• Sonuç bulunamadı

6. ÜNİTE SİYER VE İSLAM TARİHİ 1. BÖLÜM SİYER. Doç. Dr. Yasin YILMAZ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "6. ÜNİTE SİYER VE İSLAM TARİHİ 1. BÖLÜM SİYER. Doç. Dr. Yasin YILMAZ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi"

Copied!
88
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. BÖLÜM 6. ÜNİTE

SİYER VE İSLAM TARİHİ

Doç. Dr. Yasin YILMAZ

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

SİYER

(2)
(3)

487 Yeryüzünde ilk mabedin inşa edildiği yer olan Mek-

ke şehrinin bulunduğu Arap Yarımadası, Asya ile Afrika arasında yer alan dünyanın en büyük yarımadalarından birisidir. Büyük kısmı çöllerle kaplı olmasından dola- yı yarımadanın büyük kısmı sıcak ve kurak kuşakta yer aldığı için yağışlar çok az ve özellikle yaz mevsiminin sıcak olmasından dolayı tarım alanları çok sınırlı olmuş- tur. Arap Yarımadasında en önemli bölge, Kâbe’nin için- de yer aldığı Mekke ile Hz. Muhammed’in (sav) İslam devletini kurduğu Medine şehirlerinin bulunduğu Hicaz Bölgesidir. Bu bölgede Mekke ve Yesrib (Medine) dışında Taif şehri de bulunmaktadır.

1. İslam Öncesi Arap

Yarımadasında Sosyal Hayat

Araplar, İslam’dan önce çöl ikliminin getirdiği zorluk- lardan dolayı kabileler halinde yaşıyorlardı. Çölde deve ve keçi kılından yapılmış çadırlarda göçebe olarak yaşa- yan, azık ve otlak peşinde koşarak hayatlarını sürdüren kabilelere bedevîler, köy, kasaba ve şehirlerde kerpiçten yapılmış evlerde yerleşik hayata geçip, geçimlerini ta- rım, ticaret ve el sanatlarıyla sağlayanlara da hadarîler denilmiştir.

Kabileler halinde yaşayan Arap toplumunun en kü- çük birimi aile idi. Aileler daha büyük aile demek olan bir kabilenin parçası olmakla varlık anlamı kazanabilirdi.

Kabile ise aynı soydan gelen kişilerin oluşturduğu ve bi- reylerin birbirlerine kan, ırk ve soy yoluyla bağlandıkları topluluktur.

Arap Yarımadasında bir kişinin mutlaka bir kabi- lenin üyesi olması zorunlu idi. Çünkü hayatını de- vam ettirebilmesi için dayanacağı bir gücün olması gerekiyordu. Bundan dolayı Peygamberimiz de, doğduğu sırada Mekke’nin yönetimini elinde bulun- duran, Kâbe’yle ilgili hizmetleri yürüten ve çevrede büyük itibarı olan Kureyş kabilesine mensuptu.

ÖNEMLİ

O dönemde Arap Yarımadasında da insanlar hürler, köleler ve mevali diye üç gruba ayrılmıştı. Hürler top- lumda en üst tabakayı oluşturan her türlü haklara sahip olan kişilerdi. Köleler ise, hürlerin sahip olduğu bütün haklardan mahrum olan gruptu. Bunlar pazarlarda alı- nıp-satılırlardı. Bunların dışında kölelikten azat edilen ve mevali denilen üçüncü bir grupta mevcuttu. Mevlalar, köleler gibi pazarlarda alınıp-satılmazlardı. Ancak hür bir kızla ya da kadınla evlenemezlerdi.

Sosyal Sınıflar

• Hürler (Eşraf-Avam)

• Mevali (Azat edilen köleler)

• Köleler (Kadın-erkek)

İslamiyet’ten önce Araplar kabileler halinde yaşarken bazı hoş olmayan özellikleri de bulunmaktaydı. Kabilede erkeğin üstünlüğü tartışılmaz olup mutlak hâkimiyetiyle beraber, yakınlık erkek akrabalar yoluyla kurulurdu. O dönemde Araplar arasında çok kadınla evlenme geleneği olduğu gibi, kadınların toplumda hiçbir hakları da yoktu.

Kızlar genellikle 10-12 yaşlarında evlendirilirdi. Boşan- ma hakkı tamamen erkeğe aitti. Cahiliye Arapları erkek cinsini üstün tutarken, buna karşılık kız çocuğuna sahip

A. İSLAMİYET TEN ÖNCE ARAP YARIMADASI

(4)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

olmaktan rahatsızlık duyarlardı. Bundan dolayı bazı ka- bileler kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi.

Cahiliye Dönemi’nde kız çocuğu sahibi olmak utanç sebebi sayılırdı. Birinin kızı olduğu zaman öfkesin- den yüzü simsiyah kesilirdi. Çünkü onunla alay edi- lir ve o kişi toplum tarafından dışlanırdı. Kur’an-ı Kerim’de bu duruma şu ayetlerle işaret edilmiştir:

“Onlardan birine, Rahman olan Allah’a isnat et- tikleri bir kız evlat müjdelense, içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi.” (Zuhruf, 43/17. ayet) “Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman...” (Tek- vir, 81/8-9) “Ortak koştukları şeyler, müşriklerden çoğuna, çocuklarını öldürmeyi süslü gösterirdi.”

(En’âm, 6/137) ÇOK ÖNEMLİ

2. İslam Öncesi Arap

Yarımadasında Kültürel Hayat

Kültür, toplumların duyuş, düşünüş birliğini meyda- na getiren; gelenek halindeki her türlü yaşantıyı, düşün- celeri, gerekli bilgileri edinerek muhakeme, zevk ve eleş- tirme yeteneklerini geliştirmiş olma halidir. Bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden duygu, dil, sanat ve yaşayış unsurlarının tümüne de kültür denir.

İslam öncesi Arap Yarımadasında yaşayan insanla- rın kültürel anlayışı içerisinde, kendilerine mahsus dinî yaşantıları, örf-adetleri, şiir ve güzel söz söyleme gibi sanat anlayışları ve farklı hayat tarzları vardı. Okuma ve yazma imkânı çok kısıtlı olmasından dolayı kültürel değerler daha çok ezber yoluyla gelecek nesillere akta- rılırdı. Arapların tarih, astroloji, kâhinlik ve büyücülük gibi alanlarda da dikkat çekici şekilde sözlü bir kültür birikimleri vardı. Taif yakınlarda kurulan Ukaz panayı- rında yapılan şiir yarışmalarında birinci gelen şiirler altın harflerle Kâbe’nin duvarına asılırdı. Arap tarihinde bu şiirlere “Muallakât-ı Seb’a (Yedi Askı)” denilmiştir.

3. İslam Öncesi Arap

Yarımadasında Ekonomik Hayat

Ekonomik hayatı iklim şartlarının etkilediği Arap Yarımadasında, Araplar çok sade bir hayat sürerlerdi.

İslamiyet öncesi Yarımadada ekonomi; tarım, hayvan- cılık, el sanatları ve ticarete dayanırdı. Tarım genellikle Yarımadanın kıyı bölgelerinde yağış alan alanlarında, hayvancılık da otlağı bol olan yerlerde yapılırdı. Tarıma

ve hayvancılığa elverişli olmayan yerlerde ise geçim kay- nağı ticaretti. O dönemde Araplar, koyun, keçi ve iyi cins ata sahip olmalarıyla bilinirdi. Ancak devenin Arab’ın hayatındaki yeri asla küçümsenemezdi. Çünkü bedevîle- rin servetleri sahip oldukları deveye göre ölçülürdü.

Arabistan Yarımadasının en eski yerleşim merkez- lerinden birisi Mekke’dir. Kâbe’nin burada bulun- ması sebebiyle dinî ve ticarî yönlerden büyük önem taşır. Varlığını ve gelişmesini Kâbe’ye borçlu olan Mekke’nin tarihini, Kâbe’nin tarihinden ayırmak mümkün değildir. Tarihçiler, Mekke bölgesinin ilk sakinlerinin Amalika kavmi olduğunu söylerler.

Amalika kavminden sonra bölgeye Cürhümlüler de- nilen bir topluluk yerleşmişti. Buradaki yerlileri ise Tihame ve Yesrib’e sürmüşlerdi.

HATIRDA TUTULMALI

Hz. İbrahim (as), eşi Hacer ile oğlu İsmail’i Mekke bölgesine bıraktığı sırada, orada Cürhümlüler bulunu- yordu. Fakat o tarihlerde Mekke diye bir şehir yoktu.

Şimdiki şehrin bulunduğu yere “Mekke” veya “Bekke”

adı verilmişti. Bölgenin bu iki isimle anıldığını Kur’an-ı Kerim bildirmektedir. (Âl-i İmran, 3/135) Bunların dışın- da Mekke’ye, “Ümmü’l-Kura” (şehirlerin anası) ismi de verilmiştir. (Şurâ, 42/7)

Hz. İbrahim’in (as), eşi ve oğlunu Mekke bölgesine bıraktıktan sonra Kudüs’e dönmüştü. İsmail (as) anne- siyle bu bölgede kaldı. Bu süre zarfında Zemzem bulun- du ve Cürhümlüler, suya yakın bölgeye yerleştiler. Hz.

İsmail büyüyünce, Cürhümlülerden bir kızla evlendi. Bu evlilikten nesiller çoğaldı ve Peygamberimiz de bu nesil- den gelmiştir.

Cürhümlülerden sonra Mekke bölgesine Huzaalılar yerleşti. Uzun süre bölgede kalan Huzaalılardan sonra Mekke’nin yönetimi Kureyş kabilesine geçti. Mekke ve Kâbe ile ilgili görevler bu dönemde belli kurallara bağ- landı. Özellikle Kusay b. Kilab zamanında önce “Dâ- ru’n-Nedve” denilen yönetim binası yapıldı, sonra da Mekke ve Kâbe ile ilgili görevler Kureyş kabilesinin kol- ları arasında dağıtıldı.

Mekke’yi diğer yerlerden farklı ve üstün hale geti- ren en önemli özellik ise yeryüzünün ilk mabedi olan Kâbe’nin burada yer almasıdır. Önce Hz. Âdem (as) ta- rafından yapıldığı söylenilen Kâbe, ikinci kez Hz. İbra- him ile oğlu İsmail tarafından bina edildi. (Âl-i İmran, 3/96-97) Kâbe, Mescid-i Haram, Makam-ı İbrahim, Safâ ve Merve adlı mekânlar Mekke’de bulunduğu gibi, hac vazifelerinin geri kalan kısımlarının yerine getirildiği

(5)

6. ÜNİTE SİYER VE İSLAM TARİHİ 489

Arafat, Müzdelife ve Mina’da bu şehrin sınırları içerisin- de bulunmaktadır.

İslam öncesi Arabistan’da, en önemli geçim kaynağı ticaret idi. Ticarî hayatın geliştiği en önemli şehirlerden birisi de Mekke idi. Çünkü Mekke, tarım ve hayvancı- lığa elverişli olmadığı için insanlar ticarete yönelmiştir.

Kâbe’nin orada oluşu da Mekke’de ticaretin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Çünkü insanlar, Araplar arasın- da savaşların yapılmadığı barış aylarında Kâbe’yi ziyare- te gidip, hem hac hem de ticarî alış-verişte bulunuyor- lardı. Mekkelilerin dışarıdan gelen insanlara yardımda bulunmaları, onlara su ve yiyecek ikram etmeleri, onla- rın Mekkelilere saygı duymalarını sağlamıştır. Mekkelile- rin bu tutumundan dolayı Kureyş kabilesi de ticaret için gittiği her yerde saygı görmüştür.

Araplar arasında Haram aylar olarak kabul edi- len Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarında savaş yapılmazdı. Arap Yarımadasının çeşitli böl- gelerinden insanlar Mekke ve civarında kurulan panayırlarda ticaret yaparlardı. Bundan dolayı bu aylara barış ayları denilmiştir.

ÇOK ÖNEMLİ

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Kureyş kabilesinin ticaret için yazın Şam’a ve kışın da Yemen’e güven içinde gittikleri belirtilmektedir.

Kureyş Suresi ÖNEMLİ

MEKKE VE KÂBE İLE İLGİLİ GÖREVLER

Kusay b. Kilab yönetimi ele aldıktan sonra birtakım de- ğişiklikler yaparak, Mekke, hac ve Kâbe ile ilgili, diğer Arap kabilelerinin ellerinde bulunan görevleri, değişti- rilmemesi gereken bir dinî vecibe olduğuna inandığın- dan yine onlara bıraktı. Kusay, Kureyş kabilesini etrafına topladıktan sonra Mekke ve çevresini Kureyş kabilesi arasında paylaştırdı ve herkesi kendi payına düşen yere yerleştirdi. Kusay bu arada M. 440 yılında “Daru’n-Ned- ve”yi inşa ettirerek, Kureyş kabilesinin bütün önemli iş- lerinin burada konuşularak karara bağlanmasını sağla- mıştır. Bu görevleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Sidânet (Hicâbe): Haciplikte denilen bu görev;

Kâbe’nin perdedarlığı ve anahtar muhafızlığı idi.

M.S. 630 yılında Mekke’nin fethinde Hz. Peygamber (sav), Kâbe anahtarlarını yine Abduddâr oğulların- dan Osman b. Talha’ya vermiştir.

2. Sikâyet: Bu görev İslam öncesi Mekke’ye gelen hacı- lara su dağıtma idi.

3. Rifade: Kusay tarafından başlatılan ve Kâbe’ye gelen ziyaretçilerin özellikle de fakir hacıların yiyecek, gi- yecek ve yatacak ihtiyaçlarını karşılama görevi idi.

4. Ukab (Kıyade): Kureyşlilerin Ukab (Karakuş) ya da liva dedikleri sancağı savaş sırasında dışarı çı- karırlardı. Bu sancağı taşıma görevine kıyade denil- miştir

5. Nedve: Kusay tarafından inşa edilen Dâru’n-Ned- ve’deki toplantı, müzakere ve bunu yönetme görevi idi.

6. Meşveret: Mekke’nin önemli işlerinde “danışman- lık” görevi idi.

7. Sifâret: Mekkeliler adına barış, savaş ve diğer işlerle ilgili anlaşmaları imzalama ve başka devlet, emirlik ve kabileler arasındaki dış ilişkilerde Kureyş’i temsil etme görevi idi.

8. Nizaret: Taşınacak olan eşyayı kontrol etmek ve taşınmasına mühürlü veya imzalı bir ruhsat kâğıdı vermek görevi idi.

9. Hükûmet: Hakem sıfatıyla kabileler ve çeşitli top- luluklar arasındaki anlaşmazlıkları çözümleme ve sosyal adaleti sağlama görevi idi.

10. Kubbe: Savaş sırasında silahları ve diğer teçhizatı koruma görevi idi.

11. Îsar ve Ezlam: Bu görev “ezlam” denilen oklarla fal açma idi. Fal, Kâbe’nin yanında bulunan Hubel putu önünde açılırdı.

12. Hazine-u Emvâl: Savaş için toplanan silah, teçhizât ve diğer ihtiyaçları toplama ve koruma görevi idi.

13. Emvâlu Muhcire: Kâbe’de bulunan putlar için top- lanan para ve kıymetli eşyayı koruma göreviydi.

14. İmâre: Kâbe ve çevresinde kötü sözler söylemeyi, yüksek sesle konuşmayı yasaklama, asayiş ve düzeni sağlama görevi idi.

HATIRDA TUTULMALI

(6)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

4. İslam Öncesi Arap Yarımadasında Dinî Hayat

Arapların İslam’dan önceki yaşadığı çağa bizzat Kur’ân-ı Kerim’de “Cahiliye” denilmiştir. Cahiliye kavra- mı, o dönemde Arapların Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber ve bir dine sahip olmadıklarını, bilakis sapıklık, zulüm ve ahlaksızlık içinde yaşadıklarını ifade eder.

O devirde Arabistan’da çok çeşitli din ve inançlar mevcuttu. İslam’dan önceki Araplar arasında her ne ka- dar Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik, Sabiîlik ve Ha- niflik gibi farklı dinî inanışlara rastlansa da, en yaygın inanç, putperestlik idi. Araplar bu dönemde put, heykel ve dikili taşlara tapmayı adet haline getirmişlerdir. Onlar puta tapmayı Allah’a ulaşmanın tek yolu olarak görü- yorlardı.

Araplar arasında en meşhur put Hubel idi. Bütün kabilelerin kutsal kabul ettiği put idi. Ayrıca büyük kabileler tarafından kabul edilen Lat, Uzza ve Me- nat gibi putlar vardı.

Necm, 53/19-20 ÖNEMLİ

Cahiliye Arapları arasında puta tapıcılığın yaygın ol- duğu dönemlerde yalancılıktan, putlara tapmaktan ve Allah’a ortak koşmaktan sakınan Hanifler de mevcuttu.

(Hac, 22/30, 31) Yahudi ve Hıristiyanların dinlerinin as- lının da Haniflik olduğunu belirtmiştir. İslamiyet’ten önce Arap Yarımadasında ağırlığı Yesrib (Medine) ve Hayber olmak üzere Yahudiler ile sayıları az olmakla beraber bazı yerlerde Hıristiyanlar da bulunmaktaydı.

Arap Yarımadasında Hz. Muhammed’in (sav) pey- gamber olarak gönderildiği sırada Yesrib’te Benî Kaynuka, Benî Nadîr ve Benî Kurayza adında üç Ya- hudi kabilesi bulunuyordu. Yahudilerin yoğun ola- rak yaşadığı diğer bir yer de Hayber’di. .

HATIRDA TUTULMALI

Yahudi ve Hıristiyanlar dışında Arap Yarımadasında çok az sayıda yıldızlara tapan Sabiinler ile ateşe tapan Mecusiler de mevcuttu.

(7)

BU BÖLÜMDEN ÖĞRENDİKLERİM

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

(8)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

1. İslam öncesi Arap kabileleri arasında sürekli sa- vaşlar olur, “Haram Aylar”da savaşlara ara verilir ve Mekke başta olmak üzere Ukaz, Mecenne ve Mina’da panayırlar düzenlenerek ticaret yapılırdı.

Bu dönemin sonunda Kâbe tavaf edilir ve putlar ziyaret edilirdi. İslamiyet öncesi Arabistan’da ya- şanan bu gelişmeler, aşağıdakilerden hangisinin göstergesi değildir?

A) Arabistan Yarımadası’nda güçlü bir siyasî birli- ğin bulunduğunun

B) Savaşlara ara verilerek ticarî bir ortamın oluştu- rulduğunun

C) Kâbe’nin İslam öncesinde de dinî öneminin ol- duğunun

D) Mekke’nin hem ticarî hem de dinî bir merkez olduğunun

E) Mekke’de putperestlik inancının etkin olduğu- nun

2. İslâm öncesi Arap Yarımadası, coğrafyacılar tara- fından beş bölgeye ayrılmıştır. Bu ayırımı yapma- larında en önemli kıstas ne olmuştur?

A) Kabilelerin yerleşim şekilleri B) Şehirlerdeki nüfus oranları C) Ulaşım yollarının durumu D) İklim faktörü ve ticarî hayat E) İnanç sistemlerinin etkinliği

3. İslâm öncesinde Araplar, sosyal yaşam itibariyle farklı gruplara ayrılmışlardı. Tamamen birbirin- den kopuk olduğu ve insan haklarının olmadığı bu gruplar arasında sosyal adalet de yoktu. Hür- ler, köleler ve mevlâlar şeklinde bir sınıflandırma oluşturmuşlardır. Bu sınıflardan hürler ile mevlâlar arasındaki en önemli fark neydi?

A) Mevlâlar, hürler gibi hür bir kız ya da kadınla evlenemezdi

B) Mevlâlar pazarlarda alınıp-satılırlardı C) Kabilede her türlü hakka sahiptiler

D) Mevlâlar hürleri oluşturan gruplardan birisini teşkil ederdi

E) Mevlalar pazarlardan satın alınan ve savaşlarda ele geçirilen esirlerden oluşurdu

4. Kureyş Sûresinde, İslamiyet’ten önce Kureyş ka- bilesinin sahip olduğu bazı ayrıcalıklar anlatılmak- tadır. Kureyş’e tanınan bu ayrıcalığın sebebi ne olabilir?

A) Kureyş kabilesinin bölgede en güçlü kabile ol- ması

B) Mekke ve Kâbe ile ilgili görevleri yürütmeleri C) Kureyş kabilesi ticaret yollarının kavşağında ol-

ması

D) Kureyş kabilesinin ticarî işlerden iyi anlaması E) Bütün kabilelerin Kureyş’e yardım etmesi

5. İslamiyet öncesi Arap toplumlarının aşağıdaki özelliklerinden hangisi, bu dönemde eşitsizliğe dayalı bir sistemin olduğuna delil gösterilemez?

A) Köle ticaretinin yaygın olması B) Kız çocuklarının diri diri gömülmesi C) Kabileler arasında çatışmaların yaşanması D) Yönetimde zengin kişilerin bulunması

E) Kölelerin hür bir kız ya da kadınla evlenememe- si

6. İslâm öncesi Arap Yarımadasında çok farklı inanç- ların varlığı bilinmektedir. Bu inanç sahipleri Yarı- madanın çeşitli yerlerinde varlıklarını sürdürmekte idiler. Genelde putperest olan halkın arasında, sa- yıları az da olsa toplumun yaşantısını beğenme- yen, putlara tapmayan, kız çocuklarını gömmeyen kişilerde vardı. Bunlar hangi isimle adlandırılmış- lardır?

A) Yahudiler B) Sabiinler C) Mecusiler D) Hanifler E) Hıristiyanlar

7. Sosyolojik olarak Cahiliye Araplarını en kötü âdeti aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Boşanma hakkının erkekte olması B) Geçimlerini yağmacılıkla sağlamaları C) Kadınlara değer vermemeleri D) Cinayetlerde kan davası gütmeleri E) Kız çocuklarını diri diri gömmeleri

A. İSLAMİYET TEN ÖNCE ARAP YARIMADASI

KONU TESTİ

(9)

1. BÖLÜM: SİYER 493

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

6. ÜNİTE 8. Araplar İslam öncesinde “Haram Aylar” diye ad-

landırılan Muharrem, Zilkade, Zilhicce ve Receb aylarında savaş ve yağmacılık yapmazlardı. Bu aylarda Mekke’de hac görevi yerine getirilir, bazı merkezlerde panayırlar düzenlenir, bu panayırlar- da ticarî ve kültürel etkinlikler gerçekleştirilirdi.

Arapların Haram Aylara riayet etmesinin en önem- li sebebi ne olabilir?

A) Kâbe’de hac görevine engel teşkil edilmemesi B) Kâbe’ye saygısızlık etmek istememeleri

C) Dinî inançlarının gerekleri yerine getirmek iste- meleri

D) Hitabet ve şiir yarışmalarının yapılması E) Bu dönemde ticareti canlandırmak istemeleri

9. İslâm öncesi Araplar hadarî ve bedevî denilen iki şekilde yaşamlarını sürdürürlerdi. Hadarîler şe- hirlerde yaşar ve geçimlerini tarım, ticaret ve el sanatları ile sağlarlardı. Bedevîlerin ise yaşam şe- killeri daha farklıydı. Bedevîlerle ilgili olarak aşa- ğıdakilerden hangisini söyleyemeyiz?

A) Bedevîler el sanatlarıyla uğraşmaktan nefret ederlerdi.

B) Bazı bedevîler geçimlerini yağmacılıkla sağlar- lardı.

C) Bedevîler, ticaret için yazın Şam’a kışın Yemen’e giderlerdi.

D) Bedevîler ot ve azık peşinde koşarlardı.

E) Bedevîler göçebe hayatı yaşarlardı.

10. İslâm öncesi Arap yarımadasında birçok inançlar mevcuttu. Genelde putperestliğin yaygın olduğu yarımadanın Hicaz’daki Yesrip, Hayber, Fedek ve Vadiu’l-Kura başta olmak üzere Yemen’de yaşayan inanç sahipleri hangileriydi?

A) Zerdüştler B) Yahudiler

C) Hıristiyanlar D) Putperestler E) Hanifler

11. Yazı milletlerin hayatında büyük yer tutar. Ancak İslâm’dan önce Arap Yarımadasında yazının çok az olduğunu görüyoruz. Eğitim, kültür ve sosyal hayatın temeli olan yazıdan büyük oranda mah- rum bulunan Arap toplumu eğitim ve kültür mira- sını gelecek nesillere nasıl aktarıyordu?

A) Araplar kültürel değerlere önem vermezlerdi.

B) Araplar eğitim ve kültürü yazıyla gelecek nesille- re aktarıyorlardı.

C) Araplar kültür mirasını yazılı belgeler halinde ko- ruyorlardı.

D) Araplar, zengin bir kültüre sahip değillerdi.

E) Araplar kültür mirasını, gelecek nesillere ezbere naklediyorlardı.

12. İslam’dan önce Mekke ve Kâbe ile ilgili görevler Kusay b. Kilab tarafından Kureyş’in kolları ara- sında dağıtılmıştır. Bunlardan hacılara su dağıtma görevine ne deniliyordu?

A) Sikayet B) Sifaret C) Rifade D) Sidanet E) Nedve

13. Taif yakınlarında Ukaz panayırında her yıl şiir yarışmaları düzenlenir ve birinci gelen şiirler Kâbe’nin duvarına altın harflerle asılırdı. Arap Ta- rihinde bu şiirlere ne denmiştir?

A) Dâru’l-Erkâm B) Muallakât-ı Seb’a C) İlmu’n-Nücum D) İlmu’l-Eser E) İlmu’l-Ensâb

14. İslâm öncesi Arap kabileleri arasında devamlı sa- vaşlar ve yağmalama olayları olurdu. Ancak “Ha- ram aylar”da savaşlara ve yağmalamaya ara veri- lirdi. Mekke başta olmak üzere Ukaz, Mecenne ve Mina’da panayırlar düzenlenerek ticaret yapılırdı.

Aşağıdakilerden hangisi savaşların durduğu Ha- ram aylardan değildir?

A) Muharrem B) Recep

C) Ramazan D) Zilhicce

E) Zilkade

15. Önce Hz. Âdem’in daha sonra da Hz. İbrahim’in inşâ ettiği Kâbe’nin tarihini Mekke tarihinden ayırmak mümkün değildir. Kâbe’nin kutsiyet kat- tığı Mekke ve civarında birçok kavim meskûn ol- muştur. Aşağıdakilerden hangisi bunlardan birisi değildir?

A) Sakifliler B) Amalikalılar C) Huzaalılar D) Cürhümlüler E) Kureyşliler

16. Haciplikte denilen bu görev; Kâbe’nin perdedarlığı ve anahtar muhafızlığı demektir. M.S. 630 yılında Mekke’nin fethinde Hz. Peygamber (sav), Kâbe anahtarlarını yine Abduddâr oğullarından Osman b. Talha’ya vermiştir. Bu görevin adı nedir?

A) Sikayet B) Sidanet C) Rifade D) Sifaret E) Nizaret

(10)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

17. Arap Yarımadasında İslam’dan önce birbirinden bağımsız üç tane site devleti vardı. Bunlar, Kureyş kabilesinin hâkim olduğu Mekke, Yahudiler ve Arapların yaşadığı Yesrib (Medine) ve Sakif kabile- sinin yönetiminde olan Taif idi. Bu şehirlerin ortak yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tarıma elverişli topraklara sahip olmaları B) Yahudiliğin merkezi olmaları

C) Bu şehirlerde yaşayan insanların inançsız olma- ları

D) Bu şehirlerde Haniflik inancının yaygın olması E) Üçünün de Hicaz bölgesinde bulunması

18. Kubbe: Savaş sırasında silahları ve diğer teçhizatı koruma görevi idi.

Nizaret: Mekke’nin önemli işlerinde “danışmanlık”

görevi idi.

Sikâyet: Bu görev İslam öncesi Mekke’ye gelen ha- cılara su dağıtma idi.

Hükümet: Hakem sıfatıyla kabileler ve çeşitli top- luluklar arasındaki anlaşmazlıkları çözümleme ve sosyal adaleti sağlama görevi idi.

Nedve: Kusay tarafından inşa edilen Dâru’n-Ned- ve’deki toplantı, müzakere ve bunu yönetme görevi idi.

Yukarıda Mekke ve Kâbe ile ilgili görevler verilmiş- tir. Hangi görevin açıklaması yanlıştır?

A) Kubbe B) Sikayet C) Nizaret D) Hükümet E) Nedve

19) Mekke çok eski tarihlerden itibaren bir yerleşim ve inanç merkezi olma konumunu devam ettirmiştir.

Kâbe’nin de orada olmasıyla hem dinî hem de bir ticaret merkezi olmuştur. Tarihî kaynaklara göre Mekke bölgesine yerleşen ilk kavim hangisidir?

A) Kureyşliler B) Cürhümlüler

C) Huzaalılar D) Amalika

E) Evsliler

20. Putperestliğin yaygın olduğu Arap Yarımadasında her kabilenin bir putu vardı. Ayrıca birçok kabi- le tarafından kabul edilen putlarda bulunuyordu.

Bunlara arasında bazı putlar meşhur olmuştu. Bü- tün kabileler tarafından kabul edilen ve Kâbe’nin yanında bulunan put hangisi idi?

A) Zülhalasa B) Menat

C) Lat D) Uzza

E) Hubel

21. Arapların İslam’dan önceki yaşadığı çağ, Kur’ân-ı Kerim’de dikkat çekici bir kavramla adlandırılmış- tır. İslam öncesi ile İslamî dönem arasındaki farkı belirtmek için kullanılan bu çağda, Arapların Al- lah tarafından gönderilmiş bir peygamber ve bir dine sahip olmadıklarını, bilakis sapıklık, zulüm ve ahlaksızlık içinde yaşadıklarını ifade edilmektedir.

Bu döneme ne ad verilmiştir?

A) Daru’n-Nedve B) Sifaret

C) Buas D) Cahiliye

E) Arim

22. Muallakât-ı Seb’a denilen ve altın harflerle Kâbe’nin duvarına asılan şiirler Arap Edebiyatında büyük yer tutmaktaydı. Kur’ân’ın daha iyi anlaşıl- masını sağlayan bu şiirler hâlâ Arap Edebiyat Fa- kültelerinde okutulmaktadır. Arap dili bakımından büyük önem arz eden bu şiirler nerede seçiliyor- du?

A) Busra Panayırında B) Mecenne Panayırında C) Mina Panayırında D) Ukaz Panayırında E) Bedir Panayırında

(11)

495

1. Hz. Muhammed’in (sav)

Doğumundan Önce Mekke ve Fil Olayı

İslam’dan önce Hicaz bölgesinde, birbirine komşu üç şehir devleti vardı. Bunlardan en büyüğü ve birincisi şüphesiz Mekke idi. Mekke, Arap yarımadasının bütün bölgelerinden ticaret ve hac için gelen kabilelerin toplan- dığı merkez durumuna gelmişti. Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerim’de bu şehre, köylerin anası anlamına gelen “Üm- mü’l-Kurâ” denilmiştir. Yüce Allah bu hususa şöyle işaret etmektedir: “Kendinden önceki kitapları doğrulayan bu Kur’ân, şehirlerin ana merkezi olan Mekke ve çevresin- deki bütün insanlığı uyarmak için indirdiğimiz mübarek kitaptır…” (Enâm, 6/92)

ÜMMÜ’L-KURA

Yeryüzünde, Allah rızası için ilk inşâ edilen mabe- din bulunduğu; pek çok peygambere ev sahipliği ve davet merkezliği yapan ve sığınanlar için güvenli kılınan “şehirlerin anası anlamına gelen” Mekke’nin diğer bir ismidir. Ayrıca Arabistan’ın muhtelif böl- gelerinden insanların hac mevsiminde grup grup hac ve ticaret için gelmelerinden dolayı anakent konumuna gelmiştir.

HATIRDA TUTULMALI

Mekke’nin bir yerleşim yeri olmasında Hz. İbrahim’in (as) büyük rolünün olduğunu görüyoruz. O, eşi Hacer ve oğlu İsmail’i Mekke bölgesine bırakmıştı. Daha sonra zemzem suyunun bulunması, Hz. İbrahim’in (as) oğlu İsmail (as) ile Kâbe’yi inşâ etmesi, Kâbe’nin hac ve ziya- ret yeri olması ve Hz. İbrahim’in (as) dinini burada yay-

ması üzerine Mekke daha sonraki dönemlerde yerleşim yeri haline gelmiştir.

Mekke, ticarî yönden Arap Yarımadasının merkezi konumunu kaybetmedi. Mekke’nin bu konumunu kıs- kanan Yemen valisi Ebrehe, bölgedeki ticarî ve kültürel etkinlikleri kendi bölgesine kaydırmak için Sana şehrin- de büyük ve gösterişli Kulleys adında bir kilise yaptırdı.

Buna rağmen insanlar oraya gitmeyi tercih etmedi. Bu durumu gururuna yediremeyen Ebrehe, içinde eğitilmiş fillerin de olduğu büyük bir ordu ile Kâbe’yi yıkmaya geldi. Ancak beklemediği bir durumla karşılaştı. Allah’ın sürüler halinde gönderdiği Ebabil kuşları tarafından Eb- rehe ve ordusu yok edildi.

FİL SURESİ

Kur’an-ı Kerim’de Fil Ordusunun durumu “Fil Sure- sinde” şöyle anlatılmaktadır: Rabbinin fil sahipleri- ne (fil ordusuna) ne yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine balçık- tan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönder- di. Sonunda onları yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi.

HATIRDA TUTULMALI

2. Hz. Muhammed’in (sav) Soyu ve Doğumu

Hz. Muhammed’in (sav) soyu Hz. İbrahim’in (as) oğlu Hz. İsmail’den (as) gelmektedir. Peygamberimizin Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail’in (as) soyundan geldiğini Kur’ân-ı Kerim de belirtmektedir. Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as) Allah’ın emri ile Kâbe’yi inşâ ettikten son- ra Allah’a (cc) şöyle yalvardılar; “Ey Rabbimiz! Onlara

B. HZ. MUHAMMED’İN (SAV) DOĞUMU,

ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ

(12)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

kendi içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder…….” (Hac, 22/78; Bakara, 2/127–129;

İnşirah, 94/4).

Peygamberimizin (sav) babası, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah;

annesi de aynı kabilenin Zühreoğulları kolundan Vehb’in kızı Amine’dir. Peygamberimizin (sav) babası Abdullah ile evlenmek isteyen çok sayıda kadın olmasına rağmen, o Amine’yi tercih etmiştir. Abdullah, 25 yaşlarında iken vefat etti. Hz. Muhammed (sav), babasının vefatından iki ay sonra 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de doğmuş- tur. Abdulmuttalib ona Muhammed adını verdi.

Peygamberimizin doğduğu Rebiülevvel ayının 12.

gecesi “Mevlit Kandili” olarak ülkemizde ve bazı İs- lam ülkelerinde kutlanmaktadır.

HATIRDA TUTULMALI

3. Hz. Muhammed’in (sav)

Sütanneye Verilmesi ve Annesinin Vefatı

Küçük Muhammed bir hafta kadar annesinden süt emdikten sonra amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe Hatun ona sütanne oldu. O dönemde Mekke’de çocukla- rı sütanneye verme âdeti vardı. Bunun için Havazin ka- bilesinin Sa’doğulları koluna mensup bir topluluk Mek- ke’ye gelirdi. Küçük Muhammed’i Halime adında birisi sütanne olarak aldı. İki yıl süre ile küçük Muhammed’e süt veren Halime ikinci yılın sonunda onu sütten kesti.

Dört yaşına kadar sütannede kalan küçük Muhammed sonra annesi Amine’ye teslim edildi.

Hz. Muhammed (sav) altı yaşında iken annesiyle be- raber Yesrib’te babasının mezarını ziyaret ettikten sonra Mekke’ye dönerken Ebva köyünde annesi vefat etmiştir.

Hz. Muhammed’i (sav) Ümmü Eymen getirerek Mek- ke’de dedesi Abdulmuttalib’e teslim etti.

4. Hz. Muhammed’in (sav)

Dedesinin ve Amcasının Yanında Kalması

Annesinin vefatı üzerine küçük Muhammed, 8 yaşı- na kadar yaşlı dedesinin yanında kaldı. Yaşı epey ilerle- miş olan Abdulmuttalib’in hastalanması üzerine, sevgili torununu, amcası Ebû Talib’e vermeye razı oldu. Pey- gamberimiz amcası Ebu Talib’in yanında kaldığı sırada,

onun aile bütçesine katkıda bulunmak için birçok faali- yetlerde bulunmuştu.

5. Gençlik Çağı ve Sosyal İlişkileri

Amcasının bütçesine katkıda bulunmak için çobanlık yapan Hz. Muhammed (sav) ileriki yaşlarında ticarî se- ferlere de katılmıştı.

Araplar haram ayların barış ayları olduğunu kabul ederek bu aylarda savaş yapmamaya azami ölçüde titiz- lik gösteriyorlardı. Kötülük yapmanın ve kan dökmenin yasak olduğu haram aylarda, geleneğin silah kullanıla- rak, çiğnenmesine “Ficar Savaşları (günahın işlendiği savaşlar)” denilmişti. Çok basit sebeplerden dolayı çıkan ve Arap tarihinde dört defa meydana gelen bu savaşla- rın sonuncusuna amcalarıyla beraber Peygamberimiz de katılmak zorunda kalmıştı. Ficar Savaşları Hz. Muham- med’in (sav) amcalarıyla birlikte katıldığı ilk savaştı.

Ficar savaşları sebebiyle Mekke’de can, mal ve na- mus güvenliğini yok olmuştu. Hac ve ticaret için Mek- ke’ye dışarıdan gelen zayıf ve güçsüz kimseler haksızlığa ve zulme uğruyordu. Bunun üzerine Mekke’de sağduyu- lu bazı kimseler Abdullah b. Cüd’an’ın evinde toplanarak

“Hılfu’l-Füdûl” adında bir cemiyet kurdular. “Erdemli İn- sanların Yemini” anlamına gelen bu cemiyet, fakirleri, yabancıları ve kimsesizleri korumayı amaçlıyordu.

Peygamberimizin amcası Zübeyr b. Abdulmutta- lib’in öncülüğünde Abdullah b. Cud’ân’ın evinde ger- çekleşen bir toplantıda Hılfu’l-Füdûl adında bir ce- miyet kuruldu. Toplantıya katılanlar yemin ederek aşağıdaki hususlar üzerinde anlaşmışlardı. Mek- ke’de ister yerli ister yabancı olsun, kimse haksızlığa uğramayacak. Mekke’de zulme fırsat verilmeyecek ve zalimin yaptığına asla hoşgörü gösterilmeyecek.

Hakkını alıncaya kadar, haksızlığa uğrayanla bera- ber olunacaktır.

ÇOK ÖNEMLİ

6. Hz. Muhammed’in (sav) Hz.

Hatice İle Evlenmesi ve Kâbe Hakemliği

Hz. Muhammed (sav), Mekke’de iffeti ve güzel ahla- kı ile herkes tarafından bilinen, Hatice binti Huveylid’in Şam’a giderek mallarını satması üzerine onun güvenini kazandı. Daha sonra da Hatice ile evlendi. Bu evlilikten iki oğlan dört de kızı dünyaya gelmiştir. Oğulları Kasım

(13)

1. BÖLÜM: SİYER 497

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

6. ÜNİTE ve Abdullah, kızları ise Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm

ve Fatıma’dır.

Künye Arap toplumlarında kişiler için kullanılan ve genelde ebû kelimesiyle başlayan tanıtıcı bir ibare- dir. Künye kız veya erkek ayırımı yapılmaksızın en büyük çocuğa göre verilirdi. Bundan dolayı Pey- gamberimize de büyük oğlu Kasım’a nispetle Ka- sım’ın babası anlamında “Ebu’l-Kasım” denilmişti.

HATIRDA TUTULMALI

Peygamberimiz otuz beş yaşına ulaştığında bir gün Kâbe’nin yanması ve daha sonra şiddetli yağmurlara yıkılması üzerine Mekkeliler, Kâbe’yi tekrar yapmaya karar verdi. İnşaat sırasında Haceru’l-Esved’in yerine konulması hususunda anlaşmazlık çıktı. “Muhamme- du’l-Emîn” olarak bilinen Hz. Muhammed (sav) hakem olarak bu anlaşmazlığı, kan dökülmeden çözmüştür.

(14)

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

(15)

1. BÖLÜM: SİYER 499

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

6. ÜNİTE 1. Yeryüzünde, Allah rızası için ilk inşâ edilen ma-

bedin bulunduğu; pek çok peygambere ev sahip- liği ve davet merkezliği yapan ve sığınanlar için güvenli kılınan “şehirlerin anası” anlamına gelen Mekke’ye verilen bu isim nedir?

A) Ümmü’l-Kura B) Bekke C) Yesrib D) Dâru’l-Hicre E) Taif

2. Nuh Tufan’ından sonra yeşilin ve suyun olmadığı bir bölgede Kâbe’yi tekrar inşâ eden peygamberler kimlerdir?

A) Hz. Nuh-Hz. İdris B) Hz. İbrahim-Hz. İsmail C) Hz. Musa-Hz. Harun D) Hz. Yakub-Hz. Yusuf E) Hz. Davud-Hz. Süleyman

3. Çeşitli isimlerle anılan Mekke şehrinin derin bir tarihi vardır. Hz. Peygamber’in (sav) ve İslam’ın doğduğu bu şehirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Kâbe’nin inşasıyla dinî bir merkez olmuştur, B) Mekke’ye ilk putu Huzaa kabilesi getirmiştir, C) İlahî kökenli dinlerin merkezi olmuştur, D) İslam’ın doğuşu sırasında idare Kureyş’te idi.

E) Mekke’nin çevresinde panayırlar düzenlenirdi.

4. Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe, Sana’da Kul- leys adında muhteşem bir kilise inşa ettirmiştir.

Ancak bu kilisenin varlığından Mekkeliler rahatsız olmuşlardır. Kilisenin etkinliğini yok etmek için kar- şı tedbirler almışlardır. Sonuçta Kur’an’ı Kerim’in Fil suresinde anlatılan ve tarihte “Fil Vakası” denilen olayın ortaya çıkmasına sebep oldular.

Mekkeliler kilisenin varlığından niçin rahatsız ol- muşlardır?

A) Ebrehe’nin güçlü bir orduya sahip olması B) Ebrehe’nin Mekke’deki hacca mani olması C) Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak istemesi

D) Mekke’deki ticareti Yemen’e kaydırmak istemesi E) Kureyş’le savaşma kararı alması

5. Hz. Muhammed’in (sav) soyu ile ilgili olarak aşağı- dakilerden hangisi söylenemez?

A) Hz. Muhammed (sav), peygamberler silsilesin- den gelen bir kişidir.

B) Hz. Muhammed’in (sav) anne ve babası Kureyş kabilesindendir.

C) Hz. Muhammed’in (sav) soyu Hz. İsmail’le Hz.

İbrahim’e dayanmaktadır.

D) Hz. Muhammed’in (sav) dedelerinden peygam- berler gelmiştir.

E) Hz. Muhammed’in (sav) anne ve babası Sakif kabilesine mensuptu.

6. Mekke’de yeni doğan çocukları sütanneye verme âdeti vardı. Çocuklar doğduktan sonra Taif yakın- larında Havazin kabilesinin Sadoğulları’na men- sup kadınlar, emzirmek için alıp kendi yurtlarına götürülürdü. Aşağıdakilerden hangisi sütanneye verme sebeplerinden birisidir?

A) Mekke’nin havası sıcak olduğundan annelerde süt olmuyordu.

B) Çocukları Mekke’deki bozulmuş çevreden uzak tutmak istemeleri

C) Çölde yaşayan Araplardan güzel Arapça öğren- melerini sağlamak için

D) Mekke’de ortaya çıkan iç savaşlardan uzak tut- mak

E) Çocukları sütanneye bırakarak, aileden uzak kalmaya alıştırmak

7. Peygamberimizin sütannesi kimdir?

A) Amine B) Sümeyye C) Sümeyra D) Halime E) Ümmü Eymen

8. Künye Arap toplumlarında kişiler için kullanılan ve genelde ebû kelimesiyle başlayan tanıtıcı bir iba- redir. Künye kız veya erkek ayırımı yapılmaksızın en büyük çocuğa göre verilirdi. Peygamberimizin de büyük oğluna nispeten verilen künyesi ne idi?

A) Ebu Cafer B) Ebu Abdullah C) Ebu İbrahim D) Ebu Ya’la E) Ebu’l-Kasım

B. HZ. MUHAMMED’İN (SAV) DOĞUMU, ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ

KONU TESTİ

(16)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

9. Peygamberimizin oğulları Kasım ve Abdullah, kız- ları ise Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatı- ma hangi eşinden doğmuştur?

A) Hatice Binti Huveylid B) Zeynep Binti Cahş C) Hafsa binti Ömer

D) Habibe binti Ebi Süfyaün E) Cüveyriye binti Haris

10. Ficar savaşları sebebiyle Mekke’de can, mal ve na- mus güvenliğini yok olmuştu. Hac ve ticaret için Mekke’ye dışarıdan gelen zayıf ve güçsüz kimse- ler haksızlığa ve zulme uğruyordu. Bunun üzeri- ne Mekke’de sağduyulu bazı kimseler Abdullah b.

Cüd’an’ın evinde toplanarak “Erdemli İnsanların Yemini” anlamına gelen bir cemiyet kurdular.

Bu cemiyetin adı nedir?

A) Dâru’n-Nedve B) Hılfu’l-Füdûl C) Dâru’l-Erkam D) Ficar

E) Cidane

11. İslam öncesi Mekke ve çevresinde insanlar bazı ba- hanelerle hem de barış ayları kabul edilen haram aylarda savaşmışlardır. Mekke tarihinde dört defa yapıldığı bilinen bu savaşlara Hz. Muhammed (sav) de amcaları ile beraber katılmıştır.

Arap tarihinde bu savaşlara ne ad verilmiştir?

A) Ficar Savaşları B) Kadisiye Savaşı C) Nehrevan savaşı D) Buas Harbi E) Sıffin Savaşı

12. Hz. Muhammed (sav) 35 yaşında iken, yangın ve nihayetinde gelen selle Kâbe yıkılmıştı. Kâbe’yi tek- rar inşa etmek isteyen Kureyş’in, Haceru’l-Esved’i yerine koyma hususunda aralarında anlaşmazlık çıkmıştı. Sonunda hakeme gitmeye karar verince, hakemin Hz. Muhammed (sav) olmasına çok sevin- mişlerdi.

Kureyş’in onun hakem olmasına sevinmesinin se- bebi ne olabilir?

A) Hz. Muhammed’in (sav) Mekke devletinin baş- kanı olması

B) Hz. Muhammed’in (sav) Mekke’nin adlî davala- rına bakması

C) Hz. Muhammed’in (sav) şerefli bir aileye men- subiyeti

D) Hz. Muhammed’in (sav) Kâbe’ye verdiği önemi bilmeleri

E) Hz. Muhammed’in (sav) emin-güvenilir kişi ol- ması

13. Peygamberimiz altı yaşında Yesrib’ten dönerken yolda annesinin vefat etmesi üzenine, onu Mek- ke’ye getirip dedesine teslim eden kimdir?

A) Halime

B) Ümmü Eymen C) Hatice binti Huveylid D) Safiyye

E) Ümmü Atik

14. Hılfu’l-Füdûl cemiyetinin kurulmasına öncülük eden ve aynı zamanda Hz. Muhammed’in (sav) de amcası olan kişi kimdir?

A) Ebu Talib B) Ebu Leheb

C) Zübeyr b. Abdülmuttalib

D) Hamza b. Abdülmuttalib E) Abdullah b. Cud’ân

(17)

1. BÖLÜM: SİYER 501

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

6. ÜNİTE 15. Hz. Muhammed (sav), annesinin ölümü üzerine

sırayla kimin yanında kalmıştır?

A) Abdülmuttalib-Ebu Leheb B) Abdülmuttalib-Hamza C) Abdülmuttalib-Zübeyr D) Abdülmuttalib-Ebu Talib E) Abdülmuttalib-Safiyye

16. Hz. Muhammed’in (sav) hayatı boyunca katıldığı ilk savaş hangisidir?

A) Bedir Savaşı B) Uhud Savaşı C) Evtas Savaşı D) Ficar Savaşı E) Hendek Savaşı

17. Hz. Muhammed’in (sav) annesinin vefat ettiği kö- yün adı nedir?

A) Zulhuleyfe B) Reci C) Bi’r-i Maune D) Sakif E) Ebva

18. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Hz. Muhammed (sav) Fil Olayından önce doğ- muştur.

B) Hz. Muhammed (sav) Fil Olayından sonra doğ- muştur

C) Hz. Muhammed (sav) amcaları ile Ficar savaş- larına katılmıştır.

D) Hz. Muhammed (sav) ticaret için Suriye’ye git- miştir.

E) Ficar savaşlarından sonra Erdemliler Cemiyeti- ne katılmıştır.

19. Kâbe’yi inşâ ettikten sonra Allah’a; “Ey Rabbimiz!

Onlara içlerinden senin ayetlerini kendilerine oku- yacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder…….” (Hac, 22/78; Bakara, 2/127–129; İnşirah, 94/4) diye yalvaran kimdir?

A) Hz. Musa B) Hz. İbrahim C) Hz. Yakup D) Hz. Nuh

E) Hz. Davud

20. Hz. Muhammed (sav) amcası Ebu Talib’in yanında kalırken ona kendi çocukları gibi şefkatle muame- le eden ve peygamberimizin ikinci annem dediği hanım kimdir?

A) Ümmü Eymen B) Süveybe C) Fatıma binti Esed D) Safiyye binti Abdülmuttalib E) Lübabe binti el-Haris

21. Hılfu’l-Füdûl’dan ne anlıyorsunuz?

A) İslam öncesi Mekke’de bir yardımlaşma cemi- yetidir.

B) Kureyş’in devlet işlerini görüştüğü yere verilen addır.

C) Kâbe’ye asılan “Yedi Askı”’ya verilen isimdir.

D) Mekke’de ilk eğitim ve öğretimin yapıldığı yere verilen isimdir.

E) Haram aylarda ticaret için panayırların kuruldu- ğu yerdir.

22. Yeryüzünde ilk inşa edilen Kâbe’nin yıllar geçme- sine rağmen dinî bir merkez olma özelliğini kay- betmediğini görüyoruz. Putperestliğin çok yaygın olduğu dönemlerde dahi saygı gösterilen bu mabe- de çeşitli isimler verilmiştir. Aşağıdakilerden han- gisi Kâbe’nin isimlerinden değildir?

A) Beytullah B) Ümmü’l-Kurâ C) Mescid-i Haram D) Beytü’l-Atik E) Mescid-i Haram

(18)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

23. Ficar Savaşlarından sonra Mekke’de asayişin bo- zulması üzerine insanlar kendilerini güvende hisse- demiyorlar. Güçlü olanlar zayıfları ezerek mallarını zorla alıyorlardı. Bu durum karşısında Mekke’nin insaflı eşrafı bu kötü gidişata müdahale etmek için bir cemiyet kurdular.

Bu cemiyetle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi- ni söyleyemeyiz?

A) Bu cemiyet Mekke’ye gelen yabancıları da koru- ma altına almıştır.

B) Hz. Peygamber (sav), Medine’de iken bu cemi- yetten övünçle bahsetmiştir.

C) Küçük yaşta olmasına rağmen bu cemiyete Hz.

Muhammed (sav) de katılmıştır.

D) Bu cemiyet zenginleri korumak ve kollamak amacıyla kurulmuştur.

E) Bu cemiyet, zulme uğramış ve malı gasp edilmiş kişilerin yanında olmuştur.

24. Peygamberimizin soyu aşağıdakilerden hangisi ile devam etmiştir?

A) Rukiyye B) İbrahim C) Abdullah D) Fatıma E) Kasım

25. Aşağıdaki olaylardan hangisi Hz. Muhammed’e (sav) Peygamberlik verilmeden önce meydana gel- memiştir?

A) Fil Vakası B) Ficar Savaşları C) Taif’ Seyahati D) Hılfu’l-Füdûl E) Şam Seyahati

(19)

503 Peygamberimiz otuz beş yaşından itibaren her yıl

Ramazan ayında Nur Dağı’nın Hira Mağarasında yalnız kalmaya başladı. Bu durum miladi 610 yılına kadar de- vam etti.

1. İlk Vahyin Gelişi ve

Peygamberlikle Görevlendirilmesi

Hz. Muhammed (sav) kırk yaşına girdiğinde Rama- zan ayında yine Nur Dağının Hira Mağarasında iken, 610 yılı Ramazan’ın 27. gecesinde ilk vahiy olan Alak Suresinin ilk beş ayetini aldı. (Alak, 96/1-5) Aldığı bu ilk vahiyle Hz. Muhammed (sav) peygamberlikle görevlen- dirilmiş oldu.

Peygamberimizin ilk vahyi aldığı Ramazan ayı- nın 27. Gecesi Müslüman ülkelerde “Kadir Gecesi”

olarak bilinir. Bu gecenin önemi Kur’an-ı Kerim’in Kadir Suresi’nde anlatılmakta ve bu geceyi ibadetle geçirenler için bin aydan daha hayırlı olduğu belir- tilmektedir.

ÖNEMLİ

Hira mağarasında Peygamberlikle görevlendirilen Hz. Muhammed’in (sav) aldığı ilk vahiyde Yüce Al- lah birçok mesajlar vermekte idi. Gelen bu vahiyde;

-İlim emrediliyor.

-İnsanın kan pıhtısından yaratıldığı vurgulanıyor.

-Kalem övülüyor.

-İnsanın bilgisiz olarak dünyaya geldiği belirtiliyor.

Alak, 96/1-5 ÇOK ÖNEMLİ

2. Hz. Muhammed’in (sav) İslam’a Çağırmaya Başlaması

Peygamberimiz ilk vahyi aldıktan sonra bir süre vahiy gelmedi. Vahyin gelmediği bu süreye “Fetretü’l-Vahiy”

denilmiştir. Bir süre sonra ikinci vahiy olan, “Ey örtü- ye bürünen (Peygamber)! Kalk (kavmini) uyar. Rabbini yücelt. Nefsini arındır. Şirkten uzak dur.” (Müddessir, 74/2-4) ayetleri iletildi. Böylece birinci vahiyle Peygam- berlikle görevlendirilen Hz. Muhammed (sav) bu vahiyle de tebliğle görevlendirilmiş oldu.

Bu emir üzerine Peygamberimiz en çok güvendiği ve yakınlık hissettiği kişilerden başlayarak İslam’a davet etmeye başladı ve Hz. Hatice, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali ve hürriyetine kavuşturduğu Zeyr b. Hârise İslamî daveti kabul ettiler. İslam’a girişler Hz. Ebu Bekir’in teşvikiyle de devam etti. Onun çağrısıyla Zübeyr b. Avvam, Sa’d b. Ebî Vakkas, Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf ve Talha b. Ubeydullah gibi Mekke’nin seçkin kişileri Müs- lüman oldular.

Yüce Allah, Hz. Muhammed’e (sav) gönderdiği ikinci vahiyle üç önemli mesaj vermektedir. Bunlar;

Tebliğ: İnsanları Allah’ın dinine çağırması! Tevhid:

Tek olan Rabbini yücelt! Taharet (Temizlik: Elbise- ni temiz tut, denilerek temizliğe vurgu yapılmıştır.

Müddessir, 74/2-4.

HATIRDA TUTULMALI

Peygamberimiz davetini üç yıl gizlice sürdürdü. Bu sürede kendisine yakın hissettiği sözlerini, yanlış an- lamayacak olan ve davetini kabul edecek kişilere çağ- rıda bulunmuştu. Bu sürenin sonunda Yüce Allah’ın;

C. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBER OLUŞU VE

MEKKE DÖNEMİ

(20)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

“Ey Muhammed! Sana emredileni açıkça ortaya koy ve müşriklere aldırış etme!” (Hicr, 15/94-95) ayetiyle peygamberliğini ilan etmesi ve açıktan insanları İslam’a çağırması emredildi. Bu tebliğe de nereden başlayacağı- nı bizzat Yüce Allah yine vahiyle bildirdi ve şöyle dedi;

“Önce yakın akrabaların uyar”.( Şuarâ, 26/214) Aldığı emir üzerine Peygamberimiz tebliğe önce mensubu olduğu Haşim ve Muttaliboğullarından başla- dı. Ancak yakın akrabalarından beklediği ilgiyi göreme- di. Peygamberimiz açıktan davetin ikinci merhalesinde bütün Mekkelileri İslam’a davet etmek için Safa tepe- sine çağırdı. Hz. Muhammed (sav) buradaki çağrısında Mekkelilere önce kendi doğruluğunu tasdik ettirdi sonra da davetini yaptı. Fakat kimse davetine olumlu cevap vermedi.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) Safa tepe- sindeki çağrısına amcası Ebu Leheb olumlu cevap vermediği gibi onu taşlamıştı. Bunun üzerine Yüce Allah onun ve eşinin hem dünyadaki hem de ahret- teki durumunu bildiren Tebbet suresini indirdi. Bu surede; “Ebu Leheb’in elleri kurusun. Zaten kuru- du. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, alevli bir ateşe girecektir. Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu halde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir)”.

(Tebbet Suresi) HATIRDA TUTULMALI

Açıktan davetin başlamasıyla Hz. Muhammed (sav) Safa tepesinin yakınında bulunan Erkam b. Ebi’l-Er- kam’ın evini merkez yaptı. Dâru’l-Erkam olarak bilinen bu evde davete başladı. Hz. Hamza ile Hz. Ömer burada Müslüman olmuşlardı.

As b. Vâil Peygamberimizin erkek çocuklarının küçük yaşta vefat etmesi üzerine O’na “ebter” yani soyu kesik demişti. Bu sözden dolayı çok üzülen Peygamberimize Kevser Suresi indirilerek teselli edilmiştir. Bu surede; “Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu asıl soyu kesik olan, seri kötüle- yendir.”

Kevser Suresi HATIRDA TUTULMALI

3. Kureyş’in İslam’ın Davetini Durdurma Çabaları

Mekkeliler İslam’ın yayılmasını önlemek için amcası Ebu Talib’e gelerek Peygamberimizin “ilahlarına hakaret ettiğini, dinlerini yalanladığını, atalarının sapık ve akıllı insanlarının akılsız” olduğunu söyleyerek yeğeninin bun- dan vazgeçmesini istediler. Ebu Talib onların bu isteğini nazik bir şekilde reddetti.

Peygamberimizin davete devam etmesi üzerine Mek- keliler ikince kez Ebu Talib’e gelerek onu savaşla tehdit ettiler. Bunun üzerine Ebu Talib Peygamberimizin yanı- na giderek Mekkelilerin isteğini iletti. Ancak Peygambe- rimiz; “Ey amca! Vallahi bu işi bırakmam için güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar yine de vazgeç- mem. Allah ya bu dini egemen kılar ya da onun uğ- runda ölürüm” dedi. Amcası Peygamberimizin kararlılığı karşısında “Ey kardeşimin oğlu! Dilediğini yap” diyerek ona desteğini devam ettireceğini söyledi. Ebû Talib’le ko- nuşmalarından bir sonuç alamayan Mekkeli müşrikler, insanları Hz. Muhammed’den (sav) uzaklaştırmak için çok farklı yollara başvurdular. Hatta ona kâhin, şair, bü- yücü ve deli dediler.

Ebu Talib’e müracaatlarında bir sonuç elde ede- meyen Mekkeliler, bizzat Peygamberimizle konuşmaya karar verdiler ve O’na davetinden vazgeçmesi için mal, mülk, makam gibi bazı tekliflerde bulundular. Ancak Hz.

Muhammed (sav) yapılan tekliflerin hepsini reddetmişti.

Hatta Peygamberimize gelerek, bir yıl sen bizim ilah- larımıza ibadet et, diğer yıl da biz senin ilahına ibadet edelim diye teklifte bulundular. Ancak onların bu teklifi Kafirûn suresiyle şiddetle reddedildi.

Kureyş’in İslam’a düşmanlığının sebepleri;

1. İslam’ın bütün putları reddetmesi, hayatlarını putlara göre düzenleyen Kureyşlilerin İslam’a karşı çıkmasına sebep olmuştur.

2. Mekke’nin ileri gelenlerinin makam, mevki ve konumlarını kaybetme endişesi,

3. Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin bir Hıristiyan olması ve İslamiyet’i Hıristiyanlığa benzetmele- 4. Mekke’de bulunan bazı kabileler ile Haşimo-ri, ğulları arasında eskiden beri bir rekabet vardı.

Peygamberin de aynı kabileden gelmesi, diğer kabilelerin düşmanlığına sebep olmuştu.

5. Mekke’nin ileri gelenleri ve zenginleri her türlü ahlaksızlığı meşru görüyorlardı. İslamiyet ise ahlaksızlığı yasaklamıştı.

ÇOK ÖNEMLİ

(21)

1. BÖLÜM: SİYER 505

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

6. ÜNİTE

4. Habeşistan Hicretleri (M. 615- 616)

Mekke’de Müslümanlara yapılan işkencelerin da- yanılmaz boyutlara ulaşması üzerine, Peygamberimiz, Habeşistan’a gidebileceklerini söyledi. Bunun üzerine ilk kafile, peygamberliğin beşinci (m.615) yılında gizlice Mekke’den Habeşistan’a gitti.

Bir yıl sonra ikinci bir kafile de Habeşistan için yola çıktı. Başkanlığını Peygamberimizin amcasının oğlu Ca- fer b. Ebî Talib’in yaptığı bu kafile doksan kişiden oluşu- yordu. Habeşistan’a gittiler ve Habeşistan kralı Necaşi bunlara çok iyi davrandı. Kureyş Müslümanları Neca- şi’den geri almak için hediyelerle Amr b. As ile Abdullah ibn Rebia’yı gönderdi. Ancak Necaşi yaptığı görüşmeler sonucunda Kureyş elçilerine Müslümanları teslim etme- di.

5. Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman Olması

Mekkeliler İslam’ın yayılmasını durdurmak için alaya alma, küçük görme ve işkence etme gibi her türlü yola başvuruyorlardı. Peygamberimize, Ebu Cehil tarafından alay edilmesi üzerine Hz. Hamza Peygamberimizin yanı- na giderek Müslüman olmuştur. Hz. Hamza’nın Müslü- man olması üzerine Mekkeli müşrikler Peygamberimizi yok etmek için Dâru’n-Nedve’de toplanmıştı. Ömer b.

Hattab Peygamberimizi öldürmek için toplantıdan ayrıl- dı. Ancak Ömer b. Hattab, Peygamberimizin bulunduğu Dâru’l-Erkam’a giderek Müslüman olmuştur.

6. Müslümanlarla İlişkileri Kesme (M. 617-620) ve Hüzün Yılı

Müşrikler, Haşimoğullarının Peygamberimizi terk etmesini sağlamak amacıyla onlarla sosyal, ekonomik ve siyasî ilişkileri kesmeye karar verdiler. Aldıkları ka- rara göre Haşimoğullarına kız verilmeyecek, onlardan kız alınmayacak. Onlarla alıveriş yapılmayacak ve ko- nuşulmayacaktı. Bu ambargo sırasında büyük sıkıntılar çekildi ve üç yıl sonra Peygamberliğin onuncu yılında ambargo kaldırıldı.

Müslümanların sosyal boykottan kurtulmalarından sekiz ay sonra Peygamberliğin 10. yılında önce Ebû Ta- lib, ondan üç gün sonra da Hz. Hatice 65 yaşında vefat etti (M. 619-620). Bundan dolayı Ebû Talib ile Hz. Ha- tice’nin vefat ettikleri bu yıla “Hüzün Yılı” denilmiştir.

7. Peygamberimizin Zeyd’le Taif’e Gidişi (M. 620)

Peygamberimiz Mekke’de davetin iyice zorlaşması üzerine, Mekke dışında davet yapmayı düşündü. Bunun için de amcası Abbas’ın ticaret yaptığı dostlarının bu- lunduğu Taif’e gitmeye karar verdi. Yanına evlatlığı Zeyd b. Harise’yi de alarak peygamberliğin 10. yılında Taif’e gitti. Ancak Taiflilerden beklediği desteği görmediği gibi şehrin ayak takımı ve çocukların aleyhine kışkırtılması üzerine şehri terk etmek zorunda kaldı. Peygamberimiz şehirden çıkarak Utbe ve Şeybe adlı iki Mekkeli karde- şin bağına geldi. Burada Utbe ve Şeybe’nin kölesi olan Addas Müslüman oldu. İstediği neticeyi alamayan Hz.

Muhammed (sav) tekrar Mekke’ye döndü.

8. İsrâ ve Miraç Olayı (M. 621)

Peygamberimiz Taif’den döndükten bir süre sonra Peygamberliğinin on ikinci yılı Receb ayının 27. Gecesi İsrâ ve Miraç olayı meydana geldi.

Miraçta beş vakit namaz ile Bakara suresinin son iki ayetin dışında Hz. Muhammed’e (sav) inananların şirk dışında tevbe ettiklerinde bütün günahlarının affedilece- ği belirtilmiştir.

9. Akabe Biatleri (M. 621-622)

Peygamberliğin 11. yılında hac mevsiminde Yesrib (Medine) halkından altı kişilik bir grupla Mina’da karşı- laştı. Onlara İslam’ı tebliğ etti. Medine’deki Hazreç kabi- lesine mensup olan bu kişiler Müslüman oldu.

Yesrib’e dönen altı Müslüman Peygamberliğin 12. yı- lında daha kalabalık bur grupla Mekke’ye geldi. Peygam- berimiz 10 Hazreçli ve iki de Evs kabilesinden oluşan 12 kişiyle Akabe denilen yerde görüştü. Bu görüşmede Hz.

Peygamber (sav) onlara nasihat etti ve İslam ilkelerine uyacaklarına dair söz aldı. İslam Tarihinde bu sözleşme- ye “Birinci Akabe Biati” denilmiştir. Bu görüşmeden son- ra Mus’ab b. Umeyr Medine halkına İslam’ı anlatmak için oraya gönderildi.

(22)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

Peygamberimiz Medinelilerle yaptığı görüşmede onlardan aşağıdaki hususlarda söz almıştır:

-Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, -Hırsızlık yapmamak,

-Zina etmemek,

-Çocukları öldürmemek,

- Namuslu bir kadına, hatta hiç kimseye iftira atma- mak,

-Hiçbir hayırlı işte peygambere karşı gelmemek.

ÖNEMLİ

Birinci Akabe Biatinden bir yıl sonra Peygamberliğin 13. yılında yine hac mevsiminde Yesrib’ten kalabalık bir Müslüman grup Mekke’ye geldi. Hz. Peygamber yanına amcası Abbas’ı da alarak, 75 kişiden oluşan Medineli grupla görüşmek için Akabe’ye gitti. Yapılan görüşmeler ve konuşmalardan sonra Medineliler, kendilerini, hanım- larını, çocuklarını ve mallarını korudukları gibi Hz. Pey- gamberi de koruyacaklarına söz verdiler. Peygamberliğin 13 yılında Zilhicce ayının 12 veya 13. gecesi yapılan bu sözleşmeye de İslam Tarihinde “İkinci Akabe Biati”

denilmiştir.

10. Peygamberimiz Hz.

Muhammed’in (sav) Hicreti (26 Safer/9Eylül 622)

İkinci Akabe Biatiyle Müslümanlar için güvenilir bir yer bulunması üzerine, Medine’ye hicrete izin verildi.

Mekke’den Medine’ye ilk hicret eden kişi Mahzumoğul- larından Ebu Seleme’dir. Mekkeli Müslümanlar Medi- ne’ye hicret ederken Kureyş müşrikleri de Peygamberi- mizi yok etmek için toplantılar yapıyordu. Bunun için Dâru’n-Nedve’de toplanan müşrikler Peygamberimizi öl- dürmeye karar verdiler. Bu sırada Peygamberimize Allah tarafından hicret izni verildi. Hz. Muhammed (sav) yanı- na sadık dostu Hz. Ebu Bekir’i alarak onunla hicrete çıktı Medine yakınında bulunan Kuba’ya ulaştı. Peygamberi- miz burada kaldığı birkaç gün içerisinde bir mescit yaptı.

Kuba Mescidi denilen bu mabet İslam tarihinde yapılan ilk mescit oldu. Cuma günü buradan hareket eden Pey- gamberimiz, öğle vaktinde Ranuna vadisine geldiğinde Cuma namazının farz kılınması (Cum’a, 62/9-10) üzeri- ne burada ilk olarak Cuma namazını kıldırdı.

Peygamberimiz ilk Cuma namazını Ranuna Vadi- sinde kıldırdı. Daha sonraki yıllarda oraya bir mes- cit yapıldı ve bu mescide de “Cuma Mescidi” denildi.

Günümüzde bu mescit, umreye ya da hacca giden Müslümanlar tarafından ziyaret edilen mekânlar birisi olmuştur.

ÖNEMLİ

HİCRETİN İSLAM TARİHTEKİ ÖNEMİ

Hicret İslam’ın yayılması, korunması ve temel esas- larının ortaya çıkması açısından çok önemlidir. Mek- ke’de ortamın tamamen düşman olmasından dolayı dini yaşamada büyük sıkıntılar çekiliyordu. Hicretle sıkıntı- ların büyük kısmı giderilmiştir. Hicretin Müslümanlara kazandırdıklarından bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

a) Müslümanlar, hicretle Mekkelilerin baskı ve zu- lümlerinden kurtuldu.

b) Müslümanlar, Mekke’de azınlık durumunda iken, hicretle siyasî bağımsızlıklarını kazanarak egemen güç haline geldiler.

c) Hicretten sonra Müslümanlar, ibadetlerini kor- kusuzca ve serbestçe yapma imkânına kavuş- tular.

d) Medine’de muhacirlerle ensar arasında kardeş- lik kurularak Müslümanların birbirlerine sımsıkı bağlanmaları sağlandı.

e) Hicret İslam devletinin kurulmasında ilk adımı oluşturdu.

f) Hicretten sonra İslam’a davet rahat bur ortam- da yapılmaya başladı, bunun sonucunda İs- lam’ın yayılması hız kazandı ve Müslümanların sayısı gün geçtikçe arttı.

g) Mekke’de işsiz kalan ve geçim sıkıntısı çeken Müslümanlar, Medine’de iş bularak geçimlerini sağladılar.

(23)

BU BÖLÜMDEN ÖĞRENDİKLERİM

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

...

(24)

ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ

1. İslam öncesi Mekke’nin yönetimini elinde tutan Kureyş kabilesi, putlara tapıyor, her türlü ahlak- sızlığı yapıyor ve fakir ve kimsesizler ile zayıfları eziyorlardı. Zayıfların mazlumların haklarını koru- yan, insanlar arasında adaleti esas alan, yaşam tarzlarına ve dünya görüşlerine ters düşen bu yeni düzene şiddetle ve olanca güçleriyle karşı çıktılar.

Aşağıdakilerden hangisi Kureyş’in İslam’a karşı çıkma sebeplerinden değildir?

A) İslam’ın bütün insanların eşit olduğunu kabul etmesi

B) İslam’ın her türlü ahlaksızlığı reddetmesi C) İslam’ın putperestliği reddetmesi

D) Kureyş’in makam, mevki ve güçlerini kaybetme endişesi

E) Müslümanların Kureyş’i ezmek için Necaşi ile ittifak etmesi

2. Hz. Muhammed’e (sav) peygamberlik verilmeden önce dünyanın ve Arap Yarımadası’nın, dinî, ah- lakî, sosyal ve ruhî yönlerden çöküntü içerisinde olduğu bilinmektedir. İnsan onurunun tamamen yok edildiği bu dönemle ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisi söylenemez?

A) Dünya üzerinde kölelik çok yaygındı.

B) İnsanlar her türlü hayâ ve korkudan mahrumdu.

C) Mezhep kavgaları ve din savaşları devam edi- yordu.

D) Tevhid dininin hiçbir izi kalmamıştı.

E) Bazı insanlar elleriyle yaptıkları putlara tapıyor- du.

3. Müslümanlar, hicretle azınlık durumundan kurtul- muşlar, Bedir savaşını kazanmışlar ve Mekkelilerle Hudeybiye Antlaşmasını yapmışlardır. Bu duruma göre; I. Medine’de hâkim güç haline geldiler. II.

Siyasi olarak tanındılar. III. Resmen tanındılar. IV.

Hayber Yahudileriyle işbirliğine girdiler. Yukarıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız IV D) Yalnız III E) I ve II

4. Hz. Muhammed (sav) 13 yıl Mekke’de İslam’ı yay- makla uğraştıktan sonra Medine’ye hicret etmek zorunda kalmıştır. Aşağıdakilerden hangisi Hz.

Muhammed’in (sav) göç etme sebeplerinden birisi değildir?

A) Akabe biatleriyle Medinelilerin onu koruyacak- larına söz vermeleri

B) Habeşistan Necaşisinin ona destek vereceğine dair söz vermesi

C) Mekkeliler tarafından aşağılanması ve küçük görülmesi

D) Mekke’de İslam’ı destekleyen bir otoritenin bu- lunmayışı

E) Müşriklerin Hz. Muhammed’i (sav) öldürmek istemeleri

5. Kureyş, Hz. Peygamber’in (sav) şahsına ve nesebi- ne itiraz edemiyordu. Ancak onun davetine şiddetle karşı çıkıyordu.

Aşağıdakilerden hangisi Kureyş’in davete karşı çıkma sebeplerinden değildir?

A) İslam’ın ticarî hayatlarını engellemesi B) İslam’ın ahlaksızlığa karşı çıkması C) İslam’ın putperestliğe karşı çıkması D) İslam’ı Hıristiyanlığa benzetmeleri

E) İslam’ın bütün insanları eşit olarak görmesi

C. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBER OLUŞU VE MEKKE DÖNEMİ

KONU TESTİ

Referanslar

Benzer Belgeler

Geometri Soru kitapçık numarasının kodlandığı alan Matematik Soru. kitapçık numarasının

Otomotiv Sektörü- Entegre Çevre İzni Koşullarına Uyumuna ilişkin Mevcut Durum ve Gereksinimler Raporu

vakalarýn çýkmamasý için tedbirlere devam edilmesine, Bu kararýn bilgi için Kaymakamlýk Makamýna, gereði için Sungurlu Cumhuriyet Baþsavcýlýðýna, Sungurlu Be-

•  Mevsimsel grip veya pnömokok aşısının COVID-19 morbidite ve mortalitesi üzerine olumlu etkisi, tek başına COVID-19 üzerindeki faydalarının aşılama ziyareti ile

BAŞAK AKAR, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi, Lisans, 2019 - 2020 İSMAİL ERKAM SULA, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler, Yüksek

Technolgical convergence and social networks in information management: Second International Symposium in a Changing World, IMCW 2010, Ankara, Turkey, September 2010:

1) ACER, Yücel/ KAYA, İbrahim/ GÜMÜŞ, Mahir, Yasadışı Göç ve İltica Bağlamında Sınır Güvenliği: Avrupa Birliği Düzenlemeleri ve Türkiye. Alper SÖZER, Oğuzhan

Türkiye, transfer ve ticaret merkezi olma süre- cinde enerji kaynaklarını arz eden ülkeler ile talep edenler arasında doğal bir köprü görevi görmekte- dir.. Aynı zamanda