• Sonuç bulunamadı

NBC (nükleer, biyolojik, kimyasal) tehdidine topoğrafyanın etkilerinin araştırılması ve oluşacak radyoaktif yayılım için bir mekansal karar destek sistemi geliştirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "NBC (nükleer, biyolojik, kimyasal) tehdidine topoğrafyanın etkilerinin araştırılması ve oluşacak radyoaktif yayılım için bir mekansal karar destek sistemi geliştirilmesi"

Copied!
95
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ

FEN

BĐLĐMLERĐ

ENSTĐTÜSÜ

NBC (NÜKLEER, BĐYOLOJĐK, KĐMYASAL) TEHDĐDĐNE TOPOĞRAFYANIN ETKĐLERĐNĐN ARAŞTIRILMASI VE OLUŞACAK RADYOAKTĐF

YAYILIM ĐÇĐN BĐR MEKÂNSAL KARAR DESTEK SĐSTEMĐ GELĐŞTĐRMESĐ.

Abdullah DEĞER DOKTORA TEZĐ

Harita Mühendisliği Ana Bilim Dalı Konya, 2010

(2)

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ

NBC (NÜKLEER, BĐYOLOJĐK, KĐMYASAL) TEHDĐDĐNE TOPOĞRAFYANIN ETKĐLERĐNĐN ARAŞTIRILMASI VE OLUŞACAK RADYOAKTĐF YAYILIM

ĐÇĐN BĐR MEKÂNSAL KARAR DESTEK SĐSTEMĐ GELĐŞTĐRMESĐ.

Abdullah DEĞER Yük.Müh.

DOKTORA TEZĐ

HARĐTA MÜHENDĐSLĐĞĐ ANA BĐLĐM DALI

Bu Tez 30/04/2010 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Tarafından Oybirliği/Oy Çokluğu ile Kabul Edilmiştir.

Ferruh YILDIZ Sıtkı KÜLÜR Taner ÜSTÜNTAŞ

Prof.Dr. Prof.Dr. Yrd.Doç.Dr.

(Danışman) (Üye) (Üye)

Murat YAKAR Taner ÜSTÜNTAŞ

Yrd.Doç.Dr Yrd.Doç.Dr.

(3)

ÖZET

Doktora Tezi

NBC (NÜKLEER, BĐYOLOJĐK, KĐMYASAL) TEHDĐDĐNE TOPOĞRAFYANIN ETKĐLERĐNĐN ARAŞTIRILMASI VE OLUŞACAK RADYOAKTĐF YAYILIM ĐÇĐN BĐR

MEKÂNSAL KARAR DESTEK SĐSTEMĐ GELĐŞTĐRMESĐ.

Abdullah DEĞER

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Harita Mühendisliği Anabilim Dalı Danışman : Prof.Dr.Ferruh YILDIZ

2010, 83 Sayfa Jüri: Prof.Dr. Ferruh YILDIZ

Prof .Dr. Sıtkı KÜLÜR

Yrd.Doç.Dr. Engin KOCAMAN Yrd.Doç.Dr. Murat YAKAR

Yrd.Doç.Dr. Taner ÜSTÜNTAŞ

Teknoloji iyi maksatlarla kullanılırsa insanlık için büyük bir nimet, kötü maksatlarla kullanılırsa kitleleri yok edebilecek büyük bir külfet olabilmektedir. Örneğin, patlayıcı maddeler yol yapımı için kullanılabileceği gibi terörist eylemlerde de kullanılmaktadır. Nükleer teknolojiler enerji maksatlı kullanılabildiği gibi, 2.Dünya Savaşında kitleleri yok eden, etkileri nesiller boyu süren bomba olarak da kullanılmıştır.

Bilimsel ya da teknolojik tehlikelerin panzehiri yine bilim ve teknolojidir. Bu çalışmada dünya üzerindeki tüm canlıları tehdit eden nükleer tehlikenin yayılımı modellenip, simüle (benzetim) edilmeye çalışılmış, böylece kriz masası yöneticilerine mekânsal bir karara destek sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır.

Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Đlk bölümde konuya duyulan ihtiyaç ve tezin amacı vurgulanmaya çalışılmıştır. Đkinci bölümde yapılan kaynak araştırması, Üçüncü bölümde Nükleer, biyolojik, kimyasal silahların ve teknolojilerin özellikleri ile simülasyonun ne olduğu hakkında özet bilgi verilmiştir. Tez için hazırlanmış olan uygulama hakkında bilgi dördüncü bölümde sunulmuştur. Beşinci bölümde yapılan testler ve son bölümde uygulamanın sonuçlar paylaşılmıştır.

(4)

ABSTRACT

Ph.D. Thesis

THE STUDY OF THE IMPACT OF TOPOGRAPHY UNDER THE THREAT OF NBC (NUCLEAR, BIOLOGICAL, CHEMICAL) AND DEVOLOPING A GEOSPATIAL

DECISION SUPPORT SYSTEM FOR THE RADIOACTIVE DISPERSION

Abdullah DEĞER Selçuk University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Geodesy and Photogrametry

Supervisor : Prof.Dr.Ferruh YILDIZ 2010, 83 Pages

Jury : Prof.Dr.Ferruh YILDIZ Prof.Dr.Sıtkı KÜLÜR

Assis.Prof.Dr. Engin KOCAMAN Assis.Prof.Dr. Murat YAKAR Assis.Prof.Dr. Taner ÜSTÜNTAŞ

Technology could be blessing for mankind if used with a good will, and a cursing when used for an evil purpose. Besides the road construction, the explosives are used by the terrorists as well. It is a well-known fact that the nuclear power which is used as energy resource had been used to destroy masses during WW-I.

The antidote of such a scientific and technological threats is again the science and technology. In this study, we tried to model and simulate the dispersion of nuclear threat in such a way that the emergency management officials could benefit a geospatial decision support system.

This study is organized in six chapters. First chapter gives the motivation. Second chapter summarizes of the literatures. A brief description about the specifications of the NBC (nuclear, biological, chemical) weapons and technologies and the simulation is given in chapter three. Chapter four covers the implementation details of the application prepared during this study. Chapter five gives the results of Tests.We conclude with results and discussion in the final chapter.

(5)

ÖNSÖZ

“NBC Tehdidine Topoğrafyanın Etkilerinin Araştırılması ve Oluşacak Radyoaktif Yayılma Đçin Bir Mekânsal Karar Destek Sistemi Geliştirmesi” konulu bu çalışmada, tez danışmanlığımı üstlenen ve çalışmanın her aşamasında bilgi ve deneyimleriyle bana yol gösteren, yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen, her şeyden önce bana meslek sevgisini aşılayan sayın hocam Prof.Dr. Ferruh YILDIZ’a teşekkürü bir borç bilirim.

Tez çalışması sırasında değerli bilgileri ile beni yönlendiren Tez Đzleme Komitesindeki hocalarım sayın Prof.Dr. Sıtkı KÜLÜR ve sayın Yrd.Doç.Dr. Engin KOCAMAN’a, teorik bilgilerimi pratiğe dönüştürebilmemde Türkiye’nin en büyük ve en köklü harita laboratuarı olan Harita Genel Komutanlığı’na, yetişmemde katkıları olan bu güzide kurumundaki değerli büyüklerime ve kıymetli mesai arkadaşlarıma, yerinde yorumları ve katkılarıyla uygulamada benden desteğini esirgemeyen Yük.Müh.Mehmet ERBAŞ’a, Dr.Mustafa ERDOĞAN’a, Doç.Bahadır AKTUĞ’a teşekkür ederim.

Hayatım boyunca her türlü kararım ve çalışmamda bana koşulsuz destek olan annem, babama sonsuz şükranlarımı sunarım.

Çalışmamı, desteğini hep arkamda hissettiğim sevgili eşim Đlkay DEĞER’e ve aramıza katılışıyla yaşamımıza renk katan, mutluluk kaynağım biricik kızım GÜLCE’me ithaf ediyorum.

(6)

ĐÇĐNDEKĐLER ÖZET... i ABSTRACT ... ii ÖNSÖZ ...iii ĐÇĐNDEKĐLER... iv SĐMGELER ... vi

KISALTMA LĐSTESĐ... vii

ŞEKĐL LĐSTESĐ ...viii

ÇĐZELGE LĐSTESĐ ... x

1. GĐRĐŞ... 1

2. KAYNAK ARAŞTIRMASI... 3

3. TEORĐK ESASLAR ... 9

3.1. Kitle Đmha Silahları ... 9

3.1.1. Kitle imha silahları ve terörizm... 9

3.1.2. Kitle imha silahlarının tarihçesi ... 11

3.1.3. Dünyada kitle imha silahlarına sahip ülkeler ... 14

3.1.4. Türkiye’de kitle imha silahları ... 16

3.1.5. Vizyon 2023 ... 16

3.2. Nükleer, Biyolojik, Kimyasal Silahlar ... 19

3.2.1. Nükleer silahların klasik silahlardan farkları ... 19

3.2.2. Nükleer silahların etkileri... 20

3.2.2.1. Işık ... 21

3.2.2.2. Isı ... 22

3.2.2.3. Ani nükleer radyasyon ... 23

3.2.2.4. Basınç ... 26

3.2.2.5. Elektromanyetik pals... 28

3.2.2.6. Radyoaktif serpinti ... 28

3.2.3. Radyoaktif serpintinin özellikleri... 29

3.2.4. Nükleer yayılmayı etkileyen faktörler... 32

3.2.4.1. Mühimmatın büyüklüğü ... 32 3.2.4.2. Rüzgâr ... 32 3.2.4.3. Isı ... 33 3.2.4.4. Nem ... 33 3.2.4.5. Bitki örtüsü ... 33 3.2.4.6. Topoğrafya ... 33 3.2.4.7. Zaman... 34 3.3. Simülasyon ... 34

3.3.1. Simülasyonun tarihsel gelişimi ... 35

3.3.2. Model ... 36

3.3.3. Model ve simülasyon arasındaki fark... 37

(7)

4. ARAŞTIRMA SONUÇLARI ... 40

4.1. Uygulamada Kullanılan Yazılımların Tanıtılması ... 40

4.1.1. ASP (Active Server Pages) ... 40

4.1.2. ASPMap ... 42

4.1.3. Macromedia Dreamweaver ... 47

4.1.4. IIS (Đnternet Bilgi Servisi-Internet Information Server)... 47

4.2. Test Alanının Tanıtılması... 48

4.3. Uygulamada Kullanılan Verilerin Tanıtılması ... 49

4.4. Uygulamanın Tanıtılması ... 50

4.4.1. Parametreler ... 50

4.4.2. Simülasyon Modelinin Tanıtılması ... 51

4.4.3. Uygulamada Hazırlanan Yazılımın Tanıtılması... 57

4.4.4. Simülasyon Örnekleri... 58

5. TARTIŞMA ... 61

5.1. Modellerin Yayılma Alanları ... 61

5.2. Radyasyon Değerlerinin Test Edilmesi... 65

5.3. Bir Kesit Boyunca Yapılan Đncelemeler... 73

5.4. Simülasyon Sonuçlarının 3B Görüntülerinin Đncelenmesi... 74

6. SONUÇ ve ÖNERĐLER... 78

(8)

SĐMGELER

GZ : Yer sıfır noktası

H : Patlama anı

KT : Kilo ton

MT : Mega ton

r/s : Saat başına radyoaktif şiddet

D : Fark serisi

D :Fark serisinin ortalaması

D

S :Fark serisinin standart sapması H0 : Sıfır hipotezi

(9)

KISALTMA LĐSTESĐ

ASP : Active Server Pages B&T : Bilişim Teknolojileri DLL : Dynamic Link Library

ECW : Enhanced Compressed Wavelet Image EXE : Executable code

FTP : File Transfer Protocol

GZ : Ground Zero (Yer sıfır noktası) HTML : Hypertext Markup Language

IIS : Đnternet Bilgi Servisi (Internet Information Server) KĐS : Kitle imha silahı

KT : Kiloton

MT : Megaton

SQL : Structured Query Language T.N.T. : Dinamit (Tri Nitro Toluen) VB : Visual Basic

VMAP0 : Vector Map Level 0

(10)

ŞEKĐL LĐSTESĐ

Şekil 3-1 Nükller Patlama Sonrası Sahra Hastanesi (10 Ağustos 1945, Hiroşima) ... 10

Şekil 3-2 Nagazaki'den Kaçan Đnsanlar... 10

Şekil 3-3 Hiroşima'yı Bombalayan Uçak ve Mürettebatı... 12

Şekil 3-4 Little Boy ... 12

Şekil 3-5 Hiroşima Üzerinde Patlama ... 12

Şekil 3-6 Patlama Sonrası Hiroşima Şehir Merkezi ve Ohta Irmağı... 13

Şekil 3-7 Patlama Sonrası Nagazaki Şehir Merkezi... 13

Şekil 3-8 Nükleer Silaha Sahip Ülkeler ... 15

Şekil 3-9 Nükleer Đnfilak Etkileri... 21

Şekil 3-10 Patlamada Merdivenlerde Oturan Adamın Eriyen Cesedi... 22

Şekil 3-11 Termal Etki Sonucu Kömürleşmiş ve Erimiş Đnsan Cesetleri ... 23

Şekil 3-12 Radyasyonun Đnsan Vücudundaki Etkileri ... 25

Şekil 3-13 Radyasyondan Zarar Görmüş Çocuklar... 25

Şekil 3-14 Basınç Etkisi ... 27

Şekil 3-15 Patlama Sonrası Hiroşima Şehri ... 27

Şekil 3-16 Radyoaktif Serpinti ... 29

Şekil 3-17 Mühimmatın Büyüklüğü ve Đnfilak Çapı... 32

Şekil 3-18 Laporaskopi Simülatörü... 38

Şekil 3-19 Farklı Etkiler Altında Motor Simülasyonu ... 39

Şekil 4-1: ASPMap nesne diyagramı ... 46

Şekil 4-2 Nevada Test Alanı ... 49

Şekil 4-3 Patlama Noktası ve Patlama Çapının Harita Üzerine Aplikasyonu... 52

Şekil 4-4 Teorik Yayılma Hunisi ... 52

Şekil 4-5 Analiz Aralığı ... 52

Şekil 4-6 Topografik Detayların Radyasyon Şiddetine Etkileri... 54

Şekil 4-7 Analiz Noktasının Yüksekliğinin Patlama Yüksekliği ile Kıyaslanması ... 55

Şekil 4-8 Arazi Yüksekliklerinin Serpintiye Etkisi... 55

Şekil 4-9 Simülasyon Algoritmasının Özeti... 56

Şekil 4-10 Simülasyon Yazılımından Genel Görünüm... 57

Şekil 4-11 Teorik Yayılım Simülasyonu... 58

Şekil 4-12 Topoğrafyanın Etkileri... 58

(11)

Şekil 4-14 Analiz Aralığının Etkileri-1 ... 60

Şekil 4-15 Analiz Aralığının Etkileri-2 ... 60

Şekil 5-1 Nevada Test Alanı radyasyon miktarları. ... 61

Şekil 5-2 Sayısallaştırılmış Radyasyon Alanları ... 62

Şekil 5-3 Modellerin Radyasyon Yayılım Alanları... 62

Şekil 5-4 Ground Zero II Modeli ... 63

Şekil 5-5 FAS’ın Modeline Göre Nükleer Etkinin Yayılımı ... 64

Şekil 5-6 Tez Modelinden Elde Edilen Radyasyon Değerleri ... 65

Şekil 5-7 Gerçek ve Kestirilen Radyasyon Değerleri ... 66

Şekil 5-8 Gerçek Değerlerin Model Değerlerinden Farkları... 66

Şekil 5-9 Gerçek Değerlerin Model Değerlerinden Mutlak Farkları ... 67

Şekil 5-10 Model ve Gerçek Değerler Arasındaki Farklar... 67

Şekil 5-11 Model ve Gerçek Değerler Arasındaki Mutlak Farklar ... 68

Şekil 5-12 Farkların Đstatistik Sonuçlarının Grafiği ... 70

Şekil 5-13 Simülasyon Değerlerinin Gruplandırılmış Hali... 71

Şekil 5-14 Gruplandırılmış Simülasyon ve Araziden Ölçülen Değerlerin Mutlak Farkları... 71

Şekil 5-15 Batı-Doğu Doğrultu Kesiti Şekil 5-16 Güney-Kuzey Doğrultu Kesiti .... 73

Şekil 5-17 Batı-Doğu Kesiti Şekil 5-18 Güney-Kuzey Kesiti ... 73

Şekil 5-19 Test Bölgesinin Sayısal Arazi Modeli ... 74

Şekil 5-20 Test Verilerinin 3B Genel Görünümü ... 75

Şekil 5-21 Batı-Doğu Đstikametinde 3B Görüntü... 75

Şekil 5-22 Doğu-Batı Đstikametinde 3B Görüntü... 76

Şekil 5-23 Güney-Kuzey Đstikametinde 3B Görüntü ... 76

(12)

ÇĐZELGE LĐSTESĐ

Çizelge 3-1 Bazı Maddelerin Yarı Kalınlıkları ... 26

Çizelge 3-2 “7x10” Kuralı... 31

Çizelge 4-1 ASPMap Tarafından Desteklenen Formatlar... 45

Çizelge 5-1 Radyasyon Alanları ... 62

Çizelge 5-2 Simülasyon Modellerinin Yüzölçümleri... 64

Çizelge 5-3 Đstatistik Sonuçları ... 69

Çizelge 5-4 Eşlenik Çiftlerin Testi... 70

Çizelge 5-5 Đstatistik Sonuçları ... 72

Çizelge 5-6 Eşlenik Çiftlerin Testi... 72

Çizelge 5-7 Batı-Doğu Đstikametinde Alınan Kesitteki Eşlenik Çiftlerin Testi... 74

(13)

1. GĐRĐŞ

Başlangıcı M.Ö. 6’ncı yy dayanan nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların gelişimi 2.Dünya Savaşından sonra hızlanmış, özellikle soğuk savaş döneminde büyük bir ivme kazanmıştır. Konvansiyonel silahlara göre çok daha geniş alanlarda etkili olabilen bu silahlara olan ulaşılabilirlilik ise giderek kolaylaşmıştır.

Nükleer tehdidin tek kaynağı, nükleer silahlara sahip olduğu bilinen ya da tahmin edilen ülkeler de değildir. Enerjinin en büyük güç olduğu dünyamızda nükleer enerji santralleri de bu konuda birer tehdit unsurudur. Son çeyrek yüzyılda başta Çernobil olmak üzere, meydana gelen onlarca nükleer kaza ve bugün hala devam eden etkileri, nükleer tehdidin yalnızca askerî silahlarla sınırlı olamayacağını açık olarak göstermektedir.

Bu tehdidin en büyük özelliği ise mekân ve zaman sınırı tanımamasıdır. Hangi nedenle meydana gelirse gelsin nükleer patlama sonrası etkiler onlarca yıl sürmekte, etkileri nesiller boyu devam etmektedir. Bir ülkede böyle bir facianın yaşanması, komşu ve yakın ülkeleri de tehdit edebilmektedir. Patlamanın ikincil etkileri ise rüzgârlar, nehirler, yeraltı suları, hatta fiziksel temaslar ile sınırları aşıp, farklı mekânlara da ulaşabilmektedir.

Nükleer teknolojinin insanlık için bu kadar büyük bir tehdit oluşturuyor olması, bu teknolojiyi kullananlara azami emniyet tedbiri almasını zorunlu kılmaktadır. Hatta yalnız bu teknolojiye sahip ülkelerin değil, bütün ülkelerin muhtemel nükleer patlamalara karşı koruyucu tedbirler alması gerekmektedir. Sığınakların hazırlanması, radyoaktif kirliliği ölçme yeteneğine sahip olunması, nükleer temizlik birimlerinin oluşturulması, halkın bilinçlendirilmesi, bu türden silah ya da kazaların etkilerine karşı özel tıbbi destek birimlerinin oluşturulması ilk etapta alınabilecek tedbirler olarak sıralanabilir. Ancak bunun ötesinde patlayan bir santralin ya da atılan bir nükleer silahın etkilerinin hangi şartlar altında, nerelere kadar ulaşabileceğinin tespit edilmeye çalışılması da gerekmektedir. Böylece insanlar tehdide maruz kalmadan önce bölgeden tahliye edilebilecek ya da tehdit bölgeye ulaşmayacak ise kitlelerin gereksiz yere yaşam alanlarından uzaklaştırılması engellenecektir. Bu ise ancak radyoaktif yayılmanın modellenmesi, modelin simülasyona dönüştürülerek

(14)

kriz masası yöneticilerine bir mekânsal karar destek sistemi olarak sunulması ile mümkün olabilecektir.

Bu çalışmanın amacı, günümüzün en önemli tehlike kaynaklarından birisi olan nükleer tehdide karşı topoğrafyanın etkilerini de dikkate alan bir mekânsal karar destek sistemi oluşturmaktır.

Çalışmanın ikinci bölümünde konuyla ilgili olarak önceden yapılmış çalışmaların ana fikirleri, metotları ve sonuçları bir düzen içinde özetlenmiştir.

Üçüncü bölümde NBC tehdidinin gelişim süreci, bu konuda dünyanın ve ülkemizin mevcut durumu, nükleer radyasyonun yayılımına ilişkin teorik esaslar ve simülasyon hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır.

Dördüncü bölümde, topoğrafyanın etkilerinin de dikkate alan ve tezin uygulaması olarak geliştirilmeye çalışılan yeni yayılma modeli hakkına bilgi sunulmuştur.

Beşinci bölümde 1950-1957 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin Nevada Test Alanında gerçekleştirdiği nükleer testler sonrası yaptığı ölçüm değerleri ile tez için geliştirilen yeni model karşılaştırılmıştır. Modelin sonuçlarının ve kaynak araştırması sonrası elde edilen simülasyonların sonuçlarının, Nevada’daki ölçüm değerlerine uyumu bu bölümde test edilmiştir.

Altıncı bölümde, elde edilen genel sonuçlar ele alınmış, konuyla ilgili çalışma yapmak isteyebilecek araştırıcılara önerilerde bulunulmuştur.

(15)

2. KAYNAK ARAŞTIRMASI

Nükleer silahların büyük alanları tahrip ederek hasım ülkenin savaşabilme yeteneğini sonlandırması, nükleer santrallerin diğer enerji üretim tekniklerine nazaran daha ucuz enerji üretebilmesi ve bu nükleer teknolojinin menfi sonuçlarının sınır tanımaması ile olumsuz etkilerin yıllarca ortadan kalkmaması nedenleriyle dünya üzerindeki tüm ülkeler az ya da çok nükleer teknoloji ve zararlarıyla ilgilenmektedir.

Kaynak araştırması sırasında nükleer teknoloji ile ilgili geniş bir yelpazede pek çok bilgiye ulaşılmıştır. Ancak literatürdeki ve açık kaynaklardaki bilgiler fen bilimlerinde nükleer teknolojinin kimyasal özellikleri, nükleer tehditten korunma yöntemleri, insan sağlığına nükleer tehdidin etkilerinin azaltılması; sosyal bilimlerde nükleer tarih, nükleer gücün ve bu güce sahip ülkelerin takibi konularında yoğunlaşmaktadır. Yapılan incelemelerde, nükleer çalışmaların genellikle gizli yürütülmesi ve etkilerine yönelik sınırlı sayıda laboratuar çalışmaların genellikle paylaşılmaması nedeniyle nükleer etkilerin yayılmasına yönelik çok az çalışma sonuçlarına ulaşılmıştır. Bu bilgiler aşağıda özetlenmiştir:

Kaynak araştırması sırasında bulunan ilk bilgiler Amerika Birleşik Devletleri’nin Silahlı Kuvvetleri için hazırlattığı Arazi Kılavuzlarıdır. Amerikan ordusuna ait bu kılavuzları iki ana grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta nükleer, biyolojik ya da kimyasal silahların kimyasal içerikleri, sağlık yönünden etkileri ve bu etkileri asgarî düzeye indirmek için yapılacak faaliyetler üzerinde durulmaktadır. Đkinci grup kaynaklarda ise bu silahların ideal kullanım şartları, etkilerinin muhtemel yayılma mekanizmaları gibi tez konumuzun içeriğine uygun konular üzerinde durulmuştur.

Nuclear Contamination Avoidance (FM 3-3-1) , Field Behavior of NBC Agents (FM 3-6), NBC Field Handbook (FM 3-7) ve Nuclear, Biological and Chemical (NBC) Vunerability Analysis (FM3-14) isimli kaynaklar nükleer silahların etkilerinin modellenmesi üzerine bir takım hesaplama ve çizim yöntemleri sunmaktadırlar. Burada işlemler, analizler için gerekli olan bilgilerin araziden toplanmasıyla başlar. Nükleer infilakın olduğu patlama noktası, patlama zamanı,

(16)

meteorolojik koşullar (rüzgâr şiddeti, yönü, basınç vb.), infilak yüksekliği, bulut genişliği gibi bilgiler belirli formatlarda üst komutanlığa ulaştırılır. Bu bilgileri alan ilgili birim yayılmanın gerçekleşebileceği bölgeyi kılavuzlarda sunulan bilgilere göre elle (manuel) çizer ve yalın olarak etkilerin hangi saatte nerelere ulaşabileceğini gösteren teorik sınırları yayılımı sembolize eden huni üzerinde çizer. Bu işlemler arazi koşullarını içermez. Ancak topoğrafyanın çizilen teorik yayılımı azaltıcı yönde etkisinin olabileceğine vurgu yapılır. Örneğin özellikle bitki örtüsünün, kentsel bölgelerin, yeryüzü şekillerinin, zemin yapısının yayılımın şiddetini düşürebileceği, hidrografyanın özellikle yer altı ve yer üstü nehirlerinin yayılma hızını artıracağı belirtilir. Ayrıca havanın nemliliği de özellikle radyasyon yayılımını olumsuz yönde etkilediği anlatılır. Fakat bu ve benzeri koşullar teorik yayılma hunisinin çiziminde dikkate alınmaz ve mühimmatın büyüklüğüne göre bir yay araziye aplike edilir.

Yukarıda sıralanan bu kaynaklarda, radyasyonun şiddeti ile yayılma arasında da ilişki olduğu belirtilir, ancak bunun çizilen teorik yayılma hunisi içerisine aktarılması öngörülmez. Burada, teorik yayılma hunisinin genellikle 1:500K ölçeğinde çizilmesinin etkisinin olabileceği değerlendirilmektedir. Yukarıda isimleri verilen bu kaynaklarda, radyasyon şiddetinin simüle edilmesi yerine, teorik yayılma hunisi içerisinde ve yakın çevresinde radyasyon değerlerinin ilgili cihazlarla ölçülmesi öngörülmektedir.

Bilgisayar teknolojilerinin yoğun kullanıldığı günümüzde hemen her konu modellenip,simülasyonu yapılmaya çalışılmaktadır. Ancak nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların pek çok etkisinin olması, çok fazla parametreye bağımlılığı ve her şeyden önemlisi simülasyon modelinin gerçek verilerle test imkânının zor olması nedeniyle bugüne kadar bilim çevresinde bu konuda çok fazla simülasyona konu edilmemiştir. Ancak milyon dolarların yatırıldığı nükleer teknolojilerin, ampirik yöntemlerle sınanması beklenmemelidir. Dolayısıyla büyük nükleer, kimyasal ya da biyolojik silah ya da teknolojilere yönelik projelerin gizliliği nedeniyle kamu ile paylaşılmadığı düşünülmektedir. Buna rağmen açık kaynaklardan yapılan kaynak araştırması sırasında nükleer etkilere yönelik aşağıda sunulan simülasyonlara ulaşılmıştır.

(17)

CarlosLabs isimli ve Avustralya kökenli bir firma nükleer etkilerin yayılması konusunda çalışmaktadır. 15 Yıldır bilgi teknolojileri ve veri tabanı yönetimi konularında uygulamalar yapan firma, Ground Zero Mapplet isimli uygulamasıyla nükleer patlama sonrası etkilerin nasıl yayıldığını simüle etmeye çalışmaktadır. Uygulama Google Map üzerine inşa edilmiştir.

Ground Zero Mapplet uygulamasında analiz için kullanılan ilk parametre, patlamanın gerçekleştiği mekândır. Kullanıcının patlama yerini tespit edebilmesi için uygulama ara yüzünde bir şehir isimlerinin bulunduğu bir liste sunulmuştur. Analiz için gerekli ikinci parametre patlayan mühimmatın büyüklüğüdür. Ara yüzde verilen bir listeden Little Boy, Fat Boy, Tsar Bomba gibi bilinen tarihi nükleer bombalar arasından seçim yapılabilmektedir. Analiz butonu (“Nuke It!”) tıklanarak simülasyon gerçekleştirilir. Sonuç Google Map üzerinden kullanıcıya sunulur. Sunumda altlık olarak harita, ortofoto harita ya da bu ikisinin beraber kullanılması mümkümdür. Uygulamada büyültme ve küçültme yaparak ölçek değiştirme, patlama noktasının konumunu değiştirme gibi basit temel sayısal harita fonksiyonları da bulunmaktadır.

Ground Zero Mapplet’in ikinci sürümü nükleer infilakın basınç, termal ve radyoaktif serpinti etkilerini modellemektedir. Bu sürümünde de patlama noktası ve mühimmatın büyüklüğü parametre olarak girilir. Đlk sürümden farklılık olarak, radyasyon yayılmasının simülasyonu için rüzgâr yönü de parametre olarak analize girilmektedir..

CarlosLabs, uygulamalarında Amerikan Bilim Adamları Birliği’nin (FAS, Federation of American Scientists) açık kaynak olarak yayınladığı dokümanlardan aldığı formülleri kullanmıştır. Uygulamanın bilimsel alt yapısını FAS’ın verileri oluşturmaktadır.

Ground Zero Mapplet uygulamasında rüzgârın meltem şiddetiyle ve yön değiştirmeden devam ettiği varsayılmıştır. Yine uygulamanın tanıtılmasında arazi yapısının, dağların, hava durumunun, patlama yüksekliğinin, binaların nükleer patlamaların etkilerini doğrudan etkilediği vurgulanmış, ancak hesaplamalarda bunların dikkate alınmadığı belirtilmiştir.

Konu ile ilgili ikinci uygulama Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Case Western Reserve Üniversitesinin web yöneticisi ve ilgi alanı kompleks spiraller olan

(18)

Eric A. Meyer’in kişisel sayfasında [URL 16] sunduğu HYDESim (High-Yield Detonation Effects Simulator) simülasyondur.

Bu uygulama da Google Map üzerinde çalışmaktadır. Analiz için yine patlama noktası ve mühimmat büyüklüğü gibi iki parametre kullanılmaktadır. Patlama yeri listede mevcut olan şehirlerden birisinin seçilmesi ya da herhangi bir noktanın coğrafi koordinatlarının girilmesi ile belirlenir. Mühimmatın büyüklüğü ise kiloton biriminde girilir. Analiz sonucu harita, ortofoto harita ya da karma harita üzerine serilir.

Eric A. Meyer, simulasyondaki yayılmaya ilişkin teknik bilgileri, Amerika Birleşik Devletlerinin New Jersy eyaletindeki Princeton Üniversitesin 1975 yılından beri faaliyet gösteren ve nükleer silahlarla ilgili çalışmalar yapan Bilim ve Global Güvenlik Programındaki Samuel Glasstone ve Philip J. Dolan tarafından kaleme alınan The Effects of Nuclear Weapons adlı yayından almıştır. Bu yayında nükleer silahların etkileri teker teker ele alınmış, termal, basınç ve radyasyon etkilerinin mekanizmaları modellenmeye çalışılmıştır.

Meyer, uygulamayı sunduğu sayfada, yalnızca nükleer patlamanın yarattığı basıncı modellemeye çalıştığını belirtmiş, termal ve radyasyon etkilerinin yayılmasıyla ilgili etkilere HYDESim’de yer verilmediğini belirtmiştir. Basınç etkisinin simulasyonu yapılırken de arazi, kentsel bölgelerin büyüklüğünün, zemin yapısının, hava durumunun vb. parametrelerin analizi etkileyebileceği belirtilmiş; ancak uygulamada bu parametrelere yer verilmemiştir. Uygulama sonuçlarının elips yerine daire şeklinde çıkıyor olması da analizlerin yeterince hassas olmadığı kanaatini oluşmasına neden olmuştur.

Nükleer patlamaların simülasyonuna yönelik üçüncü uygulama Amerikan Bilim Adamları Birliğinin (Federation of American Scientst-FAS) internet sitesinde (http://www.fas.org) sunulan Fallout Calculator isimli simülasyondur. FAS, ilk atom bombasını geliştiren Manhattan Projesindeki bilim adamlarının 1945 yılında kurduğu bir organizasyondur. Oluşuma katılan bilim adamlarının amacı, bilim ve tekniğin potansiyel tehlikelerine karşı kamunun ve politika liderlerinin dikkatini çekmektir.

FAS’ın çalışmaları Enerji ve Çevre, Teknoloji Öğrenimi ve Stratejik Güvenlik ana başlıkları altında üç grupta toplanmaktadır. Nükleer silahların etkileri

(19)

ve uranyum zenginleştirmesine yönelik dört adet simülasyon örneği Stratejik Güvenlik Programı çerçevesinde ele alınmış ve internet üzerinden dünyaya sunulmaktadır. Dört simülasyondan biri nükleer silahların basınç etkilerinin, bir diğeri radyasyon etkilerinin modellenmesine yöneliktir.

Nükleer Silah Etkileri Hesaplayıcısı (Nuclear Weapon Effects Calculator), yerde ya da alçak irtifada patlayan bir nükleer silahın yıkıcı basınç etkisi hakkında fikir vermek için geliştirilmiş etkileşimli bir araçtır. Simülasyon için gerekli olan mühimmat büyüklüğü KT ya da MT biriminde kullanıcı tarafından girilir. Patlama platformu olarak araba (yeryüzü) ya da alçak irtifadan uçan uçak seçilir. Altlık olarak Amerika Birleşik Devletlerinin çözünülürlüğü yüksek hava fotoğrafları kullanılmıştır.

Simülasyon sonucu iç içe daireler şeklinde sunulur. Sonuç kırmızı, mavi ve sarı şeklinde üç dereceli olarak verilir. Đlk halka olan kırmızı dairenin içi patlamanın etkisi ile yangınların çıktığı bölgeyi temsil eder. Đkinci halka mavi ile temsil edilen alan olup, bu alanda basınç etkisi nedeniyle pek çok ev yıkılır, sağlam binalar ciddi zarar görür. En dış halkadaki alan sarı bölgedir. Burada bina enkazlarının parçaları basınç nedeniyle uçar ve insanlara zarar verir.

Nükleer Silahların Radyasyon Yayılımı Hesaplayıcısı (Nuclear Weapon Fallout Calculator) simülasyon için patlama yeri, rüzgâr şiddeti, rüzgâr yönü ve mühimmat büyüklüğünden oluşan dört parametreye kullanır. Rüzgâr şiddeti (15, 30, 45 mil/saat), mühimmat büyüklüğü (1KT’dan 50MT’a kadar bir aralıktaki herhangi bir değer), patlama yeri (listede tanımlanmış dünyanın büyük şehirlerinden biri) ve rüzgâr yönü (0-360 derece arasında) parametre olarak listelerden seçilir.

Sonuçlar, yüksek çözünülürlüklü hava fotoğrafları üzerinde üç farklı grupta sunulur. Patlama noktasının hemen dışındaki ilk halka mavi elips ile gösterilir. Bu alanın değeri 300 REM’dir ve buradaki insanların yaklaşık %50’si ölür. Đkinci halka yeşil renk ile temsil edilir, 25REM değerini gösterir. Bu alana yalnızca görevli ve özel teçhizatlı görevlilerin girmesine izin verilir. Üçüncü halka 1 REM değerine sahiptir ve kırmızı ile gösterilir.

FAS’ın hazırladığı simülasyon modelleri de önceki iki model gibi topoğrafik etkileri dikkate almamıştır. Simülasyonda her ne kadar radyasyon değeri veriliyorsa

(20)

da bu değerler bulutun yatay bir düzlemdeki değeridir. Bu değer yeryüzündeki radyasyon değeri hakkında fikir vermektedir. Ayrıca verilen radyasyon değeri etkisi bakımından gruplandırılmış olarak sunulmaktadır. Simülasyonlardan radyasyonun mutlak değerini almak mümkün olamamaktadır.

(21)

3. TEORĐK ESASLAR

3.1. Kitle Đmha Silahları

3.1.1. Kitle imha silahları ve terörizm

Kimyasal ve biyolojik silahlar kitle imha silahları (KIS) kapsamında olup son yıllarda bazı ülkeler ve bunarın desteklediği değişik gruplar tarafından elde edilmekte ve terörizm amacıyla kullanılmaktadır. Terörizmde KĐS’nın kullanım nedenleri şunlardır:

• Kimyasal ve Biyolojik silahları üretmek oldukça kolaydır. Basit laboratuar ve biyoteknolojik yollarla üretimleri mümkün olabilmektedir (Karayılanoğlu,2005).

• Ucuza mal edilirler.

• Bu silahların üretimini uluslararası kontrolden saklamak olasıdır. Herhangi bir kimyasal sanayi tesisi, değişik amaçlı laboratuarlar, aşı üretim enstitüleri bu çeşit maddelerin üretimi için uygun yerlerdir.

• Tespit edilmeleri zor ve zaman alıcıdır. Özellikle biyolojik silahların dedeksiyonu daha gelişmiş teknikleri kapsamakla birlikte bazılarının tespiti de imkânsız olabilmektedir.

• Havayla geniş alanlara yayılarak etkilerini kullandıkları yerin dışındaki alanlarda da gösterirler.

• KĐS’ı psikolojik etki oluştururlar. Toplumları yılgınlığa götürür.

• KĐS’ına karşı hem asker hem de sivil toplumların özellikle tıbbi savunmalarını tesis etmeleri zor olduğu kadar büyük bir finansal desteğe ihtiyaç gösterirler. Kimyasal ve Biyolojik silahlara karşı savunma hazırlığı korunma, deteksiyon, dekontaminasyon ve tedavi basamaklarını kapsar ki, bu basamaklar büyük oranda bir harcama gerektirirler.

Terörist gruplar veya bunları destekleyen ülkelerin bu silahları kullanarak ulaşmak istedikleri hedefler şunlardır (Karayılanoğlu,2005):

(22)

2.Acil yardım sistemlerine (hastane ve benzeri sağlık kuruluşları) aşırı yüklenmeler (Şekil 3-1),

Şekil 3-1 Nükller Patlama Sonrası Sahra Hastanesi (10 Ağustos 1945, Hiroşima)

3.Normal yaşamın alt üst olması (Şekil 3-2), 4.Panik ve şaşkınlık,

Şekil 3-2 Nagazaki'den Kaçan Đnsanlar

5.Hükümete ve devlete güvenin kaybı,

6.Acil müdahale sisteminde yer alan güçlerde ortaya çıkacak zafiyetler, koordine ve organizasyonda görülecek bozukluklar nedeniyle görevli kurumlara (Emniyet, Đtfaiye, Tıbbi Yardım Kurumları) olan güveninin sarsılması,

(23)

7.Önemli tesislerin kapatılması; (KĐS’na maruz kalan önemli tesisler kirlilik nedeniyle dekontaminasyona ihtiyaç duyarlar. Bu da ülkenin üretim ve iş kaybının doğmasına neden olacaktır.)

3.1.2. Kitle imha silahlarının tarihçesi

Kitle imha silahları, düşmanın savaş etme yeteneğini ortadan kaldırmak ya da azaltmak amacıyla kullanılır. Bu amaca insanlara, önemli tesislere saldırı düzenleyerek doğrudan ya da bitkilere, ekonomik değeri olan hayvanlara ve ikmal maddelerine saldırıp, bunların destek imkânlarını sınırlamak suretiyle dolaylı olarak ulaşılabilir.

Düşmanı saf dışı bırakmak için kullanılan bu silahların geçmişi, biyolojik silahlara dayanır ve bilinen ilk biyolojik silah M.Ö. 6’ncı yüzyılda Asurlular kullanmıştır. Düşmanı zehirlemek amacıyla Asurlular, çavdar mahmuzu (rye ergut) kullanmışlardır. Kartacalılar, uyuşturucu içkiler ve zehirli yılanları düşmanlarına karşı kullanmışlardır.

Moğallar 13’üncü yüzyılda Kırım liman kenti Coffa’yı üç yıl boyunca kuşatmış, almaya muvaffak olamayınca 1346 yılında mancınıklarla kaleye vebalı kadavraları atmışlardır. Böylece Cenovalılar kaleyi terk ederek, Sicilya, Sardunya, Korsika ve Cenovaya kaçmışlar, bunun sonucunda başta Đtalya olmak üzere Avrupa’ya veba yayılmış, Avrupalıların üçte biri ölmüştür (Akkan 2005).

Almanlar Birinci Dünya Savaşında, 1915 yılında insanlara karşı Đtalya’da kolera, St.Petersburg’da veba, 1916 yılında Bükreş ve Mezepotamya’da at ve sığırlara karşı ruam ve anthrax gibi zehirli maddeler kullanarak doğrudan ve dolaylı şekilde biyolojik harp silahlarını kullanmışlardır.

Kitle imha silahlarının merkezi yirminci yüzyılın ikinci çeyreğinde kimyasal ve nükleer silahlara doğru kaymıştır. Đlk olarak, 1938 yılında, Alman kimyacı Otto Hahn ve Fritz Strassmann uranyum atomunu, nötron bombardımana tabi tutarak, parçalamayı başarmışlardır.

Dünya’da ilk nükleer test ise Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 16 Haziran 1945'te, New Mexico çölünde Alamogordo'da, "Trinity" kod adıyla gerçekleştirilmiştir. Söz konusu test 1942 yılında başlayan, çok gizli yürütülen ve

(24)

“Manhattan Project” olarak adlandırılan, nükleer bomba üretmeyi hedefleyen bir projenin sonucunda yapılmıştır.

ABD, “Little Boy” adında, uranium içeren bombayı Đkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Hiroshima kentine, 6 Ağustos 1945’te atmış ve 144.000 kişinin ölümüne neden olmuştur (Şekil 3-3, Şekil 3-4, Şekil 3-5, Şekil 3-6).

Şekil 3-3 Hiroşima'yı Bombalayan Uçak ve Mürettebatı

Şekil 3-4 Little Boy

(25)

Şekil 3-6 Patlama Sonrası Hiroşima Şehir Merkezi ve Ohta Irmağı

ABD 9 Ağustos 1945’de plütonyum içeren ikinci bir nükleer bombayı Japonya’nın Nagasaki kentine atılmış ve “Fat Boy” adı verilen bu bomba da 74.000 kişinin ölümüne neden olmuştur (Şekil 3-7) (Erdoğan 2007).

Şekil 3-7 Patlama Sonrası Nagazaki Şehir Merkezi

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 29 Ağustos 1949’da ilk atom bombasını test etmiş ve Amerika’nın nükleer güç tekelini sona erdirmiştir.

4.600 adedi ABD’nin, 400 adedi SSCB’nin ve 15 adedi de Đngiltere’nin kontrolü altında olmak üzere, 1956 yılında dünyadaki nükleer savaş başlıklarının sayısı 5.000’in üzerine çıkmıştır. 1986 yılına gelindiğinde bu sayı 65.000’i bulmuş ve bunlardan 1.000 adedi dışındakiler ABD ve SSCB tarafından üretilmiştir.

Başlangıçta nükleer silahları, bombardıman uçaklarının atması tasarlanmış, daha sonra hem ABD hem de SSCB tarafından güdümlü ve güdümsüz nükleer füze fırlatma sistemleri de kurulmuştur. Đkinci Dünya Savaşından sonra 20, 100 ve 500KT’luk bombalar ile 1 KT’dan küçük taktik (küçük alanlarda etkili) nükleer silahlar da yapılmıştır.

(26)

Nükleer Silah teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler ve tehlikenin evrenselliği, dünya kamuoyunu ciddi ölçüde rahatsız etmiş, tedbir için girişimler başlamıştır. Bu kapsamda 27 Temmuz 1967 tarihinde Birleşmiş Milletler öncülüğünde 60 ülke, nükleer silahları uzayda yasaklayan “Uzay Antlaşması”na imza atmıştır.

31 Ağustos 1991 tarihinde imzalanan START-I ve 3 Ocak 1993 tarihinde imzalanan START-II anlaşmaları ile nükleer atma vasıtalarına, harp başlıklarına ve ağır bombardıman uçaklarına sayısal sınırlama ve imha zorunluluğu getirilmiştir. Bu anlaşmalar sayesinde stratejik harp başlıklarında %33, stratejik nükleer atma vasıtalarında %44 oranında azalmıştır.

3.1.3. Dünyada kitle imha silahlarına sahip ülkeler

Dünya üzerinde nükleer silah üreten, envanterinde nükleer silah bulunan ülkeler Birleşmiş Milletler tarafından takip edilmeye çalışılmaktadır. Nükleer teknoloji ve silahlarla ilgili ülkeler şunlardır:

Kuzey Kore: Yarım düzine kadar nükleer silah üretimine yetecek, atomik parçalanmaya uygun materyali bulunduğu tahmin edilmektedir. Đlk ve başarılı nükleer silah denemesi yaptığını 2006’da duyurmuştur.

ABD: 5 binden fazla stratejik savaş başlığı, stratejik silahlardan daha az etkisi olan, savaş alanında kullanım için üretilmiş binden fazla operasyonel taktik silahı ile stoklanmış 3 bin kadar stratejik ve taktik savaş başlığı bulunmaktadır. ABD, 16 Temmuz 1945'te yaptığı denemeyle bu alanda ilk olmuştur.

Rusya: Yaklaşık 5 bin stratejik savaş başlığına, 3 bin 500 kadar operasyonel taktik savaş başlığına sahiptir. Ek olarak, stoklanmış 11 binden fazla stratejik ve taktik savaş başlığı da bulunmaktadır. Đlk denemesini 1949'da yapmıştır.

Fransa: 350 kadar stratejik savaş başlığı bulunmaktadır. Đlk nükleer denemesini 1960'da yapmıştır.

Çin: 250 kadar stratejik savaş başlığı ve 150 taktik savaş başlığı bulunmaktadır. Đlk denemesini 1964'te yapmıştır.

(27)

Đngiltere: Yaklaşık 200 stratejik savaş başlığına sahiptir. Đlk denemesini 1952'de yapmıştır.

Hindistan: 45-95 arası nükleer savaş başlığına sahiptir. Đlk denemesini 1974'te yapmıştır.

Pakistan: 30-50 arası nükleer savaş başlığı bulunmaktadır. Đlk denemesini 1998'de yapmıştır.

Đsrail: Nükleer silah kapasitesi hakkında bilgi vermemektedir. 200 kadar nükleer savaş başlığı bulunduğu tahmin edilmektedir. Nükleer deneme yapıp yapmadığı konusunda bilgi bulunmamaktadır.

Đran: Nükleer silahın ilk aşaması olan uranyum zenginleştirme çalışmalarını 2008 yılında başarı ile tamamladığı bilinmektedir. Yakın gelecekte nükleer silah üretebileceği değerlendirilmektedir [URL 1 – URL 2 – URL 7 – URL 8]

Dünyadaki nükleer silah ya da yeteneğine sahip ülkeler Şekil 3-8’dedir (Değer, 2006).

(28)

3.1.4. Türkiye’de kitle imha silahları

Ülkemizde, Đstanbul’da iki adet nükleer araştırma reaktörü bulunmasına rağmen nükleer silah mevcut değildir. Geçmişte NATO üyesi olarak topraklarında atom silahları bulunduran Türkiye’de (Đncirlik Üssü) halen hiçbir çeşit kitle imha silahları bulunmamaktadır. BM çerçevesinde yapılan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasını (NSYÖA) Türkiye 1980 yılında onaylamıştır. Ayrıca, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla da, nükleer silah ve maddelerle ilgili güvenlik denetiminin barışçıl nükleer çalışmalara uygulanışını kolaylaştırmak için işbirliği yapmayı yükümlenmiştir. Türkiye’de kimyasal ve biyolojik silah bulunmamaktadır ve ülkemiz, biyolojik ve kimyasal silahlar konvansiyonuna imza atmıştır. Ancak, kimyasal silahlardan korunmak için sivil ve askeri savunma amaçlı giysiler, ekipmanlar, portatif algılayıcılar savunma envanterinde mevcuttur (Günel 2007 - Sunshine Project, Çet 2007, 2004 – URL 6 – URL 7).

3.1.5. Vizyon 2023

Bilim ve teknoloji uzun dönemli ekonomik ve toplumsal gelişmenin en önemli unsurlarından birisi, bilim ve teknoloji politikaları ise bu gelişimin hızını ve yönünü etkilemenin bir aracıdır.

Dünyada ekonomik ve sosyal anlamda gelişmiş ülkelerin tümü (ABD, Japonya, AB üyesi birçok ülke) uzun dönemli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir bilim ve teknoloji vizyonu geliştirmişlerdir ve bu vizyonu güncellerken teknoloji öngörüsü çalışmalarını etkin bir araç olarak kullanmaktadırlar. Türkiye’de 1960’larda Planlı Dönem ile başlayan B&T politikaları oluşturma çalışmaları özellikle "Türk Bilim Politikası 1983-2003" ve "Türk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003" dokümanlarıyla önemli bir boyut kazanmıştır.

Ancak, ortaya koyulan belgelerin, genel geçerliliği tartışmasız unsurlar içermelerine ve önemli bazı kurumsal ve yasal değişiklikler getirmelerine karşın, hedefleri bakımından tam olarak uygulamaya konuldukları söylenemez. Bunun nedenleri olarak, bilim ve teknoloji alanında paylaşılan bir ülke vizyonunun ortaya konulamamış olması ve önerilen politikaların ilgili bütün kesimler (siyasi erk, kamu,

(29)

özel kesim ve üniversiteler) tarafından ortaklaşa sahiplenmelerinin sağlanamaması gösterilebilir.

Bu saptamadan hareketle, refah toplumuna ulaşma sürecinde bilim ve teknolojiden etkin bir araç olarak yararlanılmasını sağlamak üzere, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 13 Aralık 2000 tarihli toplantısında 2003-2023 yılları için Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Stratejileri Belgesi’nin hazırlanması kararını almıştır.(2000/1 nolu karar)

Yaklaşık bir yıl süren hazırlık çalışmaları ardından, 24 Aralık 2001 tarihli Yedinci Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, Projenin adı "Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri" olarak belirlenmiş; projenin ana teması, temel yaklaşımı ve bu kapsamda yürütülecek alt projelerin ayrıntılı içeriği ile yürütme planı ve yönetim şekli onaylanmıştır.

Vizyon 2023 Strateji Belgesi hakkında kurum ve kuruluşların görüşleri alınmış, bu kapsamda Millî Savunma Bakanlığının “NBC erken algılama sistemlerinin ve NBC temizleme maddeleri projelerinin geliştirilmesi gerektiği, NBC korunmasında kullanılacak filtrasyon kapsamında aktif karbon, aktive edilmiş karbon elyafı teknolojisinin de ülkemize kazandırılması” konusunda teknolojik bir talebi olmuştur.

Vizyon 2023 Projesinin ana teması; Cumhuriyetimizin 100. yılında, Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda

• Bilim ve teknolojiye hakim,

• Teknolojiyi bilinçli kullanan ve yeni teknolojiler üretebilen,

• Teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış

bir "refah toplumu" yaratmak olarak belirlenmiştir.

Projede aşağıdaki çalışmaların kapsanması planlanmıştır:

• Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında mevcut konumunun saptanması • Dünyada bilim ve teknoloji alanındaki uzun dönemli gelişmelerin saptanması

(30)

• Türkiye’nin 2023 hedefleri bağlamında, bilim ve teknoloji taleplerinin belirlenmesi

• Bu hedeflere ulaşılabilmesi için gerekli stratejik teknolojilerinin saptanması • Bu teknolojilerin geliştirilmesi ve/veya edinilmesine yönelik politikaların önerilmesi

Vizyon 2023 Projesi aşağıda sunulan Alt Projelerden oluşmaktadır: • Teknoloji Öngörü Projesi

• Ulusal Teknoloji Envanteri Projesi • Araştırmacı Bilgi Sistemi (ARBĐS)

• TÜBĐTAK Ulusal Araştırma Altyapısı Bilgi Sistemi (TARABĐS) [URL 3] Vizyon 2023’de “öncelikli teknolojik faaliyet konuları” ondört ana başlık altında toplanmış olup, üçüncü ana başlık “uzay ve savunma teknolojileri geliştirmede yetkinleştirmedir”. Bu ana başlık içerisinde mevcut toplam üç konudan ikinci ve üçüncü sırada bulunan konuları şunlardır (TÜBĐTAK, 2005).

“3.2. Kritik silah ve mühimmat korunma teknolojilerine sahip olunması: Bu kapsamda; silah, mühimmat korunma ve karşı tedbirler kapsamında, sivil-askeri ortak teknoloji vizyonu çerçevesinde ve konvansiyonel silah teknolojileriyle ilgili değerlendirme ve öngörülerin ilgili uzman kurumlar bünyesinde yapıldığı gerçeğinden hareketle; çift amaçlı kullanıma uygun savunma, sivil güvenlik, ileri silah sistemlerinden ve mühimmattan korunma teknolojileri ön plana çıkarılmıştır. Kısa dönemde, bireysel düzeydeki fiziksel ve biyolojik korunma, nükleer-biyolojik-kimyasal (NBC) korunma, silah ve mühimmat korunma ile enerji emici malzeme teknolojilerine odaklanılması öngörülmektedir. Uzun dönemde ise, yönlendirilmiş enerji sistemlerine, robot ve mikrobot silah ile, nanosilah ve mühimmat teknolojilerine ilişkin alanlarda yetenek geliştirilmesi zorunludur.”

“3.3. NBC (nükleer, biyolojik, kimyasal) algılama sistemlerinin geliştirilmesi ve üretilmesi: Günümüzde biyolojik silahların biyoteknolojideki gelişmelere paralel olarak daha kolay üretilebilir olması, hem terör örgütleri ve hem de terörü benimseyen devletler tarafından kullanılabilme tehdidini oluşturmaktadır. Ülkemizin

(31)

içinde bulunduğu coğrafi konum da göz önüne alındığında, nükleer, biyolojik ve kimyasal saldırı tehditlerine karşı algılama sistemlerinin geliştirilmesi önemli görülmektedir.” (TÜBĐTAK, 2003 - TÜBĐTAK, 2005).

3.2. Nükleer, Biyolojik, Kimyasal Silahlar

3.2.1. Nükleer silahların klasik silahlardan farkları

Nükleer silah deyimi insanoğluna atom çekirdeğini hatırlatır. Çünkü bir atomun parçalanması ya da iki atomun birleşmesi halinde açığa çıkan enerjiden istifade edilerek nükleer silahlar yapılmış ve geliştirilmiştir. Bu enerji, gerçekte çok fazla ise de faydalanılan kısmı gayet azdır. Fakat bir bombada milyarlarca atom bir anda parçalandığı ya da birleştiği için açığa çıkan enerji astronomik rakamlarla konuşulacak düzeye ulaşmakta ve bu enerjiyi anlatacak birim, bildiğimiz ölçülerden farklı, onların dışında bir şey olmaktadır. Bu kısa açıklama, atom ve hidrojen silahlarının ayrı esaslara göre yapıldıklarını ve klasik silahlardan başka nitelikte olduklarını göstermeyecektir. Atom silahları (Nükleer silahlar), fisyon olayından istifade edilerek yapılmıştır. Bu olay, bazı ağır metal (uranyum, plutonyum gibi) atomların nötron bombardımanı sayesinde eşit olmayan iki parçaya ayrılmasıdır. Bu esasa göre yapılan silahlar için enerji birimi kiloton (KT), 1.000 ton T.N.T (Dinamit) nin yıkma gücüne eşit bir basıncın ifadesidir. Hidrojen silahları (Termonükleer silahlar), füzyon olayından faydalanılarak yapılmıştır. Bu olay bazı ağır hidrojen (döteryum, trityum gibi) atomlarının çok şiddetli ısı karşısında birleşmeleridir (Bal 2005). (Bu ısıyı ancak bir atom infilakı verebilmektedir). Bu esasa göre yapılan silahlar için kudret birimi megaton (MT) dur. Megaton 1.000.000 ton T.N.T.nin yıkma gücüne denk bir basınçtır. Gerek atom, gerekse hidrojen silahları infilak ettirildikten sonra yaptıkları etkinin özelliklerinden hiçbir fark göstermediklerinden hepsine birden nükleer silah deyimini kullanmakta bir sakınca yoktur (URL 4).

Nükleer silahlarla klasik silahların karşılaştırılmasından şu sonuçları çıkartılabilir:

• Klasik silahlar bir amaç (Yan etkileri hariç) için kullanıldıkları halde, nükleer silahlar aynı anda birçok etkiyi birden yapabilmektedirler.

(32)

• Klasik silahlarda etki alanı olarak sokak ya da binalar kabul edildiği halde, nükleer silahların en küçüğünün (Nominal bomba=20 KT.'luk) etki alanını kilometrelerle ifade etmek gerekmektedir.

• Klasik silahlarda en ağır etkili bir tahrip bombasının etki süresi saniyenin 1/100'ü olduğu halde nominal atom bombasındaki basınç etki süresi 7/10 saniye; nominal bombanın 500 katı olan 10 M.T'luk Hidrojen bombasında 5 saniyedir.

• Nükleer silahlarda klasik silahlarda olmayan radyolojik etki mevcuttur. Đnfilakı halinde diğer etkilerinin yanında radyolojik etkileri de ölüm ve hastalık saçar. Ayrıca silahın yerde veya yere yakın infilakında radyoaktif serpinti tehlikesini de doğurur.

Atom ve hidrojen bombaları arasındaki farklar ise şöyle ifade edilebilir: • Hidrojen silahları istenilen kudrette yapılabildiği halde atom silahları için sınırlı kudret söz konusudur.

• Đki silahın etki alanları değişiktir. Aynı ağırlıkta olan iki silahtan; hidrojen silahlarının etki alanı yarıçapı atom silahlarının 2,5 katıdır (Can 2008).

3.2.2. Nükleer silahların etkileri

Bir nükleer infilakta, ilk önce silahın kudretine göre yarıçapı değişen bir ateş topu oluşur. Ateş topunun merkezindeki ısı, güneşteki ısıdan 2-3 defa daha fazladır. Aşağıda sunulan bütün etkiler etrafa bu ateş topundan yayılmaktadır. Nükleer silahların etkileri; ani etkiler ve kalıntı etkiler olarak ikiye ayrılır: [URL 4-URL 5] 1. Ani Etkiler (Şekil 3-9 )(Patlamadan sonra ilk 1 dakika içerisinde meydana gelir) (Can 2008, Bal 2005)

-Işık, -Isı,

-Ani Nükleer Radyasyon -Basınç (Blast)

(33)

2. Kalıntı Etkiler (Radyoaktif Serpinti)

Radyoaktif serpinti bomba patladıktan 30-60 dakika sonra başlar. Nükleer infilakın bütün etkilerini 100 kabul edilirse, bu etkilerden:

-%35'i Isı (Işık ile birlikte gelmektedir). -%5i Ani Nükleer Radyasyon

-%50'si Basınç (Blast)

-%10'i Kalıntı Etki (Radyoaktif Serpinti) olarak ortaya çıkmaktadır (FM 3-14).

Şekil 3-9 Nükleer Đnfilak Etkileri

3.2.2.1. Işık

Nükleer şimşek adı da verilen bu ışık güneşten birkaç defa parlak olduğu için pırıl pırıl güneşli bir günde bile bir nükleer infilakı rahatça haber verebilecek niteliktedir. Ancak, mesafeye bağlı olarak çıplak göze, direk ulaştığı takdirde 15-45 dakika süren geçici bir körlüğe sebep olmaktadır. Nükleer şimşekten korunmak için

(34)

saydam olmayan her çeşit ekrandan istifade edilebilir. Bu ekran, ince bir kâğıt bile olabilir. Herhangi bir hayati risk oluşturmaz.

3.2.2.2. Isı

Nükleer ısı radyasyonları, nükleer şimşeğin beraberinde gelmektedir. Bu nedenle belirli bir uzaklıkta ve açıkta bulunan şahıslar için çok tehlikeli olurlar. Isı radyasyonlarının özellikleri şunlardır:

-Devamlıdır, -Çok süratlidir,

-Çevre, ısısını ani olarak yükselttiğinden geniş çapta yangınlara sebep olur, -Mesafe ile azalır,

-Nüfus hassası yoktur.

Şekil 3-10 Patlamada Merdivenlerde Oturan Adamın Eriyen Cesedi

Şekil 3-10’de Hiroşima’daki patlamadan günümüze kalan en çarpıcı kalıntı görülmektedir. Bu resim Japonya’da kurulmuş olan nükleer tehlikeyi konu edinmiş bir müzede sergilenmektedir. Resim, patlama noktasına 250 metre uzaklıktaki bir

(35)

bankanın merdivenleri üzerinde oturan bir adamın, nükleer patlama sonrası oluşan termal etki sonucu eriyen cesedinin merdiven üzerine bırakmış olduğu lekeyi göstermektedir.

Şekil 3-11 Termal Etki Sonucu Kömürleşmiş ve Erimiş Đnsan Cesetleri

Bu özelliklere göre ısı radyasyonları incelendiğinde, ışık hızında oldukları ve silahın kudreti ile değişen bir devamlılık içerisinde oldukları görülür. Ancak infilak yerinden uzaklaştıkça şiddetini kaybeder. Belirli mesafelerde çok şiddetli (yanma kabiliyetinde olan her şeyi tutuşturduğu) ve yine belirli mesafelerde çabuk tutuşan maddeler marifetiyle çıkardığı yangınlar görülmektedir (Şekil 3-11) [URL 4].

3.2.2.3. Ani nükleer radyasyon

Ani nükleer radyasyon canlıları öldürme kudretinde olan bir etkidir. Bu etkinin en önemli tehlikeleri; alfa ve beta partikülleri ile nötronlar ve gama ışınlarıdır (Can 2008, FM 3-14).

Bunlardan, alfa zerreleri 2 nötron, 2 protonu olan pozitif elektrik yüklü partiküllerdir. Menzilleri birkaç santimetre içinde olup nüfuz yetenekleri yoktur.

Beta zerreleri, negatif elektrik yüklü ve çok küçük kitlesi olan bir iyondur. Menzili 4-5 metre kadar olup nüfuz kabiliyeti bulunmamaktadır.

Nötronlar, elektrik yükü olmayan fakat atom çekirdeklerinden fırladıklarında radyoaktif olmaya müsait cisimlerin atomlarını parçalayıp onları suni olarak

(36)

radyoaktif hale getiren zerrelerdir. Büyük tehlike yaratacak kabiliyettedirler fakat menzilleri 100 metreden biraz fazladır.

Gama ışınları, yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar halinde yayılan bu etkinin hem uzun menzilli ve kitlesiz oluşu, hem de engel tanımayan bir nüfuz yeteneğinin bulunuşu tehlikeyi çoğaltmaktadır. Bu sebeple ani nükleer radyasyon denince ilk akla gelen etki "Gama Işınları"dır. Gama ışınlarının özellikleri olarak şunlar sıralanabilir:

-Devamlıdır, -Çok süratlidir, -Hissedilmez,

-Büyük bir nüfuz yeteneği vardır, -Kısa bir süre için tesirlidir, -Öldürücüdür,

-Cansızlara etkisi yoktur.

Özetle gama ışınları bir dakika ya da biraz fazla devamlılığı olan, ışık hızında yayılan, duyu organları ile varlığının tespiti mümkün olmayan ve hücreleri iyonize ederek insanı hasta edip öldürebilen bir tehlikedir. Bunlardan daha önemlisi, gama ışınlarını hiçbir engelin tamamen durdurma imkânı sağlayamamasıdır.

Gama ışınları, insan vücuduna kolaylıkla nüfuz edebilen ve vücudu oluşturan hücrelerin hassas yapısına zarar verebilen bir yapıdadır. Bu hasar ölümcül bir kanserin ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi üreme hücreleri içinde yer alırsa, gelecek kuşakları da etkileyecek genetik bozukluklara yol açabilir. Bu yüzden, bir radyasyon parçacığının insana çarpmasının sonuçları son derece ciddi olabilir:

Örneğin, Hiroşima ve Nagazaki’de ölçüldüğü gibi, patlama noktasından aşağı yukarı 1.000 metre çapındaki alan içerisinde radyasyon çok yoğun olmuştur. Atom patlamalarındaki ölüme yol açan öteki etkilerden kurtulanlar, maruz kaldıkları radyasyon nedeniyle kanlarındaki akyuvarların hemen hepsini kaybetmiş ve derilerinde yaralar meydana gelmiştir. Yoğun radyasyona maruz kalanların hepsi, birkaç günden iki üç haftaya kadar varan kısa bir süre içinde çeşitli iç ve dış

(37)

kanamalardan dolayı ölmüşlerdir. Patlama noktasından daha uzakta olanlar üzerinde ise radyasyonun etkisi farklı bir şekilde görülmüştür. Ateş topundan yayılan bu zararlı ışınlarla karşı karşıya kalan insan bedeninde, 13, 16 ve 22 km. uzaklıklarda sırasıyla üçüncü, ikinci ve birinci dereceden yanıklar oluşmuştur. Bu kişilerde, ilk aşamada hafif sindirim bozuklukları ve kanamalar, sonraki aşamalarda asıl bozukluklar olan saçların dökülmesi, deri yanıkları, kansızlık, kısırlık, çocuk düşürme, sakat çocuk doğurma problemleri ortaya çıkmıştır. (Şekil 3-12, Şekil 3-13). Bu örneklerde dahi, on günden üç aya kadar bir süre içinde ölümler görülmüştür. Aradan yıllar geçmesine rağmen göz bozuklukları (göze perde inmesi), kan kanseri (lösemi) ve ışınım kanseri halâ ortaya çıkabilmektedir (Erdoğan 2007).

Şekil 3-12 Radyasyonun Đnsan Vücudundaki Etkileri

Şekil 3-13 Radyasyondan Zarar Görmüş Çocuklar

Gama ışınlarının önemli bir özelliği ise kısa süre içinde etkili olması ve cansızlara karşı etkisinin bulunmamasıdır. Gama ışını etkisinde kalmış su, çiğ ve pişmiş gıda maddelerinin içilip yenilmesi canlılara herhangi bir zarar vermez. Maden, taş ve toprak gibi diğer maddelerin kullanımında bir tehlike teşkil etmezler.

(38)

Korunma yönünden en çok üzerinde durulması gereken husus, özellikle gama ışınlarının nüfuz kabiliyetidir. Gama ışınlarını hiçbir engelin tamamen durduramaması, sivil savunma açısından hangi engelin, ne kadar durdurma imkânının olduğu konusunu ön plana çıkarır. Bu sorunun cevaplandırılmasıyla korunmanın esasları da tespit edilebilir. Hailler (engeller), yoğunluklarına göre gama ışınlarını durdurma yeteneğine sahiptir. Yoğunluğu en çok olan madde, en fazla yarı kalınlık veren maddedir. Bazı maddelerin yoğunluklarına göre hangi kalınlıkların yarı kalınlık sayılabileceğini şöyle sıralayabiliriz (Çizelge 3-1):

Madde Yarı Kalınlık

Sıkıştırılmış toprak için 15 cm Kurşun için 1.25 cm Çelik için 3.75 cm Beton için 12.50 cm Briket için 15 cm Tuğla için 15 cm Taş için 15 cm Ağaçlar için 20-25 cm Su için 33 cm

Çizelge 3-1 Bazı Maddelerin Yarı Kalınlıkları

3.2.2.4. Basınç

Basınç etkisi, ateş topundan yayılan yoğun ısının genişleyerek havayı itmesiyle ve infilak yerindeki boşluğun dışarıdan gelen soğuk havanın hücum etmesiyle iki yönlü olarak meydana gelir. Đlk tesir sırasında tamamen yıkılmayan binalar, emme safhası da denilen ikinci safhada yıkılmaları mümkün olabilmektedir. (Şekil 3-14).

Genel etki tablosunda %45 olarak gösterilen basınç etkisinin özellikleri şunlardır:

-Devamlılık,

- Ses hızına göre daha yavaş seyretme, -Endirekt yangınlar çıkarma,

(39)

Şekil 3-14 Basınç Etkisi

Silahların kudretine göre devamlılık süresi değişen etki gösterir. Diğer etkiler gibi ışık hızında değil, ses hızında etrafa yayılmaktadır (340 m/s). Bu yavaş gidiş, bilhassa açıkta bulunanların diğer tesirlerinden zarar görmemeleri halinde basınçtan korunma için zaman kazanmalarını mümkün kılmaktadır. Nükleer şimşek uzaktaki kişiler için bir ikaz vazifesi görecek ve bu şahıslar korunacak bir yer tedarik edebileceklerdir. Bina ve köprüleri yıkar diye kısaca ifade edilmesinin sebebi büyük bir yıkma ve parçalama gücünün varlığını anlatmaktır (Şekil 3-15). Bu güç o kadar büyüktür ki, 20 KT.luk bombanın killi toprak sathında infilakı halinde 90 metre yarıçapında ve 12 metre derinliğinde bir kuyu (krater) açabilir. Hele bu silah 10 MT.luk ise açılacak kraterin derinliği 51, yarıçapı 660 metre olacaktır. [URL 4]

Şekil 3-15 Patlama Sonrası Hiroşima Şehri

Böyle bir basıncın harap edeceği binalarda birçok elektrik kontağı, havagazı patlaması ve daha çok mevcut ateşin dağılması sonucunda sayısız yangın başlangıçları da görülebilecektir. Bu yangınlar endirekt yangınlar diye adlandırılmaktadır.

(40)

3.2.2.5. Elektromanyetik pals

Elektromanyetik pals, elektronik devreler kullanan modern cihazları bozmak, istenmeyen sinyal çıkarmasına neden olmak suretiyle elektronik malzemelerin hasarına neden olur. Başka bir ifadeyle, bu etkiye maruz kalan bölgede internet sistemleri, kurumsal veri tabanları, bankamatikler, GPS alıcıları, elektronik araçlar ve gereçler, otomobiller, metro kumanda merkezleri gibi elektronik olan her türlü sistem ve cihaz ya tamamen ya da kısmen devre dışı kalacaktır.

3.2.2.6. Radyoaktif serpinti

Gelecekteki savaşların tehlikelerinden belki en büyüğü olan nükleer silahlardır. Bu silahların en büyük tehlikesi ise "kalıntı etkileri"dir. Bu etki "radyoaktif serpinti" şeklinde de isimlendirilmektedir. Tehlikenin meydana gelebilmesi için nükleer bombanın yerde veya yere yakın bir noktada infilak ettirilmesi şarttır. Nükleer silahlar kudretlerine (ateş topu yarıçaplarına) göre değişen belirli bir yüksekliğin üzerinde infilak ederse radyoaktif serpinti tehlikesi meydana getirmezler. Đşte her silah için başka olan bu yüksekliğe "kritik yükseklik" denir. Bu yükseklikten başlamak üzere daha aşağıya inildikçe serpinti tehlikesi artacak ve satıhtaki (yüzeyde/topografya üzerinde) infilakta en çok olacaktır. Bunun sebebi satıh infilaklarında arz sathında bulunan taş, toprak, sıva, tuğla gibi maddelerle kalay, nikel, demir, bakır, alüminyum ve daha akla gelebilecek her çeşit maddelerin veya toprak içindeki filizlerin en fazla parçalanabilmesi ve en fazla nötron etkisine maruz kalarak en fazla radyoaktif hale gelebilmesidir. Radyoaktif hale gelen bu parça ve zerreler kısmen ateş topu içinde eriyerek hatta buharlaşarak atomik bulutu teşkil edecekler ve atmosfer içerisinde (mümkün olursa troposferin bittiği yere yani 30000 metreye kadar) yükseleceklerdir. Đşte ateş topu ile birlikte yükselen bu parça ve zerrelerin yerçekimine uyarak yeniden arz sathına dökülmesi olayına "radyoaktif serpinti” (fallout) denir (Harvey 1979) .

Kalıntı tehlikesi, yalnızca yersıfır noktası ve civarı için radyoaktif serpintiden ibaret değildir. Đnfilak yerinde meydana gelen çukur ve çukurun etrafında radyoaktif hale gelmiş, fakat ağırlıkları ya da yerden kopamamaları yüzünden yükselememiş o

(41)

kadar çok parçacık vardır ki, sadece bunların varlığı bile o bölgeyi yaşanmaz duruma sokmak için yeterli olacaktır. Yükselen parçacıkların da ağır olanları yine yersıfır dolaylarında yeniden radyoaktif serpintiye neden olacak, üstelik burada alfa ve beta etkisi ile fisyona iştirak etmeyen ya da fisyon artığı sayılacak artık kritik maddelerin tehlikesi de en yüksek düzeyde tutmaya devam edecektir (Şekil 3-16).

Şekil 3-16 Radyoaktif Serpinti

Daha hafif olan radyoaktif toz ve zerreler, atomik bulutun çıkabildiği yükseklikte rüzgârların şiddeti ve yönüne göre bir taraftan sürüklenecek, bir taraftan da dökülmeye devam edeceklerdir. Bu sürükleniş ve dökülüş sebebiyle arz sathında teşekkül edecek serpinti sathının şekli yaklaşık olarak kenarları çok girintili çıkıntılı basık bir elipse veya puro sigarasına benzeyecektir. Bu sahanın 10 megatonluk bir hidrojen bombasına göre teorik eni, boyu hakkında fikir edinmek gerekirse; yüksekte esen rüzgârların müsait olması halinde eni 80, boyu 1600 kilometreye, müsait olmaması halinde eni 160 ve boyu 800 kilometreye ulaşacaktır denebilir (Glasstone 1977 – URL 10).

Böyle bir saha içinde birçok şehir ve kasaba bulunacağı gibi sayısız köy, çiftlik, mandıra, sanayi tesisi, bağ, bahçe, tarla bulunacak ve işte asıl problem buralarda oturan ve çalışanların korunması olacaktır.

3.2.3. Radyoaktif serpintinin özellikleri

Radyoaktif serpintinin özellikleri şunlardır:

1.Kalıcıdır: Ani tesirlerde "devamlıdır" tanımı kullanıldığı ve süre verildiği halde serpinti tehlikesi için "kalıcıdır" denilmektedir. Bunun sebebi radyoaktif

(42)

serpinti tozlarının düştükleri yerden uzaklaştırılmaları bazı şartlarda mümkün olabildiği halde, yok edilmeleri ya da çürüme hızını artırma olanağının bulunmamasındandır. Serpinti tozlarını yakmak dahi yok etmek için yeterli değildir.

2. Nereye Gideceği Önceden Bilinmez: Devletin kiminle ne zaman ve hangi şartlar altında düşman duruma geçeceği bilinmeyeceği gibi, komşu devletlerden hangisinin böyle bir duruma maruz kalacağı da önceden kestirilemez. Seferberlik ve savaş ilanından sonra bile hangi hedef bölgelerini, hangi gün ve saatte, hangi kudrette bir silahla taarruza uğrayacağı bilinemez. Bütün bunlardan başka 20-30 bin metre yüksekte esen rüzgârın şiddet ve yönünü tespiti de nükleer saldırıdan sonra yapılırsa ancak faydalı olabilmektedir. O halde bir hassas bölgede ve muhtemelen yersıfırda, önceden tahmin edilen bir silahın tahmin edilen yükseklikte patlatıldığını kabul etsek; yalnız rüzgâr sebebiyle tehlikenin ne tarafa gideceğini ve nereleri etki altına alacağını bilmek mümkün olamamakta, tehlike bölgeleri tahmin edilmeye çalışılmaktadır.

3. Geniş Sahaları Kaplar: Ani tesirlerin etki alanlarından söz edilirken yersıfırları merkez kabul olunan ve belirli yarıçapları bulunan etki alanları belirtilmiştir. Hâlbuki serpinti tesiri için durum tamamen değişiktir. Bu etki yalnız yersıfır ve dolaylarını değil, infilak yeri ile hiç ilgisi olmayacak kadar geniş ve uzak mesafeleri de tehdit edebilir. Öyle ki bir ülkenin nükleer taarruza maruz kalması, yüksekten esen rüzgârların esişi yönünde bulunan komşu ülkelerinin birçok şehrinin, kasabasının, köyünün ve tesisinin de silahın serpinti tesirinden etkilenmesine neden olabilmektedir.

4. Duyu Organları Đle Varlığı Anlaşılmaz: Yersıfır civarında başka ve daha uzak yerlere dökülen radyoaktif partiküllerin kitleleri öyle küçüktür ki bunların gözle görülmesi, birçoğunun bir araya gelmesi halinde bile mümkün değildir. Bu kadar küçük kitlelerin yere düştüğünde ses çıkaramayacağı da açıktır. Kokusu ve özel bir lezzeti olmadığından duyu organları ile anlaşılamaz. Tehlikenin bu özelliği yüzünden; varlığını anlamak, derecesini ölçmek için Radyak (radyo aktivite miktarını ölçen) Aletler kullanılır.

5. Öldürücüdür: Gama ışınları nedeniyle hücrelerin iyonize olmasına sebep olduğundan öldürme yetisine sahiptir.

(43)

6. “7x10” Kuralına Göre Çürür: Tehlikenin bu özelliği çürümenin ilk anlarda çok hızlı bir tempo ile devam etmesine karşılık, zaman ilerledikçe çürüme hızının azaldığını ifade eder. Đnfilak anında böyle bir tehlike (yersıfır ve yakın dolayları hariç) mevcut olmadığından ve özellikleri açıklanırken kaydedildiği gibi tehlikenin başlaması 30 ile 60 dakikalık gecikmeye uğradığından, kalıntı etkisi için başlangıç zamanı silahın patlamasından bir saat sonrası kabul edilmektedir. “7x10” kuralına göre infilaktan sonra geçen her 7 misli zamanda radyoaktif malzemenin çürümesi 10 misli azalır [URL 4]. Örneğin; infilak anını (H) harfi ile gösterilsin ve patlamadan bir saat sonraki radyoaktivite şiddetini 1000 r/s. olsun. Bu durumda çürümenin zamanla nasıl oluşacağı Çizelge 3-2’de verilmiştir:

Zaman Radyoaktif Şiddet

(r/s)

H Patlama Anı 0 (Yersıfır civarı hariç)

H+1 Patlamadan 1 saat sonra 1000

H+7 Patlamadan 7 saat sonra 100

H+ (7X7) Patlamadan 49 saat (2 gün) sonra 10

H + (7X7X7) Patlamadan 343 saat (15 gün) sonra 1

H + (7X7X7X7) Patlamadan 2401 saat (3 ay) sonra 0.1

Çizelge 3-2 “7x10” Kuralı

Başlangıç olarak ele alınan H +1’ den 45 dakika sonra şiddetin yarıya indiği de bilindiğine göre hakikaten serpintinin çürümesi önce çok süratli olduğu halde zaman uzadıkça hız azalmaktadır. Đşte bu kuralın yukarıdaki zaman şiddet tablosuna “7x10 Kuralı” denilmektedir.

7. Tehlike Đnfilaktan 30-60 Dakika Sonra Başlar: Đnfilak anında radyoaktivite diye bir problem yoktur. Sadece yersıfır ve dolaylarında kalıntı tesirleri (Radyoaktif hale gelip de emilememiş büyük parçalar, fisyon artıkları, nötronlar, alfa ve beta zerreleri) vardır ki buralarda zaten ani tesirler en yüksek düzeydedir. Serpinti atomik bulut halinde yükselen radyoaktif haldeki parça ve zerrelerin yeryüzüne dökülmesi demek olduğu, bu çıkış ve iniş için zamana muhtaç bulunduğundan tehlike silahın kudretine ve infilak ettirildiği yüksekliğe bağlı olarak infilaktan en az 25-30 en çok 60 dakika sonra başlamaktadır. Serpintinin bu özelliği, bilhassa tehlike (hasar) bölgesinde bulunan kılavuzlar ve bu bölgede yaşayan halk için hayati önemde birçok işler görülmesini, hazırlıkların yapılmasını mümkün kılar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun - 5564/26383.

kararlılığa ulaşmak için fazla enerjilerini yayarlar. Bu yayılan enerjiye nükleer enerji veya iyonize edici radyasyon adı verilmektedir. Radyasyon yaşamımızın parçasıdır.

Tehlikeden korunma zorunluluğunda olan canlı ile radyoaktif kaynak arasında ne kadar fazla yarı kalınlık sağlayan bir engel varsa o canlının göstereceği etki aynı ölçüde

Bu çalışmada, Hanta virüs modeli olarak verilen doğrusal olmayan bir kısmi diferansiyel denklem sisteminin genel çözümü için Lie simetri metodundan

Current study aims to discuss to what extent ad-skipping behavior is affected by the influence of each one of these two factors, and to explore the significant impact of

Geliştirilen yazılım uygulaması ile afet sonrasında lojistik faaliyetlerin yönetilmesine yardımcı olmayı amaçlarken aynı zamanda BAY sistemine şeklinde modern

Ayrıca trafik kazaları aylara, haftanın günlerine, zaman dilimine, oluşum şekillerine, sürücülerin öğrenim durumuna, havanın durumuna, gün durumuna, yol

 Her bir kullanıcı endüstri kuruluşlarına ait olan bir veya birden çok kayıtlı risk harita ve raporlarına ulaşabilir, fakat her bir risk harita ve rapor yalnız ve yalnız