• Sonuç bulunamadı

Strazburg Yargı Kararlarında Doğru, Haklı,Yasal ve Makul Gerekçe Biçimleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Strazburg Yargı Kararlarında Doğru, Haklı,Yasal ve Makul Gerekçe Biçimleri"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara Barosu Dergisi • Yıl: 65 • Sayı: 2 • Bahar 2007 • 179-200

Strazburg Yargı Kararlarında Doğru, Strazburg Yargı Kararlarında Doğru, Strazburg Yargı Kararlarında Doğru,

Strazburg Yargı Kararlarında Doğru, Haklı,Yasal Haklı,Yasal Haklı,Yasal vvvveeee Haklı,Yasal Makul Gerekçe Biçimleri

Makul Gerekçe Biçimleri Makul Gerekçe Biçimleri Makul Gerekçe Biçimleri

Hilmi Şeker*

Giriş:

Giriş:Giriş:

Giriş:*

A.ş.H.S. insan haklarının korunmasını ve gelişi- mini amaçlayan düzenekte adil ve güvenli yargı- lanma hakkına ayrıca ve açıkça yer vermek sure- tiyle, maddi ya da hukuki hakikate varmada şekli adaletin deŞeri ve buna olan gereksinimini nor- matif düzenleme ile somutlaştırmıştır. “görünen adaleti” saŞlamayı amaçlayan bu düzenleme ken- di içinde gerek açık, gerekse örtülü birden ziyade ilkeyi barındırmaktadır.

Gerekçeli karar hakkı ise yargılama sürecinde “o- lup bitenler” hakkında bilgi edinilmesini misyon edinmiş, varlıŞını içtihatlara borçlu, 6. maddede- ki haklar senfonisinin önemli ve örtülü enstrü- manlarındandır. Anılan bu niteliŞi ile sözleşme uygulamasında bir yargılama yöntemi ilkesi ola- rak da adlandırılabilir.

Gerekçeli Karar hakkının bir yargılama yöntemi ilkesi olarak kullanılması, benimsenip, yerleşme- si ancak bu hakkın tanımlanması, içeriŞi ile uy- gulamadaki görünüm biçimlerinin yani kimlik bilgileri ile özgeçmişinin mikolojik bir analize ta- bi tutularak belirlenmesi ile olanaklıdır.

Gerekçe kavramı: tarih sahnesine ilk olarak insa- noŞlunun kendini ve dış dünyadaki olup biteni sorguladıŞı dönemlerde çıkar ve kendi kusuru ile düştüŞü kısıtlılık durumundan kurtulmak için uŞraş verdiŞi [1] aydınlanma döneminde de ö- nem kazanmaya başlar. Günümüzde davaların mahkeme salonunun dört duvarı arasında kal- madıŞı, dünyanın gözü ve kulakları önünde yer

* Yargıç, şstanbul.

aldıŞı ve gelecekteki etkileri düşünüldüŞünde, gerekçenin insan haklarının korunmasında ulus- lararası bir cazibenin odaŞında bulunma özelliŞi- ni giderek güçlendireceŞe benziyor.

Hukukun üstünlüŞünü savunan akımların gide- rek Kara Avrupası’nı da etkisine alması sonucun- da; devletin hukukun içine çekilme ve etkinliŞi- nin hukuk ile sınırlandırılmasına ilişkin düşünsel çabalar hukuk devletinde karşılık bulmuştur.

Hukuk devleti ve ona ruh veren ilkeler bu dü- şünsel potada giderek şekillenmiş anayasacılık hareketlerinin başlaması ile de normatif alanda vücut bulmaya başlamışlardır. (şngiliz, Amerikan Haklar Bildirgesi ile Fransız Haklar Bildirisi gibi) şnsanın kamusal alanda 'deŞer' haline gelmesi, bu deŞere yönelik ihlallerin yaptırıma dönüştürül- mesi, hak arama özgürlüŞünün tanınması ile bir- likte 'yargısal korunmanın' sistemin özüne yerleş- tirilmesi, korumanın tam ve güvenli işleyebilmesi için yargı baŞımsızlıŞı ve yargıç güvencesine iliş- kin önlemlerin alınması, mahkeme kararlarının baŞlayıcılıŞının saŞlanması [2], yargıcın tarafsız- lıŞı ve nesnelliŞi, bir dava konusunun nesnel ve hukuksal olarak aydınlatılması,yargılama usulü- ne baŞlılık yargıcın temellendirme ve gerekçe gö- revi [3] bu dönemde ve hukuk devletinde yaşam bulmuşlardır.

Kurgulanan bu düzenekte yargıç, son sözün söy- lenmesi ve hukukun ne olduŞunun dile getiril- mesi [4] gibi olaŞanüstü bir misyonun taşıyıcısı olup, edimini yerine getirebilecek nicelik ve nite- likte yargısal araçlarla da donatılmıştır. Hukukun adalete dönüştürülmesinde; yargıç baŞımsızlıŞı

(2)

ile güvencesi, dava konusunun nesnel ve hukuk- sal olarak aydınlatılması ile teyellendirme ve ge- rekçe görevinin başatlıŞına vurgu yapılarak, adli kararda hukuk devletinin gereŞi ve adalet arayı- şının karşılıŞı olarak [5] doŞru, yasal ve haklı bir kanıtlama ve gerekçelendirme zorunlu görülmüş- tür.

Gerek hukukun üstünlüŞü ereŞine ulaşma gerek- se hukuk devletinin kurumsallaşmasına yönelik çabalar en çok insan hak ve özgürlüklerinin ko- runmasında somutlaşarak, gelinen noktada tek tek ulusların sorunu olmaktan çıkıp, uluslar arası alemin ortak uŞraşı ve beklentisi halini almıştır.

A.ş.H.S. de insan haklarının uluslararası korun- masına yönelik anlayış ve çabaların ortak bir gö- rünüm biçimlerindendir.

Bu baŞlamda; gerek Strazburg gerekse Türk Yar- gısının bu ilkeye yönelik ilgisi bu gelişmelere baŞlı olarak giderek artma eŞilimi göstermekte- dir. Bu eŞilimin oluşumunda insan hakları ala- nındaki sürekli gelişmeler, bunun normatif yan- sımaları, adil ve güvenli yargılanma gereksinimi ile sözleşmenin barışçıl ve zorlayıcı konseptinden söz edebiliriz. [6] Bu nedenledir ki AşHM de bu gereksinimi gidermede kendine düşeni yaparak, içtihatları aracılıŞı ile gerekçeli karar alma hak- kına egemen ilkeleri belirlemekte ve geliştirmek- tedir. Bununla bir yandan yargılama sürecinde yargıç ile yanların bütün eylem, işlem ve davra- nışlarına açıklıŞı, doŞruluŞu, yasallıŞı egemen kılmak öte yandan da olası keyfiliŞi denetime ta- bi tutarak, görünen adalete katkıda bulunmak is- temektedir.

Buraya deŞin anlatılanlarla gerekçeli karar hakkı- nın bu sunuma neden konu yapıldıŞını özetleme- ye çalıştım. Bundan sonraki bölümlerde ise gerek- çeli karar hakkının tanımı, içeriŞi ile pozitif hu- kuktaki düzenleniş şekli ile uygulamadaki sapma biçimleri irdelenecektir. Gerekçenin öŞretide algı- lanma ve tanımlanma şekli ile yargı kararlarındaki görünüm biçimleri ele alındıktan sonra, Strazburg Yargı Organının konuya bakış açısı ile bu kararla- rın alınmasında etkili prensiplerine deŞinilerek, çalışma öneri ve katkılarla sonlandırılacaktır.

Birinci Kısım

I- Gerekçenin yürürlükteki hukukta görünüm biçimleri

Gerekçe en geniş anlamı ile yargı mercilerinin yargısal etkinliklerine konu eylem, işlem ve ka- rarlarının doŞru, haklı, yasal, makul (akla mantı- Şa), vicdana uygun ve denetlenmesine olanak ve- recek şekilde temellendirilmesi olarak tanımla- nabilir.

Gerekçelendirme ödevi normlar hiyerarşisinin tüm kademelerinde özelde yargıçlara genelde de iddia makamı ile diŞer süjelere verilmiştir.Pozitif hukukumuzda gerekçenin öncelikle üst norm konumundaki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’

nın 141/3 maddesinde düzenlendiŞi,bu emredici buyruŞun diŞer yargılama yöntemine ilişkin yasa- larda da detaylandırıldıŞı anlaşılmaktadır.

Buradan hareketle ifade edilebilir ki Anayasa’mız bazı anayasalardan farklı olarak yargı kararlarının gerekçeli olmasını ilke edinmekle birlikte bazı is- tisnai durumlarda da gerekçe zorunluluŞu ara- mamaktadır. Söz konusu bu ayrık hallere yasa hükümleri ve yargısal kararlar kaynaklık yap- maktadırlar.

A) Avrupa şnsan Hakları Sözleşmesi’nde Gerekçe A.ş.H.S. A.Y.’nın 90. maddesindeki yasalaşma prosedürünü tamamlamakla artık iç hukuktaki yerini almıştır. Sözleşme normlarının anayasa ile hiyerarşi ilişkisi konusunda öŞretide fikir birliŞi olmamasına raŞmen [7], sözleşme normlarının uygulanması önünde kural olarak herhangi bir engelin kalmadıŞı tartışmasızdır. Anayasanın ek- senini oluşturan insan haklarına saygı ilkesi A.ş.H.S. ile birlikte bütün uluslararası insan hak- ları normlarına anayasal deŞer atfetmektedir. Bu- radan hareketle gelinen noktada, Sözleşme’nin ulusal hukuk kurallarına üstün olduŞu ve yargı yerlerince özellikle ve öncelikle uygulanması ge- rektiŞinin [8] bilinmesidir.

A.ş.H.S gerek insan haklarının sürekli ve kalıcı olmasının olanaklarını arama aynı zamanda da giderek farklılaşan ihlallerin ortadan kaldırılma- sına yönelik önlemleri geliştirmeyi hedeflemekle

“yaşayan bir belge” konumundadır. Mahkeme Sözleşme’nin hedeflediŞi bu amacı önemli ölçü- de, bakmakta olduŞu davada sözleşme normlarını

(3)

ve uyuşmazlık konusunu yorumlayarak gerçek- leştirmektedir. Mahkeme böylelikle erekbilimsel ve evrimci yorum yöntemi kullanarak, sözleşme- nin toplumsal deŞişime uyarlamasını pretoryen bir biçimde gerçekleştirmektedir. Bu geleceŞe yö- nelik içtihat divanı, yürürlükteki hukuku beyan etmekle deŞil, fakat yarının hukukunu yaratmak- la yükümlü bir yasa koyucuya yakınlaşmaktadır.

Mahkeme kısaca Sözleşme’de yer alan hakların sadece savunulmasını deŞil onların geliştirilme- sini de saŞlamayı anlamakta, bunun içinde dina- mik yorum yöntemini uygulamaktadır. [9]

Mahkeme güvence altına alınan hakları, devletle- rin genel uygulamasına sık sık başvurarak yo- rumlar ve tanımlamakla birlikte “özerk kavram- lar” anlayışını da geliştirmiştir. Bu kavramlar, da- valı devletin iç hukukuna basit bir başvuru ile yorumlanamazlar; bütün üye devletler için geçer- li bir “Avrupa anlamına “sahiptirler. Bununla Mahkeme Jürisprüdansını Avrupalılaştırmak ve bir hak ve özgürlükler “Avrupa Yargı düzeni”

kurmak amacına yönelmekte bununla da tutarlı- lıŞını ve gücünü pekiştirmek istemektedir. Böyle- likle Mahkeme, kullandıŞı yorum yöntemleri ve hukukun genel ilkeleri ile ortak bir Avrupa ko- ruma standardı yaratmaktadır. [10]

Sözleşme’nin başlangıç kısmında yer alan demok- ratik bir toplumda “Hukukun üstünlüŞünü” saŞ- lama erekselliŞi, Mahkemeye göre “sözleşmeyi bir bütün olarak esinler”. Hukukun üstünlüŞü il- kesi öncelikle ‘hukuk hakkının ’güvence altına a- lınmasını gerektirir.Hukuksal güvenlik, iç hukuk kuralının ulaşılabilir olması, açık olması ve öngö- rülebilir olmasını ifade eder. Sonra özgürlük ve güvenlik hakkı, hukukun üstünlüŞü ile başattır.

Nihayet hukukun üstünlüŞü, yargıca ulaşabilme ve Avrupa hukuku anlamında “adil yargılanma hakkını” kapsar. [11]

Adil yargılanma hakkı sözleşme konsepti içinde genelde saptanan bu anlayıştan özelde de iki ö- nemli esastan hareketle düzenlenmiştir. Bunlar- dan ilki evvelce ifade edildiŞi üzere şekli adaletin oluşum sürecine açıklıŞı egemen kılmak ikincisi ise hükmün hedeflediŞi adalet duygusuna rasyo- nel bir şekilde ulaşmaktır. Bu iki hedefin bileşke- si ise yargılamada hakkın içeriksizleştirilmesine hizmet eden etkinlikleri denetleyerek usule iliş-

kin koruma saŞlamak yani usulü adalete dönüş- türmektir. Gerekçeli karar hakkı da enstrüman kimliŞi ile aynı misyonun temsilciliŞini üstlene- rek, toplumun kendi varlıŞına yönelmiş evlatla- rının adil ve rasyonel bir şekilde yargılanmalarını saŞlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Ge- rekçeli karar alma hakkı; Sözleşme’nin 6/1 mad- desinde açıkça yer almamakla birlikte bu madde metninin yorumu ile edinilmiş, örtülü ancak mutlak olmayan ve gerek yargı organının gerekse yargılama konusunun özelliŞine göre istisnalara maruz kalabilecek haklardandır. Başka bir ifade ile Strazburg yargı kararları hem gerekçeli karar hakkına kaynaklık yapmakta hem de bu hakkın niteliŞini, kapsamını ve hatta etkinliŞini saŞla- mada belirleyici bir işlev üstlenmektedir.

Bu kimliŞinden ötürü Strazburg yargısının gerek- çeye ilişkin kararları bu sunumun konusunu o- luşturmuştur. Bununla Strazburg Mahkemesinin gerekçeye ilişkin deŞerlendirmeleri ölçü alınarak, hangi uygulamaların gerekçeli karar hakkının ih- lali anlamına geleceŞi hangilerinin ise ihlal olarak nitelendirilmeyeceŞi saptanacaktır. Böylelikle Av- rupa Mahkemesi ile ulusal yargı organları arasın- da gerçek bir diyalog, belirlenen bu ortak ilke ve ölçütlerin kullanımı ile saŞlanmış olacaktır.[12]

Ancak bu diyalog kurulurken, içtihatların bire bir alınıp uygulanması yerine bunların temelin- deki ilke ve ereŞin esas alınarak çıkarımlarda bu- lunulması yargıcın bir “içtihat otomatı”[13] ol- masını da önleyecektir. Aksi olasılıkta yargıcın norm ve olayı deŞerlendirme alanındaki hakimi- yeti içtihatların lafzı ile sınırlandırılmış olunacak- tır. Belirtilen bu anlama ve anlamlandırma etkin- liŞinde başarı; felsefe, sosyoloji ve yorum öŞretisi hakkında asgari birikimini zorunlu kılar. Böyle- likle yargıçlar içtihat hukukunda zikredilen kav- ram ve kurumların “Avrupa anlamlarının” sap- tanmasında, felsefi ve sosyolojik argümanların destek ve katkıları da saŞlanmış olacaktır. Ola- naklar ölçüsünde saptayabildiŞimiz kadarı ile ge- rekçeli karar ilkesinin öncelikle (a fortiori) ceza hukuku alanında uygulanacaŞı dolayısıyla gerek- çeli karar hakkının sadece sanıklar için bir gü- vence olmadıŞı aynı zamanda hukuk davalarında da geçerli bir ilke olduŞu vurgulanarak, iç hu- kuktaki uygulama sınırları da belirlenmiştir.[14]

(4)

Avrupa pratiŞinde; gerekçeli kararın niteliŞine i- lişkin içtihatlar da giderek bir artma eŞilimine rastlanmakla birlikte,bu portföyün öŞretiye oran- la çeşitlilikten ve gerekçenin işlevini açıklamak- tan uzak olduŞu,bununda mahkemeye intikal e- den ihlallerin niteliŞi açıklanabileceŞini söyleye- biliriz. Söz konusu bu içtihatların küçük farklı- lıklar bir yana içerik itibarı ile Türk hukuk sis- temi ve öŞretideki gerekçeli karar kavramı ile bü- yük ölçüde örtüştüŞü de dikkate deŞerdir.

Bu sav, Strazburg Mahkemesi şçtihatlarının ge- rekçeli karar hakkına aykırılık teşkil eden ve et- meyen (ihlale neden olan ve olmayan) durumlar şeklinde ikili bir ayırıma tabi tutularak irdelen- mesi ile temellendirilmiş olunacaktır. Söz konusu bu belirlemelere kaynaklık edenler ise Van De Hurk/Hollanda, Ruiz Torija/şspanya, Hiro Balani/

şspanya, Georgiadis/Yunanistan, De Moor/Belçika davalarındaki temel içtihatlardır.Buna göre;

1.Strazburg Yargısının gerekçeli karar alma hak- kına aykırılık teşkil etmeyen durumlara ilişkin Prensipleri:

Mahkeme yargı kararlarının gerekçeli olmasını kural edinerek ve bu kuralın kapsamının, kararın niteliŞine ve her olayın özelliŞine göre deŞişiklik gösterebileceŞini ortak bir ölçüt olarak belirle- miştir.[15] Başka bir deyişle Avrupa mahkemesi rehberlik etmek amacıyla bu davalarda gerekçe- lendirme zorunluluŞunun sınırlarının hükmün doŞasına, ülkelerin kanun yapıları, örf ve adetle- ri, meşruluk algılamaları ve deŞer yargıları baŞlı olarak deŞişkenlik arz edebileceŞini kabul etmek- tedir.[16]

Ancak gerekçeli karar verme zorunluluŞuna iliş- kin bu ilkenin, sözleşme organlarının bir temyiz mercii gibi hareket etmekten kaçınmaları nede- niyle, çok etkin olarak denetlendiŞi söylenemez.

Bununla birlikte 6.madde baŞlamında kararların uygun ve yeterli gerekçelerle desteklenmesi ge- rekliliŞi, yalnızca koruma altındaki bir hakka müdahalenin gerçekleşmesi ile sahneye çıkmak- tadır.[17] Mahkeme genellikle açık bir keyfilik görüntüsü olduŞu veya açıkça ya da makul bir biçimde gerekçe gösterilmediŞi durumlarda, ge- rekçenin niteliŞini tartışmaktadır[18].

Mahkeme bazı ayrık hallerde gerekçe gösteril-

memesinin hakkın ihlaline neden olmayacaŞını da saptamıştır. Hangi durumların hakkın ihlali olarak nitelendirilmeyeceŞi (istisnalar) bu bölü- mün inceleme konusu olacaktır.

a) şç Hukukta Mahkemelerin tüm sorulara ayrın- tılı cevap vermek zorunda olmadıkları:

A.ş.H.Mahkemesi bakmakta olduŞu bir uyuşmaz- lıkta milli mahkemelerin yargılama aşamasında tüm sorulara ayrıntılı cevap vermekle ödevli ol- madıklarını içtihat etmektedir.[19] Başka bir an- latımla, mahkemeler sadece davanın sonucuna etkili olay olgu ve argümanları açıklamakla yü- kümlü olmakla birlikte, bu şekildeki gerekçelen- dirmenin gereksiz ve yersiz detaylandırmadan uzak, ancak üstün tutulan ya da tutulmayan sav/

savunmanın içeriŞi hakkında bilgilenmeyi saŞla- yacak ölçü ve özenlilikte olmalıdır.

b) Mahkemelerin karar verilmesine neden olan temelleri kararlarında yeteri açıklıkta ve ayrıca belirtmekle yükümlü oldukları:

Ancak her ne kadar mahkemelerin, tüm sorulan soruları ayrıntılı olarak cevaplama zorunlulukları yoksa da bu gerekçelendirmeme özgürlüŞünün mutlak olduŞu söylenemez. Mahkemelerin her şeye raŞmen kararın verilmesine neden olan te- melleri yeteri açıklıkta ve ayrıca belirtmekle yü- kümlüdürler.[20] Bu ilke ile amaçlanan; hükmün asgari ölçülerde temellendirilmesi ile birlikte keyfiliŞi ve perdelemeyi önleyerek, yansızlıŞı yar- gısal korunmanın hizmetine sunmaktır. Ancak uygulamada mahkemelerin; çeşitli nedenlerle ge- rekçe göstermekten kaçındıkları ya da yetersiz gerekçelere dayalı (doŞru,makul ve yasal olma- yan)kararlar vererek yönteme aykırı bir pratik sergilediklerine sıkça tesadüf etmekteyiz. Sebep ne olursa olsun yargıçların hukuk devleti ve yar- gısal korunmanın olmazsa olmaz koşullarından olduŞu açıklamadan ayrık bu ilkenin, uygulama sorumluluŞunu sonuna kadar üstlenerek, gerek- çelendirme ödevini yerine getirmede son derece özenli davranmalıdır. Bu sorumluluk anlayışında meydana gelecek bir istenç zayıflıŞı yargıçların kişiliŞinde hukuka ve onun pratiŞine olan güve- nin sarsılmasına yol açacaŞı unutulmamalıdır.

Mahkeme Hiro Balani/şspanya örneŞinde de yu- karıda açıklanan görüşünü destekler nitelikte ha-

(5)

reket ederek, yargı organının kararında ancak sonuca etkili hususlara deŞinmek zorunluluŞun- da olduŞunu prensip edinmektedir.[21]

Bu iki karar bizi şu sonuca götürmektedir: EŞer iç hukuktaki dava sırasında açık ve somut bir bi- çimde illeri sürülen bir iddia davanın sonucunu deŞiştirebilecek nitelikte bir iddia ise davayla doŞrudan ilgilidir ve milli mahkeme tarafından gerekçe gösterilerek deŞerlendirilmelidir. Söz konusu iddiaya ilişkin ’ayrı ve açık’ bir deŞerlen- dirmenin kararın gerekçesinde yer almaması adil yargılanma hakkı açısından ihlale neden olabile- cektir.[22]

Başka bir anlatımla, mahkemelerin, yargılama sü- recine yansıtılan her talebi gözetme zorunda ol- madıkları biçimindeki serbesti, kararın verilme- sine neden olan temellere asgari açıklıkla deŞi- nilmesi ödevini de ortadan kaldıracak şekilde kullanılamaz.

Nitekim Yargıtay da çoŞu içtihatlarında hükmün esasına etkili olabilecek taleplerin kararda cevap- sız bırakılmasını bozmaya konu yaparak Straz- burg yargısı ile bu anlayışı paylaşmakla [23] bir- likte bazen de gerekçeli kararda öne sürülen sav- savunma ve taleplerinin hangilerinin diŞerine üs- tün tutulduŞunun ya da taleplerin hangi neden- lerle kabul ya da ret edildiŞinin açıklanması ge- reŞine işaret ederek asgari gerekçelendirmeyi ilke edinmektedir.

c) Jürili yargılamada verilen kararın gerekçeli olmayışının ihlal sayılmayacaŞı:

Ceza davalarında Jüriler nadiren gerekçeli karar verirler ancak bunun adil olma konusuyla uyum- lu olup olmadıŞına birkaç davada deŞinilmiştir.

Jürinin bir ceza davasında vardıŞı kararı gerekçe- lendirmediŞi bir Avusturya davasında Komisyon;

Jürili yargılamada verilen kararların gerekçesiz oluşunun, ihlal sayılmayacaŞını belirlemiştir.[24]

Komisyon Avusturya’ya karşı açılan bu davada jüriye yanıtlamaları için ayrıntılı sorular yöneltil- diŞi, bu şekildeki berraklıŞın gerekçelendirme eksikliŞini kapatabileceŞini, buna raŞmen başvu- rucunun yargıcın jüriyi yanlış yönlendirdiŞini öne sürerek kararını iptale konu yapabilme ola- naŞına sahip olduŞunu ve zaten bu olanaktan da yararlanıldıŞından bahisle, bir adaletsizliŞin ol-

madıŞını kararlaştırmıştır.

d)Temyiz merciince verilen kararların gerekçeli olmayışının ihlal sayılmayacaŞı:

Komisyon temyiz hakkının sözleşmece güvence altına alınmadıŞı düşüncesi ile temyiz merciince verilen kararların gerekçeli olmayışını ihlal kabul etmemekte [25] üst mahkemenin sadece ilgili ya- sa maddesine gönderme yapmasını ihlali önleme bakımından yeterli görmektedir. Komisyona gö- re; iç hukuk yetkili bir mahkemenin kararının temyiz edilmesini kabul etmekte ise, ister temyiz çok önemli bir hukuki konuyu ortaya çıkarsın ve isterse bunun başarılı olma şansı olmasın üst de- rece mahkemelerinin sadece ilgili maddeye gön- derme yapması yeterli bulunmaktadır[26].

Komisyon bir arabaya takılmış vergi levhasıyla il- gili nispeten önemsiz bir uyuşmazlıkla ilgili bir davada; gerek kanunlarda gerekse karar metnin- de para cezasına neden hükmedildiŞinin belirle- nememesine raŞmen (anlaşılmamak mümkün ol- madıŞı halde) para cezasının uygulanmasında, Cour de Cassation’un gerekçe göstermeksizin temyiz başvurusunu reddetmiş olmasında bir ih- lal görmemiştir. Komisyon temyiz başvurusunun açıkça kötü niyetli ve Cour de Cassation’un bunu tepeden tırnaŞa ve fazlası ile gerekçelendirdikten sonra reddetmiş olmasını yeterli bulunmuştur.

[27] Benzer bir uygulamanın Yargıtay tarafından da benimsendiŞini görüyoruz, Yargıtay ilk derece mahkemelerin verdiŞi kararların onayında, uyuş- mazlıŞın özelliŞine uygun spesifik ve somut ge- rekçelendirme yerine şablon gerekçe metinleri kullanmayı yeŞlemekte ancak aynı yöntemi bozma kararlarında uygulamaktan kaçınmaktadır.[28]

Görülüyor ki Strazburg Mahkemesi adil, güvenli ve rasyonel bir yargılama için gerekçeli karar al- ma hakkını gerekli ve zorunlu bir hak olarak ka- bul etmekle birlikte, bunu insan haklarını koru- ma önlemlerinin odaŞına koyacak kadar önem- semektedir. Dolayısı ile yargıçlar koşullar ne o- lursa olsun, yargısal güvencenin en önemli ilke- lerinden biri olarak yurttaşa hukukunun somut açıklamasını mutlaka yapmalıdırlar[29].

2. Strazburg Yargısının gerekçeli karar alma hak- kına aykırılık teşkil eden durumlara ilişkin pren- sipleri:

(6)

Strazburg yargısının sözleşmenin ihlaline ilişkin belirlemelerinin gerek nitelik gerekse nicelik ba- kımından zenginlik gösterdiŞini ifade edebili- riz.Ancak konunun iyi bir şekilde anlaşılabilme- sini saŞlamak için benzer kararların tümüne de- Şinmek yerine, temel içtihatlara deŞinmenin isa- betli olacaŞını düşünmekteyim.

Avrupa mahkemesi; gerekçe göstermek zorunda olmakla birlikte bir mahkemenin, ortaya atılan bütün sorulara cevap vermesinin gerekli olmadı- Şını ve argümanların yeterince açık olup olmadı- Şına karar vermenin de kendi işi olmadıŞına i- nanmaktadır.[30]

a) Gerekçe gösterilmemesi:

Mahkeme Belçika ve Finlandiya aleyhine açılan bir davalarda gerekçenin olmayışını usule ilişkin güvenlik önlemlerinin bir özelliŞi olarak ele al- mıştır. Bakılmakta olan bu davalarda baronun uygulamış olduŞu prosedür, 6. madde uygulama- sı kriter alınarak iki açıdan eleştiriye tabi tutul- muştur.[31] Eleştirilerden ilki baroya alınmayı düzenleyen istisnai koşulların anlamı ile ilgili bir kesinliŞin olmaması,ikincisi ise somut olayı dü- zenlememekle birlikte düzenlendiŞi varsayılan bu norma somut olayın neden uymadıŞının açık- lanmadan başvurunun ret edilmiş olunması bir hak ihlali olarak deŞerlendirilmiştir.[32]

Bu uyuşmazlıkta Barodan uzun süre önce kaydı silinen başvurucunun yeniden baroya kayıt edil- me istemi, Baro yönetimince istisnai koşulların başvurucu yararına gerçekleşmediŞinden bahisle ret edilmekle birlikte hükmün dayanaŞı ‘istisnai koşulların’ nelerden ibaret olduŞunun açıklan- mamıştır.

Mahkemeye göre şstisnai koşullar kuralının belir- sizliŞi, talebin keyfi bir biçimde inceleneceŞi kor- kusuna (ya da olasılıŞına) neden olmaktadır.

Dolayısı ile bu belirsizlik gerekçelendirme ihtiya- cını vazgeçilmez kılmaktadır; bu olayda milli yargı yeri kararında; bir yandan istisnai koşulla- rın olmadıŞından bahsederken öte yandan başvu- rucunun dayandıŞı koşulların neden istisnai ol- madıŞını da açıklamamıştır.[33]

Avrupa Mahkemesi bu içtihadıyla Milli mahke- melerin kararlarının alınmasını gerektiren huku- ki nedenlerin (davranış ya da eylemin normatif

karşılıŞının) ve yargılama konusu olayın yasada tarifi yapılan eylem olup olmadıŞının da (tipik- lik) kuşkudan uzak ve açık bir şekilde belirtilme- si gereŞine işaret etmektedir.

b)Yasal gerekçe gösterilmemesi:

Yine Mahkeme önüne gelen bir başvuruda ulusal adli merciinin yasal gerekçe göstermeden davayı reddetmesini açık ihlal olarak kabul etmekte- dir.[34] Avrupa mahkemesi bu uyuşmazlıktaki bulgusunu; gerekçesi yasal açıdan geçerli olma- dıŞından bahisle baronun başvuru sahibine adil davranmadıŞı görüşüne dayandırmaktadır.

Anılan davada Belçika ordusundan emekli olan başvurucunun Baroya kayıt olma isteŞinin “baş- vurucunun zaten kariyer yaptıŞı ve de ayrıca ba- roda çok sayıda avukat olduŞu” gerekçesi ile red- dedilmesi üzerine Strazburg Mahkemesi; Baro konseyinin belirttiŞi gerekçenin hukuken mute- ber bir gerekçe olmadıŞı ve aynı zamanda uygu- lanabilir yasa kuralında da yer alan nedenlerden birine dayanmadıŞından bahisle, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiŞini belirle- miştir.[35]

Yasal gerekçe ise hükmün yasa normunda belirti- len nedenlere dayalı verildiŞinin açıklanması ola- rak tanımlanabilir. Kuşkusuz hükmün dayanaŞı çeşitli nedenlerle açıklanabilir ancak geçerli olanı ise yasalara dayalı ve ona uygun olarak açıklanan nedenlerdir. Tabii ki bu içtihatta yer olmamakla birlikte gerekçelendirmeyi uygulanabilir yasa normu ile sınırlamak olanaklı deŞildir, uygulana- bilir yasa normu bulunmayan bazı uyuşmazlık- larda yargıç yasa kuralı koyma ya da takdir yetki- sinin sınırları içerisinde kalmak koşulu ile gerek- çesini hukukun diŞer kaynaklarından yararlana- rak ta oluşturması olanaklıdır.

c) Yasal ifadelerin tekrarlanması:

Yunanistan aleyhine açılan bir davada ulusal yar- gı organının, başvurucunun istemini yasal ifade- leri tekrarlayarak reddetmesini ihlal kabul etmiş- tir.[36] Mahkeme bu içtihadı ile her somut u- yuşmazlık ya da talebin yasalar önünde sınanma- sı ile ulaşılan sonucun bu uyuşmazlıŞın içeriŞin- deki özel ve spesifik nedenlerle açıklanmasını arzulamaktadır. Zira her uyuşmazlık nevi şahsına münhasır özellikler taşısa da yargıçların benzer

(7)

dava ve istemleri kaba bir benzeştirme kültürü- nün etkisi ve içerik kaygısı duymadan içtihat [37] ya da emsal aracılıŞı aynılaştırdıkları da bi- linmektedir. Bu durumun nedenleri arasında za- mansızlık ve iş yükü savunmaları öne çıksa da iş yükü az olan mahkemelerde dahi ,yasaların ara- dıŞı ölçülerde gerekçeli karar yazılamamakta [38] ya da kalite ve içerik kaygısından uzak madde ve dosya numaralarına gönderme[39] ya- pıldıŞı da ayrı bir gerçektir.

d) şçselleştirme yöntemi ile gerekçelendirme:

şspanya ve Finlandiya ile ilgili görülmekte olan davalarda üst mahkemenin ayrıca ve açıkça bir gerekçelendirme gereksinimi duymaksızın, ilk derece mahkemesinin verdiŞi kararı onaması ya da içselleştirme yöntemi ile önceki karar gerekçe- sini kabul etmeyi, gerekçeli karar prensibine ay- kırılık nedeniyle adil yargılanma hakkına aykırı bulmuştur.[40]

şçselleştirme;inceleme konusu olay ile ilgili nite- liklere deŞinilmeksizin ondan soyut olarak evvel- ce açıklanan nedenlere ya da deŞerlendirmelere yollama yapılması olarak ifade edilebilir.

e) Gerekçenin içeriŞi hakkında bilgi edinilmeme- si:

Komisyon önüne gelen bir olayda; gerekçeli ka- rarı öŞrenme olanaŞı ortadan kalkan başvurucu- nun bu karara yönelik temyiz isteŞinin, üst mah- kemece ret edilmesini sanıŞın etkili savunma hakkından yoksun bırakıldıŞından bahisle, olay- da Sözleşme’nin 6/3-b,c bentleri ile ilişkili 1.fıkra hükmünün yüksek sözleşmeci yanca çiŞnendiŞi sonucuna varmıştır.[41] Gerekçelendirmenin ya- pılmaması eŞer temyiz yolunu tıkamış ise 6/1 an- lamında sorun var demektir. Zira temyize başvu- ru hakkının etkili kullanımı için kararın üzerine inşa edildikleri zeminin yeteri açıklıkta olması saŞlanmalıdır. Bu temyize başvuru hakkının ger- çek anlamı ile kullanılması için bir temel oldu- Şu[42] unutulmamalıdır.Ancak Mahkeme Pierre- Andre Melin v. France davasında temyiz başvuru hakkının engellenmesinden söz edilebilmesi için, başvurucunun eylemi ile bu sonuca katkıda bu- lunmaması ya da bu hakkın kullanılması için as- gari özen(gayret) yükümlülüŞünü ifada temerrü- de düşmemesi koşuluna baŞlamaktadır. Başka bir

deyişle anılan hakkın kullanılması için gereken önlemler alınmış ya da gerekli ödevler yerine ge- tirilmesine raŞmen temyiz başvurusunun kulla- nımı halende olanaklı deŞilse artık hak ihlali var demektir. Bu içtihat gerekçeli karar hakkına ay- kırılıŞın aynı zamanda savunma hakkının etkili kullanımını da engelleyeceŞine dair çarpıcı bir örnektir.

Bu uyuşmazlıkta ilk derece yargı organının bu kararı, ardışık iki ayrı nedenle hatalıdır. Birincisi kararın içeriŞi hakkında bilgiye ulaşılma olanaŞı- nın herhangi bir nedenle engellenmesi, ikincisi ise buna baŞlı olarak ilgilisinin gerekli, yeterli ve etkili savunma araçlarından yoksun bırakılması- dır. Bilgi edinme hakkının engellenmesi ya kara- rın yanlara hiç verilmemesi ya da geç verilmesi şeklinde olabilir. Sözgelimi karar gerekçesinin temyiz süresi içinde yazılmaması/yazılamaması nedeni ile kısa karara dayanılarak temyiz hakkı- nın kullanılmasında olduŞu gibi.

şç hukukta bu ve benzeri durumlarla karşılaşıl- makla birlikte ceza yargılama yöntemine ilişkin yasada bu riski önleyecek önlemlerin varlıŞı da bilinmektedir. Yanlar gerekçeli kararın öŞrenil- mesine deŞin temyiz süresinin işlemesini durdu- ran (süre tutum) dilekçelerle bu riski ortadan kaldırabilmektedirler.

f) Yeterli gerekçe gösterilmemesi:

şHAM iç hukukta kararların yeterli gerekçeden yoksun ya da gerekçenin detaylı olmamasını adil ve güvenli yargılanma hakkının ihlali olarak ka- bul etmektedir.[43]

Yeterli gerekçe ise mahkeme kararlarının adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte olarak açıklanmasıdır.

Buraya kadar anlatılanlarla gerekçe ve gerekçesiz- lik kavramları ile ilgili Strazburg Mahkemesinin karar içeriklerinde yargıç etkinliŞinde olması ge- reken hukuk algılamalarını[44] kimi zaman da ulusal yargı organlarının gerek bu saptamalar karşısındaki ve gerekse yanındaki duruşunu be- lirleyerek, gözlem ve deneyimlerimizle konuya müdahil olmaya çalıştık.

Oimdi de üst yargı organlarının norm denetimine ilişkin edimlerini yerine getirirlerken aynı za- manda içtihat yolu ile hukuku geliştirme ve zen-

(8)

ginleştirmeye katkı sundukları da gözetilerek Yüksek yargıda gerekçe üzerine konuşulanlarla çalışmamızı yönlendireceŞiz. Bunu bir kaç ne- denle gerekli buluyoruz. şlki iç hukukta gerekçe- nin nasıl göründüŞünü belirlemek, ikincisi Yargı- tay’ın ilk derece mahkemeleri ile arasındaki hiye- rarşi ilişkiden yararlanarak, sözleşme normları ile bunların uygulanmasına açıklık getiren içtihatla- ra egemen ilkelerin belirlenip yerleşmesinde ö- nemli ve etkili rol özelliŞine dikkat çekmek, ü- çüncüsü ise aralarında hiyerarşi ilişki bulunma- yan iki yasal yargı organının bu konudaki duruş- larını karşılaştırarak buradan ortak çıkarımlar yapmaktır.

B) Yüksek Yargıda gerekçe:

Danıştayın ‘Derinleştirilmiş bölgesel koruma sis- temi’ karşısındaki tutumu, özellikle son yıllarda netleşmiş bulunmakta ve giderek bu ulusal üstü mekanizmaya daha sıkı referans yaptıŞı gözlen- mektedir. Sözleşmelerin iç hukukta yasalar üstü bir konuma sahip olduŞunu, Yürütme ve Yargı organları için baŞlayıcı nitelik taşıdıŞını ortaya koyan Danıştay, Anayasa Mahkemesi Kararlarına da yollama yaparak şHAS Jürisprüdansına anaya- sal deŞer tanıdıŞı sonucuna varmıştır.[45]

Kararlarında sık sık şHAS’a Yollama yapan Ana- yasa Mahkemesi Türkiye’nin sözleşme ile yü- kümlülükler altına girdiŞi saptandıktan sonra in- san hak ve özgürlüklerinin yalnızca ulusal anaya- saların konusu deŞil aynı zamanda da uluslar a- rası hukukun kurucu öŞesi olduŞunu belirtmiş ve insan hakları ile ilgili uluslar arası normları da anayasallık denetiminde ‘ölçü normlar bloŞu’ içi- ne sokmuştur.[46]

Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin yeni kararla- rı T.A.Y. sisteminde, iç hukukun tartışılmaz üs- tünlüŞünün sonu ve milletlerarası norma açılma sürecinin başlangıcı şeklinde yorumlanmakta- dır.[47] Görülüyor ki gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Danıştay [48] AşHS’nin etki gücünü be- nimseyerek, uygulamalarına referans olarak ka- bul etmektedirler. Böylelikle gerek ilk derece mah- kemesi gerekse norm denetimi yetkisinin kulla- nımında bu mahkemeler; bakmakta oldukları da- valarda gerekçeli karar hakkına egemen içtihat- ların uygulanmasında rehberlik yapacaklarını ta- ahhütlerinin gereŞi saymaktadırlar.

Yargıtay içtihatlarında gerekçenin gerek nitelik ve gerekse nicelik olarak zengin bir görünüm gösterdiŞi anlaşılmaktadır. Bu kararların ince- lenmesi ile Yargıtay’ın gerekçeli karar hakkını il- ke olarak, gerekçesizliŞi ise istisna olarak kabul etmiştir. Yüksek Mahkeme içtihatlarında; gerek- çenin niteliŞi, içeriŞi ile işlevi ayrıntılı olarak be- lirlenerek hangi durumların hak ihlaline neden olacaŞı açıklıŞa kavuşturulmuştur. Bu nedenle Yargıtay’da gerekçe üzerine söylenenler hakkında ortak ve AşHM’nin temel ilkeleri ile uyumlu bir kanının oluştuŞu-muhalefet şerhleri ayrık olmak üzere-söylemek yerinde olacaktır. Buna göre;

1. Gerekçenin işlevine ilişkin içtihatlar:

Hukuk Genel Kurulu; gerekçelendirmenin yargıç için yasal ve aynı zamanda etik bir yükümlülük olduŞunu belirledikten sonra, gerekçe oluşturu- lurken yansızlıŞın saŞlanması ile birlikte yanların onur ve saygınlıŞının korunmasında da özenli davranılmasına işaret etmektedir.[49] Başka bir ifade ile Genel Kurul bu kararında, insan onur ve saygınlıŞının gerekçelendirme adı altında yetki aşımı suretiyle çiŞnenmemesi gereŞine işaret et- mektedir. Burada sözleşme ile korunan deŞerler arasında olası krizin yargıç tarafından hukukun sınırlarında ve elverdiŞi ölçüde insanın deŞerin- den yana tavır alarak aşılması önerilmektedir.

2. Gerekçenin niteliŞine ilişkin içtihatlar:

Büyük Genel Kurula göre; Anayasa ve yasalarda nelerin gerekçe olabileceŞi sınırlı bir şekilde sa- yılmadıŞını, bununla birlikte gösterilecek gerek- çenin sanıŞın kişiliŞi ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiŞini de gösterecek şekilde geçerli ve yasal olmalıdır. Gerekçenin bu niteliŞi ile yasa koyucunun amacına uygun düşeceŞi gibi bununla, aynı zamanda karar aydınlatılmış, key- filiŞi önlenmiş ve de yanlar ikna edilmiş oluna- caktır.[50]

CGK ise yargıcın takdir hakkının akla, hukuka ve dosyaya uygun açıklanması gereŞine deŞinmek- tedir[51]. Dolayısı ile gerekçelendirmenin dosya- daki argümanlar olay ve olgulara dayalı yeterli ol- mayıp bu etkinliŞin mantıksal bir süreçle tamam- lanması gerekir. Yargıtay ilk seviye mahkemele- rin bu edimlerini görmezden gelip oluşu ve delil- leri tartışmadan, dosyayı numaralandırmaları son-

(9)

rada bu numaralı bölümlere gönderme yapılmak suretiyle gerekçelendirmede (içselleştirme yön- temi) bulunulmasında yasalara aykırılık sapta- mıştır.[52]

Önceki kararlara gönderme yapılarak gerekçe- lendirme yapılmasını Yargıtay kabul etmemekte- dir.[53] Söz konusu bu durum içselleştirme ola- rak da adlandırılmaktadır. şç hukukta bu tarz uy- gulamaya gerek ilk derece gerekse üst yargı or- ganlarının kararlarında da rastlamak olanaklıdır.

Yargıtay genellikle onama kararlarında şablon ge- rekçelerle ilk derece mahkemesinin kararlarını onamaktadır. şlk derece mahkemeler ise özellikle bozma üzerine verdikleri kararlarında bozmada belirtilen noktalara gönderme yaparak ya da bun- ları tekrarla benzer bir etkinlikte bulunmaktadır- lar. Oysaki bozulan karar tamamen ortadan kalk- makta mahkeme yeniden gerekçeli hüküm oluş- turmakla ödevli duruma geldiŞi gözetilerek yeni- den gerekçe oluşturmalıdır.[54]

Birinci daire gerekçeli hükmün her şeyden evvel yargısal bir yapıt olduŞu bulgusuna varıp, bunun yasaya, yanlara, yaşama, olaya uygun ve aynı za- manda adalet duygusunu yansıtması [55] gerek- tiŞine vurgu yapmakla birlikte insancıl bir görü- nüme sahip olmasını da istemiştir. Bu içtihatla ge- rekçeli kararların gerek öŞreti gerekse Strazburg yargısının insanı eksen alan anlayışına esas alma- sı nedeniyle oldukça uygun olduŞunu düşünüyo- rum. Zira burada adaletin insancıl yönü diŞer ni- teliklerine göre önemsenerek açıŞa çıkarılmıştır.

Yargıtay, kararın dayanaŞı tüm veriler ile bu veri- ler konusunda ulaşılan sonucun, iddia, savunma ile tanık anlatımlarına ilişkin deŞerlendirmelerin, suçun yasal öŞeleri ve kabul edilen olayların ka- rarda gösterilmesini ve aynı zamanda gerekçenin belirsiz, kapalı, duraksamaya neden olacak ifade- ler içermemesini de önermektedir.[56] Çünkü yargılamanın amacı eldeki uyuşmazlıŞı ikinci bir uyuşmazlıŞa neden olmayacak şekilde sonlan- dırmaktır. Söz konusu bu ve benzeri içtihatlarda Yargıtay, Strazburg yargısından farklı olarak sa- dece hükme esas alınan nedenlerin cevaplanması ile yetinilmemesini bir adım öteye gidilerek iddia ve savunmanın bir bütün olarak deŞerlendirilip gerekçeye yansıtılmasını uygun bulmaktadır. Böy- lelikle kararların açık ve inandırıcı gerekçelerle

kaleme alınması saŞlanarak bunun davayı kaybe- den yanda güven duygusu oluşturması amaçlan- maktadır.

Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik olması bir başka gerekçesizlik örneŞidir. Yargılama yönte- mine ilişkin yasalar gerekçeli karar ile infaza yö- nelen kısa kararın uyumluluŞun ilke edinmiş- tir.[57]

Yetersiz gerekçeye dayalı yorumla tahrikin adi ni- telikte kabulü[58], kararda yasal olmayan gerek- çe ile cezanın ertelenmemesi[59], asgari hadden ceza tayininde gerekçe gösterilmemesi[60], yasal, yeterli ve geçerli olmayan gerekçe ile hüküm ku- rulması[61], maddenin uygulanma gerekçesinin gösterilmemesi[62], nesnel ve öznel ölçüler göze- tilmeksizin taktir en sözcüŞü ile yet inilip yeter- siz gerekçe ile hüküm kurulması[63], öne sürü- len taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi[64], Kısa kararın duruşma tutanaŞı- na geçirilmeden gerekçeli karar oluşturulma- sı[65] taraflar bakımından inandırıcı ve Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde kaleme alın- maması, mahkemenin iddia savunma ve tanık an- latımlarına ilişkin deŞerlendirmelerinin açık ola- rak gerekçede gösterilmemesi, belirsiz ve müp- hem ifadelere yer verilmesi, suçun yasal öŞeleri- nin gösterilmemesi kabul edilen olayın gösteril- memesi[66] yasal ifadelerin tekrarlanması olası ihlal biçimleri olarak telaffuz edilmektedir.

Yargıtay özetle adil yargılanmanın amacına hiz- met edecek ayrıntılı gerekçelere kararlarda yer verilmesini önermekle bu konuda oldukça radi- kal bir tavır sergilemektedir.

Yargıtay bu bakış açısı ile Strazburg yargısının gerekçe üzerine söylediklerinin büyük ölçüde ör- tüştüŞü söylenebilir. Bu benzerlikler genellikle yeterli, geçerli, yasal ifadelere gönderme yapılma- sı, içselleştirme yolu ile gerekçelendirme konu- sunda kendini göstermektedir. Yargıtay'ın sapta- yabildiŞimiz kadarı ile gerekçede iddia ve sa- vunmanın mutlaka tartışmaya konu yapılmasını ve yargılama sürecinde öne sürülen taleplerin ce- vaplandırılmasında ayrık bir duruma deŞinme- mekle, Strazburg Yargısından kısmen farklılaştıŞı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Yargıtay'ın ge- rekçesizlik kavramına açık ve örtülü gerekçesiz- lik yanında içselleştirilmiş gerekçe ve yetersiz ge-

(10)

rekçelendirmeyi de dahil ederek bu alanı geniş- letmiştir. Yargıtay'ın bu alandaki en deŞerli kat- kısı ise sözleşmenin de yargısal korumaya aldıŞı kişi onurunu çiŞneyecek gerekçelendirmeyi red- deden tutumudur.

C) Yargılama yöntemine ilişkin yasalarda:

1. Ceza Muhakemeleri Usul Yasasında;

Ceza Yargılama Yöntemi Yasası; düzeneŞinde ge- rekçelendirmeyi tüm yargı organlarının karar/

muhalefet şerhleri ve mütalaaları için gerekli[67]

bulmakla birlikte gerekçelendirmede gözetilecek hususlar yönünden mahkumiyet ve beraat karar- ları arasında ayırım yapmıştır.

Mahkumiyet kararlarının gerekçesinde; kanıtlan- mış ve kesin olgular, başka olgulardan edinilen kanıtlar(260/1), TCK’da yer alan ve cezayı kaldı- ran indiren ya da aŞırlaştıran nedenlerin sübuta erip ermediŞi (260/2), uygulanan ceza kuralı, ce- zanın tayininde etkili haller (260/3), ceza yasa- sında cezanın indirilmesi nedeni olarak gösteri- len nedenlerin kabul ya da reddinin mutlaka te- mellendirilmesi gerektiŞi belirtilirken, Beraat ka- rarlarının gerekçesinde ise sanık hakkında veri- len beraat kararının hangi nedene dayalı olarak verildiŞinin açıklanması yeterli görülmektedir.

Durma, düşme ve ret kararlarının gerekçesi ko- nusunda ise yasada bir açıklamanın yer almadıŞı gözetilerek bu kararların gerekçesinin de üst mah- kemenin iyi bir denetim yapmasına olanak vere- cek şekilde temellendirilmesi gerekir.[68]

Yargılamaya katılanların yasa yollarına başvurma hakkından vazgeçtikleri taktirde, suçun yasal un- surlarını gösteren olgularla uygulanan yasa mad- desinin son kararın gerekçesinde yer almasının yeterli (260/5) görüldüŞü anlaşılmaktadır. Yasa yolundan vazgeçme durumunda, gerekçede baş- ka hususlara yer verilmesine gerek görülmemesi- nin nedeni, bu kararın başka mahkeme ya da yar- gı organlarınca gözden geçirilmeyecek olmasın- dandır. Son kararın gerekçesinin, özellikle mah- kumiyet kararında bütün ayrıntısı ile yer alması- nın istenme nedeninin,üst mahkemelerce iyi bir denetim yapılmasına olanak tanımaktır. [69]

2. Medeni yargılama yöntemine ilişkin yasada;

Gerekçeli kararla ilgili düzenlemeler HUMK’un 381,486/6,489/2,388/1b-3 maddelerinde düzen-

lendiŞi bilinmektedir.

HUMK’un 388/3 maddesi, hükmün iki tarafın id- dia ve savunmalarının özeti anlaştıkları ya da an- laşamadıkları noktalar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması,ret ve üs- tün tutma nedenleri sabit görülen vakıalarla bun- lardan çıkarılan sonuç ve hukuki nedenleri içer- me gereŞine deŞinmektedir.

Buna göre kararların gerekçeli olması gerektiŞi, hükmün gerekçesiz olmasının mutlak temyiz ne- deni kabul edilmektedir.[70]

II- Hukuk ÖŞretisinde Gerekçenin görünüm bi- çimleri:

ÖŞreti; bilgi üretme, üretilenleri yorumlama ve yargı kararlarına eleştirisel yaklaşarak hukuku geliştirme ve zenginleştirmektedir. Dolayısı ile bi- lim çevrelerinde konuşulanların, gerekçeli karar hakkına yönelik ihlallerin önlenmesine çok önem- li katkılar saŞlayacaŞı tartışmasızdır. Bu amaçla ulaşabildiŞimiz kaynakların bir kaç çalışma ile sınırlı olmasına raŞmen bu çalışma ve görüşlerin her birinin ayrı bir deŞer ve zengin içerik taşıdık- larını görmekteyiz.şşte öŞretide gerekçenin adli, psikolojik, toplumsal, pedagojik nitelikleri üzeri- ne söylenenler;

A) Gerekçenin Yararları Üzerine Savlar:

1. Gerekçenin adli nitelik ile işlevi üzerine söyle- nenler;

a) Gerekçe yargıcın yansızlıŞını kanıtlama aracı- dır:

Yargıcın yargılama sonucu ulaştıŞı kanının hu- kuksal olması yargıcın kişisellikten arınmış olma ve hukuka uygun davranma yükümlülüŞünün doŞal sonucudur. Bu baŞlamda kararların gerek- çeli olma ilkesi; yargı baŞımsızlıŞının amacı ve bedeli olan yansızlıŞı kanıtlama olanaŞı veren ve yargıç onurunu koruyan bir araçtır. Dolayısıyla yargıcın verdiŞi karar ne denli doŞru (adaletli) olursa olsun; karar gerekçesinde yansızlıŞını tar- tışılır duruma getirmiş ise bu etkinliŞi ile adil yargılanma hakkını ihlal etmiş demektir.[71]

Bununla birlikte yargıcın tarafsızlıŞı ya da nesnel- liŞi bir dava konusunun nesnel ve hukuksal ola- rak aydınlatılması ile olanaklı olup bunun saŞ- lanması yargıcın ciddi bir gerekçelendirme ve

(11)

temellendirme gayreti ile olanaklıdır. Dolayısı ile yargıç hukuk devletinde yargılamayı yürütürken her aşamada doŞru ve güvenli yargılanma hakkı- nın belirlenmiş ilkeleri ile bunların özünde var olan (insana saygı, toplumsal özgüveni geliştir- me) deŞerleri de gözetmekle yükümlüdür.[72]

b) Gerekçe geleceŞin hukuku ve toplumunun ta- salanma aracıdır:

YürürlüŞe giren yasalar genellikle yargıçlar tara- fından (determinate/indeterminate normlar) uy- gulanmaktadır. Her ne kadar hakimler yasalara baŞlı iseler de, yürürlüŞe giren yasa hükümlerini yorumlamak, düzenlenmeyen ayrıntıları çözmek üzere de yeteri kadar hürriyet/takdir hakkı ile de donatılmışlardır. Hakim donatılan bu yetkilerle geleceŞin hukukuna (de lege ferenda)[73] tasa- rımcı ve bir retorisyen kimliŞi ile başvurarak, hukuku adalete dönüştürmekte böylelikle de fakto hukuk yaratmaktadır. Bu ve diŞer etkinlik- leri sayesine bilimsel soyutluŞu somutlaştırmak- tadır.[74]

Ancak yargıcın bu konudaki bakış açısı mevcut hukuk sisteminin sınırlarını aşsa da, pratiŞi ve vereceŞi kararların dünya ve hukuk sistemi için anlamlı olma gereŞi vardır. Bu anlamlılık aynı zamanda tasarım özgürlüŞünün sınırlarını da be- lirler. Bu saptama hukuk sistemi ile doŞa bilimle- ri arasındaki temas noktalarına da işaret etmek- tedir. Bilimsel ipotezler gibi kararlarda "gerçek dünyaya" ilişkindir; her ikisi de boşlukta deŞil, bilgi yüklü bir ortamda test edilmektedir.[75]

Gerekçelendirmenin bilimsel ekinlik yanı göze- tildiŞinde Sayın Yücel’in eserinde vurguladıŞı bi- limsel sınama yargılama etkinlikleri aracılıŞı ile gerçekleşip, bu süreç de sonuçta ifadesini gerek- çeli kararda bulacaktır.

c) Gerekçeli karar Yargıç için etik yükümlülük- tür:

Yargıcın buyruŞunun dayandıŞı nedenlerin bi- linmek istenmesi gücünü yasalardan önce deŞer yargılarından alır.[76] Gerekçe başka bir ifade ile yargıcın etik bir yükümlülüŞüdür. Gerekçelen- dirme zorunluluŞu aynı zamanda tarafların ger- çek hakkında müsterih olma ve kararı kabul et- me ihtiyacının da gereŞidir.[77] Bu baŞlamda mahkeme yargıcının etik sorumluluŞu, işlevi ile

doŞrudan doŞruya ilgili görünmektedir. Dolayısı ile yargıç için doŞru ve adil yargılamanın ön şartı etik deŞerlerin kendisinde ne kadar yer ettiŞine baŞlıdır.[78]

Yargıç’ın pozitif hukukun sınırları içinde, belirli bir yargılama konusu eylemi bir yasa maddesine baŞlama ya da baŞlamama özgürlüŞünü kullana- rak yargı işlevini hukuk devletinin amacına uy- gun olarak yerine getirebilmesi onun etik özgür- lüŞüne bilgi donanımına, yeteneklerine ve huku- kun üstün ilkelerine ilişkin doŞru deŞerlendirme- ler yapmasına baŞlıdır. Bu nedenle yargıç saŞlam bir hukuk ve felsefesi, karşılaştırmalı hukuk uy- gulamaları, örnek karar ve gerekçe bilgisine, kı- saca farklı olanakların bilgisine sahip olmalıdır.

[79].

Yargıcın etik meşruluŞu ahlak deŞerlerinin nis- biliŞi tehlikesine açık olmakla birlikte, asıl üze- rinde durulması gereken, yargısal etkinliŞin saŞ- lamlıŞının önemli bir unsuru olmasıdır. OlaŞan yaşamımızdaki yargılarımızı oluştururken nesnel olmanın çoŞunca olanaksız olduŞunu, yargıları- mızda öznel ön anlayışlarımızın yönlendirmesi altında olduŞumuzu bilsekte yargıç içselliŞinde, olaŞanüstü bir nesnel birikim deneyim ve bunun bilgisinin de olması gerekmektedir[80].

d) Gerekçe adli süreçte rasyonelliŞi etkin kılma aracıdır:

Adli işlevde rasyonelliŞin en önemli ve en tipik göstergesi kararların gerekçeli olmasıdır. Kararla- rın nedenlerini ve doŞruluŞunu gösterme ihtiyacı tüm yargılama yöntemine ilişkin yasalarda, görüş ve kararların gerekçelerinden biri olarak belirtil- mektedir.[81] Yargılama mantık kurallarının e- gemen olduŞu bir yargısal akıl yürütme etkinliŞi- dir.

e) Gerekçe yargıcın yanılmasını önleyici bir araç- tır:

Yargıçlar insandır bu bakımdan yargılama süre- cinde hatalı davranma gerçeŞe ve yönteme aykırı yargıya varma ya da buyruk oluşturma olasılıklar gözardı edilmemelidir. Gerekçe bu işlevi ile olası adli yanılgıların yaşanmaması için bir anlamda güvencedir.[82]

f- Gerekçe yargıcın da yargılanma aracıdır:

(12)

Gerekçe yargıcın yargılama etkinliŞinin aynası olup, bu işlevine baŞlı olarak yargıcın da yargı- lanmasına olanak tanır.[83] Başka bir ifade ile hakimin tarafların getirdiŞi ispat vasıtalarının keyfi kullanmasına ve hissi karar vermesine engel olacaŞı gibi[84] bu etkinliŞindeki hukuksal ve mantıksal deŞerlendirilmesinin kontrolüne ola- nak saŞlayacaktır.

g) Gerekçe niteliŞi itibarı ile bir yargısal akıl yü- rütmedir:

Gerekçe karar ile mütalaanın üçüncü unsuru o- lan sonucun mantıki yönden dayanaŞıdır. Mantı- Şa dayanmayan yani keyfi olan kararların muha- keme hukukunda yeri olmamakla[85] birlikte hükmün tek başına akla ve mantık kurallarına ya da akıldışı mülahazalara dayalı olması yeterli gö- rülmemekte, hükmün özellikle bunların tümüne dayandırılması gerektiŞi de ifade edilmekte- dir.[86]

h) Gerekçenin oluşa uygun, açık, çelişkisiz ve hu- kuk kuralına aykırı olmaması gerektiŞi:

Gerekçenin hukuk kuralı, mantık veya deneyim kurallarına ters düşmemesi ve[87] aynı zamanda başka sonuçlar çıkartılmasına imkan vermeyecek tarzda olması gerekmektedir. Kararda kanaate i- lişkin nedenlerin boş, yuvarlak, anlamsız kelime ve cümlelerle deŞil önemli deliller ve diŞer un- surların tümü birbiri ile olan baŞlantıları göste- rilmelidir.[88] Bilimsel doŞruluk ilkesi uyarınca gerekçe için delillerin deŞerlendirilmesinin man- tıki çatısı için gerekli olanlara yer verilmesi gere- kir[89]. Görülüyor ki yargıca kararda kullandıŞı bütün önemli kanıtlara deŞinmesi ya da hangi ar- gümanlar esas alınarak karar oluşturduŞunu de- taylandırılması önerilmektedir.[90]

2. Gerekçenin Pedagojik niteliŞi üzerine söyle- nenler;

A) Gerekçeli karar öŞretici işleve sahiptir:

Gerekçeli niteliŞi itibarı ile her şeyin üstünde ka- rarın haklılıŞını vurgulama ve bu konumu ile ola- bildiŞince ikna edici olma girişimidir. Bu etkinlik ile bir yandan karardaki adalete vurgu yapılmak- ta öte yandan da davayı kaybeden tarafa kararın zulmedici ve keyfi bir karar olmak yerine, man- tıksal diyalektik sürecin kaçınılmaz sonucu oldu-

Şu gösterilmek istenmektedir. Zaman zaman kay- beden taraf avukatına dikkatinden kaçmış def’ile- ri görebilmesinde ve ısrar ettiŞi görüşündeki ha- tayı algılamasına da yardımcı olabilmektedir.

[91]

B) Gerekçe hukukun zenginleşmesine olanak saŞlar:

Gerekçe ve muhalefet şerhleri; hukuk tüketicile- rinin verilecek kararların doŞru tahmin edilebil- meleri bakımından önemli dayanaklardır.[92] Ke- za gerekçe ve muhalefet şerhleri kararların (üst mahkemeler, mesleki yayınlar, kamuoyu organla- rı, sivil toplum kuruluşlarınca) denetlenmesini saŞlayan ve hakimlere rasyonel yargılama gücü veren unsurlar olarak da, hukukun zenginleşme- sine katkıda bulunmakta hatta ilkelerin oluşum potasını oluşturmaktadırlar.[93] Bilim adamları yargısal kararların gerekçelerine katılmasalar bile onları eleştirerek daha isabetli mütalaalara vara- rak[94] hukuk biliminin gelişip zenginleşmesine eleştriyel etkinlikleri ile katkı sunmaktadırlar.

1. Gerekçenin psikolojik işlevi üzerine yorumlar;

Gerekçe yargıcın adli etkinlikte vicdanını rahat- latma aracıdır: Adalet duygusunun rasyonelleşti- rilmesi yargıçların kendilerini rahatlatmaları ka- dar yanları da ikna ederek huzur saŞlayan, bir bakıma da deneyimli yargıçların kendi refleks ve düşüncelerini destekleyen bir işlemdir.[95]

2. Gerekçe toplumsal- iletişim işlevi üzerine yo- rumlar:

Karar bazen toplum ile iletişim amaçlı da kullanı- labilir.[96] Buna gerekçeli kararın iletişim amaçlı kullanımı da denilebilir. Kanımca burada yargıç hukuku aracı kılarak toplumla diyaloga girmekte ya da kamuoyunu yakından ilgilendiren konu- larda yaklaşımını ortaya koymaktadır. Ancak yargıcın bu etkinliŞinin siyasal sonuçlar vermesi olasılıŞı karşısında, hukuk ve yargının bundan olumsuz etkilenme riski de mutlaka gözetilmeli- dir.

B) Gerekçenin zararları üzerine tezler:

ÖŞretide gerekçenin gerekliliŞi üzerine deŞişik savların yanında, az da olsa gerekçenin adli risk- leri olabileceŞine ilişkin görüşlere de rastlamak olanaklıdır. Oöyle ki;

(13)

1. Gerekçenin yargılamayı geciktireceŞi savı:

Gerekçe göstermenin güç davalarda, yargıçların gerekçe göstermekten imtina ederek ya da gerek- çeli kararın yazılmasında ihmali bir tutumda ser- gileyebilecekleri yargı pratiŞinin herkesçe malum bir problemidir. Ancak bu risk neden gösterilerek gerekçeli karar hakkından vazgeçilmesi kabul edilemez. Bu riskin etkisini yargıçlar üzerindeki iş yükünün azaltılması, zamansızlık sorununun çözülmesi ve yargıçların bilgilenip, deneyim ka- zanması ile yitireceŞini umuyoruz. Ancak koşul- lar ne olursa olsun yargıçlar hukuku en ince ay- rıntısına kadar üslüne uygun bir şekilde uygula- yarak kendilerini hukuk devletinin meşru zemi- ninde tutmalıdırlar[97]

2. Gerekçe hakikatleri perdeleme aracı olarak kullanılabilir:

Gerekçenin sayılan olumlu işlevleri yanında baş- ka amaçlara hizmet eder şekilde kullanılma olası- lıŞı da vardır. Hukuk yaratma sürecinde yasama organı titizliŞinde toplumsal vicdanı yansıtmayan kurallar konulması ve gerekçenin perdelenmesi riski de vardır. Gerekçe konusunda var olan di- Şer bir görüntüde, totoliter rejimlerde önceden saptanmış sonuçlara uyarlı gerekçeli karar olgusu ile legalite baŞlamında mevcut normlarla halkın adalet duygusu arasında beliren uçurum sonucu hakimin olgusal kanıtlara ilişkin deŞerlendirme- sinde bazı şeyleri göz ardı etmesi veya rejim deŞi- şikliklerinde hakimlerin eski alışkanlıklarını sür- dürmesidir. [98]

3. Gerekçe bazı hallerde mahkemelerin saygınlı- Şını tartışılır kılabilir:

Toplu çalışılan mahkemelerde, kararların farklı çıkmasından çıkarılacak sonuç bu kararların tek bir gerekçeden doŞmadıŞıdır. Toplu mahkemele- rin doŞasında olan ve güvence olan bu durumun gerçekleşebilmesi üyelerin kapasiteli olmasına baŞ- lıdır. Aksi durum zaman zaman tanık olduŞumuz mahkeme başkanının egemen olduŞu “sözde top- lu mahkeme” görüntüsü sergilenmiş olunacak- tır.[99] Çok az farkla çıkan kararların ayrıca ka- muoyunda olumsuz eleştirilere konu olduŞu da gözetildiŞinde bu iki noktada kararların saygınlı- Şı kuşkulu hale gelebilir. Buraya deŞin hukuk bi- limi ve tüketicilerinin gerekçeye bakış açılarını

olumlu ve olumsuz yönleri ile ele almaya çalıştık.

ÖŞretide gerekçenin analitik bir yöntemle ele alı- narak detaylandırıldıŞı anlaşılmaktadır. Söz ko- nusu görüşlerin tümünün ortak paydası yargıla- ma yönteminde gerekçelendirmenin en ince ay- rıntısına kadar kullanılması gerektiŞidir. ÖŞreti bu bakışı ile Strazburg yargı kararlarında tanım- lanan gerekçe ve gerekçesizlik tanımı ile paralel hatta detay bakımından önde olduŞu ifade edile- bilir. Bununla birlikte öŞreti ve Yargıtay’ın gerek- çelendirme de kararın dayanaŞı tüm argümanla- rın detaylandırılarak yer alınması gerektiŞi görü- şü ile Strazburg yargısının sadece hükme etkili olan iddia savunma talep ve argümanların gerek- çelendirilmesi gerektiŞi şeklindeki içtihadından ayrılmaktadırlar. Ancak insan haklarının kurum- sallaşması istenç yanında uygulama ile öŞretinin ürettiklerini paylaşmaları ile olanaklıdır.

şkinci Kısım

Gerekçeli karar hakkının uygulamadaki sapma biçimleri:

Uygulamada çeşitli nedenlerle bu görevin yerine getirilmesinde özenli davranılmadıŞı, çeşitli ge- rekçelerin yerinde olsun ya da olmasın arkasına sıŞınılarak eksik ya da hiç yerine getirilmediŞi ya da istenmeyen şekillerde yerine getirildiŞi bu şe- kildeki usul sapmalarının gerek iç hukuk gerekse uluslararası hukukta ciddi eleştiri ve yaptırıma konu olduŞu bilinmektedir. Bu konudaki ihlalle- re sıklıkla gözaltı, tutuklama, arama ve savunma gibi ceza yargılaması araçlarının kullanımında rastlanmaktadır. Dolayısı ile yetkinin kullanıcısı durumundaki mahkeme ve uzantılarının yapılan işin öneminin bilincinde üst düzey bir sorumlu- lukla davranarak eylem, işlem ve kararlarlarını gerekçelendirmeleri gereklilikten öte bir yargısal güvencedir.

Uygulamada kimi zaman genel ve soyut kimi za- man da yasa maddesindeki ifadelerin tekrarlana- rak ya da bunlara gönderme yapılarak gerekçe- lendirilmesi[100], sav ve savunmalar ile gerekçe- nin denetime olanak vermeyecek tarzda özetlen- mesi, yasal gerekçe kullanmak yerine az da olsa hukuk dışı gerekçelerle kararın açıklanması, ge- rekçede hükme esas alınan ya da alınmayan olay olgu kanıtların neler olduŞunun açıklanması ye- rine “kim ne demiş” şeklindeki diyalog ve ifade-

(14)

lerin kararda gösterilmesi ile yet inilmesi sıklıkla karşılaşılan sapma biçimleridir.

Ancak uygulamadaki bu sapmalar sadece yargıç- ların deŞil yargılama etkinliŞine katılan tüm kişi- lerin yöntem dışı uygulama ve algılayışlarından kaynaklandıŞı da başka bir görünüm biçimidir.

[101] Savunma tekelini elinde bulunduran ve baŞımsız yargının bir öŞesi durumundaki Avu- katlarında (sorumluluk sahibi olanların ayrık tu- tulması koşulu ile) savunma etkinliklerini nere- deyse “aleyhimize olanları kabul etmiyoruz,itiraz ediyoruz, mahkemenin taktirine bırakıyoruz, ka- bul etmiyoruz v.s.”[102] gibi taktiklerin sınırına hapsettikleri ve iktidar alanlarını sahipleri olma- yan yargıç ve diŞerlerine terk ettikleri vurgulan- ması gereken bir diŞer gerçektir. Sav ve savunma öne sürülenlerin doŞru ya da yanlışlıŞının teme- lini ortaya koymada/sunmada (argüman) özensiz davranarak bir anlamda kendi kusurları ile ge- rekçelendirme ve gerekçeli karar hakkının ihlali- ne katkı sunmaktadırlar.

Her ne kadar gerekçelendirme yargıcın sorumlu- luŞunda ise de gerekçelendirme yükümlülüŞü- nün yönteme aykırı biçimde kullanılmasında, yanların ve savunma mesleŞi mensuplarının de- netim üzerine inşa edilmiş bir savunma stratejisi yerine uyuma dayalı savunmaları stratejisi izle- melerinin de etkili olduŞu başka bir gerçektir. Bu gibi sapmaların ortadan kaldırılması veyahut ön- lenmesi yargılama yöntemi yasalarındaki itiraz, temyiz gibi denetim araçlarının etkin ve yerinde kullanımı ile olanaklıdır.

Unutulmaması gereken bir konuda; adaletin ger- çekleştirilmesinin yargıç kimliŞi ile özdeşleştiŞi kabul edilse dahi yargıcın tekelinde olmadıŞı, normatif düzenlemede ifadesini bulmuş bir başka gerçektir. Gerek maddi gerçek gerekse hukuki gerçeŞe ulaşma birlikte uŞraşın sonucudur. Dola- yısı oluşmamış adalette de mutlaka birlikte so- rumluluŞun izleri aranmalıdır. Yöntemine uygun bir yargılama sürece bilgiyi, güveni ve doŞruluŞu hakim kılar. Böylelikle sürecin hedefi olan adil yargılanma ve adaletin gerçekleşmesi de ona kat- kı sunan dinamiklerin eseri olacaktır.

şş yoŞunlu ve donanımsızlık ile diŞer olanaksız- lıklar yargının öteden beri gelen üzerinde çokça

konuşulan gerçekleridir. Ancak bu ve benzeri ne- denlerinin hiç birinin neden gösterilerek gerekçe- li karar yazılması ediminden imtina edilemez.

Başka bir deyişle iki satırlık gerekçelendirme ile insanların özgürlüŞüne yaşamına ve malvarlıŞına hükmedilmesi etik açıdan (hak,hukuk, nesafet, hakkaniyet vs.) nasıl açıklanacaktır? Yargıç her şeye raŞmen adaletin kendi kimliŞinde somutlaş- tıŞını hatırında tutarak “yükte hafif, pahada aŞır”

özdeyişine uygun şatafattan uzak anlaşılabilir i- fadelerle kararını gerekçelendirmenin yöntemini geliştirmelidir.

Keza Yüksek Yargıda (Anayasa ve Yüksek seçim kurulu) sözgelimi kamuoyunun yakından ilgi- lendiŞi davalarda henüz gerekçeli kararların ya- zılmamış ya da geç yazılması ise bilinen başka bir ihlal biçimidir. Seçim hukukunun demokrasi ile ilişkisi ve Seçim Yargısınca verilen kararların Av- rupa şnsan Hakları Sözleşmesi’nin hedeflediŞi de- mokratik toplum oluşturma özlemi katkıları yine Anayasa Mahkemesinin soyut norm denetimi sı- rasındaki etkinliŞinin bu alandaki sonuçları göze- tildiŞinde verilecek kararların hukuk tüketicileri ve mahkemeler için tartışmasız bir öneme sahip olduŞu ortadadır. Dolayısı ile tefhim edilen bu kararların hangi nedenler üstün tutularak alındı- Şının muhataplarınca öŞrenilmesi sözleşme ile güvence altına alınsın ya da alınmasın kanımızca üzerinde kafa yorulması gereken başka bir sapma türüdür.

Yargıtay’ın norm denetim sırasında ilk derece yargı mercilerinin kararların genellikle “olay ve delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmadıŞı cihetle itirazın reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün onanmasına” şeklinde ifadelerle onan- dıŞı birinci bölümde belirtildi. Anılan uygulama sözleşme kapsamı dışında kalsa bile onama hük- münden olumsuz etkilenen yanında denetleyen durumundaki makamdan az da olsa ikna edici nedenler hakkında bilgiye gereksinim duyacaŞı- nın şekli adaletin gerçekleşmesine azımsanmaya- cak katkı sunacaktır.

Gerekçe önemli bir meşruiyet ve aynı zamanda denetim aracı olduŞunun çoŞu kez unutularak uzun kararların norm denetiminde okunmadıŞı söylentilerinin etkisi ile de kararlarda sav savun- ma ve yargılama sürecindeki etkinlik ve deŞer-

(15)

lendirmelerin denetlenmesine olanak vermeyecek şekilde özetlendiŞi ya da kararda yer verilmediŞi de özellikle gerekçeli kararların kalem şef ya da memurlarına bırakıldıŞı ise başka bir gerekçesiz- lik modelidir. Bu alanda söylenenlerin haklılık payları ve itiraz hakları saklı kalmak koşulu ile öŞreti, Strazburg yargı ilkeleri ve Yargıtay pratiŞi ile ortaya çıkan ilkeleri referans alınarak aşmalı- dırlar.

Yargıçların aynı zamanda yargılamanın bilimsel bir etkinlik olduŞu gerçeŞinden hareketle her yargılama konusunun kendi içinde ayrı bir özel- lik ve hak barındırdıŞının kabulü ile “bilimsel cahillik” ilkesi referans alınarak, hukuksal ne- denler ile uyuşmazlık bakımından benzerlik (ni- telik ve görüntü olarak) arz etse bile, her defa- sında bu benzerlik göz ardı edilerek, deŞerlendi- rilmesi ve gerekçelendirilmesi gerekir. Ancak uy- gulamada her uyuşmazlıŞın nevi şahsına münha- sır olduŞu ya da her olayın kendi doŞasında ye- gane olduŞu felsefi söylemin unutularak, hukuki- Maddi gerçek ayırtına dayalı olup olmadıŞı ya da kararın alınma şeklindeki ayrıntılar ile bakılmak- ta olan uyuşmazlıŞın özellikleri gözetilmeksizin, Yargıtay kararlarının referans alınarak olayın sı- nanması, yargıcı “içtihat yargıçlıŞı”na yöneltir- ken, yargılamayı da bilimsellikten uzak, yalın ve sıradan bir kamusal etkinlik haline getirmektedir.

Bir başka sapma biçimi olarak da bilirkişi görüş- lerinin gerekçe ile baŞlantısında göze çarpmakta- dır. Bilirkişilik kurumuna yönelik deklere edil- miş ya da edilmemiş eleştiriler bir yana, yazı işle- ri müdürlerinin müştemilat kavramının belir- lenmesi için bilirkişi olarak yetki ve görevlendi- rilme anlayışının Türk Yargısınca geride bırakıl- ma zamanının geldiŞi hatta seçtiŞi dahi söylene- bilir. Yargıcın bazen bilirkişi görüşüne yönelik eleştiri ve itirazları deŞerlendirmeye tabi tutma- dan başka bir deyişle bu konudaki talepleri ret ya da kabul etmeden, bazen de bu eleştirilere cevap verilse dahi bunun nedenleri açıklanmak yerine bu görüşlere göndermede bulunularak gerekçe- lendirme yapıldıŞı, dikkate deŞer bir diŞer sapma biçimidir. Mütalaanın karara neden dayanak ya- pıldıŞının açıklamadan vareste tutularak bunun onaylanması alışkanlıŞından uzaklaşıldıŞı oranda yargıçlık kimliŞine de yakınlaşılacaŞı bilinmeli-

dir. Başka bir deyişle bu alandaki etkinliŞin yar- gılama yöntemi yasalarına uygun kullanılarak, yargıçlık yetkilerinin paylaşılmasında son derece kıskanç davranılması gerekmektedir. Unutulma- malıdır; yargıçlar, onaylayan deŞil hüküm veren- lerdir. Yargılama yetkisinin hangi nedenle olursa olsun bilirkişilerce paylaşılması durumunda ka- lınmasında ,ortaya çıkacak sonucun yargıç kararı olarak nitelendirilmesi mümkün deŞildir.

Bir başka sapmada yargılama sürecinde öne sürü- len sav ve savunma konularının gerekçesiz olarak reddedilmesi noktasında ortaya çıkmaktadır. Uy- gulamada iddia ve savunmaya ilişkin söylemlerin, genellikle “usul ve yasaya uygun talebin reddine ya da kabulüne” şeklindeki genel ve soyut ibare- ler ile karara baŞlandıŞı bilinmektedir. Bu şekil- deki istemlerin yahut etkinliŞin gelecekteki karar ve işlemlerin öncül ya da artçıları olarak, hakkın oluşumunu yakından ve derinden etkileyecek sonuçlar doŞuracaŞı gözetilerek, yanların anılan kararlara itiraz edebilmelerine ya da verilmiş ka- rarların geri alınmalarına olanak saŞlayacak açık- lık ve yeterlilikte temellendirilmesi, gerekçeli ka- rar alma hakkının ruhuna uygun bir davranış o- lacaktır. Bu edim duruşma aşamasında yerine ge- tirilmemiş ise hiç olmasa bu eksikliŞin ikna edici olma amacını karşılaması niyeti ile son kararda makul ölçülerde açıklanmalıdır.

Bazı yargı kararlarının (anlaşmalı boşanma çarpı- cı örnek olabilir) niteliŞi gereŞi şablon gerekçe- lendirme kullanılmasına elverişli olduŞu kabul edilmekle[103] birlikte bu şekildeki uygulama- nın istisna olduŞu, istisnanın da “dar yorumlan- ması” gereken niteliŞi atlanarak, “aynılaştırma- benzeştirme kültürünün” etkisi ile bütün kararla- ra teşmil edilmemesi gerektiŞi de başka bir örnek olarak durmaktadır.

Gerekçeli kararların yasal nedenler dışındaki ne- denlere dayalı olarak gerekçelendirilmesi ise ör- neŞine az tesadüf edilmekle birlikte çarpıcı bir başka gerekçesizlik örneŞi olarak deŞerlendiril- melidir.[104] Bu tarz oluşumlar genellikle hü- kümle varılan sonucun, pozitif hukuk düzene- Şinde yer almayan olgulara dayalı ya da normatif düzenlemede yer alsa dahi buradaki içeriŞinden ayrı ve yanlış algılanarak ya da burada belirtilme- yen yahut tanımlanmayan şekline (sözgelimi hük-

Referanslar

Benzer Belgeler

Kişisel ilişkinin belirli gün ve saatte velayet kendisine verilmeyen eş ile çocuk arasında yüz yüze görüşme olarak tanımlanması ve kişisel ilişkinin çocuğun

AİHM, yerel makamların tespitlerine tabi olmamakla birlikte, normal koşullar altında sözkonusu makamların vardığı sonuçlardan ayrılmasını sağlayacak ikna edici unsurlar

Bu süre zarfında, 23 Ocak 2002’de, başvuranın avukatı, erkek güvenlik görevlilerinin odadan çıkmasını ya da başvuranın kelepçelerini çıkarmasını istemeyen doktor

kitabını (İmamın Ordusu) seçimlerden önce tamamlanması için çalıştırması yönünde talimatlar verdiğinin yer aldığını iddia etmektedir. Hükümet, yine savcılığa

Başvurunun Hükümet’e tebliğ edilmesinin ardından, Manavgat Savcılığı, 4483 sayılı Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun’da yapılan

İstanbul Atatürk Havalimanı ve Kumkapı Yabancılar Geri Gönderme Mer- kezi’ndeki kötü fiziki koşullara ilişkin olarak, Hükümet’in iç hukuk yollarının tüke-

Sözkonusu davada tespit edilmiş olan ihlalin niteliği gereği ve tarafsız bir şekilde karar vererek AİHM, başvuranların her birine manevi tazminat olarak 5,000 Euro

17. Mahkeme, yazarın yukarıda kaydedilen beyanatlarını ve bütün olarak sözkonusu makaleyi gözönüne alarak, başvuranın PKK lideri ve önde gelen mensupları tarafından