• Sonuç bulunamadı

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ESAS NO :2009/191 CELSE NO :21 CELSE TARİHİ :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ESAS NO :2009/191 CELSE NO :21 CELSE TARİHİ :"

Copied!
69
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

(CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2009/191 CELSE NO :21

CELSE TARİHİ :14.12.2009

BAŞKAN : KÖKSAL ŞENGÜN 20209

ÜYE : HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KATİP :AHMET ELMALI 116766

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 14.12.2009 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Süleyman Solmaz, Mustafa Dönmez ve Mehmet Haberal dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerin alındı.

Tutuksuz sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon, Tanju Güvendiren, Murat Ağırel, Emin Şirin ile sanıklar müdafileri; sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar, İstanbul Barosu gözlemcisi Av. Kaşif Töre Ağanoğlu, Av. Hasan Murat Topçuoğlu, sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mesut Özcan ve Hüseyin Nazlıkul müdafii Av. Gizem Öcalan, Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan, Birol Başaran, İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural müdafii Av. Celal Ülgen, Av.

Hüseyin Ersöz, sanık Müdafii Av. Mehmet İpek, Av. Aydın Metin, İstanbul Barosu gözlemcisi Av.

Ezgi Besen, sanık Ahmet Hurşit Tolon Müdafii Av. İlkay Sezer, sanık Muzaffer Öztürk müdafii Av. Kıyasettin Azaklı, sanık Mustafa Özbek müdafii Av. Mustafa Hisar, sanıklar Gürbüz Çapan, Tanju Güvendiren müdafii Av. Şener Atılgan, sanıklar Gürbüz Çapan, Tanju Güvendiren müdafii Av. Armağan Güner, sanıklar Fatih Hilmioğlu, Tanju Güvendiren müdafii Av. Tarık Kale, sanıklar Erdal Şenel ve Mustafa Koç müdafii Av. Uğur Yalçıntaş, sanık Emcet Olcaytu vekili Av. Ayşegül Şahin’in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Sanık Mustafa Ali Balbay huzura alındı.

Çapraz sorgusuna devamla.

Sanık Ahmet Tuncay Özkan söz istedi, verildi.”Günaydın, Sayın Başkanım, değerli yargıçlar, sayın hazirun, dinleyicilerimiz, Mustafa beye benim sorum olacak, bunlar iddianamede Mustafa bey ile beni ilişkilendiren bölümlerle ilgili. Biz Mustafa bey ile 1984 yılından itibaren yanlış hatırlamıyorsam kendisi Ankara Bürosuna geldikten sonra Cumhuriyet Gazetesinde birlikte çalışmaya başladık. O günden 2008’ in Eylül ayına kadar benim göz altına alındığım güne kadar Mustafa bey ile benim hatırladığım iki telefon konuşmamız var. karşılıklı, Mustafa bey bundan daha fazla bir telefon konuşması hatırlıyor mu, hatırlamıyor mu ? öğrenmek istiyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:” Soruyu anladınız mı ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Aldım, anladım, hayır bende iki civarında yani çok fazla olduğunu hatır, iki civarıdır ikidir sanıyorum fazla telefon görüşmem yok.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan:”1984 yılından gözaltına alındığım 2008 21 Eylül’ üne kadar Mustafa bey ile benim hatırladığım kadarı ile baş başa yemek yemişliğim yoktur. 15 dakika karşılıklı kahve içmişliğim yoktur. Mesai arkadaşlığımız vardır. 1993 yılının 1 Temmuz Tarihi itibarıyla kendisi Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Bürosuna Ankara temsilcisi olarak atandı. Ben

(2)

Cumhuriyet Gazetesinin parlamento büro şefiydim. 1 Temmuz tarihi itibarıyla ben istifa ettim. 1 Ağustos itibarıyla Mustafa Bey büroya yeni görevine başladı diye hatırlıyorum doğru mu acaba?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” 8 Ağustos’ ta başladım yani, ama Ağustos başı evet.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan:” İddianamenin 1003 ve 1004. sayfalarında aynen okuyorum, savcılarımızın değerlendirmesini, Şüphelilerin Mustafa Özbek ile yaptığı görüşme, Şüphelilerin Abdullatif Şener, Turan Çömez, Alternatif olarak kapanacak olan partinin yerine geçirmek için girişimlerde bulundukları, Kanadoğlu başkanım diye, yani şey istekli diyerek Sabih Kanadoğlu’nun görüşlerinin Ergenekon silahlı terör örgütü açısından önemli olduğunu vurguladıkları, yine gizli toplantılara katılan Ufuk Söylemez’ i ve örgüt içinde ayrıcalıklı benim tanımım o, sayın savcılar beni örgüt içinde ayrıcalıklı olarak tanımlıyorlar, ayrıcalıklı yeri olan Tuncay Özkan’ı bu oluşumların başına geçirmeyi planladıkları, ben Mustafa Özbek ile kendisi burada sorabilirsiniz, ayak üstü karşılaşmak el sıkışmak dışında bir dakika, yani altmış saniye görüşmüş bir insan değilim. Ama Mustafa Balbay ve Mustafa Özbek’ in beni ayrıcalıklı bir yeri olan Örgüt içinde Ayrıcalıklı bir yeri olan Tuncay Özkan’ı bu oluşumların başına geçirmeyi düşündükleri, Görüşmeyi yapan kişilerin hiçbir siyasi parti ile alakalarının olmadığı, birinin gazeteci, birinin siyasetten uzaktayım diyen sendikacı olması göz önüne alındığında her iki şüphelinin Ergenekon silahlı terör örgütü içinde siyasi partilerin ve siyasilerin yönlendirmesi konusunda yetkili oldukları anlaşılmaktadır, şüpheli Tuncay Özkan’ın tutuklu bulunduğu halde, cezaevinde iken bir siyasi partinin başına geçirilmiş olması da örgütün sana sahip çıkacağız şeklinde destek olarak mesaj vermesi olarak algılanmaktadır. Şüphelilerin tek merkezden yönetilen gizli bir örgüt eli ile yönlendirildikleri, ve bu gizli merkezin de Ergenekon silahlı terör örgütünün gizli üst düzey yapılanması olduğu anlaşılmaktadır. Şüpheli Mustafa Balbay’ın gazetecilik refleksi ile değil Ergenekon silahlı terör örgütünün bir üyesi olarak hareket ettiği ve bu konuda çeşitli çalışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Bu iddianame gerçek üstü bir iddianamedir. Bu iddianamenin gerçek ile alakası yoktur. Mustafa Balbay benimle sosyal hayatında yada günlük yaklaşımında çalıştığımız işyerindeki mesai arkadaşımız onun dışında bir entelektüel bir sürü şeyler paylaşabiliriz ama paylaşmadık. Mustafa Balbay’ın veya Mustafa Özbek’in hayatımda bir dakika altmış saniye görüşmediğim Mustafa Özbek’ in beni siyasete yönlendirdiği, beni siyasi partinin kurulmuş olan ve ben cezaevinde iken Yeni Partinin genel başkanlığına seçtiği yalandır.

İddianamenin bu bölümlerinin Mustafa Balbay eli ile de doğrulanmasını, bu konuda Mustafa Balbay’ ın örneğin, Mustafa Balbay benimle hiç siyaset konuştunuz mu, benim siyasete gireceğim şeklinde bir konuşmanız oldu mu ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Kesinlikle hayır Sayın başkan, ben bu konudaki görüşlerimi köşemde yazdım. Radyo televizyon konuşmalarımda vurguladım. Ki ben Türkiye’ de yeterince siyasi parti olduğunu yazan kimi bu konuda görüş soranlara da yeterince siyasi parti var diyen bir insanım. Tuncay Özkan ile bu konuda hiçbir görüşmem, hani gerçekten iddianamenin yani hayal ürünü bile diyemiyorum. Hayal ürünü daha bir gerçekçidir. Yani onun ötesinde bir değerlendirme bu. Hiçbir şekilde bir parti kurması yönlendirmek yada başına geçmesi hiçbir şekilde ilgisi yok efendim. “

Sanık Ahmet Tuncay Özkan:”Bu noktada Mustafa Ali Balbay’ a bir şey daha sormak istiyorum. İddianamenin telefon konuşmaları bölümünde Mustafa Balbay ile karşılıklı farklı düşüncemizin doğurduğu, birbirinize güvenmemezlik diyebilirsiniz, birbirinizi farklı şekilde değerlendirme diyebilirsiniz. Mustafa çok daha güzel bir tanımlamada bulunuyor, insanlar birbirlerini severlerse eleştiride de acımasız olurlar diyor. Öyle de diyebilirsiniz. Bu kadar çok iddianamenin lütfen benim bölümüm ile Mustafa Balbay ve Mustafa Özbek bölümündeki telefon tapelerine bakın, 48 adet telefon tapesinde benim Kanaltürk’ü satmış olmamdan dolayı beni yerden yere vuran, yerden yere vuran, benimle olağanüstü bir eleştiri tufanı içinde olan Mustafa Balbay’ ın beni yönlendirmesi konusunda herhangi bir şey olmadığı gibi benim karşıtlığım noktasında olabilir ancak. Hem Mustafa Özbek açısından durum, hem Mustafa Balbay açısından

(3)

durum. Mustafa Balbay’ a şunu sormak istiyorum, ben Emin Çölaşan ile bir köşe yazısı yaptığı için iddianamede yer aldığı için sayın savcıların amacı sadece sosyal itibarsızlaştırma, insanları tedirgin etme, insanlarla kavga çıkartma olduğu için ben Kanaltürk’ü sattıktan sonra Mustafa Balbay ve Emin Çölaşan’ ın ART televizyonunda hazırladığı, Pazar günkü yayınlanan programa katılmak üzere sayın Emin Çölaşan’ dan bir davetiye aldım. Niçin sattığımı anlatmak için bana (1-2 kelime anlaşılamıyor) telefonum çaldı, Emin Çölaşan Emin abi bana bu programa katılabilir misin diye sordu. Bende memnuniyetle katılabilirim dedim. Ancak daha sonra kendisi bana telefon etti hatta Cumartesi günü akşam telefon etti dedi ki, Ya bizim Mustafalar senin televizyona çıkmanı istemiyor. Yani bu konuyu konuşmanı istemiyor. Bende hem sayın Özbek’

in televizyonunda olabilir böyle bir düşüncesi olabilir, etkili bir ad. Hemde programı yapan kişinin Mustafa Balbay’ın bu talebine saygı duydum ve programa çıkmadım. Ancak orada sayın Özbek Mustafa Balbay ile konuşurken, E Tuncay’dan para almıştır Emin’de o yüzden çıkartmak istiyordur diye zannediyorum o anki duygusallık içinde yaptığı bir değerlendirme var. Emin abi de bundan çok alınmış, bunlar tutanaklarda kalan şeyler olduğu için yirmi yıl sonra kırk yıl sonra bunlar konuşulacağı için sayın savcılarımız bunu çok iyi planlamışlar düşünmüşler, bu noktada bu duyumun nereden geldiği konusunda Mustafa’nın herhangi bir bilgisi var mıdır, böyle bir şey gerçek midir, benim açımdan hiç konuşmadığım Mustafa Balbay, yada benim hakkımda böyle bir şeyi nerden öğrenmiştir ? Emin Çölaşan ile ilgili böyle bir yargısı var mıdır yok mudur, açıklık getirilmesi anlamında Mustafa’ dan bu konuda bir yanıt rica ediyorum. “

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan medyadaki gelişmeler her zaman haber konusu olmuştur. Daha bu hafta sonu Yavuz Donat köşesinde tam sayfa Akın İpek’ in medyadaki yeni yapılanması, ki Kanaltürk’ü Tuncay Özkan’dan satın alan kişi. Üzerine uzun uzun köşe yazısı yazmıştır. Medyadaki her değişim haber konusudur ve buna kızan olur, sevinen olur. Doğrusu Habertürk satılınca, bende kızdım yani gerçekten Atatürkçü düzgün bir kanal neden satıldı diye gerçekten kızdım. Hepsi o onun ötesinde bizim Emin Çölaşan ile yaptığımız programda da programın yapısı, 3. kişiye müsait değil, gerçekten 2 kişi yapıyor konuşmayı. Hiçbir zaman 3.

kişiyi almadık. Bir tane yok. İki kişi konuşuyorlar. O yüzden bunu bozmayalım görüşünde olduk.

Onun ötesindeki her şey örneğin işte arada para da almıştır. O dönem o kadar büyük dedikodular yaşandı ki sanıyorum Tuncay Özkan o konuda belki onlarca kanala bir cevap vermek zorunda kaldı. Kimisi Paris’te parayı yedi dedi, kendisi çok daha iyi bilir, bir sürü laf dolaşıyordu artık o gerginlikle her şey olmuş olabilir babından söylenmiş bir söz onun ötesinde ne bir duyumum var, ne bir bilgim var. zaten o an bir geldi geçti onun dışında benimde gündemimde hiçbir şekilde olmadı ama bunun iddianameye böylesine ağır ve insan hakları bile demeyeceğim yani bir başka niyeti olan amaçla konmasını bende yadırgadığımı paylaşmak istiyorum sayın başkan.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan:” Efendim iddianamenin o sayfasını tekrar okumak istiyorum size bitireceğim hemen. Görüşmeyi yapan kişilerin hiçbir siyasi parti ile alakalarının olmadığı, birinin gazeteci, birinin siyasetten uzaktayım diyen sendikacı olması göz önüne alındığında her iki şüphelinin Ergenekon silahlı terör örgütü içinde siyasi partilerin ve siyasilerin yönlendirilmesi konusunda yetkili oldukları anlaşılmaktadır. Şüpheli Tuncay Özkan’ ın tutuklu bulunduğu halde cezaevinde iken bir siyasi partinin başına geçirilmiş olması da örgütün sana sahip çıkacağız şeklinde destek olarak mesaj vermesi olarak algılanmaktadır. Şüphelilerin tek merkezden yönetilen gizli bir örgüt eli ile yönlendirildikleri, ve bu gizli merkezin de Ergenekon silahlı terör örgütünün gizli üst düzey yapılanması olduğu anlaşılmaktadır. Şüpheli Mustafa Balbay’ın gazetecilik refleksi ile değil, Ergenekon silahlı terör örgütünün bir üyesi olarak hareket ettiği, ve bu konuda çeşitli çalışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Takdirlerinize sunuyorum. Bundan daha ağır, anayasayı, yasaları ve insan haklarını bundan daha ağır rencide eden bir şey yoktur.

Tekrar söylüyorum, Mustafa Balbay çok değerli bir entelektüeldir. Mustafa Balbay Türk basınının yetiştirdiği ender gazetecilerden biridir. Ama Mustafa Albay ile Tuncay Özkan’ın dost olması

(4)

anlamına gelmez. Ben Emin Çölaşan ile Çok dostum. Emin abi ile oturup yemekler de yedim.

Ama Mustafa ile yemedik. Şimdi bize bu ikimize bu haksızlığı nasıl yaparlar? ve bizim telefon konuşmalarımızın en mahrem bölümlerini, 47 konuşmayı alt alta dizerek, birbirimize olmadık lafları ettiğimiz bölümleri, koyarak bununla neyi amaçladıklarınızı eğer sözde Ergenekon terör örgütünün ayrıcalıklı üyesi olan ben, takdirlerinize sunuyorum ve bu anayasayı İnsan haklarını ortadan kaldıran iddianameyi bir an önce derdest etmenizi talep ediyorum efendim saygılar sunarım.”

Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi, verildi.” Sayın Başkanım benim de Mustafa Balbay’a üç beş sorum olacak. Müsaade ederseniz başlıyorum. Sayın Balbay ben savunmamda belirtmiştim. Siz de savunmanızda belirttiniz. Teyit etmek ve kayıtlara geçmesi için soruyorum, benimle kaç kez ve nerede görüştünüz ve bana ne şekilde hitap ettiniz?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Sayın Başkan ben Hasan Atilla Uğur’u ismini burda öğrendim yani gerçekten orda Kürşat diye tanıtmıştı kendisini makamda Emniyet Genel Müdürlüğünün hemen yanındaki Meclisinin tam karşısındaki Jandarma Genel Komutanlığı makamında sanıyorum ikidir yani üçü geçtiğini sanmıyorum,. İki kez diye tahmin ediyorum görüştüm. Ve albayım diye hitap ettim onun dışında başka bir hitabım olmadı.”

Mahkeme Başkanı:” Makam derken kendi makamı mı?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır iki kez Levent Ersöz’ ün makamında görüştüm. Kendi odasında yada var mı yok mu onu da bilmiyorum.”

Sanık Hasan Atilla Uğur:”Ben 2004 yılındaki Ankara Ticaret Odasında yapılan Hilafetin kaldırılması toplantısına katılmadım. Organize vesaire konularından da bilgi sahibi değilim.

Sizinle iki kez yaptığımız görüşme taleplerinde de bu çok açıkça belli. Ben size böyle bir toplantıdan söz ettim mi yada böyle bir toplantı ile ilgili bir konuşma aramızda geçti mi?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Ben hatırlamıyorum, kaldı ki o toplantıya gittim ben, gazeteci olarak izledim. Orda da kimler var diye de baktım doğrusu. Kuvvet komutanları vardı. Bu günkü Genelkurmay başkanı olan sayın İlker Başbuğ ikinci başkan onlar vardı, kimler var diye de baktım, orda ben Hasan Atilla Uğur’u görmedim sayın başkanım.”

Sanık Hasan Atilla Uğur:” Görüşmelerde benden darbe, muhtıra, ihtilal, plan yada bunları çağrıştıracak bir söz duydunuz mu? siz bana bu konuda herhangi bir talepte yada sözde bulundunuz mu ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan ben zaten bu görüşmeleri tekrar tekrar altını çiziyorum, gazeteci sıfatı ile ve acaba bilgi alabilir miyim, genel gelişmeler hakkında bilgi alabilir miyim anlayışı içinde yapmıştım. Ne bu görüşmede nede onun dışındaki görüşmelerde anayasa dışına çıkma eğilimi yada öyle bir hava hiçbir şekilde görmedim. Genel kaygılar ve kesinlikle hukukun içinde ne yapılabilir, nedir ne değildir o tür kaygılar dışında bir görüşmem olmamıştır efendim.”

Sanık Hasan Atilla Uğur:”Ben size yada siz bana yönlendirmeci baskı şantaj, tehdit amaçlı şeyler söyledik mi, bu şekilde algılanabilecek bir tavrıma tanık oldunuz mu ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır Sayın Başkan ki tapelerde de var, hatta bana bir haberinizi doğrulatmak isterseniz diyor Levent Ersöz beni arayabilirsiniz diyor beni bir nezaketin ve karşılıklı mesafenin dışına çıkmamaya bende özen gösterdim. Ve onun dışında da bir şey olmamıştır efendim.”

Sanık Hasan Atilla Uğur:” Son sorumu soruyorum, sizden herhangi bir belge aldım mı, yada siz bana herhangi bir belge verdiniz mi. ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır sayın başkan, bu iddianamede de net bir ifade ile sayın Mustafa Balbay belgeleri Hurşit Tolon, Hasan Atilla Uğur, Levent Ersöz, Şener Eruygur’dan almıştır şeklinde, ben iddia ile ve net olarak söylüyorum, hiçbir belge bilgi, bilgi aldım genel hani gidiş hakkında görüşler vesaire ama hiçbir belge almadım.”

(5)

Sanık Gürbüz Çapan söz istedi, verildi.”Sayın Başkanım bende bir iki soru sormak istiyorum. Şimdi birincisi, devlet geleneğinde açık görüşme çok şüpheli şahıslar ve iffeti düzgün olmayan insanlarla yapılır, yani kayda alma yada kapıyı açık bırakma. Mustafa Balbay ile böyle bir görüşme olmuş yani mesela haberi olmadan onu şeye almışlar kasede CD’ye görüntüsünü almışlar. Belgelemişler görüşmesini, kendisini nasıl hissediyor onu sormak istiyorum bir. İkincisi ilhan Selçuk niye bana kefil oldu ? Şener Eruygur ile konuşmasında ne konuşması geçti de bana kefil oldu, neden kefil olma ihtiyacı duydu ? bu iki soruyu sormak istiyorum.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan, tabi tabi aldım sorularını sayın Çapan’ın tabi insanın gizlice görüntüsünün alınması hoş bir şey değil yani üzüldüğümü, yadırgadığımı söylemeliyim çünkü bu görüşme herhangi gizli bir yerde de değil. Bir resmi makamda ben o resmi makama yani Ankara’daki pek çok devlet katını olduğu gibi ben Yargıtay Başsavcısına da gittim. Yargıtay başkanına da gittim dönemin başkanı Eraslan Özkaya idi pek çok yere gittim o dönem herkesle görüştüm ama böyle bir gizli kaydı ben üzüldüğümü ve yadırgadığımı tabi ki vurgulamalıyım madem yeri geldi. Onun dışında Gürbüz Çapan’la ilgili ben sorgu sırasında biraz da yarı espri yolu ile hani çok çektik dediğim, Cumhuriyet Gazetesinin 200’ün üzerindeki ortağından daha doğrusu hisse alan kişiden biri Gürbüz Çapan. Bu gazetenin satıldığı o dönem çok yaygınlaştı. Çok böyle kamuoyunda çalkalandı. Yine savunmamda ayrıntıları ile anlatmıştım bu bölümü. Nasıl örneğin şu anda piyasadaki şirketlerden pay almak o şirketin sahibi olmak anlamına gelmiyorsa örneğin isteyen İş Bankasından hisse alır ne bileyim başka bir yerden hisse alabilir ama oranın ortağı yada oranın sahibi anlamına gelmez bu. Bu meyanda olduğunu anlatmaya çalıştık. Ama pek çok kişi Gürbüz Çapan dendiğinde devlet makamlarında sayın Çapan alınmasın ama açık madem yanıt vermek gerekirse, hakkında hakaretamiz konuşuyorlardı yani tatsız konuşuyorlardı. O yüzden de İlhan Selçuk göğüz germe yani yapmayın bu kadar da değil, ben kefilim demek durumunda hissetmişti kendini. Yani pek çok makamda bu geçmişti. Cumhuriyet ile ilgili her şey de haberdir bunu anlatmıştım daha önce. İşte satılması, yaptığı her ilişki yaptığı her haber. O çerçevede Çapan konusu bu şekilde geçmiştir efendim.”

Sanık Gürbüz Çapan:” Efendim bu Şener Eruygur ve MİT Müsteşarı düzeyinde oldu değil mi iki makam, iki makam benim PKK’ya yardım ettiğimi söylüyor. Jandarma Genel Komutanı ve MİT Müsteşarı. Ondan sonra DEVSOL’a yardım ettiğimi söylüyor ve orda yatıyorlar orda sanki onlar pastane işletiyor orda. Yani düşünebiliyor musunuz bu ülkenin halini ? Jandarma Genel Komutanı ve MİT Müsteşarı birisi PKK’ya DEVSOL’a yardım ediyor onlar da orda seyirci pozisyonunda sanki ordan tiyatro izliyorlar. Ya bu dedikodudan dedikodu ile çürüte çürüte bu hale geldik. Şimdi lafın bir başında birbirine küfür ediyor. İkinci başında savcı iddianameye yazmış bunlar beraber örgütler falan diye. Hangisi doğru ? neresi doğru bunun. Ama bir şey var bir doğru var. ben doğruyu söylediğim için hiçbir köye yaranamadım. Doğruları söylediğim için CHP’ye yaranamadım. Mesela CHP’den atıldım ben. Burda hiç CHP’li yok, MHP’li yok, AKP’li yok. Uyduruk gaydırık adamları toplamışlar Ergenekon örgütü kurmuşlar. Bu örgütü savcı kurmuştur. Bu örgütün başka türlü ben şimdi bakıyorum kim kiminle nasıl bağlantı sağlar yani rüyamda görsem garabet basacak adamları örgüte sokmuşsunuz. Şimdi Jandarma Komutanı benim için pislik diyor, kendisine iade ederim onu kendisi pisliktir onun. Pislik olduğu belli yaptıkları halta sahip çıkamıyorlar. Paşa dediğin adam dirayetli adamdı. Kudretli adamdı. Bizim köylerde adamların adı paşaydı. Paşa amca, paşa bey falan diye insanlar vardı. Albay vardı, subay vardı filan hatırlı şeylerdi bunlar. Şimdi paşa maşa koymayacağız çocukların adını artık.

Ve hiçbir şeye sahip çıkamayacak takatleri yok.sorguda polis dalga geçiyor diyor ki, Apo ile görüştünüz mü diyor.”

Mahkeme Başkanı:” Efendim soracağınız bir sorunuz var mı ? “

(6)

Sanık Gürbüz Çapan:” şeyim çok bozuldu başkanım kusura bakmayın yani şimdi günlerdir rahatsızım bunun. Şimdi şey yapıyor geliyor mesela birisi bana pislik diyor beni vurdurmaya çalışıyor. Kiralık katil tutuyor sonra savcılık alıyor bizi aynı örgüte sokuyor.”

Mahkeme Başkanı:” Bunları savunmanızda anlatırsınız. Soracağınız soru varsa alayım sorunuzu ?”

Sanık Gürbüz Çapan :” Peki saygılar sunuyorum. Bu kadar sağolun.”

Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi, verildi.”Sayın Balbay ile ilgili olarak iddianamede benimle ilgili bir bölüm var oda şu; benim Fethullahçı örgütlenme emniyet örgütü içersindeki Fethullahçıların örgütlenmesi ile ilgili olarak 2001 yılında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığından almış olduğum bir izin var ve bu izin kapsamında yapılan bir ön çalışma var.

bu ön çalışmaya ait iki adet gizli damgalı belgenin Cumhuriyet Gazetesi Ankara bürosunun aranması sırasında ele geçtiği, daha doğrusu İçişleri Bakanlığına ait 66 sayfalık bir metin varmış başkanım o metnin içersinde benim imzam bulunan bu iki sayfa var diye örgütsel ilişki kurmuşlar. Şimdi ben Balbay’a şunu sormak istiyorum. Bir kere bu 66 sayfalık metin neyle ilgili biliyor musunuz ? Beni daha önce tanıyor musunuz ? Ben size böyle bir belge verdim mi ?”

Mahkeme Başkanı:” Onların arasına nokta koyun soralım onları devam ederiz.”

Sanık Adil Serdar Saçan:” Bu 66 sayfalık metni biliyor musunuz sayın Balbay, iddianameyi okumuşsunuzdur herhalde size de aynı suçlamayı getiriyorlar ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın başkan tabi Fethullah Gülen ile ilgili doğal olarak pek çok haber oldu, dava açılmıştı, ve o aşamada bizler de haber yaptık. Bütün gazeteler haber yaptı. Ve Cumhuriyet Gazetesi de bu konuda pek çok bilgi geldi. Yerine göre ilgili muhabir arkadaşlarımızdan, sanıyorum çünkü. O belgeyi görmedim ben. Bana göstermediler zaten bu gizli belgelerin hemen hiçbiri sadece bir tanesini buraya koymuşlar hiçbirini ben görmedim yani o yüzden çok net yani evet şu anlama geliyor, bu anlama geliyor diyebilecek durumda değilim ancak ben bu konuda haberler yaptığımızı biliyorum. Ve bu konuda mecliste söz konusu olduğunu biliyorum. Ankara devlet güvenlik o dönemde Devlet Güvenlik Mahkemesiydi. Orda davalar açıldığını, davanın yine kamuoyunda yine Rahşan Ecevit affı diye bilinen af kapsamında ertelendiğini ötelendiğini biliyorum. Hatta Fethullah Gülen’in avukatları geldiler ya ertelemeyin bunu dediler yani ya beraat etsin ya suçlayın. Ortada bırakmayın diye çok tartışma olmuştu o dönem. O çerçevede bir belge olduğunu zannediyorum çünkü görmediğim için o çerçevede pek çok o dönem haber olmuştu. Ve içişleri bakanlığına bilgi geldiği için o çerçevede olmuş olabilir ama benim sayın Adil serdar Saçan ile kamuoyunda o dönem yaptığı çalışmalar haber olmuştu.

Ordan biliyorum.”

Mahkeme Başkanı:” Tanıyor musunuz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Onun dışında hiçbir telefon görüşmem, tanışmam yok.”

Sanık Adil Serdar Saçan :”Şimdi başkanım burası enteresan bu 66 sayfalık belgeyi bende görmedim. İddianame eklerinde yok hala yok ve o 66 sayfalık belgenin şöyle yazıyor iddianamede İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan dikkat buyurun efendim, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 66 sayfalık belgenin içinde ve o dönem ben İçişleri Bakanlığının personeliyim zaten şube müdürüyüm Emniyet şube müdürüyüm. Emniyet Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ ın imzası bulunan iki sayfalık metin bulunmuş, burdan beni Mustafa Balbay ile örgütsel ilişkiye sokuyor. Ya çok enteresan bir şey bu onun için sordum. Bu 66 sayfalık metni ben görsem belki en azından benim yazmış olduğum yazıların İçişleri Bakanlığı tarafından arşivlendiğini veya dosyalandığını ileri sürebilirim bu bir. İkincisi ikinci sorum şuydu sayın Balbay’a benimle tanıtınız mı hiç, benimle hiç görüştünüz mü hayatınız boyunca bu cezaevinde tanışana kadar?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır hiçbir şekilde görüşmedim burda kendisinin birebir tanıdım.”

(7)

Sanık Adil Serdar Saçan:” peki ben size zaten başkanım o 66 sayfalık metin içersinde iki sayfa bana ait görünüyor kim bilir diğerlerinde hangi görevlilerin imzaları var onları bilmiyorum ama ben size herhangi bilgi belge verdim mi bu güne kadar yani telefonla da olsa veya haber gönderip dolaylı da olsa bilgi belge verdim mi?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkanım benim Ankara’da birçok haber kaynağım var.

doğal olarak bilgi kaynağım var onlarca yüzlerce diyebilirim ama Adil Serdar Saçan bunlardan biri olmadı efendim.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi, verildi.” Müvekkilimle de paylaşarak soruları soruyorum. İlk iki sorunun zannedersem cevabını verdiniz ama sormakta yarar görüyorum. Levent Ersöz’ le kaç kere görüştünüz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ben hep makamında olmak üzere birebir şu rakam dersem yanlış olur Sayın Başkan, birkaç kez görüştüm, bu görüşmelerin sayıları iddianamede çoğaltılmış hatta birebir ben savunmam sırasında bu örneği vermiştim. Aynı sayfalar iki kez yer almış. İddianamede bile var şu anda. Aynı sayfalar iki kez yer almış ben o dönemin hareketli ortamında haber alabileceğim bilgi kaynaklarından başlıcasıydı. Jandarma İstihbarat Daire Başkanı, MİT Müsteşarlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı, Terör gündemde, ırak olayı gündemde anımsayacaksınız o dönem İstanbul’da 15-20 Kasım olayları meydana gelmişti. O çerçevede kesin rakamı şu anda söylersem yalan olur ama makamında olmak üzere hiçbir kural dışı bir yer olmamak üzere birkaç kez görüştüm efendim.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Bu görüşmeleri nerede, kimin odasında yaptınız, yani Jandarma Genel Komutanlığının hangi karargah binasında yaptınız, eski meclis karşısındaki mi, Yeniçiftlik’teki mi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Meclis karşısındaki yeri tarif, meclisin karşısındaki Jandarma Genel Komutanlığının eski binasında.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Görüşmede sizin ve Levent Ersöz’ün dışında kimler vardı ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Bir iki kez yine anımsadığım Hasan Atilla Uğur vardı, onun dışında kimse yoktu efendim.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un makam odasında siz ve ilhan Selçuk gizli toplantı yaptınız mı, hangi eylem planını görüştünüz, böyle bir şey var mı ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan bir kuvvet komutanının odasında gizli toplantı tanımı, takdirlerinize bırakıyorum. Yani bu bir ziyaret o çerçevedeydi zaten ziyaretlerimiz.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Şener Eruygur’u ziyarete gittiğinizde hiç Levent Ersöz’ü orada gördünüz mü?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Görmedim. Belki bir kez görmüş olabilirim yani ziyaretlerimizde. Yanıltmak istemem. Ama genel olarak Şener Eruygur yalnızdı.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Şener Eruygur’u ziyaret ettiğinizde pardon Levent Ersöz size hiç darbe, muhtıra, Cumhuriyet Çalışma Grubu gibi bir söz sarf etti mi?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan zaten kayıtlarda bir iki değişik versiyon olmasına karşın görüşmelerimiz hem kayda alınmış, hem tapesi yapılmış buralarda genel kaygılardan söz edildi evet. Bende o dönem yazdıklarımın bir başka yansıması olarak kaygılarımı dile getirdim. Ama tekrar altını çizmek istiyorum benimde kişisel görüşüm o hukukun dışına çıkmayı yani olasılık dahi olarak ne düşündüm, nede böyle bir düşünce aldım.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Yani ben net cevap istiyorum, darbe sözü etti mi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Etmedi ama hukuk dışında.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Muhtıra dedi mi, muhtıra sözü etti mi?”

(8)

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar :” Teşekkür ederim, Levent Ersöz size herhangi bir belge verdi mi, herhangi bir konuda yazı yazmanızı istedi mi ? hükümeti düşürmek veya parçalama anlamına gelecek herhangi bir konu konuşuldu mu size böyle bir talep yaptı mı?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Benden böyle bir talebi olmadı. Yine kayıtlarda yer alıyor sayın başkan, tapeleri yapılmış öyle ki bir haber yaptığımızda doğrulatmak için kendisini arayabileceğimizi söylüyor. Yani bu nezaketin ötesine geçen şunu yap bunu yap gibi bir şey kesinlikle olmadı. Herhalde böyle bir iddia makamının iddia ettiği gibi bir örgüt vesaire öyle bir hava olsa o nezaket herhalde olmazdı. Bir görevlendirme gibi bir hava çünkü yaymaya çalışıyorlar kesinlikle .böyle bir şey yok. “

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” İlişkinizin derecesi yani gazetecilik sınırlarını geçti mi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan ben gazetecilik çerçevesi içinde bunun ısrarla da altını çiziyorum. Bilgi alma, genel görüş hakkında değerlendirme alma, her kesimden ama sadece bir kesimden değil yine ben o dönem çok farklı kesimlerle de görüştüm. O kesimlerden biri idi. Gazetecilik çerçevesinin dışına çıkmadık efendim.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Levent Ersöz size ne şekilde hitap ederdi, siz ona nasıl hitap ederdiniz, abi der miydiniz Levent Ersöz’e?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Peki size nasıl hitap ederdi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Balbay diye hatırlıyorum.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Siz ona ne derdiniz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ya Paşam, sayın Ersöz o çerçevede.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Çeşitli makamları ziyaret ettiğinizi ifade ettiniz iddianamede. Niçin sadece askerler ve Cumhurbaşkanı ile ilgili hususlara yer verildiğini düşünüyorsunuz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Tabi bu benimde yanıtını aradığım ama gerçekten maksatlı bulduğum, hani sadece Mustafa Balbay’ın böyle temasları vardır anlamında bir hava verme amaçlı bulduğum, en masum anlatım bu geliyor bana. En masum şekli ile bu çerçevede bir biçimlendirme diyeceğim buna. Yapılmış. Ama ben Ankara’da bütün katları ile diyeceğim yani Altındağ’ın gecekondu semtinden Çankaya köşkünün tepesine kadar bütün katları ile temasım vardı ki bu benim görevimdir sayın başkan.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” ATO’da yani ATO’da 3 Mart hilafetin ilgasının 80. yıl törenleri ile ilgili olarak Levent Ersöz ile hiç görüştünüz mü?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Böyle bir toplantıdan Ersöz söz etti. Makam odasında.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:” Siz görüştünüz mü ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Görüşmelerin kayda alınıp alınmadığını biliyor musunuz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Kesinlikle bilmiyorum, bunu yadırgadığımı da bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Çok deneyimli bir gazetecisiniz. Bir çok başarılı habere imza attınız. Ve kamuoyunu aydınlattınız. Meslek yaşantınızda çok önemli kişilerle siyasetçi, bürokrat, asker ve her kesimden kimselerle görüşmeler yaptınız. MİT Müsteşarı, Emniyet ve Jandarma İstihbarat Başkanları ile görüşmeler yaptınız. Buralarda yani istihbarat teşkilatlarında yaptığınız görüşmelerde görüştüğünüz kişilerin görevleri nedeni ile kayda alınabileceğinizi hiç aklınıza getirmediniz mi?”

(9)

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Orda tabi böyle bir olasılık doğrusunu isterseniz düşünmedim çünkü makamda yapıyoruz. Özel bir görevlendirme iddia makamının iddia ettiği gibi böyle farklı bir niyete girsem. Acaba derim böyle bir şey olur mu ? bunu yaparlar mı diye düşünürüm ama ben zaten çok açık söyleyim orda yaptığım konuşmanın ki o mesafe ile yaptığım o konuşmaları, şeffaf bir odada yapılsa yada televizyonda canlı yayın olsa belki biraz daha hani derli toplu otururuz ederiz onun dışında zaten belli bir o nezaketin dışına çıkmayı da düşünmediğim için makamda kayda alınmış olabileceğini doğrusu düşünmemiştim açık söylemek gerekirse.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar :”Levent Ersöz’le makamında yaptığınız iki görüşmenin dışında birkaç dediniz siz ama Atilla Bey’ e cevap verirken iki demiştiniz. Ben o birkaçın iki olduğunu müvekkilim öyle söylediği için şimdi açıklıyorum. İki görüşmenin dışında Levent Ersöz istihbarat Başkanlığından ayrılıncaya kadar ve sonrasında hiç karşılaştınız mı, karşılaştınızsa nerede ve ne zaman, hiç karşılaştınız mı ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Teşekkür ederim benim sorularım bitti.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer söz istedi, verildi.” Sayın başkanım bende iki üç soru yöneltmek istiyorum. Sayın Balbay emekli orgeneral Ahmet Hurşit Tolon ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli olduğu dönemdeki görüşmeleriniz resmi ziyaret şeklinde mi gerçekleşti ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Evet, resmi ziyaret. ”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer:” Bu resim ziyaretler sırasındaki görüşmelerin içeriği askeri konulardaki güncel olayların değerlendirilmesi ile mi ilgili?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Genel konulardı zaten resmi ziyaret dediğim sayın avukat bir kez birinci ordu komutanı iken, ben ayda bir yada iki kez İstanbul’a toplantıya geliyorum gazetenin merkezine. Ve o toplantı için geldiğimde öncesinden arayıp ben bir randevu talep ettim görüşebilir miyim diye dediler bu hafta olmaz şu zaman olur. Belli randevu çerçevesinde ziyaret ettim. Genel konular, ülkenin genel durumu. Ki o dönem gerçi Türkiye’nin zaten hiçbir zaman bitmediği gibi bu gün de olduğu gibi kimi terör konuları ile kimi güvenlik konuları ile Avrupa ile Amerika ile genel konuları konuştuk. Onlarla ilgili de ben aklımda kalan şekli ile birkaç not tuttuğumu hatırlıyorum ama bunlar iddianamedeki şekli çok farklı. Tekrar altını çiziyorum.

Onun ötesinde bir şey yoktur Sayın Başkan.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer:” Ahmet Hurşit Tolon ile Türk Silahlı Kuvvetlerindeki görevinden emekliye ayrılmasından sonraki dönemde de görüşmeniz oldu mu?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ahmet Hurşit Tolon ile hiç baş başa birebir görüşme yapmadım. Kimi en az otuz kişinin katıldığı kimi yemeklerde karşılaştım. Ve oralarda da hiçbir özel konuyu konuşmadım.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer:”Ahmet Hurşit Tolon’un danışmanı olduğu Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformunun zaman zaman Cumhuriyet Gazetesinde de basın açıklamaları yayınlandı mı, bundan bilginiz var mı?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Şimdi Sayın Başkan, Ankara bürosu günde 150 haber geçer.

Bir günde. Yani hangi haber nedir şu anda çok net bir yanıt vermem mümkün değil ama biz bu tür şu anda adını da söylediği kimi platformların haberleri gazeteye girmiş olabilir ama benim haber yapılsın etsin gibi hiçbir böyle bir girişimim olduğunu anımsamıyorum.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer:”Sayın Balbay basın açıklamalarının yayınlanması ücret karşılığı mı yoksa bununla ilgili olarak başka bir talep geldi mi size ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Kesinlikle basın açıklaması haberdir. Ama ilan verilmek istendiğinde bazen o ilansa bedeli karşılığıdır.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu söz istedi, verildi.” Kent Otelde her ikisi de kamuya açık ve yasal olarak yapıldığı bilinen toplantılar düzenlenmekteydi ve sizde zaman zaman katıldığınızı beyan ettiniz. Kent Otel’de sizinde katıldığınız, İlhan

(10)

Selçuk’unda katımı ile gerçekleşen akşam saatlerinde yapılan yemekli toplantılara müvekkilim Mehmet Haberal iştirak etmiş midir birinci sorum bu?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır etmemiştir, iddia makamı orda toplantıları sanıyorum karıştırmış sayın başkan, orda kent otel sadece bir gruba ait değil, Ankara’nın en eski en bilinen toplantı. Sıhhiye’de merkezi yerlerinden biridir. Benim katıldığım o yemekli toplantıların hiçbirinde Kent Otel’de hiçbirinde Mehmet Haberal yoktu sayın başkan.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu:” İkinci sorum, zaman zaman müvekkilimin de katıldığı ve Kamuran İnan’ın öncülüğünde başlatılan diyalog grubu, Milli Egemenlik Hareketinin akşam üstü saatlerinde yapılan toplantıları ile ilhan Selçuk’un katılım ile yapılan toplantılar arasında herhangi bir birliktelik ortak gündem, yada bir ortaklık herhangi bir şekilde söz konusu muydu?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Yoktu sayın başkan bende biraz önce bunu kast etmeye çalıştım yani iki ayrı bende sonradan öğrendim Kent Otelde Sayın Haberal’ ın ayrıca toplantılar yaptığını ama benim katıldığım toplantılarda yoktu. Ve ayrıydı o toplantılar.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu:” Kent Otel’ de Mehmet Haberal’ın değil Kamuran İnan’ın öncülüğünde yapılan zaman zaman müvekkilimin katıldığı.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ha pardon evet tabi. Oda ayrıydı hiç ilgisi yoktu.”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu:” Peki efendim teşekkür ederim.”

Sanık Gürbüz Çapan müdafii Av. Şener Atılgan söz istedi, verildi.” Değerli başkanım sayın Mustafa Balbay biraz evvel müvekkilin sorduğu sorulara verdiği cevabında Gürbüz Çapan’ın bazı kurum ve kuruluşlardan nasıl hisse pay alınıp ortak olunuyorsa Cumhuriyet Gazetesinden de pay almak suretiyle ortak olduğu gibi bir beyanda bulundu. Malumunuz Cumhuriyet Gazetesi Cumhuriyet Vakfı’na aittir ve bu vakıftan da hisse pay almak mümkün değildir. Bunu açıkladıktan sonra sayın Mustafa Balbay’a bir sorumuz olacaktır. Gürbüz Çapan Cumhuriyet Gazetesine mi, yoksa Gazeteye finans sağlayan Yenigün Holding A.Ş’den mi hisse almıştır ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın başkan ben ilk 19 Kasım’daki savunmamı yaparken Cumhuriyet Gazetesinin bu yapısını aktarmıştım. Şimdi bir cümle söyleyip geçtiğim için sayın Avukat haklı, Cumhuriyet Vakfından Cumhuriyet Vakfı’nın tüzel kişiliği, sadece 11 vakıf yönetim kurulu üyesinin genel anlamda söz sahibi olduğu ama onun dışında da herhangi bir hissenin alınmadığı bir kurum haklı sayın avukat. Burda altın üçgen diye hani Cumhuriyet Gazetesinin yapısını da anlatmıştım ben onları tekrar etmek istemiyorum ama altın Üçgen dediğimiz yani gazetenin kendini koruması anlamında tepede vakıf altta Yenigün Haber Ajansı ve Yenigün Holding. Yenigün Holding aracılığı ile kamuoyu piyasa ile her türlü ilişkiyi kurmak, tabi ki yasalar çerçevesinde ama vakfa hiçbir şeyin dokunmamasını dışardan hiçbir müdahale olmamasını sağlamak üzere bir plandı bu. Sayın avukatın da dediği gibi Holdingden hisseydi. Sanıyorum bunu kastediyor sayın avukat.”

Sanık Gürbüz Çapan müdafii Av. Şener Atılgan;” Teşekkür ediyorum. bir sorum daha olacak efendim bu Yenigün Holding A.Ş. Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasında etkili midir, söz sahibi midir?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Hayır sayın başkan zaten gazeteyi korumak derken amacımız oydu. gazetenin yayın politikasını gazetenin yayın kurulu belirler. Yayın kurulu da gazetenin künyesinde isimleri yazılıdır. O kişilerden oluşmaktadır. “

Sanık Gürbüz Çapan müdafii Av. Şener Atılgan:” Değerli başkanım iddianamede yine müvekkil Gürbüz Çapan’ın bu Cumhuriyet Gazetesine sahip olma çabası içinde olduğu, %40 hatta %60 hisse aldığı, gazeteyi ele geçirmeye çalıştığı gibi iddialar var. sayın tanığın bu konuda bilgisi var mı, müvekkilimiz bu gazeteyi ele geçirme çabası içersinde olmuş mudur, kendisi ile bu konuda bir görüşmesi var mıdır ? bu soruma bir cevap almak istiyorum.”

(11)

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Başkan yoktur hatta öyle ki, sayın Çapan sanıyorum işleri gereği zaman zaman Ankara’ya da geliş gidişleri olmuştur. Yani Büroda dahi görüşmemişimdir kendisi ile. Herhangi bir yani bir kez bir büroya bir nezaketen uğramıştır ama hani herkesin uğradığı gibi. Ama böyle bir özel görüşmemiz de olmamıştır. Burda kendisi ile en yoğun görüşme yada tanışma durumu oldu. Bunun dışında gazeteye herhangi bir yön verme yada herhangi bir sahip olma çabası olmamıştır ben bunları iddianameden okudum sayın başkan.”

Sanık Gürbüz Çapan müdafii Av. Şener Atılgan:” Değerli başkan son sorumu arz ediyorum, Müvekkil Gürbüz Çapan’ın yetkisi olmadığı halde Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasına doğrudan veya dolaylı olarak müdahale etme isteği, arzusu, çabası olmuş mudur böyle bir olaya sayın tanık şahit olmuş mudur teşekkür ediyorum efendim ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hayır sayın başkan”

Mahkeme Başkanı:” Başka var mı soru. Buyrun hakim bey.?”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Mustafa bey sizin gazeteciliğiniz eleştirmek veya değerlendirmek durumunda değiliz. İddianame kapsamında ve dosya kapsamında size soru sormak istiyorum.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Eleştirebilirsiniz de sayın başkanım, Cumhuriyet, gazeteci olarak her türlü eleştiriye de açık olduğumu vurgulamak isterim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yok yani bizim görevimiz değil bizim görevimiz iddianame ve dosya kapsamında araştırma yapmak, iddiaları araştırmak. Sizin 5 Mart 2009 tarihli verdiğiniz poliste verdiğiniz bir ifadeniz var. Ankara’da bildiğim kadarı ile yirmi tane farklı grubunu böyle değişik zamanlarda yemekli toplantıları olur. Bazılarına beni çağırırlar imkan ölçüsünde giderim. Ankara’da en eski Ankara temsilcisi ben olduğumdan herkes beni tanır, çağırıldığım zaman giderim. Düzenli gittiğim özel bir toplantı yoktur şeklinde bir beyanınız var.

bu bahsettiğiniz yirmi farklı grupları açıklar mısınız?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Sayın üye, o an yirmi dedim şu an zorlasam belki yirmi beşi bulabilirim ama gerçekten Ankara’nın havası şudur; her sabah hükümet yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır. Ve hatta meclise gittiğimde bir milletvekili lacivert giydiyse bakan mı oluyorsun denir. Bu kadar siyaset ile nefes alıp veren gelişmelerle nefes alıp veren bir yerdir Ankara. Örneğin şu anda bile bu hafta bile gördüğüm kadarı ile örneğin şu anda DTP kapatılmış, yerine yeni parti mi kuruluyor, eminim beş tane parti olasılığı dolaşıyordur. Ve bunla ilgili herkesimde konuşmalar görüşmeler vardır. Bu görüşmeler böyle insanların sohbeti biraz yoğunlaşınca gruplaşmaya dönüşür. O grup artık hadi hep beraber olalım denir. Örneğin benim katıldığım gruplardan biri böyle yedi sekiz kişilik hatta mini ehli dil diyelim dediler. İddia makamının listesinde de var. o gruplardan biri örneğin buydu. Ve içinde şu anda Ankara Valiliği görevini sürdürmekte olan kemal Önal vardı. Ve yılda bir kez Kemal Önal’a misafir olurduk. Vali Vilayetler evinde yada bir kez Ankara Valiliğinin karşısında onunda içinde olduğu bir gruptu örneğin. Öteki bir başka grubumuz hatta böyle sorularda gelebileceğini düşündüğüm için iddianamenin eklerine de konmuş, genel hani ehli dil grubu dediğimiz hani büyük bir grup vardı.

Hatta iddianame eklerinde de olduğu için bu soru gelebilir diye düşündüm. Sayın Özese.

Örneğin bu katıldığım toplantının bazı üyelerini izin verirseniz saymak istiyorum. Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı, Mehmet Dülger Geçen dönem AKP Antalya Milletvekili ve TBMM dış ilişkiler Komisyonu üyesi genel işi olarak söylüyorum. Bener Jordan rahmetli oldu ışıklar içinde yatsın Milli Eğitim bakanlığı Müsteşarı idi genel şeyi itibarıyla söylüyorum. Teoman Ünüsan içişleri bakanlığı müsteşarıydı ve bir dönem İçişleri Bakanlığı yaptı kısa bir dönem. Yekta Güngör Özden. Bu tür yani iddianamenin eklerinde de olduğu için biri de buydu. Onun dışında Kent Otel’de ben katıldığım ve içinde elli kadar diyeceğim, yirmi kadar Yargıtay ve Danıştay üyesi, beş civarında belediye başkanı, Salihli belediye Başkanı, Çankaya Belediye Başkanı, Hacıbektaş Belediye Başkanı, Ürgüp Belediye Başkanı’nın katıldığı, on kadar profesör öğretim

(12)

üyesi, Mümtaz Soysal, Cevat Geray ilk aklıma gelen. Dört beş tane emekli asker, içinde zaman zaman Hurşit Tolon’un, Şener Eruygur’un onun dışında eski ordu komutanlarının dört beş tane eski asker. İki üç tane sivil toplum önderi, baya bir dernek başkanı bunların olduğu bir toplantıydı sayın Özese. Ve burda örneğin ben gazeteci olarak gittiğimden şu espriler yapılırdı örneğin ben gazeteci olarak diyelim ki Teoman Ünüsan’ın yanına oturduğumda, öteki kişiler espri yapardı, demek ki bu hafta Ankara da haber konusu Teoman Ünüsan derlerdi. Bende açıkçası diyelim ki İçişleri Bakanlığı bir şey yayınlamış olurdu. Hem yemek hem emek deyip haberde almaya çalışırdım. Buna benzer üç dört tanesini saydım şu anda. Bu tür toplantılardı sayın Özese.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Kırklar meclisi, efendim diyalog grubu, Ehli dil grubu, Kent Otel toplantılar ne kadar sıklıkta yapılır. Neler yapılır, kimler organize eder bir bilgi verebilir misiniz ?.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Evet, Sayın Özese, kırklar meclisini bilmiyorum yani o diyalog grubuna bir kez katıldım. Onu bir kez mart ayındaydı. 2008 Şubat ayındaydı yanılmıyorsam.

Orda da hatta kamuoyunda haber oldu o toplantı. Star Gazetesi, Milliyet Gazetesi haber yaptı öyle çok net anımsıyorum hatta parti mi kuracaklar vs gibi bunların kesin hani önümüzdeki hafta yada önümüzdeki ay şu tarihte toplanıyoruz diye bir şeyi olmazdı. Bazen bana haber verirlerdi mesela önümüzdeki hafta Salı günü toplanıyoruz derlerdi. Ama periyodik her ayın ilk çarşambası, yada ne bileyim benzer işte her ayın ilk günü gibi vesaire bir periyodik bir durum yoktu. Ama bu toplantıların zaman zaman hani geçmişte de şu anda katılımcıları düşünüyorum.

Şu anda parlamentoda olanları vardı. Örneğin yine burda listede olduğu için söylüyorum.

Mustafa Özyürek örneğin yani onun da katıldığı bir toplantı olmuştu. Ama kesin zaten resmi de olmadığı için formel resmi bir yanı da olmadığı için böyle bir görüş değerlendirme görüş alışverişinde bulunma şeklinde geçerdi sayın Özese.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin Ankara Çankaya ilçesindeki ikametinizde ele geçen dökümanlardan bir tanesi Vatansever Kuvvetler Güç Birliği yazısı ve logosu bulunan kağıt üzerine mavi tükenmez kalem ile yazılmış not. Bu vatansever kuvvetler Güç Birliği hakkında ne biliyorsunuz.?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Özese, bir iki defa kamuoyunda haber olmuştu.

Randevu de istemişlerdi yanılmıyorsam ve verememiştim. Zamanım olsaydı verebilirdim nedir de düşünüyorlar vs diye. Kağıdı gördüğümde Vatansever Kuvvetler Güç Birliği logosu olan kağıdı gördüğümde bende nerden almış olabilirim bana nerden gelmiş olabilir diye de tarttım kendimce. Benim tahminim katıldığım bir toplantıda bir kağıt gerekmişti ve birisi buyurun bende kağıt var deyip onu yazdığımı düşünüyorum onun dışında vatansever Kuvvetler Güç Birliği ile ne bir üyesini tanımışlığım, ne bir toplantısına katılmışlığım, ne onlarla herhangi bir diyalog edinmişliğim var. nokta dergisinin bir söyleşisini bana göndermişler. Sanıyorum, sanıyorum bu kurumla da bu dernekle de ilgili biri senin görüşün nedir bak diye fotokopisini çekip yollamıştır bana yoksa ben bir derginin fotokopisini ne yapayım. Gerekirse dergiyi satın alırım. O çerçevede bir hani senin de bilgin olsun şeklinde bir gönderme olmuş olabilir sayın Özese.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Fatih Hilmioğlu sorgu hakimliğinde verdiği beyanında şu şekilde bir beyanda bulunmuş; Tanıklarım ise Şener Eruygur ve Mustafa Balbay isimler gibi görevim gereği konferansa gelmek üzere davet ettiğim kişilerdir şeklinde bir beyanı var. siz Fatih Hilmioğlu’nun herhangi bir davetine katıldınız mı ? nasıl bir davetti, konusu neydi bir izah eder misiniz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ederim sayın Özese, İnönü Üniversitesi beni bir konferansa çağırdı. Ben ayda dört konferansa katılıyorum. Bu konferanslara katılmayı bir görev sayıyorum gazeteci olarak. İki, bir hizmet ettiğim bir aydınlanma hizmeti olduğunu da düşünüyorum. Üç, öğreniyorum, gerçekten bir kişinin sana soru sorması, insanlarla muhatap olmak çok öğretici bir şey. Bu çerçevede de bu tür konferanslara katılıyorum. İnönü Üniversitesi de bu çerçevede katıldığım ve konusunun, konusunun ateş ve atış çemberindeki Türkiye olduğunu isim söyleyin

(13)

demişler ben o dönem böyle bir konferans vereyim demiştim. Türkiye’nin gerçekte hani atınca on ikiden vurulması gereken bir atış çemberi ama etrafında bir ateş çemberi olduğunu düşünüyordum ki bu gün de maalesef keşke böyle bir ortam olmasın ülkenin ama öyle olduğunu düşünüyorum. Başlığının da bu olduğunu bir konferanstı. Bu çerçevede ben Ankara’ da, İzmir’de, Eskişehir’de, Anadolu’nun pek çok yerinde de kamuoyuna açık herkese açık konferanslara katıldım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bir kez mi katıldınız ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Bir kez katıldım. İnönü Üniversite toplantısına.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Başka kimler vardı o toplantıda.?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” O konferansın konuşmacısı bendim. Mustafa Balbay olarak tek başıma katıldım. Bir gün gittim aynı gün akşam saatlerinde döndüm.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Diğer katılımcılar kimlerdi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Ben tek başıma konferans verdim. Orda benim dışımda bir konferansa katılan olmamıştı. Onun dışında bir kez de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Van’ı ziyaretinde Malatya’yı hava alalından uçması gerekti. Üniversite bir kez bütün gazeteciler Murat Yetkin Radikal’in temsilcisi, Aslı Aydın Taşbaş o zaman Sabah’ın Temsilcisiydi. Fikret Bila Milliyet’in temsilcisiydi. Aklımda kalanları söylüyorum sayın Özese. Onlarla birlikte bütün bu grupla birlikte Üniversiteyi kahve içtik ve ayrıldık. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Evet ben Cumhuriyet Gazetesinin eki olarak yayınlanan Cumhuriyet Strateji eki ile ilgili soru sormak istiyorum. Bu strateji ekini kim finanse ediyor, kim böyle bir ek yayınlama gereği duydu, Türk Metal İş sendikası ile bağlantısı nedir, bu konuları izah eder misiniz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Tabi sayın Özese. 2000’li yılların başında 2004 yılı idi, İlhan Selçuk dedi ki gazete yönetimine, içinde İbrahim Yıldız, genel yayın yönetmeni, Akın Atalay hukuk bürosu ve gazetenin yönetim kurulu üyesi. Ben oldum, dedi ki arkadaşlar bu gazetenin atılımlar yapması gerekiyor, herkes fikir üretsin dendi. Bunlardan biri gezi ekiydi. Gezinin merkezi İstanbul dedik ama Balbay Ankara dan bir şey yapabilir misin dendi. Dedik biz Ankara’dan haber yaparız. TÜRSAB Başkanı ile konuştuk. Başaran Ulusoy ile dedik, gezi ekine siz katkıda bulunur musunuz ? o çerçevede sonra tarım eki çıkaralım dedik. TOBB’nin tarım komisyonları var onlarla konuştuk. Biz bir miktarını biz omuz vermek üzere bir tarım eki çıkardık.

Sonra bir Ankara kent eki çıkaralım dedik. Kent eki çıkardık kent haberlerinin olduğu, bir de dedik gazeteye biraz önce anlattığım çerçevede bir ülke nereye gidiyor, çevremizdeki ülkelerin konumu ne, bir strateji eki çıkaralım dedik. Sayın Mustafa Özbek o dönem sendikasının kuruluşunun kırkıncı yılı idi ve bir konferansa çağırmıştı beni. Biraz önce anlattım. Yine konferans çerçevesinde ben Kıbrıs ile ilgili düşüncelerimi anlattım. O gün Kıbrıs ile ilgili görüşlerim neyse bu gün de o. Zaman bizi haklı çıkardı. Ve bir yıl içinde çözüm var deniyordu çünkü 2004’te sayın Özese. Bu strateji eki içinde sayın Özbek dedi ki bizim TUSAM, Türkiye ulusal stratejik araştırmalar merkezi var,ayda on on beş tane makale üretiyoruz dedi. Ama yayınlatamıyoruz. O zaman dedik ki gazete yönetimi ile de konuştuk. Cumhuriyet Gazetesinin yayın kurulu ile konuştuk sayın Özese. Türk Metal Sendikası maddi finansmanını karşılarsa makalelerini biz yayınlarız. Yarısını onlar koyar makalenin yarısını da bizim Cumhuriyete gelen makaleleri koyarız dedik. Ve böyle bir ek çıkaralım dedik. Maliyetine baktık, 6000-7000 TL idi.

Dedik ki Türk Metal Sendikası bunun 5000 TL sini karşılasın parayı nereye yatırsın. Dedik ki Yapı Kredi bankası Kızılay Şubesine, Yenişehir Şubesine yatırsın dedik, hesap numarasını verebilirim şu an ezberimde yok ama şuraya yatırsın dedik. Böyle başladık sayın Özese. Üç dört ay sonra maliyet arttı. Dedik ki 7.500 TL verebilir misiniz. Olabilir dediler. Ayda üç yada beş kez ödeme yapmaları gerekiyordu. Bazen onu tek kalemde yapıyorlardı. Hesap banka üzerindendi bu yayıncılık sayın Özese advertorial yayıncılık dedikleri, yayın dünyasının çok aşina olduğu, haklı olarak yargı dünyasının çok içinde olmadığı bir gazetecilik biçimi. Maliyetini üstleniyorlar.

(14)

Ve düşüncelerini de aktarmış oluyorlar. Gazetede tiraj kazanmış oluyor biz o eki verdiğimiz gün bin iki bin civarında tiraj kazanıyorduk ve mutlu oluyorduk doğrusu ama sonra bu eki tabi sürdüremedik zamanla. Özeti budur.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki bu strateji ekinde Türk Metal İş sendikası ile ilgili yazılar yayınlanır mıydı ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Çok seyrek ya bir kez ya iki kezdir sayın Özese. O da eğer strateji ile bağlantısı varsa ve sayın Özbek bu konuda bize sitem de etmiştir. Yani bu çalışma stratejisi ile ilgiliydi. Bu haberi bu yazıyı koysaydınız. İşte önümüzdeki sayıda koyarız demişimdir. Yani bende o ekin gazetenin yayın kurulu üyelerinden biri olarak bu görüşümü söylemişimdir. Ama onun dışında eğer gerek görürseniz ki tesadüf gazetemizin bu konudaki elemanları burda şu anda izleyiciler arasında yani bu ekle ilgili çalışan arkadaşlarımız da burda.

Ekleri de getirebilirim yani ekleri de incelemenize sunabilirim. Genel anlamda Türkiye terör belasından nasıl kurtulur ? Türkiye’nin genel stratejik sorunları nelerdir, dünya nereye gidiyor, hatta kimi kapakları Rusya, Çin, Amerika, Avrupa Birliği olmuştur. Bu tür anlamına uygun yayınlar yapan bir yayın organı idi.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu Türk Metal İş Sendikasının bu Cumhuriyet Strateji ekini finans etmesinin sebebi nedir yani niçin taahhüt etti böyle bir şeyi ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Sayın Özese, onlar sendikalarda doğal olarak bu ülkede faaliyet gösteriyorlar. Bu ülkenin geleceği ile ilgililer. Ve sayın Özbek kendisi cevap verecektir, yani eğer şeyse ama sendikalar siyasete de girebilirler. Çünkü siyaset yapma hakları var, çünkü yasa ile biliyorsunuz 1995 yılında yasa değişmişti ama sayın Özbek doğrudan siyasete girmekten yana değil, ama Türkiye’nin sorunları ile ilgilenen biriydi. Türkiye’nin sorunlarının nasıl çözüleceğine kafa yoran biriydi. Bu konuda bir araştırma şirketi oluşmuş. Başında Ahmet Özbek var sayın Mustafa Özbek’in oğlu. Ve orda bir araştırma yapıyorlar bunları topluma da duyurulmasını istiyorlar. Hatta ben şu örneği verdiğimi hatırlıyorum yani Cumhuriyet altmış elli bin satıyordu, bu makalenizi pek çok kişiye postalamak de demişti. Elli bin kişiye postalasanız altı yedi bin TL yapar. Bırakın elli bin kişiye postalamayı biz Cumhuriyet Olarak verirsek herkese dağıtmış oluruz, kamuoyu da bilgilenmiş olur dedik. Bu ekler tekrar söylüyorum. İncelenebilir.

İçinde bir tek terörü övgü yoktur. Tam tersi Türkiye terör belasından nasıl kurtulur bu meyandadır. Ama kaderin cilvesine bakın ki bir terör örgütü yayını gibi sunulmak istenmesinden de çok büyük üzüntü duyduğumu paylaşmak istiyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Zannediyorum sendikanın Türk Metal Dergisi diye bir ayrı dergisi var.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ayrı bir dergisi var.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bunu sendika mı çıkartıyor ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Evet sendika çıkartıyordu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki ne farklılıklar vardı, Türk Metal Dergisi ile Cumhuriyet Strateji eki arasında bir fark var mı?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Şöyle sayın Özese, benim gördüğüm, benim gördüğüm Türk Metal daha çok kendi üyelerine yönelikti. Yanılmıyorsam, sendikanın 150.000 üyesi var. yani kendi üyelerine çalışma konuları oluyor. O dergiyi bende okuyordum çünkü benim de yazı yazmamı onun da karşılığında bir telif ücreti olabileceğini söylemişlerdi. Ki onu da açıkladım savunmam sırasında. Toplu sözleşmeden ne kazandık, sayfalarca o olurdu. Çünkü işçiler için de ordan o ilgili. Ama Irak’ta ne oluyor doğal olarak belki de Zonguldak Ereğli Demirçelik fabrikasındaki işçinin doğrudan hayatı da değil ama önümüzdeki ay ne alacağı doğrudan hayatında. Onu orda işliyorlardı benim gördüğüm ama strateji ekinde ülkenin genel sorunları ile ilgili bir kamuoyuna dönük bir ekti.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Cumhuriyet Strateji ekinin masrafları nasıl ödeniyordu, biraz önce de bahsettiniz,”

(15)

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Yapı Kredi Bankasına, evet.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” elden de öneme yapılıyor muydu.?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hiçbir ödeme yapılmıyordu efendim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Hep banka vasıtası ile ödeme yapılıyordu öyle mi?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Banka vasıtası ile Yapı Kredi Bankası vasıtası ile ödeniyordu.Bu ödemeler de bazen gecikiyordu sayın Özese yani biz de zor durumda kalıyorduk doğrusunu isterseniz. Ve ben rica ediyordum gazete adına. Muhasebe servisinden aradılar, fatura size gelmiş, işte bedelini ödeyin işte bazen üç dört beş hatta bazen altı haftalık ödemeyi biriktirdikleri oluyordu. Sonra toplu olarak ödüyorlardı. Bazen aksama oluyordu ama genel olarak rayında giden bir ödemeydi. ”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ahmet Hurşit Tolon 04/07/2008 tarihli emniyetteki beyanında şu şekilde beyanda bulunmuş; Mustafa Balbay’ı Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi olmasından dolayı tanırım. 5 yıl Genelkurmay Genel Sekreterliği yaptım. Basın halkla İlişkiler Dairesi de emrimdeki bir daire olduğundan basınımızın ağırlıkla Ankara temsilcileri ile ulusal basının pek çok personelini tanırım. Yaz tatilleri hariç, periyodik olarak Ankara’ da düzenlenen çok katılımlı yemekli toplantılara gittiğimde orada görürüm. Ondan da telefonla bazı görüşmelerimizde ilan ve bildirilerimizin yayınlanmasına yardım talep eder, O’nun radyo ve televizyon kanalındaki programları ile ilgili görüşlerimi bildirdiğim de olur şeklinde beyanda bulunmuş. Ahmet Hurşit Tolon’un görüşleri yapmış olduğunuz radyo ve televizyon kanallarındaki programlarınızı hazırlamanızda ve sunmanızda etkili olur muydu, yani onların görüşlerini dikkate alır mıydınız ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Hiçbir şekilde etkili olmazdı. Bu programlardan sonra sayın Özese, hatta iddianame eklerine girdiği için bunu söylemem belki kendimi anlatmam gibi olur ama iddianame eklerinde benim evimde ele geçen belgeler diye tanımlanan kırk sayfalık böyle bir telefonla SMS dedikleri okurun izleyicinin tepki gösterdiği işte kutluyoruz iyi konuştunuz, buda konuşma mı siz bu ülkeye zararlısınız gibi her türlü tepkini olduğu böyle şeyler vardı. İddianame eklerine koymuşlar bunu. Ben her programdan sonra sayın Özese, bin civarında bu tür tepki alıyordum. Açıkçası çok büyük çoğunluğu destekten yanaydı. Belki de desteklemeyen muhatap almak istemiyordu. Bir kısım eleştiriyordu. Bazen telefon da alıyordum. Ender olarak yani birkaç kez sayın Hurşit Tolon’da güzel iyi bir konuşmaydı, ülkenin sorunlarına parmak bastınız gibi bir değerlendirmesi olmuştu öyle hatırlıyorum. Ama onun dışında hiçbir telkin yada şunu konuş bunu konuşma gibi hiçbir telkini yada hiçbir değerlendirmesi olmamıştır. Biraz önce altını çizdiğiniz sayın Avukatı sorduğunda ben 1. Ordu Komutanlığında bir kez görüştüğümü söylemiştim ama Hurşit Tolon yanılmıyorsam Albay iken yıllar önce tabi, 1980’lerin sonu olduğunu hatırlıyorum yani yirmi yıl önce basın Halkla ilişkiler Daire Başkanı idi, o zamanda ben Cumhuriyet’in haber müdürüydüm. Tabi ki basın Halkla ilişkiler Daire Başkanı olunca da o çerçevede örneğin bir toplantı olacağı zaman bildiriyorlardı. O çerçevede tabi diyalogum olmuştu. Ama yirmi yıl önce dediğim gibi. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Duruşmadaki beyanınızda şöyle bir beyanınız oldu zannediyorum; Ankara Gazeteciliğinden bahsederken Ankara’daki değişik kişi ve bürokratlarla görüşürken onlardan etkileniyorsunuz. Onlar gibi düşünmeye başlıyorsunuz, şeklinde bir beyanınız oldu. Bu etkilenme sizin yazılarınızı ve görüşlerinizi etkiliyor muydu ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Sayın Özese, metin burda ama şöyle ki, o benim görüşüm değildi, ben Aksiyon Dergisinin 2008 yılı içinde Ankara gazeteciliğini kapak yaptığı sayıyı okudum orda. Murat Yetkin diyor ki, işte Şamil Tayyar, Murat Yetkin, aklımda kalanlar kadarı ile, onlar anlatıyorlar. Ankara Gazeteciliği nasıl yapılır diye. Onların görüşüydü sayın özese. Ki yani bende onlar söyler ben duvar gibi dinlerim. Hiç dikkate almam tabi ki demem insan doğal olarak etkilenir. Yani bir şey söylediğinde bu doğru bu yanlış der. Ama sizin okuduğunuz değerlendirme

(16)

sayın Özese, Aksiyon Dergisinin Ankara gazeteciliği nasıldır diye yaptığı o dosyadan ben alıntılar yapmıştım. Meslektaşlarımın yaptığı değerlendirme. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Siz bu görüşe katılıyor musunuz ?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Bu görüşe yani samimiyetle de cevap vermek gerekirse ben insanları dinlerim hiçbirinden etkilenmem demek mümkün değil ama benim kendimce bir muhakeme gücüm var, ve tek kişiye dayalı olarak da muhakemede bulunmam. Farklı düşünen insanla da konuşurum. Biraz önce söyledim. Mehmet Dülger hatta AKP milletvekili de oldu o dönem böyle bir iki toplantıda böyle hani katıldığında yeri değil ama bir kişi böyle rakı içecek misin diye de sormuştu böyle hani tabi devam edeceğim deyip kadehini kaldırmıştı. Bu tür tabi ki insanın yanının da olduğu ama düşüncelerini de bize açıkça söylediği, karşılıklı tartıştığımız bir kişi idi. Ben insanlarla tartışırım. Konuşurum. Ama düşüncelerimi kendim oluştururum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size ait Dijital verilerde devletin iç ve dış siyasal yararları ve kamu güvenliği açısından gizli olan ve gizli kalması gereken bir çok bilgi bulunduğu iddia ediliyor. Basın kanunu 12. maddesine dikkate alarak size haber kaynağınızı sormuyorum ancak, haber kaynağınızı deşifre etmeden soracağım bazı sorular olacak. Birincisi söz konusu gizli bilgi ve belgeler olduğu iddia edilen dökümanları belge şeklinde mi yoksa CD,DVD harici bellek gibi dijital verilerle mi, dijital ortamda mı alıyordunuz?”

Sanık Mustafa Ali Balbay:”Sayın Özese, basın hukukunu bende getirdim, siz 12 dediniz, ben acaba 12. maddeye saygı duyduğunuzu söylediniz. 26. maddeye de saygı duyarsınız sanıyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ben amacım haber kaynağınızı açıklatmak değil.

Haber kaynağınızı açıklatmak değil. Bu gizli belgeleri ne şekilde aldığınız konusunda size soru soruyorum.”

Sanık Mustafa Ali Balbay:” Ona da geleceğim çok kısa izin verirseniz yani siz açtığınız için yani 12. madde gerçekten sorulamaz diyor. 26. madde de sayın Özese. Diyor ki, madde 26:

basılmış eserler yolu ile işlenen veya kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden, kitap anlamında söylüyor, dört ay içinde açılması zorunludur. Ve bu madde gerekçesinde diyor ki, bu süreler hak düşürücü süre olara düzenlenmiş ve böylece TCK’nın dava zaman aşımı ile ilgili hükümlerinin bu süreler yönünden uygulanmaması öngörülmüştür diyor. Uygulanması yani bu hükümler yönünden uygulanması önlenmiştir diyor. Şimdi burda sözünü etmek istediğim TCK’da belli süreler var, basın hukuku onun da üzerinde siz de takdir edersiniz ki, bu alan hukuku onun üzerinde. Bu bağlamda ben bendeki belgelerin sayın Özese, büyük çoğunluğunu kitap haline getirdim. Sizlere verdim. Bunlar 2006,2004,2005 yılında yaptığım kitaplardı. Ne şekilde geldiğini yanıtımı hoş görün her şekilde. Yani bunu bazen DVD olarak gelirdi. Bazen belge olarak da gelirdi. Kağıda basılı belge olarak da gelirdi. Ve bunlar sayın Özese, Makamda, Resmi Protokol buyrun belgenizi alın belgenizi gibi zaten olmaz, makamda alınmaz mı, değişik şekillerde gelir.

Ve bendeki belgelerin tabi ki ben gazeteci olarak kendime en iyi gazeteci demiyorum ama görevini iyi yapmaya çalışan bir gazeteciyim. 29 yıllık gazeteciyim, bunun 16 yılı Ankara temsilcisi ve köşe yazarı olarak geçti. Pek çok gazeteciye de belge gelir, bana gelen belgeler sayın Özese aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesine gelen belgeler. Yurttaş Mustafa Balbay’ın bence hiçbir kıymeti yoktur. O Cumhuriyette ise gazetecidir. Yada bir gazete ise, Cumhuriyette ise belgeler gelirdi. O çerçevede gelirdi. Ve belge miktarına gönderme yapmak anlamında darbe günlükleri de belgedir değil mi siz de takdir edersiniz, 5 Aralık’ta sayın Alper Görmüş Taraf gazetesinin bu konularda haber yapan kişisi. Darbe Günlükleri ile Bir fırın ekmek pişirdim diyor.

Yani demek bu darbe günlükleri ile bir fırın ekmek hem yenebilir hem pişirilebilir demek ki o kadar çok belgesi varmış. Hiç arzu etmem. Ama sayın Alper Görmüş’ün hakkında dava açıldığında birde bütün yani işyerleri vesaireleri basılsaydı benzer bir sorunla karşılaşsaydı demek ki şu yedi yüz ekmek pişirilmiş sayın Alper Görmüşteki belgelerle bunu takdirinize

Referanslar

Benzer Belgeler

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle ilgili

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle ilgili

 Alım Heyeti kişi sayısı ve konaklama yapılacak Kordon Hotel Çankaya, Park Inn, Karaca Otel, Anemon Fuar, İzmir Palas, Double Tree Hilton ve Anemon İzmir’de

Ön yeterlilik belgelerinin(Otelin 4-5 yıldızlı veya dengi veya standart özellikte butik otel olduğuna dair resmi belge nüshası sunması değerlendirmede teklif

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle ilgili

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle ilgili

Zarfta, verilen teklif ve şartnamenin her sayfasının kaşeli ve imzaya yetkili kişinin imzasının olması gerekmektedir, ayrıca daha önce yapılan işlerle ilgili