BiLiMveTEKNiK Kasım 2008 7 B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹
Teknoloji Bizim
Entelektüel Düzeyimiz
Düşürmüyor. Aklımızı
Özgürleştiriyor.
Herkes The Atlantic dergisinde çı-kan “Google bizi aptallaştırıyor mu?” yazısını konuşuyordu. Yazıyı tartışan-lardan kimileri, Nicholas Carr tarafın-dan yazılan 4175 sözcüklük bu maka-leyi gerçekten de okumuştu.
Biraz zaman kazandırabilmek için, ben size yazının 100 sözcüklük kısal-tılmış bir sürümünü yazmayı planla-mıştım, ama çevremizde fazlasıyla ra-hatsız edici unsur olduğu için 100 sözcüklük bu yazıyı okumanızın çok zor olduğunu düşündüm. Bu nedenle işte huzurunuzda 140 karakterlik “twitter” versiyonu (Twitter, insanla-rın kendi yaşamları hakkında, boşluk ve noktalama işaretleri dahil, 140 ya da daha az karakterle kaleme aldıkları bir tür web günlüğü):
Google detaylı okumayı olanaksız-laştırıyor. Medya değişiyor. Beynimi-zin yapısı da değişiyor. Bilgisayarlar bizim yerimize düşünüyorlar ve zekâ-mızı köreltiyorlar.
Eğer bunu sonuna kadar okumayı başardıysanız, belki de artık Google’ın değil, Twitter’ın insanların zihinsel ge-lişiminin düşmanı olduğunu düşünü-yorsunuzdur.
Twitter ile birlikte, insanlar sizin web günlüğünüze abone olabiliyorlar. Yaşamın sıkıcı ayrıntılarını çekici hale getirebilenler, daha fazla ziyaretçi top-layabiliyor. Twitter ile rekabet için çe-şitli hizmetler geliştirildiği gibi, Twit-tercılardan gelen yoğun bilgi akışında insanlara yardımcı olabilmek için de bazı hizmetler geliştirildi.
Şirket içi kullanımlar için Yammer adında bir sürümü bile var. Kimi çalı-şanların söylediklerini sözcüğü sözcü-ğüne takip edebiliyorsunuz. (“Haftalık toplantıda. İyi sandviçler. Neden her-kes bej rengi pantolon giyiyor? Tüm çalışanlar kendi Test Süreç Ölçütleri raporlarını zamanında getirsin, tamam mı?”). Sanki ofis ortamında bizi yete-rince rahatsız eden unsur yokmuş gi-bi, toplantılar, telefonlar, kısa
mesaj-lar, e-postalar ve şu Google araştırma-ları.
Eğer insanlar, bizi bilgiye ulaşma yolunda vakit kaybettirici pek çok ak-tiviteden kurtaran Google’ın yararını sorgularlarsa, burada yaşantımızı bir haikuya (haiku: Üçlü dizelerle yazı-lan lirik bir Japon şiir tarzı) sıkıştıran bu araca karşı düşmanlık var demek-tir. MIT’nin Technology Review der-gisi Twitter’ın kurucusu, Jack Dorsey ile bir röportaj yaptı, bir soru şöyley-di: Twitter hakkında pek bilgisi olma-yan insanlara, Twitter’dan söz edildi-ğinde “anlayışsız ya da sinirli” tavır-lar sergiliyortavır-lar. Sizce bunun nedeni nedir? Dorsey’in yanıtı kısaydı ve tat-min edici değildi: “İnsanlar, kendileri için bir değer keşfetmek zorundalar. Özellikle de Twitter gibi basit ve zarif bir şeyle. İnsanların Twitter ile yap-tıkları şey bu.”
İlk tanıtıldığında korkulmayan bir teknoloji düşünmek zor. Mr. Carr’ın Atlantic makalesinde söylediğine göre Sokrates, yazının insanın düşünme ye-teneği üzerindeki etkisinden korkmuş-tu. Matbaa da benzer korkular yarat-mıştı. Bu da sonuncu olmayacak.
Hewlett-Packard 1972 yılında he-sap makinesi HP-35’i icat ettiğinde, araç bazı mühendislik sınıflarında ya-saklanmıştı. Profesörler, mühendisle-rin bunu bir destek olarak kullanmala-rından korktular, böylece mühendisler yazılı hesaplamalarla ya da profesyo-nel bilimsel düşünce için sağlanan ba-sit kurallar arasındaki bağıntıları anla-yamayacaklardı. Fakat HP-35 mühen-dislik yetilerini pek de azaltmadı. Hat-ta son 36 yılda bu mühendisler bize iPodlar, cep telefonları, yüksek çözü-nürlüğe (High-definition) sahip televiz-yonlar ve evet Google ve Twitter’ı
ge-tirdiler. Hesap makineleri, mühendis-lerin zaman kaybetmemühendis-lerini engelledi ve yaratıcı etkinliklere daha fazla za-man ayırabilmelerine olanak sağladı.
Pek çok teknolojik gelişme, bu et-kiye sahiptir. Örneğin, vergi yazılımı... Vergi iadelerinin can sıkıcı dosyalama işi artık eskisi gibi birkaç akşamınızı almıyor, birkaç saatte tamamlanıyor. Bu bize daha üretken etkinlikler yap-mamız için zaman yaratıyor.
Fakat üretimimizi artıran tüm yeni teknolojiler için, zamanımızın daha fazlasını isteyenler oluyor. Bu, çağımı-zın diyalektiklerinden biridir. Haritala-rıyla ve internet olanağıyla, iPhone bi-ze zaman kazandırıyor; indirilebilen oyunlarıyla, cebimizde ayrıca bir oyun makinesi taşıyabiliyoruz. Zaman kay-bettiricilerinin zaman kazandıranlara oranı yalnızca artabilir. Bilginin özgür olduğu bilgi tabanlı bir toplumda dik-kat, değer verilen varlık haline geli-yor. Biz dikkat süremiz için para almı-yoruz, fakat günümüzde bunun için daha fazla rahatsız edici unsur ve ta-leple ödüllendiriliyoruz.
Yeni teknolojilerin yaşamımızı bir şekilde daha da kötüleştireceğine iliş-kin kötümser varsayım, meslek ya da eğitimin bir işlevi olabilir. Fütürist Pa-ul Saffo, teknoloji dünyası insanlarını ikiye ayırabileceğini söylüyor: Mühen-disler ve doğa bilimciler. Söylediğine göre, mühendislerin dünya görüşleri doğal olarak iyimser. Doğru soruları sorduğun, yeterli zamana sahip ğun ve doğru alet edavata sahip oldu-ğun sürece tüm sorunlar çözülebilir. Diğer insanlar, bilimsel olabilen, dün-yanın doğal dengesini entropi, düşüş ve ölüm olarak görürler.
Bu insanlar her zaman yanılan ta-raf olmak zorunda değiller. Ancak mü-hendislerin bakış açısı insan gelişimi-ne güven kazandırıyor. Kesinlikle, dü-şünmenin korkunç bir şekilde çarpık-laştığı zamanlar oldu (atonal müzik ya da moleküler gastronomi). Fakat in-sanlık tarihinde izlenen yolda, yazı, şi-ir, basım, hesap ve Google’da arama yalnızca düşünmeyi ve iletişim kurma-yı kolaylaştırdı.
Çeviri: Ece Alat
http://www.nytimes.com/2008/09/21/technology/21ping.html?_r= 1&oref=slogin