• Sonuç bulunamadı

unun S A YI : 1 47 - 1 48

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "unun S A YI : 1 47 - 1 48"

Copied!
50
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

unun

S A Y I : 1 4 7 - 1 4 8

Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K v e S Ü S L E Y İ C İ S A N A T L A R D E R G İ S İ S A H İ P L E R İ : Y. M İ M A R A B İ D İ N M O R T A Ş v e Y. M İ M A R Z E K İ S A Y A R İ D A R E Y E R İ : A N A D O L U H A N N o . 3 2 - 3 3 İ S T A N B U L . T E L E F O N : 21307

Baş yazı

N A F İ A S E R G İ S İ M Ü N A S E B E T İ L E

Y. Mimar Zeki SAYAR

Nafia Vekâleti, Ankara Sergi Evinde Cumhuriyet Nafiasmın yirimi yıllık faaliyet ve inkişafını gösteren bir sergi açdı. Yirmi yıl zarfında, bahusus saltanat idaresinden kurtulan bir memleketin yapdığı manevî hamlenin iş ve hakikat sahasında vucude getirdiği eser, mühim ve çeşitli olmuştur.

İnkılâpdan sonra ilk Nafia eserlerimizi ve teşeb- büslerimizi ecnebi mütehassıs ve müteşebbislere tev- die mecbur olmuşken; sonraları yetişen ve meslekî varlığına tedricen hakim olmağa başlayan mühendis- lerimiz ve diğer teknik ve sanat elemanlarımız Yurdun İmar ve Nafia işleri>ne salhijb olmuşlardır. Sergide gös- terilen işleri küçüımsenmiyecek bir eser olarak kabul etmek ica!b eder. Bu itibarla serginin ifade ettiği mâna büyüktür. Ancak: Nafia sergisini yalnız bu yönden

mütalâa etmek kâfi gelmez.

Bu gün sergilerden neler beklenildiği, ve bu gi- bi muayyen yıl dönümlerinde veya başka fırsatlarla, açılan sergilerde bazı hedef ve gayeler bulunması icab ettiğini de hatırlatmak isteriz.

Serginin; su, elektrik, demir yolu, yol ve köprü- ler gilbi şubeleri hakkında söz söyleyecek du- rumda değiliz. Bunların tenkidini, mütehassıs arka- daşlarımıza bırakalım. Nafia sergisinde bizi ilgilendi- ren yapı ve iımar işleri paviyonlarıdır. Yurdumuzun yirmi yıllık yapı işleri dalha doğru ve kesin söyliyeiim mltosırî faaliyetini tebarüz ettirmek isteyen bir sergide, onu görenler ve tetkik edenlerin birçok hususiyetler arayacakları aşikârdır.

Nafia sergisinin, başka vesilelerle açılan fuar ser- gilerindeki gilbi herhangi ibir mevzuu sathî bir şekilde teşhir edemiyeceği muhakkaktır. Yirmi yıl namına hazırlanan ibir sergide anlatılmak istenilen bir gaye, gösterilmek istenilen bir metod, bir hedef bulunması icab etmez mi?

İşite biz: Nafia Sergisi yapı işleri paviyonunu tet- kik ederken Ibunları aradık.

Vakia bu paviyon 60 muhtelif proje ve maketle

kemiyet it ibarile kalabalık bir manzara gösteriyorsa da, keyfiyet iti'barile çok zaiftir.

Çünki teşhir edilen eserlerin ibir çoğu yabancı mimar eserleri olduğu gibi, diğerleri de, yabancı mi- marîden alınmış tesirlerle yapılmış numunelerden iba- rettir. Yapı işlerinin bu güne kadar hazırladığı söyle- nen 1350 proje de meydana gelmesi icaib eden millî mimarî izlerini bulamıyoruz. Bu güne kadar 120 şelhir ve kasabanın plânlarını hazırlamış veya hazırlatmış olan şehircilik bürosunun eserlerinde de ayni noksanı görüyoruz. Yapılan 120 şehir plânı faaliyeti netice itiibarile: müşahhas bir Türk şehirciliği yaratamamış- tır.

O halde, sergi yirmi yıllık yapı işleri faaliyetimiz- de meydana gelen eserlere m ilî mimarî ibir hüvvL yet veremediğimizi ifade etmesi itiibarile şayani dik- kattir!...

Mimarî sergilerin, ister bir meslek zümre&inin, is- terse resmî bir teşekkülün teşebbüs eseri olsun mutla- ka ibir hedefi olması icabeder.

Sergilerden beklenen gaye de esasen budur, her devir muvaffak olmuş veya olmamış bir usiul'o yarat- mışitır, yirmi beş sene evvel başlayan dünya mimari- sindeki temayyüller her ne kadar beynelmilelciliğe ve kübizme meyletti ise de, bundan millî bir mimarî bünye taşıyan memleketler masun kaldılar. İngiltere ve Amerikada kübizm ve beynelmilelci mimarî tema,yyülleıden ve tatbikatından daima devlet yapı- ları masun kalmış, resmî binalara bu çeşit mimarî nü- fuz edememiştir.

>

1939 Milletler arası mimarî kongresine, Ameri- kalılar resmî devlet binalarında bir Amerikan Mimarî uslubu istiyorlardı, kongrenin üzerinde konuşacağs themlerden biride (resmî mimarî) yaratılması hak- kında araştırmalara hasredilmişti. Dünyadaki bu ce_

(Devamı 7 0 irrci sah'fada)

(2)

1. ci mükâfat

Ç A N A K K A L E Z A F E R V E M E Ç H U L A S K E R A N I T I M Ü S A B A K A S I

1. ci mükâfat: Y. Mimar Feridun KİP

Çanakkale Zafer ve Meçhûl Asker Anıtına ait müsabaka projeleri hakkında Jüri Raporu

1 — Yüksek iradelerine tevfikan teşkil edilen Jüri 1 5 / 3 / 9 4 4 tarihinde Ordu Evindeki salonda

toplanarak mesaisine başlamış ve 2 9 / 3 / 9 4 4 de in- celemelerine nihayet vermiştir.

2 İncelemeler sonunda M.M.V. ne gönderil- miş olan ( 3 7 ) projeden ( 2 8 ) kayıt ve ( 9 8 2 0 1 ) ru-

(3)

Birinci mükâfat — İç görünüş

plân Vaziyet plânı

(4)

2. ci Mükâfat — Dış görünüş

Y. M İ M A R K A D R İ D U N A , F. METEGİL, S. C E Y H A N , N. A C E M , M. Ö N A L

Plân

muz numaralı proje şartname ahkâmına uygun olma- dığından ihraç edilmiş, diğer ( 3 6 ) proje üç katago- riye ayrılmıştır.

3 — Birinci katagoriye ayrılan: (1, 2, 4, 7, I I , 1 3, 20, 2 7 ve 3 2 ) kayıt numaralı ( 9 ) proje kıymetsiz görülmüştür.

4 — ikinci katagoriye dahil olan: (3, 5, 8, 12, 15, 19, 22, 24, 25, 26, 30, 3 1 ) kayıt numaralı ( 1 2 ) proje de tamamen maksadı temin edecek kıymette görülmemiş olmakla bunlar üzerinde fazla durulma- mıştır.

5 — Üçüncü katagoriye kalan: (6, 9, 10, 14, 16, 17, 18, 21, 23, 29, 33, 34, 35, 36; 37) kayıt numaralı ( 1 5 ) proje üzerinde ayrı ayrı ve sıkı bir in- celeme yapılmış ve neticede:

( 6 ) kayıt v-e ( 1 0 1 0 9 ) rumuz numaralı ve ( 1 4 ) » ve ( 4 7 7 7 4 ) rumuz numaralı İki proje en iyi bulunmuş ve üçüncülüğü de ( 2 9 ) kayıt ve

( 8 1 1 0 3 ) rumuz numaralı proje kazanmıştır.

6 — En iyi olarak seçilen iki projeden (birisinin-

(5)

2 ci Mükâfat — İç görünüş

birinci olarak ayırt edilmesi şartname mucibince V e -

kâlet. Yüksek Reyine bırakılmıştır.

Bununla beraber Jüri ( 6 ) kayıt ve ( 1 0 1 0 9 ) rumuz numaralı proje en kıymetli olarak telâkki etmektedir.

7 — ( 9 ) kayıt ve ( 1 2 5 0 3 ) rumuz numaralı, ( 1 6 ) » ve ( 1 1 7 1 1 ) » » ( 3 6 ) » ve ( 1 2 3 4 5 ) » »

projelerin sahiplerine de mansiyon verilmesi uygun görülmüştür.

8 — Bu projelerden maada:

( 1 0 ) kayıt ve ( 1 3 1 3 1 ) rumuz numaralı , ( 1 7 ) » ve ( 3 2 0 8 7 ) » » ( 1 8 ) » ve ( 4 4 7 9 1 ) » » ( 2 1 ) » ve (7525 7) » » ( 2 3 ) » ve ( 1 0 4 1 4 ) » »

(6)

3. cü Mükâfat

Y. M İ M A R EYÜP KÖMÜRCÜOĞLU PROJESİ ( 3 3 ) » ve ( 1 8 7 0 3 ) »

( 3 4 ) » ve ( 8 8 7 4 9 ) » ( 3 5 ) » ve ( 5 4 3 2 1 ) » ( 3 7 ) » ve ( 3 3 1 3 3 ) »

» »

» »

Projelerin taşıdıkları kıymet de mükâfata lâyik görülmüştür. Ancak şartnamede bu projeler için her- hangi bir para mükâfatı işaret edilmediğinden bu hu- susta kat'î bir teiklif yapılamamıştır. Bununla beraber bu projelerde görülen mesai bu uğurda sarfedilen e- mekleri kıymetlendirmek ve sanatkârlarımızı tenhip ve teşvik etmek için yukarıda, kayıt ve rumuz numa- raları yazılan ( 9 ) proje sahibinin aynı derecede de münasip görülecek miktarda para mükâfatı ile taltif kılınmaları lüzumunun vekâlet Yüksek makamına ar- zı kararlaştırılmıştır.

9 — Üçüncü kategoriye dahil olan ( 1 5 ) proje- ye ait Jürinin noktai nazarı ilşik No: 1 listede arz edilmiştir.

1 0 — Projeler üzerinde rey sahiplerile yapılan bu seçimi müteakip son toplantıya kadar Inş. D. si

kasasında mahfuz tutulmuş olan beyannamelerden yalnız mükâfat ve mansiyon: (6, 14, 29, 9, 16, 36) kayıt numaralı projelere ait beyannameler Jüri hu- zurunda açılmış ve diğerleri açılmamıştır.

1 — Raporun 8 inci maddesi mucibince ( 9 ) proje sahibinin de para. mükâfatile taltifi tensip buy- rulduğu takdirde sahiplerinin belli olması için beyan- namelerinin vekâlet inşaat dairesince açılacak M.M.V.

Yüksek Maka mına sunulması karar altına alınmıştır.

12 — Jüri huzurunda, açılan beyannamelerin tetkiki neticesinde kazananların isimleri ilişik olarak No: 2 listede arz edilmiştir.

2 9 / 3 / 9 4 4

— N o : 2 liste — Mükâfat Kapananlar

Rumuzu 10109 47774 81 103

Mansiyon Kazananlar 12503

Kayıt Numarası

6

14 29

(7)

Dış görünüş

P R O F . S E D A T H A K K I E L D E N V E R A H M İ E D İ . Z , S A M I M O K T A Y D E M İ R T A S K A M C I L P R O J E S İ

16 11711

36 12345

Proje sahibinin ismi 1 — Y. Mimar Ferudun Kip 2 — Y.Mimar Kadri Duna.

Y.Mimar Fasih Metegil Y.Mimar Nobar Acemoğiu Y. Mimar Maruf Önal Y.Mimar Sermet A. Ceylan 3 — Y.Mimar Eyyiip Kömürcü

Mansiyon Kazananlar.

4 — Y.Mimar Sedat Hakkı Eldem Y.Mimar Samim Oktay

Y.Mimar Rahmi Bediz Y.Mimar Demirtaş Kamçıl 5 Y. Mimar Leyâ A. Turgut

Y. Mimar Asım Mutlu

6 — Y. Miımar Bekir İhsan Ünal

Plân

(8)

îç görünüş

Sıra N o :

( 6 ) İstanbul Taksim Cumhuriyet Apartımanı N o : 2

( 1 4 ) 1 — Güzel San'atlar Akademisi Mimarî Şubesi Asistanı. Fındıklı ^ İstanbul

2 — Güezl San'atlar Aks,demişi Mimarî Şubesi Asistanı. Fındıklı _ İstanbul

4 — Beşiktaş Yeni Mahalle Sokak N b : 2 ( 2 9 ) 1 — Y.Mühendis Okulu (Gümüşsüyü _ İstanbul

(9)
(10)

Y. Mimar Leylâ Turgut ve Asım Mutlu projesi

( 9 ) 2 — Güzel Sanatlar Akademisi Asistanı. Fin- 4 — Moda Cadde Ağabey Sokak No: 23

dıklı . İstanbul Kadıköy.

( 1 6 ) 1 — İstanbul Ayazpaşa Saadet Ap. No: 3

3 İstanbul Üniversite Fen Fakültesi Inş. ( 36) Memurlar Kooperatifi arkası Ali Nazmı Kontrol Mimarı. Ap. No: 1 4

Bekir İhsan projesi plânı Plân

(11)

Dış görünüş

Y . M İ M A R A B İ D İ N M O R T A Ş \'E N İ Z A M E T T İ N D O Ğ U PROJESİ

1 Numaralı liste

Jürinin projelerdeki gördükleri.

6 Sıra numaralı proje :

Basitliği, olgunlujğu ve çok güzel görünüşü d o - layısile şaheser (bir projedir. Teksif kabiliyeti ç o k mü- kemmeldir.

Bu projede her şeyden ziyade anut kabirdir, ikinci derecede olan müştemilâtın bir kısmı göze çarp- mayacak bir şekilde anıtın kaidesi altına, bir kısmı da tepesinin eteğine yerleştirilmiştir.

Vaziyet çok sade ve tabii bir şekil lau.zetmekte ve insanı çok güzel cezbetmektedir. Toplantı mahalli

de münasip büyüklüktedir.

Plân

«NAtCKAU ZAFER .« MCÇUÛt. ASKSR ANITI

& » ; . . < / . ' "IFMUM! T . ,t : ¥.1

(12)

Y. M'.mar H. Kemali Söylemezoğlu projesi

A. Mortaş N. Doğu projesi Şeref holü

(13)

33133 No. proje

75257 Rumuzlu proje. Y. Mimar Nihal Sanlı projesi

(14)

Y. Mimar B. İhsan Hıfzı Kuptan projesi

13131 Rumuzlu projenin iç ve dış görünüşleri

(15)

Asıl anıt yüksek ıbir dört köşedir. Dört tarafın- da ıbüyük delikler vardır.

Bu anıt Meçhul Asker için çok asil ibir öritü şek- lidir. Yegâne büyük tesir kudretini haiz, yeni Ibir şe- kil ve' buluştur. İnşası kolay ve mümkündür. Diğer projelere nisbetle masrafı % 5 0 dir.

9 Sıra numaralı proje:

Bu proje ( 6 ) numara ile mukayese edildiği tak- dirde ( 6 ) numaranın üstünlüğü meydana çıkmış olur.

Anıt daha alçak ve daha geniştir. Kuvvetli bir ifade- si olmakla beraber parabol (Kat-ı mükâfi) kemerler güzel değildir. İstinat dıvarları çok maildir. Direkler- le çevrilmiş büyük ıbir avlusu vardır. Bu direkler al -

. -

tındaki yan odalar ziyalarını avludan almaktadır.

Masraf ( 6 ) numaradan yüksektir.

1 0 Sıra numaralı proje:

Bu proje her ne kadar inşai evsafa haiz ise de karekterıinıde birlik yoktur. Kurunu vusta ve klasik motifler birbirine uymamıştır. İki büyük asker heyke- li yerinde değildir. Yalnız bu projenin dahilî kısmı çok güzeldir.

1 4 Sıra numaralı proje:

Şekli dört köşe müstatildir. Görünüş bakımın- dan tesir edici ve çok abidevî bir eserdir. Kuvvetli ve yerinde yi oturmuştur. Yan dıvarları kapalıdır. Gi- riş tarafında küçük bir kapı vardır, içeride ve (bu ka- pının karşısında muazzam ve tam Türk kajrekterinde parmaklıklı bir pencere vardır ki küçük kapı ile gü- zel bir tezat teşkil etmektedir.

Bu pencereden dahile güzel bir ziya temin edil- miştir. Dahildeki yan kabartmalar için yandan ça.r- pian bu ziya en münasip ve en iyi bir tarzdır.

Müştemilât talî derecede olduğundan bunlar girişteki geniş merdivenin yanlarına yerleştirilmiştir.

1 6 Sıra numaralı proje:

Yükselen güzel bir cisimdir. Fakaıt haricî kısmı ile dahilî tezat teşkil etmektedir. Yanlarındaki ka- natlar esas kısmın tesirini bozmaktadır.

1 7 Sıra numaralı proj.e:

Kapalı ve kale şeklinde, mustatil dıvarlardan yükselen ince bir kuledir. Harice karşı tamamen ka- palıdır. Her şey beş avluya inkişaf etmektedir. Ku- lenin içindeki avlu çok dardır. Uzaktan tesiri güzel ve cazip olabilir. Kulenin içinde bir merdivenden başka bir şey yolkltur.

1 8 Sıra numaralı proje:

Bu proje de kuleli bir abidedir. Vaziyet plânının

hendesî şekli açık bir itepeye yakışmaktadır. Kule ( U ) şeklinde bir avlunun iarka plânına yerleştirilmiştir.

Cenubu Garbiye doğru kulenin ebadları güzel ise de arka tarafın muSkavvesliği dekoratif olup orijinal de - ğildir. Salonun üstündeki ışıktan vaz geçilmelidir. ( U ) şeklindeki avlu çok ince ve zayıf kolonatlarla niha- yeti erimektedir.

2 1 Sıra numaralı proje:

Mustatilî bir kule, mustatilî bir avlu ortasına yerleştirilmiştir. Tuhaftır ki İçtimaî mahalli bu avlu- nun haricinde kalmaktadır. Etrafındaki binalar ge- nişlik ve yükseklik cihetinden çok büyüktür. Bu yükseklik kuleyi kuvvetle kesip abide tesirini azalt- maktadır. Şeref salonunun iç kubbesi sivri ise de in- şası mümkündür. Yalnız çok dekoratiftir.

2 3 Sıra numaralı proje:

Ağır ve geniş kule, dairevî kaideler güzel ve te- sirli bir silüet temin etmektedir. Fakat bu silüet ka- natlar tarafından tesirini kaybetmektedir. Dahilî sa- lonun tesiri iyidir. Bu taş inşaatın dıvarları daha ka- lın olmalıdır. Kalenin ve kaidenin üst dıvarları müp- hemdir. Ne yazıkki bu proje iyi eserlerden biri olma- sına rağmen, musabikın gönderdiği levhalardan ma- ada ıbir de: 1 / 1 0 0 mikyasında cephe, makta ve plân ile !bir dahilî bir de haricî manazır daha göndermesi lâzımdı. Bu yüzden derece alanlar arasına girememiş- tir.

2 9 Sıra numaralı proje:

25.00 M X 32.00 M ebadında ve 80.00 M. ir-

tifaı olan muazzam Ibiır kuledir. Çok güzel silüeti var- dır. Basit mimarî motiflerin tekerrürü iyidir. Dahilî kısım kulenin bütün yüksekliğince bir tek kemerle örtülmüştür. V e küçük pencerelerle ziyalandırılmış~

tır. Bu hal kuvvetli bir tesir vermektedir. İrtifa bir az küçüldüğü takdirde tesir daha iyi olabilir. Yandaki kısımlar, avlunun vaziyeti ve girişin yanlarındaki kuleler esas abideyle birlik arzetmemektedir.

3 3 Sıra numaralı proje:

Görünüş uzaktan güzel ve iyi olup nisbeti de yerindedir. Ne yazıkki heyeti umumiye çok gevşek ve çok dekoratiftir. Ebediyete kalacak bir abidenin daha sade bir şekil arzetmesi lâzımdır. Dahilî kışımı çok alçak ve sıkıcıdır. Enteresan olan şey vaziyet plânının mihversıiz çaliştırılımasındandır. Esas yol mihveri takip ederek, zaviye teşkil eden merdiven- lerle içtima yerine varmaktadır. Bu da enteresan me- nazırlar vesile teşkil etmektedir. Bütün müştemilât basit ve abideden dalha aşağılarda bulunmaktadır.

(Devamı 74 üncü sayfada)

(16)

B U G Ü N K Ü K Ü L TÜ R V E İ K A M E T G A H

Prof. W. Schütte

G. S. Akademisi Atölye profesörü

— Geçen sayıdan devam —

Bunların en basittenk başlıyarak en lük- se kadar muhtelif şekilleri vardır. Hattâ Londra'nın en kibar mahalleleri olan Ken-

sington ve Mayfasir semtlerinde bile şimdi bu service flats revaç bulmaktadır. Hizmetçi bulama- dıkları için bahçeler içindeki büyük evlerini bıra- kan zenginler şimdi buralarda oturuyorlar.

Aileler için yapılan ikametgâhlardan başka yalnız yaşıyan erkekler veya çalışan kadınlar içinde gittikçe artan miktarlarla ikametgâhlar ya- pılmaktadır ve bunların yerli dolaplar vs. gibi teç- hizatı bina ile Ibirlikte inşa ediliyor.

Eskiden apartımanlar ,gelişiıgüzel diğer bina- lar arasına oturtulur ve bu yüzden bir sıra kar- makarışık binalar meydana çıkardı. Bu karma- karışıklığı belediyeler, binaların hiza hattı ve yükseklikleri bakımındanki nizamnameleri vası- tasıyla müşkülâtla telâfi etmeğe çalışacaklardı.

İçinde yaşadığımız devrin hususiyeti, mün- ferit apartımanlarm birletmesinden hâsıl olmuş bloklar ve bu bina bloklarından husule gelmiş ma- hallelerdir. Demek ki, karmakarışıktık t an plânlı

intizama doğru giden bir temayül kendini göste- riyor.

iBunun ise pek büyük faideleri olduğu mu- hakkaktır. Böyle bir plânlayış, bütün apartıman- lar a ve içlerinde oturan bütün insanlara ışık, ha- va ve daiha iyi ikamet şartları temin eder. Mima- rı bakımından bunun doğurduğu netice ise, şekil- lendirişte büyüklük, büyük çapta bir plânlayıştır ki ibu, şehirlerin modern kısımlarının âdeta ka- rakteristiğini teşkil eder.

Böyle düzinelerce veya yüzlerce küçük ika- met unsurunu Ibüyük bir vahdet halinde birleştiril- mesi için mimarın bittabi büyük "bir anlayış ve kavrayış istidadına malik bulunması lâzımdır. Hiç bir inkısam göstermiyen, birer kışla şeklindeki bina adalarının vücude getirildiği görülmüştür.

Böyle yerlerde oturanlar kendi kendilerinin bi-

rer adet, birer rakam oldukları hissine kapılırlar.

İnsan bunu istemez. Haklıdır da.. Küçük ikamet- igâihlar bir araya getirilerek âbidevî birer «.palas»

teşkil edilmesi de bundan başka türlü bir 'esir yapmaz. Bir binanın mimarî (bakımından şekillen- dirilip taksimatlandırılmasmda her şeyden önce

ikametgâh ölçüsünü ve insan ölçüsünü ifade et- mek lâzımdır. Ancak bu takdirdedir ki binada oturan insan «İşte benim içinde iyi ve rahat bir halde ikamet ettiğim bina budur, aynen öteki bi- nalarda oturanlar da benim gibi iyi ve rahat bir halde oturdukları gibi» diyebilir.

Yeni ikametgâh mahallelerinde bina blokları etrafı açık ve havadar olmak üzere gruplandırılır.

Şimdi evlerin birbinden mesafeli olması nizamı vardır. Bina blokları arasındaki bahçe veya park ikametgâhtan bakınca görünür. Halbuki eskiden karşıdaki binanın duvarı görünürdü. On dokuzun- cu asırda yapılan ve fenalığı maruf olan apartı- man arka avluları da artık tamamen tarihe karış- mıştır.

III — İkametgâh ve taksimatı:

Şimdi, ibu yeni ikametgâhın biçimi acaba nedir? O, evvelce tarif edilen fonksiyonları yapa- bilmesi için acaba nasıl şekillendirilmiş ve taksi- matlandırılmıştır?

Yeni ikametgâhın eskiye nazaran her halde ayrı bir biçimde olduğu muhakkaktır; fakat gerek tek ailelik evlerde gerekse apartmanlarda, bütün ikamet şekillerinde müşterek temayüllerin mev- cut olduğunu ıgörüyoruz. Burada peşinen söyliye- yim ki, modern ikametgâh inşaatındaki tekâmül- de bazı ıhususat Türk an'anesine tekabül eden bir istikamet almıştır. Tafsilâtını ileride anlatacağız.

Pek kısa olarak hülâsa etmek suretile şim- dilik şu kadar diyebiliriz: Modern ikametgâh in- şaatını karakterize eden üç temayül vardır:

1 — Tabiatla bağlılık, ikametgâhlar için ışık, hava ve güneş.

2 — İç taksimat kullanıştaki maksada ve

(17)

büyüklüklerine göre birbirinden ayırdedilmesi ve ikametigâihın heyeti umumiyesile küçültül- mesi.

3 — İç tertibatının, yeni mobilyaların daha kullanışlı bir tarzda olması ve ölçülerinin küçül- tülmesi.

İkametgâhın daha serbest ve etrafının daha açık olduğunu yukarıda söylemiştik. Tabiat ile bağlılığın tebarüz ettiği ibir nokta da her muhi- tin iklim şartlarına uyulmak hâdisesinde /görü- dür. Artık eskisi -gibi meselâ Berlinde veya Pariste

muvafık olduğu anlaşılmış tiplerin öylece Akde- niz muhitinde de inşa edilirverdiği yoktur. Bilâ- kis ikametgâhtaki odaların muhitin iklim şartla- rına uygun olmasını temin maksadile mıntakanın

hararet dereceleri, rüzgârları vesaire tetkik edi- lir. Bunun için de en emin fikirleri eski gelenekler verir. (Nitekim Nankindeki en büyük otel binası veya Pekin'deki Amerikan üniversitesinin pansi- yon binası ikamet için hiç elverişli değildir. Çün- kü Çinde ve umumiyetle cenup memleketlerinde lüzumlu olduğu üzere ikamete mahsus odaları

cenuba müteveccih bulunmaktadır).

Yirminci asırda (güzel bir ikametgâh demek aydınlık bir ikametgâh demektir. Bu sebeple mer- divenin (bile havadar olması icap eder. Eve 'giril- diği zaman ilk karşılaşılan hal de böyle olmak lâ-

zımdır.

Avrupanın ekseri ikametgâhlarında bu hol vaıhut sofa maalesef dar bir koridordan ibarettir.

Bu tertip Ankara ve İstanlbulun birçok yeni apar- tmanlarında da vardır. Arzu edilir ki bu hal ge- çici birşey olsun; ve Türk ikametgâhının an'anesi

olan güzel sofa yeniden canlandırılsın.

Bir sıraya dizilmiş takrilben ayni büyüklükte odalar derebeylik devrinin saray ve şatolarından alınarak 19 uncu asrın ikametgâhlarına tatbik edilmiştir. (Bunların bugünkü duygularımıza uy- mayışmm mühim bir sebebi de ikametgâhlarda artık törenler yapılmasına lüzum kalmamış olma- sıdır. Şimdiki İkametgâhlarda odaların büyüklük- leri kullanıldıkları maksatlara göre başka başka- dır. Bütün aileye mahsus büyük bir oturma oda- sı ve aile ferdlerinin her biri için ayrı ayrı ve daha küçük odalar yapıyoruz. Yeni ikametgâhla- rın en büyük ekseriyeti 4 - 5 odadan ibarettir.

(İkamet bakımından zihniyetin tamamen değiş- miş olduğunun en kuvvetli delili şimdi Avrupanın en büyük şehirlerinde mimarların eski büyük ika- metgâhları bölüp onlardan küçük ikametgâhlar yapmakla meşgul bulunmalarıdır).

Oturma odası:

(Bu oda aile fertlerinin oir arada ya- kın dostlarile birlikte toplanıp oturmalarına mahsustur. Bütün memleketlerin yeni binalarında oturma odalarının büyük pencereli olduğunu ve sıcak mevsimde bu odadan bir balkona, taraçaya veya baihçeye çıkmak imkânının hemen hepsinde mevcut bulunduğunu görüyoruz. Atltaki katlar- da bulunan odaların karanlıkta kalmaması için şimal memleketlerinde balkon oturma odasının

yan tarafına konur. Cenup memleketlerinde ise balkonun bilâkis ikamete mahsus odaların Ön ta- rafında bulunması tercih ediliyor.

Apartıman içindeki ikametgâhlara tabiat ile bağlı bulunmak imkânını vermek hususunda en elverişli tarz «dam bahçesi» dir ve bu birçok bakımlardan ve bilhassa yukarıdan bakıldığı za- man görülen manzara bakımından, yerdeki bah- çelerden üstündür. Esasen küçük de olduğu için, bakım işleri az olur. Bir çok nebatlar dam bahçe-

sinin kenarındaki bina duvarı önünde aşağıda bu- lunan bahçedekilerden daha iyi serpilip büyürler.

(Nitekim Frankfurt şehrinde, bizim evin dam bahçesinin gülleri, ilkbaharda yerdekilerden da- ha erken açardı.

Oturma odası ekseryetle yemek odası olarak kullanılmaktadır. Ayrı yemek odaları ancak pek büyük ikametgâhlarda vardır. Fakat yemek ye- nilen kısım oturulan kısımdan çok defa bir şahniş halinde ayrılmış olarak inşa edilir ve bazan gişe

tarzında bir ufak pencere ile mutfağa bağlı bu- lunur ki bu pencere yemeklerin verilmesine mah- sustur- Ajmerikada ve İsveçte yeni ikametgâh- larda mutfakla irtibatlı küçük bir yemek odası yapılıyor.

Bu tarz Türkiye için bilhassa dikkate lâ- yıktır, çünkü iklim bakımından kokuların yayıl- ması ihtimali gözden kaçınlmamak icap ediyor.

Bununla beraber, oturma odası ayni za- manda yemek odası olarak kullanılsa bile, yemek artık ekseriyetle eski ikametgâhlarda olduğu gibi oturma odasının fonksiyonlarının merkezini teş- kil etmiyor. Bilâkis diğer fonksiyonlar meyamn- da bir komisyondan ibaret kalıyor. Bu sebeple

yemek masası da oturma odasının ortasına kon- muyor. Daha ziyade, muhtelif fonksiyonlar otur- ma odasında kendi muhtelif yerlerini alırlar ve

böylece muhtelif «köşeleri hâsıl olur»; şöyle ke-

yifle oturulacak köşe; burada divan koltuklar ve

alçak masalar bulunur- yazı köşesi; ve nihayet

yemek köşesi. Odanın ortası serbest kalır ve oda

sanki birdenbire büyüyüp genişler. Bu cihet, mi-

(18)

m arı şekillendirişin ve taksimatlandırışm gayet esaslı bir tezahürüdür.

Ana, babanın ve çocukların odaları t

Ana, Ibabanın ve çocukların odalarına sadece

«yatak odası» demek doğru olmaz, çünkü bu oda- ların fonksiyonları çok daha büyüktür. Zengin kimselerin yeni yapılan büyük villalarında bile oğul (oğul odasında), kız (kız odasında) sadece yatmakla iktifa etmez. Ayni zamanda bu odalar-

da onların birer yazı masası ve kitapları da bu- lunur. Küçük ikametgâhlarda da bazı bazı baba- nın veya annenin «ana, baba odasına» çekilebil- mesi kendileri için hoş bir (huzur ânıdır; meselâ

baba oturma odasında çocuklarla meşgul olur- ken, ana kitap okumak veya mektup yazmak için kendi odasına çekilir.

HastaJhaneler için pek elverişli, olan demir karyolaların veya büyük tahta karyolaların aıtık yatak odasından kalkması bittabi pek hoşa gider.

Şimdi bunların yerini Couche denilen divan alı- yor ve üstüne güzel Ibir örtü yayılınca odaya gün- düzün de hoş, samimî ve sıcak bir manzara veri- yor. On yedinci asrın mutlak hükümdarları kalın paltolara bürünmüş misafirlerini ısıtılmamış şa- tolarında sıcak yatakları içinde kabul ederlerdi.

İşte büyük karyolalı yatak odası aile ikametgâh-

~ irin a oradan geçmiştir. Avrupalıların ikame tg*

hı şimdi yavaş yavaş, Şarkta, Anadoluda ve Uzak Şarkta, hiç bir zaman terkedilmemiş olan ve bel- ki de daha tabiî bulunan sedirli yatak tarzına av-

det ediyor. Birçok ikametgâhlarda havalandırma tertibatını haiz sandıklar ve yükler vardır. Bun- lara gündüz yataklar konuyor; tıpkı eski Türk evlerinde :ve bütün japon ikametgâharmda olduğu gibi.. |

«Yatak odasının bu tekâmülü gösterebilme- linin sebebi yeni ikametgâhlarda kimsenin artık yatak odasında yıkanmamasıdir. Bu odada artık "la- vabo yoktur. Modern sağlık bilgisi herkesin her

gün bütün vücudunu yıkamıya imkân bulmasını istiyor ve artık bir banyosu veya hiç olmazsa duş tertibatı olmıyan hiçbir yeni ikametgâh kalma- mış gibidir. Küçük ikametgâhlar için, sağlık ci- hazları yapan fabrikalar pek kullanışlı yarım ban- yolar imal ediyorlar. »Bunlar pek az yer tutuyor

ve çok işe yaramaktadır. Amerikada ve İskan- dinavyada banyolar çok defa ikametgâhın iç kıs- mındadır ve penceresizdir. Gerçi temiz ve kirli hava cereyanı için boruları vardır ve bu tertip gerçi iktisadîdir, fakat sıcak memleketlerde ve ha- valandırılması güç olan yerlerde her halde tatbik edilemez.

ikametgâh için de kendimizi iyi hissetmemiz için evin mutlaka iyi 'havalandırılmış olması lâ- zımdır. Ev 'idaresine dair yazılmış olan eski ki-

taplarda «odalardan fena kokuları çıkarmak için»

bazı esansların kullanıldığım okuduğumuz zamân bunu tuhaf buluyoruz. Şimal memleketlerinde hem arsadan kazanmak ve hem eviıı içinin hemen

soğumasına mâni olmak için çok defa ikametgâh- lar, aralarında bulunan bir duvarın iki. tarafına in- şa edilir. Meselâ ikametgâhlardan birisi sokak ta- raf mdadır, öteki bahçe cihetindedir. Fakat sıcak

memleketlerde odalar, içeriden mutlaka tam bir hava cereyanı geçirilebilecek tarzda tertip edilme- lidir. Yeni ikametgâhlarda çok defa taksimatı de- ğiştirmek, bazı odaları, araya sürme kapıları koy- mak suretile birleştirmek imkânı vardır, aşağı yu- karı Japon evlerinde âdet olduğu gibi. İşte biz bil- hassa bunda Türkiye evleri bakımından çok alâka- dar olunacak bir kusur görmekteyiz. Günkü böy- lelikle küçük ikametgâhlarda bile evin bütün de- rinliğince uzanan, bir dış duvardan öteki dış du- vara kadar giden salonlar elde etmek imkânı hâ- sıl oluyor. Bu tarz biraz eski Türk evlerinin boy- dan boya uzanan sofalarına benzer, çok güzeldir ve sıcak mevsimde gölge olan tarafta, soğuk mev- simde cenup cihetine yakın yerde oturmak imkâ- nını verir.

Mutfak ve teknik teçhizat:

Modern ikametgâhın mutfağı bir küçük la- boratuvar gibidir ve möblesi bina içine gömülmüş

«işi az küçük mutfak» denilen tarzdadır. Bu mut- fak Frankfurt şehrindeki iskân mahallesinde tat- bik edilip muvafık bulunmuş ve sonra bütün memleketlerin ikametgâhlarında revaç görmüştür.

Eskiden ufak ailelerin hem oturmak hem de ye- mek pişirmek için kullandıkları mutfak şimdi iki- ye bölünmüş, yemek pişirilen kısım ayrılmıştır.

Bu kısmın şimal memleketlerinde yemek pişir- meye mahsus bir şahniş halinde ayrılmıştır. Cenup memleketlerinde ise sıcaklığın ve kokuların ya- yılmasına engel olmak için bu duvarlar ve kapı- larla tamamen ayrılır.

Kalorifer tesisatı teknik teçhizatı tamamlar.

Kaloriferin iktisadî olduğu anlaşılmıştır. Az yer tutar, az iş ister ve hele sobadan daha temizdir.

Bazı memleketlerde oturma odasına açık bir şömine koymak âdettir ve bu pek keyifli bir şey- dir.

Umumiyet itibarile bakınca, ikametgâhlar -

küçülmüştür. Odalar da küçülmüştür. Buna mu-

kabil kalorifer ve betonarme lentolar sayesinde

pencereler eskisine nazaran daha büyümüştür.

(19)

Mimarların böylece yarattığı bütün bu şey- ler sadece kılıftır. O, sonra evin içinde oturacak olanların dolduracakları çerçevedir. Basit çizgi- lerle yapılmış bir çerçeve.. Artık gözlere ağırlık veren profiller ve silmele yoktur. Kapılar git-

tikçe dâha düzleşmekte, parmaklıklar sadeleşmek- tedir. Hulâsa bugünkü ikametgâhın hususiyeti, şekil verişteki serahattir.

IV —- Yeni ikametgâhın tertibatı:

Bu tertibatı, binada oturan kendi zevkine ve dolayısiyle de şahsî hususiyetlerine göre tedarik eder. Lâmbaları, renkleri, mobilyaları ve kumaş- ları kendi istediği gibi seçer.

Yeni ikametgâhlarda duvarların açık renk- lerde olması her yerde tercih ediliyor. Hattâ çok defa bütün duvarlar beyaz badanalıdır. Duvar kâğıtlarının örnekleri eskilere nisbetle çok daha hafif desenlidir. Ekseriya açık tek renkli kâğıtlar kullanılıyor. Perde örnekleri de ekseriya ağır storlar ve yirminci asır başlarında her yerde kulla- nılmış olan kalın kanadlı pedeler bugün artık çir-

kin geliyor ve kullanılmıyor.

Mobilyalar;

Yüksek mobilyeler yeni ikametgâhtan git- tikçe uzaklaştırılmaktadır. Dolaplar mümkün ol-

duğu kadar yerli yapılıyo. (Esasen Türk evinde her zaman böyle idi).

Karyoladan yukarıda bahsettik. Diğer Ibütün mobilyeler de daha hafif daha incedir. Bir aralık madenî mobilyeler ikametgâhlarda daha (ziyada nüfuz edecek gibi görünüyordu. Bugün evlerde d.aha ziyade tahtaya doğru gidilmektedir.

Modern mobilyeler hafif moıbüyelerdir. Çap- raşıklardan âri ve sarih şekillidirler. Ayakları fil ayakları kadar kalın olan masaların «modern» ol- duğuna bizi inandırmak istiyen mobiylecilere rağ- men bu, böyledir. Koltuklar, masa, kitap rafı ve sandalye divan ve tabure; yazı masası ve lâmbası ve kullanışlı olan rulolu servis masası mobilyele- lin başlıca parçalarını teşkil eder. Kap kaçak ise umumiyetle mutfak dolabına konur ve böylelikle

«büfe» ye lüzum kalmaz. Bu tarzda mobilyeli bir oda insan üzerinde ferahlık veren, etrafı hoşmuş gibi gösteren bir tesir yapar ve böyle bir odada artık mobilye değil bizzat insan esas olur.

Teçhizatla uğraşan en iyi sanatkârların on- larca senelerdenberi sarfettikleri gayretler neti- cesinde, bütün mobilye sanayii inkişaf etmiş bu- lunan hemen bütün memleketlerde az bir fiat mu- kabilinde gayet güzel bir zevkle yapılmış, çizgileri

basit mobilyeler almak mümkün bulunuyor. Bu işte Viyanalılar öncülük etmişlerdir. (Werkbund) Almanyada, Avusturyada, İsviçrede, (Svensk Ten)

İsveçte ı(Styleclair) Fransa d a,, daha birçok mo- bilye şirketleri ile birlikte, bu gayretlere iştirâk etmişlerdir. Başarılan bu iş en büyük bir takdire lâyıktır.

Yeni ikametgâhta hoşa giden mobilyeler me- yamnda bulunan ve Türk mobilyaları arasında büyük bir aıı'ane teşkil eden pencere yanındaki sedirini de saymamız lâzımdır.

Mobilyaların; basit veya kıymetli ağaçlar- dan, keskin veya yuvarlak kenarlı olarak seçil- mesi, çok veya az renkli kumaşlarla kaplanması ve bunlara şahsî arzulara göre daha bir çok şeyler

katılması gibi imkânlar — hattâ seri halinde inşa edilen modern ikametgâh içinde bile — şahsa gö- re tam hususiyeti haiz bir muhit yaratılmasına müsait bulunur.

V" — Yeni ikametgâhın şekli:

Yeni ikametgâhın içinde aranılan sarih şe- kil, binanın dışının mimarî bakımından şekillen- airilmesindeki vuzuha uygundur. Tezyinat ve muh- telif üslûp motiflerinin bir arada kullanılması kat'iyyen yoktur. Artistik tesir münhasıran te- miz bir proporsiyon ile meydana gelir. (Tıpkı Türkiyedeki ve japonyadaki güzel eski tahta ev- lerde olduğu gibi). Bunun için şüphesiz gayet in- ce bir planlayış lâzımdır. Sadece şakulî pencere- ler yerine ufkî pencereler yapmak ve çok defa görüldüğü üzere, cepheye beton silme çekmek (modern) olmak için bittabi kâfi değildir. Pek çok sözde mimarın yaptığı bu sathîlik ne yazık ki çok

defa mimarlığın itibarını azaltmıştır. İkametgâ- hın iç fonksiyonuna, haricî şekline temiz bir ifade vermek, tuğla, beton; cam; tahta; demir, sıva ve taş gibi eski ve yeni malzemeyi kendi vasıflarına uygun olarak ve modern konstrüksiyona hâkim bulunarak yerlerine koymak ve ikametgâh binası- nın, iyi bir ölçü duygusu ile, muhiti içine, tabiatın

içine yerleştirmek lâzımdır. İşte iyi ve modern ikametgâh mimarlığı budur.

Bina muhitin ve tabiat içine artistik bir kav-

rayış ve seziş ile, beceriklilikle yerleştirilir, iklim

şartları gözönünde tutulur binada oturacak insan-

ların yaşayışlarındaki âdetlere ve alışkanlıklara

yer verilirse böyle bir bina, kurulduğu memlekete

ve mıntakaya daima tam uygunluğu ve ayni za-

manda millî bir görünüşü haiz bulunur. Nasıl ki,

Hollandalı, Belçikalı veya Danimarkalı modern

(20)

mimarlar millî sanatlarının hiçbir motifini kul- lanmadıkları halde onların orada yaptıkarı bina- lar hususî görünüş, millî bir karakter arzeier.

Avrupada ıgeniş halk tabakaları için modern ikametgâhlar fikrinin tahakkuk ettirilmesi, inşaat kooperatiflerinin ve resmî müesseselerin zengin faaliyeti ve tekâmül etmiş bir inşaat sanayiinin temin ettiği inşa malzemesi ve metodları saye- sinde mümkün olmuştur. Bununla beraber, Avru- pada ikametgâh meselesinin umum nüfus için ar- tık halledilmiş 'bulunduğunu sanmak yanlış olur.

Bu gayeye varabilmek için daiha fevkalâde ted- birler lâzımdır. Bilhassa bu harpten sonra cihan

fakirleştiği zaman...

Fakat, harp levazımı için muazzam başarılar sarfetmiş olan bütün memleketler sanayii harp- ten sonra bu hudutsuz istihsal kabiliyetini sulh

devresinin imar faaliyetine tevcih ettiği zaman, şimdilik herkes için sadece bir arzudan ibaret olan

«-güzel ikametgâh» hakikat olabilecektir. Modern tenikten tam olarak faydalanmak sayesinde yük- sek değerli modern ikametgâhlar vücude getire- bilecektir. Bunlar tabiata bağlı, aydınlı konforlu nisbeten küçük ikametgâhlardır. Tezyinatsız, fa- kat proporsiyonlu ve odaları sarih bir tertiple te- sis edilmiş binalar.. Alçak, hafif ve saçmasapan çizgilerden âri mobilyeler ve bunları kaplıyan açık renkli kumaşlar.

Biz hayatın zevkine varmak istiyoruz. îşte modern ikametgâh, böyle kültürle ânenkli bir ha- yatı zevkine varabilmesini sağlıyarı lüzumlu bir çerçevedir ve yirminci asrın ikamet kültürü de işte budur.

(Başyazıdan devam)

reyanlardan memleketimizin habersiz ve uzak kalması imkânsızdır. Dünya memleketleri soysuz mimarîden kaçar ve kendilerine ha® mimarî yaratmağa uğraşır- ken ibizde bahusus çok fena numunelerini ve tatbika- tını gördüğünüz mimarimizi en kesin çarelerle isla/ha çalışmalı idik. Bunun tahakkuku ise bu meselede ta- yin edilmiş bir metod ve programla işe başlamış ol- mamız ile kaibil olacaktı.

Sergide yapı işlerimizin «Mimarî» gaye ve he- defleri tebarüz ettirilmeli idi. Bizim sahamızda böy- le bir sergiden beklenen, şu gibi tezlere tesadüf edilebilirdi:

I — Millî mimarî denemelerini gösteren birkaç seçkin eser.

II — Devlet yapılarına verilmesi istenilen haki- miyet ve otoriteyi ifade eden birkaç araşdırmanm izahı.

III — Şehir ve Kasabalarımızın plânlarında yir- mi senede müşahhas bir Ihüvviyet kazanmış m e t o d l a -

rın izalhı.

IV — Yurdun iklim, topografik, seismik, e - saslara, göre yapı tekniği /hakkındaki yapılmış araş- dırmalar, v.s. gibi.

Tekrar edelim ki, ıNafia Sergisinin Yapı İşleri kısmı karşımıza ıbir tez ile çıkmamıştır,. Tenkidimizi yaparken bu güne kadar yapılmış çalışmaları da kü- çümsemiyoruz. Ancak Ibir memleketin yapı işleri si- yasetini anlatan bir serginin yukarıda kısaca izah et- mek istediğimiz esasları ve tezi haiz olması icab eder.

Gelecek Nafia Sergilerinden bunu bekliyoruz.

Z. SAYAR

r 14 üncü intişar yılımızı idrâk etmemiz münasebetile dergimizi tebrik edeyi dost, mes-

lektaş ve refiklerimize teşekkür ederiz. J

(21)

Y E N İ L O N D R A N I N İ M A R P L Â N I

Yazan: Cilber Mac Allisher Londra şehri İmar heyeti Başkanı

Yeni Londra'nın plânını hazırlayan Abereromıbie ve Forslhaw, Parisin veya Washington'un plânını ha- zırhyanlar gilbi işe ibüyük abidelerle süslü bulvarlar ve zafer takları ile başlıyabilirlerdi. Bu Londra'yı yalnız hali hazırda olduğu gibi büyük tarihi bir mer- kez yapmakla kalmaz, ayni zamanda diğer büyük monümantal şehirlere rakip vaziyetine de koyardı.

Eğer ibu iki şehir mimarı böyle hareket etınrş olsalar- dı esas gayelerinde, yani Londra'nın Londralıların içinde yaşamalarına müsait bir şehir olmasında mu- vaffak olamazlardı. Bu da Londra Vilâyetinin şehir

plânında abidelere ait bir faslın bulunmadığı demek değildir.

Taymıs nehrinin cenup kısmı epey zamandan be- ri Londra, içini utanılacak bir hale gelmiştir. Bu kı- sımda (bir iki tane büyük bina vardır ve Vilâyet bina-

sı, Vilâyet Meclisinin Merkez binası ve asırdide Lamlbetlh Sarayı bu büyük binaların en iyileri arasın- dadır. Aslında, mamaifiih, bu kısım, feci surette bir- birine karışmış fabrikalardan, harap ticarethane bi- nalarından ve şekli belirsiz ikâmetgâhlardan müte-

şekkildir. Hâlen, nehrin cenup kıyısının mütenevvi

47 milyon nüfuslu Britanya,

nun

2 milyon kadarı İnşaat şir- halkının iskânına büyük bir alâ- ketinin malî yardımcı ile ev sa- ka ve dikkat hasreder. Son 20 hibi olmak isHyenler için yapıl- sene zarfında 4 milyonda/n faz- mıştır.

la yeni ev inşa edilmiştir. Bu- Diğer 2 milyonu hükümet

yadmıile şehir meclisi tarafın- dan inşa edilmiştir.

Londrada ve diğer şehirler- de geniş apartıman blokları var dır, fakat büyük şehirlerin etek- lerinde büyük malikânelerin in- şasına doğru bir meyil vardır.

Bunlar 5.000 evden mürekkep olup klişe, mektep, dükkân, si- nema ve tiyatro gibi teşkilâtı

IhHva eder. İngilizler genişliği çok ehemmiyet verirler, ve her evin ferah yatak odaları ve bah- çeleri vardır.

Apartımanlar ve iskân edile-

cek mintanlarda mimarinin

maksadı, güzelliğe ve konfora

istinat eder. Bu resimde görü-

len Londra apartımanlar bla-

kunda modern yaşşayış tarzı ve

modern plân birleşmiştir. Meb-

zul saha ve •ağaçlıklar sıkışıklık

hissini giderir.

(22)

I — Bu resim «Bahçeli bir şehir» gösteriyor

}

küçük sanayi şehirlerinin eteklerinde bir tip amele mahallesi; bunlar plân- ları çizilmiş 4 odah, bahçeli evlerdir ve sıkışıklık hissini gi- dermek için yollarda iki sıra ağaçlar vardır.

millî Ibüyük ibinalar v-e sahil boyunca bulvarlar ve bahçelerle yeniden tanzimen inkişafı istenilmektedir.

Ayni zamanda, burada., Londra'nın cenubunda bugü- ne kadar noksan olan yeni musiki merkezleri ve ti- yatrolar halkın boş zamanlarında eğlencesini ve genç- lik organizasyonlarını temin için kurulacaktır. Tekmil çirkin tren yollarının kaldırılarak bu gibi nakliyatın yeni talhtelarz sistemlerle yapılması kat'î olarak tek- lif edilmiştir.

B ü y ü k « R i n g » Y o l l a r ı .

Bu plân, Londra'nın münakalât müşkülâtıyla ki pek çok zaman ve para israfını istilzam eden ve in- sanca telefata ve bir çok Ih asara müncer olan izdiham- la meşgul olmayı teklif etmektedir. Şehir dahilinde- ki münakalât yolları şehirden g'eçen yollardan üç büyük Ring Road'la «Blezik Yollar» la tecrid edile- cektir; bu üç Ring Roadlardan biri merkezin etrafın- da, diğeri merkezî sahayı tamamen çerçevelevip uğ- ramadan geçecek, üçüncüsü de şehir varoşları arasın- da kros kanltri tertibatını temin edecektir. Yani tünel- ler inşa edilecek ve demir yollnrı ve sosa i^e is^ıb^tli Kir fr^viîcl,^ ranit-erlilpr'ek^ir k; bu yeni terminüslerin inşasını istilzam eden bir projedir.

Ş e v k l i M e k t e p l i l e r :

Hava akınlarında diğer sahalar kadar harap olan Londra Belediyesi sınırları dahilindeki kısımlar için bu plân bir şey derpiş etmemektedir. Londra Belediyesi yeniden inşaat iç'n kendi plânlarını hazır- lamaktadır, ve bu plânlar vilâyet meclisi plânı ile

koordine edilecektir. Ayni surette Londra Vilâyet Meclisi plânı Londra civarındaki vilâyetlerin mesele- lerine temas etmektedir. Bu vilâyetler Londra. Mec- lisi ile teşriki mesai etme|ğ>e razı olmuşlardır, çünkü İngilterede hazırlanacak plânların hepsi Şehir ve Memleket Plânlama Vekâleti tarafından koordine edilecektir. Bu vekâlet bir kaç sene evvel ve Mr. W.

S. Morrison ilk vekili olarak ihdas edilmiştir.

Şehir plânı, Londralıların tetkik etmeleri için vilâyet konağında, açılan Ibüyük bir sergide teşhir edilmiştir. Mektep talebeleri gruplarından tutun da silâhlı kuvvetlerin azalarına kadar binlerce halk bu plânı görmüştür. Geçen gün sergiye gittiğim zaman etrafımda gördüğüm şevkin tesiri altında kalmaktan kendimi akmadım. Bir çok harplerin kıdemlisi Gene- ral Sir lan Hamilton da bunlardan pek hoşlanmiştı gcvlifba! Arkadaşına: «Değişikliğe ihtiyacımız var de- ğil m i ? » d^yen yaşlı bayan da memnundu galiba!

Dünyanın en büyük şehrinin yeniden inşasına ait bu ilk resmî plândan Londralıların memnun kaldıklarına şüphe yoktur.

E v v e y a A p a r t m a n l a r .

Fak'<t talbiatiyle plân mükemmel değildir. Ten- kit edilmek ve tavsiveler yapılmak üzere daha altı a.V h-lka ve ilgil' mahallî seksen otoriteye teshir edi- lerektiır. Halen plân çok hevbetli ve hayâlî olduğu halde benim vapacağım en büyük tenkit, bu plânın normal Londra 1 mm rüyalarına uygun olmamasıdır.

Imo-ilizler daima «kapısının önünde güller» ol an klübe için şarkı söylemeleri, «Garpteki Küçük Gri Ev» için

(23)

Bu resimde gördüğünüz «bir odalı apartıman:> dv\ Geniş pen- ceresi ve varanda sı olan yata- ğın bulunduğu yer bir perde ile osurma odasından ayrılmıştır.

Pencere için fazla yer bırakıldı- ğından hava ve aydınlık mev- cuttur, ve odanın ve mobilyanın modelindeki sadelik en iyi mo- dern stildir.

!

Bu resimde yeknasaklığın can sıkıcı ve cazip olmıyarı tesirini gidermek için her evin ayrı bir mimarî şekili ı olduğunu görü- yoruz. Burası hâlen halkın o- turduğıı bir iskân mıntakası- dır.

içlerini çekmeleri boşuna değildir. Bu harbin halk arasında tutunmuş şarkılarının «Bir Su Şelâlesinin yanında Küçük Klüibe» istemesi de boşuna değildir.

Hollandalı büyük mimar Rasmussen'in işaret ettiği

gibi, bahçeli bir ev İngiliz ananesindendir, apartman- lar ne kadar sıhhî ve iyi teçhiz 'edilımiş olursa olsun, ingiliz aile hayatının kökünü yıkan yabancı bir unsur- dur.

(24)

Bununla beraber, son yapılan tetkikin % 9 0 L o n- ralıların bahçeli bir evde oturmak istediğini göster, meşine rağmen, bu plân Londralıların % 8 0 ninin apartmanlarda iskânını teklif etmektedir. Bu öyle ba- riz bir ihatadır ki, plânın ,bu< kısmının tatbik sahasına konacağına kimse ihtimal veremez. İnsanda, Londra- ların böyle bir şeyi yapmayı istiyecek her hangi bir Vilâyet Meclisine kuvvetle itiraz edecekleri hissi mev- cuttur. Harpten önce bahçeli bir ©ve malik olmak için günde ibir buçuk saatten üç buçuk saate kadar süren yolculuğa tahammül etmeye razı olan halk, mimarların ve şehir plânı hazırlıyanların bir kaprisi yüzünden sıhhî olsa da kuru apartman hayatını ka- bule acaba razı olacaklar mı?

M i l l î Ş e h i r c i l i k S i y a s e t i n i n M e v c u d i y e t i - .

Fakat şunu da söylemek lâzım gelir iki, Aber- crombie ve Froshaw daha millî ibir şehircilik siyaseti mevcut değilken mesailerine başlamışlardır. Zafer sarahat kespetmeye ve yaklaşmaya başlayınca, hü- kümet sanayinin istikbalde alacağı mahiyeti kat'î ola- rak söyliyebilecektir ve o zaman da «halkın esaslı aızularına daha uygun, daha iyi ibir plânın ihzarı mümkün olacaktır.

Sarih, olan bir şey varsa, o da, bu plân ve mu- addeli gelecek yarım asır müddetince yüzlerce bin- lerce erkeğin ve kadının enerjisinden istifade ede- cektir. Binaenaleyh, bu plân harpten sonra İşsizliğin önüne geçilmesi siyasetine duyulan ilbtiyacı karşıla- mış olacaktır. Mali cihetine gelince, eğer harpten ev- velki masrafları gözönünde bulundurarak düşüncek olursak tabiatiyle sarfedilecek meblağ çok yüksektir.

Fakat harp senelerinde büyük bültçelere alıştık, ve Maliye Vekili harbin bir kaç ayını finanse etmek için Parlamentodan munzam bin milyon Sterlinin tahsi- sini talep ettiği zaman Parlamento azaları tarafından jb-u kadar az İbir meblağı 'böyle sık sık istediğinden dolayı muaihaze edilmiş ve Ibu kadar sık olmamak ş e. r tiyle dalha yüksek miktarlar istemesi kendisine ih- tar edilmiştir. Hali hazırda, Britanyanın sanayi kapa- sitesinin % 8 0 ni harp istihsalinde kullanılmakta ol-

duğu Ihalde Britanyalılar harpten evvelkine nazaran daha yüksek yaşama şartlarına malik bulunuyorlar.

Zamanı gelip harp istiihsalâtından sulh istühsalâtına dönülünce, halka daha yüksek yaşama şartlarını te- min edebilmeliyiz, ve Ibunun kısmı mühimmesini de ha sap olmamış, ziraat ve spora tahsis edilmiş tarlalar içinde kurulmuş güzel şehirlerdeki bahçeli evler tem- sil edilecektir.

(65 inci sayfadan devam)

34 Sıra numaralı proje:

Çok yayılmış ve Ibüyük meydanlar vücude gel- miştir. Bütün teferruat abidenin tesirini azaltmakta- dır. Müştemilât lüzumundan fazladır. Abidenin ken- disi altı hücreli yüksek bir üstüvanedir. Basittir. Müş- temilâtı abideden fazla para. ister. Sadeliği ile abide tesiri verebilirse de görünüş güzel değildir.

35 Sıra numaralı proje:

Kutıranî yerleştirilmiş köşeli kuleler, üstü açık bir çember taşımaktadır. Dekoratif olup istenilen cid- diyet yoktur. Kaide diğer kısımlarla uymamaktadır.

İstenilen mahallerin iyi tertiplenmediği, ve müştemi-

lâtın kulelere yerleştirilmesi mübhemdir.

36 Sıra numaralı proje:

lEsas düşüncelerde iyi imkânlar vardır. Nislbet- lerde muvaffak olunamamıştır. Orta kısım daha ha- kim olmalıydı. Dahilî kısım çok güzeldir. Müştemilât ve kemerli kısımlarda abide ile birlik yoktur. Vaziyet plânı çok süslenmiştir.

37 Sıra numaralı proje:

En büyük en masraflı bir projedir. Fazla de- koratiftir. A b ' d e içiçe geçmiş taş parmaklıklı hissini veren bir kaledir. Müştemilât kutranî yerleştirilmiştir.

Dıvar ve teraslı park güzel değildir. Yalnız dahilî kısmı çok güzeldir.

(25)

Çankırı Atatürk Anıtı

Ç A N K I R I A N I T I Heykeltraş Muallim Kenan Yomtunç

Atatürk ilk defa şapkayı Çankırı ve civarında- ki vilâyetlerde giymişti, Ibu suretle şapka inkılâbı ya- pıldı. Bu hatırayı ebedileştirmek için Çankırılılar Bü- yük Kurtarıcılarının bir anıtını dikmeğe karar vermiş- ler ve eser de bu suretle vücuda gelmiştir.

Atatürk elinde bir Panama şapkası olduğu hal- de tasvir edilmiştir, heykel üç buçuk metrodur, kai- desinin ön ve yan kısımlarında 2,30 X 2,15 eb'adın- daki röliefierde Çankırılıların İstiklal savaşı esnasın-

da Vatan hizmetine koşmaları ve duydukları heye- can tasvir edilmiştir.

Bu anıt bir 'buçuk sene zarfında ikmal edilmiş- dir. Rölief kompozisyonlarını Halil Dikmen 'hazırla- mıştır. Heykel ve röliefierde heykeltraş Kenan Y o n - tunç'un yanında Akademiden geçen sene mezun olan heykeltraş Sadi Beytaş ve Sadi Çalık çalışmışlardır.

Eser bronza dökülecek ve küşad resmi önümüzdeki 29/Teşrinievvel/1 944 Cumhuriyet Bayramında ya-

pılacaktır. I

(26)

Kenan'ın bir kaç büstü

(27)

S a n a t T a r i h i :

B İ Z A N S S A N A T I

Prof. Hon. S. Runtiman

İstanbul Üniversitesinde Bizans tarihi Profesörü Çeviren: M. İ. B. Çelebi

"s

Patrik Joseph'in portresi XV yüz yılı

Geçen konferansımda, Bizans sanatını 1 1 - inci asırda en yüksek mertebesine çıktığı bir dev- re kadar gözden geçirdik. Bu sanat 1 1 inci asır sonlarında ve 12 inci asır başlarında tedrici fakat esaslı bir inkilâp geçirdi. Bu tebeddül devrin siyasî ve içtimaî vekâyiiyle alâkadardır. Son asrın refah ve saadeti Bizanslılarda bir sükûnet hassası yaratmıştı.

Kendilerinin Greko.Roman dünyasının yegâne varisi bulunduklarına ve Biza.ntiyonun da hiristiyan medeni- yetinin merkezi olduğuna kani bulunuyorlardı. Zaten

Bizanslılara h;ç bir şehir İstanbul kadar zengin ve müessir görünmemiştir. Lâkin 1 1 inci asır sonlarında siyasî vakayi dolayısiyle halkın bu sakin havası bozul- muş ve onları akibetleri için endişeye düşürmüştü.

Anadolu vilâyetlerinin bir çoğu Türklerin eline geç-

mişti. Garptan ise, Norman müstevlileri ve Haçlılar hiç beklenmedik bir şekilde ve onları iztıraiba sevke-

den bir canlılıkla Bizansa doğru akın etmeğe başla- mışlardı. Bizantiyon, hâlâ medeniyetin en ziyade his- sedilen merkezi olmakta devam etmekle beraber, şüphe ve pesimizm ile müvazenesi bozulmuştu.

Bu ruhî teşevvüç kendisini sanatta da gösterdi:

bir tarafta mistik dine karşı duyulan zevk ve masıva- ya meyi ve muhabbet klasik proporsiyonu ortadan kaldırarak, hatların romantik bir şekilde mübalâğa edilmesini, şekilde muhtelif tecrübelerin yapılmasını ve fanteziye karşı umumî temayülü mucip oldu. Di- ğer taraftan ise, hiyeratik formalizm yerini beşeriyete karşı duyulan yeni alâkaya bıraktı. İnsan resimleri daha insanî bir mâna ile vücuda getirilip, ifadelerde

a

. -

(28)

Trabzonda Aya-Sofya klişe si

hafif bir teessür ve heyecan seziliyordu. Teknik ka- biliyet hâlâ yüksekti. Artık, klasik ananeye has sükû- neti taşımayan 1 2 inci asır Bizans sanatı bundan ev- velki devrin sakin ve daha mükemmel parçalarından hislere umumiyetle dalha ziyade ve vasıtasız hitap eden!, bazan ulhrevî ve bazan da tamamen dünyevî, heyecanlı bir güzelliğe malik eserler vücuda getiri- yordu. Bu sanat Jbundan sonraki konferansımda tedkik edeceğim. Gotik sanatını pek fazla andırmak- tadır. Bu sanatın ayni zamanda, menşe itibariyle esa- sen mübalâğalı bir sanatı bir kat daha müba.lâğa- landıran orta çağların son devir Rus sanatına, bu garip surette ımuztarip ve hüzünlü sanata bir menba teşkil etmiştir.

Mimarî faaliyetler itibariyle mühim bir devir değildir. Yunan Haçı Plânı hâlâ mimarî zevki okşa- makta ise d'e irtifaların fazlalaştırılmasına ve bir ta- kım tenevvüler göstermesine karşı bir temayül görül-

meğe başlamıştı. Mimarlar, İstanbul'da. «Zeyrek»

camiinde olduğu gibi bazan iki klişeyi yan yana inşa edip bunları gayet malhirane bir surette vücuda geti- rilmiş kubbeli bir höcere ile birbirlerine raptediyor- lardı. Yahut da Yuna.n haçı plânına daha ahenkdar bir şekilde uyan klişeler inşa ediliyorlardı ki, misal ola- rak tek kubbeli bir holden ibaret olan «Ka'riye» ca_

miini, ve esas itibarimle eski bir Bazilika olup Yunan Haçı plânına uymak üzere kolları uzatılan Trabzon'- daki «Aya Soifya» kilisesini gösterebiliriz. Bu klişeler gayet zengin bir şekilde tezyin edilmişlerdir. Divarlar- daki bütün boş sahaları resimlerle kaplamak tema- yülleri başlamıştır. Mozavikler f?,zla Dshalıya maloî-

dusrundan, mebzul en Fresko kulanılıvordu. Tezyini heykeltraşi Umumiyetle gayet sade idi. Döşeme mo-

zayikleri, tekrar moda olmuştu. Lâkin, bunlar

«Tessarae» Tesere'den değil Marquetterie (Mar- ketri) 1er de olduğu gibi şekil verilmiş küçük taş ve- ya mermer parç3İarınd!a,n vücude getiriliyordu.

Bu devrin temayülleri en ziyade resim sanatla- rında kendilerini belli ediyorlardı. Mozayiklerde, sa- dece zarif bir surette uzatılmış Madonnaları ve Aziz- leri de|ğil, ayni zamanda, da, samimî tavırlarını mu- hakkak canlı bir modelden almış olan İsa resimleri- ni d'e görüyoruz. Beşerî mânalar ve tavırlar daha he- yecanlı ve hüzünlüdür. Ekseriya, bir hattın mübalâğa edilmesi ile ve baza.n da işlenişteki kasti bir dikkatsiz- likle eserin tesiri ziyadeleştirilrniştir. Bu heyecan, bilhassa, maksada mozayiklerden ziyade muvafık

•bir sanat kolu olan çerçeve içerisinde resimlerde de edilmektedir. Bu temayül ayni zamanda hayalî bir ar'ka plân ilâvesiyle El Yazması eserlerde de mev- cuttur. Daha evvelleri pek nadir vücuda getirilmiş bir sanat kolu olan çerçeve içerisinde resimlerde de yeni bir faaliyet sezilmektedir. Lâkin, Rusyada, bu tarihlerde çerçeveli resimler için büyük pazarlar kurul- muştur.

Küçük çapta sanat eserleri ise (meselâ fildişi gilbi) kıymetli maddelerin güçlükle tedarik edilme- sinden seyrekleşmeğe başlamıştı. Bu devirden kalma bir kaç fildişi ve diğer nim kıymette olan mad- deler üzerine oymalar mevcuttur. Bunların hep,, sinde, zarif mübalâğalara ve insanî mânalara kar- şı duyulan temayül belirtilmiştir. Lâkin adet itibari- le bundan evvelki devirlere nisbetle daha. szdırlar.

Aksine, meselâ bronz giîhi ucuz maddelerden meyda- na getirilmiş eserler mebzuldür. Bir sürü, küçük hak-

(29)

kedilmiş haçlar ve iki buutlu heykelcikler bu devre aittirler. Mine işçiliği yine eskisi gibi pek muteber i di.

Bu sanatın en güzel Bizans numuneleri 1 2 inci asır bidayetinden kalkmıştır. Desenli kumaşların imali

azalmıştır. Bunun sebebi bilhassa siyasidir. Memle- ketin -en mühim ipek böceği yetiştiren çiftlikleri son harpler esnasında harap olmuşlardı.

1204 tarihinde Lâtin Haçlıları Istanbulu zabte- dereik sayısız sanat eserlerini tahrip edip B i z a n s kud- retini ebediyen köreltmişlerdi. Elıli yedi sene süren Lâtin İmparatorlar: devri, sanat tarihinde Iboş bir de- virdir. Bizanslıların vilâyetlerde kurmuş oldukları küçük devletçikler mevcudiyetlerini muhafaza için mücadele etmekle meşgul olduklarmdaın, fazla sanat eserleri meydana getirememekle beraber, bulunduk- ları yerlerde ve Bizans tesirleri altında kalan bazı Balkan devletlerinde oldukça muntazam bir inkişafın devlam etti|ğini gösteren sanat eserleri vücuda getiril- miştir. Bu inkişaf, Bizanslıların tekrar İstanbul'a ha- kim olup ve fakat kısa bir refah devri yaşamaya başladıkları 1 3 üncü asırda semerelerini vermiştir.

Bilhassa resim sanatında büyük ve ciddi bir faaliyet başlamıştır. Bu devir, bazan Bizans Rönesansı devri diye isimlendirilir. Bazı tarihçiler, İtalyan üsluplarına takaddüm eden Bizans üsluplarını gönmemezlikten gelerek bu yeni canlanmada ilk İtalyan Rönesansunın rol oynadığını iddia ederler. Diğerleri ise, ibu ceryanı Klasik zevklerin anî ve tekemmül etmiş ıbir şekilde yeniden hayat bulduğunu söylerler. Bu ikinci iddia hakikate u y g u n d u r . Çünkü, bu klasik sanat zevkini klasik iliülere karşı uyanan bir talâka ta'kip etmiştir.

Devrin muharrirleri gayet klasik biır üslupta, yazı yaz- maya başlamışlardı. Lâkin, hakikati söylemek icaıbe- derse, İbu anî bir Rönesans olmayıp, her ne kadar Klasik sanata karşı yeniden canlanan alâka, Roman-

tik israfı oldukça azaltmış ise de 1 2 inci asır üslupla- rının inkişafından doğmuştur.

İstanbul'da, Bizansın son iki asrın pek cüz i bir mimarî faaliyet görülmektedir. Yeni yeni inşaata gi- rişmekten ise, tahrip edilenleri tamir etmek daha lü- zumlu idi. Zaten, hükümet ibu gibi faaliyetlere vasi bir yer verecek kabiliyette değildi. Yunan Haçı plânı-

nın pek zarif tenevvülerini gösteren bir kaç küçük klişe inşa edilmiştir. En güzel bir misal, «Fethiye»

camiine muttasıl «Ölüler Şapeli» dir. Vilâyetlerde muhtelif mahalli üsluplar inkişaf ediyordu. Aynaroz da Üç Yapraklı (Trefoil) klişeler in'şa ediliyordu.

Mora'da Mistria şehrinde Bazilika zemin plânı üzeri- ne Yunan Haçı şeklinde klişeler inşa edilmişti. Sırp- lar bu üslubu daha ileriye götürerek, dışından murab- ba şeklinde ve içerisi gayet muğlak plânlı, üstleri gay- rı muntazam bir tarzda serpiştirilmiş kubbeli, ve ça-

tılı büyük klişeler vücuda getirdiler. Sirbistan, o ta- rihlerde, Cenubu Şarkî Avrupanın bu gibi binalar inşa edebilecek yegâne zengin memleketi idi.

Bütün but klişeler, pek zengin (bir surette tezyin edilmişlerdir. Dıvarlarm her santimi Azizlerin resim- lerini ve mukaddes sahneleri ihtiva eden Freslkolar- la ve mozayiklerle örtülmüştü. Bu resimlerde, ifade edilmek istenilen mânalarda tezyini mahiyetlerini bir- leştirmeğe karşı bir temayül başlamıştı. İşte bu devir- dedir ki, şu veya ;bu resmin, şuraya veya butfaya res- medilmesi için kaideler çıkarılmıştır. Azizlere, k o - laylıkla teşhis edilebilmeleri için muayyen vasıflar verilmiştir. Üslup, insanî ve natüralistiktir. Renk- ler zengin ve canlıdır. Figürler umumiyetle iyi res- medilmiş olup, fantaziye karşı meıclubiyetten değil, anlatılmak işitenden hikâyenin d'aha manidar olma-

sını temin etmek arzusundan dolayı, biraz mübala- ğalı işlenmişlerdir. Yine ayni sebeplerden sahneler oldukça kalabalıktır. Bu sanat mozayiklerden ziyade fıreskolara uyar. Bizantiyonun pek fakir düşüp bu gibi pahalı vasıtaları kullanamıyacak bir ihale düştüğü gü- ne kadar miktarları fazla, fevkalâde güzel mözayik- ler vücuda getirilmiş ise de en güzel mozayik sana- tının malik olması icap eden vakar ve ciddiyet bun- larda sezilmektedir. Bundan başka, Bizans 'tarihinin hiç ıbir devrinde görülmeyen büyük ibir ıportrecilik kabiliyeti müşahade edilir. 14 üncü asır sonunda Bizans ıresiım sanatında başlıca iki ekol saymak müm- kündür. Sanat tarihçileri, pek de doğru olmiyarak, bu ekollere Girit ve Makedonya Ekolleri isimlerini vermişlerdir. Zannıma göre bu kanaat sahipleri bu iki

mekteb arasındaki farkları mübalâğa etmişlerdir.

Halbuki b u farklar Girit ekolünün İtalyan Rönesan- sı tesirleri altında girdiği, Bizanstan sonraki devirle-

re kadar pek belli bir şekilde farkediiememişti. Girit ekolü daima fazla hümanistikdir. Makedonya ekolü ise renklerin kullanılmasınıda oldukça sert olup hikâ- yeyi anlatmak hususunda mânayı derinleştirmek için natüralizme kaçmak t ansa mübalâğayı tercih etmekte idi. Bu ekolün zevki, doğuş itibariyle Giritli olan ve E L G R E C O lâkabını alan büyük sanatkâr Do'minico Theotocopouli tarafından İspanyol ressamlığına aşı- lanmıştı.

Çerçeve içerisinde resimler ve İkonlar da Fres- ko resim sanatını takip etti. Bunlar eskiye nazaran daha mebzul olarak vücuda getirilmişlerdir. Manus- kri (El Yazması) resimlerinde ise 10 uncu ve 1 1 inci asırlarda, oldu(ğu gibi iki ekol mevcuttur ki, bunlar da Saray ve Halik ekolleridir. Birincisi Fresko ve İkıoıı resimlerini andırır. İkincisi ise sadece resim ve sekiL

>

(Devamı 82 inci sayfada)

(30)

K L Â S İ K T Ü R K M İ M A R İ S İ V E S İ N A N ' I N S A N A T I

Y. Mimar Abidin Mor taş

Dünya Mimarî stilleri arasında klâsik Türk mimarisinin üstün ve ehemmiyetli bir yer alışının sebebi, bu mimarinin yalnız bir 'başlık, bir sütun nisbeti, bir kemer münhanisi gibi, mahdut bir iki motifi esas alınmış ve üst tarafı izafe edilmiş sat- hî ifadeli bir mimarî değil, inşa tekniğinde, plân ve hacim nisbetHerinde ve bütün inşaat kısımlarında son derece hususiyeltli, ısade fakat kudretli ve mâ- nalı, mütekâmil bir mimarî stil oluşundadır. Bu mi- marî tarzı, temelinden saçağına kadar binlerce eser üzerinde ayni tecanüsle fakat her defasında bir hususiyet arzeden, bir sürpriz saklayan bilgi ve san'at inceiikleriie tatbik edilmiştir.

Bugün hatırasını andığımız büyük ve eşsiz üst ad Mimar Sinanm bütün eserlerini ve kendisi- nin bunlarla alâka yakınlığı derecelerini bilmiyo- ruz. Burada yalnız klâsik mimarimizi tekâmülün son (basamaklarına ulaştırıp bize büyük bir mede- nî seviyenin hatıralarını miras bırakan dâhî san'at- kârın birkaç büyük eseri üzerinde duracağız.

Klâsik Türk mimarisinin il'k esaslarını Mimar Hayrettin 1506 da ikmâl ettiği Bayazıt camiinde tesbit etti. Bu cami bina olarak gerek plân ve itec- simat bakımından ve gerek sade ve asîl detaylar bakımlarından müstesna bir eser olduğu kadar;

medrese, kütüphane, imaret ve sair müştemilâtile birlikte muvaffak bir şehircilik manzumesi teşkil

etmektedir. ı : ı Sinan, uzun bir görgü ve tecrübe devresi ge- çirerek muhtelif inşa sahalarında yenilikler dene- dikten sonra 64 yaşında iken en büyük eserlerin- den ilki olan Şehzade camiini inşaya başladı. Bu camide Ibüıyük orta kubbenin yükü 4 yanda birer yarım (kubbe ile beden duvarlarına intikal ettiril- mek ısure'tile yeni bir inşa tekniği tatbik edilmiş ve

camiin esas iç sahası fevkalâde genişletilmiş oldu.

Orta kubbenin dafiasına karşılık olarak 4 köşeye ayrıca birer kontrpuva kulesile 4 küçük kubbe oturtulmuş ve esas- kubbeyi taşıyan büyük kemer- ler 4 fil ayağına istinat ettirilmiştir.

Binanın avluya bitişik 2 köşesinden yük,selen minareler, o zamana kadar yapılan minarelere üs- tün bir nisbet mükemmeliyetine erişmiştir.

Şehzade camimin heyeti umumiye kompozis- yonunda, kitlelerin tertip ve tecsiminde dinamik bir cesaret göze çarpmakla beraber mimarî nizam sadeleşip kendini bulmamıştır. Binanın bu ifadesi, ruhuna ithaf edildiği genç bir insanın durulmamış haleti ruh iyesi ne bir bakımdan uygundur. Ancak, bazı detaylarda da, meselâ revaklarda kemer, sü- tun ve (silmelerde, kubbe konturlarmda nislb etler in tatmin edici olmadığı görülür. Ekseri tezyinatın plâstik olmayışı ve satıhta kalışı büyük ve hare- ketli hacimler yanında bir vahdet temin edeme- miştir. Bu sebeple Sinan Evliya Çelebinin babası Derviş Mehmet Zıllîye: Kalfalığımı Şehzade ca- miinde icra ettim demiştir.

İnşası 1544 te başlayıp 1548 de biten Şehzade camiine 151 yük akçe ısarfedilmiştir.

Şehzade camiinin ikmâlinden bir müddet son- ra Kanunî Süleyman bir sabah Sinam huzuruna dâvet edip (camiişerif hususunda meşveret olunup resmî bina tayin ve makamı münif tebyin olun- du). Tezkeretülfoünyanın bu ifadesine göre bina- nın ve müştemilâtının yeri görüşülerek esas bina- nın eb'adı ve umumî şekilleri hakkında bir avan proje tesbit edilmiştir.

Bu münasebetle kaydedelim ki Sinan zama- nında inşaatın ufkî ve şakulî mürtesemlerdien te- şekkül eden muntazam projelerle meydana geldi- ği bugün tahkik ve tesbit edilmiştir. Topkapı Mü- zesinde Sinan zamanına ait birkaç ufkî ve şakulî mürtesem bulunduğunu öğrendik, Bu projeler yu- murta akiyle cilâlanımış parşömen kâğıtları üzeri- ne mürekkeple çizilir, icabında ıslak bezle silinebi-

lirdi. Halim Baki Kunter'in tetkiklerine göre bu kâğıtların üzerine Fildişi maatalarla muayyen mik- yaslarda murabîbaî taksimat çizilirdi.

Süleymaniyenin inşası için Kay seri den Sakız dan

Midilliden ve memleketin sair yerlerinden binlerce

Referanslar

Benzer Belgeler

Şuurlu bir imar programının tahakkuku so- nunda memleketimizi gezen kültürlü bir yabancı, bu memlekete has bir atmosfer içinde dolaştığını, ' her yerden ayrı, fakat yine

Şirketin işleri ve yönetimi, üçüncü kişilere karşı temsil ve ilzamı, Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Mevzuatı hükümleri çerçevesinde Genel Kurul tarafından 1

Osmangazi / Ali Osman Sönmez Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü AMP - 10... Osmangazi / Ali Osman Sönmez Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü AMP

[r]

● MSB’nin yazısına göre MSB'de konuya dair belge yok. ● İddialar 2 hafta önce ulusal

[r]

5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi

• Endüstrilerden kaynaklanan evsel atık suların yüklerinin belirlenmesinde genelde literatürde verilen; 400 mg/lt BOİ 5 , 550 mg/lt KOİ , 350 mg/lt AKM , 30 mg/lt TKN , 10