Günler süren acı verici müzakerelerden sonra, Cancun’daki iklim konferansı, konferans atmosferini sarmış olan küçülmüş beklentileri yansıtan bir son dakika anlaşmasıyla, ne hikmetse umutlu bir biçimde sona erdi. Anlaşmanın maddeleri, 2009 sonunda hüsrana uğrayan Kopenhag görüşmelerinin yarı-pişmiş, yarı-çiğ planlarından daha
detaylıydı. Fakat zirvenin kendisi gibi, anlaşma da iklim değişikliğine karşı kolektif bir biçimde hareket etme arzusundan çok bir diplomatik yorgunlukla biçimlenmişti. Gerçekten birşeyler yapmak isteyen binlerce kişinin içeri bile alınmadığı bir konferansta varılabilecek sonuç ancak bu kadardı.
Katılımcı ülkelerin çoğu muhakkak ki onaylanan anlaşma çerçevesi üzerine kendi kendilerini tebrik edecektir. Bu anlaşma dünya çapında belirgin miktarda seragazı salım azaltımı hedeflerine referans yapsa da bu hedeflere ulaşmak için veya buna erişmek için gerekli kuralları küresel düzeyde uygulatacak anlamlı bir hukuksal çerçeve sunmuyor. Konferansın elle tutulur en büyük edinimi yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için yeni teknolojiler kullanması için oluşturulan 100 milyar dolarlık iklim fonu.
Öte yandan bu harcamaların nasıl yönetileceği, Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarının rolünün ne olacağı veya bahsi geçen finansal kaynakların iklim değişikliğiden etkilenebilirliği en yüksek topluluklara nasıl ulaşacağına dair pek az bilgimiz var. Bu kararların onaylanmasındaki acelecilik bize zengin ülkelerin yoksul ülkelerin oylarını ulaşılması en kolay yerden vurarak, söz verilmiş dış kaynaklı kalkınma yardımı aracılığıyla yapmaya
çalıştığını gösteriyor.
İklim adaleti bakış açısından, bu anlaşma, yerli halkların uzun süredir atalarından kalma toprakları üzerindeki egemenlik ve yaşam biçimi haklarına saldırı olarak gördükleri bir ağaçsızlandırmayı önleme girişimi olan, REDD [Reduction of Emissions from Deforestation and Degradation: Ormansızlaşma ve Orman Bozunumundan
Kaynaklanan Salımların Azaltılması] ile kirlendiği anda zaten inanılırlığını kaybetmişti. Cancun’dan çıkan son metni reddeden yalnız ülke, Bolivya’nın devlet başkanı Evo Morales, bu plan sayesinde orman sanayisinin paha biçilemez değerdeki ormanlarda yeni yıkım alanları yaratması tehlikesine dikkat çekti. REDD’in sürükleyici prensibi olan, şirketlerin “kirletme hakkı” satın alarak piyasa mekanizması altında ormansızlaştırmayı durdurmaya çalışma prensibi, pek çok yerli hakları savunucusuna koruma adı altında pek çok kritik habitatın metalaştırılmasını çağrıştırıyor.
Bolivya’nın Cancun planlarına ilişkin resmi açıklaması, anlaşmayı kurumsal ihanetin dile gelmesi olarak
yorumluyor: “çok taraflılık adına sözde bir zafer esasında zengin ulusların ağalık tasladığı ve tatlı sözlerle kandırdığı diğer ülkelere bu anlaşmayı kendi istedikleri koşullarda dayatmasının zaferidir. En zengin uluslar seragazı salım azaltımı veya iklim finansmanı adına bize yeni hiçbir şey sunmadılar. Bunun yerine her aşamada varolan taahhütlerini azaltmaya ve harekete geçme yükümlülüklerinden kaçmak için metinde her fırsatta kaçış delikleri yaratmaya
çalıştılar.”[1] Cancun’daki anlaşma, Wikileaks’ın yayınladığı, ABD’nin üçkağıtçı bir biçimde kalkınma yardımı (veya yardımın kesilmesi) sözlerini yoksul üçüncü dünya ülkelerinin delegelerine karşı bir tehdit olarak kullandığını yansıtan belgelerdeki öngörüleri de doğrulamış oldu. UNFairPlay’ın[2] yaptığı bir araştırmaya[3] göre iklim
meselesinden en fazla etkilenecek olan kesimler Cancun’da en az temsil edilen toplumlar.
Bu müzakere sürecinin başından beri deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecek ada ülkelerindeki insanlar, Güneydoğu Asya’daki gibi sellerle başa çıkmaya çalışan çiftçiler, Sudan gibi yerlerde toprak ve su kaynaklarındaki büyüyen kıtlıktan etkilenerek mülteci olmuş kitleler gibi ekolojik ve sosyal olarak en çok yoksullaşmış olan kesimler müzakerelerde dışarıda kalırken, bu müzakerelere katılanlar her zamanki gibi olağan şüpheliler ve pazarlıkçılardı. The Guardian gazetesinin 3 Aralık 2010 tarihli nüshasında belirttiği gibi: “Afrika’da yaşayan her 100 milyon kişi için [Cancun’da] üç müzakereci varken, sadece AB heyeti için eşdeğer sayı 6.4”. Dahası yukarıda bahsi geçen araştırmada küçük ve yoksul ülkelerden gelip zirveye katılan müzakerecilerin yetersiz teknik destek ve farklı dillere çeviri eksikliği sebebiyle pratikte susturulduğu öne sürülüyor. Aktivistler, konferansta sistematik olarak önlerinin kesildiğini ve
müzakerelerin dışında bırakıldıklarını belirtmektedirler.
Kopenhag’da olduğu gibi Cancun’daki görüşmeler de söylenenlerden çok söylenmeyenlerle – müzakerecilerin görüşmeleri arasına sızamayan perspektiflerle – ilgiliydi. Küresel Adalet ve Ekoloji Projesi (Global Justice Ecology Project) şöyle diyordu: “Aktivistler ve sivil toplum temsilcileri çeşitli toplantılardan sistematik olarak dışlandılar ve hatta UNFCCC’nin resmi oturumlarından tamamen uzaklaştırıldılar. Cancun’da sesler yükseltildiğinde, gözlemci kartlarına el konuldu. Gençlik delegeleri, içerideki protestoların hantallaştırılması ve ulaşılmaz kılınması üzerine
gerçekleştirdikleri spontan gelişen bir eylem sonucunda dışarı atıldı ve konferansa girişleri yasaklandı. çeşitli STK temsilcileri sadece bu olayı kameraya kayıt ettikleri için giriş kartları ellerinden alınarak dışarı atıldılar.”[4] “İmal edilmiş uzlaşı”nin içeride gezinen hayaletine rağmen, Tarım ve Ticaret Politikası Enstitüsü’nün blog’undaki yazısında Shefali Sharma, aktivistlerin de gündemi değiştirmek için bazı kritik fırsatları kaçırdığını düşünüyor: “Sivil toplum kuruluşları için Cancun ciddi bir özeleştiri için uyanma çağrısı olmak durumunda ve herkes kendine şu soruyu sormak zorunda: Nasıl olupta küresel ısınma bilimine zerre kadar saygı göstermeyen bir uzlaşının suç ortağı olduk?”[5] Bazıları zayıf bir anlaşmanın bile hiç anlaşamamaktan daha iyi olduğunu söylese de pek çok kişi Cancun’un kapalı ve dar politik gruplarda karar alma modelinin gitgide belirginleştiğinin farkında. Bunun kaçınılmaz sonucu
kirleticilerin kendi pisliklerini temizlemekten kâr edebilecekleri ve halen tarihsel olarak sömürdükleri toplumlar tarafından finanse edilen sanayileşmiş zengin ülkelerin iklim borcunun faizini bile ancak kısmen ödemelerine yol açacak bir iklim politikası olacak.
Evet, sivil toplumun kendisine müzakerelerin bir sonraki aşamasına sesini nasıl taşıyacağına dair sorması gereken bazı zor sorular da var. Ama bu sorular sadece temsiliyet ile ilgili değil. Cancun anlaşması kritik konularda rahatsız edici biçimde muğlak olmakla beraber, Cochabamba’da bu sene düzenlenen alternatif iklim zirvesinde gündeme getirilen konuların bir kısmı da benzer muğlaklıkta. Yerli halklardan ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bir koalisyonun kapitalizmi krizin ana nedeni olarak duyurduğu bu konferansta gıda egemenliği ve Doğa Ana
(Pachamama) haklarına vurgu yapıldı. Öte yandan bu geniş vizyonun adil bir düzenleyici sistem içerisinde karbon salımlarını kontrol edecek bir somut plana dönüşmesi için henüz pek az şey yapıldı. Öyleyse bu fikirleri nasıl uygulanabilir bir uluslararası plana dönüştürebiliriz? İklim müzakerelerini demokratikleştirme mücadelesinde, aktivistler masaya statükoya karşı proaktif bir alternatif ile gelmeliler. Önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler de iklim değişikliğinin politik ekonomisiyle ilgili uzun-vadeli programlarının yeniden düzenlenmesi gerekliliğiyle karşı karşıya kalacaklar. Eğer şirketlerin yine rol çalıp öne geçmelerini istemiyorlarsa, tabandan gelen hareketler delegelere ve halklara dünyayı korumakla kazanılacakların yok etmekle kazanılan kârdan fazla olduğunu anlatmak zorundalar.
Çeviren: Ethemcan TurhanBu yazı ilk olarak 13 Aralık 2010 tarihinde
http://colorlines.com/archives/2010/12/climate_change_debate_moves_backwards_in_cancun.htmladresinde yayınlanmıştır. Michelle Chen küresel adaletle ilgili yayın yapan Colorlines dergisi yazarlarındandır.
[1] http://pwccc.wordpress.com/2010/12/11/bolivia-decries-adoption-of-copenhagen-accord-ii-without-consensus/ [2] Ç.n. Adını Birleşmiş Milletler ve centilmence oyun kelimeleriyle oynanmasından alan bir proje, Adaletsiz Oyun. [3] http://unfairplayblog.files.wordpress.com/2010/12/levelling-the-playing-field-edit6.pdf
[4] http://climatevoices.wordpress.com/2010/12/10/release-cancun-activists-occupy-lobby-during-climate-talks-2/ [5] http://iatp.typepad.com/thinkforward/2010/12/the-climate-deal-that-failed-us.html