• Sonuç bulunamadı

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 6 Issue 6, p. 195-215, December 2014

JHS

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

First Friendly Relations between the Ottoman Empire and the Papacy and the Significance of These Relations for the Eastern Churches

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Türkan Dumlupınar Üniversitesi - Kütahya

Öz: Bu makale Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti ile Papalık arasında başlatılan dostane ilişkileri ve bu yakınlaşmanın Doğu Hıristiyanları üzerindeki etkilerini incelemektedir. Makale karşılıklı ziyaretler ile 1847-48 yıllarında gelişen Osmanlı-Papalık ilişkilerinin, Papalığın Doğu Ortodoks Kilisesini Vatikan’a bağlama arzusu ve Katolik misyonerlerin Ortodoks Hıristiyanları Katolikleştirmeye çalışması nedeniyle Fener Rum Patrikliği tarafından hoşgörülmediğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Papalık, Doğu Kiliseleri, Papa IX. Pius, Şekib Efendi, Innocence Ferrieri

Abstract: This article examines the establishment of friendly relations between the Ottoman Empire and the Papacy during the Ottoman tanzimat or reorganization period and the impact of this relationship on the Eastern Orthodox Church. The article argues that the relationship that started with mutual visits in 1847-48 was not viewed positively by the Orthodox Ecumenical Patriarch because the Vatican primarily aimed to take the Eastern Orthodox Church under the control of Papacy and secondly Catholic missionaries worked to convert Orthodox Christians to Catholicism.

Keywords: Ottoman Empire, Papacy, Vatican, Eastern Churches, Pope IX. Pius, Shekib Efendi, Innoence Ferrieri

Giriş

Osmanlı Papalık ilişkilerinin başlangıcı Orhan Gazi Dönemi’ne (1326-1360) kadar götürülebilir. Osmanlının fetih faaliyetleriyle birlikte yaşanan genişlemeler dolayısıyla, Latinlerin de devletin topraklarına dâhil edilmesi bir anlamda bu ilişkileri zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda, Papa XXII. John (1316-1334) ve Fransa Kralı IV. Charles’in, Piskopos William Durandus’u Bursa’ya Orhan Gazi’nin yanına göndermesi ilişkilerde önemli bir adım olmuştur.

Durandus’un görevi Suriye’deki Latinler için daha elverişli koşulların sağlanması için görüşmelerde bulunmaktı. Bununla birlikte, Orhan Gazi ile Papa VI. Clement (1342-1352) arasında 1348’de İzmir’deki Hıristiyanları Rodos şövalyelerinin korumasına bırakan bir anlaşma yapılmıştır.1

Katoliklerin korunması amacıyla Papalıkla Osmanlı arasında başlayan bu süreç, sonraki yıllarda dostane bir ilişkiye dönüşmemiştir. Özellikle, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u ele geçirmesi, Papalık tarafında büyük bir düş kırıklığına neden olmuştur. Papalık, İstanbul’un

1 Adrian Fortescue, “William Durandus”, The Catholic Encyclopedia, C V, ed. Charles G. Herbermann, Robert Appleton Company, New York 1907-1913, s. 415; Bekir Zakir Çoban, Geçmişten Günümüze Papalık, İnsan Yayınları, İstanbul 2009, s. 153.

(2)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 196

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

fethinden sonra Avrupalı devletleri Osmanlı’ya karşı birleşmeye çalışmışsa da bunda başarılı olamamıştır.2

Gergin bir süreçte devam eden Osmanlı Papalık ilişkilerinin seyri Fransa’nın Osmanlı Devleti ile yaptığı anlaşmayla birlikte farklı bir döneme girmiştir. Osmanlı, 1535 yılında Alman İmparatoru Şarlken’e karşı Fransa’ya ticari imtiyazları içeren bir ahitname vermiş3 ve Fransızlar, Osmanlı Devleti’nde büyük bir dinî serbestlik elde etmişlerdir. Fransa’nın elde ettiği bu imtiyaz, Osmanlı’nın bünyesinde barındırdığı Doğu Katoliklerini direk etkilemiş ve onların Papalıkla ilişkileri Fransa aracılığı ile gerçekleşmiştir.4 Bir devletin koruması altında faaliyetlerini sürdürmesi Papalığın işini kolaylaştırsa da Fransız İhtilali (1789) sonrasında yaşanan gelişmeler Papalığın işini zorlaştırmıştır.5 İhtilalden sonra birçok Katolik kurumunun Fransa’da kapatılması ve Katolik din adamlarının sürgüne gönderilmesi Papalığın Avrupa’daki gücünü zayıflatmıştır.6

XIX. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Osmanlı ile Papalık arasındaki ilişkilerin çok da iyi olduğu söylenemez. Çünkü 1828 yılında Ortodoks Ermeni Patriğinin isteği doğrultusunda, Katolik Ermeniler İstanbul’dan sürgüne gönderilmişti.7 Papanın baskıları sonucunda Fransızların devreye girmesiyle, Katolik Ermeniler bir müddet sonra tekrar geri getirildi.

Sürgün dönüşünün yanında, Fransız elçiyle yapılan anlaşmayla birlikte Katolik Ermenilere ayrıca millet statüsü verildi.8 Bundan dolayıdır ki Papa XVI. Gregor’un (1831-1846), kardinalken elde ettiği en büyük başarılarından birinin 1827 yılında Hollanda Kralı William ile Belçikalı Katolikler arasındaki yapılan anlaşma, diğerinin de Osmanlı ile Katolik Ermeniler arasındaki anlaşmada oynadığı rol olduğu belirtilir.9

Katolik Ermenilere millet statüsü verilmesinden kısa bir süre sonra, Papalığa yakın olan bir piskoposun cemaatin başına getirilmek istenmesi sorun teşkil etmiştir. Bu konuda özellikle Avusturya’nın büyük gayretleri görülmüştür. Nemçe elçisinin Papalığa bağlı olan Piskopos Anton Nurican’ın Katoliklerin dini işlerini görmek için tayin edildiğini Babıâli’ye bildirmesi, Rusya tarafında dedikodulara neden olmuştur. Ruslara göre, Osmanlı tebaası olan Katoliklere Papalık tarafından bir tayinin yapılması, mezhepdaşı oldukları Rumlar için de aynı hakkı kendilerine vermekteydi. Dolayısıyla Rus memurları arasında bu türden dedikoduların dolaşması Osmanlı’da bir endişeye neden oldu.10 Bu arada Avusturya, Nurican’ın tayin edilmesindeki ısrarını sürdürüyordu. Avusturya İmparatoru I. Franz, bunun için tavsiye mektubu dahi yazmıştı. İmparatora göre, sürgüne gönderilen Katoliklerin geriye dönmelerine

2 Harace K. Mann, “Pope Leo X”, The Catholic Encyclopedia, C IX, s. 333-334, Charles A. Frazee, Katolikler ve Sultanlar: Kilise ve Osmanlı İmparatorluğu 1453-1923, çev. Cemile Erdek, Küre Yayınları, İstanbul 2009, s. 12-17.

3 Markos N. Roussos Milidonis, “19. Yüzyıl İstanbul’unda Katolik Azınlık” 19. Yüzyıl İstanbul’unda Gayrimüslimler, çev. Foti ve Stefo Benlisoy, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999, s. 87.

4 BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), C. HR. (Cevdet Hariciye Evrakı), 146/7292, 4 Rebiülevvel 1153 (30 Mayıs 1740); HH. (Hatt-ı Hümayun Evrakı), 1333/51994, 01/Zilhicce /1245 (24 Mayıs 1830); İ. HR. (Hariciye İrade Evrakı), 327/21172, 9 Cemaziyelevvel 1268;Y. PRK. ŞD. (Yıldız Perakende Şuray-ı Devlet Ervakı), 177/13, 7 Cemaziyelevvel 1310 (27 Kasım 1892).

5 James F. McMillan, “Catholic Christianity in France From The Restoration To the Seperation of Church And State, 1815-1905”, The Cambridge History Of Christianity, World Christianities 1815-1914, Ed. Sheridian Gilley, Brian Stanley, C VIII, Cambridge University Press 2012, s. 218.

6 Herbert Thurston, “France”, The Catholic Encyclopedia, C VI, s. 341-343; Ahmet Kavas, İki Din Arasında Fransa, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2011, s. 351-352; BOA, HH. 234/13044, 18 Rebiülahir 1210 (1 Kasım 1795), HH. 220/12220, 1 Şevval 1212 (19 Mart 1798).

7 BOA, HH., 1235/48038, 5 Zilhicce 1243 (18 Haziran 1828).

8 BOA, HH., 1235/48046; 1235/48047, 29 Zilhicce 1245 (21 Haziran 1830).

9 Michael Ott, “Pope Gregory XVI”, The Catholic Encyclopedia, C VII, s. 12.

10 Kemal Beydilli, II. Mahmut Devri’nde Katolik Ermeni Cemaati ve Kilisesi’nin Tanınması (1830), ed. Şinasi Tekin, Gönül Alpay Tekin, Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü, 1995, s. 247-248.

(3)

Ahmet Türkan

JHS 197 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

ve ibadetlerini serbestçe yapmalarına Osmanlı tarafından izin verilmesi güzel bir gelişmeydi.

Nurican’ın Katoliklerin başına getirilmesi de Osmanlı için hayırlı olacaktı. Çünkü Rum eyaletinde ve bazı Akdeniz adalarında yaşayan birçok Rum Osmanlı’ya isyan etmişken, Katolik tebaa sadık kalmıştı. Katoliklerin Papaya tabi olmaları dolayısıyla, Roma’nın Osmanlı’nın iç işlerine karışacağı iddiası boş bir söylentiydi. Nitekim İsa’nın sözleri bu söylentinin tamamen yanlış olduğuna bir delildi. Çünkü İsa, aşikâr bir şekilde dünyada ruhani bir reis tayin etmiş, bu kişiler de Hıristiyanlığın çeşitli inkılaplardan korunması için gayret göstermişlerdi. Hal böyle olunca Avrupa’nın birçok ülkesi, vatandaşı olan Katoliklerin din hususunda Papaya olan bağlılıklarında bir mahzur görmemekteydiler. Zira Papanın ruhani reisliği, dini işlerin güzel bir şekilde görülmesi ve piskoposlar için gerekli olan ruhani törenin yapılmasına yönelikti.11

Avusturya İmparatorunun tavsiye içerikli yazısı, Osmanlı Hükümeti tarafında bir karşılık bulmadı. Osmanlı tebaası olan Katoliklerden birinin piskopos olarak ancak seçilebileceği belirtildi. Daha sonra Katolikler arasında yapılan seçim sonucunda, Osmanlı tebaası olan Agop Çukuryan isimli kişi seçildi ve Papalığa yakın olan kişinin cemaatin başına getirilmesi engellendi. Böylece Padişahın verdiği beratla, Katolik Ermeni Piskoposu olarak atanan Çukuryan, Katoliklerin dini işlerini yerine getirmekle görevlendirilmiş oldu.12

Osmanlı’nın diğer bir Katolik tebaası olan Maruniler nedeniyle Papalıkla ilişkilerinde gelişmeler meydana gelmiştir. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’ya başkaldırması üzerine Lübnan’daki Marunilerin konumu önem arz etmekteydi. Osmanlı hükümeti, Katolik olan Marunilerin Mehmet Ali Paşa tarafında yer almaması için çalışmalar yapmaktaydı.

Marunilerin mezhep anlamında liderleri Papalık olduğundan, resmi bir ilişki olmasa da bu kurumla yapılacak çalışmalar önem arz etmekteydi. Bu anlamda, Paris elçisi Fethi Paşa, 1838 yılında Papa XVI. Gregor’un yanına uğramış ve onunla bir konuşma yapmıştır. Papa, Osmanlı Devleti’ndeki Katoliklerin rahat bir yaşam sürdüklerine dair teşekkürlerini bildirerek, Fethi Paşa’ya bir madalya ve bir de kutu hediye etmiştir. Fethi Paşa daha sonra Roma’da Maruni lider Mir Beşir’in yazıcısının kardeşi olan bir rahip ile Beşir hakkında görüşme yapmıştır.

Rahibe göre, Beşir’in daha önce Mehmet Ali taraftarı olduğu anlaşılmış ise de sonraları bundan pişmanlık duyduğu ve Osmanlı Devletine temayülünün olduğu işitilmekteydi. Ancak, önceki suçlarından dolayı Osmanlı tarafından affedileceğinden pek emin olmadığından ve etrafta birçok casus bulunduğundan Mehmet Ali taraftarlığını elden bırakmak da istemiyordu.

Buna karşılık Fethi Paşa ise, Beşir’in Katolik milletinden olması nedeniyle, Avrupa’ya gelip giden birçok Katolik bulunduğunu, dolayısıyla Paris’e geldiklerinde durumu kendisine gizlice bildirdikleri takdirde, Beşir’e yardımcı olunacağını belirtmiştir.13

Fethi Paşa’dan kısa bir süre sonra Mustafa Reşit Paşa’nın da Papa XVI. Gregor’la bir görüşmesi olmuştur. Mustafa Reşit Paşa Sadarete gönderdiği yazısında, Papaya, Padişahın resminin bulunduğu süslü bir kutu ve bir mektup gönderilmesinin siyaseten iyi olacağını belirtmiştir.14 Roma’da gerçekleşen bu görüşmeler, ilişkilerin gelişmesi anlamında ileri bir adım olsa da, dostluk anlamında esas ilişkiler, Viyana elçisi Şekib Paşa’nın 1847’de Vatikan’ı ziyareti sonrasında gerçekleşecektir.

11 Beydilli, II. Mahmut Devri’nde Katolik Ermeni Cemaati ve Kilisesi’nin Tanınması (1830), s. 253-255.

12 Beydilli, II. Mahmut Devri’nde Katolik Ermeni Cemaati ve Kilisesi’nin Tanınması (1830), s. 258, 260-261.

13 BOA, HH., 1183/46700A; 1183/46700B, 17 Rebiülahir1254 (10 Temmuz 1838).

14 BOA, HH., 1183/46702; 1183/46702 B, 21 Receb 1254 (10 Ekim 1838).

(4)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 198

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

A. Şekib Efendi’nin Vatikan’ı ziyareti

Osmanlı ile Vatikan arasındaki karşılıklı nazik tutumlar Osmanlı hariciyesinde görev yapmış olan Şekib Efendi’nin15 Vatikan’ı ziyaretiyle birlikte ileri bir noktaya taşınmıştır. Şekib Efendi’nin görevi, Papalık makamına kısa bir süre önce oturmuş olan IX. Pius’a (1846-1878) Sultan Abdülmecit’in (1839-1961) mektubunu vermek ve tebriklerini sunmaktı ki bu durum, Osmanlı tarihi boyunca ilk defa gerçekleşecek olan bir hadiseydi.16

Bu amaçlarla yola çıkan Şekib Efendi, İtalya’daki Ancona limanına vardığında büyük bir sevgiyle karşılanmıştır. Roma’ya varıncaya kadar pek çok köy ve kasabadan geçmiş ve buradaki en yüksek resmi yetkililer tarafından kabul edilmiştir. Aynı şekilde Roma’da Quirinal Sarayı’nın kapısına geldiğinde de kendini bekleyen büyük bir kalabalık tarafından krallar gibi karşılanmıştır. Kardinallerin resmi elbiseleri ile katıldıkları tören bittikten sonra Şekib Efendi, sarayın bitişiğindeki toplantı odasına geçerek burada Papa IX. Pius ile görüşmüştür.17 Şekib Efendi, toplantıda Papaya ziyaretinin sebebine dair küçük bir konuşma da yapmıştır. Buna göre onun Roma’da bulunma amacı, Papalığa seçilmesinden dolayı kendisine Sultan Abdülmecit’in tebriklerini iletmekti. Ayrıca bu samimi atmosfer, Osmanlı ile Papalık arasında dostane bir ilişkinin kurulmasına sebep olacaktı.18 Papalıkla Osmanlı arasındaki ilişkilerin kurulmasında ön ayak olan ve büyük çabalar gösteren diğer önemli kişi ise, Paris’te görev yapmış olan Monsenyör Valerga’ydı. Daha sonra Kudüs Latin Patriği görevine getirilecek olan bu kişi ile ilgili olarak Papa, yaptığı hizmetler dolayısıyla kendisine minnettar olduğunu belirtmiştir.19

Papa IX. Pius açısından, Osmanlı ile gayr-ı resmi bir ilişkinin kuruluyor olması büyük başarıydı. Ona göre bu anlaşmayla, Osmanlı himayesinde yaşayan ve farklı uluslara mensup olan milyonlarca Katolik, Papalığın himayesi altına alınabilecek, sultanın haklarını ihlal eden ve her türlü bahaneyi müdahale için istismar eden büyük güçlerin tesirinden Katolikler kurtarılacaktı.20

Şekib Efendi’nin Vatikan’ı ziyareti, Osmanlı ve Papalık tarafında bir heyecan uyandırmakla birlikte, Fransız yetkililerinde bir endişeye neden olmuştur. Şekib Efendi,

15 Şekib Mehmed Paşa diye de anılan Şekib Efendi kâtip, hattat ve siyasi işlere vakıf bir Osmanlı bürokratıdır.

Divan-ı Hümayun kalemi halifelerinden olup, 1838’de maruzat-ı dâhiliye kâtibi, 1239’da beylikçi, 1240’da hariciye müsteşarlığı payesiyle Londra sefiri, 1241’de Meclis-i Vâlâ azası, 1843’te Dâr-ı Şura azası, 1844’te hariciye nazırı, 1845’te ikinci defa Londra sefiri, 1846’da Viyana sefiri olmuş ve 1848’de bu görevinden azledilmiştir. Daha sonraki yıllarda da çeşitli yüksek devlet memurluğu kadrolarında görev yapan Şekib Efendi 1854 yılında vefat etmiştir. bk. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, haz. Nuri Akbayar, C V, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 1574.

16 Fuad Carım, İşlenmemiş Konular, İstanbul Matbaası, İstanbul 1966, s. 72.

17 Richard Brennan, Pope Pius The Ninth: A Popular Life Of Our Holy Father, Printers To The Holy Apostolic See, New York 1877, s. 124. Ziyaret boyunca Şekib Efendi’ye, oğlu Başkâtip Arif Bey, İkinci Kâtip Âli Bey, Elçilik Baştercümanı Kaspar Manas (?-1885) (Gasparo de Manasse) eşlik etmiştir. Ermeni asıllı olan Kaspar Manas, saray ressamı olan Zenop Manas’ın üçüncü oğlu olup, kendisi de ressamdır. Paris’e eğitim için gönderilen Osmanlı öğrencilerindendir. Burada tıp eğitimi aldıktan sonra Osmanlı’nın değişik devlet kademelerinde görev yapmıştır. 31 yıl çalıştığı Viyana Osmanlı Elçiliği’nde tercüman ve başkâtip olarak görev yapmış ve aynı görevini Paris’teki Osmanlı elçiliğinde sürdürmüştür. bk. Carım, İşlenmemiş Konular, s. 76; Kevork Pamukciyan, “Manas Ailesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, haz. İlhan Tekeli ve diğerleri, C V, Tarih Vakfı-Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1994, s. 286; Adnan Şişman, Tanzimat Döneminde Fransa’ya gönderilen Osmanlı Öğrencileri (1839-1876), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2004, s. 131; Nurdan Küçükhasköylü, “Osmanlı Sarayında Ermeni Ressamlar: Manas Ailesi”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C XXVIII, Sayı 1, Ankara 2011, s. 174-175.

18 Taha Toros, “Tanzimat’ın İlanından Sonra Papalıkla İlk İlişkimiz”, Tarih ve Toplum, Sayı 109, İstanbul, Ocak 1993, s. 28.

19 Brennan, Pope Pius The Ninth, s. 124.

20 Brennan, Pope Pius The Ninth, s. 123.

(5)

Ahmet Türkan

JHS 199 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

Fransız diplomatların soğuk tavırlarının yanında, Fransa’nın İstanbul’daki memuru Burgunecy ile onun arkadaşı Count Rossi’nin, Papayla görüşmesini verimsiz kılmak için yaptıkları ayak oyunlarına maruz kalmıştır. Ancak Papa Pius, bu iki Fransız memurun tavırlarından kuşkulandığından, onların görüşlerine itibar etmemiş, dolayısıyla Fransız yetkililerinin çabaları sonuçsuz kalmıştır.21

Şekib Efendi, Roma’daki temaslarını ve yaşanan gelişmeleri Padişaha sürekli bildirmiştir.

Örneğin, 28 Şubat 1847 tarihli mektubunda gelişmeleri Roma’dan İstanbul’a şöyle aktarmaktaydı:

Zât-ı Vâlâları bu defa nâm-ı nâmî-i Hazret-i Mülûkâne’den olarak îfa ve icrâ eylemiş oldukları memûriyet-i behiyyeyi Haşmetli Papa Cenâpları lâyıkıyla takdîr ederek bu bâbda kemâl-i mahzûziyetini mübeyyin nezd-i âlîlerinde bir nişâne kalmasını pek emel etmiş olmasıyla müşârünileyh cenâpları hakkettirmiş olduğu bir kıta murassa tasvîrinin taraf-ı vâlâlarına itâsı husûsunu muhlislerine emir ve tenbîh eylemiş. Hâlbuki birkaç günden beri nıkrîs illetinden muztarib olduğum hasebiyle tasvîr-i mezkûru arzû-yı âcizânem veçhile bizzât takdîme kudret-yâb olamayacağımdan kemâl-i teessüfle işbu varaka-i âcizî ile irsâl olunan bir kıta derûnuna mevdûan gönderilmiş ve tahrîren dahi îfâ-yı memuriyet kılınmış olduğu beyanı derkâr olan hürmet-i mütemâyizemin Zât-ı Vâlâları’na arz ve tekrîrine vesîle-i hasene ittihâz olunmuştur.22

Şekib Efendi’nin Vatikan’ı ziyareti Roma basınında da yerine bulmuş ve konuyla ilgili Katolikler tarafından çeşitli yorumlar yapılmıştır. Diario Di Roma gazetesine göre ziyaret, Cem Sultan olayı nedeniyle II. Beyazıt’ın (1481-1512), Papa VIII. Innocent’e (1484-1492) 1490’da gönderdiği misyondan çok farklı bir mahiyet arz etmekteydi.23 Ziyaretle birlikte, çatışma halindeki haç ve hilal büyük yakınlaşma içerisine girmişti.24

Yorumlarda dikkati çeken noktalardan bir diğeri de yapılan benzetmelerde Papalık makamının yüceltilmesiydi. Örneğin, Şekib Efendi’nin Papa ile yaptığı konuşmasından hareketle Osmanlı Hükümeti Sebe Melikesine, Papa Pius da Kral Süleyman’a benzetilmekteydi. Katoliklere göre, Şekib Efendi’nin Papa’yı Doğu usulü ile selamlaması ve konuşmasında belagat sanatını iyi kullanması ise muhteşem bir durumdu. Kudüs’te bir Latin Patrikliğinin kurulmasının kararlaştırılmış olması da diğer önemli bir gelişmeydi. Çünkü bu patriklik, dini görevlerinin yanında ticari ve siyasi dünyevi birçok meselelerde Papalığın menfaatini gözetecek olan bir konsolos vazifesi yapacaktı.25

Burada dikkati çeken noktalardan biri de Şekib Efendi’nin Roma ziyaretinin Osmanlı basınında yer almamış olmasıdır. Yabancı konulara oldukça önemli yer veren Ceride-i Havadis gazetesinde dahi gelişmelerle ilgili bir haberin olmaması, ziyaretin gizli tutulduğunu akla getirmektedir. Sadece Takvim-i Vekayi gazetesinin 16 Ocak 1847 tarihindeki bir yazısında, Viyana Sefaretine tayin edilen Şekib Efendi’nin usul gereği beraberindeki memurlarla birlikte Padişahla görüştüğünü belirtmektedir. Ancak bu konuda Roma’daki ziyaretle ilgili herhangi bir vurguda bulunulmamaktadır.26 Osmanlı Arşiv Belgelerine

21 Brennan, Pope Pius The Ninth, s. 123.

22 BOA, HR. SYS (Hariciye Nezareti Siyasi Evrakı), 1768/4, 12 Rebiülevvel 1263 (28 Şubat 1847).

23 Carım, İşlenmemiş Konular, s. 72.

24 MacDonell Dawson, Pius IX. And His Time, Catholic Record Printing House, London 1880, s. 22.

25 Dawson, Pius IX. And His Time, s. 22.

26 Takvim-i Vekayi, 28 Muharrem 1263/16 Ocak 1847, nr. 317.

(6)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 200

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

bakıldığında ise bu ziyaretin yakinen takip edildiği ve Roma’dan İstanbul’a gelişmelerin sürekli aktarıldığı görülmektedir.27

B. Kudüs’te Papalığın Hâkimiyetinin Genişlemesi

Yukarıda zikredildiği üzere Osmanlı ile Papalık arasında gelişen dostane ilişkilerin diğer bir sonucu da uzun zamandır kapalı olan Kudüs Latin Patrikliğinin açılmasıdır. Bu süreci iyi anlayabilmek için Kudüs’teki Hıristiyanların misyon faaliyetlerine yakından bakmak gerekir.

XIX. yüzyılda Kudüs’teki Hıristiyan kiliselerinde büyük bir canlanma yaşanmaktaydı. İlk defa Batılı misyonerler göreceli bir özgürlükle kalabalıklar halinde bu şehirde faaliyette bulunuyorlardı. Misyonerler, üç yüz yıldan beri Osmanlı yönetimi altında bulunan kiliselere yardım amacıyla geldiklerini belirtseler de, dillendirdikleri amaçlar sadece söylemde kalmaktaydı. Çünkü onlar, yerel kiliselere yardımdan ziyade, yeni kiliseler açma yoluna gittiler. Kısa zaman içerisinde de Luteryan, Anglikan ve Katoliklere ait kiliseler kurdular. Bu kilise topluluklarının sayısının artmasının nedeni, Hıristiyanlaşan Müslüman veya Yahudilerden kaynaklanmıyordu. Daha çok Ortodoks inanca sahip olan Doğulu Hıristiyanların Katolik, Anglikan ve Luteryan inancına girmeleri ile ilgili bir durumdu.28

Misyonerlerle birlikte, yabancı devletler de Kudüs’te temsilcilikler açma yarışına girdiler.

İlk defa 1838’de İngiltere tarafından gerçekleştirilen konsolosluk açma faaliyetini, 1842’de Prusya izledi. Bu iki devlet ayrıca, 1842’de Anglikan-Lüteryan piskoposluğunun açılışına da ön ayak oldular. Diğer büyük bir güç olan Rusya da bu devletlerin gerisinde kalmayarak, 1844’te dini-politik bir merkez olan Arşimandritlik29 açtı.30 Doğu Hıristiyanlığı üzerindeki çalışmalarıyla seçkin bir teolog olan Rus Piskoposu Porpirius’un yönetimi altında Filistin’deki Rus Kilisesi önemli gelişme gösterdi.31 Rusya’nın Kudüs’teki etkisinin artması özellikle Fransa’yı endişelendirmekteydi. Dolayısıyla Fransa, Rusya’nın etkisini kırma amacıyla Rum Katolikler üzerinde hâkimiyet kurmaya çalıştı.32

27 BOA, HR. SYS., 1768/4 12 Rebiülevvel 1263 (28 Şubat 1847), 1768/5, 13 Rebiülevvel 1263 (1 Mart 1847).

28 Anthony O’Mahony, “Rome and Jerusalem: The Vatican and Christianity in the Holy Land”, Bulletin of the Royal Institute for Inter-Faith Studies, C VII, No 2, Jordan, 2005. s. 103; Thomas Hummel, “English Protestan Pilgrims of the 19th Century”, The Christian Haritage in the Holy land, ed. Anthony O’Mahony, Göran Gunner, Kevork Hintlian, Scorpion Cavendish, London 1995, s. 160-161.

29 Arşimandrit, Rum Kilisesinde bir veya birkaç manastırın reisine denir. IV. yüzyılda Mezopotamya kaynaklı olduğu anlaşılan bu terimin, Mısır ve Küçük Asya’da yayıldığı görülmektedir. Hiyerarşi anlamında Arşimandrit, yönetilen manastırların sayısına bağlı olarak reis veya başkeşiş olarak da adlandırılır. Diğer bir anlamıyla Arşimandrit, büyük manastırın keşişine denir. XI. yüzyıldan itibaren Bitanya’daki Athos ve Olympus Dağı gibi manastır merkezlerinin reisleri Batı’daki keşişlere denk sayılmıştır. XX. yüzyılın başlarında Rum Kilisesi’nde iki tür Arşimandritliğin bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan ilki, kendi içerisinde atama yetkisine sahip bulunan manastır yetkililerinin bulunduğu Arşimandritlik; diğeri ise onursal Arşimandritlik ve İstanbul gibi büyük patrikliklerin yargısal yetkisi altında olan Arşimandritliklerdir. İstanbul’un en önemli Arşimandritlerinden biri, Kadıköy Konsili’nin (451) yapıldığı dönemde Papa I. Leon ile birlikte etkin rol oynayan Eutyches’dir.

Arşimandritlerin değişik atanma durumları vardır. Bunlar patrik, metropolit gibi kilise yetkilileri tarafından atanabilirler. Rusya’da olduğu gibi kutsal sinod tarafından atanabilir veya manastırlarda yapılan seçim sonucu bir atanma olabilir. Arşimandritin yetki anlamında, haç gibi bir takım kutsal nesneleri göğsünün üzerinde takma ve manastırda çalışanları görevlendirme gibi hakları da bulunmaktadır. Rus Kilisesi açısından bakıldığında, manastır Arşimandritleri, rahip, papaz ve diğer kilise görevlileri gibi Rus Patriğinin yetkisi dâhilinde görev yapmaktadırlar.

Andrew J. Shipman, “Archimandrite” The Catholic Encyclopedia, C I, s. 1444. Walter F. Adeney, The Greek And Eastern Churches, Charles Scribner’s Sons, Newyork 1908, s. 410; Michael Prokurat, Alexander Golitzin, Michael D. Peterson, Historical Dictionary Of The Orthodox Church, Scarecrow Press, London 1996, s. 6, 85.

30 Roger Heacock, “Jerusalem and the Holy Places in European Diplomacy”, The Christian Heritage in the Holy Land, s. 204; Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, çev. Ali Reşad, İstanbul 1999, s. 67.

31 The Russian Orthodox Church: Organization, Situation Activity, Published By The Moscow Patriarchate, Basım Tarihi ve Yeri yok, s. 149.

32 Roger Heacock, “Jerusalem and the Holy Places in European Diplomacy”, s. 205.

(7)

Ahmet Türkan

JHS 201 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

Fransa, birçok açıdan Papalıkla problem yaşamasına karşılık dış politikada Doğu Katoliklerini savunmayı sürdürmekteydi. Ortodoksların hamisi rolünü üstlenen Rusya’ya karşı, Kudüs’teki Latin Hıristiyanların korunması da, yine bu siyasi amacın bir sonucuydu.33 Bu karşılıklı rekabetler, daha sonra Kudüs’teki Kıyamet Kilisesi’nde yaşanan bir problemle birlikte, Kırım Savaşı’nın çıkmasına neden olmuştur.34

Kudüs’te yaşayan Latinlerin dini yapılanmasına bakıldığında, Haçlıların kutsal toprakları terk edişleri ile birlikte 1291 yılından beri Kudüs’te bir patrik bulunmadığı görülüyordu. Bu bölgedeki Katolik topluluğunun temsilciliğini ise Fransiskenler üstlenmişlerdi.35 Kudüs’te Protestan bir piskoposun atanmasına karşılık, Katolik patrikliğinin tekrar kurulması ihtimali gündeme geldiğinde Fransiskenler buna karşı çıktılar. Çünkü mevcut konumlarını kaybetmek istemiyorlardı. Onlar böyle bir tutum içerisinde iken İstanbul’da oturan Kudüs Rum Patriği Cyril’in Rus çarının desteğiyle Kudüs’e getirilmesi ve üst düzeyde bir Rus din adamının bu şehirde görev yapmaya başlaması Fransa’yı endişelendirdi.36

Patrikliğin açılması konusunda Fransa’nın takındığı tutumla ilgili farklı bilgiler aktarılmaktadır. Tarihçi Charles Frazee’ye göre, Fransa’nın korumasını gereksiz hale getireceğinden Kudüs’te patrik seviyesinde birinin bulunması, İstanbul’daki Fransız büyükelçisi tarafından endişeyle karşılanmıştır.37 Kudüs’teki İngiliz konsolosunun raporlarına bakıldığında ise Fransa, Rusların bu şehirdeki dini ağırlıklarının artmasından duyduğu kaygı nedeniyle patrikliğin açılması yönünde Papalığa baskı uygulamıştır.38 Kanaatimizce Fransa, Katolikler üzerindeki hamiliği rolüne zarar vereceği kaygısıyla patrikliğin kurulmasını ilk başlarda pek olumlu karşılamasa da bu tutumunda çok da ısrar etmemiştir. Nitekim Papalıkla yürütülen müzakerelerle alakalı olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yer alan belgelerde, Katoliklerle ilgili resmi işlemlerin Fransa üzerinden yürütülmesi özellikle vurgulanmıştır.39

Osmanlı devlet adamlarına göre, Kudüs’te Latin Patrikliğinin kurulması olumlu gelişmelere yol açacaktı. Çünkü geçmişten beri bu şehirdeki Katoliklerin Fransa’nın koruması altında olması, bir takım sıkıntılara yol açmaktaydı. Bu nedenle Kudüs’teki Latinlerin Fransa’nın himayesinden alınıp Papalığın himayesine verilmesi, bir hayra vesile olabilir40 ve bu sayede İngiliz ve Rusların dini faaliyetlerine karşı da bir direnç sağlanabilirdi.41 Papalık tarafında ise, patrikliğin kurulmasıyla birlikte Roma’nın Kudüs’teki dini ve dünyevi ağırlığı daha çok artacağı kanaati hâkimdi.42

Ulaşmak istedikleri sonuçlar farklı olsa da Osmanlı ve Papalığın endişeleri bir noktada buluştuğundan, Kudüs’te bir Latin Patrikliğinin kurulmasına karar verildi ve kısa zaman içerisinde de bu makama Monsenyör Valerga getirildi.43 Kudüs Latin Patrikliğinin yapısı Osmanlı’daki Ermeni, Rum, Süryani gibi patrikliklerin yapısından farklılık arz etmekteydi.

33 Thurston, “France”, s. 344, Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 273.

34 bk. Hayreddin, Kırım Muharebesinin Tarih-i Siyasisi, Ahmed İhsan Şürekası, İstanbul 1326/1908, s. 65-97;

Karen Armstrong, Jerusalem: One City Three Faiths, Ballantine Books, Newyork 1997, s. 355.

35 Oded Peri, Christianity Under Islam in Jerusalem, Leiden : E. J. Brill, Boston 2001, s. 100.

36 Mordechai Eliav, Britain And The Holy Land (1838-1914): Selected Documents from the British Consulate in Jerusalem, Yad Izhak Ben-Zvi Press, Jerusalem 1997, s. 143-144. Ayrıca bk. Stanford J. Shaw, Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’nin Doğuşu: 1808-1975, C II, çev. Mehmet Harmancı, E yayınları, İstanbul 2006, s. 176.

37 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 376-377.

38 Eliav, Britain And The Holy Land (1838-1914), s. 144.

39 BOA, A. DVN. (Sadaret Divan (Beylikçi) Kalemi Evrakı), 35/95, 24 Cemaziyelevvel 1264 (28 Nisan 1848).

40 BOA, İ. MSM. (Mesâil-i Mühimme İradeleri Evrakı), 32/900, 23 Safer 1264 (30 Ocak 1848).

41 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 376.

42 MacDonell Dawson, Pius IX. And His Time, s. 22.

43 Dawson, Pius IX. And His Time, s. 22.

(8)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 202

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

Adı geçen patrikliklerde seçim, gayrimüslim cemaatler tarafından yapılır ve gerekli soruşturmalardan sonra padişahın verdiği beratla resmi ataması yapılırdı.44 Kudüs Latin Patrikliği’nin yönetimine bakıldığında, din adamlarının yarısının Osmanlı vatandaşı olması kabul edilmiş, ancak atamanın Roma tarafından gerçekleştirileceği belirtilmişti.45

1848’den 1872 yılına kadar patriklik görevini icra eden Valerga’nın döneminde, Kudüs’teki Katolik yapılarında büyük canlılık meydana gelmiştir. Onun cesaretli girişimleriyle birçok kilise, manastır ve eğitim kurumları açılmıştır. Valerga’nın diğer bir özelliği de Doğu kilise disiplininde yapmak istediği yeniliklerdir. Ona göre, Doğudaki kilise disiplini Batıdakine yakın olmalı ve tek kilise disiplini bulunmalıydı. Örneğin Batıda olduğu gibi Doğudaki Katolik Kiliselerinde görev yapan din adamlarına bekârlık şartı getirilmeliydi.46

Sonuçta Kudüs’te Latin Patrikliğinin kuruluşu, birçok sıkıntılara rağmen Papalığın hâkimiyet alanını genişletmiştir. Kudüs’te inşa edilen büyük oteller sayesinde, Katolik hacılar için büyük kolaylıklar sağlanmıştır.47 Kudüs’te yapılan diğer önemli bir faaliyet ise 1893 yılında düzenlenen Evharistik kongredir. Rheim Başpiskoposu Kardinal Langeniex’un başkanlığında ve Assomptionistler ve Katolik Melkitlerin büyük katkılarıyla düzenlenen bu kongreyle birlikte Papalık, Doğu ile bir yakınlaşma içerisine girmiş ve Katolik kurumlarını Fransa’nın himayesinden kurtarmak için teşebbüslerde bulunmuştur.48

C. Papa Elçisinin İstanbul’a gelişi

Şekib Efendi’nin Papa IX. Pius’u ziyaretiyle birlikte Sultan Abdülmecit’in tebriklerini iletmesi49 ve Kudüs Latin Patrikliğinin kurulmasına izin verilmesi gibi birçok sebep Osmanlı ile Papalık arasındaki ilişkileri geliştirdiğinden Papalık, çeşitli görüşmelerde bulunmak amacıyla Sayda Piskoposu Innocenzo Ferrieri’yi temsilcisi olarak İstanbul’a göndermeye karar vermiştir.50 Ferrieri’nin İstanbul’a gönderileceği dönemde Papalık Avrupa’da zor günler geçirmekteydi. Fransız İhtilali’nin de etkisiyle İtalya’da siyasal birliğe yönelik hareketler arttığından, Papanın neredeyse orta İtalya’nın tümündeki iktidarı tehdit alındaydı.51 Bununla birlikte Avusturya, Papalığa bağlı olan bir şehri işgal etmişti.52 Tüm bu olumsuzluklara karşılık

44 BOA., Y. EE. (Yıldız Esas Evrakı), 91/9, 30 Rebiülevvel 1296 (24 Mart 1879).

45 Gülnihal Bozkurt, Alman ve İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1996, s. 188.

46 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 285.

47 Mehmet Aydın, “Katolik Misyonerliğinin Dünü ve Bugünü”, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Ensar Yayınları, İstanbul 2004, s. 117.

48 BOA, Y. PRK. ZB. (Yıldız Perakende Zabtiye Evrakı) 10/116, 28 Cemaziyelahir 1310 (17 Ocak 1893); BEO, (Bab-ı Ali Evrak Odası Evrakı), 162/12088, 11 Şaban 1310 (28 Şubat 1893); Y. A. HUS. (Yıldız Sadaret Hususî Maruzat Evrakı), 273/147, 24 Şevval 1310 (11 Mayıs 1893); İ. TAL. (İrade Taltifat Evrakı), 22/1310, 11 Zilkade 1310 (27 Mayıs 1893); Eugene Portalie, “Augustinians Of The Assumption” The Catholic Encyclopedia, C II, s.

207; Catherine Nicault, Kudüs 1850-1948, çev. Estreya Seval Vali, İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s. 179; Robert J. Taft, “The Eastern Catholic (Uniate) Churches”, The Cambridge History of Christianity: World Christianities 1815-1914, C VIII, s. 424; Maurice M. Hassett, “Eucharistic Congressess”, The Catholic Encyclopedia, C V, s.

1175; Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 356.

49 BOA, İ. MSM., 32/902, 1 Rebiülevvel 1264/7 Şubat 1848.

50 Richard Robert Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, T. Cautley Newby Publihsher, London 1862, s. 91; Dawson, Pius IX. And His Time, s. 22.

51 Çoban, Geçmişten Günümüze Papalık, s. 133.

52 Ceride-i Havadis, 28 Zilkade 1263 (7 Kasım 1847), nr. 358. Papa bu işgalden bir sene sonra Roma’yı terk etmek zorunda kalacak ve Bavyera elçisi Count Spaur ile Fransa elçisi Due d’ Harcourt’un yardımlarıyla 24 Aralık 1848’de birçok kardinalin bulunduğu Napoli krallığındaki Gajeta denilen yere gitmiştir. Papa Fransa’nın yardımıyla ancak 12 Nisan 1850 tarihinde Roma’ya geri dönebilmiştir. bk. Ott, “Pius IX”, The Catholic Encyclopedia, C XII, ed. Charles G. Herbermann, The Encyclopedia Press, New York 1911, s. 135; Sheridan Gilley, “Papacy”, The Cambridge History of Christianity: World Christianities (1815-1914), C VIII, ed. Sheridan Gilley, Brian Stanley,

(9)

Ahmet Türkan

JHS 203 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

İngiltere ve Amerika gibi devletler Papalıkla ilişkilerini güçlendirmek, hatta Roma’da bir elçi bulundurmak istemekteydiler.53 Böyle bir süreç içerisinde İstanbul’a gelecek olan Ferrieri’nin gündeminde üç ana mesele bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi, Katolik Ermenilerin kendi iç problemlerin çözülmesi;54 ikincisi, Kudüs Patrikliği ile ilgili Osmanlı yetkilileri ile yapılan görüşmelerin bir sonuca bağlanması; üçüncüsü de Osmanlı topraklarında yaşayan Doğu kilisesi mensuplarına yazılmış olan Papalık mektubunun iletilmesi idi.55

Papadan aldığı emirler doğrultusunda memuriyet-i mahsusa sıfatıyla Aralık 1847’de yola çıkan Ferrieri’nin İstanbul’a ulaşması hiç kolay olmamıştır. O, limandan ayrılır ayrılmaz bindiği vapur fırtınaya yakalanmış ve Napoli limanına yaklaşarak geminin tamiri için birkaç gün beklemiştir.56 Bu süreç içerisinde Ferrieri’nin gelişi İstanbul’da yaşayan Katolikleri çok heyecanlandığından, onu karşılamak için birçok hazırlık yapmışlardır. Sardunya Devleti’nin beylik vapurlarından biriyle geldiğinden, İstanbul’daki Sardunya tüccarları Ferrieri’nin gemiden inişi sırasında top atılması için elçilikleri vasıtasıyla hükümetten izin istemişler ve Sultan Abdülmecit’in iradesiyle gereken izin verilmiştir.57 Ancak karşılamayı, İtalya’nın birleşmesini ifade eden üç renkli bandıra ve kokartlarla yapıp, Ferrieri’yi de bir alay eşliğinde götüreceklerine dair söylentilerin yayılması hükümeti endişelendirmiştir. Çünkü İtalya’nın birleşmesini anımsatacak biçimde İstanbul’da yapılacak bir propaganda, Avusturya başta olmak üzere birçok devletin tepkisini çekebilecekti. Dolayısıyla bu devletlerin elçilerinin hükümete yazacakları olumsuz bir yazı, birtakım sıkıntılara yol açabilecekti. Hükümet bunun üzerine elçilerden herhangi bir yazı gelmemişken, böyle bir bayrağa müsaade edilmeyeceğine dair bir müzekkere hazırlayarak Avusturya, Sardunya, Napoli ve Toskana elçi ve maslahatgüzarlarına göndermiştir.58

Sonuçta, getirilen yasak nedeniyle İstanbul’daki Katolikler bayrak ve kokartların yer alacağı bir alay tertip etmeyeceklerini belirtmişler ve bu faaliyetleri askıya almışlardır. Bunun yerine ilgili kişilere, Beyoğlu Ağa Camii civarında bulunan İtalyan tiyatrosuna teşrif etmeleri yönünde İstanbul’da ilanlar asmışlardır.59 İlanlardan haberdar olan hükümet, İtalya Cemiyeti’ne bir yazı göndermiş ve tiyatroda yapacakları toplantıda bu bayrakların açılmamasına dair tekrar bir uyarıda bulunmuştur.60

1. Papa Elçisinin Sultan Abdülmecit’le Görüşmeleri

Papa elçisi Ferrieri, İstanbul’a gelmeden küçük bazı problemler yaşamışsa da, İstanbul’da bulunduğu zaman diliminde yoğun diplomatik bir süreç geçirmiş ve kısa zaman içerisinde Babıâli’de Hariciye Nazırı ve Sadrazamla görüşmeler yapmıştır.61 Elçi, görüşmelerden sonra Papanın gönderdiği mektup ve hediyelerin defterini Hariciye Nezareti’ne teslim etmiş, ayrıca bunları Padişaha bizzat kendisinin vermeyi istediğini belirterek bir görüşme ayarlanmasını rica

Cambridge University Press 2012, s. 16; Arthur Robert Pennington, Epoch of The Papacy: From Its Rise To The Death Of Pope Pius In 1878, George Bell And Sons, London 1881, s. 462-463.

53 Takvim-i Vekayi, 23 Rebiülahir 1264 (29 Mart 1848), nr. 372; Ceride-i Havadis, 4 Muharrem 1264 (12 Aralık 1847), nr. 363.

54 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 319.

55 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 277.

56 Ceride-i Havadis, 2 Safer 1264 (9 Ocak 1848), nr. 367; Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, T. Cautley Newby Publihsher, London, 1862, s. 91.

57 BOA, İ. MSM. 32/898, 29 Muharrem 1264 (6 Ocak 1848).

58 BOA, A. AMD. (Sadaret Âmedî Kalemi Evrakı), 3/39, 11 Safer 1264 (18 Ocak 1848); İ. MSM. 32/899, 19 Safer 1264 (26 Ocak 1848).

59 BOA, İ. MSM. 32/899, 32/899, 19 Safer 1264 (26 Ocak 1848).

60 BOA, İ. MSM. 32/899, 32/899, 19 Safer 1264 (26 Ocak 1848).

61 Ceride-i Havadis, 16 Safer 1264 (23 Ocak 1848), nr. 369.

(10)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 204

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

etmiştir.62 Bunun üzerine mabeynle görüşülerek kısa bir süre içerisinde elçinin Padişahla görüşmesi sağlanmıştır.63 Beraberindeki iki seyyahla birlikte Sultan Abdülmecit’le bir görüşme yapan Ferrieri, ona Papanın mektubunu ve hediyelerini takdim etmiştir.64 Hediyeler arasında Roma’daki Trajan direğinin yaldızlı pirinçten bir modeli, her tarafı mozayikten imal edilmiş olan üçayaklı tabla, Papa basmahanesinde yapılmış basma resimler mecmuası, IX. Pius zamanında basılmış altın, gümüş ve bakır madalyaların numuneleri yer almaktaydı.65

2. Papa Elçisinin Yetkisine Dair Yürütülen Müzakereler

Padişahla görüşmelerden sonra Ferrieri’ye önce Hariciye Nazırı Âli Paşa,66 ardından da Sadrazam tarafından gece ziyafetleri verilmiş ve bu yemeğe yabancı elçiler de davet edilmiştir.67 İlerleyen günlerde Babıâli’de Papa elçisiyle esas gündem konuları konuşulmaya başlanmıştır. Hükümet, müzakerelerin başında, Papalıkla yapılacak olan anlaşmadan ulaşılmak istenilen hedefleri ve bu süreçte doğabilecek sıkıntıları dile getirmiştir. Buna göre, anlaşmayla birlikte Fransa ve Avusturya devletlerinin, Osmanlı tebaası olan Katoliklerin iç işlerine müdahalelerin önlenmesi güzel bir gelişme olacaktı. Ancak birtakım tepkileri bertaraf etmek için anlaşmada mezhep vurgusu yapılmamalı, daha çok dostluk ve ticari içerikli bir anlaşma olduğu üzerinde durulmalıydı.68

Hükümetin bu görüşüne karşı Ferrieri, Papa IX. Pius’un Osmanlı ile daimi bir anlaşma yapma niyetinde olduğunu söylemiştir. Bu bağlamda, Papalık (Roma) devletinin mezhebe dönük bir tarafı olması nedeniyle anlaşmaya bu hususa dair bir vurgunun yapılmamasının kendilerince uygun düşmeyeceğini, hatta anlaşmayı eksik kılabileceğini belirtmiştir.

Ferrieri’ye göre, mezhep vurgusu olmaksızın bir anlaşma yapılırsa, sonradan tekrar bir anlaşma yapma ihtiyacı doğabilirdi. Sorunun çözümü ise, “Papa vekili” ismiyle İstanbul’da bir piskoposun bulundurulmasıydı. Gerekli hallerde bu piskoposla istişarede bulunulacak, böylece hem bir ihtiyaç giderilmiş olacak, hem de Papa bundan gayet memnun olacaktı.69

İstanbul’da “Papa vekili” adıyla birinin görevlendirilmesi hükümet tarafından da olumlu karşılandı. Çünkü Papalığın gücünün arttırılmasıyla birlikte, Arabistan ve civarında yaşayan Katolikler üzerindeki Fransa’nın; Bosna Hersek, İşkodra ve çevresinde yaşayan Katolikler üzerindeki Avusturya’nın nüfuzu kırılabilir ve bu devletlerin müdahaleci tavırlarının önüne geçilebilirdi. Ancak buna karşılık ileride bir sıkıntının doğmaması için “Papa vekili”nin Katolik reayanın işlerine müdahalede bulunmaması yönünde memurluğuna bir sınırlandırma getirilmeliydi. “Papa vekili”nin görevi, gerekli olduğu zaman Osmanlı Devleti tarafından kendisine söylenilen meseleleri Roma’ya tebliğ etmek ve cevaplarını da Babıâli’ye ulaştırmakla sınırlı tutulmalıydı.70

Hükümetin dile getirdiği meseleleri elçi de uygun buldu ve Kudüs Patriği Valerga’yı

“Papa vekili” olarak tayin etme niyetinde olduklarını belirtti. Valerga, Kudüs Latin Patriği olduğundan birkaç ayını İstanbul’da, kalan zamanın çoğunu Kudüs’te geçireceğinden,

62 BOA, İ. MSM., 32/901, 21 Safer 1264 (28 Ocak 1848).

63 Ceride-i Havadis, Gurre Rebiülevvel 1264 (6 Şubat 1848), nr. 371.

64 BOA, İ. MSM. 32/902, 1 Rebiülevvel 1264 (6 Şubat 1848).

65 BOA, İ. MSM. 32/901, 21 Safer 1264 (28 Ocak 1848).

66 Ceride-i Havadis, 8 Rebiülevvel 1264 (13 Şubat 1848), nr. 372.

67 Ceride-i Havadis, 22 Rebiülevvel 1264 (27 Şubat 1848), nr. 374.

68 BOA, İ. MSM., 32/907, 14 Cemaziyelevvel 1264 (18 Nisan 1848).

69 BOA, İ. MSM., 32/907, 14 Cemaziyelevvel 1264 (18 Nisan 1848).

70 BOA, İ. MSM., 32/907, 14 Cemaziyelevvel 1264 (18 Nisan 1848).

(11)

Ahmet Türkan

JHS 205 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

hükümetin endişesi olan “Papa vekili”nin Katolik reayanın işlerine müdahale kaygısı da bertaraf edilmiş olacaktı.71

Osmanlı Hükümeti, Ferrieri ile yapılan müzakereleri çok titiz bir şekilde sürdürmekteydi.

Katolik tebaanın Fransa ve Avusturya’nın etkisi altından alınmasına çalışılırken, diğer taraftan Papalığın müdahalelerinin hangi boyutta olacağına dair ifadelerin kullanımı üzerinde çok hassas davranılmaktaydı. Fransa ile yaşanan sıkıntılardan dolayı hükümet, Papalıkla yapılan anlaşmada, deyim yerindeyse yağmurdan kaçarken doluya tutulmak istemiyordu. Örneğin, Ferrieri’yle müzakereleri yürüten Hariciye Nazırı Âli Paşa daha önceki görüşmelerde “Papa vekili”nin hangi yetkilerle İstanbul’da görev yapacağına dair zihnindeki kuşkuları tam olarak giderebilmiş değildi. Bunun için Ferrieri’den yetki konusunda kendisini tekrar bilgilendirmesini istediğinde o da, “Papa vekili, Osmanlı Devleti’nde Katolik mezhebi menfaatinin muhafazasıyla, Papa Devleti tebaasının ihtiyaç anında himâyet olunması emrinde bir âlet demek olarak Osmanlı Devleti ile Papa Devleti arasında vuku bulacak bilcümle tebligatın teatisi emrinde bir vasıta ittihaz olunabileceğini ilan ve beyan etmektir.” diye cevap verdi.72 Bunun üzerine “Papa vekili”nin yetkileri ile ilgili olarak Ferrieri’nin açıklamaları hükümet tarafından tekrar değerlendirildi ve “Papa vekili, Osmanlı Devleti’nde bulunan Katolik mezhebinin menfaati için bir âlet olacağı” cümlesi yerine “istîzâh olundukta (izah istenildiğinde) papa vekili Osmanlı Devleti nezdinde Katolik mezhebine dair olan hususlarda bir alet demek olduğu” ibaresinin eklenilmesi istenildi ve sonuçta bu ibare elçi tarafından da uygun bulundu.73

Müzakerelerde görüşülen konulardan biri de “Papa vekili”nin diplomatik bir sıfatının olamayacağıydı.74 Böyle bir vurgunun yapılmış olması büyük bir ihtimalle Fransa’nın Katoliklerin hamisi rolünü üstlenmesinden kaynaklanıyordu.75 Nitekim bununla ilgili Babıâli’den Roma Devleti’ne müsaade edilen hakların fiiliyata dönüşmesinin Fransa ile Papa Devleti arasında varılacak karara da uygun olacağı belirtilmiştir.76 Anlaşmaya böyle bir ibare eklenmiş olsa da özellikle Papalık kanadında Fransa’nın müdahalelelerini azaltmak için gayr-ı resmi yolların denendiği görülmektedir. Örneğin, Kudüs Patrikliği görevine başlamasından kısa süre içerisinde Patrik Valerga için resmi bir merasim düzenlenmesi gündeme gelmişti.

Bunun için de Fransa elçisi, Kudüs mutasarrıfına bir tavsiye mektubunun yazılmasını istedi.

Fransız elçinin amacı, mektubun kendileri vasıtalarıyla Kudüs’e iletilmesini sağlamak ve böylece eskiden olduğu gibi Katoliklerin hamisi olduklarını vurgulamaktı. Gelişmeler karşısında Papa elçisi, hariciye nazırının yanına gelerek mektubun bu şekilde gönderilmesinin Fransızları kibre sevk edeceğini, dolayısıyla mektubun direk devlet tarafından gönderilmesini istedi. Osmanlı hükümeti, Fransız elçinin isteklerine ilk başta cevap vermeyerek gelişmeleri soğumaya bıraktı ve bir müddet sonra da Sultan Abdülmecit’in iradesiyle mektup Fransız elçinin aracılığı olmaksızın gönderilmesine karar verildi.77 Hariciye Nezareti’nden Kudüs Mutasarrıflığına gönderilen yazıda, Valerga’nın itibar sahibi kişilerden olduğundan, onun Osmanlı ile Roma Devleti arasında meydana gelen güzel münasebetler gereğince kendisine gereken merasimin düzenlenmesi ve yakınlık gösterilmesi istenmiştir.78 Neticede, Fransız elçi

71 BOA, İ. MSM., 32/907, 14 Cemaziyelevvel 1264 (18 Nisan 1848).

72 BOA, HR. SYS. 1768/11, 24 Nisan 1848 (20 Cemaziyelevvel 1264).

73 BOA, HR. SYS. 1768/11, 24 Nisan 1848 (20 Cemaziyelevvel 1264).

74 BOA, HR. SYS. 1768/13, 28 Nisan 1848 (24 Cemaziyelevvel 1264).

75 William H. Delacy, “Protectorate of Missions” The Catholic Encyclopedia, C XII, ed. Charles G. Herbermann, The Encyclopedia Press, New York 1911, s. 489.

76 BOA, A. DVN. 35/95, 24 Cemaziyelevvel 1264 (28 Nisan 1848).

77 BOA, İ. MSM., 32/900, 23 Safer 1264 (30 Ocak 1848).

78 BOA, HR. SYS., 1768/8, 10 Safer 1264 (17 Ocak 1848).

(12)

Osmanlı ile Papalık Arasındaki İlk Dostane İlişkiler ve Bunun Doğu Kiliseleri Açısından Önemi

JHS 206

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

aracılığı ile Papalıkla resmi iletişim kurulması belirlenmiş olsa da sonraki süreçlerde de birçok kez ihlal edildiği görülmüştür.79

İstanbul’da “Papa vekili” sıfatıyla bir kişinin bulundurulmasının Osmanlı Papalık ilişkilerinde olumlu birçok yansımaları olmuştur. Bununla birlikte, vekilin zaman zaman anlaşmanın zıttına Katolik reayanın iç işlerine müdahalesi, Doğu Katolikleriyle Papalık arasında sorunlara neden olmuştur. Bu sorunlar da doğal olarak Osmanlı Papalık ilişkilerine olumsuz olarak yansımıştır.80

3. Papa IX. Pius’un Doğu Kilisesi Liderlerine Gönderdiği Uzlaşı Mektubu

Papa IX. Pius’un Doğudaki Hıristiyanlarla ilgili politikalarını iki ana çerçevede yürüttüğü görülür. Bunlardan biri, Latinlerin Doğudaki statüsü, diğeri ise Ortodokslar ile Papalık arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesidir.81 Kilise tarihine bakıldığında zaman zaman Doğu-Batı kiliseleri arasında bu türden karşılıklı ilişkilerin ve uzlaşı çabalarının olduğu görülmektedir. 1054 yılındaki Doğu-Batı kilisesi ayrımından sonra en önemli birleşim çabaları 1274’teki II. Lyon Konsili ve 1439’daki Floransa Konsili’nde olmuştur.82 1204’te İstanbul’da gerçekleşen Latin işgalinin hatıraları daha yeni olduğundan II. Lyon Konsili’ndeki görüşmelerin neticesinde Rumlarla bir birleşme meydana gelmemiştir.83 Yaklaşık iki yüz yıl sonra gerçekleşen Floransa Konsili’nde ise birlik açısından daha umutlu bir ortam oluşmuştur.

Bu konsilde hem Papalık hem de Rum Ortodoksların pragmatik bir yaklaşım içerisinde bulundukları söylenebilir. Papalığın birlikten murat ettiği şey, Batıda olduğu gibi Doğuda da dini otoritesini genişletmekti. Bizans ise İstanbul’a karşı yapılacak bir Türk saldırısına karşı Latin Kilisesinin desteğini almak istiyordu.84 Uzun görüşmeler boyunca Floransa Konsili’nde Rum Ortodokslarla başlangıçta bir birleşme imkânı doğmuş olsa da, sonradan bu teşebbüs de sessiz bir şekilde sona ermiştir. Floransa Konsili’nin Roma açısından en önemli olumlu yanı Ermeni, Habeş, Kıpti, Marunî ve bazı Yakubi kiliselerinin Katolik kilisesi ile ittifak yapmaları olmuştur.85 Bu konsilde, Doğu Kilise geleneklerinin korunması ilke olarak benimsenmiş olmasına karşılık bunda sapmalar olduğundan birçok tartışmalar da yaşanmıştır.86

Roma Kilisesinin Doğu Kiliseleriyle uzlaşma çabalarından biri de, Ferrieri’nin İstanbul’daki temaslarında ortaya çıkmıştır. Papa elçisi sıfatıyla Babıâli’de görüşmelerde bulunan Ferrieri, Osmanlı topraklarında yaşayan Ortodoks ve Doğu Hıristiyan mensuplarına verilmek üzere Papanın In Suprema Petri Apostoli Sede isimli mektubunu da beraberinde getirmişti.87 Bu mektupta, tüm Hıristiyanların Roma’yla ve İsa’nın sürüyü gütmesi için görevlendirdiği çobanla aynı safta olmamasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyor ve Doğu

79 BOA, Y. A. HUS., 387/27, 5 Rebiülevvel 1316 (24Temmuz 1898).

80 BOA, Y. PRK. AZN, (Yıldız Adliye ve Mezahib Nezareti Maruzatı Evrakı), 20/27, 29 Zilhicce 1316 (10 Mayıs 1899).

81 Aydın, “Katolik Misyonerliğinin Dünü ve Bugünü”, s. 113.

82 Thurston, “Eastern Churches” The Catholic Encyclopedia, C V, s. 477; J. Forget, “Eastern Schism”, The Catholic Encyclopedia, C XIII, s. 1066; Donald Attwater, Catholic Eastern Church, The Bruce Publishing Company Milavaukee, London 1937, s. 13-14.

83 Francis Dvornik, Konsiller Tarihi: İznik’ten II. Vatikan’a, çev. Mehmet Aydın, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1990.

84 Deno J. Geanokoplos, “The Council of Florence (1438-1439) And The Problem Of Union Between The Greek And Latin Churches”, Church History, C IV, No 4, Cambridge University Press 1955, s. 324-325; Fortescue, The Orthodox Eastern Church, Catholic Church Society, London 1907, s. 208; Forget, “Eastern Schism”, s. 1066.

85 Kürşat Demirci, Bir Hristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi, Ay ışığı Kitapları, İstanbul 2005, s. 24;

Dvornik, Konsiller Tarihi: İznik’ten II. Vatikan’a, s. 58, Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 72.

86 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 238.

87 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 277; Thurston, “Eastern Churchs”, s. 479.

(13)

Ahmet Türkan

JHS 207 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 6 December

2014

kiliseleri Roma’ya katılırlarsa onların litürjilerinde bir değişiklik yapılmayacağı vurgulanıyordu.88

Ferrieri, İstanbul’da Osmanlı yetkilileri ile görüşürken bir yandan da beraberinde getirdiği IX. Pius’un mektubunu Hıristiyan din adamlarına ileterek onlarla görüşmelerde bulundu. İstanbul Ermeni Patriği, Ferrieri’yi samimi bir şekilde karşıladı ve Papanın mektubunu nazik bir şekilde kabul etti. Ferrieri, bu görüşmede derin meselelere girmemişti.

İkinci bir ziyaret yapılması düşünüldüğünde ise patrik bunu kabul etmedi.89 Bu arada, Ermeni Patriğinin Ferrieri’ye bir ziyafet vereceği ve bu ziyafete devlet yetkililerinin de katılacağına dair Ceride-i Havadis gazetesinde bir haber çıkmıştı.90 Ermeni patriğinin bu haberden rahatsız olup olmadığına dair kesin bir bilgi yoksa da gazetenin daha sonra basılan nüshasında bir düzeltmeye gidilmiş ve ziyafetin Katolik Ermeni patriği tarafından verildiği belirtilmiştir.91 Neticede Ermeni Patriği ile olan görüşme olumlu bir netice alınmadan sona ermiştir.92

Fener Rum Patriği IV. Anthimos (1840-1841, 1848-1852) ise Ferrieri’yi soğuk bir şekilde karşılamıştır. Patrik IV. Anthimos, Papanın mektubunu almakla birlikte, Ferrieri gittikten sonra rahip ve piskoposların önünde onu ateşe atmıştır.93 Fener Rum Patriğine göre, Katolik misyonerler Doğudaki Ortodoks inancına saldırmak yerine Batı’daki din karşıtlarıyla uğraşmalıydı. Patrik sadece bu söylemiyle kalmayıp, Papa IX. Pius’un mektubuna karşılık on beş maddelik bir mektup hazırlamıştır.94 Patriğin mektubunda dikkati çeken en önemli hususlardan biri, Papa IX. Pius’un dile getirdiği her bir teze karşılık bir antitez ortaya konulmasıdır. Örneğin, Papa mektubunda Ortodoks Hıristiyanların İsa Mesih’e ibadet etmekle birlikte Aziz Peter’in piskoposluğuna yabancılaştığını, ayrışmaların bir faydasının olmadığını ve kayıp sürünün tekrar geri getirilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini belirtmekteydi.95 Buna karşılık Patrik IV. Anthimos, Papanın kayıp koyunlarla ilgili endişelerinden dolayı teşekkür etmiş ve Roma kilisesinden ayrılmış binlerce insanı ve onların bozulmuş birliklerini geri getirmeye yönelik çalışmaların kutsal bir görev olduğunu belirtmiştir. Ancak patriğe göre, Papanın Doğu Ortodoks Kilisesi ile ilgili verdiği örnekler yanlıştı. Çünkü iki kilise, sekiz yüz yıl aynı ruh ve inanç içerisinde kardeşçe beraberliğini sürdürmüşse de yeniliklerde ısrar eden Batı kilisesinin tutumu nedeniyle Doğu kilisesi ile olan bağ kopmuştu. Buna karşılık Doğu kilisesi, siyasi pozisyonunu değiştirmeden ilk saflığını korumuş, kutsal babalar ve havarilerden alınan tüm doktrinleri muhafaza etmişti.96 IV. Anthimos, mektubun diğer kısımlarında da Papanın mektubuna reddiyelerini uzunca sıralamıştır. Kilisenin evrenselliği, geleneği, doktrini, kurumsallaşması, konsiller ve ayrılma süreçleri gibi birçok alanda itirazları içeren bu mektupta delil olarak İncil’den çokça atıflar yapılmıştır.97

Patrik IV. Anthimos’un kesinlikle uzak durulması gereken bir baş belası olarak nitelediği Papanın mektubuna karşılık yazdığı reddiyeyi, Melkit Patriği de desteklemiştir. Aynı şekilde, diğer Doğu patrikleri de buna benzer cevaplar vererek Papanın mektubuna karşı olumsuz tutumlarını sergilemişlerdir. Rum patriğine destek veren diğer bir kesim ise İngiltere ve

88 Thurston, “Eastern Churches”, C V, s. 479; Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 278; Attwater, Catholic Eastern Church, s. 17; Abbe Guettee, The Papacy: Its Historic Origin And Primitive Relations With The Eastern Churches, Minos Publishing, New York 1866, s. 63.

89 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 91.

90 Ceride-i Havadis, 22 Rebiülevvel 1264 (27 Şubat 1848), nr. 374.

91 Ceride-i Havadis, 29 Rebiülevvel 1264 (5 Mart 1848), nr. 375.

92 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 88.

93 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 91.

94 Frazee, Katolikler ve Sultanlar, s. 278.

95 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 92.

96 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 93.

97 Madden, The Turkish Empire In Its Relations With Christianity and Civilization, C II, s. 93-116.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak albendazole gibi bazı benzimida- zole grubu ilaçların gastrointestinal nematodlara ve kelebeklere, fenbendazolun ise Moniezia gibi ruminant cestodlarına karşı

Gamze gibi bakışlar âşığı öldürürken; la’l renkli dudaklar ise, âb-ı hayat gibi dirilticidir.. Bu bakımdan

Kitapta genel itibariyle bir Osmanlı düşüncesinin olmadığı iddiasına karşı Görgün, gerek Türk-İslâm edebiyatından gerekse Batı edebiyatından alıntılar

Arnold ve ekibi floresan tüylerin etkisini s›namak için örnek bir gruptaki muhabbet kufllar›n›n hem erkek, hem de diflilerinin parlak sar› renkteki tepe tüylerine

Küresel küme merkezleri böylesine s›k›fl›k olunca da ikili y›ld›z sistemleri çok daha s›k olufluyor ve ikili sistemlerdeki atarcalar da efl y›ld›z

— Ev muhterem Efendiler haberinim olsun ki, bu zatı şerif bizi kendilerine evlâd ©dînd’ , bizde onu kendimize manevî bi- peder ittihaz evle dik-dive

Amaç: Bu çalışmanın amacı Yoğun bakım ünitesine (YBÜ)’ne alınan obstetrik olguları retrospektif olarak değerlendirmek, YBÜ’ne kabul sıklığını,.. nedenlerini ve

Ancak şid- detli sepsis ve septik şok olan hastalarda YBÜ’ye yatışında taburculuğa kadar olan zamanda yüksek pozitif sıvı dengesi mortalite riskini