• Sonuç bulunamadı

B Noradrenerjik Sistem ve Depresyon

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B Noradrenerjik Sistem ve Depresyon"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B

üyük oranda hayvan araþtýrmalarý ve in vitro çalýþmalarda elde edilen kanýtlar, duygudurum bozukluklarýnýn beyinde limbik sistemde ve lokus seruleusdaki bir ya da birden fazla nöronal yoldaki fonksiyonel bozukluktan kaynaklandýðýný düþündürmektedir. Duygudurum bozukluðunda en fazla noradrenalin ve serotonin deðiþikliklerinin rol aldýðý düþünülmektedir. Bununla birlikte, rolleri hala kesin olarak belirlenememiþtir (Dalery ve Kopp 1990, Yadid ve ark. 2000). Baþka nörotransmitterlerin ve nöromodülatörlerin de (nöropeptitler ve prostog-landinler) depresyonla iliþkili olabileceði sanýlmak-tadýr (Dalery ve Kopp 1990, Stahl 2001).

Noradrenalin, sempatik sinir sisteminin çoðu nöro-nunda bulunur ve birçok vücut fonksiyonunu kontrol eder. Ayný zamanda merkezi sinir sistemi içinde de oldukça yaygýndýr. Özellikle hipotalamus, limbik sis-tem (amigdala ve hipokampus) ve ponstaki lokus seruleusda yüksek konsantrasyonlarda saptanýr. Lokus seruleus az sayýda nöronun bir araya gelme-siyle oluþmuþ ve ponsta yerleþmiþtir (Leonard 2000, Stahl 2001).

Noradrenerjik sistem, uyanýklýk, çevreye karþý verilen tepkilerin kontrol edilmesinin yanýsýra dikkat, öðren-me, bellek, duygudurum üzerine de etkilidir. Ayrýca

noradrenerjik sistemin motivasyon ve dürtülerle de iliþkili olduðu düþünülmektedir (Leonard 1997). Noradrenalinin Sentezi ve Yýkýmý

Noradrenalin, noradrenerjik sinir terminallerinde sen-tezlenir. Sentezin ilk basamaklarý, dopamin sentezi ile benzerdir. Çünkü noradrenalinin öncül maddesi de dopaminde olduðu gibi tirozindir (Stahl 2001). Sentez iþlemi tirozinin kandan aktif taþýma pompa ile nöron içine alýnmasýyla baþlar. Tirozin nöron içinde ilk olarak tirozin hidroksilaz enzimi ile etkileþir ve DOPA ortaya çýkar. Ýkinci adým DOPA'nýn DOPA karboksilaz enzimi ile etkileþmesi sonucunda dopaminin oluþ-masýdýr. Dopamin daha sonra dopamin β hidroksilaz ihtiva eden nöronlarda bu enzim ile etkileþir ve norad-renalin sentez edilmiþ olur. Diyetle alýnan fenilalanin ve tirozinin noradrenaline dönüþümünde tirozin hidroksilaz hýz kýsýtlayýcý enzim olarak görev alýr. Bu yollarda üretilen noradrenalin veziküllerde depolanýr ve burada adenozin trifosfat ve tromogranin isimli bir proteinle birleþik olarak tutulur. Sinir uyarýsý geldiðinde her üç protein birlikte salýnýrlar (Kaufmann ve ark. 1997). Veziküllerde depolanan büyük miktarýn dýþýnda küçük bir miktar noradrenalin de sitoplazma-da serbest olarak bulunur. Noradrenalin sentez süreci bu noktada durmaz ve adrenal medulla ile beynin sýnýrlý bir takým bölgelerinde feniletanolamin-N-metil transferaz enzimi aracýlýðýyla adrenaline dönüþtürülür (Þekil 1) (Yüksel 2001). Adrenalinin nörotransmitter olarak MSS içindeki rolü tam olarak bilinmese de, medulla oblangatada özgün adrenerjik nöronlar Yrd. Doç. Dr. Þükrü UÐUZ*, Dr. Ebru YURDAGÜL*

* Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalý, ADANA

(2)

bulunmaktadýr (Anad ve Charney 2000). Bu nöron-larýn hipotalamusu innerve eden projeksiyonlara sahip olduðu gösterilmiþtir (Leonard 2000).

Veziküllerden sinaptik aralýða salýnan noradrenalin bir süre sonra tekrar sinir hücresine geri alýnýr. Noradrenalinin metabolizmasýnda monoamin oksidaz (MAO) ile katekol-o-metil transferanz (COMT) enzim-leri görev alýr. Yýkýlma sürecindeki ilk adým noradrena-linin MAO ile etkileþerek 3,4-dihidroksifenilglikolalde-hitin (DOPGAL) ortaya çýkmasýdýr. Bu aldehit redüktaz tarafýndan 3,4-dihidroksifeniletilenglikole (DOPEG) çevrilir. DOPEG daha sonra katekol-o-metiltransferaz (COMT) ile etkileþerek 3-metoksi-4-hidroksi-feniletilenglikol (MOPEG) haline gelir. Bu bileþik sülfat ile konjugasyonundan sonra MOPEG sülfat halinde idrarla atýlýr. Mitokondrinin dýþ zarýnda bulunan MAO noradrenalini yýkarak metabolitlerine dönüþtürür (Þekil 2) (Önder 2002, Richards ve ark. 1996). Noradrenalin Salýnýmý ve Ýletim Sistemi:

Noradrenarjik nöronun iþlevlerinin düzenlenmesine

katkýda bulunan çok sayýda noradrenalin alýcý (resep-tör) alt tipi vardýr. Noradrenalin alýcýlarýnýn grup-landýrýlmasý noradrenalin agonist ya da antagonist-lerine cevap verme özellikantagonist-lerine göre yapýlmýþtýr. Alýcýlar bu temele dayanarak α ve β alt gruplarýna ayrýlmýþlardýr. Bu iki temel grubun α1, α2A, α2B, α2Cve

β1, β2 olarak isimlendirilen alt gruplarý da vardýr.

Bunlarýn dýþýnda baþka noradrenerjik alýcý alt tip-lerinin tanýmlanmasý için çalýþmalar devam etmekte-dir (Önder 2002, Stahl 2001).

Sinaps öncesinde yerleþmiþ olan α2alýcýlarý özellikle

önemlidirler, çünkü bunlar "otoreseptör"dür. α'lar akson sinir terminallerine yerleþmiþ olduklarýndan "terminal otoreseptör" olarak isimlendirilirler. Bu otoreseptörler frenleyici bir mekanizma oluþtururlar ve bu yolla nöronun ateþlemesini durdurup sinaptik aralýða gereðinden fazla noradrenalin salýverilmesini ve bu fazla salýverilmenin sinaps sonrasýndaki alýcýlarda baþlatacaðý moleküler deðiþiklikler dizisinin aþýrýya kaçmasýný engellerler. Presinaptik α2

reseptör-Þekil 1. Noradrenalin sentezi.

Fenilalanin tirozin hidroksilaz hidroksilaz

Fenil alanin ---→ tirozin ---→ dihidrofenilalanin (DOPA)

DOPA dopamin feniletanolamin dekarboksilaz β hidroksilaz N-metil transferaz

---→ dopamin ---→ noradrenalin---→ adrenalin

Þekil 2. Noradrenalinin yýkýmý.

Monoamin Aldehit oksidaz redüktaz Noradrenalin ---→ 3,4-dihidroksifenilglikolaldehit ---→ (DOPGAL) COMT 3,4-dihidrokdifeniletilenglikol ---→ 3-metoksi-4-hidroksi-feniletilenglikol (DOPEG) (MOPEG)

Sülfat ile konjugasyon

(3)

lerinin inhibe edici etkisi muhtemel olarak ya nöron terminalinde bulunan potasyum kanallarýný açarak voltaja baðlý kalsiyum kanallarýndan hücreye kalsiyum giriþini azaltýp hiperpolarizasyona yol açarak ya da adenilat siklazý inhibe etmek yolu ile hücre içi siklik AMP ve kalsiyum konsantrasyonlarýný düþürerek gerçekleþmektedir (Hall ve Ogren 1981, Leonard 1997). α2reseptörlerinin yanýsýra bazý

norad-renerjik nöronlarda presinaptik β2reseptörlerinde NA

salýnýmýný arttýrdýðý belirtilmektedir. Ayrýca anjiotensin II ve E grubu prostoglandinlerin hücre içi kalsiyumu azaltarak NA salýnýmý üzerinde güçlü bir inhibitör etki gösterdiklerine iliþkin kanýtlar bulun-maktadýr (Kaufmann ve ark. 1997).

Sinapsa salýnmýþ olan noradrenalini algýlayan ve sinaps sonrasýndaki nöronda bir moleküler deðiþiklik-ler dizisi baþlatarak, nöral iletinin sinaps öncesi nörondan sinaps sonrasý nörona geçmesine hizmet eden alýcýlar ise, sinaps sonrasýnda yerleþmiþ olan β1

reseptörleridir. β1reseptörleri hem presinaptik hem de

postsinaptik; β2reseptörleri ise postsinaptik yerleþim

gösterirler. Bu reseptörler de adenilat siklaza baðýmlý olarak çalýþýrlar (Leonard 1997, Nestler ve ark. 1999). Noradrenalin reseptörlerinin fizyolojik fonksiyon-larýnýn neler olduðu Tablo 1'de özetlenmiþtir. Görüldüðü gibi bu sistem de farklý alanlarda olmakla birlikte çok geniþ bir fizyolojik etki yelpazesine sahip-tir.

Noradrenalinin sinaptik aralýða salýnýmý birden fazla mekanizma ile gerçekleþtirilmektedir. Aksiyon potan-siyelinin oluþumunun ardýndan kalsiyuma baðlý bir mekanizma ile NA veziküllerden sinaps aralýðýna salýnmaktadýr. Postsinaptik reseptörler aktive olduk-tan sonra NA, sodyum enerji baðýmlý bir transporter tarafýndan tekrar nöronlara geri alýnmaktadýr. NA'in nöron terminallerinden salýnýmý sinaptik aralýkta bulunan NA konsantrasyonu tarafýndan ayarlanmak-tadýr (Önder 2002).

Özellikle NA'in salýnmasýnýn inhibe edilmesi ve art-masýnda etkili olan alýcýlar normal duygudurumun elde edilmesi ve sürdürülmesi için gerekli olan "sinap-tik homeostasise" önemli derecede katkýda bulunurlar. Zaten noradrenalin depresyonun biyolojik teori-lerininin en önemlilerinden birisi olan "monoamin teorisinin" ortaya atýlmasýna vesile olmuþ olan nöral ileticidir. Bugün artýk bu bozukluðun tümüyle tek bir nöral iletici ile izah edilmesinin mümkün olmadýðý ortaya çýkmýþ olmasýna raðmen altta yatan

fizyopa-tolojik düzenekte noradrenalinin etkisinin deðeri hiçbir þekilde yok olmamýþtýr (Hirschfeld 2000). Noradrenalin sisteminin temel iþlevi, çok geniþ bir fizyolojik etki yelpazesi olmasýna raðmen yine de duygudurumun özelliklerinin düzenlenmesidir. Bu yüzden bu nöral taþýyýcýnýn eksikliði ya da noradre-nerjik sistemin fonksiyonlarýnýn azalmasý bir çok patolojik sonucu beraberinde getirir. Ancak bu patolo-jik sonuçlarýn ortaya çýkmasýnda NA sisteminin diðer önemli nöral taþýyýcý sistemleriyle (örneðin serotonin ve dopamin) etkileþme içinde iþlev gördüðü unutul-mamalýdýr (Kýrlý 2002).

Noradrenalin ve Depresyon

Depresyonda noradrenerjik sistemdeki olasý iþlev bozukluðu ile ilgili çalýþmalar NA metaboliti olan 3-metoksi 4-hidroksifenil glikol düzeylerinin ölçülmesi-ni, kan hücrelerinde reseptör yoðunluðunun belirlen-mesini, olasý postmortem noradrenerjik sistem deðiþikliklerini, NA'in sentezi ve metabolizmasý ile genetik belirleyiciler ile büyüme hormonu ve kortizol salgýlanmasýný kontrol eden hipotalamik adrenoresep-tör aktivitesini deðerlendiren psikoendokrin uyarýlma testlerinin deðerlendirilmesini kapsamaktadýr (Nestler ve ark. 1999, Önder 2002).

Depresif hastalarda noradrenalinin azalmasý semp-tomlarda bir artýþ oluþturur; bu semptomlar enerji azalmasý, ilgi kaybý, zevk alamama, konsantrasyon güçlüðü, ümitsizlik ve karamsarlýktan oluþmaktadýr. Noradrenalin projeksiyonlarý ile depresyon arasýndaki korelasyona iliþkin kapsamlý kanýtlar mevcuttur. Çoðu hastada plazma noradrenalin konsantrasyonunda artýþ, noradrenerjik reseptörlerde artýþ ve β adrenerjik reseptör yoðunluðunda deðiþiklikler saptanmýþtýr (Delgado ve Moreno 2000, Leonard 2000).

Tablo 1. Noradrenalin reseptörleri

α2 NA ve Ach salýnmasýný inhibe eder

Kan damarlarýný daraltýr β1 NA salýnmasýný arttýrýr

Kalp kasýlmalarýnýn sayýsýný ve gücünü arttýrýr Gastrointestinal sistemdeki düz kaslarý gevþetir α1 Bir çok organda düz kaslarýn kasýlmasýna neden olur

(kan damarlarý ve bronþlar dahil)

β2 Çeþitli organlarda düz kaslarýn gevþemesini baþlatýr ve bu yolla bronkodilatasyon ve vazodilatasyon saðlayabilir.

(4)

Anad A, Charney DS (2000) Norepinefrin dysfunction in depression. J Clin Psychiatry, 61(Supp 10):16-24.

Brunello N, Mendlewicz S, Kasper S ve ark. (2000) The role of noradrenaline and selective noradrenaline reuptake inhibition in depression. Eur Neuropsychopharmacol, 12(5):461-476. Cassano GB, Marazziti D (1992) Is depression a disorder of a

receptor syperfamily? A critical review of the theory of depres-sion and the appraisal of a new heuristic model. Eur J Psychiatry, 7:259-270.

Dalery JM, Kopp N (1990) An introduction to neurotrasmission in health and disease. Oxford, England, Oxford University Press, s.278-294.

KAYNAKLAR Çok sayýda araþtýrmada, depresyonlu hastalarýn bir

bölümünde noradrenerjik fonksiyonlarýn deðiþtiði gösterilmiþtir. Noradrenerjik fonksiyonlardaki bu deðiþiklikler þöyle özetlenebilir:

·

Plazma noradrenalin konsantrasyonlarýnda artýþ,

·

Noradrenalin reseptörlerinin fonksiyonlarýnda artýþ,

·

β adrenerjik reseptör yoðunluðunda deðiþiklikler,

·

Beyin omurilik sývýsýnda (BOS), plazmada ve idrarda ana noradrenalin metaboliti olan metoksi hidroksi fenil glikol (MHPG) konsantrasyonlarýnda artýþ (Dalery ve Kopp 1990, Delgado ve Moreno 2000, Nestler ve ark. 1999).

Bu sonuçlar antidepresan ilaçlarýn lokus seruleus faaliyetlerini azaltacaðýný ve bu bölgenin stimülas-yonuna yanýt vermesi gereken kortikal β reseptörleri-ni azaltacaðýný gösteren preklireseptörleri-nik verilerle uyumludur. Hem klinik hem de deneysel çalýþmalar depresyonda NA sentezinde hýz kýsýtlayýcý bir enzim olan tirozin hidroksilazla ilgili bir bozukluk olduðunu düþündürt-mektedir. Çalýþmalar 11. kromozom üzerinde tirozin hidroksilaz enzimini kodlayan gen ile affektif bozuk-luðun varlýðý arasýnda güçlü bir genetik baðlantýnýn olduðuna dikkati çeker. Ayrýca major depresif bozuk-luðu olan hastalarýn düþük COMT enzim aktivitesi gösterdikleri saptanmýþtýr (Richards ve ark. 1996). Yapýlan araþtýrmalarda periferik dokularda β adrener-jik reseptör duyarlýlýðýnýn azalmýþ olduðuna dair kanýtlar elde edilmiþtir (Leonard 1997).

NA sentezinde fenilalaninin tirozine dönüþtü-rülmesinde temel kofaktör tetrahidrobiopteridindir (BH4). Çalýþmalar depresyonlu hastalarda BH4 kon-santrasyonunun düþük olduðunu göstermektedir (Hashimato ve ark. 1990).

Cassana ve Marazziti, depresyonda nöronal sinyalin reseptörden ikincil haberci sisteme geçiþinin zayýfladýðýný ileri sürmüþlerdir (Cassano ve Marazziti 1992).

NA salýnýmýný kontrol eden presinaptik α2

reseptör-lerinin depresyonda önemli bir role sahip olduklarý düþünülmektedir. Depresif hastalarýn α2 reseptör

yoðunluðunun azalmýþ olabileceði düþünülmektedir. Bu da tedavi edilmemiþ depresif hastalarda NA salýnýmýnýn azaldýðýný gösterir (Hall ve Ogren 1981, Leonard 2000).

Noradrenalin iþlev bozukluðuna baðlý olarak ortaya çýkan patolojik süreçler þu þekilde özetlenebilir:

·

Bu sistemin fonksiyon bozukluðu depresif bozukluk, manik atak ve anksiyete bozukluklarý gibi bir takým psikiyatrik bozukluklarýn ortaya çýkmasýyla sonuçlanýr.

·

Monoamin hipotezi, depresif hastalarýn beyinlerinin bazý bölgelerinde nöral ileti için yeterli olabilecek mik-tarda NA üretemediklerini ileri sürer. Bunun karþýtý olarak NA'in aþýrý üretimi ise manik ataklarýn nedeni olabilir.

·

Lokus seruleustan limbik ve kortikal alanlara uzanan noradrenerjik liflerin bulunduðu alanlar elek-triksel olarak uyarýlýrsa zevk verici yaþantýlar ortaya çýkar. Bu nedenle noradrenerjik sistem bir ödül sis-temidir.

·

Sinaps sonrasýnda yerleþmiþ olan β-adrenerjik resep-törlerin sayý ve duyarlýlýklarýnýn azalmasý antidep-resan tedavinin en yaygýn olarak kabul edilen etki düzeneðidir (Hirschfeld 2000, Nestler ve ark. 1999, Shiloh ve ark. 1999).

Sonuç olarak; noradrenalin sisteminin temel iþlevi, çok geniþ bir fizyolojik etki yelpazesi olmasýna raðmen yine de duygudurumun özelliklerinin düzenlenme-sidir. Bu nedenle bu nörotransmitterin eksikliði veya noradrenerjik sistemin fonksiyonlarýnýn azalmasý bir çok patolojik sonucu beraberinde getirir. Ancak bu patolojik sonuçlarýn ortaya çýkmasýnda noradrenalin sisteminin diðer önemli nöral taþýyýcý sistemleriyle (örneðin; serotonin ve dopamin) etkileþim içinde iþlev gördüðü unutulmamalýdýr (Delgado ve Moreno 2000, Leonard 1997).

(5)

Delgado PL, Moreno FA (2000) Role of norepinephrine in depression. J Clin Psychiatry, 61(Suppl 1):5-12.

Hall H, Ogren SO (1981) Effects of antidepressant drugs on the different receptors in the brain. Eur J Pharmacol,70:393-407. Hirschfeld RM (2000) History and evalution of the monoamine hypothesis in depression. J Clin Psychiatry, 61(Suppl 6):4-6. Kaufmann WE, Andreasson KI, Isakson PC ve ark. (1997) Cyclooxygenases and central nervous system. Prostaglandins, 54:601-624.

Kýrlý S (2002) Depresyon. Birinci Baský, Mayýs 2002, Bursa. Leonard BE (1997) Noradrenaline in basic models of depres-sion. Eur Neuropsychopharmacol, 7(Suppl 1):11-16.

Leonard BE (2000) Noradrenaline and depression. Rev Contemp Pharmacother, 11:257-266.

Nestler Ej, Alreja M, Aghajaniai GK (1999) Moleculer control of

locus coeruleus neutransmission. Biol Psychiatry, 46:1131-1139.

Önder E (2002) Depresyon ve noradrenerjik sistem. 3P Dergisi, 10(Ek.1):5-10.

Richards JG, Saura J, Bleuel Z ve ark. (1996) MAOand COMT: Basic functions and therapeutic indications. Eur Neuropsychopharmacol, 6;4:4.

Shiloh R, Nutt D, Weizman A (1999) Atlas of Psychiatric Pharmacotherapy. Çeviren: Kýrlý S, 2001.

Stahl MS (2001) Essential Psychopharmacology, second edi-tion, Cambridge, Cambridge University Press, s.157-186. Yadid G, Nakash R, Deri I ve ark. (2000) Education of the neu-robiology of depression: Insights from a novel genetic animal model. Prog Neurobiol, 62(4):353-378.

Yüksel N (2001) Depresyonda noradrenerjik sistem. 3P dergisi, 9:181-191.

Referanslar

Benzer Belgeler

214 tane canlý vericiden yapýlan böbrek transplantasyonlu hastada yaptýklarý çalýþmada; 1, 5 ve 10 yýllýk hasta yaþam süresi oranlarýný sýrasýyla % 95, 88 ve 78 olarak, 1,

Pediatrik yaş grubunda sık gözlenen alt GİS hastalıkları, sıklıkla infeksiyona bağlı akut ishal yanı sıra kronik ishal ve malabsorbsiyon hastalıkları- dır..

Bununla birlikte, bu özerk yönetime Roma’lılar tarafından kargaşa dönemlerinde müdahale edilmektedir Roma İmparatorluğunun, başlangıçta Yahudilerle olan ilişkileri

1953 DNA’nın yapısının belirlenmesi ile modern genetik araştırmaların başlanması 1973 Bakteriyel genlerin genetik mühendisliği teknikleri ile kullanılmaya başlanması

I<.:etanserin akut veya kronik olarak verildiğinde hipertansif has·. talarda kan basıncını

• Glutamat, aspartat, γ-aminobutirik asid, asetil kolin, adrenalin, noradrenalin, serotonin, dopamin, histamin, glisin en iyi bilinen

Bir veya daha fazla amaca ya da sonuca ulaşmak üzere bir arada bulunan ve aralarında ilişkiler olan fiziksel ya da kavramsal birden çok bileşenin oluşturduğu

Tablo 3, İleri derecede iltihaplı dişetlerinde saptanan serotonin benzerî etkin madde miktarları