkınlık verici bir olay­ dı. Gogol, Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy gökten düşmemişlerdi. Ye­ ni, hemen hemen hiç işlenmemiş bir dille roman yazıyorlar, bu ta­ ze dil kendine özgü romanı, yeni biçimler, yeni içeriklerle yaratıyor­ du. İngiliz, Alman, Fransız roma­ nını da o dillerin özellikleri, yapı­ ları yaratmıştı. — Türk romanına bakacak

ÇALIŞANLARIN

SORULARI

SORUNLARI

Yılmaz Şipal

2000 lira (KDV içinde)

Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul

ÖZEL BORA

SÜRÜCÜ

KURSU

SÜRÜCÜ BELGESİ

VERİLİR

OKUL ÜSKÜDAR 343 67 81 KO ZYA TAĞ I 362 47 33 M ALTEPE 352 21 21 TAR AB YA 162 08 18 ÇAĞ LAYAN 146 88 30

Her düzeyde İngilizce sorunlarınızın çözümü için gramer ve pratik dersleri ile Dütünlemelilere ders verilir.

Tel: 368 42 61

olursak...

YAŞAR KEMAL — Türkçeye gelince, Atatürk’ün bilinçle kendi­ mize, kendi kültürümüze, dilimi­ ze dönüşünden sonra biz yepyeni, zengin, işlenmiş bir şiir, bir des­ tan diliyle karşılaştık. Büyük bir roman ya da küçük bir roman yazdık demiyorum, ama özgün romanımızı dilimizin yapısı, özel­ liği yaratmıştır. Ben sözlü gelene­ ği yaşamış bir kişiyim. Sözlü ge­ leneğin, sözlü anlatımın birçok olanağı var. Sözlü gelenek ustaları dilimizi inanılmaz bir anlatım dü­ zeyine, inceliğine ulaştırmışlardır. Şimdi elimizde çok fazla yapıt ol­ madığı söylenebilir. Ama gereğin­ ce de var. Dede Korkut destanı, masallar, türkülü hikâyeler... Biz yeni bir roman dili kurarken, bir elimiz sözlü gelenekte, büyük an­ latıcı ustalarda, Dede Korkut’ta, Köroğlu’nda, masallarda, türkü­ lerde, bir elimiz de Homeros’lar- da, Stendhal’lerde, Tolstoy’larda olmalıydı. Yeni bir roman dünya­ sı kurarken yeryüzünün bütün an­ latım olanaklarından faydalanma­ lıydık. Ne kadar çaba harcarsak harcayalım) ne kadar ve nereden öğrenirsek öğrenelim, bir roman dilini romancının kişiliği yaratır. Yalnız o kişilik kendi diliyle kay­ naşmış, kendi dilinin inciğim cın­ cığını bilmiş olacak.

— Yeniden Paris’e dönelim is­ terseniz. Devrim kutlamalarında sokaklarda dolaştınız mı? Hani “Yediğin içtiğin senin olsun, gör­ düklerini anlat” derler...

YAŞAR KEMAL — Törenler­ de yazık ki halkın içinde değil de konuklar arasındaydım. Olanı bi­ teni hep tribünlerden seyretmek zorunda kalıyorduk. Dünyadan 7 kadar yazar çağrılmıştı. Bunların içinde üç NobePli arkadaş da var­

dı: Marquez, Wiesel, Soyinka. Ye­ dimiz araçlara bindiriliyor, koru­ malar koruyuculuğunda otelden tören yerine her sabah taşını­ yorduk.

— Ama belki de o koşullarda daha da rahat izleme olanağı bul- muşsunuzdur...

YAŞAR KEMAL — Görebildi­ ğim kadarını anlatayım. Halk so­ kakları doldurmuştu. Paris sokak­ ları adam alınıyordu. İğne atsan yere düşmez. Bir ağırbaşlılık, bir saygı. Bununla birlikte de büyük bir coşku. Devrimin sembolü kır­ mızı, beyaz, mavi renkler bütün Paris’i sarmıştı. Her şey bu renk­ lerle başlıyor, bu renklerle bitiyor­ du. Paris’i kimine göre 1.5, kimi­ ne göre 2.5 milyon insan doldur­ muştu. Konuştuğum gazeteciler, Paris Paris olalı böyle görkemli bir kalabalık görmedi dediler. Tö­ renin kutlandığı iki günde, onca insanın ayağa kalktığı Paris’te, bü­ tü n F ra n sa ’da hiçbir olay olmamış.

— Sanırım, tören TV’den de naklen verildi. Üstelik bütün dün­ ya ülkeleri de yayınladı bunu. Ama biz burada, TRT Televizyo- nu'ndan izleyemedik...

YAŞAR KEMAL — Bütün dünya televizyonları töreni uydu aracılığıyla dakikası dakikasına verdi. Büyük Devrim’in 200. yıl törenlerini 700 milyon insan izle­ di. Doğaldır ki, Türkiye bunların dışında kaldı.

— Fransız Devrimi’nden etki­ lenmiş olan Namık Kemal'lerin, Mustafa Kemal’in çocukları, to­ runları olarak 200. yıl kutlaması­ nı TV’den de olsa izlemek hoş olurdu. Gösterdiği her önemli fil­ mi makaslayan TRT bunu da esir­ gedi bizden. Paris’ten dönenler anlatıyor, tören epey görkem­ liymiş.

TUNCELİ’DEN

AÇIKLAMA

I

Tutuklu ve hükümlülerin haklı direnişlerini

destekliyor, 1 Ağustos kanlı genelgesini

lanetliyoruz.

Açlık grevlerinin ve başlayan ölümlerin baş

sorumlusu siyasal iktidardır.

İHD TUNCELİ ŞUBESİ, SAĞLIK VE

BELEDİYE ÇALIŞANLARI, YURTSEVER-

DEVRİMCİLER ÂDINA HAŞAN DEMİR

- ı

HALKIMIZA

Cezaevierindeki tutuklu ve hükümlülere karşı uygulanan ve insanlık onuru ile bağdaşmayan antidemokratik 1 Ağustos Genelgesi’nl kınıyor, tutuklu ve hükümlülerin haklı direnişinde yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz.

SHP EMİNÖNÜ İLÇESİ YÖNETİM KURULU BAŞKAN: SABRİ KILINÇ SEKRETER: M. ŞÜKRÜ ENGİN

SAYMAN: AHM ET KÜREKLİ

SADIK YİĞİT, HAŞAN FIRAT, HÜSEYİN KAYAKIRAN, HÜSEYİN KARADAŞ, SADIK AKAY

Yaşar Kemal 1984 yılında Legion d ’Honneur nişanını Başkan François Mitterrand'ın elinden almıştı. Aynı törende Yaşar

Legion d’Honneurlii dörtlü — \ _T_...

___ .

Kemal’le birlikte bu nişanı alan diğer üç ünlü, (soldan sağa) Amerikalı yazar Elie VVİesel, ölen HollandalI belgesel sinema ustası Joris Ivens ve Italyan yönetmen Federico Fellini.

YAŞAR KEMAL — Törenlerin görkemini anlatmak için bir şey anlatacağım. Töreni son gece bir balkondan seyrediyorduk. Işıklar şehri Paris bu sefer bir iyice ışığa batmış çıkmıştı. Eyfel, bir ışıktan kuleydi. Bir ışıltı direği gibi göğe ağmış gitmişti. Yapılar, sular, ağaçlar, evler, apartmanlar hep ışığa kesmişti. Büyük, geniş cad­ delerde geçit törenleri başladı. Mı­ zıkalarla, çalgılarla, davullarla. Davullar, insanlar, çalgılar tepe­ den tırnağa ışığa kesmişlerdi. Bir ışık selidir caddelerden Concorde Alanı’na akıyordu. Akıp geliyor­ lar, Concordé Alanı’na yığılıyor­ lardı. Alan ışıktan kaynıyordu. İn­ sanlar nasıl böyle tepeden tırna­ ğa ışıklandırılmışlardı? Bunu me­

rak ettim. Hani pilli el fenerleri var ya, işte o teknikle. Havaifişek- lerle gökyüzüne çizilen, gökyü­ zünde açılan renk renk çiçekler­ den, ışıklarla gerilen perdelerden, gökyüzüne ağdırılan sulardan söz etmekle bu görkemi bitiremeyiz. Bu törenler, bu saygı, bu ağırbaş­ lılık Fransız halkının devrimine sonuna kadar bağlı kalacağının bir anıtı gibiydi.

— Peki, siz bugün 1789 Fran­ sız Devrimi’ni nasıl değerlendiri­ yorsunuz? Fransız Devrimi’nin Türkiye’deki etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

YAŞAR KEMAL — Fransız Devrimi hakkında konuşmak be­ nim için biraz fazla olur. Ben ta­ rihçi değilim. Bir genelleme yapar­

sak, Fransız Devrimi kendinden sonra gelen bütün devrimlere ana­ lık etmiştir. Ona “Devrimlerin Anası" diyebiliriz. İnsan Hakları Bildirgesi geçerliliğini hâlâ sürdü­ rüyor. Daha sonra yazılan bütün insan hakları bildirgeleri de ondan çıkmıştır. Bize gelince, Fransız Devrimi Osmanlıları da, Cumhu­ riyeti de çok etkilemiştir. Tarihi­ mize şöyle bir bakarsak, bütün ile­ rici hareketlerimizin altında onu görürüz. Büyük Sovyet Devrimi ateşini Fransız Devrimi’nden al­ mamış mıdır?

— Bu aralar herhalde yeni bir şevler yazıyorsunuz...

YAŞAR KEMAL — Yazıyo­ rum, ama çok ağır gidiyor. İstan­ bul’da geçen 3 küçük roman tasa­

rım var. Birisine, başladım, 6 ay önce. Çok çok ağır gidiyor. Belki İstanbul romanı da kendine özgü bir roman dili istiyor. Çukurova’­ nın destan diliyle İstanbul çöplü­ ğünü anlatmak olur mu? Toros- un dili Toros gibi, Marmara De- nizi’nin dili Marmara Denizi gi­ bi... Doğadaki her öğe kendi an­ latım biçimini belki de kendi getirir.

— Yakınlarda dışarıda yayım­ lanacak yeni kitaplarınız var mı? YAŞAR KEMAL — Al Gözüm Seyreyle Salih adlı romanım bu yıl içinde Fransa’da Gallimard tara­ fından yayımlanacak. Kale Kapı­ sı ve Kanın Sesi için de Gallimard Yayınevi’yle anlaştım. İkisi de 1991 yılı içinde yayımlanacak.

KAMUOYUNA

1 Ağustos Genelgesi’ne dayanılarak

oluşturulan insanlık dışı uygulamaları şiddetle

kınıyoruz!

Bu uygulamaları ölümleri pahasına protesto

eden MEHMET YALÇIN KAYA ve HÜSEYİN

HÜSNÜ EROĞLU’nu saygıyla anıyoruz.

İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir.

KAŞ’TAN BİR GRÜP DEVRİMCİ ADINA

NAZMİ ERTUĞRUL, ORHAN GÜNER,

KÂMİL KIRCA, ZEKİ KIRDEMİR

KAMUOYUNA

Eskişehir'deki açlık direnişini kırmak ipin 35. günde yapılan sürgün vahşeti, MEHMET YALÇINKAYA ve HÜSEYİN EROĞLU arkadaşların

canını aldı.

Açlık grevindekilere, ailelere karşı takınılan gayri insani uygulamaları kınamak, ölümlerin sorumlularını protesto etmek, direnişleri desteklemek ve kaynağını 1 Ağustos Genelgesi'nden alan yeni

tertiplerin Bursa Özel Tip Cezaevi'nde de sergilenmek üzere tezgâhlanmaya çalışıldığını vurgulayarak 4 ağustostan itibaren açlık

grevine başladık.

Eylemimizin süresi gelişmelere göre belirlenecektir. Kanlı 1 Ağustos Genelgesi hepimize kefen olmadan kaldırılmalıdır!

Ölümlerin sorumlusu Adalet Bakanı istifa etmelidir! Kamuoyunu yeni ölüm ve sakatlanmalara seyirci kalmamaya

çağırıyoruz!

BURSA ÖZEL TİP CEZAEVİ, DEVRİMCİ YOL DAVALARI TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİ ADINA

NURETTİN AZMAN

HALKIMIZA

Cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalara karşı açlık grevlerinde direnenleri destekliyoruz. 1 Ağustos Genelgesi’nin geri çekilmesini ve tüm cezaevlerinde

insanlık onuruna yaraşır uygulamaların yürürlüğe konmasını istiyor, açlık grevinde ölen iki arkadaşımızı

saygıyla anıyoruz.

GÜMÜŞHACIKÖY VE MERZİFON’DAN BİR

GRUP DEVRİMCİLER ADINA

LÜTFİ ÖZPOLAT, ALİ ALICI,

İLHAN YENİLER, DURMUŞ ÖZDEMİROĞLU,

KAZIM CERİT

KAMUOYUNA

Eskişehir Cezaevi’nde başlayan onurlu direnişi destekliyoruz.

Onur mücadelesi verenlerin ölüme terk edilmesini protesto etmek ve yaşamlarını yitiren kardeşlerimiz MEHMET

YALÇINKAYA’yı, HÜSEYİN EROĞLU’nu anmak için cumartesi günü bir günlük açlık grevi yapıyoruz.

Onur mücadelesinde düşenler ölümsüzdür.

BAYRAMPAŞA DEVLET HASTANESİ’NDE YATAN

SİYASİ TUTUKLULAR ADINA

MLSPB DAVASI TUTUKLU: İBRAHİM YİRİK

PKK DAVASI TUTUKLU: HÜSEYİN BOZKURT

ADLİ TUTUKLULAR ADINA: TURAN KARAKAŞ

l

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak Allah rizası için padişaha doğru olan şeylerde yardım eden ve ona itaat eden vezirin sevabı daha büyüktür.. Çünkü o, bazan insanlığın kur- tuhışuna

Ekipten bir başka mikrobiyolog Eugene Rosenberg, besin türünün sinek üzerinde- ki etkisinden çok, sinek üzerinde simbiyotik olarak yaşayan bakteriler üzerinde yapacağı

Evrende gözlenen olgular›n tümünü aç›kla- yamayan Standart Model’e alternatif olarak ge- lifltirilen süpersimetri, ayn› kuantum durumun- da bulunmaktan hofllanmayan

Mukallid konumundaki avamın, karĢılaĢtığı bir meselenin hükmünü öğrenme hususunda ilmî düzeyi itibariyle kendisi çözüm üretemeyeceği için, bir

pazankaya Kır Gazinosu’nda, Ada Dostlan Demeği, Adalar Belediyesi, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN- Uluslararası Türkiye Merkezi tarafın­..

[r]

Organik gübre ile birlikte uygulanan ham fosfatın mısır bitkisinin fosfor konsantrasyona göre fizyolojik etkinlik miktarı üzerine etkisini gösteren varyans analiz