• Sonuç bulunamadı

rm-SAMT ve teknik meçmuasi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "rm-SAMT ve teknik meçmuasi "

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

— Mimarlık Politikamız. Zeki Sayâı-, — Tekel Umum M ü - dürlüğü Binası (Fındıklı). Y. Mimar Behçet Unsal. — G.S.

Akademisi süsleme sanatları kolu. Zeki Sayar. — Güzel sanatlar ve süsleme sanat'arı. Prof. Kenan Temizan. — Ada- na. Adalet sarayı proje müsabakası: Derece kazanan proje- ler: 1 inci Abidin Mortaş N. Doğu, 2 nci Tuluğ Baytın N. Candan, 3 üncü Vahdet Dobra. '—• Mansiyonlar: Yunus Erk, Sabı-i Oran, Eyüp Kömürcüoğlu, E. Necip Uzman. En- ver Tokay, Ratip Erhan, Rahmi Bediz. — Oditoriyomların Akustiği. Çeviren: Y. Müh. Ali Berkol. — Portatif ->vl<n'de konfor. — Sent-Iren de Fresk. Ressam Ali Karsan. — Y a - rınki Londra. Hubert Bird. — T.Y. Mimarlar Birliği istanbul şubesi 1945 çalışma raporu. — Mimar «Nihat Nigizbeıfo. Y.

Mimar Vasfi geli. — Haberler. — Piyasa cetveli. —

X V I i n c i v I I

(2)

/ >

j ^ l j j / j j r j / T M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ İMTİYAZ . SAHİBİ ZEKİ SAYAR U. NEŞRİYAT MÜDÜRÜ. ABİDİN MORTAŞ A D R E S : A N A D O L^U H A N N O : 3 3 E M İ N Ö N Ü İ S T A N B U L T E L : 2 1 3 0 7

S A Y I : 1 6 9 - 1 7 0 * S E R İ : IV. • Y I L : 1946

V J

B a ş y a z ı

M İ M A R L I K P O L İ T İ K A M I Z Zeki SAYAR

Son zamanlarda yurd mimarlarını üzen iki ci- layla karşılaşdık.

Yabancı bir mimar şöhretinin verdiği cesaretle ve hatırlı bir iki kişinin yardımile, Bakanlıklara, Belediyelere, Kooperatiflere, velhasıl her yere mü- racaat ederek projeler teklif etti ve bunu yaparken de bir mesih tavrı takındı, veya öyle gösterildi.

«Memleketinde yapaığı büyük eserlerin bugün yıkılmış olduğundan, dünyada dikili eseri kalmadı- ğı cihetle, Türkiyemizde bir kaç eser yapmak iste- diğini, bu suretle Türk mimarlarını yetişdirmek!

emelinde olduğunu, maddî hiç bir menfaat düşün- mediğini» idarecilerimize telkin etmek istiyerek ö"

nümüzdeki yıllarda yapılması düşünülen ne kadar mühim bina varsa otel, belediye, tiyatro, adalet sa- rayı gibi hepsine talip oldu, kendisinden istemeden!

Projeler teklif etti. Bu haris hareketi bir millet ve- kilile, bir kaç mimarımız da maalesef desteklediler,

İkinci olay, sıhhat Bakanlığı ile, İstanbul Vali- liğinin bir kaç yıl önce Ankara Tıp fakültesi ve Mecidiyeköy hastanesi projelerini, Amerikada bu hususta sistemi ile tanınmış bir Fransız mimarına sipariş etmeleridir. Sessiz sedasız yapılan bu sipa- rişlerden İstanbulun gökünü tırmalıyacak 14 katlı bir «Gratte - ciel» ile bunu, aynı mimarın hasta ba- kıcı okulu gibi çirkin bir projesi takip etti. Mi- mar Walter'in aldığı siparişler, sessizce yapıldığın- dan veya bir iki binaya inhisar ettiğinden büyük bir tesir yaratmadı. Fakat Paul Bonatz'm aynı za- mandaki müteaddit müracaatları mimarlarımız ara- sında haklı bir infial uyandırdı. Bundan dolayıdır ki iki aydanberi basında bu mesele üzerine, tanın- mış mimarlarımız fikirlerini yazdılar, protestoda bulundular. Ayrıca Türk Yüksek Mimarlar Birliği

de bu hususta müracaatlarda bulundu.

Bu yazımızda mimar Walter'i muhatap tutma- yacağız. Çünkü yurdumuzun dışında bulunan bir mimara bir siparişi kabul ettiğinden dolayı bir şey demeğe hakkımız yoktur. Ancak projelerinin yur- dumuzun yapı ekonomisine, dolayısile yapı politi- kamıza uygun clmadiğım. 14 katı ile İstanbulun si- luetini bozacak hastaneyi Ankarayı çirkinleştirecek hasta bakıcı mektebini kabul edenleri muhatap tut- makla iktifa edeceğiz.

Bonatz'm durumu ise büsbütün başkadır. Tek- nik öğretimin yapıları başına getirilen bu yaşlı mi- mar, bağıt ile yüklendiği işlerle uğraşacağı yerde şu veya bu kimsenin yardımile, bütün mimarlık İşleri- mize müdahale eden bir tavır takınmış bulunuyor.

Paul Bonatz'm yüklenmiş olduğu teknik öğretimin işlerini pek de muvaffakiyetle başarmakta olduğu iddia edileuııez. Bayındırlık Bakanlığına tasdike gelen projelerinin esaslı şeklide retüş edilmeden, tadilâta uğramadan çıkarılmadıklarını da düşünür- sek profesörün kendi işlerini bir yana bırakıp, hırsı- piri'ye kapılarak başka işler peşinde dolaşması; ne ona iş verenlerce hoş görülecek bir şey, ne de bir sanatkâra yakışacak harekettir. Namlı bir mimarın hele istenilmeden! Projeler teklif etmesi mimarlık mesleğinin çalışma prensiplerin ve usullerine ne dereceye kadar uygun olduğu sorulmağa değer.

Ankara sergi evinin bir tiyatroya çevrilmesini hotbehot düşünmeden kabul eden, İstanbul Adliye binasının projesini kazanan mimara yaptırılma- sını önlemek için bir yazara fikir ilham edecek ka- dar ileri giden bu mimara, meslek çalışma talimatı- nı hatırlatmak isteriz.

Almanya gibi bir memlekette yetişmiş olan bir

(3)

mimarın bu kaideleri iyi bildiği muhakkaktır. Va- ziyet böyle iken memleket mimarlarını ve onların teşekküllerini hiçe sayarak ferdî ve şahsi teşebbüs- ler yapan bu mimarı ayıplıyor ve mimarlarımızda husule gelen tepkiyi haklı buluyoruz. Paul Bonatz'm şu veya bu vesilelerle alacağı işleri Türk meslek- daşlarile beraber yapacağı hakkındaki propaganda- sını da sempatile karşılamıyoruz. Mimarlık işlerimiz eğer müsabaka usulile olduğu gibi siparişler ile de yapılacaksa, bunun bir yabancı mimarın elile de- ğil, resmî bir organizasyon'un yardımile yapılmasını doğru buluruz. Bontaz'm bir iki eski talebesile memleketimizde büyük mimarlık işleri almağa kal- kışması, aramızda bir imtiyazlı zümrenin doğmasına yol açarki; memleket sanatı namına bunu tehlikeli bulmaktayız. Paul Bontaz, Almanyada yapmağa a- lıştıklarını bizde denemeğe kalkışmamalıdır. Stüd- gartta yarattığı mimarî hızıbı bizde kurmağa teves- sül etmemelidir. Bir sanatkârdan ziyade bir politi- ka adamı gibi hareket ederek Türk mimarlarmı a- yırmaya kalkışan, Paul Bonatz'm misafir perverii- ğimizi suistimal etmemesini temenni ederiz. Bu ha- reketleri sanat ideolojimize hiç de uygun değildir

Bu olaylar, bizi yıllardanberi muhtelif vesileler- le üzerinde durduğumuz bir konuyu tekrar- ele al*

mağa sevk ediyor.

Yabancı mimardan memleket çok zarar görmüş- tür. Bir çok şehirlerimiz, bilhassa Ankara bunu te- yit eden misallerle doludur. Cumhuriyet devrinin yetiştirdiği genç Türk mimarlığı, ikinci dünya har- binin sonunda imar hamseli başlarken, yeniden bir yabancı rekabetile karşılaşmayacağını ümit etmek- teydi.

Fakat son olaylar bu hususta elan yabancıları destekleyen bazı idarecilerimiz olduğunu bize gös- teriyor. İdarecilerin devlet yapılarının projelerini diledikleri gibi, yerli ve yabancı her hangi bir mi- mara verebilmelerini yapı politikamız, bakımından hatalı buluyoruz.

Bir Bakanlık, bir valilik yapdıracağı yapıların projelerini tanzim husufunda yetkili bakanlıkla is- tişarede bulunmalı, ancak verilecek tavsiyelere gö- re hareket etmelidir.

Çünkü yapılarımızda muhtaç olduğumuz mi- marî karakterde, yapı sistemi ve malzemesinde

ekonomik şartlarda memleket menfaatlerine, uy- gun prensipler kabul etmemiz ve bütün yapılarımız- da bir ahenk, bir beraberlik sağlamamız gereklidir.

Bunu bize sağlayacak olan yetkili bir organizasyon- dur. Bugün için kanunlarımızın verdiği imkânlarla bu işi Bayındırlık Bakanlığı yapabilir. Bu Bakan- lıkdaki yüksek fen kurulu bugünkü atıl durumdan kurtarılır ve yetkili elemanlarla kuvvetlendirilirse bütün bakanlıkların, illerin, kurulların, bir istişare kaynağı olur, veyahut baz: memleketlerde olduğu gibi, geniş yetkili bir «Mimarlık Akademya* he- yeti kurulursa yapılarımızın mimarî karakteri, a- hengi bir düzene sokulabilir. Bu sayede yirmi yıl- danberi tahakkuk ettiremediğimiz ideale ulaşmış o- luruz.

İdarecilerimiz karşıkrında yurdun yapı politi- kasını düzenleyen bir organizasyon bulacakların- dan, ihtisasları dışında olan proje siparişi ve kon- kurlar açmak gibi, bir mesuliyetden, bir yükten kurtulacaklardır. Bu suretle bir bakanlık, mimarî temayülü ne olduğu bilinmeyen yabancı bir mimarı memlekete davet edemiyeceği gibi, her hangi bir va- lilik de yurdumuzun yapı ekonomisine zararlı olan 14 katlı bir çelik yapı projesini sipariş edemiyecek- tir.

Yine telif haklan kanunu hazırladığı şu sırada;

mimarı, hayatta olan bir eserin tadili icap ederse, bugün olduğu gibi bu hakka başka bir mimar ulu orta el uzatamıyacaktır.

Devlet projelerinin tanzim işi, bu kurul tarafın- dan bir metod dairesinde yapılacaktır. Projelerin müsabakalar gibi sipariş yolile de yapılması sağla- nacaktır. Fakat bu siparişler bugün olduğu gibi türlü tesirler, himayelerle yapılmıyacaktır. Projenin konusuna göre iş verilecek mimarın bu husustaki yetkisi aranacağı gibi elinde iş olup olmadığı veya çok işi varsa, bir mimarın yüklenebileceğindim faz- lası verilmiyerek, bu sayede mimarlık eserlerinin hakikî bir emek mahsulü, sanat değeri taşımalarına dikkat edilecektir.

Diğer tarafdan her hangi bir yabancı mimar meydanı boş bulup, her mimarlık işinde akıl hoca- lığına kalkışmak cesaretini kendisinde bulamıya- caktır.

Bayındırlık Bakanlığındaki yüksek fen kurulu veya Başbakanlığa bağlı bir «mimarlık Akademyası >

gibi bir kurul vücuda getirerek yurdun yapı ve mi- marlık işlerini bugünkü kötü durumdan kurtarmak icab etmektedir.

Bu kurul, her türlü tesirlerden azade olarak yetki ile yurdun bütün mimarlık işlerinde nazım bir rol almalıdır. Ancak bu sayede, memleket mimarlı- ğının salim bir yola girmesi kabil olabilir.

(4)

Yüksek Mimar: Behçet UNSAL

Tekel Genel Müdürlüğüne bağlı şubeler, bugüne kadar, şehrin dört muhtelif semtinde bulunan beş ayrı binada ça- lışmakta idi. Bu binalardan Umum Müdürlüğün en büyült ve mühim kısmını içine aian ve kira ile işgal edilmiş buiunan eski bir han, çalışma için lüzumlu en iptidaî şartları bile ih- tiva etmemekte idi. Muhtelif yerlerde bulunan şubeleri bir araya topisyarak en basit işlerin görülmesi için kaybedilen zamanı kazanmak, memurları sıhhî şartları haiz bir bina için- de çalıştırarak verimi arttırmak ve iş kontrolünü sağlamak için Kabataşta depo olarak kullanılan iki katlı 'bir binanın tadil ve ilâvelerle bir Umum Müdürlük binası haline getiril- mesi düşünülmüştür.

Bu iş için mimarî projelerin etüdlerine 1944 senesi mayı- sında başlanmıştır. Üç ay sonra ikmal edilmiş bulunan ilk projeler gereğince hedemiyata ve inşaata geçilmiş ve geceli gündüzlü mütemadi çalışmak suretile takriben 40,000 M3 lik hacimde bulunan yapının on bir ay gibi çok kısa bir zamanda bitirilerek 9 Haziran 1945 te açılışa hazır bulundurulması işi başarılmıştır. Binanın tadilden evvelki halile bu defa almış olduğu şekli mukayeseli bir surette gösteren bu sayfalardaki plân ve resimleri tetkik edecek olursak mevcut binadan es-

(5)

kiyi hatırlatmıyp.cak yepyeni bir eser meydana getirilmiş ol- duğu tebarüz etmektedir.

Eski halile basit bir depo binası olarak inşa edilmiş bu- lunan bu yapıyı modern ve millî zevkleri taşıyan bir idare bi- nası haline sokmak o kadar kolay olmamış, mevcut inşaatın birçok detaylarına bağlı kalmak mecburiyeti, yenilmesi lâ- zım gelen sayısız güçlükler doğurmuştur. Buna rağmen, eski ve zevksiz arabar yapısı, bugün, bütün detaylarmda millî mi- marımızın şuurlu ve ölçülü ifadesini taşıyan bir bina haline getirilmiş bulunmaktadır. «Bu satırlar, binanın açılış günün- de, Tekel Genel Müdürlüğünün çıkardığı broşürden kısaltı- larak alınmıştır.»

. 1 — Giriş 2 — Rüzgârlık 3. 4 — kapıcı 5, 8 — Vestiyer- ler 9 — Mutemet 10 — Hol 11 — Geçit 12, 13 — Kalorifer 14, 15,,— Evrak şubesi 16, 17 — Tekaüt sandığı 18 — Taşıt şu- besi 19 — Müdürü 20 — Saymanlık 21, 22 Vezne dairesi 23 — Depo 24 Sorumlu sayman 25, 26 — Şefler 27 Genel mü- dür nıuavini 28 — istatistik 29 — Sayman Md. Mua. 30 — Sayman 31 — Levazım Md. 32 — Muavini 33 — Toplantı sa- lonu 34 — Satın alma 35 — Levazım 36 — P.T.T. 37 — Dak- tilolar 38 — W. CL.

(6)

BİRİNCİ KAT PLANI

1 — Bakan Z — Hususî kalem 3 — İstirahat 4 — Bekleme 5 — W. cL 6 — Genel müdür 7 — G. M. Hususî Kal. Md.

8 — istirahat 9 — Encümen Md. 10 — Bekleme 11 — G. Md.

Muavini 12 — Murakabe heyeti 13 — Encümen salonu 14 — Zat işleri 15, 16, 17, 18, 19 — Zat işleri"20, 21, 22 — Hukuk işleri 23 — Kütüphane 24, 25 26, 27, 28, 29, 30, 31 — Müskirat işleri 32, 33 — Satış Ticaret Müdürü, Muavini 34, 35, 36 — Barut işleri 37 — Satış işleri 38, 39, 40 — Çay, kahve büro- su 41 — Telefon santralı 42 — Daktilolar 43 — Hol 44 — W. cL.

İKİNCİ KAT PLANI

1 — Tütün işleri Md. 2 — Tütün Fab. Md. 3 — Tütün . Alım ve Tarım Md. 4 — T. Teknik Bürosu 5 — Tütün Tarım Şb. 6 — T. Fb. Şubesi 7 — T. Ks. Teknik şefleri 8 — Tuz işleri 9 — Tuz işletmesi 10 — Tuz Muamele Md. 11 — Tuz şubesi 12 — Tuz işlet. Md. 13 — Kibrit işlet. Md. 14 — in- şaat Md. 1 5 - 2 3 — İnşaat büro ve servisleri 24, 25 — Taki- bat 26 — Baş müfettiş 27, 29 — Müfettişler 30 — Lokanta 31 — Yemek odası 32 — Ofis 33 — Daktilolar 34 — Hol 35 — W. cL. 36 — Teras.

Muhasebe Holü

(7)

Bir cephe motifi

Şimdi, binayı birlikte dolaşalım: Binaya zemin katında ve tramvay caddesi üzerindeki mermer sütunlü bir portikteıı girilmektedir. Bu kata, halkla teması fazla bulunan servisler yerleştirilmiştir. Vestibül üzerinde kapıcı, gardrop, müracaat büroları vardır. Buradan esas hole geçilir. Bu hol üzerinde Evrak Müdürlüğü, Tekaüt Sandığı, Taşıt Müdürlüğü büro- ları vardır. Büyük holden üstü ışıklı ve vitray tavanlı bir muamele ve muhasebe holüne girilir. Burada muhasebe ve levazım müdürlüğü büroları yer almaktadır ki, tamamen bir banka holü şeklinde tertiplendirilmiştjr. Gişelerden, halk,

doğrudan doğruya memurlarla temasa geçmektedir. Bu hol- den, bütün Üsküdar sahillerinin manzarasını ve denizi kucak- lıyan bir sofaya geçilmektedir. Burada rıhtıma çıkmak üze- re açılmış geniş camekân kapılar vardır. Bu holün sağ ve solunda levazım ve muhasebe servislerinin şef ve müdürle- rine mahsus münferit odalar, bir koridor üzerine yerleştiril- miş bulunmaktadır. Köşede hususî asma bir betonarme mer- diven birinci kata makam holüne çıkmaktadır.

Makam holü üzerinde Genel Müdürlük makamı ve husu- sî kalemiİH, muavinleri, Bakanlık makamı ve hususî kalemi-

(8)
(9)

A

Büyük merdiven parmaklıklarından bir detay, binanın eski hali, ve Hol

le murakabe reisliği, toplantı ve encümen salonu bulunmak- tadır ki, cephe kısmında denize karşı geniş terasi ve balkon- ları ihtiva etmektedir. Mukabil taraftan yâni tramvay cad- desi cihetindeki esas merdivenden birinci katın holüne çıkıl- maktadır. Bu hol üzerinde satış işleri, Tuz işleri Müdürlüğü büroları bulunmaktadır. Merkezî bir salonda daktilolar top- lanmıştır. Merdiven sağındaki koridor üzerinde zat işleri, çay, kahve servisleri; mukabil koridor üzerinde de hukuk işleri servisile kütüphane bulunmaktadır.

Esas merdiven ikinci kata çıkmak üzere devam eder.

İkinci kat holü üzerinde ispirto ve İspirtolu içkiler Müdür- lüğü servisile Tütün işleri Müdürlüğü bulunmaktadır. Birin- ci "katta olduğu gibi, bu katta da, daktilolar için ayrı merke- zî bir büro bulunmaktadır. Sağ taraftaki koridor üzerinde takibat şubesi, teftiş heyeti reisliği bulunmakta; mukabil ko- ridor üzerinde de İnşaat şubesi, Müdürlüğü büroları yerleş- miş bulunmaktadır. Bu katın denize bakan yüzünde, bütün İstanbul, Adalar ve Boğazın denizini çerçeveliyen lokanta ve teferruatı yerleştirilmiştir; lokantayı geniş açıklıklı bir ve- randa kucaklamaktadır. Lokantanın mutbahı koku dolayısilo bina dahiiine alınmadığından, yan bahçeden başlıyan bir ser- vis merdvieni ve yemek montşarjı ile hariçten gelecek ye- meğin kolaylıkla ofiste tevzi ve taksim edilmek üzere hazır bulundurulması temin edilmiştir.

Bürolar, büyük çalışma salonları şeklindedir; yekdiğe- rinden, duvar bölmeler yerine demontabl, çekmeli cam böl- melerle ayrıldığı gibi, koridor tarafındaki duvarları da mu- ayyen irtifada cam bölme halinde bırakılmıştır. Bu suretle, binanın içinde ve her tarafında bol ışık ve manzaradan isti- fade iie beraber, memurların vaziyetini kontrol, halkın ko- laylıkla işinin memurlarile kolayca görüşmeleri imkânları sağlanmış bulunmaktadır. Koridorlarm, hollerin, merdiven- lerin tertibi iş sahiplerine kolaylık temin edecek vazıh bir sistemle temin edilmiş bulunmaktadır.

Şehircilik bakımından, İstanbul imar Müdürlüğünün plânına uyulmuştur. Mevcut blok vaziyeti icabı binanın biraz

eğir kütlesi deniz kenarında göze batmaması için, deniz ta- rafında nbina kademeli olmak üzere geriye çekilmiş ve üst

katta geniş açıklıklı bir veranda ile hafifletilmiştir. Bütün

(10)

cepheleri kuşatan pilyelerle fasat satıhları taksime uğratıl- mak suretile olduğu kadar pilyeler üzerindeki silmeler ve pencere şambranlarma tatbik edilen Bursa silmeleri ve bun-

ların gölgeleri, mütevazin doluluk ve boşluk nisbetlerile küt- lenin ağırlığı büsbütün giderilmiş bulunmaktadır. Kabataş meydanını çerçeveliyen binanın perspektifini kapıyan iskele tarafındaki ofis anbarı satın alınarak yıktırılmış ve küçük bir yeşil saha olarak tanzim edilmiştir. Bina Boğazın en gü- zel ve önemli bir mevkiinde bulunması hasebile manzaradan âzamî istifade üzerinde bilhassa durulmuştur; buna mâni olacak hiçbir hâil ve duvar bırakılmamıştır. Nitekim cadde- den geçerken bile antrenin devammca tulânı mihver nihaye- tinde Üsküdar manzarasını seyretmek mümkün bulunduğu gibi, bürolarda, koridorlarda ve binanın her tarafından açıl- mış bulunan manzara, bina dahilinde bir sahil yapısı içinde bulunduğunu insana daima hissettirmektedir.

Haricî mimaride, malzeme lüksüne, fantazi ve süse gidil- memiş asil bir sadelik tercih edilmiştir; hariçte, mermer sıva, piyerartifisyel ve bir kısım mermer ve demir parmaklık kullanılmıştır. Binanın dahilî mimarisinde ve dekorasyonun- da kullanılan malzemede de ayni prensip güdülmüş, asgarî masrafla âzamî tesirler elde edilmiştir.

Binanın esas inşaatı, betonarme karkastır. Duvarlar tuğ- ladır, çatı ahşaptır ve kiremit örtülüdür; doğramalar ahşap ve demirdendir; pencere doğramalarında, Türk pencereleri taksimatı kullanılmış, fakat, detayında görüleceği veçhile Türkiyede ilk defa tatbik olunan modern bir sistem kullanıl- mıştır, Mühim doğramalar meşedendir. Parmaklık malzemesi olarak: Demir, (bronz, ferforje, kullanılmıştır. Zemin ve du- var kaplamalarında; ahşap, çimento, mozayık, mermer ve ta- vanlarda alçı sıva ve kartonpiyer kullanılmıştır. Işıklı tavan- larda, merdiven camekânlarmda vitray tarzında camlar isti- mal edilmiştir. Bu çeşitli fakat tesirli malzeme, detaylar- da yerli yerinde ve lüzumuna göre kullanıldığı için in-

şaatın emsaline nazaran ekonomik olarak çıkartılmasını miî- Büyük vitraydan bir parça

Dekoratör: Mazhar Resmor

(11)

cip olmuşi.ur. Binada sıhhî tesisat, elektrik, sinyal ve telefon tesisatı ve şofaj santral tesisatı mevcuttur. Bu halile inşaat takriben 900.000 bin liraya maledilmiş bulunmaktadır.

Transforoıe edilen bina iki kattı, betonarme karkas sis- temindeydi, duvarları mücef çimento bloklardan teşkil edil- mişti, yapının transformasyonunda mevcut birçok duvar ve tesislerden istifade edilerek noa göre projesi tanzim edilmiş ve öylece de tatbik edilmiştir.

Projenin keşiflerini, tatbik ve kontrolünü Tekel Genel Müdürlüğü İnşaat şubesi kendi elemanlarile yapmış ve bi- nanın mimarı da nezaret eylemiştir.

Yeni Tekel Genel Müdürlük binası, herkes tarafından benimsemekte ve takdir edilmekte ve muvaffak olmuş mi • marî bir eser sayılmaktadır.

Tekel Genel Müdürlüğü binası Demir parmaklık ve doğrama detayları

Y. Mimar: Behçet Unsal

(12)

Binanın denizden bir görünüşü

Eski deponun plânı, maket ve cadde üzerindeki cephenin elevasyonu

(13)

•« un* ••

Tahsin Onuk Leylâ Dirigil

14 t

Geçen tatilin sonlarına doğru Güzel Sanatlar \ Akademisinde süsleme sanatları bölümünün öğren- ci çalışmalarından bir sergi açılmıştı. O vakit dergi- mizde yayınlamak fırsatını elde edemediğimiz bu güzel sergiden bu sayımızda bazı eserleri yayınlıyo- ruz. Bu sebeble dört yıldanberi büyük bir başarı- ya mazhar olan bu şubey; büyük bir dirayetle idare eden ve bugünkü seviyesine ulaşdıran kıymetli sa- natkâr Kenan Temizan'dan bahsetmeği bir borç sa- yıyoruz.

Kenan Almanya'da ihtisas yapmış uzun seneler

orada hocalık etmiş bir Türk sanatkârıdır. Birinci Cihan harbinin son yıllarında yedek subay olarak Berlin sefaretimiz ataşemi] iterliği mayetine gönderi- len Kenan bu fırsatı ganimet bilmiş ve geceyi gündüze katarak boş vakitlerinde serbest sanat atöl- yelerine devamla bugün çok muvaffak olduğu sana- tına böylece başlamıştır.

Kenan ilk akademik ıesim derslerini Profesör

Şehkâr Ikseı

(14)

Erdman'dan alıyor ve daha sonra merhum Namık İsmail'le beraber, Prof. Lovis Corinth atelyesine de- vam ediyordu. O sırada harp bitmiş olduğundan ser- best kalınca bir müddetde Willy Yaekel'den ders al- dıktan sonra Berlin Güzel Sanatlar Akademisi süs- leme sanatları kısmına imtihana vererek giriyor. Bu- rada, talebeliğinin üçüncü s&nesinde hocasa Haas Hey'e asistan oluyor. Hocasının sağ eli olarak bir çok tezyini ve grafik sanat işlerinde çalışmağa baş- lıyan Kenan ilk olarak büyük bir tiyatro sahnesi dekor ve kostümlerinde hocasının yanında görev a- lıyor. Viyana operasında Richard Straus'ın «Josefs Leğende» adındaki Müzikal pandomimini meydana çıkarıyor. Bu sıralarda yüksek derece ile akademi- den ayrılan Kenan yanlız başına çalışmağa başlıyor.

Bir çok dergilerin kapak resimlerinde, duvarlar süs- liyen muazzam afişlerde, broşürlerde, kataloglarda devamlı olarak Kenan ismi göze çarpıya başlıyor.

Yabancı bir muhitte, bir çok rakip arasında yorul- mak bilmez azmi ve çalışmasile kendini tanıtan Ke- nan milletinin sanat kabiliyetini kültür alemine yay- maya fırsat bularak memleketine şerefli bir hizmet- te bulunmuş oluyor.

Bu sıralarda yüksek ihtisas ve dekoratif sanat- lar mektebinde «Reiman» ve «Kunst und Werk» de hocalık yapmak gibi bir teklif ile karşılaşıyor, bunu kabul ediyor. Bu suretle Almanya gibi ileri bir mem- lekette uzun yıllar hocalık ediyor, takdir kazanıyor.

Büyük beynelmilel sergilerde gene bir çok rakibler a-

Öğrenci çalışmaları

(15)

rasında tanzim ettiği, paviyonlar, dekorlar takdir e- diliyor, velhasıl öğretim sahasında uzun seneler zar- fında yaptığı pedagojik tecrübelerle ihtisas sahibi o- larak, memlekete dönen Kenan, bugün G. S. Aka- demimizin süsleme sanatları şubesini, şef olarak ba- şarı ile idare etmektedir. Bir kaç sene içinde akade- mimizde ne gibi ilerlemeler temin ettiğini, bu sayı- mızda yayınladığımız öğrenci çalışmalarında sevinç- le görüyoruz. Kendini memleket gençliğine vermiş olan sanatkârın bir kaç sene evvel, kendi eserlerin- den açtığı sergiye ne kadar hayran kaldı isek, bir kaç ay evvel öğrencilerinin ortaya koydukları yük- sek değerdeki çalışmaları da o derece takdir etmiş- tik. Bu vesile ile Kenanı ve öğrencilerini tebrik ederiz.

Z. Sayâı*

Bazı öğrenci çalışmaları

(16)
(17)

Selma

(18)

G Ü Z E L S A N A T L A R D A S Ü S L E M E S A N A T L A R I

( A r*t d e c o r a t i f )

Yazan: Kenan T EM İZ AN

G. S. Akademisi. Süsleme Sanatlar şubesi şefi

' _ V * « Süsleme sanatları, güzel sanatlar içinde mühim rol oynayan bir koldur. Cemiyetlerin zevk ve sevi- yeleri üzerinde en çok tesir yapan, halk arasına en çok yayılan süsleme sanatlarıdır. Bu sebeple de süsleme sanatının terbiyevi kıymeti büyüktir.

insanlarda süsleme sanatı ile yakın bağlılık'ta en eski devirlerde bile tabiaten vardı. Cemiyetlerin yaşama tarzlarına göre ve muhitlerinin tesiri altın- da istihalelerle değişik şekiller, espriler ortaya ko- yan birçok eşya. v e saire, sanat eserleri bütün tarih boyunca göz önündedir... T a eski Mısır, Asur, Y u - nan ve R o m a medeniyetlerinden zamanımıza ka- dar 'her devrin sanat şalhessrleri arasında süsleme sanatları; Fresklerile, Mozaiklerile, çinilerile, Min- yatürlerile, işlemelerile örnek güzellikler yaratagel- miştir.

Bu hep bir arada görülen ve resim sanatı çer- çevesi içinde bulunan süsleme sanatı; Cemiyetle- rin, Milletlerin zaman ile aldıkları iktisadî ve Sos- yal yaşayış şekillerine göre, süsleme sanatında bir çok yeni yeni inkişaf ve telekkilere vesileler vermiş v e son asırlar içinde süsleme sanatının bütün kolları,

her biri başlı başına bir «ecolel» olarak Ekonomik ve Sosyal olaylarda da esaslı yer alagelmiştir. Afişler, Vitrin dekorları, Moda resimleri, Kıimaş desenleri, Jç süslemeler, Seramikle! ve bu gibi başka işler, endüstrinin ayrılmaz birer sanat şubeleri olmuş ve büti'n dünya medeni memleketlerinde bu sanat kol- ları mensupları aynıca bir «ihtisasa ile de yetişegel.

mekte bulunmuştur.

Resim (F'einture) sanatile, süsleme sanatı, ayni ruh ve esaslarla yuğrulmuş bir hamur, bir maya ol- makla beraber; çeşni, şekil ve teknik bakımından .ayrılıkları olduğu içindir ki; yukarıda belirttiğimiz

ayrı bir «ihtisas» ortaya çıkagelrniştir.

Süsleme sanatlarının bazı dalları son yüz yıl içinde, bilhassa resim basma ve teksiri gibi matba- acılığın ilerlemesi!e (1 790 yıllarırta doğru) ayrı bir

\ unvan da alarak endüstrinin ayrılmaz bir elemanı olmuştur.

Yabancı dillerde «süsleme sanatı» dediğmiz (Art Decoratif) den ayrı bir adla hususiyeti orta-

y a konan ve Art Graphique, advertising art, Gtap- hische Kunst denilen ve dilimizde «grafik sanat»

diyebileceğimiz süsleme sanatının bu parçası arası, na: Afişler, m o d a resimleri, illüstrasyonlar, mec- mua kapak ve resimleri ve saire gibi matbaacılık v a - sıtasdle teksir edilen ve endü3trileştirilen sanat eser- leri girmektedir. Bu,. süsleme sanatı içinde beynel- milel kavrayış ve İ3tilâh esaslarıdır ki; bildiğimiz halde burada sırası gelmişken tekrarlamayı doğru buldum.

Süsleme sanatlarında «Türk süs'eme ve elişi sanatı» bütün d i n y a d a emsaline az raslanacak d e - . recede güzellik göstermiş ve herbiri hiç bir zaman yüklü olmayan ince bir zevk ve renk armonisi irin- de cihanı hayran bırakan şaheserler olmuştur, işle- meler, oyalar, kumaş örnekleri, halılar, dokumalar,

(19)

yazmalar, çiniler, sedef ve kakma işleri, tezihip v e yazılar ve buna benzer Türk el işleri sanatının bir çokları bütün dünya medeniyetinde insanlığa güzel örnekler veren sanat eserleri olmuştur.

Akademimizde Süsleme Sanatları Bölümü 1927 yılından beri Afiş, kumaş desenleri, iç süsleme v e 1 9 4 3 den beri de Moda resimleri atölyelerini d e içine almaktadır. Zevk ve seviye terbiyesinde, sanat seviyesinin yükselmesinde çok ehemmiyetli olan bu sanat kolunda da esas davamızı şahsiyetli «yaratı- cı» sanatkâr yetiştirmek teşkil etmektedir. Ş i ş - leme şubesine girecek talebeler evvelâ, başlan- gıç ol'arak «'hazırlama» atölyesinde bir sene müd- detle esaslı resim dersi görmektedir. Bu atölyede, talebenin primer görüş, kavrayış kabiliyetlerini art- tırmak, sanat mefhumu ile ilgilerini uyandırmak ve umumî külirrünü arttırmak gayesile esaslı ve disip- linli bir program güdülmektedir.

Bu atölyeden sonra talebe, istidat Ve isteğine göre esas ihtisas atölyelerine geçmektedir. Böylece, m o d a ve kumaş resimleri desinatörii, illüstratör, a - fiş ressamı, iç süsleme ressamı (dekoratör), pra- tik seramikçi, olarak yetiştirilmektedirler.

Süsleme sanatlarının «iş sahası» mutlak olarak endstüridir. Endüstrinin de mutlaka süsleme sanat- kârına ihtiyacı vardır. Yetişmekte ve bu yıl A k a d e - miyi bitiren genç arkadaşlar arasında çok istidatlı e- lemanları görmekle sevinç duymaktayız... Yalnız bu genç sanat mensuplarına alâka göstermek en- düstriye, müesseselere bir borçtur. Burada sırası gel- mişken, bir noktaya mimar aıkadaşların dikkati- ni çekmek istiyorum: Mimari işlerimizde, her inşa- at projesinde; iç süsleme, Pano, Fresk, Röliyef gibi dekoratif işler için bir «fon» ayrılması düşünülürse bu sanat işlerimizin gelişmesine ve sanatkârların

«saha» meselesine büyük yardım işlemiş olur. Y o k - sa, at vardır, meydan yoktur ve b u kabiliyetli ye_

tişkenlerin memleket bakımından, sanat olaylarında hiç bir kıymetleri olamıyacağından sanat işleri «rast gele» zevksiz ellerde, sanat kaliteleri düşük bir hal- de kalmağa mahkûmdur.

(20)

Muhtelif kumaş desenleri

K U M A Ş D E S E N L E R İ

Öğrencilere yaptırılan kumaş desenleri kompozisyonla- rından birkaç güzel örnek yayınlıyoruz. Bütün bu örnekler- de eski Türk kumaşlarının güzel kompozisyonlarından fikir ve ilham alınmıştır. Kumaşlarımızda, Türk bezemesinde kul- lanılan çiçekler yer almıştır. Karanfil, sünıbül ve lâle gibi çiçeklerin kompozisyonlarına bazan figürler de başarı ile ka- tılmıştır. Memleket sanayiine güzel örnekler vermek kabi- liyetinde olan bu şubeden faydalanmak sanayicilerimizin ak- lına gelip gelmediğini bilmiyoruz.

(21)

ENDÜSTRİ

rm-SAMT ve teknik meçmuasi

- A F İ Ş

Afiş .kolunun bazı güzel çalışmalarını buraya koyuyoruz.

Bu örneklerde bize öğrencilerin bu kolda mühim ilerleme- ler yaptıklarını, fikir, desen vs kompozisyonlarda çok başa- rı göstermekte olduklarını memnunlukla görüyoruz.

Öğrencilerden:

H. Soyeri, Şevki Akveren ve Selçuk'a ait afişler

ÇATLAK DESTİ DEN SIZAN SU GİBİDİR

İ İ H S S

/

t

Di İMI

% U s- * U ' iH

(22)

Öğrencilerden:

Feıit Erginer, Celâl Gören ve Şevki AkverenV ait çalışmalar

(23)

S E R A M İ K

Yıllardaniberi Akademinin içinde sessizce çalı- şan bu kol zaman zaman üzerine ilgi çekmiştir. Kü- çük bir öğrenci kadrosu ile çalışan seramik kolu şimdiye kadar yetişdirdiği bir kaç genci pratik ha- yata atabilmiştir. Yurdumuzda seramik sanayiinin küçük ve ibtidai durumu bu kolun genişlemesine mani olmaktadır. Son buhran münassbetile, mem- leketin ihtiyaç.nı karşılamak için yapılan bazı gay- retler vardır. Isıtabulda . ve Kütahyada bir kaç kü- çük fabrika çalışmaktadır.

Yukardaki, rejimler sanayicilerin faydalanabi- leceği güzel bir kaç örneği gösteriyor.

Yıldız Fabrikasının ihya edilmesi düşünülen şu sırada seramik kolu için bu fabrika bir pratik okul haline getirilebilir. Bu suretle Yıldızın yeni malûmatı, belki eskisinden daha karakterli ve sanat bakımından daha öz eserler olabilir.

i . ' • " • . I

(24)

Kat plânları 1 inci mükâfat

Y. Mimar Abidin Mortaş, N. Doğu, Feyyaz Tüziiner (G.S.A.)

Bir kaç ay önce Adalet Bakanlığı tarafından A- dana'da yapılacak Adalet sarayı için bir proje mü- sabakası açılmıştı. Bu yarışmaya bir çok Y. Mimar- lar iştirak etmişler ve neticede yayınladığımız pro-

jeler derece ve mansiyon kezanm^tırlardır. Müsa- bakaya ait jüri raporu <Mimarlık» dergisinin 1946 - 6 ncı sayısında yayınlandığından burada tekrarına lüzum görmiyoruz.

(25)

2 nci Mükâfat

Y. Mimar Tuluğ Baytın ve Necdet Candan (I.T.Ü.) On görünüş ve kat plânı. Yanda, birinciye ait genel

durum plânı ve görünüşler

(26)
(27)

Ön görünüş

Mansiyon:

Y. Mimar Yunus Erk (G.S.A.)

Kat plânları

(28)

gorunuş

Mansiyon:

A. Sabri (Stuttgart)

Kat plânları

(29)

Mansiyon

Y. Mîjnar Emin Necip Uzman (G.S.A.)

*• . Mansiyon:

Y. Mimar Doçent Eyüb Kötnürcüoğlu, ön görünüş ve kat plânları

(30)

Mansiyon Ratip Erhan (G.S.A.)

Fe a"'

1

i I - ; ' 1 §£=SS4j

^ — • fr.rm *» ı s • • •

" i ; i—: ı t I i i m i S — ' f ® - i i

••fi --p. .îf j<f » » s p s

• - <•( fcjl

(31)

yıııca duvarın iğine katlanabilir. Duvarlar tavan te- mizliği kolaylaştırmak üzere boyanmış çelik levha- lardan yapılmıştır. Duvarın içine gömülmüş dolap- I;-rda bütün mutfak edevatı, sebze ve yiyecekler yer bulabilir.

Elekti ikle çalışan bir su ısıtma tertibatı var dır. Ayrıca oturma odasında da bir entrasit kömür sobası mevcuttur. Bu soba hususî borular vasıtasi- le yatak odalarını da ısıtır. Yemek pişirmek için is- teğe göre gaz veya elektrik kullanılabilir.

Ev için kullanılan malzeme tazyikli çelik, çelik levha, kontrplâk ve döşeme için de tahtadır. Dış du- varlarla dam çelik levhadandır. Duvarların içersi ise kontrplâkla kaplıdır!

Dış duvarlarla kaplıma arasında amyantlı bir tabaka mevcuttur ki, bu, ses, rutubet, sıcak ve so-

B a ş k a Memleketlerde Mimarlık

1939 danberi normal ev yapısı tamamen durdu- ğundan ve müteaddit bombardımanlar yüzünden binlerce mesken ve bina harab olduğundan harpten - sonra İngiltere muazzam bir iskân meselesi karşısın- da bulunacaktır. İlerliyen konfor, sağlamlık ve eko- nomiye göre pek çok ev yapmka icab edecektir. Fa- kat bunların yapılışı bir kaç sene için ihtiyaca kâfi gelmiyecektir. En acele ihtiyaçları karşılamak için İngiltere muvakkat çelik evler yapmak tasavvurun- dadır. Bunlar da harp için çalışmakta olan fab- rikalar tarafından inşa edileceklerdir. Bu protatif evlerin birincisi geçenlerde ikmal edilerek Londra'- da teşhir edilmiştir.

Bu ev tazyik edilmiş çeli g parçalardan yapılmış- tır. Damı hafif meyilli bir «bungalow» dur. İçinin tak-dmatı bir hol, bir banyo odası, mutfak, bir otur- ma odası, ayni büyüklükte iki yatak odası ve dışar- da bulunan bir bisiklet sundurmasından ibarettir.

Bilhassa mulfağm, evin bu en mühim odasının, banyonun yerli ve duvara gömülü dolapların plân ve tertibatı bakımından bu ev son derece konforlu ve kullanışlıdır. Bu, harpten evvelki ev plânlarının çok ilerisindedir. Şimdi bunda bulunan konfor, harpten evvelki yüksek hayat şeraitindeki lüks konforla mukayese edilebilir. Tek bir cihaz banyo- yu, mutfak bulaşık kurnasını, mutfak ocağını ve buz dolabını kombine eder. Bu cihaz, banyo oda- ıdle mutfak arasındaki duvarın bir kısmını işgal e- der. Mutfak masasının kullanılmasına ihtiyaç olma-

(32)

ğuğu tecrit eder. Yer döşemeleri tazyikli çelik koşe- lentlerle bağlanmış tahta kalaslardandır. Hararet ve ses tecridine çok dikkat edilmiştir.

İş bakanı Lord Portai bunun gibi her evin fi- yatının takriben 550 İngiliz lirası olacağını fakat bunun 100 lirasını dahilî tertibatın tutacağını bildir- miştir. Harp esnasında yapı malzeme fiyatlarının fırlayışı göz önünde tutulursa bu kadar konforlu ve pratik bir evijı harpten evvel dahi bu kadar ucuz fiyata mal edilemiyeceği anlaşılabilir. Bu fiyata an- cak evin dahilî masrafları dahil olup üzerine kuru- lacağı arsa parası hariçtir. Evler tam seri halinde imal edildikleri takdirde bu fiyatın da düşeceği mu- hakkaktır.

Bu evler ilk vazifelerini, yani acele mesken ih- tiy?c:nı karşıladıktan sonra ilerde esaslı binalar ya- pıldıkça kaldırılacak ve Lord Portal'ın fikrine göre harice ihraç edileceklerdir. Bunlar yapılış ve dahilî tertibat, temin ettikleri konfor ve kolaylıklar bakı- mından herhalde denk aşırı müşteriler celbedecek- lerdir. Bu evlerden en fazla, harpde mutazarrır olmuş ve ayni zamanda uzun müddet için imar işlerine gi- rişemiyecek kadar çökmüş memleketlerin istifade etmek istiyecekleri şüphesizdir.

Bu evin teşhiri neticesi olarak bir çok değişik- likler yapılacaktır. Bu tip evlerden yarım milyon adet yapmak gayesi güdülmektedir. Neticede haf-

tada ikibin beşyiiz ev yapılabileceği umulmaktadır.

Çelik lavhalı ev yapısı, İş Bakanlığı müşavir mimarı Mr. Arthur Kenyon, İş müdürü Mr. C. J.

Mole ve İş Bakanlığı fen baş müşaviri Dr. Strad- ling'in eserleridir.

İ N G İ L T E R E H A R P S O N R A S I Y A P I S T A N D A R D I N I T E S B İ T E D İ Y O R :

Bu evlerin geniş ölçüde yapılmasına başlanma- dan evvel Iş Bakanlığı tarafından tayin edilen bir komite İngiltere'de harpten evvelki inşaat sistem- lerini tetkik etmiştir. Bunlardan çıkan netice ve tavsiyeler büyük bir ticarî gazete olan «The Buil- der'de uzun bir rapor halinde neşredilmiştir.

Komitenin tevsiye ettiği esaslar alelade tuğla ve taş evlerin yapı esaslarından çok farklıdır. Başlıca tavsiye edilen esaslar şunlardır: Mukavemet ve sağ- lamlık, ses tecridi, yağın tehlikesi, hararet tecridi, rutubet nüfusu, haşerat tehlikesi. Ses ve hararet tecridine verilen önem hususî bir alâka uyandır- mıştır. Bunların noksanlığı harpten evvelki ekseri binalardan rahatsızlık tevlit etmişti.

Anlaşıldığına göre şimdiye kadar yalnız büro, tiyatro ve buna benzer yerlerde kullanılan akustik cihazlar da yeni İngiliz evlerinde büyük roller oy- nıyacaktır. .

Adana Belediye Sarayı müsabakası Y. Mimar Rahmi Bediz (G.S.A.)

(33)

Ö D İ T O R İ Y O M L A R I N A K U S T İ Ğ İ Dilimize çeviren : Y. Müh. Ali Berkol

EOyUk Britanya ilmî ve slnat araşdırma Instltüsünün, İnşaat Heyeti yayınlarından No. 14 ( Söund insulatien and aooust>C8

Akustik projesinde mesele söz sedalarının ber- raklıkla anlaşılmasını müzik nağmelerinin güzelliği- nin belirtilmesini ve salonlarda gürültülerin azal- tılmasını temindir.

Söz ve müzik ile ilgili meselede gaye sesi membadan dinleyiciye kadar berrak ve kuvvetli o- larak nakletmek, yüksek, orta ve alçak frekanslı toiılar arasında iyi bir denge elde etmektir.

Aşağıdaki yazı üç böJüme ayrılmıştır: İlk ikisi sıra ile salonun şekline ve ses emici maddelere ta- alluk eder; üçüncü kısımda bazı hususî meseleler incelenmiştir.

A k ü s t i k h e s a b ı n d a ş e k l i n r o l ü :

Akustik hesabında şekil ne rol oynar? Bu soru evvelâ memba ile dinleyici arasında sedanın doğru- dan doğruya takip ettiği yol bakımından ve sonra yansımış (aks etmiş) sesin tesirleri ve kontrolü ba- kımından incelenecektir.

( D i r e k t ) S e s

Ses için münasip direkt bir yolun mevcut ol- ması gayet tabiîdir. Bir salonda bir dinleyici evvelâ sesi direkt yoldan ve müteakiben ayırt edilemiyen bir çok yansımalar yönile duyar. Bu yansımaların yarattığı seda yavaş yavaş yok olur. Bunlar bir sa-

londa daima arzu edilir, esasen bertaraf edilmeleri bile güçtür Fakat sesin berraklığı bakımından di- rekt sedanın diğerlerine nazaran daha kuvvetli ol- ması esasdır; bundan dolayı direkt yolun iyi olması lâzımdır.

Umumiyetle münasip bir direkt yol ses membaı dinleyiciler tarafından serbestçe görüldüğü takdirde elde edilir.

Bu her zaman bir reher olamaz, çünkü umumi- yetle ses membadan itibaren hafifçe yükselir ve daha alçak bir seviyede oturan dinleyiciler membaı iyi görmekle beraer sedasını iyi işitemezler. Bu ola- ya ses membamm yüksek bir yerde bulunduğu hal- lerde raslanır.

Ses yakında bulunan dinleyicilere zayıf geli- yorsa bu dinleyiciler için bir mahzurda yansımış se- sin tesirinin kuvvetli olmasıdır, sonradan görülece- ği gibi bazı hol tiplerinde ön yerlerde yansımış ses büyük bir mahzurdur. Bu bahis sahne hesabını icab ettirir. Aynı zamanda gittikçe arkaya doğru yükse- len koltuk üsülünün de ehemmiyetini meydana çı- karır.

Sesin şiddeti bakımından diğer bir amil memba ile dinleyiciler arasındaki direkt yolun uzunluğu- dur. Dinleyicileri kabil olduğu kadar yanlara fazla

P L A N

(34)

Şekil: 2

kaçmadan membaın mümkün olduğu kadar yakını- na getirmek daima arzu edilir.

Bageııalın yapmış olduğu muhtelif plân tipleri arasındaki mukayese umumiyetle yelpaze şeklinde hollerin bu bakımdan en iyi netice verdikleri belir- miştir. Bu tertip dinleyicileri iyi bir yatay açı için- ne alır ve arkaya doğru plânın yayılması sayesinde en uzak dinleyicinin membaa en kısa mesafesi di- ğer, hol tiplerinden, bilhassa âdi dikdörtgenden çok daha azdır. İlâveten bu tipde dinleyicilerin mü- him bir kısmı fazla ilerlemiyen bir balkon üzerine yerleştirilebilir çıkıntıs. az olan bu balkon aşağıda- kilere çok daha az mahzurlu bir akustik gölge teş- kil eder. Şekil 1 de yelpaze tipinde bir plân aynı yüzeyde parter ve balkonu olan bir dikdörtken tipi ile mukayese edilmiştir. Karartılmış yüzeyler de- rin akustik gölgesi bölgesidir.

Direct sesin ehemmiyetine ait bu usulün bazı istisnaları vardır, bir çoklarımız meselâ göze gözük- meyen bir kilise korosunun binanın uzak bir yerin- den fevkalâde şartlar altında dinlendiğine dikkat et- mişizdir, mamafih bunlar özel hallerdir. Ve modern projelerde nazarî itibare alınmaz.

Y a n s ı m ı ş ( a k s e t m i ş ) s e s Yansımış sesi incelersek daha çok cephe- leri olan ve diğerlerinden daha ince lüzum gösteren bir mesele ile karşılaşırız. Direkt sese verilen ehem- miyete rağmen yansımış sesede önem verilmelidir, zira prensiplerin anlaşılmamasından pek çok akus- tik hataları yapılmıştır.

Ses yansımasının kanunları optik yansımasının kanunlaraa benzer, bunlardan en mühimi yansıma açısının gelme açısına eşit olmasıdır. Konkav bir yü- zey - tıpkı konkav bir ayna gibi yasımış sesi tekasüf ettirir, konveks bir yüzey sedası yarar ve düz bir yüzey olduğu gibi sedayı iade eder (Şekil 2) dalga cephesinin karartılmış olması o civarda sesin nisbî kesafetini göstermektedir.

Işık ve sesi bu şekilde mukayese ederken ses dalgalarının ışık dalgalarına nazaran çok daha bü- yük olduğu hatırlanmalıdır. Ses dalgalan metre ile ve diğerleri mikron ile ölçüldüğünden birincilerin te şirini his etmek için yanssma yüzeylerinin çok daha büyük olmaları lâzımdır.

Yansımada çok büyük ehemmiyeti olan diğer bir noktada sesin hızıdır, bir odada bulunan bir din- leyici evvelâ sesi doğrudandoğruya ve müteakiben bir çok yansımalar yoliyle duyar. Bunlar umumi- yetle birbirini o kadar çabuk takip ederki bir aksi seda şeklinde, enerji yok oluncaya kadar duyulur.

Aksi sedanın sönmesi muntazam ise sesler karış- maz, yalnız bir dereceye kadar arzu edilen bir rezo- nans hissi ilâve eder, diğer taraftan aksi sedanın sönmesi kademeli veyahut müstakil kuvvetli yansı- malar şeklinde olursa sesler birbirne karışır. Mason ve Moir taraf:ndan son zamanlarda elektrik mühen- disleri birliği mecmuasında, sedanın tiyatrolarda sönmesini gösteren bazı enteresan eğriler neşredil- miştir. Bu kimseler bir holün sahnesi üzerinde tek bir seda vurması yaratmışlar muhtelif koltuklarda sesin gelme zamanını ve direkt yansımış sesin şid- detini kaybetmişlerdir. Eğrilerinden ikisi, biri nis- beten iyi diğeri fena (şekil 3) de gösterilmiştir. Bi- rinci eğride direkt sedasının hâkim olduğu, ikinci- sinde yansımaların şiddetli olmakla kalmayıp direkt sesden bile daha kuvvetli olduğu görünmektedir.

Şekildeki eğriler müelliflerin ve elektrik mühendis- leri birliğinin müsaadesiyle buraya alınmıştır.

Aynı makalede bildirilen tecrübelere nazaran bariz bir yansıma ilk sesi 1/20 saniyeden daha az bir zaman takip ederse şayanı kabuldur. Bu geçikmeden fazlası sesin anlaşılmasını bozar. Bu çalışmalar evvel emirde, sözün esas olduğu sinema- lardaki şarayiti tesbit etmek iıçin yapılmıştır ve saniye her halde söz söyleyen bütün oditoriyomlar için elverişli olarak kabul edilebilir. Buna benzer 1/15 saniye müz'k oditoriyomları işin alınabilir.

Ses havada, saniyede takriben 1330 metre hızla seyreder ve bundan dolayı 1/15 ve 1/20 saniyede

(35)

ses 22,5 ve 16,5 metre kat eder. Bundan anlaşılıyor- ki sesin çarpacağı mühim yansıma yüzleri direkt yolun uzunluğundan takriben 18 ilâ 22,5 metreden

daha uzakta bulunmamalıdır. w 9 veya 12 metre yüksekliğinde kubbeli ve ke-

merli tavanlar, büyük oditoriyomlarda kavisli yan ve yahut arka duvarlar malûm aksi seda membala*

rıdır ve bunun sebepleride hem sesin tekasüf etme- sinde hem de kat edilen mesafedir. Aksine olarak kon' veks yüzey bir yansımayı emici bir yüzey gibi dağı- tıp zayıflatabilir. Büyük boyda yassı bir yüzey dahî bir oditoriyom içine yanlış konursa bir arıza mem- baı olabilir.

Yansımış sesin yolunun uzunluğu ve yansı*

ma yüzeyinin şekli akustik hesabında gayet mühim- dir. Fakat bir bakıma negatif mevzulardır, çünkü yapılacak şeyi bildirecek yerde neden sakınılmasım öğretmektedir. Bu kaidelere uymak projelerde hata yapmamayı temin eder, fakat bunlarda behemehal yansımış sesde en iyi şekilde istifade edildiği icap etmez. Demek oluyor ki yansımış sesin pozitif gö- revlerini incelemek faydalıdır. Bu noktalar şunlar-

dır: I a. Menbaın takviyesi,

b. Üniform sönme için sesin dağılması,

c. Uzak koltuklarda sesin kuvvetlendirilmesi.

İlk nokta nazırı itibara alınırsa insan sesi tek musiki aletleri, veyahut bunlardan bir kaçı gibi bazı ses mıembaları büyük holler için ekseriya kâfi k u v vetde değildir ve bundan dolayı takviyesi lâzımdır.

Binaenaleyh memba umumiyetle sedayı dinleyicile- re doğru yansitan duvarlar ve tavan civarına ko- nulmalıdır.

Mebaın yakınındaki yüzeylerin kullanıldı hu- susunada dikkat edilmelidir. Çünkü kuvvetli bir y^nyansıma direkt sesi az bir ara ile takip etmelidir.

Meselâ bir sahne üzerinde membaın 8 - 10 metre ge- risinde bir yüzey yansıma yüzeyi olarak doğru ol- maz çünkü onbeş yirmi metrelik bir yol farkı olaca- ğından aksi seda meydana gelir.

Daha büyük musiki âleti topluluklarının kuvveti daha büyük olduğundan nîsbeten daha az takviyeye lüzum vardır. Diğer taraftan yakında bulunan yü- zeyler ara yansıma için kullanılırsa müzik çalanlar ve orkestra şefi kendilerini ve diğerlerini daha iyi

Şekil: 4

de bu maksatla kullanılan en iyi yüzeyler yukarda bulunanlar ve içeri iyik duvarlardır. Sesi bu şe- kilde takviye etmek müzisiyenin sarf edeceği kuv- vete büyük yardım eder, son derece emici veyahut yakındaki yüzeylerden yardım görmiyen bir odi- toriyomda ses duyurmak açık havada olduğu kadar müşküldür.

Yansımış sesin ikinci vazifesi aksi sedanın yükselme ve sönmesidir. Aksi sedalı ses müzik • bilhassa koro müziği ve hattâ söz i)çin daima şayanı arzudur. Sinemalardaki gibi bir miktar aksi sedanın neşredilen sesde bulunması ve mümkün olduğu ka- dar küçük olması lâzımdır.

Aksi seda arzu edildiği takdirde fazla sesi din- leyiciler gibi kuvvetli bir emici kütleye süratle var- masına müsaade edilemeyecek şekilde yansımalara- dağıtmak lâzımdır. Emme aksi seda enerjisinin büyük kısmını alıp onun birden bire kaybolmasına sebep olur. Dağıtma, kırık veyahut dekorlu yüzeyler, ka- demeli düzlem ve konveks şekiller kullanarak eh iyi tarzda elde edilir. Büyük kırıksız düz yüzeyler umumiyetle bertaraf edilir çünkü aksi seda küçük kademelerle söneceği yerde büyük kademlerle yok olur; mamafih düz yüzeyler ile de üzerlerine ses e- mici bir madde kaplatmak suretiyle dağıtma tesiri elde edebilir. Aksi sedayı azaltmak arzu edildiği takdirde tatlı bir zayıflama eğrisi elde etmek için bir miktar dağıtmaya ihtiyaç vardır, fakat muhtelif

(36)

yüzeylerden akseden ses enerjisini karşılamak için daha ziyade emiciler kullanılmalıdır.

Nitekim burada sesi, iyi bir emici teşkil eden dinleyicilere doğru yollamak doğrudur.

Bu taızda, şekil de iyi bir misal gösterilen odi- toriyum projelerinde raslanmaktadır. Bu şekil Ma- son ve Mcir tarafından iyi bir sinema modeli olarak ileri sürülmüştür. Maksatları hususî emici maddeler kullanmadan aksi sedayı bertaraf etmektir. Enine kesitte tavanın umumî şekli ilk yansımaları dinle- yicilere doğru yollamak üzere tertiplenmiştir ve yel- paze şeklinde olan plân aynı gayeye hizmet etmek- tedir.

Sinemalarda sesin dinleyicilere doğru hoparlör- ler vasıtasiyle gönderildiği de unutulmamıştır. Teh- likeirbir yansıma mebaı olab.%cek ârka duvar iyice kırılmıştır.^ tavan yayılmağa yardım için kademe- li yapılmıştır. Bu hususî halde diğ&i-jbir gayede yan- sımış şeşin doğrudan doğruya gelen sesden fazla bir açı farkıyla gelmemesine dikkat edilmiştir.

Bu nokta sesleri başka başka yerlerden gelme- si hissini önler.

Aynı zamanda bu umumî tipte oditoriyum şe- killerinin kullanılması fciddi bir mahzur yaratabilir.

Dinleyicilere doğru giden ses, galeri cepheleri, yan merdivenler boş koltuklar ve tamamen emici olma- yan dinleviciler gibi yansıma satıhlarına raslıyacak- tır. Bunlara ilâveten yüzeyinden dolayı tesiride bü- yük olabilir. Böylece yansımış seda geri döner yan duvarlara ve tavana çarpar, ön koltuklarda direkt sedanın geçmesinden bir müddet sonra bu yansımış ses geçer ve aksi seda meydana gelir. Bu hadise bil- hassa ön koltuklar membaın seviyesinden aşağı ol- duğu zaman his edilir, zira buralarda evvelce bahis edildiği gibi direkt ser zayıftır.

Bagenal modern tiyatrolarda bir çok şikâyet- lerin sebebinin bu hadise olduğuna işret eder ve sahnenin ön kısmına yakın olan çapraz duvarların emici veyahut dağıtıcı şekilde tertip edilmelerini teklif eder, ön localar ve ağır dekorasiyonlar bu va- zifeyi vaktiyle görürdü.

Yukarda izah edilen yelpaze şeklinde hollerin dinleyiciler tarafından ses çabuk emildiğinden, ak- si seda zamanları kısa olmaya meyyaldir. Filhakika

bunlarda uzun aksi seda zamanları ve bu sesin tedricen yok olmasını temin etmek hemen hemen imkânsızdır ve bu tip oditoriymlar bu maksada pek uygun görülmemişlerdir.

Böylece bu şekillerin her maksat için kullanıl- ması hatalı olduğu açıkça görünmektedir, bu nok- tanın ehemmiyeti üzerinde durmak gerektir. Müzik için muhtemel olarak dikdörtgen şeklinde ve yatay tavanlı bir salon daha elverişlidir. Bu suretle ses muhtelif yüzeyler arasında daha uzun bir müddet gidip gelecek ve aksi seda muhafaza edilebilecektir.

Bagenal ve Vood tarafından etüd edilen oribeş hol arasında bir orkestra ve koro müziğine en elverişli olanlar umumiyetle dik dörtgen şeklinde salanlar olması dikkate değer. Bundan, yelpaze şeklinde plâ- nın tamamen reddedilmesi manası çıkarılmamalıdır.

Fakat bu gibi hollerin yan duvarlarına yüzeyler koy- mak akustiği iyileştirir. Beganalin yapmış olduğu bazı tekliflerden biri (şekil 5) de gösterilmiştir.

Sahneye yakuı kısımlarda ve arka duvarda di- fiizör kullanılması ve yan panolardan bir tanesi ü- zerinde emici madde bulunması dikkate değer.

Sesin takviyesine yardım edebilecek, Bagena- lin bulunduğu diğer bir nokta reflektörün yeridir;

bu reflektör sahnedekilerin karşısında ve yerde bu- lunan cilalı bir pancurdur buna çarpan ses tavana doğru nakledince dağıtma yardım eder.

Yansımış sesin üçüncü vazifesinde uzak kol- tuklarla tonun kuvvetlen dirilmesidir. Bu husus, arka koltuklara yakın tavanın bir kısmını bir ref- lektör olarak tasarlamakla elde edilir. Konkav bir eğri veyahut bir kaç kesikli yüzeyle seda tekasüf et- tirirler çünkü burada direkt ve yansımış yolların uzunluk farkı mühim değildir. (Şekil 6) da bir misal görünmektedir. Bu reflektörler sert ve hiç pürüz- süz olmalıdır, zira bilhassa yüksek frekanslı sesler

için verimli olmaları icap eder. Alkov sibi şekille- rin kullanılması tabiatiyle esastır. Çünkü bilhassa tiyatrolarda sahne sahneye yakın koltuklara geri giden yansımlara ilâveten yansımalar meydana ge- tirmek ihtimali vardır.

Mutat olarak her oditoriyum için direkt ve hiç değilse bir kere yansımış seslerin tahlili yapılma- lıdır.

(Devam edecek)

>

r - A L E V

Yüksek fırınlar, maden eritme ve tasfiye fırınları, cam, havagazi, elektrik ve gazojen vesair endüstriye lâzım, yüksek hararete, asit ve bozlara dayanıklı çeşitli malzeme ve ateş tuğlaları sipariş üzerine arzu edilen eb'at ve terkipte imal edilir. Mamulâtımızm üzerindeki ALEV markası en büyük garantiyi teşkil eder.

T E L E F O N : Yazıhane : 41993 Fabrika : 22512

(37)

S A l N T E - İ R E N E ' d e F R E S K

l .

Yazan : Ressam Âli Karsan

Arkadaşım mimar Macit Kural bana Sainte İrene- de Ayasofya müzesi müdürü kıymetli arkeologumuz Muzaffer Ramazanoğlu'nun yaptırdığı kazıda fresk bulunduğundan bahsederek, görmek isteyip, istemi- yeceğini sordu.

Evvelâ Sent irende hafriyat yapılması ve son- ra da fresk bulunması insanı hayecanmdan zıp zıp sıçratacak iki mühim ve tarihî olayıdı. Tabiî böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim ve kazı yerine gittim.

Sayn Ramazanoğlu'nu sırtında iş tulumu, top- rak altında amelelerle beraber gördüm. Ben bura- da Ramazanoğlunun direktifi ve nezareti altında ya- pılan işin uluslar arası sanat âlemindeki ehemmiyer.

tinden bahsedecek değilim. O tarafı kendilerine bı- rakarak bulunan fresklerden bahsedeceğim.

Bugün Sent irende iki fresk var. Bunlardan bir tanesi zelzelelerden, yangınlardan muhtelif zaman- lardaki çöküntülerden toprak al/tmda kalmış olanı.

Diğeri ise Sen trenin içinde, üst katta,-Ayasof- ya'ya bakan cephesinin nihayetindeki pencere ke- narında ve sıva altında bulunan parça.

Bunlardan yeraltında bulunanı, insan eli tara- fından tahrip edilmemiş, fakat ne yazık ki asırlarca toprak altında ve moloz içinde kalmışdır. Fevkalâ- de harap bir vaziyettedir. Yine oradaki bazı taşla- rın üzerinde fresk fragmanları var. Burada kazı ya- pılan yerin eskiden freskle tezyin edilmiş olduğunu gösteriyor.

Sent irenin içinde ve sıva altında bulunanı ise ikonolârtlar (iconolâtre) tarafından tahrip edil- miş. O itibarla bu iki freskin sanat bakımından zi- yade tarihî kıymetleri var. Sayın Ramazan oğlu'*

nun söylediklerine göre freskler 4 üncü asra ait. Bu itibarla o zaman el işçisinin kullandığı malzemeyi ve çalışma tarzını yakııdan tetkik etmek fırsatını elde etmiş oluruz. Gerek yer altında bulunanlarda ve taş parjçıalar:nd"ki fragmanlarda ve gerekse yu- karı galerilerdeki freskin sıvaları çok itinalı yapıl- mış harçlarında temiz kireç; ve ince kum kullanıla- rak saman karıştırılmış. Sıva satıhları çok düz ade- ta bugün yaplan mermer sıva dıvarlar gibi. Bunlar- dan başka yukarı galerilerdeki freskde kesin olarak mana veremediğimiz fakat muhakkak önemi olan bir şeyde insanların dikkat nazarını çekiyor. O da sıvanın içerlerinde ve altında odun kömürü parça- ları bulunması.

Bulunan fresk bakiyeleri

10 uncu aşıra k?dar her yerde yapılan fresk malzeme olarak muhitinde bulduğu kireç kum ve bir miktar toprak boya ile yapılıyordu. Bugün yeni mimarî ile ortaya yeniden çıkan fresk yapılış tar- zı ile eskilere nazaran biraz daha farklıdır ve ara- daki beş asırlık boşluğun sakladığı sırrı yorulmak bilmeyen araycılar eski freskleri incelemekle çöz- meğe çalışıyorlar.

Asrımız fresmilerimizden Petresco, Roma'nın takibinden kaçan hıristiyanlarm Bizans'da yerleştik- lerinden ve içlerinde bir çok sanatkârların Bi- zans'da icrayı sanat ettiklerinden bahseder. Yine Pompey'li freskçilerin Cıvalarına Vezüv yanar da- ğının lâv küllerinden karıştırdıklarını yazar. In- sanın aklına burada bir aoaba geliyor. Sen tren- deki sıvada kullanılan odun kömürü parçalarını lâv küllerinin yerini tutsun diye mi koymuşlar?

Yoksa bilemediğimiz başka bir hususiyetimi var?

Her ne de olsa böylo zannolunur ki bugüne kadar hiç bir yerde Sent İrende fresk olduğu ne yazılıdır, ne de fresk sıvasına kömür konduğu bilinmektedir.

Çalışmalar devam ediliyor. Kim bilir belki daha nelere rastlamlacaktır.

(38)

Yeni Londranın bir perspektivi

Y A R I N K İ L O N D R A

L o n d r a v e c i v a r ı n ı n y e n i d e n p l a n l a n m a s ı i ç i n y a p ı l a n t e k l i f l e r

Yazan : Hubert Bird

Eski Londra Sitesi ve bunu çeviren Londra Kontesi de dahil olmak üzere Büyük Londra ismi ve- rilen vasi bölgenin tekmili için plânlama teklifleri?

hazırlanmış bulunmaktadır. Birbirine geçen bu 3 Londranın, 6.993 kliometre murabbalık bir mesa- hası olup nüfusu 10.250.000 kişidir.

Yeni plânların hazırlanmasını intaç ettiren şey işte bu büyük insan ve endüstri kesafeti olmuştur.

Londra'nın ev, fabrika dükkân bakımlarından kont- rolsüz ve plânsız bir şekilde darmadağınık olarak büyümesi, Londra'nın İngiliz sanayi ve ticaretinde oynamış olduğu fevkalâde mühim rolden ileri gel- mektedir.

Bu kadar büyük bir şehrin gelişi güzel genişle- mesinden doğan müşkül iskân, iş ve taşıt şartlarına bir çare bulmak içindir ki, şehircilik mütehassısları

bu muazzam görevi üzerlerine almışlardır. Londra üniversitesine mensup olup dünyaca tanınmış bulu- nan şehircilik mütehassısı Profesör Patrick Aber- crombie'nin başkanlığı altında çalışan bu plânlayi- cılar, Londra çevresinde mevcut şartlarla noksanlık- ları inceleyen bir rapor neşretmişlerdir. Bu rapor- dan maksad Lonra halkının en müsait şekilde ve en elverişli şartlar altında yaşayıp, çalışmasını kabil kılmaktır.

Profesör Abercrombie'nin koyduğu teşhise göre Londra şehrinin fazlasıyla büyümesine meydan ve-

rildiğinden tesirli surette idare edilmesi müşkülleş- miştir. Her hangi bir şehir, sakinlerine yaşama im- kân ve vasıtalariyle amme servisleri ve teshilatını temin etmelidir.

Malesef Londra lüzumundan fazla büyüdüğün-

Referanslar

Benzer Belgeler

c. Uzak koltuklarda sesin kuvvetlendirilmesi. İlk nokta nazırı itibara alınırsa insan sesi tek musiki aletleri, veyahut bunlardan bir kaçı gibi bazı ses mıembaları büyük

 Kulak kepçesi gelen sesin yönünün belirlenmesinde ve ses dalgalarının dış kulak kanalına iletilmesinde..  Dış kulak kanalı, gelen sesi bir miktar güçlendirerek

-Her öğrencinin ses türüne ve seviyesine göre uygun repertuarın seçilmesi (Sanat şarkıları ve opera aryaları) -İcra edilen eserin; konusu, orijinal dil

harekete ba

gördürülmesinde hizmet, (a)kamu idaresi tarafından doğrudan doğruya görülebilir (b) hizmetten sorumlu kamu idaresinin kurduğu diğer kamu tüzel kişisi

Şeyhül-Muharririn Dr.Burhan Felek onuruna Bankamızın düzenlediği toplantıya gösterdiğiniz pek nazik ilgi ve değerli konuşmanız münasebetiyle teşekkür eder, bilvesile

Söz konusu bilgiyi daha önce gerçekleştirilen araştırmalarla desteklemek gerekirse, Gasper ve Clore (2002) tarafından yapılan çalışma, pozitif duygudurum içindeki insan-

The reforms in the postal sector in the Republic of Macedonia should be carried out through several components: the definition of the universal service, creating strategic