• Sonuç bulunamadı

TMMOB Ankara

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TMMOB Ankara"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu tarafından 26-27 Haziran 2010 tarihlerinde düzenlenen “çevre direnişleri buluşması”nda ekoloji hareketleri ile emek örgütleri arasındaki ilişki konuşuldu. Toplantıda DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün; “ekoloji hareketleri ile emek örgütlerinin buluşması gerektiği”ni söyledi.

Ekoloji hareketlerini örgütlü olarak etkili olmaya başladığı günden bu yana, ekolojistler arasında tartışılan konunun bu kez sendikacılar tarafından dile getirilmesi önemsenmelidir. Tartışmada, “emek örgütleri ile ekoloji hareketlerinin amaçları örtüşebilir mi, dayanışma içinde olabilir mi ya da hangi temel ilkelerde buluşabilirler” sorularına yanıtlar aramamız gerekiyor. Bu yazıyla, somut olaylardan yola çıkarak var olan durumu göstererek tartışmayı başlatmak amaçlanmaktadır.

Sömürü ile birlikte aşınma da yaygınlaşıyor

Kapitalist ekonomik sistem, emeğin yanı sıra doğanın da sınırsız sömürülmesinin önünü açıyor. Kapitalizmin yıkıcılığına karşı mücadele yürütecek en güçlü örgütler emek örgütleri olmalıdır. Ancak günümüzde emek

örgütlerinde de aşınmalar yaşanmaktadır. Bu nedenle sendikaların işlev ve yapılarının sorgulanmasına ihtiyaç vardır. Ekoloji mücadelelerinde yaşanan çelişkiler ve çatışmalarda, sendikalardaki aşınma çarpıcı biçimde görülmektedir. Sendikaların kimi zaman, yaşam kaynaklarını ve yaşam alanlarını kirleten şirketlerin sözcülüğüne, onların

çıkarlarının bekçiliğine soyundukları görülmektedir. İşverenin kendi çıkarını korumak için artık çaba harcamasına gerek yoktur, onun yerine işçi sendikası bu işlevi görmektedir. Bunu yaparken de hep işsizlik ve üyelerinin işlerini koruma kaygısı dile getirilmektedir. İşini kaybetmek istemeyen emekçiler, “patronun adamları” görünümünü almıştır. Bunun en somut örneği, Türkiye Ekoloji Hareketinin başlangıcı ve simgesi olarak nitelendirebileceğimiz Bergama-Ovacık Altın Madeni sürecinde yaşanmaktadır. Çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk oluşturan siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletmeciliğine karşı mücadele yürüten yaşam savunucuları en büyük tepki, o işyerinde örgütlenmiş olan sendikadan ve onun üyelerinden gelmektedir. Ovacık Madeninde örgütlü olan Türkiye Maden İş Sendikası, özellikle işletmenin yerli (!) şirkete geçmesinden sonra, tartışmanın tarafı olmuştur. Şirketin yaptığı

açıklamaların benzerleri Sendika tarafından da yapılıyor, işletme aleyhine açılan davalarda, sendika madenci şirketin yanında yer almayı tercih ediyor.

Çevre Günü Saldırısı, Panel Baskını

Sendikanın duruşunu daha çarpıcı göstermek açısından somut iki olayı anımsatmakta yarar vardır. 2005 yılının 5 Haziran’ında Bergamalı Köylüleri ile birlikte olmak onların mücadelesini desteklemek amacıyla Bergama Çamköy’e gitmeye kalkışan yaşam savunucuları taşlı yumurtalı saldırıya uğradılar. Başlarında maden şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olan turuncu giysili çalışanlar Çamköy yolunu trafiğe kapattılar ve kendilerinden saymadıkları herkesi

taşladılar. Jandarma koridorunda bile saldırılar devam etti (Taşlayanlar ve taçlananlar/Arif Ali Cangı) (Olayın üzerinden beş yıl sonra açılan davanın ikinci duruşması 23 Temmuz 2010 saat 10’da Bergama Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı, dava emin adımlarla zamanaşımına gidiyor).

Çevre günü saldırısında sendikanın dahli net biçimde ortaya çıkmamıştı. Ancak bir yıl sonra Dikili’de yaşanan panel baskını davasında sendika artık açık bir taraftı. 19 Ağustos 2006 tarihinde Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri kapsamında düzenlenen “Siyanür, Altın, Çevre” konulu söyleşi saldırıya uğradı, taş ve sopalar havada uçuştu. Panel öncesinde 18 Ağustos 2006 günü basına ve Dikili Belediyesi’ne gönderilen Sendika’nın açıklamasında, “maden ‘emekçileri’nin toplantıyı aileleri ile birlikte protesto edecekleri” duyuruldu, açıklamanın sonuna da “İş ekmek yoksa barış da yok”, “ekmeğe uzanan eller kırılsın” sloganları eklendi. (Altıncıların saldırısı/Arif Ali Cangı) (Bu olaya ilişkin Dikili Asliye Ceza Mahkemesi’nde süren davanın da zamanaşımı süresi içinde sona ermesi zor gözüküyor). Soma’da neler oluyor?

Tartışmaya ışık tutması açısından Türkiye Maden İş Sendikası’nın geçtiğimiz Haziran ayında Soma’da yapılan delege seçimlerinde yaşananları da aktarmakta yarar vardır. Yoğun tartışmalara neden olan seçimlerde pek çok usulsüzlüğün yapıldığını ileri sürülüyor. Var olan yönetime karşı ayrı lise çıkartan muhalifler, “…oylamaların paravan arkasına geçilmeden yapıldığını, işveren vekillerinin zarflanmış oy pusulalarını işçilere vererek kendi istedikleri adaylara oy

(2)

vermelerini sağladıklarını…” bu şekilde seçimde gizli oy açık tasnif ilkesinin uygulanmadığını bildiriyorlar ve uygulanan havuz sistemi yüzünden seçim sonuçlarında dikkate alınmayan 900 oyun hesabını soruyorlar. (Seçimin iptalini istiyoruz)

Soma’daki delege seçimleri öncesi yaşanan dikkat çekici bir diğer olay da Bergama Koza Altın Maden İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşegül Dörtkardaş’in , Maden-İş Sendikası Ege Bölgesi Şube Başkanı Tamer Küçükgencay’ı ziyaret etmesi ve ziyaret sırasında Sendika Şube Başkanının Koza Altın İşletmeleri A.Ş.ye methiyeler düzmesi. (KOZA ALTIN'DAN SENDİKAYA ANLAMLI ZİYARETl)

Nasıl bir Sendikacılık?

Yaşanan olayların üzerinde “nasıl bir sendikacılık” tartışmasının başlatılması gerekiyor.

“Günümüz sendikaları "dar çıkar örgütü" olmak ile toplumsal sorunlar için mücadele etmek; "dar sınıf örgütü" olmak ile emeği, toplumu ve doğayı birlikte savunmak; içe kapalı örgütler olmak ile küresel bir emek hareketi yaratmak gibi yaşamsal ve yaman ikilemlerle yüz yüze” (Aziz Çelik- BU NE YAMAN ÇELİŞKİ..)

“…artık ülkemiz sendikacılık tarihinde sarının post modern bir versiyonu olarak turuncu bir sendikacılık türemiştir. Vahşi kapitalizm döneminin Amerika’sındaki sarı sendikalar kadar tehlikelidirler...” (Muammer SAKARYALI- Altın Madenleri ve Turuncu Sendikacılık)

Ben Soma’da yaşananların ardından sendika içindeki itirazların yükselmesini umut verici bir gelişme olarak görüyorum. Bakalım katılımcılığın sorgulandığı sendika içi demokrasi mücadelesi nereye varacak? Demokrasi mücadelesinin eşitlik, özgürlük ve yaşamı savunma mücadelesiyle buluşması umuduyla.

Arif Ali Cangı

Referanslar

Benzer Belgeler

Katılımcılardan daire seklinde ayakta durmaları istenir, ortada bir ebe vardır. Önce herkes solundaki ve sağındaki kişilere ismini sorar. Daha sonra ortadaki ebe,

İzmir 'de meslek örgütü temsilcileri ve çevreciler, Bergama Ovacık'taki altın madeninde yer alan atık depolama tesisinin kapasite art ışına onay veren ÇED olumlu

En son mahkeme karar ı; Ovacık Altın Madeni’ne İzmir İl Özel İdaresi’nin verdiği 18.05.2006 tarihli birinci sınıf gayris ıhhi müessese açılma ruhsatı iptal edildi..

Şevki Filiz'in daha önce Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili olumsuz söylem ve etkinlikler içerisinde bulunduğu" olduğuna dikkat çekerek, bu kararın ardından yeni

20 yılda 40 ruhsat alan şirket bu ruhsatları da o kadar hızlı elde ediyor ki, yargı kararlarının uygulanması için verilen 30 günlük süre anlamını yitiriyor!. 19 No’lu

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (Dayko) Kırklareli İl Temsilcisi Göksal Çidem, RES’lere bile izin verilmemesi istenen bir yerde patlatmalı altın madeni için ruhsat verilmesinin

Meralar ına sahip çıkmak için köy meydanında, Bergama Belediyesinin de katkılarıyla gerçekleştirilen toplantıya İzmir Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın, Bergama

TÜBİTAK'ın kurumsal olarak sahiplenmediği bu raporla ilgili değerlendirmelerimiz, 2003 Temmuz ayında TMMOB'ye bağlı Çevre, Jeoloji, Kimya ve Metalurji Mühendisleri