• Sonuç bulunamadı

Bir fabrikada çalışan işçilerin kaygı ve iş doyumu düzeyleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bir fabrikada çalışan işçilerin kaygı ve iş doyumu düzeyleri"

Copied!
182
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C. KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

BİR FABRİKADA ÇALIŞAN İŞÇİLERİN KAYGI VE İŞ DOYUMU DÜZEYLERİ

Dr. Elif YILMAZ

HALK SAĞLIĞI UZMANLIK TEZİ

KIRIKKALE 2017

(2)

T.C.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

BİR FABRİKADA ÇALIŞAN İŞÇİLERİN KAYGI VE İŞ DOYUMU DÜZEYLERİ

Dr. Elif YILMAZ

HALK SAĞLIĞI UZMANLIK TEZİ

TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Meral SAYGUN

KIRIKKALE 2017

(3)

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı uzmanlık programı çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma, aşağıdaki jüri tarafından UZMANLIK TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Tez Savunma Tarihi: 12.06.2017

Prof. Dr. Meral SAYGUN

Kırıkkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD Başkanı

Jüri Başkanı

Prof. Dr. Ali Naci YILDIZ Prof. Dr. Aydanur EKİCİ Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Kırıkkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD Göğüs Hastalıkları AD

Üye Üye

(4)

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimine başladığım ilk günden bu yana bilgi birikimini, tecrübesini benimle paylaşan, desteğini ve ilgisini bir an bile esirgemeyen, iş disiplinini, hoşgörüsünü, nezaketini, merhametini ve içtenliğini örnek aldığım çok değerli hocam, tez danışmanım Prof.Dr. Meral SAYGUN’a çok teşekkür ediyor, her zaman desteğini hissedeceğimi biliyorum.

Değerli çalışma arkadaşlarım Dr. Hasan DEMİRTAŞ, Dr. Murat SAYGILI, Dr. Mustafa TATAR, Dr. Başak Gül YÖRÜK, Dr. Hilal Eslek ‘e,

Bana çalışma arkadaşlığının yanı sıra eşsiz bir dost olan, en zor anlarımda yanımda duran ve her daim bana destek olan Uzm. Dr. Gülhan ÜNLÜ’ye,

Uzmanlık eğitim süresince ve hayatımın her anında desteğini hissettiğim sevgili eşim Serkan YILMAZ’a, biricik oğlum, moral kaynağım Yiğit Efe’ye,

Bütün zor zamanlarımı ve mutluluklarımı benimle paylaşan aileme, özellikle beni yetiştiren ve her zaman her konuda bana destek olan değerli annem Nezahat BALCI ve değerli babam Halil BALCI’ya İçten teşekkürlerimle...

(5)

ÖZET

YILMAZ E, Bir Fabrikada Çalışan İşçilerin Kaygı ve İş Doyumu Düzeyleri, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Tıpta Uzmanlık Tezi, Kırıkkale, 2017.

Araştırma, Kırıkkale ilinde, bir fabrikada çalışan işçilerin katılımıyla gerçekleştirilmiş, tanımlayıcı tipte araştırmadır. Amacı, işçilerin iş doyumlarının, durumluk, sürekli kaygı düzeylerinin ve ilişkili faktörlerin saptanmasıdır. Araştırmaya 378 işçi (%56,5) katılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik özelliklerine, aile yapılarına, zararlı alışkanlıklarına, sağlık problemlerine, çalışma hayatlarına ilişkin 28 soruluk anket formu, iş doyumlarının değerlendirilmesi için Minnesota İş Doyum ölçeği, kaygı düzeylerinin değerlendirilmesi içinse STAI-I (Durumluk kaygı ölçeği) ve STAI- II (Sürekli kaygı ölçeği) ölçekleri uygulanmıştır. İstatistiksel analizlerde Mann Whitney-U, bağımsız gruplarda t Testi, Kruskal Wallis, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), spearman korelasyon ve Lojistik Regresyon Analizi kullanılmıştır.

Araştırma grubunun yaş ortalaması 36,67±10,74 yıldır, %96,8’i erkek,

%75,7’si lise %20,1’i yüksekokul/üniversite mezunudur, %74,3’ü evlidir.

Araştırma grubunun, STAI-I ortalaması 36,11±9,53 dür. Araştırma sonuçlarına göre; kronik ve ruhsal sağlık sorunu varlığı, işini isteyerek seçmemek, işini ve iş çevresini uygun bulmamak, üretime yardımcı birimlerde çalışmak durumluk kaygı düzeyini anlamlı olarak yükseltmektedir.

Katılımcıların, STAI-II ortalaması 40,24±7,83 tür. Kadın cinsiyet, eğitim düzeyi yüksekliği, çocuk sahibi olmak, kronik ve ruhsal sağlık sorunu bulunmak, işini isteyerek seçmemek, işini uygun bulmamak, üretime yardımcı bölümlerde çalışmak, sürekli kaygı düzeyini anlamlı olarak yükseltmektedir.

Araştırma grubunun toplam iş doyum ortalaması 3,38±0,67 dir. Erkek cinsiyet, eğitim düzeyi düşüklüğü, ruhsal sağlık sorunu bulunmaması, kurumda çalışma süresinin bir yıl ve daha kısa olması, büroda çalışmak, işini isteyerek seçmek, işini çok uygun bulmak ve iş çevresini uygun bulmak, 5

(6)

nolu birimda çalışmak, toplam iş doyum puan ortalamasını anlamlı olarak yükseltmektedir.

Katılımcıların durumluk ve sürekli kaygı düzeyi ile içsel, dışsal ve toplam iş doyumu puan ortalamaları arasında düşük-orta derecede ters yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre, çalışma ortamı uygunluğu ve yapılan görev iş doyumunu, çalışma ortamı uygunluğu, çalışılan birim ve ruhsal hastalık varlığı durumluk kaygı düzeyini, ruhsal ve kronik sağlık sorununa sahip olmak ise sürekli kaygı düzeyini etkileyen risk faktörleridir

Araştırma sonucunda; İşçilerin fiziksel olduğu kadar ruh sağlığının da iş sağlığı açısından önemli olduğu vurgulanmış ve bu doğrultuda işçilerin ruh sağlığını ve iş doyumunu geliştirmeye yönelik önerilerde bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Minnesota İş doyum Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği, fabrika

(7)

ABSTRACT

YILMAZ E, Determination Of Anxiety And Job Satisfaction Levels Of Workers Working In a Factory, Kırıkkale University Faculty of Medicine Department Of Public Health, Medical Specialty Thesis, Kırıkkale, 2017.

The research has been carried out with the participation of workers working in a Plant in Kırıkkale province and is a descriptive type research. The aim of this study is to determine workers' job satisfaction, status, trait anxiety level and related factors. 378 workers (56.5%) participated in the study.

Questionnaire form with 28 questions about sociodemographic characteristics, family structures, harmful habits, health problems, working life, and the Minnesota Job Satisfaction Scale for assessment of job satisfaction, for the evaluation of anxiety levels, STAI-I (State anxiety scale) and STAI-II (Continuous anxiety scale) scales were applied to participants. Mann Whitney- U,T test in independent groups, Kruskal Wallis, one way variance analysis (ANOVA), spearman correlation and Logistic Regression Analysis were used for statistical analysis.

The average age of the study group is 36.67 ± 10.74 years, 96.8% of male, 75.7% of high school 20.1% of college / university graduate and 74.3%

are married. The average of STAI-I of the study group is 36.11 ± 9.53.

According to is obtain of the research; It is significantly increased the level of state anxiety that presence of chronic and mental health problems, do not choose to work willingly, incompatible work and business environment, to work in production auxiliary units. The average of STAI-II of the study group is 40,24±7,83. Female gender, high level of education, having children, having chronic and mental health problems, suboptimal work, working in production assistant sections,have significantly increased the level of trait anxiety. The total job satisfaction of the study group is 3.38 ± 0.67. Male gender, low level of education, absence of mental health problem, the duration of work in the institution is one year or shorter, working in the office, willingly selecting the job, finding the job very well and finding the appropriate business environment, working in the fifth unit, have significantly increased the

(8)

average job satisfaction score. It has been determined that a low-to- moderate adverse relationship between participants state and trait anxiety level and internal, external and total job satisfaction score averages and a statistically significant relationship was found. According to the results of the logistic regression analysis, working environment suitability and duty job satisfaction, finding work environment favorable, status of mental health problems situation anxiety level, having chronic and mental health problems are risk factors that affect the trait anxiety level.

As a result of the research; It is emphasized that mental health is as important as occupational health as well as physical and in this direction proposals have been made to improve the mental health and job satisfaction of workers.

Keywords: Job Satisfaction Scale of Minnesota , State and Trait Anxiety Scale, factory

(9)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ... ii

ÖZET ... Error! Bookmark not defined. ABSTRACT ... v

SİMGELER VE KISALTMALAR ... ix

ŞEKİLLER ... x

GİRİŞ VE AMAÇ ... 1

1.1. Kısa Erimli Amaçlar:... 3

1.2. Uzun Erimli Amaçlar: ... 3

GENEL BİLGİLER ... 4

2.1. İş Tanımı ... 4

2.2. İş Sağlığı Tanımı ... 4

2.3. Ruh Sağlığı Tanımı ... 4

2.4. Ruh Sağlığı Bozuklukları ... 5

2.4.1. Ruh sağlığı bozukluklarını etkileyen faktörler ... 5

2.4.2. Dünyada ruh sağlığı bozukluklarının yaygınlığı ... 5

2.4.3. Türkiye’ de ruh sağlığı bozukluklarının yaygınlığı ... 7

2.5. Çalışanın Sağlık Düzeyini Belirleyen Faktörler ...10

2.6. İş Stresi ...10

2.7. Kaygı ...13

2.7.1. Kaygının belirtileri ...14

2.7.2. Kaygının nedenleri ...14

2.7.3. Kaygı bozukluklarının sınıflandırılması: ...17

2.7.4. Durumluk ve sürekli kaygı: ...21

2.7.5. Kaygı ile ilgili kuramlar: ...21

2.8. İş Doyumu ...22

2.8.1. İş doyumunu etkileyen faktörler ...23

2.8.2. İş doyumu kuramları ...24

2.8.3. İş doyumunun önemi ...28

(10)

GEREÇ VE YÖNTEM ...29

3.1. Araştırmanın Yeri ...29

3.2. Araştırmaya Katılan İşçilerin Çalıştıkları Atölyelerin Özellikleri ..29

3.3. Araştırma Grubu ...30

3.4. Araştırmanın Tipi ...30

3.5. Araştırmanın Değişkenleri ...31

3.6. Araştırmanın Gerçekleştirilmesinde Uygulanan Ölçekler ...31

3.6.1. Minnesota iş doyum ölçeği ...31

3.6.2. Durumluk ve sürekli kaygı ölçeği (STAI-I, STAI-II) ...32

3.7. Veri Toplama Yöntemi ...33

3.8. İnsan Gücü ve Finansman ...34

3.9. Verilerin Analizi ...34

3.10. Etik Konular ...35

3.11. Zaman Çizelgesi ...35

3.12. Araştırmanın Kısıtlılıkları ...36

BULGULAR ...37

TARTIŞMA ...85

SONUÇ VE ÖNERİLER ...130

KAYNAKLAR ...139

EKLER ...156

(11)

SİMGELER VE KISALTMALAR

AR-GE : Araştırma-Geliştirme

BGOF : Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü

ERG : Existence, Relatedness, Growth (Varolma, Aidiyet, Gelişme)

FMF : Familial Mediterranean Fever (Ailevi Akdeniz Ateşi) KOAH : Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı

MİDO : Minnesota İş Doyum Ölçeği

SPSS : Statistical Package fort he Social Sciences STAI-I : Durumluk Kaygı Ölçeği

STAI-II : Sürekli Kaygı Ölçeği

YLD : Years Life Disable (Yeti Yitimiyle Kaybedilen Yıllar)

(12)

ŞEKİLLER

Şekil 1. Yeti Yitimiyle Yaşam Yılı Kaybettiren İlk Yirmi Neden İçinde

Psikiyatrik Hastalıkların Payı. ... 9

Şekil 2. Vücudun Strese Cevabı ... 12

Şekil 3. Bilişsel uyarılma- performans arasındaki ilişki. ... 17

Şekil 4. Kaygı Bozukluklarının Sınıflandırılması ... 18

Şekil 5. İş Doyumu ile İlgili Neden – Sonuç İlişkisi. ... 24

Şekil 6. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ... 26

Şekil 7. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin STAI-I’ e Göre Durumluk Kaygı Payları ... 47

Şekil 8. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin STAI-II’ e Göre Sürekli Kaygı Payları ... 48

Şekil 9. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Minnesota İş Doyumu Ölçeğine Göre İş Doyumu Payları ... 49

(13)

TABLOLAR

Tablo 1. Dünyada En Çok Yeti Yitimine Sebep Olan İlk On Hastalık ... 6 Tablo 2. Yeti Yitimiyle Kaybedilen Yaşam Yıllarının İlk Yirmi

Nedeninin Dağılımı... 8 Tablo 3. Araştırma Kapsamındaki Çalışanların Bazı

Sosyodemografik Özellikleri ... 37 Tablo 4. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Gelir Durumlarına İlişkin

Özellikleri. ... 38 Tablo 5. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Sigara İçme

Durumlarına İlişkin Özellikleri ... 38 Tablo 6. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Alkol Kullanımına İlişkin

Özellikleri ... 39 Tablo 7. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Aileye İlişkin Özellikleri ... 40 Tablo 8. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Ruhsal Sağlık

Sorunlarına İlişkin Özellikleri ... 40 Tablo 9. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Kronik Sağlık

Sorunlarına İlişkin Özellikleri ... 41 Tablo 10. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Kronik Sağlık Sorunu

Çeşitlerine İlişkin Özellikleri ... 42 Tablo 11. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çalışma Hayatına İlişkin

Özellikler ... 44 Tablo 12. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Vardiyalı Çalışma

Sistemine İlişkin Dağılımları ... 45 Tablo 13. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Yaptıkları Görevlere

İlişkin Dağılımları ... 45 Tablo 14. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çalıştıkları Birime İlişkin

Dağılımları ... 46 Tablo 15. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin İşleri ve İş Çevreleri ile

İlgili Düşünceleri ... 47 Tablo 16. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin İçsel İş Doyumu, Dışsal

İş Doyumu, Toplam İş Doyumu, Durumluk Kaygı ve

Sürekli Kaygı Skorlarının Tanımlayıcı Değerleri. ... 50

(14)

Tablo 17. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Sosyo-demografik Özelliklerine Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 51 Tablo 18. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Sosyo-demografik

Özelliklerine Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 53 Tablo 19. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Ailelerinin Başka Gelir

Kaynağı Olma Durumuna Göre Minnesota İş Doyumu

Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 54 Tablo 20. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Ailelerinin Başka Gelir

Kaynağı Olma Durumuna Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 55 Tablo 21. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Sigara İçme Durumuna

Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 55 Tablo 22. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Sigara İçme Durumuna

Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 56 Tablo 23. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Alkol Kullanma

Durumuna Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 57 Tablo 24. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Alkol Kullanma

Durumuna Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 57 Tablo 25. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çocuk Sahibi Olma

Durumuna Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 58 Tablo 26. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çocuk Sahibi Olma

Durumuna Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 59 Tablo 27. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Tanı Konulmuş Kronik

Bir Sağlık Sorunu Varlığına Göre Minnesota İş Doyumu

Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 59 Tablo 28. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Tanı Konulmuş Kronik

Bir Sağlık Sorunu Varlığına Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 60 Tablo 29. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Tanı Konulmuş Ruhsal

Bir Sağlık Sorunu Varlığına Göre Minnesota İş Doyumu

Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 61

(15)

Tablo 30. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Tanı Konulmuş Ruhsal Bir Sağlık Sorunu Varlığına Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 61 Tablo 31. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Toplam Çalışma

Süresine Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 62 Tablo 32. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Toplam Çalışma

Süresine Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 63 Tablo 33. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Kurumda Çalışma

Süresine Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 64 Tablo 34. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Kurumda Çalışma

Süresine Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 65 Tablo 35. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Vardiyalı Çalışma

Durumuna Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 66 Tablo 36. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Vardiyalı Çalışma

Durumuna Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 67 Tablo 37. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Görevlerine Göre

Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 68 Tablo 38. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Görevlerine Göre STAI-I

ve STAI-II Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 69 Tablo 39. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Haftalık Çalışma

Durumlarına Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 70 Tablo 40. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Haftalık Çalışma

Durumlarına Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının

Karşılaştırılması ... 70 Tablo 41. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Yaptıkları İşi İsteyerek

Seçme Durumlarına Göre Minnesota İş Doyumu Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 71 Tablo 42. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Yaptıkları İşi İsteyerek

Seçme Durumlarına Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 72

(16)

Tablo 43. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Yaptıkları İşi Uygun Bulma Durumlarına Göre Minnesota İş Doyum Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 73 Tablo 44. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Yaptıkları İşi Uygun

Bulma Durumlarına Göre STAI-I ve STAI-II Ölçek

Skorlarının Karşılaştırılması ... 74 Tablo 45. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin İş Çevrelerinin Fiziki

Koşullarının Uygunluğu Hakkındaki Düşüncelerine Göre

Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 75 Tablo 46. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin İş Çevrelerinin Fiziki

Koşullarının Uygunluğu Hakkındaki Düşüncelerine Göre

STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 76 Tablo 47. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çalıştıkları Birime Göre

Minnesota İş Doyumu Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 77 Tablo 48. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin Çalıştıkları Birime Göre

STAI-I ve STAI-II Ölçek Skorlarının Karşılaştırılması ... 78 Tablo 49. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Yaş, Sigara, Alkol

Kullanımı, Ailedeki Kişi Sayısı, Toplam Çalışma Süresi, Kurumda Çalışma Süresi ve Haftalık Çalışma Süresi ile İçsel Doyum, Dışsal Doyum ve Toplam Doyum Skorlarının

Korelasyon Analizi... 79 Tablo 50. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde, Yaş, Sigara, Alkol

Kullanımı, Ailedeki Kişi Sayısı, Toplam Çalışma Süresi, Kurumda Çalışma Süresi ve Haftalık Çalışma Süresi ile

STAI-I ve STAI-II Skorlarının Korelasyon Analizi ... 80 Tablo 51. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde, İçsel, Dışsal ve Toplam

Doyum ile STAI-I ve STAI-II Skorlarının Korelasyon Analizi ... 81 Tablo 52. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin STAI-I ve İş Doyumu

Düzeylerinin Karşılaştırılması ... 81 Tablo 53. Araştırma Kapsamındaki İşçilerin STAI-II ve İş Doyumu

Düzeylerinin Karşılaştırılması ... 82 Tablo 54. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Bazı Risk Faktörlerinin

İş Doyumu Üzerine Bağımsız Etkilerinin Lojistik

Regresyon Analizi ... 82 Tablo 55. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Bazı Risk Faktörlerinin

Durumluk Kaygı Düzeyi Üzerine Bağımsız Etkilerinin

Regresyon Analizi ... 83

(17)

Tablo 56. Araştırma Kapsamındaki İşçilerde Bazı Risk Faktörlerinin Sürekli Kaygı Düzeyi Üzerine Bağımsız Etkilerinin

Regresyon Analizi ... 84

(18)

GİRİŞ VE AMAÇ

Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre sağlığın tanımı: “ yalnızca hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, fiziksel , ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir” (1). Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi sağlık , çok boyutlu bir kavram olup, üç sac ayağına sahiptir. Her ne kadar göz ardı edilse de bireylerin

“sağlıklı “ olarak değerlendirilebilmeleri için sadece fiziksel olarak değil ruhsal ve sosyal yönden de tam bir iyilik haline sahip olmaları gerekmektedir.

Çalışan bireylerin zamanının büyük bölümünü işyerlerinde geçirdikleri düşünülürse psiko- sosyal ve fiziksel sağlıkları açısından iş ortamları ve yaptıkları iş çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle iş sağlığı kavramı çalışan insanların sağlığı açısından önemli bir kavramdır. İş sağlığı, bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerini sürdürme ve daha üst düzeylere çıkarma çalışmalarıdır (2). İş sağlığının tıbbi yönü sadece işyerinde çalışanlar ve işyerindeki sağlık riskleri ile de sınırlı değildir, çalışma ortamıyla da yakından ilgilidir.

Patlayıcı madde üretiminin yapıldığı fabrikalar, çalışanlar açısından en riskli alanlardan birisidir. Yeterli özen gösterilmezse gerek çalışanların gerekse çevrede yaşayan insanların ruhsal ve fiziksel sağlıklarının olumsuz etkilenebileceği bir sanayi dalıdır. Olası bir patlama can kaybına sebep olabilecek travmalara, işitsel problemlere, multiorgan yaralanmalarına, posttravmatik stres bozukluğu , diğer kaygı bozuklukları gibi bir çok soruna neden olabilir. Ayrıca işyerindeki bu stresli çalışma ortamı, vardiya düzeni, aşırı sorumluluk, iş yoğunluğu, fiziksel koşulların yetersizliği, kötü iş ilişkileri, patlayıcılarla çalışmak gibi korkutan durumların varlığı çalışanlarda bir takım fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarına sebep olabilir (3).

Kaygı sözcüğünün kökü eski Yunanca “anxsietas” olup, endişe, korku, merak anlamına gelmektedir. Kaygı sözcüğünü ilk kez tanımlayan Freud olmuştur (4). Freud’ a göre kaygı, egonun bir işlevidir , olası bir tehdide veya tehlikeye karşı benliği uyarır ve savunma düzenine işlerlik kazandırır (5).

Genel anlamıyla kaygı, herhangi bir tehlikenin korkusunun yansıması olarak insanda ortaya çıkan tedirginlik ya da akıl dışı korku durumu olarak

(19)

tanımlanabilir (6). Kaygı, kişilerde görülme şekillerine göre sürekli kaygı ve durumluk kaygı olmak üzere ikiye ayrılır:

Sürekli kaygı, kaygısı fazla olan kişilerde rastlanılan, bireyin kaygı yaşantısına olan bağımlılığı olarak da adlandırılan bir durumdur. Devamlı olarak tehdit oluşturan tehlikeli durumlar karşısında kişi sürekli bir kaygı reaksiyonu ile tepki vermektedir.

Durumluk kaygı türü sürekli değildir, durumdan duruma farklılık gösterir. Bireyin karşılaştığı ve tehdit edici olarak algıladığı durumlarda, durumluk kaygı seviyesi yüksek, bu tehlikenin tehdit edici olarak algılanmadığı durumlarda düşük olmaktadır (7).

Kişinin çalıştığı iş ve sahip olduğu iş ortamı, sadece o bireyin fiziksel ve psikolojik sağlığı açısından değil, işe karşı beslediği tutumu ve üretkenliğini de etkilemektedir. Kişinin işine karşı beslediği duygu ve düşünceler genel anlamda iş doyumu olarak tanımlanmaktadır (8). Diğer bir tanımla iş doyumu kişinin yaptığı işe ve bu işten elde ettiği deneyimlere verdiği değer sonucu oluşan olumlu bir duygudur , örgütlenme ve yönetim- çalışan ilişkisi açısından da oldukça önemlidir (9). İş doyumu yapılan işin birçok yönüyle ilişkili olan çok yönlü bir kavramdır (10, 11). Yöneticilerle ve diğer çalışanlarla kurulan ilişki ve iletişim, yapılan işin günlük hayatı etkileme durumu, takdir edilme , kişisel gelişim imkanı ve işin ağırlığı ve yarattığı stres gibi birçok faktör iş doyumunu etkiler (12-14).

Strese maruz kalan insanlarda fiziksel ve sosyal sağlıkla birlikte ruhsal iyilik hali de bozulmaktadır, depresyon, kaygı bozuklukları, tükenmişlik sendromu gibi bir çok psikolojik sorun oluşabilir (3). Ruhsal sağlığın bozulması ise kişinin günlük yaşamını olduğu kadar iş yaşamını da etkiler, üretkenliği azaltır, iş ilişkilerini bozar ve iş doyumunu etkiler. Ruh sağlığı ile iş doyumu arasındaki bu ilişki, işçi sağlığı açısından çok önemlidir.

(20)

1.1. Kısa Erimli Amaçlar:

Araştırma kapsamındaki fabrikada:

➢ İşçilerin iş doyumu düzeyini,

➢ İşçilerin durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini,

➢ İş doyumu, durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini etkileyen sosyo- demografik faktörleri,

➢ Durumluk ve sürekli kaygı düzeyi ile iş doyumu düzeyi arasında bir ilişki olup olmadığını,

➢ Patlayıcı madde üretimi ile doğrudan ilgili atölyelerle diğer atölyelerin durumluk, sürekli kaygı ve iş doyumu açısından fark olup olmadığını saptamak

1.2. Uzun Erimli Amaçlar:

Patlayıcı madde üretim sanayinde çalışanların:

➢ İş sağlığı ve güvenliği sorunlarının çözümüne katkı sağlamak

➢ Çalışanların sağlığının korunması ve geliştirilmesi için elde edilen sonuçlar ışığında çözüm önerileri geliştirmek.

(21)

GENEL BİLGİLER

2.1. İş Tanımı

İş, kişinin hayatında önemli bir yeri olan, insanların gereksinimlerini karşılama amacı güden mal ve hizmetlerin üretiminde zihinsel ve fiziksel çaba harcanmasını gerektiren bazı görevlerin yapılmasıdır (15). İş sosyal bir olgudur. Sosyal ortamla iş birbirinden ayrı tutulamayacağı için sosyal ilişkiler işe yüklenen anlamı da değiştirebilir (16).

İş, yaşamda önemli yer tutan, günlük etkinliklerde ‘yapısal bir unsur’

konumundaki etkinliklerden biridir.

2.2. İş Sağlığı Tanımı

İş sağlığı kavramı işe uygun insan, insana uygun iş olarak ifade edilebilir, başka bir ifadeyle "her türlü işte çalışanların fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının korunması ve geliştirilmesi, çalışma şartlarından ötürü çalışanların sağlıklarının yitirilmesinin önlenmesi, çalışma sırasında sağlıklarını olumsuz yönde etkileyecek faktörlerden korunmaları, onların fizyolojik ve psikolojik yapılarına uygun bir işe yerleştirilmesi ve bunun sürdürülmesi” olarak tanımlanabilir. İş sağlığı hizmetlerinin amacı “tüm çalışanları sağlıklı tutma ve bunu sürdürme, çalışanları iş koşullarından kaynaklanabilecek sağlık zararlarından koruma ve kişiyi fizyolojik ve psikolojik durumuna uygun işe yerleştirmektir”. İş sağlığının temel hedefi çalışan sağlığını korumaktır. İş sağlığı çalışan sağlığı dışında iş hijyeni, süreç ve ürün sağlığı, işyerinin sağlığı gibi birçok konuyu kapsar ki bu faktörler de çalışan sağlığı ile yakından ilişkilidir (3, 17).

2.3. Ruh Sağlığı Tanımı

Ruh sağlığı, bireyin kendi yetilerinin farkına vardığı, günlük hayatın stresiyle baş edebildiği, üretken ve verimli çalışmalar yapabildiği, içinde bulunduğu topluma uyum içerisinde çeşitli katkılarda bulunabildiği bir tür iyi olma halidir(18).

(22)

Freud’ a göre ruh sağlığı sevmek ve çalışmaktır. Kavrayışta, sevgide, çalışmada, başarmada ve eğlenmede yeterli olan kişi, ruh sağlığı iyi olan birisi kabul edilebilir . Ruh sağlığı, bireyin kendisiyle, çevresindeki kişiler ve toplumla barışık olması, sürekli denge düzen ve uyum için gerekli çabayı sürdürebilmesi olarak tanımlanabilir. Ruh sağlığı salt psikiyatri sınırları içerisinde ele alınabilecek bir kavram değildir. Bu kavram ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel pek çok alanı ilgilendirir ve genel sağlık sorunlarıyla da bağlantılıdır. Bu nedenle sosyal uyum, iş verimi, yaşam kalitesi gibi kavramlar da sağlığın tanımına girmiştir (19, 20).

2.4. Ruh Sağlığı Bozuklukları

2.4.1.Ruh sağlığı bozukluklarını etkileyen faktörler

Duygular, insanları çevresel uyaranlara ve karşılaştıkları zorluklara karşı harekete geçiren, insanların evrimsel tarihleri boyunca gelişimlerine katkıda bulunmuş kompleks bir sistemdir (21). Bu sistemdeki aksaklıklar ruh sağlığı bozukluklarına zemin hazırlar. Ruhsal sağlık, sosyo-ekonomik, biyolojik ve çevresel faktörlerle belirlenmektedir. Bireylerin cinsiyeti, medeni durumu, eğitimi, gelir düzeyi, yaptığı iş, stresli çalışma koşulları, işsizlik, sosyal statüsü, bedensel ve genetik sağlık durumu, kültürel durumu, sosyal çevresi, dışlanma, insan hakları ihlali, ruh sağlığını etkileyen faktörlerdendir(19, 22, 23).

Kadınlar, genç ve evli olmayan kişiler, sosyoekonomik durumu düşük olan kişiler, çocukluk veya erken yaşta sevdiklerini kaybetmiş kişiler, yaşamı tehdit eden travma yaşamış kişiler, fiziksel hastalığa sahip kişiler, kişilerarası ilişkilerde zorluk çekenler diğer insanlara göre ruhsal sağlık sorunları açısından daha büyük risk altındadır (23).

2.4.2.Dünyada ruh sağlığı bozukluklarının yaygınlığı

Ruh sağlığı bozuklukları, dünya üzerinde belirli ülkelere, belirli etnik kökenlere, belirli sosyo-ekonomik düzeyde ve kültürdeki insanlara özgü olamayacak kadar genel, evrensel bir sorundur. Günümüzde her dört insandan birinin hayatının bir döneminde ruhsal bir sağlık sorunuyla karşılaşabileceği

(23)

öngörülmektedir. Bugün dünya üzerinde 450 milyon kişinin ruhsal sağlık sorunu vardır, 20 milyonu aşkın kişi ise ruhsal sağlık sorunları nedeniyle yardım arayışı içerisindedir. Bununla birlikte her yıl yaklaşık 870.000 kişinin intihar ettiği bilinmektedir. Ruh sağlığı bozuklukları aynı zamanda bireylerde yeti yitimine de sebep olmaktadır. Bugün dünyada yeti yitimine sebep olan ilk on hastalık içerisinde sırasıyla depresyon, alkol kullanımı, bipolar bozukluk, şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk yer almaktadır (Tablo 1). Ruh sağlığı sorunu yaşayan bireylerin aile ve çevresinin de olumsuz etkileneceği düşünülürse bu kadar yaygın olan ve bireylerin yaşam kalitesini bu kadar etkileyen ruh sağlığı sorunlarının dünya geneli için önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu anlaşılabilir (24).

Tablo 1. Dünyada En Çok Yeti Yitimine Sebep Olan İlk On Hastalık (24).

1. Depresyon

2. Demir eksikliği anemisi 3. Düşme ve ev kazaları 4. Alkol kullanımı

5. Kronik kısıtlayıcı akciğer hastalığı 6. Bipolar bozukluk

7. Doğumsal anomaliler 8. Osteoartritis

9. Şizofreni

10. Obsesif kompülsif bozukluk

(24)

DSÖ’ nün 2014’ de yaptığı Ruh Sağlığı Atlası çalışmasına DSÖ’ nün çalışmalarını yaptığı ülkelerin % 92’ si katılmıştır, küresel nüfusun %97’ si bu çalışmanın kapsamı içerisindedir. Bu çalışmaya göre gelişmiş ülkelerde

100.000 nüfüs başına 10 yatak düşerken az gelişmiş ülkelerde 100.000 nüfüs başına düşen yatak sayısı 1’ den azdır. Aynı çalışmada küresel nüfüs baz alındığında, 100.000 kişiden 43 tanesi tedavi için başvuruda bulunurken bu sayı gelişmiş ülkelerde 100.000 kişide 126, az gelişmiş ülkelerde 100.000 kişide 3.8’ dir (25). Tüm dünyada yaygınlığı bu kadar fazla olan ve yeti yitiminde ön sıralarda yer alan ruhsal sağlık sorunlarına daha fazla önem gösterilmesi gerekmektedir.

2.4.3.Türkiye’ de ruh sağlığı bozukluklarının yaygınlığı

Ruh sağlığı sorunları tüm dünyada yaygın olarak görülmekte, yaşam kalitesini tehdit etmektedir. Ülkemiz için de durum farklı değildir, ruh sağlığı bozuklukları ülkemizde de yaygın olarak görülmekte bireyin yaşamını olumsuz etkilemektedir. Hıfzıssıhha Mektebi’nin yaptığı Türkiye Hastalık Yükü Çalışması’nda yeti yitimiyle kaybedilen yaşam yıllarının ilk 20 nedeni arasında ruhsal bozukluklar önemli bir yer kaplamaktadır (Tablo:2, Şekil:1) (26).

Depresif bozukluklar, madde kullanımı, şizofreni, bipolar afektif bozukluklar, panik bozukluklar ülkemizde yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ruhsal bozuklukların başında gelmektedir.

(25)

Tablo 2. Yeti Yitimiyle Kaybedilen Yaşam Yıllarının (YLD) İlk Yirmi Nedeninin Dağılımı(26)

(26)

Şekil 1. Yeti Yitimiyle Yaşam Yılı Kaybettiren İlk Yirmi Neden İçinde Psikiyatrik Hastalıkların Payı (26).

Ayrıca ülkemizde yangın, iş kazası, doğal gaz patlaması gibi olaylar da seyrek değildir. Tüm bunlara maruz kalan, bazen geniş kitleler bazen de bireyler olay anında, hemen sonrasında veya uzun yıllar boyunca psikolojik olarak etkilenebilmekte ve bazen psikiyatrik müdahale gerekmektedir. Bu bireylerin çoğunda akut stres bozukluğu görülmekle birlikte bir kısmı da post- travmatik stres bozukluğu tanısı almaktadır (27).

Ülkemizde 2012’ de mental ve davranışsal bozukluklar sebebiyle hastanede yatış sıklığı %1.7, 2013’ de % 1.4, 2014’ de ise % 1.2 dir ve erkeklerde hastaneye yatış sıklığı kadınlardan fazladır (28). Türkiye’ de ruhsal bozuklukların yaygınlığı ve getirdiği olumsuzluklar her ne kadar toplum sağlığını tehdit eden önemli bir unsur olsa da halen ülkemizde verilen ruhsal sağlık hizmetleri yeterli düzeyde değildir.

Avrupa Birliği’nin 15 ülkesinde 100.000 kişiye ortalama 12,9 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı düşmektedir. DSÖ Avrupa bölge ülkeleri içinde en az ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına sahip olan ülke Türkiye’dir, ayrıca Avrupa ortalamasıyla karşılaştırıldığında Türkiye’ de üst ihtisas gerektirmeyen

(27)

branşlarda en az uzmanın psikiyatri (1/5,9) ve çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları (1/5,4) branşlarında olduğu görülmektedir (29).

2.5. Çalışanın Sağlık Düzeyini Belirleyen Faktörler

Çalışanın sağlık durumunu etkileyen iki faktör vardır, bunlar çevre koşulları ve bireysel özelliklerdir. Bireysel özellikler içinde yaş, cinsiyet, alışkanlıklar, genel sağlık durumu gibi faktörler vardır. Çevresel özellikler ise insanın çevresinde mevcut olan her türlü faktördür ve çalışan bir kişi için bu çevre iş ortamıdır. Bu çevresel faktörler, fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik, psikososyal faktörler olarak sınıflandırılabilir. Fiziksel faktörler arasında sıklıkla gürültü, sıcaklık, ortam aydınlatması, radyasyon , yüksek veya düşük basınç , titreşim gibi etmenler vardır. Kimyasal faktörler arasında metaller, çözücüler, gazlar, pestisitler, kanserojen maddeler sayılabilir.

Psikosoyal faktörler arasında ise stresli çalışma ortamı, yoğun iş yükü, vardiya varlığı, yönetici ve diğer çalışanlarla ilişkiler sayılabilir, çok sayıda insanın çalıştığı işyerlerinde, işin tamamlanması çok sayıda kişinin çalışmasıyla mümkün olacağı için kişiler çoğu zaman söz konusu işi gerçekleştirmenin hissettireceği doyumu ve mutluluğu hissedemezler (30, 31).

2.6. İş Stresi

Stres faktörü, kişinin gerek fiziksel gerek ruhsal sağlığını etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Stres, “ kişiden beklentiler ve kişinin yanıt kapasitesi arasında belirgin dengesizlik ( yetersizlik) sonucu kişinin yaşadığı durumdur”. İş stresi ise genel anlamda “işin gerektirdiği koşulların ve çalışma temposunun çalışanın fiziksel, ruhsal, mesleki kapasitesini zorladığı durumda gelişen ve çalışanın sağlığı üzerinde olumsuz etkiye yol açan fiziksel ve duygusal tepkilerdir”. Son yıllarda gelişen ekonomi, sosyal alanda ve çalışma yaşamında oluşan değişimler stres faktörünü ön plana çıkarmıştır.

Stres, çoğu zaman kişinin sağlığını olumsuz etkilemekle birlikte bazen de kişinin gelişimine ve yaptığı üretime katkı da sağlayabilir. Kişileri motive eden, daha istekli çalışmaya ve üretmeye sevkeden strese eustress, kişiyi olumsuz etkileyen iş doyumunu azaltan, verimi düşüren strese distres denir.

(28)

İş stresini etkileyen çeşitli faktörler vardır, bunlar bireysel, çevresel ve işle ilgili faktörlerdir (31, 32).

Yoğun çalışma temposu, kötü iş ilişkiler, yanlış iş seçimi, vardiyalı çalışma, iş doyumunun olmayışı, fiziksel koşulların yetersizliği, işsizlik korkusu, yönetimle ilgili problemler, yapılan işin nitelikli olmaması, işte ilerleme olanağının olmaması iş stresine sebep olan işle ilişkili faktörlerdendir. Özellikle bazı iş kollarında çalışanların yaptıkları işten dolayı iş kazasına uğrama ihtimalleri ve bunun sonucunda hayati riskleri fazladır, çalışanların ruh ve beden sağlıkları bakımından tehdit unsuru taşıyan her tehlike faktörü potansiyel bir stres vericidir. Bu tip iş kollarında çalışan insanlar sürekli bir tehdit unsuruyla karşı karşıya oldukları için strese maruz kalmaktadırlar ve bütün dikkatlerini işlerine vermek zorundadırlar. Bu da kişilerde bıkkınlık ve yorgunluk yaratır ve kişiler çoğu zaman da yeterli dikkati toplamakta zorluk çekerler (3, 31, 33)

İş stresine sebep olan bireysel faktörler arasında, kişinin yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitim düzeyi, kişilik yapısı, işin gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip olma durumu, sorunlarla başetme becerisi, genel sağlık durumu yer alır (3, 31, 34)

Çevresel faktörler arasında ise, bireyin aile ilişkileri, sahip olduğu çocuk sayısı, aile büyüklerinin varlığı ve sosyal destek varlığı bulunmaktadır.

Strese karşı vücudun cevabı üç aşamada şekillenir bunlar, tehlike durumuna hazır olma, direnme ve tükenme aşamalarıdır. Tüm bu aşamalar sonucunda ise stres vücutta birtakım klinik semptomlara sebep olur. Stres bireylerde, kalp hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, astım, baş ağrısı, göğüs ağrıları, kas iskelet sistemi sorunları gibi fiziksel; depresyon, intihar eğilimi, şiddet, madde bağımlılığı, tükenmişlik sendromu, uykusuzluk, panik, ajitasyon gibi psikolojik semptomlara sebep olabilir ( Şekil 2).

(29)

Şekil 2. Vücudun Strese Cevabı (3)

İş stresi aynı zamanda kişinin iş doyumunu da etkilemektedir (32). Bu durumun yarattığı bir sonuç olarak da işteki olumsuzluklar sağlık sorunlarına, sağlık sorunları da iş veriminde ve doyumunda düşüşe sebep olur.

Çalışanların iş stresinin azaltılması ve bu kısır döngünün kırılması için çeşitli önlemler alınabilir. Vardiya sisteminde düzenleme, kişilere işte terfi imkanı sunulması, fiziksel koşulların iyileştirilmesi ve iş güvenliğinin

(30)

sağlanması, çalışanlara karar yetkisinin sunulması, iş ilişkilerinin iyileştirilmesi, ağır iş yükünün giderilmesi, iyi yönetim uygulamaları iş stresini ve onun getireceği olumsuz sonuçları azaltabilir(3, 31).

2.7. Kaygı

Kaygı, tarihi oldukça eskilere dayanan bir kavramdır insanın varoluşundan bu yana oluşabilecek tehlikeli durumlara ve varolan tehditlere karşı insanın savunma mekanizmasını işletmesine katkıda bulunmuştur.

Kaygı kelimesinin kökeni Yunanca Anxietes sözcüğünden gelmektedir, endişe ve korku anlamınadır. Kaygı sözcüğünü psikoloji alanında ilk kullanan kişi Freud’ dur (6). Freud’a göre kaygı; fiziksel ya da toplumsal çevreden gelen tehlikelere karşı bireyi uyarma, gerekli uyumu sağlama ve yaşamı sürdürebilme işlevlerine katkıda bulunmaktadır. Freud’a göre kaygı nevrotik bir durumdur ve temelinde id ’in iç tepkilerinin bastırılması yatar (35, 36).

Kierkegaard’ a göre kaygı, yaşam boyu sürer ve bir nevi hastalıktır insan yaşamı için kaygı olmazsa olmaz bir kavramdır. Cannon kaygıyı, ‘dengeleri bozacak tehlikelere karsı bir tepki ya da bozulan dengeleri tekrar düzenleme çabaları sonucunda ortaya çıkan bir durum’ olarak tanımlar. Kaygı, kişi tehlikeli bir durumla karşılaştığında bedensel, duygusal ve zihinsel değisimlerle , baş gösteren bir uyarılmışlık sendromudur ve çok yoğun olduğunda patolojik bir boyut kazanabilir (37). Köknel’ e göre ise kaygı kişinin gelecekte kötü bir şey olacakmış hissine kapılmasıdır, bu durum kişide korkuya benzer bir duygulanım durumu yaratır (38). Kaygının kişide korku, çaresizlik, başarısızlık duygusu, acizlik, üzüntü, sıkıntı gibi hislere sebep olabilir (39, 40).

Kaygı, bireyi tehlikelere karşı alarm durumuna geçiren olumlu özelliğe sahip bir duygu olmakla birlikte, kaygının yoğunluğu, sıklığı ve süresi arttığında patolojik bir hal alır (41). Freud nevrotik kaygıyı, normal kaygıdan niteliği açısından ayırır. Her bireyin arada bir yaşayabileceği kaygıyı ‘ gerçekçi kaygı’

olarak adlandırır. Nevrotik kaygı ise gerçek olmamakla birlikte aynı zamanda mantık dışıdır (6).

(31)

2.7.1. Kaygının belirtileri

Kaygının varlığı vücutta birçok sistem etkilenmektedir, fiziksel, psikolojik ve davranışsal birçok problem oluşmaktadır.

Fiziksel belirtiler: genelde kaygıyla birlikte, daha çok sempatik sinir sisteminin etkisiyle ortaya çıkan belirtilerdir. Kaygıyla birlikte, vazokonstrüksiyon, taşikardi, hipertansiyon, soluk alımında hızlanma, yutma güçlükleri, bulantı, kusma, bağırsak motilitesinde artış, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, titreme, yorgunluk, baş ağrısı, göğüs ağrısı, senkop, mestürel siklusta düzensizlikler, impotans görülebilir (42, 43).

Psikolojik belirtileri: gerginlik, stres, sıkıntı, her an bir şey olacakmış hissine kapılma, çaresizlik, sinirlilik, kuruntu, endişe, korku, yorgunluk, uyku problemleri, dikkat eksikliği, unutkanlık, heyecan, kontrolü kaybetme ve saçma birşeyler yapma korkusu,, kontrolü kaybetme korkusu, ruhsal çöküntüdür (38, 39, 42, 44).

Davranışsal Belirtiler: Hiperaktivite, konuşma güçlüğü, sosyal iletişimde sorun yaşama, kompulsiyonlar, kaçınma (41).

Kaygının belirtileri, kaygının şiddetine göre farklılık gösterebilir:

Hafif kaygı varlığında, vücut ısısında değişiklikler, ağız kuruluğu, hipertansiyon, hipotansiyon, titreme, sık idrara çıkma, terleme, mide bulantısı, bazen kusma, uykusuzluk, gerginlik, endişe, huzursuzluk hissi, korku duyma, iştahsızlık, baş ağrısı görülür. Orta dereceli kaygıda, dikkat eksikliği, şiddetli baş ağrısı, taşikardi, davranış bozuklukları görülebilir.

Şiddetli kaygıda ise, iştahla ilgili problemlerden dolayı, aşırı zayıflama ya da kilo alımı, hareketlerde azalma, durgunluk görülebilir (39).

2.7.2. Kaygının nedenleri

Kaygıya etki eden etmenler multifaktöryeldir. Bu etmenleri, bireysel ve örgütsel olarak iki grupta incelemek mümkündür.

(32)

Bireysel Nedenler:

Yaş

Birey doğumundan itibaren hayatı boyunca çeşitli zorluk ve streslere maruz kalır. Her yaş için ortaya çıkan stres faktörü farklıdır. İlk kaygı doğum anında yaşanır. Bebeklikte daha sonra gelen en büyük stres faktörü, anneden ayrılma kaygısıdır. Bebek bu dönemde ebeveynlerine bağımlıdır ve ayrılık bebek için öncelikli kaygı sebebidir. Birey okul çağına geldiğinde, okulda başarısız olma ve arkadaş ortamı tarafından kabul görmeme başlıca kaygı sebepleridir. Ergenlik döneminde birey kendini topluma kabul ettirmeye çalışır ve toplumda bir yer edinme amacı güder bununla birlikte bu dönemde çoğunlukla bedensel kaygılar ağır basar, karşı cins tarafından beğenilmeme ve fiziksel görünüşten memnun olmama bu dönemdeki kaygı sebepleridir. Çalışma yaşamında başarılı olamama ve yetersiz hissetme kaygıları yoğun olarak yaşanır. Sonraki dönemlerde ise hastalık ve ölümle ilgili kaygılar öne çıkar. En yoğun kaygı doğum ve ergenlikte yaşanır (45, 46).

Cinsiyet

Kaygı insanlık tarihi kadar eski bir kavram olmakla birlikte her iki cinsten bireyleri de etkilemektedir. Kadınlar doğaları gereği daha duygusaldır. Aynı zamanda çoğu kültürde ortak olan ,nispeten daha baskıcı ve bağımlı bir yetiştirme tarzına maruz kaldıkları için erkeklere göre kaygıyı daha çok dışa vurmaktadırlar. Bazı çalışmalar kadınlarda kaygı bozukluklarının daha sık olduğunu belirtmektedir (47-50).

Ebeveyn tutumu

Kaygı, doğumda başlayan bir olgudur ve yaşamın ilk yıllarında çocuğun kişiliği gelişirken anne ve babanın olumsuz tutum ve davranışları bireyin kaygılı bir yapıya sahip olmasını tetikleyebilir. Anne ve babanın çocuğa uygulayacağı fiziksel ve psikolojik baskı, zorlayıcı tavırlar, cezalandırma temelli bir disiplin sistemi ileriki dönemlerde kişinin kaygı düzeyi yüksek bir birey olmasına sebep olabilir (45, 46).

(33)

Genetik yatkınlık

Kaygı multifaktöriyel bir olgudur, çevresel etmenlere bağlı olmakla birlikte genetik bir yatkınlığının olduğu da düşünülmektedir. Stres faktörleri ve tehlike durumlarında her bireyin bu duruma tepkisi ve bu durumun bireyde oluşturduğu etki birbirinden farklı olabilir. Bireylerin yaşadığı kaygının şiddeti, süresi ve bireyde oluşturduğu etki o kişinin otonom sinir sisteminin verdiği cevabın niteliğine de bağlıdır (51, 52).

Diğer sebepler

Tehlikeli bir durumla karşılaşmak veya bir durumu tehdit olarak algılamak, kişinin yaşamında belirsizliklerin varlığı, yeterli desteği görememek, kaza, ölüm, sağlık sorunları, afetler gibi olağan dışı durumların varlığı, uzun süreli strese maruz kalma, yaşam koşullarında değişiklik, ilaç kullanımı kaygı oluşturabilecek sebepler arasındadır (39-41, 53).

Örgütsel nedenler:

İnsan, sosyal bir varlıktır, sürekli olarak çevresiyle bilinçli veya bilinçsizce bir iletişim içerisindedir. Kişinin iş ortamı da bu iletişime katkıda bulunan en önemli alanlardandır. Bu nedenle örgütsel anlamda olumlu veya olumsuz koşullar ve değişimler kişinin ruh halini de yakından ilgilendirir. İş ortamı kimi zaman bireye sosyal destek sağlayarak, kişinin kendine saygısını, özgüvenini artırarak, kişisel gelişimine katkıda bulunarak bireyin ruh halini olumlu etkilerken kimi zaman da çeşitli faktörlerin etkisiyle bireyde kaygı düzeyini artırabilir (54, 55). İş yükünün fazlalığı, rollerin belirsizliği, birey ile görev arasındaki uyumsuzluk, rol çatışması, bireyin kısıtlanması, işyerinde yöneticilerle ve çalışanlarla iletişimde sorunlar olması, örgütün ve bireyin değerleri arasında uyumsuzluk, ekonomik sıkıntılar, iş güvensizliği, işi kaybetme korkusu, iş ortamının fiziksel koşullarında yetersizlik, vardiyalı çalışma sistemi, işyerinde fiziksel tehlikelerin fazlalığı kaygıya sebep olan örgütsel faktörlerdendir (3, 31, 56, 57). Oluşan bu kaygı kişilerde, iş yüküyle başa çıkma kapasitesini azaltmakta, kişilerde örgüte bağlılığın zayıflamasına, performansın ve iş doyumunun azalmasına da sebep olabilmektedir (56).

(34)

bulunan en önemli alanlardandır. Bu nedenle örgütsel anlamda olumlu veya olumsuz koşullar ve değişimler kişinin ruh halini de yakından ilgilendirir. İş ortamı kimi zaman bireye sosyal destek sağlayarak, kişinin kendine saygısını, özgüvenini artırarak, kişisel gelişimine katkıda bulunarak bireyin ruh halini olumlu etkilerken kimi zaman da çeşitli faktörlerin etkisiyle bireyde kaygı düzeyini artırabilir (54, 55). İş yükünün fazlalığı, rollerin belirsizliği, birey ile görev arasındaki uyumsuzluk, rol çatışması, bireyin kısıtlanması, işyerinde yöneticilerle ve çalışanlarla iletişimde sorunlar olması, örgütün ve bireyin değerleri arasında uyumsuzluk, ekonomik sıkıntılar, iş güvensizliği, işi kaybetme korkusu, iş ortamının fiziksel koşullarında yetersizlik, vardiyalı çalışma sistemi, işyerinde fiziksel tehlikelerin fazlalığı kaygıya sebep olan örgütsel faktörlerdendir(3, 31, 56, 57). Oluşan bu kaygı kişilerde, iş yüküyle başa çıkma kapasitesini azaltmakta, kişilerde örgüte bağlılığın zayıflamasına, performansın ve iş doyumunun azalmasına da sebep olabilmektedir (56).

Şekil 3. Bilişsel uyarılma- performans arasındaki ilişki (58).

2.7.3. Kaygı bozukluklarının sınıflandırılması:

Kaygı bozukluklarının sınıflandırılması, şekil 4’ de verilmiştir (59)

(35)

Şekil 4. Kaygı Bozukluklarının Sınıflandırılması (59).

1-Panik-Anksiyete

Bozuklukları Panik bozukluğu Yaygın anksiyete

bozuklukları

Agorafobi Olmadan Agorafobi ile birlikte

2-Fobik Bozukluklar Agorafobi

Özgül Fobi Sosyal Fobi

3-Obsesif Kompulsif Bozukluk

4-Stres Bozuklukları Posttravmatik

Stres Bozukluğu Akut

Kronik Akut Stres Bozukluğu

5-Organik Etyolojili

Anksiyete Bozukluğu Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete

Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Panik Atak

Obsesif kompulsif Semptomlar

Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Panik Ataklar

Fobik semptomlar

Obsesif kompulsif Semptomlar

(36)

Panik Atak: Terleme, çarpıntı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, göğüste sıkıntı hissi, bulantı, karın ağrısı, ölüm korkusu, üşüme, ateş basmaları, ,derealizayson, depersonelizasyon, paresteziler, kontrolünü kaybedeceği korkusu gibi bulgular görülür.

Agorafobi: Bir panik atağının yada panik benzeri semptomların çıkması durumunda yardım sağlanamayabileceği yada kaçmanın zor olabileceği yerlerde yada durumlarda bulunmaktan anksiyete duyulmasıdır.

Özgül Fobi: Özgül bir nesne yada durumun (uçakla seyahat etme, yüksek yerler, hayvanlar, enjeksiyon yapılması, kan görme gibi) varlığı yada böyle bir durumla karşılaşacak olma beklentisi ile başlayan aşırı yada anlamsız, belirgin ve sürekli korku.

Sosyal Fobi: Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir yada birden fazla toplumsal eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma. Kişi, küçük duruma düşeceği yada utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkar.

Obsesif Kompulsif Bozukluk: Obsesyonlar, kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete yada sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler yada düşlemlerdir. Düşünceler, dürtüler ya da düşlemler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir. Kişi bu düşünce, dürtü ve düşlemlerine önem vermemeye ya da baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünce yada eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kişi, obsesyon düşüncelerini, dürtü ve düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür. Kompulsiyonlar, kişinin, obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken, kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (el yıkama, düzene koyma, kontrol etme gibi) ya da zihinsel eylemlerdir (dua etme, sayı sayma, bir takım sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma gibi).

(37)

Postravmatik Stres Bozukluğu: Kişi, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma, kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayı yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir, Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır. Olayı tekrar tekrar yaşama veya anımsama vardır.

Travmatik olay sanki yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme de olabilir.

Akut Stres Bozukluğu: Akut stres bozukluğunda kişi, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma, kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu: En az 6 ay süreyle, hemen her gün, birçok olay yada etkinlik hakkında (iş başarısı, okul başarısı vs.) aşırı kaygılanma ve kuruntulara (evham) kapılma vardır. Kişi kendini kuruntulara kapılmaktan alıkoyamaz. Kişide, huzursuzluk, aşırı heyecan duyma yada endişe, kolay yorulma, düşüncelerini odaklayamama yada zihnin durmuş gibi olması, kas gerginliği, irritabilite, uyku bozuklukları görülebilir. Kaygı, kuruntu ve fiziksel yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ve toplumsal , mesleki alanlarda yada önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.

Madde Bağımlılığının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu: Kötüye kullanılabilen bazı maddeler, tedavi için kullanılan bazı ilaçlar, bağımlılığa yol açabilecek bazı maddeler kimi zaman kaygı bozukluklarına sebep olabilir (59).

(38)

2.7.4. Durumluk ve sürekli kaygı:

Spielberger ve arkadaşları İki Etmenli Kaygı Teorisi’ne göre kaygıyı, Durumluk ve Sürekli Kaygı olarak ikiye ayırmaktadır.

Durumluk kaygı

Her birey zaman zaman tehlike veya tehdit unsuru oluşturduğunu düşündüğü durumlar karşısında kaygı duyabilir. Bu kaygı normaldir ve geçicidir, stres ortadan kalkınca azalır. Buna durumluk kaygı denir. Durumluk kaygıda, durum karşısında duyulan kaygı otonom sinir sistemini harekete geçirmektedir, kişide terleme, kızarma, çarpıntı, gerilim, huzursuzluk gibi duygular baş gösterebilir (7, 60).

Sürekli kaygı

Bu tip kaygıda birey çevresel koşulların bir tehdit unsuru içerip içermemesinden bağımsız olarak sürekli kaygılıdır, karşılaştığı stres etkenlerine kaygıyla cevap verir ve bireylerde bu bir davranış şeklini almıştır.

Sürekli kaygıya kronik kaygı da denilebilir.sürekli kaygı yaşayan kişiler, normalden daha kolay incinebilen daha karamsar bireylerdir ve durumluk kaygıyı da nispeten fazla ve yoğun yaşarlar (7, 60).

2.7.5. Kaygı ile ilgili kuramlar:

Psikanalitik kuram

Freud kuramında id, ego ve süperegonun gelişiminde ve aşamalarında kaygının nasıl geliştiğini psikoanalitik görüş açısı ile açıklamaktadır. Freud’ a göre gerçeklik kaygısı ile nevrotik kaygı birbirinden farklıdır bu farklılık sadece kaygının yoğunluğuyla değil içeriğiyle de alakalıdır. Gerçeklik kaygısı zaman zaman herkesin tehlike karşısında hissettiği gerçekçi sebeplere dayanan, mantıklı kaygılardır, yaşamı sürdürmeye yönelik korunma içgüdülerinin bir sonucudur. Ancak nevrotik kaygı, gerçeklikten uzak, mantıksız ve çoğunlukla daha yoğun bir kaygıdır. Freud’ a göre nevrotik kaygının kökeni bebeklik ve çocukluk dönemine dayanır (61).

(39)

Bilişsel kuram

Bu kuramın kurucusu Beck kaygının bilinçle ilgili bir olgu olduğunu savunur. Beck’ e göre bilinçaltında kişiyi rahatsız eden düşünceler şekil değiştirerek ortaya çıkar. Bu kuram fizyolojik ve biyolojik bozuklukların ruhsal bozukluğa sebep olabileceğini savunur. Ruhsal işlev bozuklukları bilişsel işlev bozukluklarından kaynaklanmaktadır (62).

Davranışçı kuram

Bu kurama göre kaygı öğrenilmiş bir olgudur. Kişi karşısına çıkan tehditlere karşı bir takım tecrübeler edinir, kaygı da bu tecrübe ve yaşanmışlıklar sonucu oluşur. Bu kurama göre öğrenmeyi sağlayan bağlantılar ortadan kalkarsa, kaygı da ortadan kalkar. Bu kurama göre kaygı öğrenilebilir bir olguysa, kaygıdan korunma da öğrenilebilir (63).

Varoluşçu kuram

Varoluşçu kaygı, kaygının kaynağının kişinin varoluşuyla alakalı olduğunu savunur. İnsan bilinçli bir varlıktır ve varoluşunun farkındadır. Bu varoluşla ilgili ortaya çıkan soru işaretleri kişinin kaygısını artırır. Varoluşçu kuram, ölüm ihtimalinin her zaman insanla beraber olduğunu, bunun da sürekli bir kaygı yarattığını öne sürmektedir (63).

2.8. İş Doyumu

İş doyumu kavramı ilk olarak 1920’ lerde ortaya atılmış, daha sonra önemi giderek artmış ve üzerinde çok çalışılan bir kavram haline gelmiştir.

Bunun sebebi iş doyumunun, bireyin gerek iş gerek özel hayatının kalitesini doğrudan veya dolaylı yollarla etkilemesidir (64, 65).

Locke’ a göre iş doyumu, “bir bireyin işini ya da işle ilgili yaşantısını memnuniyet verici ve olumlu bir duygu ile sonuçlanan bir durum olarak kabul etmesidir” (66). Schultz’a göre; kişinin iş hakkında hissettiği olumlu/ olumsuz duygu ve davranışlardır (67). Barutçugil ise iş doyumunu, ‘bir çalışanın yaptığı işin ve elde ettiklerinin ihtiyaçlarıyla ve kişisel değer yargılarıyla örtüştüğünü veya örtüşmesine olanak sağladığını fark etmesi sonucu

(40)

yaşadığı duygu’ olarak tanımlamıştır (68) Genel anlamda iş doyumu, bireyin yapığı işi, iş çevresini ve çalışma koşullarını analiz etmesinin ardından oluşturduğu duygusal bir tepkidir (69). Bir diğer tanıma göre iş doyumu, kişinin işini yapması karşılığında duyduğu manevi hazdır bu nedenle iş doyumu ancak o işin niteliği ve kapsamı çalışanın beklentilerine cevap veriyorsa sağlanabilir (70).

2.8.1. İş doyumunu etkileyen faktörler

İş doyumu dinamik bir özellik taşır. Hemen oluştuğu gibi aniden de azalabilir. Kısaca insanların ihtiyaçlarına göre bir değişkenlik gösterir. Bir işte çalışma isteği sadece parayla ilgili değildir. İş kişilerin bireysel amaçlarını başarmak için vardır. Bir iş kişinin beklentilerini karşıladığında veya beklentilerinin üstüne çıktığında, birey işi hakkında olumlu duygular besler. Bu olumlu duygular iş doyumunu ifade etmektedir. Bir işletmede çalışanlar kendilerine verilen görevi yerine getirirken aynı zamanda işin özelliklerinin de kendi beklenti ve isteklerini karşılamasını beklerler. Bu ihtiyaçlar ne kadar doyurulursa çalışanda bu doyuma bağlı olarak işinden o kadar haz alır.

Çalışanın işle ilgili olumsuz his ve düşünceleri ve doyumsuzlukları işletmede birçok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

İş doyumu sağlayan faktörleri bireysel ve örgütsel faktörler olarak iki grup altında toplamak mümkündür (71).

Bireysel faktörler

Cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim düzeyi, kişilik, değer yargıları, mesleki tecrübe, zeka, mesleki konum ve kıdem, sosyo-kültürel çevre iş doyumunu etkileyen kişisel özellikler olarak belirtilebilir.

Örgütsel faktörler

İş doyumunu etkileyen kurumsal faktörler; işin niteliği, ücret, iş güvencesi, gelişme ve yükselme olanakları, yönetim ve denetim biçimi, yönetime katılma, çalışma koşulları, sosyal olanaklar ve çalışma arkadaşları ile ilişkiler şeklinde belirtilebilir (72).

(41)

Şekil 5. İş Doyumu ile İlgili Neden – Sonuç İlişkisi (73).

2.8.2. İş doyumu kuramları

İş doyumu ile ilgili kuramlar genel olarak Kapsam Kuramları ve Beklenti Kuramları olarak iki grupta değerlendirilmiştir. Kapsam Kuramları, motivasyon ve iş doyumu ilişkilerini, Beklenti Kuramları da performans ve iş doyumu ilişkilerini ele almıştır.

Kapsam Kuramları

Kapsam kuramları, daha çok bireylerin davranışlarıyla ilgilenir.

“Kapsam kuramları; insanın içinde bulunan ve insanı davranışa yönlendiren

(42)

faktörleri anlamaya önem verirler. Ana varsayımları; yöneticinin, insanları belirli yönlerde hareket ettiren faktörleri anlaması ve bunlara hitap ederek insanları örgüt amaçları doğrultusunda davranmaya sevk etmesidir.”(74).

Abraham Maslow’ un gereksinim kuramı

Bu kuram Abraham Maslow tarafından gelistirilmistir. Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramını iki temel varsayıma dayandırır:

1- Maslow, insanı ihtiyaçları olan bir varlık olarak tanımlamış ve insanın bu ihtiyaçları gidermeye yönelik davrandığını ileri sürmüştür.

Giderilen gereksinimler yerini giderilmesi gereken yeni gereksinimlere bırakır ve doyum anlamında motive edici bir özellik taşımaz. Giderilmeyen gereksinimler ise bireyin davranışına etki eder.

2- Maslow’un ikinci varsayımına göre bireylerin gereksinimlerinin bir önem sırası vardır ve hiyerarşik bir düzen gösterir. Maslow’un bu yaklaşımının temelinde insan ihtiyaçlarının ortak olduğu, insan aklının gereksinimler noktasında öncelikler belirleyerek ihtiyaçları bu önceliklere yönelik biçimde karşılama yoluna gittiği ve daha önemli bir gereksinim karşılanmadığı müddetçe nispeten daha önemsiz bir ihtiyacın karşılanmasının mümkün olmadığı düşüncesi yatar (66, 75). Bu hiyerarşik düzene göre bireylerin en temel ihtiyacı yeme, giyme, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlardır bunlar çalışma ortamında, çalışma koşulları, ücret gibi gereksinimlerdir. Fizyolojik ihtiyaçlar karşılanınca yerini güvenlik ihtiyacına bırakır, çalışan bir birey için iş güvencesinin olduğu, emeklilik hakkına sahip olabileceği bir işte çalışmak istemesi güvenlik gereksinimi karşılama eğilimiyle bağlantılıdır. Güvenlik ihtiyacı karşılanınca yerini sevgi ihtiyacına bırakır, kişilerin iş ortamında iş arkadaşları ve yöneticileriyle iyi ilişkiler kurma ve işini benimseme isteği bu gereksinimle ilgilidir. Sevgi gereksinimi karşılanınca yerini saygınlık gereksinimi alır, itibar sahibi olma, başarma duygusu, statü sahibi olma isteği, saygınlık gereksiniminden ileri gelir, Maslow’ un gereksinimler hiyerarşisi piramidinin en üstünde kendini gerçekleştirme yer alır. Birey kendini gerçekleştirme gereksiniminin bir sonucu olarak yaratıcılığını kullanmak, potansiyelini artırmak ister (66, 74, 75).

(43)

Şekil 6. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi.

Frederick Herzberg’ in çift faktör kuramı

F. Herzberg’ in çift faktör kuramı kapsam teorileri içinde en bilinen teorilerden biridir. Maslow, iş doyumuna etki eden etmenleri gereksinim sırasına göre ayırırken, Herzberg, bu etkenleri, tatminsizliği giderici ve tatmin edici olarak iki gruba ayırmıştır.

Herzberg’e göre, iş doyumu ve iş doyumsuzluğu farklı gruplara ait etkenlerin sonucudur (76). Herzberg hijyen gereksinimleri ve motive edici gereksinimler olarak iki gruplandırma yapmıştır. Hijyen faktörleri daha çok çevresel gereksinimlerle ilgiliyken, motive edici faktörler çoğunlukla işin kendisiyle ilgilidir. Hijyen gereksinimleri, yönetim, kişiler arası iletişim, fiziksel çalışma şartları, ücret, şirket politikası, yönetim uygulamaları ve iş güvenliği gibi gereksinimlerdir. Bu gereksinimler karşılanırsa iş doyumu sağlamaz, sadece iş doyumsuzluğunu engeller, karşılanmazsa iş doyumsuzluğuna sebep olabilir. Motive edici gereksinimler ise, başarı, tanınma, işin niteliği ve kişiye uygunluğu, sorumluluk alma ve karar verebilme olanağı, terfi imkanı ve kişisel gelişim gibi faktörlerdir. Motive edici gereksinimler karşılanırsa iş

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

SAYGINLIK

SEVGİ

GÜVENLİK

FİZYOLOJİK İHTİYAÇLAR

(44)

doyumu artar, ancak bu faktörlerin var olmaması iş doyumsuzluğuna sebep olmaz (66,77,78).

Clayton Alderfer’in erg kuramı

Clayton Alderfer, gereksinimleri 3 gruba ayırmıştır.

1. Varolma (existence) 2. Aidiyet (relatedness) 3. Gelişme (growth).

Bu üç temel gereksinimin baş harflerinin kısaltması (ERG) bu kuramam ismini vermiştir (Existence, Relatedness, Growth). Varolma gereksinimi barınmak, yemek gibi temel gereksinimleri kapsamaktadır, iş ortamı için temel gereksinimler, çalışma koşullarının iyi olması, ücretin yeterliliği gibi gereksinimlerdir.

Aidiyet gereksinimi, bireyin kendisini çalıştığı ortama ait hissetmesi, diğer çalışanlarla iyi bir iletişim içinde olmak, saygı görmek gibi gereksinimleri kapsar.

Gelişme gereksinimi, bireylerin kişisel gelişimini artırmaya, potansiyelini genişletmeye yönelik gereksinimlerini içerir. Gelişme gereksinimi tam olarak doyuma ulaşmaz, çünkü kişisel gelişimin artırılması, varolan yeteneklerin geliştirilmesi ve yeni yetenekler edinme bir süreklilik arzeder (66,75).

Süreç Kuramları

Süreç kuramları ihtiyaçlara odaklanmak yerine, ihtiyaçları karşılamayı sağlayacak birtakım faktörler üzerinde durmuştur.

Victor Vroom’un beklenti kuramı

Vroom’ un kuramına göre, güdülenme, tamamen kişinin beklentileriyle alakalıdır. Birey, ulaşmak istediği amaca göre güdülenir ve davranışını da buna göre oluşturur. Güdülenmenin şiddeti bireyin o hedefe ne kadar ulaşmak istediği ve ulaştığında duyacağı tatminin derecesiyle bağlantılıdır. Diğer bir deyişle, beklenti kuramı, çalışanları güdüleyen gereksinimlerden ziyade,

Referanslar

Benzer Belgeler

Dersin Amacı Şarap üretim prosesinde kullanılan ekipmanların çalışma mantıklarının kavratılması. Dersin Süresi 3+0

koşulları, ücretler, çalışma süreleri, sosyal yardımlar gibi konularda bir anlaşmaya varmak amacıyla yapılan bir dizi görüşme sonucu taraflarca kabul edilen ilke ve

Sokağa çıkma kısıtlaması sırasında muafiyet tanınan işkollarında çalışan kişilerin başvurularının değerlendirildiği, e-devlet platformunda yer alan İçişleri

Yukarıda kimlik bilgileri verilen kişinin şirketimiz/firmamız personeli olduğunu ve. kısıtlaması

spatül veya kaşıkla alınmalıdır. Aynı kaşık temizlenmeden başka bir madde içine sokulmamalıdır. Şişe kapakları hiçbir zaman alt tarafları ile masa üzerine

Genel olarak idari birimlerde çalışmakta olan sağlık çalışanlarının yönetici desteği boyutunu (ort.3,6), birim desteği boyutunu (ort.3,6), iş yükü boyutunu

İşçilerin yaş gruplarına göre iş doyum ölçeği alt boyutları- nın puan ortalamaları incelendiğinde kuruma bağlılık ve güven, ekip çalışması, fiziksel koşullar

Yani yaş ile alkol kullanan kişideki içme özelliği arasında istatistiksel anlamlı bir ilişki olduğu