• Sonuç bulunamadı

Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri"

Copied!
78
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sucul Hayvan Deneyleri

Sucul Hayvan Deneyleri

Sucul Hayvan Deneyleri

Sucul Hayvan Deneyleri

_____________________________________

©2009 Trakya Üni. Biyoloji Bölümü

Dr. Utku Güner

(2)

Sucul Deney Hayvanları Kullanım Sertifika Eğitimi Versiyon 1 Beta

1 1

1 1 Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri Sucul Hayvan Deneyleri

Utku Güner Utku GünerUtku Güner Utku Güner

Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 22030 Edirne Email: uguner@trakya.edu.tr

Özet

Sucul hayvanların temel deney düzenekleri ve yöntemler bu bölümde anlatılmaktadır.

Web:hdek.trakya.edu.tr

(3)

Giriş

Sucul deney hayvanları bilimsel amaçlı yada rutin bir çok araşatırma ve test çalışmalarında kullanılmaktadır. Günümüzde özellikle kirlilik konusunda suyun önemi armıştır. Doğada farklı yollar giren hemen hemen tüm kimyasallar suda az ya da çok çözülerek sucul ekosistemi ektiler. Bunun yanında sucul hayvanların kolay temin edilmeleri bakımların, üretilmeleri nispeten kolay olmaları etkisi incelenecek maddenin suya direk verilebilmesi sucıl hayvanların kullanım artırmaktadır.

Tablo 1 Balık ve diğer sucul organizmalarda biyoakümülasyonu etkileyen abiyotik ve biyotik faktörler (Beek 2000).

Biyotik faktörler Abiyotik Faktörler

1- Tür 1- Diet içeriği (yağ, protein,

karbonhidrat miktarı) 2- Zarar görmüş olup

olmaması

2- Besin eksikliği, yanlış beslenme, açlık

3- Cinsiyet 3- Gelişmekte olan canlıya bazı

aylarda yapılan uygulamalar 4- Genetik köken a- Anabolik steroyitler

5- Gelişme düzeyi b- Thyroxine

a- Yumurta c- Diet

b- Kuluçka 4- Mevsimler

c- Serbest yüzme 5- Su sıcaklığı

d- Genç 6- Su kalitesi

e- Ergin a- pH

6- Vücut kompozisyonu b- Çözünmüş oksijen

7- Yumurtlama c- Su sertliği

8- Sağlık durumu d- Tuzluluk

a- Hastalıklar f- Total Organik Karbon (TOC) b- Parazitler

9- Hormonel durum 7- Toplam biyokütle, su miktarı oranı (g/l)

a- L-thyroxine (T4 ) 8- Statik ya da flow sistem olması

b- L–3,5,3 –

triodothyronine (T3 )

9- Kimyasal maddenin değiştirilme sıklığı

10- Ara metabolizma 10- Kimyasalın sudaki yoğunluğu 11- Biyolojik fayda sağlaması

(4)

Sucul organizmalar özellikle de balıklar üzerinedeki araştırmalar sınıflandırıldığında biyolojik araştırmalar, ilaç gelişme ve toksikolojik çalışmaların tüm çalışmaların önemli bir kısmını oluşturduğu görülmektedir(Johansen 2005).

1. Su kalitesi

1.1 SICAKLIK

Sıcaklık sucul canlıları etkileyen en önemli faktördür. Soğuk kanlı canlılarda (poikilotherms) birkaç tür dışındaki (hızlı hareket eden bazı türler hariç) vücut sıcaklıkları su sıcaklıklığı aynıdır. Bazı balık türleri sıcak suya adapte olurken diğer bazı türler ise daha serin suları tercih eder. Genellikle balılar düşük sıcaklıkları yüksek sıcaklıklardan daha iyi tolere edebilirler. Yüksek sıcaklık yüksek metabolik hıza ve oksijensizliğe yol açabilirAynızamanda sıcaklık suda mikroorganizma üremesine yol açarak balıkları zarar verebilir.

Sıcaklık ağır metaller gibi bir çok zehirin etkinliğini artırır. Daha zararlı olmasına yol açar.

1.2 YOĞUNLUK:

(5)

Suyun yoğunluğu, birim hacimdeki suyun gr. olarak ağırlığı olup 1cm3 saf suyun 1 atmosfer basınçta ve +40C’deki ağırlığı 1 gr. olarak kabul edilmiştir.

Suyun yoğunluğu atmosfer basıncına, sıcaklık düzeyine ve kimyasal içeriğine göre değişim gösterir. Sıcaklık arttıkça yoğunluk azalır.

Tuzluluk arttıkça yoğunluk yükselir. Örneğin 00C de 1.027 gr/cm3 olan deniz suyu yoğunluğu, 100C’de 1.02588 gr/cm3, 300C’de 1,0207 gr/cm3’e düşer. Bu nedenle soğuk bölge suları, sıcak bölge sularına göre daha yoğundur.

Normal atmosfer koşullarında ve 00C’de yoğunluk yalnız tuzluluk derecesiyle değişir. Ayrıca atmosfer basıncıyla değişen yoğunluk, aslında derinlikle ilgilidir ve suyun derinlerde basınç altında sıkışmasıyla yoğunluk artar. Derinleştikçe yoğunluğun artması, aynı zamanda derinleştikçe sıcaklığın azalmasıyla da ilgilidir. Örneğin, yüzeyde 1.02810 gr/cm3 olan yoğunluk 5000 m. derinlikte 1,0510gr/cm3 ve 10000 m. derinlikte 1.0776gr/cm3’e yükselir.

Yoğunluk olgusunun canlılar üzerindeki etkisi, salt yoğunluk olayı ile değil, yoğunluğu belirleyen etmenlerle birlikte görülür. Örneğin tuzluluğun belirlediği yoğunluk, balıkların ve diğer su canlılarının yayılışları üzerine önemli etki yapar. Tuzluluğu yüksek bölgelerde yaşayan canlı grupları, hem o yükseklikteki tuzluluğa, hem de o tuzluluğun oluşturduğu yoğunlukta yaşamaya uyum gösterebilecek yeteneklere sahiptirler. Tatlı sulardaki yoğunluk denizlere göre daha az olup tatlı sularda bu koşullara uyumlu canlılar yaşamaktadır. Ancak az sayıda da olsa kefal türleri, mersin balığı, yılan balığı, bazı alabalık türleri gibi her iki ortamda yaşayabilen canlılar da vardır. Derinliğe bağlı yoğunluk farkı da canlıların yaşam alanlarının (HABĐTAT) belirlenmesinde etkili olur .Derin bölgelerde yaşayan balıklar, yüksek hidrostatik basınca dayanabilecek şekiller kazanmışlardır. Örneğin dil, pisi, vatoz, torpido gibi yassı balıklar ile ince uzun balık türlerinin vücut yapıları yüksek basınca ve yoğunluğa göre biçimlenmiştir.

Diğer yandan yüksek basınçta yaşayan canlılarda gigantizm de görülür.

(6)

1.3 KIVAMLILIK (VĐSKOZĐTE)

Suyun kıvamlılığı, diğer bir adıyla akışkanlığı tümüyle suyun sıcaklığı ve içinde çözünmüş olarak bulunan katı materyalin niteliği ve niceliğiyle belirlenir.

Su sıcaklığı arttıkça, kıvamlılığın da azaldığı bilinir. Örneğin 00C’

de % 100 olan kıvamlılık 100C’ de % 73’e 300 C de %44.6 ya iner. Diğer yandan içinde mineral tuzların miktarı arttıkça, kıvamlılık da yükselir.

Diğer bir ifadeyle akışkanlık özelliği artar.

Suyun kıvamlılığı canlıların yayılışı üzerine salt tek özellik olarak etkisi olduğu söylenemez ancak kıvamlılık yükseldikçe ya suyun soğuk olması ya da fazla mineral madde içermesi söz konusudur. Canlıların yayılışı üzerine etkisi de sıcaklık ve yoğunluk etmenleri ile birlikte söz konusudur.

1.4

BULANIKLIK

Su ortamında bulanıklık olgusu suda bulunan canlı-cansız organik madde yoğunluğu ile suda asılı (süspansiyon) olarak bulunan maddelerin yoğunluğu ile belirlenir. Bu hale suların türbitidesi denir.

Bu parametre az incelenmiş olmakla beraber, önemlidir. Sudaki asılı maddelerin çokluğu sudaki bulanıklık şiddetini arttırır. Dolayısıyla ışık şiddetinin artmasına sebep olu dolayısıyla ototrof bitkilerin prodüktivitesini düşürür .Bulanıklık olgusunu yaratan unsurlar 2 grupta toplanır:

a) çöken materyal b) çökmeyen materyal

(7)

Çöken materyali, kum ,kil ,çamur, bakteri ve kolleidal parçacıkları oluşturur. Bunlar suda sürekli asılı kalmazlar, zamanla özgül ağırlıklarının belirlediği zaman ölçüsünde dibe çökerler. Bu çökme sonucu su tekrar berraklaşır, bu unsurların neden olduğu bulanıklık geçici bulanıklıktır.

Çöken materyalin neden olduğu bulanıklığın su canlıları üzerine etkileri, bu davranışlarını olumsuz yönde etkilemesi şeklinde görülür. Kil partikülleri, balık yumurtalarını ve onların besinin oluşturan organizmaları kaplayarak onları öldürür. Ayrıca açık maddeler kültüre alınan türde üzerinde solungaç lamellerinin koyulaşmasına neden olur. Bu durum oksijen alımını engeller ve gelişme oranını yavaş yavaş azaltır. Diğer yandan zeminde yaşayan bentik organizmaların üzerinde örtü oluşturarak onların yaşamını da güçleştirir. Sudaki asılı partiküller hangi tür balık olursa olsun 5 şekilde zarar verir:

1) balıkların üzerine doğrudan öldürücü toksik etki yapar veya balıkların gelişmesini engeller

2) balık yumurtalarının gelişmesini engeller 3) balıkların besin kaynaklarını üzerine etki eder 4) balıkların hareketlerine ve göçlerine negel olur 5) balıkların avlanmasına engel olur

Çökmeyen materyal ise daha çok suda yaşayan mikroskobik canlıların (plankton) oluşturduğu organik kitledir. Herhangi bir su ortamında bu canlılar ne kadar yoğun olursa, suyun çökmeyen materyale dayalı bulanıklığı da o denli yoğun gözükür.

Suyun rengi de bu tür bulanıklığa neden olan organizmaların özelliklerine göre belli olur. Örneğin, mavi yeşil su yosunlarının çoğunlukta olduğu dönemlerde mavi yeşil renkte,yeşil su yosunlarını

(8)

çoğunlukta olduğu dönemlerde yeşil gözükür. Suyun duru mavi gözükmesi ise suda bulanıklığın az olduğunun bir göstergesi olup daha çok güneşten gelen mavi ışığın su tarafından fazla emilmesinden kaynaklanır.

Daha çok mikroskobik canlıların yoğunluğu ile ilişkisi bulanıklığın,beslenmesini bu canlılar üzerinde yoğunlaştıran mikro ve makro hayvansal omurgasız ya da omurgalı hayvanların beslenme olanağını olumlu yönde etkiler. Ancak bunların aşırı yoğunluğu sudaki oksijen tüketimini arttıracağından özellikle balıkların yaşamı için olumsuz bir ortam oluşmasına neden olur. Bu şekildeki fazla organik kitleye dayanıklı bulanıklığa ötrofikasyon da denilmektedir.

1.5

BULANIKLIK ÖLÇÜM YÖNTEMLERĐ

1.7.1 FORMAZĐN YÖNTEMĐ:

Bu yöntemde formazin polimeri standart bulanıklık süspansiyonu olarak kullanılır. Bulanıklığı tayin edilecek su numunelerinin hızla çökebilen iri sediment ve kalıntı çamur içermemesi gerekir. Hava kabarcıklarının olması ve kullanılan cam kaplardaki lekeler okumada hatalı sonuçlara neden olur.

Araç ve Gereçler

a)Türbidimetre : Alet 0.02 NTU bulanıklık farklarını ölçebilen hassasiyette olmalıdır

c) Numune tüpleri ,renksiz cam tüpler .Tüplerin içi ve dışı çok temiz olmalıdır.

Reaktifler

a) Bulanıklık içermeyen destile su b) Stok bulanıklık süspansiyon

(9)

Formazin süspansiyonun verilen konsantrasyonunun bulanıklığı 40 (Nefelometre Birim) ile ifade edilir. Bulanıklığı tayin edilecek su numunelerinin hızla çökebilen iri sediment ve kalıntı çamur içermemesi gerekir. Hava kabarcıklarının olması ve kullanılan cam kaplardaki lekeler okumada hatalı sonuçlara neden olur. Suda “ gerçek rengin” bulun- ması da, bulanıklık ölçümlerinin düşük değerler vermesine neden olur. Suyun renkli olmasına neden olan çözünmüş maddeler ışığı bir miktar absorblar ve neticede suda ölçülen bulanıklık değerleri gerçek değerden daha düşük olur.

Araç ve Gereçler :

1. Türbidimetre: Alet 0,02 NTU bulanıklık farklarının ölçülebilen hassasiyette olmalıdır.

2. Alet 0-10 NTU bulanıklık aralığını ölçebilmelidir.

3. Numune tüpleri, renksiz cam tüpler: Tüplerin içi ve dışı çok temiz olmalıdır. Numune tüpleri içinde okuma esnasında hava kabarcıklarının olmamasına dikkat edilmelidir.

Reaktifler:

a) Bulanıklık içermeyen destile su b) Stok bulanıklık süspansiyon

1) Çözelti I

1,0 g hidrazin sülfat (NH2)2,H2SO4, destile suda çözülür ve 100 mly tamamlanır.

2) Çözelti II 10 g Hekzametil tetramin (CH2)6N4 bir miktar destile suda çözülür ve

destile su ile 100 ml’ ye seyreltilir.

(10)

3) 100 ml’ lik ölçülü kapta 5,0 ml çözelti I ile 5 ml çözelti II karıştılır.

24 saat 250C de bekletilir ve daha sonra ml’ye tamamlanır ve karıştırılır.Bu süspansiyonun bulanıklığı 400 NTU’dur. Çözelti ve

süspansiyonlar 1 ay süreyle dayanıklıdır.

4) Bulanıklık standartları

c) Standart bulanıklık çözeltileri: 10,0 ml stok bulanıklık süspansiyonu, bulanıklık içermeyen su ile 100 ml’ye seyreltilir. Bu standart haftalık olarak hazırlanmalıdır. Bu süspansiyonun bulanıklığı 40 NTU’dur.

d) Seyreltik bulanıklık standartları: standart bulanıklık süspansiyonlarının belirli kısımları bulanıklık içermeyen su ile seyreltilerek seyreltik bulanıklık standartları hazırlanır.

DENEYĐN YAPILIŞI

a) Türbidimetre’nin kalibrasyonu:

Aletin çalışma talimatnamesine uygun olarak kalibrasyon yapılır.

Alette önceden kalibre edilmiş bir skala yoksa, kalibrasyon eğrisi hazırlanarak alet ayarlanır.

b) 40 NTU’dan daha az bulanıklıklarının ölçümü:

Numune iyice karıştırılır.Hava damlacıkları kayboluncaya kadar beklenir. Numune, türbidimetrenin tüpüne yerleştirilir. Bulanıklığı doğrudan doğruya aletin skalasından veya bulanıklık kalibrasyon eğrisinden okunur.

c) 40 NTU’dan daha büyük bulanıklık içeren numunelerin seyreltilerek bulanıklıkları 30-40 NTU sınırına düşürülür.Orijinal numunenin bulanıklığı seyreltik numunenin bulanıklığı ve seyreltme faktörü yardımı ile hesaplanır. Örneğin 1 hacim numuneye, 5 hacim bulanıklık içermeyen su ilave edildiğinde, seyreltik numunenin bulanıklığı 30 NTU ise; orijinal numunenin bulanıklığı 180 NTU’dur.

(11)

SONUCUN HESABI Bulanıklık = Ax(B + C) / C

A = Seyreltik numunede okunan bulanıklık B = Seyrelme suyun hacmi, ml

C = seyrelme için alınan numune hacmi, ml Bulanıklık okumaları aşağıdaki şekilde ifade edilir.

Bulanıklık Aralığı Aletteki okuma aralığı,NTU

0-1,0 0,05 1-10 0,1

10-40 1

40-100 5

100-400 10

400-1000 50

1000> 1000

2) Silisyum di oksit Yöntemi: Bulanıklık kolorimetrik yöntemle, ışık enerjisinin dağıtılması esası ile ölçülür. Ölçüm aşağıdaki şekilde belirlendiği üzere ışın yönünde yada ışın yönüne dik yapılabilir.

Bulanıklığın belli bir konsantrasyonu olmadığı için SiO2 konsantrasyonuna dayalı olan itibari bir birim seçilir ve değerlendirmeler buna göre yapılır.

( 1 mg / l SiO2 = 1 bulanıklık birimi ) Araç ve Gereçler:

1) Standart türbidimetre – ( Hach2100 yada benzeri )

(12)

2) Erlenler 3) Beherler 4) Nessler tüpleri Reaktifler

Fuller toprağı: Çöktürülmüş, kurutulmuş ve 200 no’lu elekten elenmiş kil, kaolen veya fuller toprağından 1 gr alınır, 1 lt damıtık suda çözülür.Bu çözeltinin bulanıklık derecesi 1000 birimdir. Bu çözeltinin 1,5-2,0-3-3,5-4- 4,5-5 ml alınarak, bulanıklığı 5,10,20,30,40,50,60,70,80,90,100 birim olan standart çözeltiler elde edilir.

Deneyin yapılışı ve sonucun bulanması :

Numune Nesseler tüpüne konur. Standartlarla mukayese edilerek bulanıklık derecesi tayin edilir yada kalorimetreye alınarak 420 nm’de absorbsiyonu okunur. Bu durumda standart çözeltiler kullanılarak aletle okunmuş değerlerden hazırlanan bir kalibrasyon eğrisine ihtiyaç vardır.

Dikkat edilecek hususlar

Stok çözeltide meydana gelebilecek bakteri faaliyetine mani olmak için stoka 1 gr, Hgclz ilave edilmelidir. Bulanıklık derecesi 5’den küçük olan numuneler nefelometre ile, bulanıklığı 5-100 arasında olanlar hazırlanan standartlarla mukayese ile bulanıklığı 100-2000 arasında olanlar ise Jackson türbidimetresi kullanılarak ölçülmelidir.

1.6

OPTĐK ÖZELLĐK ( IŞIK )

Işığın suya nüfuzu; yer,zaman ve suyun saydamlık derecesiyle yüzey sularının durgun ya da dalgalı oluşu gibi koşullara göre değişmektedir. Bu koşullara bağlı olarak genellikle galan ışığın %3-50’si yansır. Nüfuz edebilen ışığın da büyük bir kısmı çabucak absorbe edilir.

Örneğin berrak bir suda bile yüzeyden giren toplam radyasyonun %80’i üst

(13)

10 m’de absorbe edilir. 150 m’nin altına ancak %0,1’inden daha azı geçer.

Işığın çeşitli dalga boyları, suya eşit biçimde nüfuz etmezler.100’den daha derine, spektrumdan yalnızca mavi, yeşil bölgesi nüfuz eder. En çabuk absorbe edilenler, kırmızı ve turuncudur. Kırmızının çoğu üst 5 m’de, turuncunun çoğu ise 15-20 m’de absorbe edilir. Sonuç olarak fotosenteze yetecek kadar ışık koşullarına göre değişmek üzere, orta enlemlerde ancak üst 30-50 m’de bulunur. Bulanıklık ve kirli sularda ışığın nüfuz edebildiği derinliğin daha az olması , bitkisel verimliliği azaltır; böylece ışık,dolaylı olarak ortamdaki balık miktarını saptar. Işığın çeşitli dalga boylarının suya nüfus edişi de balıkların renklerini etkiler. Balıkların renkleri,gözlerinin büyüklüğü ve yeri, lüminesans organlarının bulunup bulunmayışı,diğer duyu organlarının gelişme derecesi gibi morfolojik özeliklerinin çoğu ortamdaki ışığın özellikleriyle ilgilidir. Işık ayrıca balıkların hareketlerini ve göçlerini düzenler,üreme zamanını saptar,büyüme düzeni ve oranı üzerine etkir.

1.7 ELEKTRĐKĐ ĐLETKENLĐK ve TUZLULUK

Suyun elektriki iletkenliği,suyun içinde çözünmüş mineral maddelerin nitel ve niceliği ile ilgili olup,bu maddelerin yoğunluk düzeyi ile artar veya azalır. Bu aynı zamanda elektriki iletkenliği yüksek suların içinde çözünmüş tuzların fazlalığı anlamına da gelir. Yeni distile edilmiş suyun iletkenliği 0.5-2Mmho/cm olup zamanla artar. Đçilebilir nitelikli suların EI değerleri geniş bir aralık vermektedir. Bazı endüstriyel atıkların EI değerleri 10000 µmho/cm olabilmektedir. Đletkenlik ölçümlerinin pratikte uygulamaları şunlardır:

(14)

a) Đletkenlik mineralizasyonunun bir ölçümü olup dengedeki iyonların toplamını, dolayısıyla suyun bitki ve hayvanlar üzerindeki fizyolojik etkilerini verir.

b) Deiyonize ve destile suyun saflığı bu işlemlerle kontrol edilir.

c) Kimyasal analizlerinden önce bu ölçümün yapılması için gerekli numune miktarı hakkında bilgi verir.

d) El ölçümü bazı çöktürme ve nötralizasyon reaksiyonlarda gerekli miktarı için bilgi verir.

e) Bir numunedeki çözünmüş iyonik madde miktarı, EI değerinin (µ mho/cm cinsinden) ampirik bir değerle çarpılması sonucu bulanabilir. Bu faktör suyun çözünen bile-şenlerine bağlı olarak 0,55’ten 0,9’a kadar değişebilir.

Elektriksel direncin ohm olduğundan iletkenlik birimi bunun tersi olan mho yada siemens olmaktadır. Su analizleri için siemens çok büyük olduğu için sonuçlar mikro-siemens cinsinden ifade edilmektedir.

Elektrolitik iletkenlik, metalik iletkenliği tersine sıcaklık artınca artar. Bu nedenle iletkenlik ölçümlerinin 25 0C ‘de verilmesi uygundur.

Araç ve Gereçler :

a) Kondüktivitimetre = Bir Kondüktivitimetre cihazı ve elektrottan oluşan sistem sı-caklık ayarı ve değişik sahaları içermektedir.

b) Termometre = 0,1 derecelik bölmeleri bulunmaktadır.

Reaktifler

a) Destile ve Deiyonize su = Destile su deiyonizasyon konunda geçirilir ve ilk 1009 ml alınmaz. Bu suyun iletkenliği 1 Mmho/cm’den az olmalıdır.

(15)

b) Standart potasyum klorür çözeltisi (0,01 m ) 745,6 mg susuz KCL destile deiyoni-ze suda çözülerek 25 0 C’de 1000 ml’ye tamamlanır. Bu çözelti standart olup spesifik iletkenliği 1413 Mmho/cm’dir. Hücre sabitinin 1 ile 2 arasında olduğu durumlarda bu konsantrasyon uygundur.

Hücre sabiti daha önceden bilinen aletle, iletkenlik değeri sı-caklık ayarı yaparak okunur. Hücre sabitinin belirlenmesi gerekiyorsa, iletkenlik hüc- resi 0,01 M KCL ile 3 kez çalkalanır. Sıcaklık 25 F 0,1 0 C olacak şekilde ayarlanır Rezistans değeri ve sıcaklık okumaları alınır. Hücre sabiti C,

aşağıdaki bağıntı yardımı ile bulunur.

C = 0,001413RKCL / 1+0,0200 ( t- 25 )

Tuzluluk ölçümü için 3 değişik yöntem uygulanmaktadır.

1) Elektriksel iletkenlik 2) Hidrometrik yöntem 3) Arjantometrik yöntem

Arjantometrik yöntem = bu yöntem klorür tayinine benzer. Numuneler alındıktan kısa bir süre sonra analiz edilmelidir.

Gereçler

a) Otomatik büret b) 200 ml’lik beherler c) 10 ml’lik pipetler

Reaktifler

a) Standart deniz suyu tuzluk miktarı belli standart çözelti

(16)

b) Gümüş nitrat çözeltisi ( 0,28 N ) : 48,5 AgNO3, 500 ml destile suda çözülür ve 1000 ml’ye seyreltilir. Çözelti kahverengi şişede ve oda sıcaklığında saklanır.

c) Potasyum kromat indikator çözeltisi = 63 gr K2Cr04 100 ml destile suda çözülür. 0,20 N AgNO3 çözeltisinden birkaç damla damlatılarak kırmızı bir çökelek olu-şumu gözlenir,süzülür ve cam şişede saklanır.

d) Standart sodyum klorür = 35 gr NaCl sabit tartım alınıncaya kadar kurutulur, so-ğutulur. 29,674 gr tartılır. Destile suda çözülür ve 1000 ml’ye seyreltilir.stantor-dizasyon işleminde 25 ml standart NaCl çözeltisi 150 ml’lik erlene alınır. 6 dam-la kromat indikatoru ilave edilir ve AgNO3 çözeltisi ile açık sarıdan kırmızı çö-kelek oluşuncaya kadar titre edilir. Erlenin ağzı kapatılıp hızlı karışım sağlanır tı-pa ve çeperler saf su ile yıkanıp kahverengi renge kadar titre edilir.

Normalite = 12,69 / mlAgNO3 bağıntısı yardımıyla AgNO3 çözeltisinin normalitesi bulunur.

Deneyin yapılışı

Numune ve AgNO3 çözeltisinin aynı sıcaklık alması gerekir.

Titrasyon işlemi 25 ml numune ile yukarıda açıklandığı şekilde yapılır.

Sonucun hesabı

a) Bir ml AgNO3 çözeltisinin klorosite eşdeğeri:

CIE = N x 0,355 bağıntısı yardımıyla bulunur.

b) Klorosite değeri

Clo = d x CIE x 40 bağıntısı ile bulunur.

d = kullanılan titrat miktarı ml’dir.

(17)

c) Klorosite değeri tablo 1’de verilen faktör yardımıyla kloriniteye dönüştürülür.

d) Klorinite değerleri tablo 2’de verilen değer yardımıyla tuzluluğa dönüştürülür.

(18)

Sucul Deney Hayvanları Kullanım Sertifika Eğitimi Versiyon 1 Beta

2

2

2 2 Sıcak ve Soğuk Su Sıcak ve Soğuk Su Sıcak ve Soğuk Su Sıcak ve Soğuk Su

Balıkları

Balıkları

Balıkları

Balıkları

Utku Güner Utku GünerUtku Güner Utku Güner

Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 22030 Edirne Email: uguner@trakya.edu.tr

Özet

Sıcak ve souğuk suda yaşayan balıkların özellikleri yaşam şartları, bakımları,özetlenmiştir.

Web:hdek.trakya.edu.tr

(19)

Giriş

Sucul deney hayvanları arasında en çok kullanılan canlılar balıklardır. Balıklar, omurgalı olmaları, kavryum, havuz gibi sınırlı alanlara kolay alışmaları, kısa sürede çoğalmaları, kolay elde edilmeleriyle , bilimsel amaçlı yada rutin bir çok araştırma ve test çalışmalarında kullanılmaktadır. Balık bakımı, yetiştiriciliği temel bilgilerinin bilinmesi araştırma sırasında kolaylık sağlar. Temel yetiştiricilik bilgileri 2 tür balık için verilmiştir. Sazanlar, sıcak suda yaşayan yaygın bir türdür. Benzer türler için iyi bir modeldir. Alabalıklar ise soğuk suda yaşarlar, sazanlara göre daha hassas türlere sahiptirler.

2. Sıcak su balığı (Sazan)

1.2 Sazan Balığı Beslenmesi

Sazan balıklarına verilecek günlük yem miktarı; Balık büyüklüğü, Su sıcaklığı, Su miktarı, Su kalitesi (suyun O2 miktarı), Stoklanan balık sayısı, Besleme süresi ve. Balık ağırlığına göre verilecek yem miktarı, Pratik olarak su sıcaklığının1/10'u oranında (25 °C su sıcaklığında %2.5, 20 °C su sıcak-lığında %2) yemleme yapılabilir. Yemin fazla sayıda öğünde verilmesi iş gücünü artırmakta ancak, yemin iyi değerlendirilmesini sağlamakta ve büyümeyi artırmaktadır. Yetiştiricilikte sabah ve akşamüzeri olmak üzere iki yemleme uygulanmaktadır.

Şekil 1Sazan

(20)

Sazan yemlerinin yapısal özellikleri (%) (5)

Yem Nem H. Protein H. Yağ H. Kül H. Sellüloz Metabolik enerji (Kcal/kg) Mısır

13.0 9.0 4.0 2.0 2.5 3460

Buğday

12.0 13.0 2.0 2.0 2.0 3110

Buğday kırığı

14.0 15.0 3.5 5.0 10.0 2120

Soya küspesi

13.0 45.0 0.5 6.0 6.0 2650

Pamuk küspesi

10.0 48.0 1.5 6.0 5.0 2650

Balık unu

8.0 63.0 10.0 16.0 - 3500

Tavuk kesim

artıkları 7.0 60.0 13.0 18.0 - 3550

Tavuk altlığı

15.0 20.0 2.0 23.0 20.0 1500

Tüy unu

9.0 80.0 5.0 3.5 - 2900

Yağ

3.0 - 95.0 2.0 - 8000-9000

Pelet

- 28.0-40.0 3.0-4.0 10.0-12.0

2.0-6.0 8000-9000 Tablo 4. Sazanlarda canlı ağırlığa göre verilecek günlük yem miktarı ve öğün sayısı

Ort. Canlı Ağırlık (g)

Verilecek Yem Miktarı (Canlı ağırlığın

%'si olarak)

Yemleme Periyodu (Öğün Sayısı)

£ 10 10.0 1 saatte bir

10 - 20 8.0 1 saatte bir

20 - 30 6.0 1 saatte bir

30 - 50 5.0 1 saatte bir

50 - 100 4.0 2 saatte bir

100 - 600 3.5 2 saatte bir

600 - 1000 2.5 2 saatte bir

>1000 2.0 2 saatte bir

(21)

1.3 Soğuk Su Balığı(Alabalık)

Alabalıklar sıcaklığı 10 - 15 derece arası soğuk,berrak ve bol okksijenli sularda yaşayan, çok hareketli, yüzgeçleri dikensiz, pulları çok küçük,içsularda yaşayan en lezzetli, etçil hayvanlardır.

Yumurtadan yeni çıkmış yavru balıklar, çoğunlukla sudaki sinek lavralarıyla beslenir, büyüdükçe küçük balıklar, tatlısu karidesi, sinekler ve uçan böceklerle beslenir. 2-3 yaşlarında Đlkbahar ve Sonbahar aylarında çiftleşir. Dişi alabalık yumurtalarını çakıl ve kum kaplı dipte, kuyruğuyla karıştırıp açtığı çukura yayar. Hemen yakınındaki erkekte cinsine göre, 45 günle 3 ay arasında açılacak olan yumurtayı döller. Tek bir dişi bir mevsimde 5000–6000 kadar yumurta yumurtlayabilir. Yumurtalardan çıkan alabalık yavrularının % 90'ı ilk üç ay içinde, daha büyük balıklara yem olurlar.

Alabalıklar iki büyük grup altında toplanır. Tamamen iç sularda yaşayanlar. Hayatının bir kısmını denizlerde, diğer kısmını tatlı sularda geçirenler. Ancak her iki grupta tatlı sularda ürerler.

Denizlerden yumurtlamaya tatlı sulara gelen alabalıkların hayat sirkülasyonu çok ilginçtir; Denizlerde olgunluğa ulaşan, binlerce km dolaşıp beslenen ve büyüyen balıklar, üremek için geri dönüp, hangi akarsuda yumurtadan çıkmışsa tekrar aynı yeri gelirler, Bu balıkların hemen hemen hepsi yada tamamına yakını birinci yumurtlama işleminden sonra ölürler.

Bu doğal göç sırasında, haftalar hatta aylarca balıklar yem yemezler. Deniz alabalıkları uzun süren göçten sonra tatlı suya girer, akar suyun kaynak kısmına doğru çıkıp kumlu, çakıllı berrak yerlere yumurtlarlar. Suyun sıcaklığına bağlı olarak 2-4 ay arasında yumurtadan çıkan balıklar 6 ayla 1.5 yıl arasında tatlı suda yaşayıp denize giderler. Akarsuların gün geçtikçe kirlenmesi, yapılanma ve barajlar bu doğa mucisesi balıkların sayıları gün geçtikce azalmalarına neden olmaktadır.

Yurdumuzda çeşitli sayıda alabalık mevcuttur, ben en çok tanınanları anlatamaya çalışayım.

DERE & DAĞALASI (KIRMIZI BENEK) (Salmo trutta forma fario) GÖK KUŞAĞI (GÖL ALASI) (Salmo trutta forma lacustris) ABANT ALASI ( Salmo trutta abanticus.1954)

(22)

SĐYAH BENEK - ARAS & KAFKAS ALASI (Salmo trutta caspius) KARADENĐZ ALASI (Salmo trutta labrax) Balıkçı tezğahlarında bulamayacağınız tek balık. Tam bir dere balığıdır hayatının çoğunu derelerde geçirir . Akıntısı dereden gelen göllerdede bulunur. Đçsu balıkları içerisinde eti en lezzetli olanıdır. Çok güçlüdür akıntıya ters ve 1-2 metrelik sıçramalarla daha yüksek şelalelere bile çıkar. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. 2500 mt yükseklikteki kaynak sularında bile bulunur.

Solungaçlardan kuyruğu kadar gövdede kırmızı benekleri vardır. Etçi balık olup sulardaki sinek lavraları, kabuklu canlılar ve diğer balıkların larva ve yavruları ile beslenir. Kum,çakıl zemine 20-25 cm eninde ve oval olarak hazırladığı çukurlara sonbahar aylarında yumurtlar. Yavrular su sıcaklığına bağlı olarak 3-4 ay arasında çıkar. Dişi balık 1000 ile 1500 arasında yumurta bırakır. Dere alalalarında cinsi olgunluk 3 yaşlarında olur. Đyi koşullarda 40 cm boy ve 1 kg. kadar çıkarlar. Yurdumuzda yakalananlar genellikle 20-25 cm boyunda 250 gr. ağırlığındadır.

Az yumurta verir ve çok yavaş büyür , uzun kuluçka döneminin olması, havuz koşullarında yem alımının kötü olmasından dolayı tabi ortam dışında üretmek çok zordur.

Kırmızı benekli alabalıklar Yurdumuzda en tanınmış ve en çok avlanan türlerden biridir. Adı, bedenini yanlarından boylu boyunca uzanan kırmızı,pembe kuşaktan kaynaklanır, üreme dönemi ereklerde bu kuşak daha göz alıcı olur. Baş, vucudun yan tarafları, sırt, kuyruk ve yüzgeçleri küçük siyah beneklerle kaplıdır. Su ısısı 15 derecenin altında bulunan tüm akarsu ve göllerinde bulunur. Hızlı gelişir 1 yılda 250 gr. ağırlığa ulaşır.

Oltayla 25 - 30 cm.den 45-50 cm. büyüklüğünde kadar olanlar yakalanabilir. Cinsi olgunluk 2-3 yaşında, üreme ilkbahar aylarında olur. 1 kg. ağırlığında 1500-2000 yumurta verir. Gökkuşağı alabalığı Dere alasına göre daha hızlı büyür o nedenle gün geçtikce gökkuşağı alası atılan derelerde dere alası azalmaktadır. Çevre koşularına çok iyim göstermesi, nisbeten yüksek sıcaklıklara dayanıklı olması,yapay yemlerle beslenmesinin kolay olması nedeniyle yetiştiriciliği yaygın olarak yapılmakadır. Dünyada 100 yıldır yetişticilği yapılırken yurdumuzda 1970 den bu yana kültür yetiştiriciliği yapılmakdadır. Üretimi kolay olduğu için dere ve göllere, Orman Genel Müdürlüğü, her yıl bol miktarda yeni yavru atar. Bolu bölgesine has sadece Abant gölünde bulunan türdür ancak yinede Abant'a yakın göllerde, yedigöller ve civarındaki derelerdede bulunur, Abant'a 100 km uzağındaki Beypazarı Karagölde Abant alasına tıpa tıp benzeyen alabalık vardır. Vucudunu açık kahverengi üzerine siyah iri siyah benekler kaplamıştır.Kuyruk yüzgeci diğer alabalıklara nazaran daha bariz çatallıdır. Maksimum olarak 1 kg. kadar olanları vardır. fakat

(23)

yakalananlar genellikle 250 gr. kadardır. 3 yaşında cinsi olgunluğa ulaşan abant alası, balığın büyüklüğüne göre değişen 4. 4,5. 5 mm çapında yumurta verir. Herbir balık 1000 adet civarında yumurta bırakır.

Yumurtalardan yavru balıklar 7 drc. de iki ayda çıkar. 7 yaşına gelmiş balıklarda yumurtalar çok büyük olmasına rağmen döl tutma oranları düşüktür.

Yurdumuzun Doğu Anadolu bölgesindeki nehir ve akarsularında bulunur.

Aras nehri ve çevresindeki akar sularda bolca raslanır. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. Vucudun yan tarafı ve sırta doğru, etrafı kahverengi, ortası siyah noktalı beneklerle kaplıdır, karın bölgesi gümüşi parlak renktedir.

Gözler oldukça iridir. 5 - 7 drc de sonbaharda yumurta bırakırlar. 5-6 kg kadar büyeyebilir ancak avlananların ağırlığı 200-300 gr. geçmez.

Yurdumuzda tatlı sularda üreyip denizlerde büyüyen tek türdür. Doğu Anadolunun Karadenize dökülen nehirlerinde ve Tüm Karadeniz sahillerinde bulunur. Vucut zeytin yeşili ağırlıklı üstkısımlar sarımtrak, yanlar daha açık, karın beyazdır. Sırt yüzgeçlere yakın siyah benekler bulunur, yüzgecin deriye birleştiği yerlerde kırmızı lekeler vardır.

Cinsi olgunluk 3-4 yaşında olup, berrak ve bol oksijenli akarsuların kaynak kısımlarındaki kum ve çakıllara yuva yaparak Sonbahar aylarında yaklaşık 1200- 1600 civarında yumurta bırakır.

Yavrular 3 - 3.5 ayda çıkar. Maksimum ömürleri 10.12 sene olup ömürlerinin çoğunu göl ve akarsularda geçirir. Ağırlık olarak 25-30 kg.

kadar çıktığı olur, ancak avlanabilenler 6-7 kg. kadardır. Çoğunlukla tatlı sularda avlanır.

Alabalık yumurtaları ortalama 4 mm çapında, çoğunlukta bal renginde ve açık pembeden kırmızıya değişen renklerde olmaktadır. En dış kısımda ince ve saydam yumurta kabuğu bulunur. Kabuk üzerinde spermlerin yumurtaya girmesini sağlayan mikrofil adı verilen bir delik vardır.

Yumurtanın orta kısmında besin kesesi ve bunun üst kısmında döllenencek çekirdek yer alır. Bu kese zar ile çevrilidir, bu zarla kabuk arasındada perivitelin boşluğu vardır. Mikrofil basit bir yapıda olup, huni şeklinde bir girintidir. Yumurta tarafından çekilen ve mikrofil deliğinden giren sperm, çekirdekle birleşir. Yumurtanın suyla temas ettiği an perivitelin boşluğu su çekip şişmeye başlar ve 1-2 dakika sonra mikrofil deliği kapanır. Spermler bundan sonra yumurtaya giremezler. Diğer taraftan erkek spermlerininde suda yaşama süresi 50 saniye kadardır. Yumurtanın su alıp şişmeye başlamasından sonra, yumurtanın hacmi ilk hacmine göre % 20-25 oranında büyür. Bu su alma ve şişme işlemi sonunda düzgün ve pürüzsüz

(24)

şekil alan yumurta kabuğu, kayış gibi sertleşip yumurtanın dış etkenlerden korunmasını sağlar. Alabalığı yakalayıp karnını açtığımızda, çıkan olgun yumurtaları suya bırakıp üzerine erkek balığın spermlerini sıkmak işe yararmı. Alabalığın karnından çıkan olgun yumurtaların suyla temas ettikden en fazla 1 – 1.5 dakikalık sürede erkek spermlerini yumurtaların üzerine sıkmayı becerebilirseniz işe yarar.

(25)

3. ALABALIK YETĐŞTĐRĐCĐLĐĞĐ

Yaşam ortamı bakımından berrak, temiz, serin ve oksijen yönünden zengin suları tercih eden alabalık halkımız tarafından özel likle etinin lezzetli oluşuyla anımsanan balık lar arasında bulunmaktadır. Alabalık türleri sistema tikte Salmonidae familyasında yer alır lar. Morfolojik bakımdan yağ yüzgeci ile karakterizedirler. Salmonidae familyasında eko nomik yetiştiricilik ve doğal su ların balıklandırılması için önem arz eden çeşitli alabalıklar üç cinsin türleridir.

Bu cinsler : a- Salmo b- Salvelinus c- Oncorhynchus

Dünya genelinde ençok tanınan alabalık türleri aşağıda gösterilmiştir (Bruno ve Poppe 1996).

- Salmo salar Linnaeus (Atlantik Salmonu) Salmo trutta f.trutta Linnaeus (Deniz alabalığı) - Salmo trutta f.fario Linnaeus (Dere alabalığı)

- Oncorhynchus mykiss Walbaum (Gökkuşağı alabalığı) - Salvelinus fontinalis Mitchill (Kaynak alabalığı) - Salvelinus alpinus Linnaeus (Alp alabalığı) - Salhvelinus namaycush Walbaum (Göl alabalığı)

(26)

Ülkemizin yerel alabalık alt türleri ise şöyle sıralanabilir (Çelikkale 1994

Salmo trutta macrostigma Dumeril (Anadolu Dağ alabalığı) Salmo trutta abanticus Tortonese (Abant alabalığı) Salmo trutta caspius Kessler ( Aras alabalığı) Salmo trutta labrax Pallas (Karadeniz alabalığı) Salmo trutta f.lacustris Linnaeus (Göl alabalığı)

Yukarıda belirtilen alabalık türleri içerisinde yetiştiriciliği en yaygın olanı Kuzey Amerika kökenli Gökkuşağı alabalığı olmuştur. Gökkuşağı alabalığı ile Kaynak alabalığı hemen hemen aynı yıllarda yaklaşık 120 yıl önce Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya getirilmelerine karşın kültür koşullarına uygun niteliklerinden dolayı Gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliği hızlı bir artış göstermiş ve günümüzde bir endüstri haline gelmiştir. Gökkuşağı alabalığının yetiştiriciliğe uygun özel likleri aşağıdaki başlıklar halinde belirtilebilir (Steffens 1981).

- Gökkuşağı alabalığının çevre koşullarına çok iyi uyum göstermesi yanında özel likle yüksek sıcaklıklara oransal olarak dayanıklı olması, - Aktif yem alması nedeniyle yemlenmesinin kolay olması ve yemi değerlendirmesinin daha iyi olması yönünden iyi bir büyüme göstermesi,

- Daha yüksek ilkbahar sıcaklığında dere alabalığı ve kaynak alabalığı gibi di ğer alabalık türlerine göre daha kısa süreli kuluçka dönemine sahip olması. Gökkuşağı alabalığının Türkiye’de yetiştiriciliği ise 1970’li yıllarda kamu ve öz el girişimciler tarafından başlatılmış tır.

Dünya genelindeki kültür balıkçılığının gelişimine koşut olarak ülkemizde de özel likle üstün yetiştirme avantajları nedeniyle Gökkuşağı alabalığı üretimi büyük aşamalar kate tmiştir. Önceleri küçük işletmeler tarafından gerçekleştirilen Gökkuşağı alabalığı üretimi, 1990’ lı yıllardan itibaren entegre üretim tesislerine dönüşmüştür. Hatta günümüzde ülke miz Gökkuşağı alabalığı üreticileri Avrupa’ya füme halinde işlenmiş ürün ihraç eder duruma erişmişlerdir.

(27)

1.2 Sazan Balığı Beslenmesi

2. SU KOŞULLARI

Alabalık yetiştiriciliğinde kullanılacak su kaynağının orijini ve kalitesinin yüksek nitelikte olması arzulanan bir olgudur.

Kaynak Tipleri

Alabalık yetiştiriciliğinde yararlanılan su kaynaklarının başlıcaları şunlardır (Leitritz 1974).

- Kaynaksuları

- Dere veya ırmak suları - Göl veya gölet suları - Yeraltı suları

Kaynak Suları

Kaynak suları genellikle yerkürenin yüzeysel yada derin katlarından çıkmal arına bağlı olarak kaliteleri farklılık gösterir. Yaklaşık 40 m gibi yüzlek ka tlardan çıkan kaynak sularının miktar ve kalitesi yağmur ve kuraklığa bağlı olarak değişkenlik gösterir. Fakat oksijen düzeyleri yüksek, CO2 miktarları düşük, su sıcaklığı ise 6-12 oC arasındadır. Yer kabuğunun 1000 m ve daha derin tabakalarından köken alan kaynak sularının miktar ve kalitesi aynı, fakat ekseriya oksijen miktarları litrede 4 mg’ın altında, CO2 düzeyleri ise litrede 50 ppm’in üzerinde, su sıcaklığı ise 8-10 oC seviyesindedir.

Dere Veya Irmak Suları

Irmak veya derelerin kaynaktan ilk birkaç yüz metrelik kesimlerinin su kalitesi aynı ve kirlenmemiştir. Orta ve alt kesimleri ise tarım, gübreleme, endüstri ve evsel atıkların etkisi altındadır. Fakat dere ve ırmakların su kalitesindeki belir tilen bu olumsuzluklara karşın, su miktarları çok fazladır. Kaliteli bir kaynaktan köken alan dere veya ırmak gibi akarsular litrede 8 mg’ın altında CO2’e sahip olmakla birlikte, sıcaklıkları yıl bazında 6-12 oC arasında oldukça değişkendir.

Göl Veya Gölet Suları

Bu tip suların kalitesi de endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerin etkisiyle mevsim sel olarak farklılık gösterir. Göl suları da yüksek düzeyde oksijen ve düşük miktarda CO2 içermeleriyle tanınırlar. Fakat 10 m den daha derin göllerde yaz aylarında su kütlesinin yüzey kesimlerinde su sıcaklığı 20

(28)

oC’a yükse lebilir, yüzeyin yaklaşık 4 m altında ise 15-16 oC sıcaklıkta su bulunur.

Yeraltı Suları

Genelde kaynak veya iyi kalitede dere suyuna yakın kalitede sulardır. En büyük avantajları daima aynı miktar ve kalitede olmalarıdır. Fakat yerüstüne çıkarmada ekseriya yüksek düzeyde enerji giderine gereksinim duyulur. Ay rıca oksijen yönünden zenginleştirmeye de gereksinim vardır.

Su Kalitesi

Alabalık yetiştiriciliğinde ideali, yetiştirme ortamındaki balıklara düzenli bir şekilde daima aynı kalitede su temin etmektir. Aynı zamanda su miktarı ile kalite arasındaki sıkı ilişki de gözardı edilmemelidir. Bu bakımdan su miktarındaki ani değişimlerin suyun mevcut kalite değerlerini olumsuz veya olumlu yönde etkileyebileceği unutulmamalıdır. Alabalık yetiştiriciliğinde su kalitesine ilişkin suda incelenmesi gereken çeşitli parametrelerin sınır değerleri Tablo 1’de gösterilmiştir (Lindhorst-Emme 1990).

Tablo 1. Alabalık yetiştiriciliğinde çeşitli su parametreleri sınır değerleri

Parametre Sınır Değeri

Sıcaklık 20 oC’a kadar

Oksijen 7 mg/lt’nin üzerinde

PH 5,5-8,5

Asit Bağlama Kapasitesi (SBV) 1,5 Vol/m3’ün üstünde

Ammonium 1,0 mg/lt’e kadar

Demir, toplam 0,5 mg/lt’e kadar

Nitrit 0,2 mg/lt’e kadar

Nitrat 10 mg/lt’e kadar

Potasyumpermangenat tüketimi (KmnO4) 40 mg/lt’e kadar Biyokimyasal oksijen gereksinimi 40 mg/lt’e kadar Kimyasal oksijen gereksinimi 15 mg/lt’e kadar Biyokimyasal oksijen gereksinimi 6 mg/lt’e kadar Serbest CO2 (Larvalar için) 15 ppm/lt’nin altında Serbest CO2 (Sofralık balıklar için) 30 ppm/lt’nin altında

damızlıklar ise bir hafta boyunca canlı ağırlıklarının %0,5’i gibi düşük oranda yemlenir (Greenberg 1969, Wiesner 1968).

Sağımda damızlıklara zarar vermemek, işlemi çabuk ve seri olarak gerçekleştirmek ile sağımı yürüten kişinin fazla güç sarfetmeden, çok sayıda damızlık balığı sağabilmesi için damızlıklara narkoz uygulanabilir.

(29)

Damızlık balıkları bayıltmada anestezik olarak sıkça kullanılan preparatlar (Atay 1987, Bohl 1982).

- MS-222 (Tricainemethansulphonat) - Trichlormethylpropanol (TCMP) - Quinaldin (2 Methylchinolin)

Belirtilen anesteziklerden suda kolay eriyen MS-222 1:20.000-1:30.000 (1 g+ 20-30 lt su) konsantrasyonlarında kullanılır. Balıklar sağımdan birkaç dakika önce anestezik madde bulanan suya yerleştirilirler. Sağım işlemi bittikten sonra balıklar tekrar oksijen yönünden zengin temiz suya bırakılırlar ve burada 2-3 dakika içinde normale dönerler.

Alabalık üretiminde sağımın ana kuralı işlemin kuru koşullarda gerçekleştirilmesidir. Çünkü yumurtanın su ile teması halinde spermanın yumurtaya giriş kapıcığı olan mikropil 1-2 dakika içersinde kapanır. Ayrıca erkek balıktan elde edilen sütün içerdiği spermatozoa’lar suda yaklaşık 1 dakika kadar yaşabilirler. Bu nedenlerle sağımda damızlık balıkların bir bez yada en iyisi havlu ile kurulanmasıdır. Alabalık sağımında dikkat edilmesi gereken bir diğer konu balıkların uygun sağım zamanının saptanmasıdır. Tam olgunluğa ulaşmış dişi alabalık sudan çıkarılıp kuyruğu aşağı gelecek şekilde tutulduğunda yumurtalar kendiliğinden akmaya başlar (Baran 1977, Erençin 1977).

Genellikle sağımda balığın sırtının sağan kişiye dönük olması geleneksel tutuş şeklidir. Damızlık balıkların sağımı balığın boyutuna göre tek veya iki kişi tarafından gerçekleştirilir. Birkaç dişinin yumurtası küçük hacimli plastik kaba sağılır ve bu yumurtaların üzerine de birden fazla erkeğin sütü sağılır. Dişi balıklar yılda bir defa sağıldıkları halde, erkekler 15 gün ara ile birkaç defa sağılabilirler (Brown ve Gratzek 1980).

Plastik bir küvete sağlan yumurta-süt karışımı elle veya plastik bir kaşıkla karıştırılır. Daha sonra bu karışım üzerine bir miktar temiz su ilave edilir.

Yaklaşık 5 dakikada döllenen yumurtaların bir küvet içerisinde 30-45 dakika süreyle su alıp şişme işleminin tamamlanması beklenir. Bu evrenin sonunda yumurtalar birkaç defa temiz su ile yıkanarak kuluçka gereklerine yerleştirilir (Atay 1980).

(30)

Kaynaklar

1. Johansen R. Norweigian Schoool of Veterinary Science, Norwany 2005.

2. Bittner GD Synaptic plasicity at crayfish nuromuscular preparation L. Neub.

20:286, 1989.

(31)

Sucul Deney Hayvanları Kullanım Sertifika Eğitimi Versiyon 1 Beta

3

3

3 3 Balıklarda Doku Alma Balıklarda Doku Alma Balıklarda Doku Alma Balıklarda Doku Alma

Yöntemi

Yöntemi

Yöntemi

Yöntemi

Utku Güner Utku Güner Utku Güner Utku Güner

Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 22030 Edirne Email: uguner@trakya.edu.tr

Özet

Bu bölümde temel anatomisi, morfolojisi, balık dokularının nasıl alınacağı, ne şekilde korunacağı, balık dokularında yapılacak temel histolojik yöntemler anlatılmaktadır.

Web:hdek.trakya.edu.tr

(32)

Giriş

Sucul canlılar üzerinde yapılan deneysel çalışmaların büyük bir kısmı balıklar özelliklede Tatlısu balıkları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Balık, tatlı ve tuzlu suda yaşayan, evrimleşme çizgileri farklı, soğukkanlı omurgalıların genel adıdır. Bu terim, bir sınıflandırmadan çok bir yaşam biçimini tanımlar.

Balık dendiğinde genellikle, yüzgeçleri olan, solungaçlarıyla solunum yapan, gövdesi kaygan ve suda hareket etmeye elverişli olan su hayvanı akla gelir. Bazılarının gövdesi uzunlamasına genişlemiş, bazılarınınki kısa kalmış, özellikle dipte yaşayanlarda yassılaşmış, birçoğunda da yanlardan basılmıştır.

Ağızlarının, gözlerinin, burun deliklerinin ve solungaçlarının konumu da türden türe büyük bir değişiklik gösterir.

Balıklarda çok değişik üreme biçimleri görülmekle birlikte, en yaygın olanı dişinin suya bıraktığı sayısız, küçük yumurtanın vücut dışında döllenmesine dayanır. Yumurtaları dölleyecek olan spermalar erkeklerin gövde boşluğundaki 2 (bazen 1) erbezi içinde üretilerek, süt kıvamındaki ve rengindeki bir sıvıyla suya boşaltılır. Bazı balıklarda, erkeğin spermalarını dişinin yumurta kanalına boşaltmasını (iç döllenme) sağlayan bir tür çiftleşme organı vardır.

Şekil 1. Balık iç organları

Balıklara duyu organları açısından bakarsak; koku duyuları, hemen hemen tüm balıklar için büyük önem taşır. Tat duyusu da balıkların çoğunda çok gelişmiştir; yalnız ağız boşluğunda değil, başın ve vücudun bazı bölümlerinde de tat alma organları bulunur. Beslenme, tehlikelerden kaçınma ve üreyerek soyunu sürdürme açısından belki de en önemli organ gözdür. Balıkların gözü temel yapısı ve işleviyle bütün diğer omurgalılarınkine benzese de, çok değişik yaşam koşullarına uyarlanmış olduğundan değişik özellikler gösterirler.

Karanlık ve loş ortamlarda yaşayan balıkların gözleri genellikle büyüktür. Ama

(33)

başka bir duyusu aşırı gelişerek baskın duruma geçerse gözlerin işlevi azalır.

Onlarda ses algılama ve denge, birbirleriyle çok yakın bağıntısı olan iki duyudur. Suyun içerisinde kolayca yayılan ses dalgaları, özellikle düşük frekanslı dalgalar, balıkların baş ve gövde içi sıvıları ile kemiklerine çarparak işitme organlarına iletilir. Balıklarca algılanabilen ses frekanslarının alanı insanlarınkinden çok değişiktir; bu da sesin sudaki yayılma hızından ileri gelir.

Bir çok balığın, dişlerini birbirlerine sürterek yada başka yollarla birtakım sesler çıkarıp birbirleriyle iletişim kurdukları sanılmaktadır.

1. Temel Balık Anatomisi

Balık vücudunun temel yapısı ve işlevi bütün öbür omurgalılarınkine benzer. Dış yüzeyleri kaplayan epital doku, bağ ve destek doku (kemik, kıkırdak ve lifsi dokularla türevleri), sinir dokusu ve kas dokusu. Tipik balık vücudu, yüzmeye uyarlanmış aerodinamik profilli ve iğ biçimindedir: baş, gövde ve kuyruk bölümlerinden oluşur. Yaşamsal önemdeki organları içeren gövde boşluğu genellikle vücudun ön alt yanındadır. Bu boşluğun arka ucunda, anüs yüzgecinin tabanının hemen önünde, dışkıların boşaltıldığı anüs deliği bulunur. Omurilik ve omurga, kafa iskeletinin arka bölümünden başlayıp sırt, gövde boşluğu ve kuyruk bölgesinden geçerek kuyruk yüzgecinin tabanında sonlanır.

1.4 Balık Dış Morfolojisi

Farklı balık türlerinde farklı ve özelleşmiş yüzgeçler bulunsa da temel olarak şekilde 1 gösterilen yüzgeçler birçok balıkta ortaktır.

Şekil 2. Balık yüzgeçleri

Farklı balık türlerinde farklı yüzgeçler bulanabilir türlere göre yüzgeçlerin sayıları da değişiklik gösterebilir.

(34)

1.5 Balıklarda Temel Ölçümler

Deneysel olarak kullanılan balıkların homojen olup olamadıkları analiz edilmesi için tüm çalışmalarda alınan temel morfometrik balık parametreleri şekil 3 gösterilmiştir.

Şekil 3. Balık ölçüm tahtası.

Deneysel çalışmada kullanılan balıkların bir birinden farklı olup olmadıkları bu parametrelerin istatiksel karşılaştırılmaları ile verilir. Balık morfometrik parametrelerinin alınmasın kumpas, milimetrik kâğıt, ya da balık tahtası kullanabilir. Bu değerler dışında ağırlıkta en çok değerlendirilen ölçümdür.

Şekil 4. Balıklarda alınan temel ölçüler.

Balıkların anestezi altında ölçümlerin yapılması gerekir. Ölçümler sırasında balık zarar verilmemeli, özelliklede pulların dökülmemesi için sert yüzeylere dikkat edilmelidir. Balık ağırlığı ölçümde için balıklar kurutma kâğıdı üzerine bırakılarak fazla su emdirilmeli, tüm ölçüm işlemleri en kısa sürede tamamlanarak balıklar tekrar temiz suya bırakılmalıdır.

1.6 Balık Kanı Alımı

(35)

Balıkların anestezi altında kan alınması gerekir. Anestezinin yetersiz ya da yapılması durumda kan akımı durur. Kan alımı kuyruk yüzgecinin kesilmesi ile yapılabileceği gibi kalbe enjektör yada kan pipeti ile direk girilerekte yapılabilir.

Şekil 5. Balık kalbinden kan alma

Sol ele sargı bezi içinde tutulan balık ventral yüzgeçler arasında direk olarak kalbe girilebilir. Đşlem sırasında kan geldikten sonra balığın hafifçe yukarı tutulması kan miktarını artırır. Đşlem sırasında balık ele sıkılmamalı kanın kendi kendine gelmesi beklenmelidir.

(36)

Şekil 6. Kuyruk kanı alınması için gerekli kesi yeri.

Şekil 7. Ventral kan damarında kan alma

Kan alımı ventral damara enjektör ile girilmesi dışında kuyruğun şekil 5 gösterildiği gibi kesilmesi ile de yapılabilir.

1.7 Balık beyin dokusun çıkarılması

Balık beyin dokusuna ulaşma için göz, solungaç bölgesinde ve göz arkasında olmak üzere iki adet kesi yapılması gerekir. Besin dokusu miktarı balık türüne göre değişiklik göstersene genel olarak çok azdır.

(37)

Şekil 8. Balık beyin dokusu çıkarmak için kesilmesi gereken yerler

1.8 Balık kas dokusun çıkarılması

Balıklarda kas dokusunun en iyi örneklenebileceği yer dorsal orta noktadır. Bu bölgeden deri, pul çıkarıldıktan sonra karın boşluğuna girilmeden yeterli miktarda kas dokusun alınması mümkündür. Kas dokusu alınırken dikkat edilmesi gereken nokta örneklemenin her balık içine yanı yerde yapılması, kas dokusuna deri, pul gibi diğer dokuların bulaştırılmamasıdır.

Şekil 9. Kas dokusunu alımı için kullanılan bölge.

2. Balık Pullu Preparatı Hazırlanması

Balık pullu örneklerin balığın uygun bölgelerinden alınması gerekir.

Alınan pullar önce petri kutularında %4'lük KOH çözeltisi içerisinde bekletilme, su ile yıkanarak temizlenmeli; daha sonra %70'lik alkolde muamele edilen 15 kadar pul, iki lam arasında tespiti yapılır.

(38)

.

Şekil 10. Balık pullu preparatı hazırlanması ve pul alma bölgesi.

Kenarları rezorbe olmuş ya da sonradan kazanılmış pullar değerlendirmez. Preparatın alkolü bekletilerek uçurulduktan sonra (2 x 10 ve 4 x 10) binoküler mikroskop altında incelenir. Pullarda gözlenen yaş halkaları kayıt edilir. Ayrıca pul haritaları çıkarılarak focus ve annulus çizgileri belirlenmelidir.

2.1 Balık Dokularının Alınması ve Saklanması

Araştırmanın şekline göre değişmekle birlikte alınan dokuların en kısa sürede kurucu bir kimyasalla uygun ölçülerdeki kaplara konulması gerekir.

Örneklene dokular hakkında tüm bilgiler hem kayıt edilmeli hem de gerekli tüm bilgiler örnek kaplarının üzerine yazılmalıdır. Bazı durumlarda yazılacak bilgi kısaltmak amacıyla belirli kodların verilmesi uygun olabilir.

(39)

2.2 Histolojik Çalışmalar Đçin Doku Örnekleri Alma ve

Đşleme Prosesi

Histolojik çalışmalar, genel olarak çeşitli organlardan doku kesitleri alınarak bu örneklerin histo-patolojik yönden değerlendirilmesini kapsamaktadır. Diğer canlıların dokularında olduğu gibi balıklarda da hastalıklı doku örnekleri histoloji laboratuarlarında bir dizi işlem neticesinde incelenmektedir.

Şekil 11. Balık dokuların saklanması

Bunu takiben doku, organ ve sistemlerin mikroskobik yapısı ele alınmaktadır. Yapılacak çalışmalarda hayvan türleri arasındaki farklılıklar göz önüne alınarak hücrelerin yapısal ve fonksiyonel önemine göre işlemlere yön verilir. Histoloji laboratuarlarında dokuların incelenmek üzere hazırlanması için yapılan gereken işlemler genel olarak yedi aşamadan oluşur. Bunlar;

- Tespit (Fiksasyon)

- Suyunu alma (Dehidratasyon) - Saydamlaştırma

(40)

- Parafinle muamele (Parafinizasyon) - Blok hazırlama

- Kesit hazırlama ve - Boyama işlemleridir Tespit

Histolojik preperasyon için alınacak doku örneğinde özellikle dikkat edilmesi gereken faktörlerden birisi, örneğin alınıp fiksasyona konma sürecidir. Tespit işleminde öncelikli hedef, dokuyu olabildiğince hızlı ve bozmadan sabit hale getirmektir. Tespit işleminde çeşitli amaçlara göre farklı solüsyonlar kullanılır. Rutin olarak en çok kullanılan solüsyon formalin solüsyonudur. Đdeal tespit için %10’luk konsantrasyonda kullanılması yeterlidir. Formalin dışında kullanılan diğer bazı solüsyonlar şunlardır:

• %2’lik gluteraldehit solüsyonu

• %70–90 etanol solusyonu

• Bouin solusyonu

• Zenker solüsyonu

Solüsyon seçimi dokunun özelliğine bağlı olarak değişebilir. Örneğin yağ bakımından zengin dokuların tespitinde alkol uygun değildir. Đdeal bir tespit için; Dokunun hacminin 10 katı miktarda tespit solüsyonuna gereksinim vardır. Materyalin konulduğu kabın hacminin buna göre belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, tespit olan dokular sertleşeceklerinden, bunların konulduğu kapların ağız kısımlarının materyalin sertleştikten sonra, parçalanmadan, kolaylıkla çıkarılmasına olanak verecek genişlikte olması gerekir. Materyallerin konulduğu kapların, tespit solüsyonunun buharlaşmasını ve dökülmesini önleyecek şekilde kapaklı olması gerekmektedir. Büyük materyaller solüsyon üzerinde yüzecek şekilde bırakılmamalı, bunların bütün yüzeylerinin solüsyonla temas etmesini sağlamalıdır. Bunun için gerekirse üzerlerine dokuya zarar vermeyecek şekilde ağırlık konularak bekletilmesi gerekmektedir. Bu aşamanın süresinin bir geceden az olmaması gerekmektedir.

Suyunu Alma (Dehidratasyon)

Dokuların mikrotom yardımıyla birkaç mikron kalınlığında kesilebilmesi, dokunun sert olması halinde mümkün olur. Bu amaçla öncelikle doku içindeki suyun alınıp su yerine alkolün geçmesi sağlanmalıdır. Daha sonra alkol alınıp yerine ksilol ve en son olarak ksilol alınıp yerine parafin geçirilir. Her bir basamakta tutma süresi doku türüne ve uygulanacak boyama yöntemine göre değişmektedir. Bu süre 15 dakika ile 1 saat arasındadır.

(41)

Saydamlaştırma

Kesit alma öncesi uygulanan ikinci aşama dokudaki alkolü alıp yerine ksilol geçirme işlemidir. Ksilol yağları eritir ve dokuyu saydamlaştırır. Biz çalışmalarımızda balık dokusuna daha uygun olduğunu gördüğümüz creostat adı verilen maddeyi ksilolle karıştırarak bu uygulamayı yapmaktayız. Bu aşamada da süre dokunun özelliğine bağlı olarak değişmektedir.

Parafinizasyon

Bu aşamada dokular kullanılan parafinin özelliğine bağlı olarak 58-65 ºC sıcaklıktaki parafin içinde en az 2 saat bekletilir. Böylece dokulardaki ksilol yerine parafin geçirilir. Kemik örnekleri bu işlemlerden geçirmeden önce içlerindeki kalsiyum alınarak yumuşatılmalıdır. Bu işlem için özel olarak hazırlanmış %5’lik formik asit veya %8‘lik HCL + %10‘luk formik asit karışımı kullanılır. Bu işleme dekalsifikasyon denir.

Blok hazırlama

Sertleştirilen dokuların kesilecek yüzleri alt tarafa gelecek şekilde parafin içine gömülerek bloklar hazırlanır. Hazırlanan bloklar soğuduktan sonra kesilmeye hazır hale gelir.

Kesit hazırlama

Đçerisinde doku bulunan parafin blok, mikrotom olarak adlandırılan dilimleyici alete monte edilerek kesilir. Bloktan kesilen kesitler 35–40°C sıcaklıktaki su banyosuna (benmari) atılır ve kesilme esnasında kıvrılan dokunun düzgün bir şekilde yayılması sağlanır. Düzgün doku lam yardımıyla sudan alınır. Lamlar etüvde bekletilir. Bu sırada doku içindeki parafin erir ve akar. Lam üzerinde sadece doku kesiti kalır.

Boyama

Lam üzerine alınan doku kesitinin boyanabilmesi için öncelikle parafinden kurtarılması gerekmektedir. Bu amaçla preparatlar tüm parafini temizlemek ve dokuyu saydamlaştırmak üzere en az 1,5 saat ksilolde tutulur. Daha sonra absolu alkolden başlamak suretiyle alkol serilerinden geçirilir.

Bundan sonra gerekli boyama yöntemleri uygulanır. Boyanmamış parafin kesitlerde çoğu doku elemanı renksizdir. Işık mikroskobu ile histolojik yapıyı ayırt etmek oldukça güçtür. Bu nedenle doku kesitlerinin boyanması gerekir. Boyama, çeşitli hücre ve doku kısımlarının boyaları farklı şekilde tutmaları esasına dayanır. Boyaların çoğu suda, bazıları ise alkol veya asetonda eritilerek hazırlanır. Tek bir boyama yöntemi ya da çoğu zaman birkaç boyama yöntemi bir arada kullanılarak boyama gerçekleştirilir.

Histoloji ve patoloji laboratuarlarında rutin olarak genellikle

hematoksilen-eosin birleşik boyama yöntemi kullanılmaktadır. Ama dokunun özelliğine bağlı olarak da farklı boyamalar yapılabilir.

(42)

Biz kendi laboratuarımızda bu boyama yönteminin dışında PAS, AZAN, May-Giemsa gibi birleşik boyama yöntemleri de kullanmaktayız. Bu yöntemlerden hangisinin kullanacağına dokunun özelliğine ve araştırılan doku kesimine bağlı olarak karar verilmektedir. Burada anlatılan işlemler genel olarak yapılan histolojik çalışma prosesi olmakla birlikte balık dokusu üzerinde bazı değişiklikler de içermektedir. Dokunun takibi ve kullanılan boyalar balık dokusuna uygun olarak seçilmelidir. Genellikle kullanılandan farklı olarak balık dokularının boyanmasında kulanılan eosin boyası içeriğinde Ploxine B ve Eosin Y boyaları da bulunmalıdır.

Boyanan örnekler daha sonra entellan adı verilen özel bir madde ile kapatılarak kurumaya bırakılır. Dokulardan alınan kesitler üzerinde uygulanan bu işlemler dizisi neticesinde hazırlanan preparatlar mikroskop altında incelenmeye hazır hale gelmiş olur.

3. Temel Kurallar

 Tüm doku alma işlemleri mutlaka anastezi altına alınmalıdır.

 Hangi dokuların ne miktarda alınacağı önceden belirlenmelidir.

 Doku örnekleri konulacağı kap ya da tüpler önceden hazırlanmalıdır.

 Doku miktarı, grup, doz, süre, ağırlık tüm veriler önceden hazırlanan kayıt formuna yazılmalıdır.

 Doku örneklerin sonunda tüm balıklara ötenazi uygulanmalıdır.

 Tüm çalışmalarda en az sayıda hayvanla (yeterli miktarda) çalışılmalıdır.

Kaynaklar

3. http://www.sumae.gov.tr/yunus/2004/01/06.pdf

4. Buel P. Colton, Zoology: Descriptive and Practical (Boston:D.C. Heath & Co., 1903)

(43)

Sucul Deney Hayvanları Kullanım Sertifika Eğitimi Versiyon 1 Beta

4

4

4 4 Omurgasızlarda Doku Omurgasızlarda Doku Omurgasızlarda Doku Omurgasızlarda Doku

Alma Yöntemi

Alma Yöntemi

Alma Yöntemi

Alma Yöntemi

Utku Güner Utku Güner Utku Güner Utku Güner

Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 22030 Edirne Email: uguner@trakya.edu.tr

Özet

Balıklardan sonra en sık kullanılan sucul deney hayvanları omurgasızlar ve özelliklede kerevitlerdir.

Web:hdek.trakya.edu.tr

Referanslar

Benzer Belgeler

MADDE 1- (1) Bu yönerge, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi bünyesinde deneysel, test ve eğitim amaçlı olarak her türlü deney hayvanları ile gerçekleştirilecek

ile HADMEK’in belirlediği etik ilkeler çerçevesinde çalışmalarını yürütmek. b) Deney hayvanları üzerinde yapılacak tüm işlemlerin etik yönden kabul

a) Bu yönergede açıkça belirtilen ilkelere bağlı kalındığı sürece, insan ve hayvan sağlığı konusunda bilime katkıda bulunacak eğitim, öğretim ve

• Data table of salinity vrs size, oxygen vrs size, pH vrs size and temp vrs size for 80 fish. • Linear regression size against

1)=LN(2) fonksiyonu hesaplandığında sonuç 0,69315 olacaktır.. 2)Yandaki Excel tablosundaki sayılara

("%50 Öldürücü konsantrasyon"un kısaltması) veya LCt50 (Öldürücü konsantrasyon ve zaman) test edilen populasyonun yarısını öldürmek için gereken dozdur.

• Akut testler kısa süreli maruz kalma testleri (saat veya gün) olup genellikle ölüm noktası olarak bir son nokta kullanır.. • Akut maruz kalmalarda

• TMS genel olarak kullanıcılar için güvenlidir, ancak göz ve mukus zarlar temas ettirilmemelidir .Stok solüsyonu tuzlu suda güneş ışında balıklar için toksik