• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarının Adlandırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’de Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarının Adlandırılması"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Özet

Bu yaz›, Türkçede birinci basamak sa¤l›k kurulufllar›n›n adlan-d›r›lmas›n›n zaman içinde gösterdi¤i de¤iflimi ve “sa¤l›k oca-¤›”n›n günlük kullan›mda üzerinde durulmayan anlam zen-ginli¤ini ele almaktad›r.

Sa¤l›k oca¤› içerdi¤i “sa¤l›k” kavram› ile ikinci basamak sa¤-l›k kurumu olan (hastane = hasta evi)nden, ve tarihi olarak iz-ledi¤i memleket tabipli¤i (1871) ve hükümet tabipli¤inden (1913) ayr›l›r.

“Ocak” kelimesi, fiamanizmden günümüze ulaflan bir anlam zenginli¤i içerir: Od=atefl kutsald›. Aile oca¤›, asker oca¤›, ye-niçeri oca¤› bu anlama gönderme yapar. Türkiye’nin yak›n tarihinde, 1912’de ‹stanbul’da Türk Oca¤›’n›n kurulmas›n› iz-leyen dönemde “ocak” kavram›, siyaset alan›nda da yayg›n flekilde kullan›ld›. 1931’de Türk Ocaklar›n›n yerini alan “Hal-kevleri”ndeki ev kavram› da oca¤a yak›nd›r. 1961’de Sa¤l›k Hizmetlerinin Sosyallefltirilmesi Yasas› ile, “sa¤l›k ocaklar›” ve “sa¤l›k evleri” kuruldu. “Ocak”›n bu çerçevede ele al›nmas› gereken bir di¤er önemli kullan›m› da halk hekimli¤indeki s›t-ma, sar›l›k, albasmas›... ocaklar›nda kendini gösterir. Böylece adland›rmalar›n tan›mlad›klar› nesnenin ad› olman›n ötesine geçen, halk›n ortak bilinçalt›na hitabeden ve ulafl›l-mas› arzulanan idealleri dile getiren bir ifllev üstlendiklerini görüyoruz.

Sa¤l›k oca¤›, halk sa¤l›¤›ndaki ocak kavram›n› “devlet baba” ad›na devralm›flt›r: Gündelik hayatta s›k kulland›¤›m›z “sa¤l›k oca¤›”n›n anlam› üzerinde bugüne kadar durulmamas›, he-pimizin fark›nda olmaks›z›n kabul etti¤imiz, baflka türlü bak-man›n akl›m›za gelmedi¤i, tabiî görünen bilinçd›fl› bir ortak temel varsay›mdan kaynaklanabilir.

Anahtar sözcükler: Sa¤l›k, sa¤l›k oca¤›, ocak.

Summary

This article reviews the changing pattern of the nomencla-ture used for primary health care units in Turkey and empha-sizes the rich meaning of the term “health hearth” which is ignored in daily use.

The health hearth; with the “health” concept which it implies, differs from the secondary health care unit hospital (hastane= sickhouse in Turkish) and differs from the country doctor’s office (1871) and government doctor’s office (1913) which’s it follows in the time.

The word “ocak=hearth” (meaning also fireplace) implies a rich meaning which comes from chamanisme: The od=fire was sacred. The family hearth (=fireplace), hearth (=fire-place) of janissaries, soldier hearth (=fire(=fire-place) dispatch the same meaning. In the recent Turkish history the concept of “hearth” (=fireplace) was widespredly used in the political arena after the creation of Turkish Hearth in 1912. In 1931 Turkish Hearths were renamed as by “Peoplehouses” imply-ing a similar concept. In 1961 with the Law on the Socialisation of Health Services, the “health hearths” and “health houses” were established. Another use of the con-cept of “hearth” is seen in folkloric medicine; where, exists many “hearth” projected to heal malaria, jaundice, puerper-al fever etc.

Thus, we see that the nomeclature used, is more than just nomination of an object, adressing to the common subcon-siousness of the people and functions as the expression goals. The health hearth, handed over the concept of hearth from the folkloric medicine in the name of “state father” (patri-monial state): The ignorance of the real meaning of the term “health hearth” that we use frequently in daily life may be due to subconsious common opinion, which seems natural, and which is accepted by all of us without realising.

Key words:Health, health hearth, hearth.

Türkiye’de Birinci Basamak

Sa¤l›k Kurulufllar›n›n Adland›r›lmas›

NOMENCLATURE FOR PRIMARY CARE HEALTH UNITS IN TURKEY

Haluk Ça¤layaner1, Esra Saatçi2

1)MEF Okullar›, Aile Hekimli¤i Uzman›

2)Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Aile Hekimli¤i Anabilim, Dal›, Doç. Dr. Türk Aile Hek Derg 2007; 11(3): 129-134

(2)

Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve Türkiye

Cumhuriyeti’nde Birinci Basamak

Sa¤l›k Hizmeti Veren Kurumlar

Osmanl›larda 1827 öncesi sa¤l›k hizmetleri örgütlenme-sinde, büyük kentlerde darüflflifa, bimarhane ve cüzzamha-neler, merkezde ise hekimbafl›l›k kurumu bulunuyordu. 18. yüzy›l sonlar›ndan itibaren ‹stanbul’da özellikle askeri has-tanelerin yap›m›na baflland›.1

1861 tarihli “Tababet-i Belediye ‹cras›na dair Nizamna-me” illerde belediyelerin hekim istihdam etmesini öngörü-yordu:2

5 Mart 1868 (=21 fiubat 1283) tarihli sadrazaml›k tezkeresi, de Sivil T›p Mektebi’nin (Mekteb-i T›bbiye-i Mülkiye) “taflralar için hekim yetifltirmek üzere” kuruldu-¤unu belirtiyordu.3Bu okulda okuyanlar›n mezuniyetlerine yak›n ülke bütününde hekim görevlendirme karar› al›nd›: 1871’de uygulamaya konulan Sivil Sa¤l›k Hizmetleri Genel Yönetimi (‹dare-i Umumiye-i T›bbiye-i Mülkiye) Tüzü¤ü ise, bütün ülkede genel kapsaml› birinci basamak sa¤l›k ör-gütünün kurulmas›n› öngören ilk sa¤l›k mevzuat›d›r. Bu tü-zü¤e göre illerde s›hhiye müfettifllikleri, ilçelerde memleket tabiplikleri kurulacakt›r. Bu hekimler belediye taraf›ndan tesbit edilecek bir yerde, haftan›n iki günü, paras›z hasta muayenesi ve talep edenlere paras›z afl› yapacaklard›. Mu-ayene günleri d›fl›nda hekimin daimi resmi görev yeri belir-tilmemiflti.2

1913’te illerde sa¤l›k müdürlü¤ü kuruldu, ilçe-lerde memleket tabipli¤inin yerini hükümet tabipli¤i ald›.2

Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra sa¤l›k hizmetlerini köy-lere kadar götürmek üzere yap›lan bir giriflim de –ne ölçüde gerçeklefltirildi¤i bilinmeyen- seyyar tabiplikti. 1924’te tafl-ra yerleflimlerinde sa¤l›k birimlerinin kurulmas› gerekti¤i fark edilerek, Dispanser olarak ta bilinen Muayene ve Teda-vi Evleri aç›ld›. 1930’da taflraya örnek olarak aç›lan –ileriki y›llarda “sa¤l›k merkezi” ad›n› alacak olan- Etimes¤ut ‹çti-mai H›fz›s›hha Numune Dispanseri koruyucu ve tedavi edi-ci hizmetleri birlefltirmeyi amaçl›yordu.2

Türkiye Cumhuriyeti döneminde, birinci basamak sa¤-l›k hizmetleri konusundaki bir baflka giriflim, bulafl›c› hasta-l›klar›n önemli ölçüde denetim alt›na al›nd›¤› 1945 sonra-s›nda gerçekleflti: 1946’da Dr. Behçet Uz’un bakanl›¤›nda – “nüfusun %75’ini oluflturan köylerde” nüfus esas›na göre -her 40 köye; yaklafl›k 20.000 kifliye bir (ülke çap›nda 1000)-hizmet birimi; sa¤l›k merkezi kurulmas› öngörüldü.4

Bu –bildi¤imiz kadar›yla- ülke bütününe yay›lmas› öngörülen, ad›nda “sa¤l›k” kavram› kullan›lan ilk birinci basamak l›k kuruluflu idi. Sa¤l›k merkezlerinde çal›flacak “genel sa¤-l›k uzmanlar›” yetifltirmek için 1947’de tababet uzmansa¤-l›k tüzü¤ü de¤ifltirildi; ne var ki, bu uzmanl›k dal› 1955’te la¤-vedilerek ilgili ö¤rencilere -o anda bulunduklar› dalda- uz-manl›k olana¤› verildi. Genel sa¤l›k uzmanl›¤› e¤itimi, iki

senede toplanan dâhiliye, cerrahi, kad›n do¤um ve çocuk rotasyonlar›ndan olufluyordu5,6(Uz’un görevden ayr›lmas›n-dan sonra). “Temel niteli¤i halk›n tümüne sa¤l›k hizmeti sunmak olan bu plan›n gerçek amac› bir kenara at›ld› ve plan, hatal› olarak, her ilçeye bir sa¤l›k merkezi kurulmas› flekline dönüfltürüldü.”2-4

Bildi¤imiz kadar›yla sa¤l›k oca¤› ve sa¤l›k evi kavram-lar› ilk kez 5 Ocak 1961’de 224 say›l› Sa¤l›k Hizmetlerinin Sosyallefltirilmesi yasas› ile gündeme geldi: Birinci basa-mak sa¤l›k hizmetlerinde temel birim (5.000-10.000 kifli) için öngörülen sa¤l›k ocaklar› idi. Ebe, hizmet etti¤i köyle-rin biköyle-rinde kurulacak sa¤l›k evi’nde oturacak, köyleri ve ev-leri gezerek hizmet verecekti.7Bu örgütlenme flemas› günü-müzde de yürürlüktedir.

Türkiye’de 1950’lere kadar k›rsal yaflant›n›n belirleyici özelli¤i kendine yeterlilik idi. Makinesiz tar›mdan elde edi-len ürün pazara girmez, ancak iflletmeci aiedi-lenin tüketimini karfl›lard›. Kendi gereksinimini karfl›layan aile, üretimden arta kalanla baz› temel maddeleri de¤ifltirir, pazarla, baflta üç beyaz; “fleker, bez ve tuz” için iliflki kurard›.

Aile kendi üretimiyle yetinirdi. E¤itim, aile ya da biraz daha genifl bir birlik içinde sa¤lan›rd›. Sa¤l›k hizmeti için devlete baflvurmak söz konusu de¤ildi; bu ihtiyaç, yine aile iflletmesi içinde, “kocakar› ilaçlar›” ile karfl›lan›rd›. Aile ifl-letmesi için gerekli tüm hizmetler arkaik yöntemlerle, fakat mutlaka sa¤lan›rd›. Aile iflletmesinin çevreyle, bu arada devletle iliflki kurmas›na gerek yoktu.8

1946’daki sa¤l›k merkezleri, 1961’deki sa¤l›k oca¤› ve sa¤l›k evleri iflte bu k›rsal Türkiyeye odaklanm›flt›.

Sa¤l›k Oca¤›

XIX. yüzy›l sonu, XX. yüzy›l bafl›nda bir devlet dairesi olarak görev ve yetkilerine göre, -yönetenler aç›s›ndan- ad-land›r›lan birinci basamak sa¤l›k kurulufllar›, XX. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda, üstlenmeleri beklenen fonksiyonlar ba¤la-m›nda -yönetilenler aç›s›ndan- adland›r›lm›flt›r. Bu de¤i-flimde, II. Dünya Savafl›’n›n demokrasi cephesinin galibiye-tiyle sonuçlanm›fl olmas›n›n etkisi aranabilir. fiimdi, sa¤l›k oca¤› tamlamas›n›n bileflenlerine daha yak›ndan bakal›m:

a. Sa¤l›k: “Sa¤l›k” kavram›na yer veren adland›rmalar birinci ve ikinci basamak sa¤l›k kurulufllar› aras›nda bir ko-puflu temsil eder:

Sa¤l›k merkezi, sa¤l›k evi, sa¤l›k oca¤› _ hastane (has-ta-evi)

Bu adland›rma flekli hastal›¤›n tedâvisini de¤il sa¤l›¤›n korunmas›n›, hasta-hekim iliflkilerinde eflitli¤i ön planda tu-tan ça¤dafl yaklafl›ma uygundur.

(3)

Nettleton’a göre (1995), t›p ve sosyoloji, bugün geçmifl-ten daha fazla ortak yöne sahiptir. Eskiden daha s›k görülen akut, bulafl›c› hastal›klar›n yerini giderek kanser, dolafl›m sistemi hastal›klar› ve fleker gibi kronik hastal›klar almakta-d›r. Ortalama yaflam süresinin uzamas›yla nüfus yafllanm›fl, kronik hastal›klar artm›flt›r. Bu nedenle “müdahelecilik”ten (interventionism), “gözetmenlik”e (surveillance); “tedâ-vi”den (curing), “bak›m”a (care) dönüflüm yayg›nlaflm›flt›r. Kronik hastal›klar tan›m olarak baflar›l› müdahalelere di-rençlidir; bu durumda t›bb›n yapabilecekleri de s›n›rl›d›r.

Günümüzdeki hastal›k nedenleri de geçmifltekinden farkl›, ço¤u önlenebilir nedenlerdir. Sigara kullan›m›, stres gibi yaflam biçimi faktörleri bireysel; gelir düzeyi, iflsizlik, yaflan›lan konut ve yoksulluk ise yap›sal düzeydeki önemli belirleyicilerdir. Böylece sosyoloji ve t›bb›n her ikisi de ar-t›k, hastal›k (disease) ve rahats›zl›k (illness) yerine sa¤l›k üzerine odaklanmaktad›r.

T›p ve sa¤l›ktaki ça¤dafl dönüflümler sonucu, hastal›k yerine sa¤l›k; hastane yerine topluluk içinde bak›m; akut yerine kronik; tedâvi yerine koruma; müdahale yerine izle-me/gözetim; tedavi yerine bak›m ve do¤al olarak hasta ye-rine kifli kavramlar› bilinçli olarak kullan›lmaya bafllanm›fl-t›r.9

b. Ev ve Ocak: Birinci basamak sa¤l›k kurulufllar›nda “ev” ad›n›n kullan›m›n›n “muayene ve tedavi evleri”(1924) ile bafllad›¤›n›, sa¤l›k evi (1961) ile sürdü¤ünü yukar›da gördük. Sa¤l›k oca¤› tamlamas›ndaki ocak kelimesi ise çok daha genifl bir anlam dünyas›n›n kap›s›n› açar: Arseven (1950), oca¤›n -konumuz ile ilgisi aç›s›ndan s›ralad›¤›m›z-6 farkl› anlam›n› verir:

1. Atefl yak›lan yer anlam›nda otaktan türemifltir. Yurd denilen çad›rlarda yaflayan eski Türkler çad›r›n ortas›na bir çukur kazarak içinde atefl yakarlard›. Ateflin dumanlar› ça-d›r›n tepesinde çangarak (tekerlek) denilen yuvarlak bir de-likten ç›kard›.

2. Bir ailenin öteden beri yaflad›¤› ev, aile oca¤›. 3. Yeniçerilerde ve eski padiflah saraylar›nda ayn› ocak-ta ›s›nan ve ayn› kazandan yemek yiyen arkadafllara ocakl› denildi¤i gibi yeniçeri oca¤›na mensub olanlara da ocakl› denirdi. Bunlar›n en büyü¤üne ocak a¤as› tabir olunurdu.

4. Odalar› ›s›tmak için odun yakma¤a mahsus üstü yafl-makl› ve oda içine do¤ru ç›k›nt›l› atefl yeri

5. Binalar›n içini ›s›tan veya yemek piflirilen etraf› siper-li, üstünde davlumbaz› bulunan atefllik.

6. ‹nflaata gerekli tafl ve di¤er malzemenin ç›kar›ld›¤› yer.10

Halk Hekimli¤inde Ocak

Ocak kelimesine as›l s›cakl›k hatta sihrini veren en eski dini sistemler içinde ateflin bir kült konusu olmas›d›r: ‹nsan-l›¤›n ilk bulufllar›ndan biri olan atefl hemen her kültürde özel bir yere sahiptir. Bir örnek vermek gerekirse, Grek mitolo-jisinde aile oca¤›n› temsil eden Hestia (=ocak), evde ya da tap›na¤›n mihrab›nda yanan ateflin Tanr›ças› idi. Daha son-ra, sitenin birli¤ini simgelemek üzere Hestia nam›na yanan ve hiç sönmeyen bir atefl evi=pyritaneon kuruldu; fakirler buraya s›¤›n›r, yolcular burada a¤›rlan›rd›.11

Atefl, eski Türk topluluklar›nda yeri, -bir görüfle göre-Orta Asya bozk›rlar›n›n sert iklimi ve Hind-‹ran dinleriyle iliflkilidir (Ocak; 2000): Sibirya halklar›ndan Altayl›lar, Ya-kutlar ve Buryat’lar ateflin temizleyici oldu¤una inan›r, te-mizlenecek eflyay› ateflin aras›ndan geçirirler. Do¤um yapan kad›nlar atefl ve tütsüyle temizlenir. Baflkurtlar ve Kazaklar, hastal›klarla mücadele için, tutuflturulmufl bir ya¤l› paçavra-y› hastan›n etraf›nda “alas, alas” diye dolaflt›r›rlar: Alaslama “ateflle temizleme”; Anadolu’da “alazlama” fleklinde yaflar (Eröz; 1977). Günümüzde Hocend, Semerkand, Buhara çevresinde, Özbekler ve Taciklerde atefl hala kutsan›r, has-tal›klar›n, özellikle salg›nlar›n tedavisinde ateflten genifl öl-çüde yararlan›l›r.12

Kaml›k (fiamanl›k) dininde, yaflayanlarla, ölmüfl atalar› aras›nda çok yak›n bir iliflki vard›r: Aradaki ba¤›n gücü, ata-lara, ard› arkas› kesilmeyen bir sayg›y› gerekli k›lar. Ölüler, yiyip içen canl› varl›klar olarak düflünülür. Ocak ve atefl, atalar›n can›n› temsil eder. Atalar kültü, ocak kültü’nü do-¤urmufltur. Oca¤›n tütmesi, atalar›n o ocak, yurt, çad›rda varolmas› demektir.13

Ayn› ocak kutsamas› Altayl›lar ve Yakutlarda da görülür, yemin, yanan oca¤›n yan›nda, ateflin üzerine yap›l›r. Evin oca¤›n›n yanmas›, aile saadetinin ve süreklili¤inin iflareti say›l›r. “Oca¤›n yans›n”, “Oca¤›n sön-sün” gibi dua ve beddualar, as›l mânâs› kaybolmakla bera-ber, hep bu eski inanc›n ifadesidir.12

‹slam öncesi atefl kültünün benzer baz› görünümleri gü-nümüz Anadolu’sunda sürer: De¤iflik yörelerde, hasta, “üzerlik” bitkisinin atefle at›lan tohumlar›yla tütsülenir, ko-yun sürüleri iki atefl aras›ndan geçirilerek hastal›klardan ve nazardan korunur, temizlenir. Anadolu’nun pek çok yerin-de, dü¤ün, bayram v.d. zamanlardaki sinsin oyunu; (ateflin üstünden atlamak, çevresinde raksetmek, dönmek), eski atefl ayinlerinin, mahiyetini kaybetmifl ve folklora yerleflmifl bir flekli olmal›d›r.12

Bektafli’lerde oca¤a “niyaz” (secde) edilir. Eröz’ün araflt›rmalar›na göre, sa¤ eli sürüp dudaklara de¤dirmek secde etmenin yerine geçmifltir. Ayn› inan›fl ve uygulamalar Sünni Yörük ve Türkmen’lerde de görülür.

(4)

Atalara duyulan sevgi ve sayg›, bütün Türk dünyas›nda, ocak ve atefle sayg›y› do¤urmufltur. “Aile oca¤›”, “asker oca¤›”, “oca¤›na incir dikmek”, “oca¤› tütmek”, “oca¤› bo-zulmak” gibi deyimler, böyle bir dünya görüflünün ve ocak etraf›nda çevrelenen itikat ve inan›fllar›n ürünü say›lmal›-d›r.13

Halk aras›nda baz› hastal›klar› üfürük ya da benzer yön-temlerle tedâvi etti¤ine inan›lan ailelere de “ocak” ad› veri-lir. ailenin bir ya da iki üyesi, bazen de bütün bireyleri teda-viye yetkilidir: Bu yetkili kiflilere “ocakl›” denir. Birçok köy ve kasabada hatta baz› kentlerde s›tma, y›lanc›k, sar›l›k, nazar, f›t›k, dalak, egzama, k›rk basmas› gibi hastal›klarla ilgili ocaklar bulunur. Oca¤›n tedavi yetkisini bir baflkas›na devretmesine “el verme” denir. Ço¤unlukla baba o¤luna, anne de k›z›na el verir.12

Derleme Sözlü¤ü Isparta, Samsun ve Ni¤de’de ocak kelimesinin bu kullan›m›n› belgelemifl-tir.14Harput’ta, çeflitli hastal›klar›n, Allah’tan, kötü niyetli kiflilerden ya da atefl, ocak, eflik gibi kutsal varl›klara sayg›-s›zl›ktan kaynakland›¤›na inan›l›r ve ocaklarda flifa aran›r (Araz; 1995). Araz, yöreye özgü flu ocaklar› saptam›flt›r: Kar›ncal›k (derinin k›zar›p çatlamas›) ve Kumru (burnun fliflmesi) Oca¤›, Da¤lama ve Alazlama Oca¤› (fliddetli difl a¤r›s› ve yüzdeki yaralar için), Uçuk Oca¤›, Efsun Oca¤›, Büyü ve T›ls›m Oca¤›, Nazar De¤mesi ve Kurflun Oca¤›, ‹nme/Felç/Yel Oca¤›. Yörede, ayr›ca, dolama, mide, göbek düflmesi, sedef ve bo¤az a¤r›s›, konuflamayanlar›n, çocukla-r›n götürüldü¤ü ve her birisi söz konusu rahats›zl›¤a özgü bir adla an›lan ocaklar da vard›r. Ocaklarda muhtelif usûl ve esaslarla hastalar›n› tedâvi eden ocakl›lar, al›nan sonuca gö-re; “Nefesi çok iyi geldi” veya “Eli çok iyi geliyor” gibi ifa-delerle ululaflt›r›l›rlar.15

fiemseddin Sami (1850-1904) 1873’te yay›nlad›¤› iyi bilinen roman› “Taaflfluk-u Talat ve Fitnat”ta, o dönemde, sur içi ‹stanbul’unun merkezinde, Haseki ve Gureba hasta-neleri yak›n›nda, Kocamustafapafla’daki bir s›tma oca¤›n›n faaliyetini evin Arap dad›s›n›n a¤z›ndan anlat›r.16

Halk he-kimli¤i zamanla gerilemifl olsa da, bütün bütüne ortadan kalkmam›flt›r: Devlet Planlama Teflkilat›n›n– Sosyallefltir-me Kanununun 10. y›l›na denk gelen- 1971 tarihli bir arafl-t›rmas›na göre “son 5 y›lda sa¤l›k için hocaya, oca¤a, yat›-ra gitme s›kl›¤›” orman-içi köylerde %13.7, orman-d›fl› köylerde ise %14.5 idi.17

Toplum Hayat›nda Ocak

Osmanl› Devleti’nde sürekli ordunun; -kap›kulu ocakla-r›n›n- en eski ve en ayr›cal›kl› s›n›f›n› oluflturan yeniçerilik manevi aç›dan Bektaflili¤in bir uzant›s› say›l›rd›; tarikat›n

ocak, kazan, meydan gibi simgeleri kap›kulu örgütlerince de benimsenmiflti. Yeniçeri ocaklar›’n›n örgütlenmesi I. Murad döneminin (1360–89) ilk y›llar›nda bafllam›fl, 15. Yüzy›lda kap›kullar› aras›nda Bektaflilik yay›l›nca, tarikat›n simgeleri kap›kulu örgütünce de benimsenmiflti. Bektafli tekkelerinde, k›ble yönünde bulunan ve tarikat›n simgesi sa-y›lan ocak, yeniçeri örgütüne de ad›n› vermiflti. Yeniçerile-re verilen adlardan biri de “ocakl›” idi. Hac› Bektafl Veli’nin Yeniçeri Oca¤›’na verdi¤i kabûl edilen “kazan-› flerif’in ye-rinden kald›r›l›p alt›na bir kova su dökülmesi durumunda k›yâmetin kopaca¤›na inan›l›rd›. 17. ve 18. yüzy›llarda her kargaflal›kta önemli rol oynayan yeniçeriler Rus hassa tü-fekçilerinin (strelsi) konum ve evrimine koflut bir geliflme gösterdiler. Bir süre yeniçerilere boyun e¤er gibi görünen II. Mahmud, kurdu¤u yeni ordunun (Asakir-i Mansure-i Muhammediye) yeterince güçlendi¤ine inand›¤› 1826 y›l›n-da Yeniçeri Oca¤›’n› ortay›l›n-dan kald›rd›.18

Ocak ad›n›n popüler kullan›m›n› bundan sonra ilk kez 25 Mart 1912’de ‹stanbul’da kurulan, Osmanl› ve Cumhu-riyet dönemlerinde etkinlik gösteren Türkçü siyasi dernek Türk Oca¤›’›nda görüyoruz:. Üniversite gençli¤inin büyük bir bölümünün topland›¤› “Ocak”tan yetiflenler aras›nda ül-kenin fikir hayat›nda önemli rol oynayan birçok entelektüel yer almaktad›r. Türkiye Cumhuriyetinin ilk Milli E¤itim Bakanlar›ndan Hasan Ali (Yücel) o günleri flöyle anlatmak-tad›r: “(...) ihtiyar, genç birçok insan, Ocakta, d›flar›da bula-mad›¤›m›z bir fikir ve ideal havas› yaratm›fllard›. (...) Orada öyle meseleler, öyle hür bir iklimin içinde tart›fl›l›rd› ki! Ka-labal›kta konuflmay› orada ö¤rendim diyebilirim.(...) Ço¤u T›bbiyeli gençlik, Oca¤›n s›cak çevresinde en kuvvetli bir ülkücülük terbiyesini alm›flt›. Bizim neslimiz, Türk Oca¤›-na çok fley borçludur. Onlardan bir tanesi de, kad›nl› – er-kekli modern toplulu¤a al›flma olmak üzere.(...) Türk Oca¤› bir mektepti. Milliyet, edeb ve medeniyet mektebi...” (19). 1927’de Cumhuriyet Halk F›rkas›’n›n (CHF) II. Kongre’si Türk Oca¤›’n› F›rka’n›n denetimine ald›. 1931’de, CHF III. Kurultay› Türk Ocaklar›’n› kapatt›; yerine Halkevleri aç›l-d›.18

Böylece ocak yerine sembolik anlam› ayn› derecede güçlü bir baflka kelime, “ev” geçmifl oluyordu. Türk Ocak-lar› 1949’da yeniden kurulduysa da eskisi kadar etkili ola-mad›, 12 Eylül 1980 sonras›nda kapat›ld›, 1986’da yeniden aç›ld›.19

1945’te “Çiftçiye Toprak Da¤›t›lmas› ve Çiftçi Ocakla-r› Kurulmas› Hakk›ndaki Kanun” tasaOcakla-r›s› meclise geldi. Bu tasar›da 30-500 dönüm aras›nda “müstakil çiftçi aileleri ya-rat›lmas›, ço¤alt›lmas›, devam ettirilmesi ve topra¤›n parça-lanmamas› gayesiyle” “Çiftçi Ocaklar›” kurulacakt›. Bu sta-tüdeki topraklar için bölünemezlik ve 25 y›ldan önce

(5)

sat›la-mazl›k kayd› düflülüyordu. Yaln›zca bir kifliye ait olacak bu topraklar, yine, yaln›zca bir kifliye miras b›rak›labilecekti. Tasar›, geçici meclis komisyonunun “Çiftçi Ocaklar›” ile bölümü reddetmesinden sonra, “Çiftçiyi Toprakland›rma Kanunu” ad›yla 1945 ilkbahar›nda kanunlaflt›.20

Milliyetçi Hareket Partisi yanl›s› gençler, 1969’da Ülkü Ocaklar›’n› kurdular. Ankara Valili¤inin suç duyurusu üze-rine 1978’de feshedilen Ülkü Ocaklar› yerini Ülkücü Genç-lik derneklerine b›rakt›.18

1970’te sa¤ e¤ilimli seçkinlere yö-nelik Ayd›nlar Oca¤› Derne¤i kuruldu: Dernek, toplant› ve yay›nlar yoluyla sa¤ kamuoyunun oluflturulmas›nda etkili oldu.18

Sonuç

Sosyallefltirme Kanunu, 1961’de, nüfusunun %60’›ndan fazlas› k›rsal alanda yaflayan Türkiye’de hizmetin köylere götürülmesini amaçl›yordu. Sa¤l›k oca¤› ad›n›n Türk Oca-¤›’ndan, sa¤l›k evi ad›n›n ise Halkevi’nden esinlendi¤ini düflünebiliriz. Kan›m›zca birinci basamak sa¤l›k hizmeti bi-rimlerine ev ve ocak adlar› verilerek aile ve topluluk kav-ramlar›na gönderme yap›lm›fl, hizmet alan ve verenlerin bir aile ya da toplulu¤un üyeleri gibi biçimsel olmayan bir ilifl-ki içinde olmalar› istenmifltir.

Whitehead, Bilim ve Modern Dünya kitab›nda (1926) “Bir dönemin felsefesini, sadece yandafllar›n›n aç›kça sa-vunduklar› entelektüel tav›r al›fllara bakarak elefltirmeyiniz. Bir dönemde, sistemin içindeki çeflitli görüflleri savunanla-r›n kabul ettikleri baz›, bilinçd›fl›, ortak temel varsay›mlar olabilir. Bu varsay›mlar öylesine tabiî görünebilir ki, onlar› kabûl eden ne kabûl etti¤ini bilemez, zira olaylara baflka fle-kilde bakmak akl›na hiç gelmemifltir” der.21

Ülkemizin yak›n dönemine damgas›n› vuran bu “ortak temel varsay›m›” nerede aramal›y›z? “Genç Türkler ve Ke-malistler, geleneksel Osmanl› bürokrasisinden farkl› olarak, laik okullarda e¤itim görmüfller, Bat›dan gelen fikir ak›mla-r›na, laikli¤e, ulusçulu¤a ba¤lanm›fllard›r. Buna ra¤men, çok önemli bir noktada bu iki tip seçkin aras›nda bir devam-l›l›k vard›r: Devletin sivil topluma egemen oldu¤unu temel veri alan, meflruiyet ve otoritenin devlet seçkinlerinin teke-linde oldu¤unu ve sivil seçkinlerle paylafl›lamayaca¤›n› sa-vunan patrimoniyal gelenek. E¤itim tarzlar› ne olursa olsun, tüm Osmanl›-Türk seçkinlerinin az ya da çok ba¤l› kald›k-lar› de¤erler sistemini Max Weber’in sözleriyle tan›mlaya-biliriz:“...baban›n çocuklar› ile olan otoriter iliflkisinden esinlenen patrimoniyalizmin efsanesi... Patrimoniyal dev-letlerin ideali ‘ülkenin babas›’ (Landsvater) d›r.”22

Deyim yerindeyse, sa¤l›k oca¤›, halk hekimli¤inin ocak kavram›n› “devlet baba” ad›na devralm›flt›r. Bu kadar iyi

bi-linen ve tan›nan “sa¤l›k oca¤›” n›n anlam›n›n üzerinde bu-güne kadar durulmam›fl olmas›, “baflka türlü bakman›n ak-l›m›za gelmemesinden, tabiî görünen, bilinçd›fl›, ortak bir temel varsay›ma dayanmas›ndan” kaynaklanabilir.

Refik Saydam döneminde yerel yönetimlerin sorumlu-lu¤unda olan tedâvi kurumlar› 1945 ertesinde devletlefltiril-meye baflland›; devletlefltirme 1953’te yasal dayanak kazan-d›:4

“Bu uygulama, koruyucu hizmetlerde görev yapan sa¤-l›k personelinin hastanelere kaymas›na neden oldu; koru-yucu hizmetlerde artan bir personel bofllu¤u do¤du.”23

O tarihten beri, birinci ve ikinci basamak sa¤l›k hizmetlerinin s›n›r› mu¤lâklaflm›flt›r. 1945 sonras›nda hastanecili¤in ön-celik kazanmas›yla koruyucu hekimlik geri plana itilmifltir. Sosyallefltirme Kanunu’nun içine do¤du¤u bu koflullar›n hat›rlanmas› Kanun’un neden baflar›s›z oldu¤u konusunda bize bir fikir verebilir.

Adlar›n simgesel anlamlar›n› incelemek çok ö¤retici ol-makla birlikte, hizmetin niteli¤i adlardan ba¤›ms›zd›r: Bu yüzden özellikle sa¤l›k hizmetinin geri planda kald›¤›, res-mi ifllemlerin önem kazand›¤› flehir sa¤l›k ocaklar›na –her ne kadar kap›lar›nda sa¤l›k oca¤› yazsa da- halen yayg›n olarak hükümet tabipli¤i, burada çal›flan hekimlere de hükümet tabibi denir.

Kaynaklar

1

1.. EErrddeemmiirr AADD.. T›bbi Deontoloji ve T›p Tarihi. Bursa, Günefl ve Nobel Yay›n-lar›, 1996; 279-92.

2

2.. AAyydd››nn EE.. Türkiye’de Sa¤l›k Teflkilatlanmas› Tarihi. Ankara, Naturel Kitabe-vi, 2004; 13, 17-21, 36-7, 39, 42-7, 56-7, 63.

3

3.. UUnnaatt EEKK,, SSaammaasstt›› MM.. Mektebi T›bbiyei Mülkiye (Sivil T›p Mektebi) 1867 -1909. ‹stanbul, ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi Yay›nlar›, 1990; 8.

4

4.. DDiirriiccaann RR.. Türkiye’de Sa¤l›k Hizmetlerinin Örgütlenmesi. Halk Sa¤l›¤› (Top-lum Hekimli¤i)’nde. 2. Bask›. Ed. Dirican R, Bilgel N. Bursa, Uluda¤ Üni-versitesi Bas›mevi, 1993; 547, 535, 540.

5

5.. KKöösseelliioo¤¤lluu LL.. Kaf Da¤›’n›n Ötesi. ‹stanbul, ‹letiflim Yay›nlar›, 2000; 479-80. 6

6.. UUnnaatt EEKK.. Türkiye’de T›p Dallar›n›n Yerleflmesine Toplu Bak›fl Dünya’da ve Türkiye’de 1850 Y›l›ndan Sonra T›p Dallar›ndaki ‹lerlemelerin Tarihi’nde. ‹stanbul, Cerrahpafla T›p Fakültesi Vakf› Yay›nlar›, 1988; 8-13.

7

7.. FFiiflfleekk NNHH.. Halk Sa¤l›¤›na Girifl. Ankara, Hacettepe Üniversitesi T›p Fakülte-si Toplum Hekimli¤i Enstitüsü Yay›n› 1985; 158.

8

8.. KKaazzaanncc›› MM.. Halkla ‹liflkiler. ‹stanbul, Savafl Yay›nlar› 1982; 90-1. 9

9.. KKaassaappoo¤¤lluu MMAA.. Sa¤l›k Sosyolojisinde Yeni Geliflmeler. Sa¤l›k Sosyolojisi Türkiye’den Araflt›rmalar’da. Ankara, Sosyoloji Derne¤i Yay›nlar› 1999; 5-6. 1

100.. AArrsseevveenn CCEE.. “Ocak” maddesi. Sanat Ansiklopedisi’nde. ‹stanbul, Milli E¤i-tim Bas›mevi, 1950: III: 1519-22.

1

111.. CCaann fifi.. Klasik Yunan Mitolojisi. ‹stanbul, ‹nkilap Kitabevi 1997; 123. 1

122.. OOccaakk AAYY.. Alevi ve Bektafli ‹nançlar›n›n ‹slam Öncesi Temelleri ‹stanbul, ‹le-tiflim Yay›nlar› 2000; 219, 221, 227-9.

1

133.. EErröözz MM.. Türkiye’de Alevilik-Bektaflilik. ‹stanbul, Ota¤ Matbaac›l›k 1977; 325, 327, 331.

1

144.. ÖÖzztteekk ZZ.. Halk Dilinde Sa¤l›k Deyiflleri Sözlü¤ü. Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 1992; 107.

(6)

1

155.. AArraazz RR.. Harput’ta Eski Türk ‹nançlar› ve Halk Hekimli¤i. Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 1995; 158-80.

1

166.. SSaammii fifi.. Taaflfluk-u Talat ve Fitnat. ‹stanbul, Bordo Siyah Yay›nlar› 2004; 21-2. 1

177.. DPT Türk Köyünde Modernleflme E¤ilimleri Araflt›rmas› Rapor III Orman Köylerinin Sosyo-Ekonomik Durumu (1971) Köy Sosyolojisi Okuma Kita-b›nda. Ed. Ar› O. Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nlar› ‹stanbul 1977 s.280. 1

188.. AnaBritannica Ansiklopedisi “ocak”, “yeniçeri”, “Türk Oca¤›” “Ülkü Ocak-lar› dernekleri”, “Ayd›nlar Oca¤›” maddeleri. ‹stanbul, Ana Yay›nc›l›k, 1989; XVII/19, XXII/373-4, XXI/274, 467, III/89.

1

199.. ÇÇ››kkaarr MM.. Hasan Ali Yücel ve Türk Kültür Reformu. 2. bask›. Ankara, Türki-ye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 1998; 39-40.

2

200.. KKaarraaöömmeerrlliioo¤¤lluu AA.. Orada Bir Köy Var Uzakta: Erken Cumhuriyet Dönemin-de Köycü Söylem. ‹stanbul, ‹letiflim Yay›nlar› 2006; 122-3.

2

211.. MMccWWhhiinnnneeyy IIRR.. A Textbook of Family Practice. 2. bask›. New York, Oxford University Press, 1997; 381-7.

2

222.. KKaazzaanncc››ggiill AA.. Türkiye’de Modern Devletin Oluflumu ve Kemalizm. Tür-kiye’de Politik De¤iflim ve Modernleflme’de. Ed. Kalayc›o¤lu E. Sar›bay AY. ‹stanbul, Alfa Kitabevi 2000; 147: 137-54.

2

233.. SSuurr HH.. Sa¤l›k Hizmetlerinin Geçmifli ve Geliflimi Sa¤l›k Hizmetleri El Kitab›’nda. Ed. Hayran O. Sur H. ‹stanbul, Yüce Yay›m 1998; 225.

Gelifl tarihi: 06.12.2006 Kabul tarihi: 19.07.2007

‹letiflim adresi:

Dr. Haluk Ça¤layaner MEF Okullar›, MEF E¤itim Kampüsü, Ulus Mahallesi, Dereboyu Cad. Ortaköy 80840 ‹stanbul Tel: 0212 287 69 00-1244 e-mail: caglayanerh@mef.k12.tr

Referanslar

Benzer Belgeler

Erken yafllarda yap›lan bu tet- kik sayesinde yafll›l›kta bu hastal›¤a yakalanacak kifliler çok önceden tespit edilerek erken dönem- de tedavi bafllanabiliyor,

Durufl (postür), vücudun dura¤an veya hare- ket halinde eklemlerin ald›¤› pozisyonlar›n bilefli- mine, yani vücudun ald›¤› flekle

Her iki gözden beyne ulaflan görüntüler farkl› oldu¤u için bir süre sonra beyin bunlardan birini tercih ediyor ve di¤er göz zay›f kal›yor.. Görüntünün a¤tabakaya

Bafl a¤r›s›, al›n ve burun çevresin- de a¤r›lar, burun t›kan›kl›¤›, öksürük, halsizlik ve burun ak›nt›s› gibi belirtiler görülüyor.. Sar›-yeflil burun ve

Ayakkab›n›n ba¤c›kl› olmas›, parmak ucunda bir miktar boflluk bulunmas›, tarak k›sm›- n›n geniflli¤inin aya¤a uygun olmas› ve aya¤› s›k- mamas› ideal bir

“Endoroskopik transtorasik sempatektomi” (ETS) olarak adland›r›lan bu yöntemle ellerdeki afl›r› terleme % 99 civa- r›nda tedavi ediliyor.. Ayaklardaki terleme için

Kolera, afl›r› su ve tuz kayb›na ba¤l› olarak 5-6 saat içinde ölüme yol açabilece¤i için, tedavisindeki en önemli nokta erken tan›.. Bu nedenle tedavideki temel

E¤er d›fl gebeli¤in tan›s›nda gecikme olursa büyüyen embriyonun bas›nc› nede- niyle tüpte y›rt›lma ve buna ba¤l› fliddetli kar›n a¤- r›s›, kar›n içi kanama,