• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de ormanlar ve ormanc

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’de ormanlar ve ormanc"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkiye’de ormanlar ve ormancılığımız, deyim yerindeyse, anayasal ve yasal düzenlemelerden çektiğini başka hiçbir şeyden çekmemiştir. çünkü, ülkemizde ormanların tümüne yakını devlet mülkiyetindedir ve 1937 yılından bu yana da devlet tarafından işletilmektedir. Dolayısıyla, ormanlarımızın, daha doğru bir söyleyişle de “devlet ormanı” sayılan alanların daraltılabilmesinin, ormancılık dışı amaçlarla kullanılabilmesinin öncelikli koşulu ve en etkili yolu “uygun” anayasal ve yasal düzenlemelerin yapılması olmuştur. 1950’den sonraki siyasal iktidarların hemen hemen tümü bu yola başvurmuş, “devlet ormanı” sayılan alanlara zarar verebilecek onlarca hukuksal düzenleme yapmıştır. Öyle ki 1980’li yıllara değin iktidar olabilmenin bir koşulu da bu türden düzenlemelerle “orman köylüsü” sayılan

yurttaşlarımızın, deyim yerindeyse “kafaya alınması” olmuştur. 1980’li yıllardan sonra ise, bu amaç büyük ölçüde değişmiş; yerli ve yabancı sermayenin turizm, madencilik, tarım, enerji, konut, üniversite vb yatırımları için arazi gereksinmesinin karşılanmasına yönelik düzenlemeler öne çıkmıştır. AKP’nin 2003 yılında, kamuoyunda “2B Arazilerinin” satılması olarak anılan uygulamalar ve bu arada, devlet orman işletmeciliğinin de özelleştirilmesi için gündeme getirdiği anayasa değişikliği, gerçekte bu yönelimin bir ürünüdür. Bilindiği gibi, AKP İktidarı, başta Sayın 10. Cumhurbaşkanımı z olmak üzere kamuoyunun yoğun tepkisiyle karşılaşınca bu girişimini başarıyla

sonuçlandıramamış tır.

_imdiyse, Prof.Dr. Ergun ÖZBUDUN ve arkadaşları tarafından hazırlandığı öne sürülen Anayasa Taslağı’yla bu girişimini bir kez daha gündeme getirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bu kez başarılı (!) olacak ve “devlet ormanı” sayılan alanlarımız ve devlet orman işletmeciliğimiz yerli ve yabancı sermaye ile orman işgalcilerinin insafına terk edilecek. Devlet orman işletmeciliği özelleştirilebilecek !

Anayasa Taslağı’nın 131. maddesinde “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz ve kanuna göre buralar devletçe yönetilir, işletilir ve işlettirilir.” yaptırımına yer verilmiştir. Böylece; “devlet ormanı” sayılan alanların yönetiminin devredilmesi, yerli ve yabancı özel sermaye tarafından her türlü amaçla işletilmesi, olanaklı kılınacaktır. Oysa, bilindiği gibi, 19. Yüzyılın ikinci yarısından 1937 yılına değin sürdürülen bu uygulama, ülkemizin en verimli ormanlarını elden çıkarılmasına yol açmıştır.

Ormanlara zarar verebilecek siyasal propaganda yapılabilecek !

Taslağın anılan maddesinde yalnızca “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete müsaade edilemez” yaptırımına yer verilmiş, ancak, 1982 Anayasasının 169.maddesindeki “Ormanların tahribine yol açan siyasi propaganda yapılamaz” yaptırımı çıkarılmıştır. Belki de Taslak’ta yer verilen yaptırımın bu eylemleri de yasaklayabileceğ i varsayılmıştır. Bu varsayım gerçekçi değildir; çünkü, “siyasi propaganda” eyleminin hem sorumlularının dokunulmazlığı vardır, hem

bu eylemlerin kapsamı çok daha geniştir hem de yol açabileceği orman yıkımları çok daha büyük olabilmektedir. Sözgelimi, Başbakan ile çevre ve Orman Bakanı’nın seçimlerden önce “2B arazilerinin satılması” konusunu yeniden gündeme getireceklerini açıklaması, bu yıl, son yirmi yılda görülmedik ölçüde orman yangının çıkmasına, orman içine yerleşme ve ormanları tarlaya dönüştürme eylemlerinin artmasına neden olmuştur. Gerçek böyle iken, ne Başbakan ne de çevre ve Orman Bakanı bu eylemlerinde sorumlu tutulabilmiştir.

“Orman” sayılmayabilecek yerlerin amaçları ve kapsamı genişletilecek; 1982-2007 döneminde “devlet ormanı” sayılan alanları işgal edilenler affedilecektir !

Taslağın anılan maddesinin 4. fıkrasında yapılan düzenlemenin özellikle iki boyutu, “orman” sayılan alanların

sınırsızca daraltılmasına ve her türlü ormancılık dışı amaçla kullanılmasına yol açabilecektir: 4. fıkranın “a” bendine göre; “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanlarına veya başka alanlara dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler” her istenildiğinde “orman” sayılmayabilecektir. Oysa 1982 Anayasasının 169 ve 170. maddelerinde bile bu gibi yerlerin yalnızca tarımsal amaçlarla kullanılabilmesi ve orman içinde yaşayan yurttaşlarımızın gerektiğinde yeniden yerleştirilecekleri yerlerde “yararlanmaları na tahsis edilmesi” olanaklı kılınmıştır.

Öte yandan, anılan fıkranın “b” bendine göre ise “23/07/2007 tarihinden önce ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş...” yerler de “orman” sayılmayabilecektir. Bilindiği gibi, 1961 Anayasası’nın 131. maddesinde 1970’li yıllarda yapılan değişiklikle “15.10.1961” olarak belirlenen bu tarihsel sınır 1982 Anayasası’nın 169 ve 170.

(2)

maddelerinde “31.12.1981” tarihine çekilerek yirmi yıl boyunca ormanları işgal edenler affedilmiş, yaptıkları orman yıkımları, deyim yerindeyse yanlarına kâr kalmıştır. _imdi bu tarihsel sınır da “23.7.2007” tarihine çekilerek, en azından yirmibeş yıl boyunca işgal edilen orman arazileri işgalcilerine bırakılmaktadır. Ek olarak fıkranın “c” bendinde de, 1982 Anayasası’nda olduğu gibi, “_ehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler” de yine “orman” sayılmayabilecek yerler arasında sayılmaktadır. .

Orman işgalcileri ödüllendirilecektir !

Taslağın 131. maddesinin yukarıda sözü edilen yerlerin “değerlendirilmesine” veya “satılmasına” olanak veren 5. fıkrasına göre; “Satış veya kullanım hakkı verilmesinde öncelik, fiilen bu arazileri kullananlar veya orman

köylülerinin...” olacaktır. Açıktır ki, söz konusu yerleri “fiilen kullananlar”, 1982 Anayasası’nın 169. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun çok sayıda maddesine aykırı davranmış suçlulardır. Taslak, bu suçlularının

cezalandırılması yerine ödüllendirilmesini sağlayacaktır. Öte yandan, çok büyük bir çoğunluğu son derece yoksul olan dolayısıyla da bu “öncelik” hakkından yararlanamayacak olan “orman köylüleri” çeşitli gerekçelerle yerlerinden yurtlarından edilmeleri de büyük ölçüde kolaylaşabilecektir.

Peki, şimdi ne olacak? Çok açık:

2003 yılında bu yana artarak süregelen ormanların “orman niteliğini kaybettirme” eylemleri yeni boyutlar kazanabilecek,

mülkiyet anlaşmazlıkları toplumsal çatışmalara dönüşebilecek, • teknik ormancılık çalışmalarının gerekleri yerine getirilemeyecek,

kara paralar aklanabilecek,

“orman rantı” yerli ve yabancı sermayeye sınırsızca devredilebilecek, orman mafyası güçlenecek,

orman yangınları önlenemeyecek,

ormanbilimcilerin çoğunluğu “bilim” yapmak, ormanseverler ise yine çoğunlukla yakınmakla yetinecek ve sonuçta da AKP, iktidarını çok daha kolay pekiştirebilecek,

kısacası, ormanlarımız ve ormancılığımız 1982 Anayasası’nı bile arayacaktır. Böyle mi olsun?

Doç.Dr. Yücel ÇAĞLAR Orman Mühendisi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ülkemizde "orman" say ılan alanların ve bu kapsamda da orman ekosistemlerinin hangi amaçlarla yönetileceği, yersel olarak ayr ıntılı biçimde belirlenmemiştir. Böylesi

Bunun üzerine Gaziantep İl çevre ve Orman Müdürlüğünün teknik personelleri ile Gaziantep Emniyet Müdürlüğü, Sivil Savunma Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü

Çevre ve Orman Bakanlığı’nca hazırlanan raporda, tarımsal üretimde kimyasal gübrelerin aşırı kullanımının, içme suyu ve di ğer yüzey sularında sağlık sorunlarına

Bilim adamları tarafından küresel ısınmanın Türkiye'ye olası etkileri üzerine hazırlanan senaryolarda, yaşanacak yağış azl ığı nedeniyle ülkenin en önemli su

TMMOB Orman Mühendisleri Odası (ORMUH) İstanbul Şube Başkanı Besim Sertok, bu yönetmelik ile özel kişilere orman içinde “havuzlu villalar” ve “meyve

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yaban hayatı geliştirme sahası olarak ilan edilen Erzurum’un İspir İlçesi’ne ba ğlı Aksu Vadisi, aynı bakanlığın doğa hakkını ve

Veysel Eroğlu, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Milletvekili Haluk Özdalga ile Danimarka Parlamentosu Çevre Komisyonu Ba şkanı Steen Gade ve çevre konusunda uzman çok

YAZILI TEBLİĞ: Yatağan Termik Santralı yetkililerine, baca gazı arıtma ünitelerinin devreden çıkma durumlarında, Muğla İl çevre ve Orman Müdürlüğü’ne bilgi