• Sonuç bulunamadı

Bir Tanzimat bürokratı ve diplomatı olarak Aleksandır Karatodori Paşa (1833- 1906)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir Tanzimat bürokratı ve diplomatı olarak Aleksandır Karatodori Paşa (1833- 1906)"

Copied!
283
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİH ANABİLİM DALI

YAKINÇAĞ BİLİM DALI

BİR TANZİMAT BÜROKRATI VE DİPLOMATI

OLARAK ALEKSANDIR KARATODORİ PAŞA

(1833- 1906)

DOKTORA TEZİ

Mahmut AKPINAR

Danışman

Prof. Dr. Muhittin Tuş

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

YAKINÇAĞ BİLİM DALI

BİR TANZİMAT BÜROKRATI VE DİPLOMATI

OLARAK ALEKSANDIR KARATODORİ PAŞA

(1833- 1906)

DOKTORA TEZİ

Mahmut AKPINAR

Danışman

Prof. Dr. Muhittin Tuş

(3)

davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

………..………...başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye İmza

Ünvanı, Adı Soyadı

Üye İmza

(5)

profili değişmeye başlamıştır. Bilhassa reform sürecinin önemli evrelerinden biri olan Tanzimat dönemi, yetişen devlet adamları üzerinde etkili olmuştur. Bu dönemde devlet yönetimi, tebaayı, Osmanlıcılık ilkesi kapsamında, din ve millet ayrımı gözetmeksizin, daha üst bir kimlik etrafında toplayıp, bir arada tutmaya çalışmıştır. Bu amaç doğrultusunda hem Müslim hem de gayrimüslim kesimden, bu kültürü yansıtan yeni devlet adamları yetişmeye başlamıştır. Tanzimat bürokratları olarak adlandırılan bu devlet adamları, tıpkı klasik dönem devlet adamları gibi, kapısında büyüdükleri kadim imparatorluğa, hizmet etmeye çalışmışlardır. Rum cemaatin önemli ailelerinden birine mensup olan Aleksandır Karatodori de bu kültürü temsil eden bürokratlarından biri olarak tarih sayfalarına geçmiştir.

1833- 1906 yılları arasında yaşayan Aleksandır Karatodori, kadim imparatorlukta XIX. yüzyılın önemli bir bölümü ile XX. yüzyılın ilk yıllarına tanıklık etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük aile albümü içinde unutulmuş bir portre olan Aleksandır Karatodori, bu çalışma ile albümdeki yerini almıştır. Öte yandan bu çalışma ile gayrimüslim bir bürokratın yaşamı anlatılarak, hem imparatorluğun önemli bir gerçeğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca bu çalışma, bugüne değin pek irdelenmeyen gayrimüslim bürokratların yaşamlarına yönelik yapılabilecek biyografik çalışmalar için bir örnek olmuştur.

Bu tez giriş bölümü hariç altı bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde konunun önemi, kapsamı ve sınırları üzerinde durulmuştur. Buna ilaveten, konuya temel teşkil edecek tarihî arka plandan bahsedilmiştir. Birinci bölümde ise genel bir bakışla Osmanlı bürokrasisi, bürokraside Rumlar ve Karatodori aile ele alınmıştır. İkinci bölümde Aleksandır Karatodori’nin ailesi, eğitimi ve bürokrasiye intisabından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde kalfalık dönemi ve dördüncü bölümde ise ustalık ve olgunluk devresi irdelenmiştir. Beşinci bölümde ise ölümü, Karatodori hakkındaki görüşler ve meslekî yaşamı sırasında aldığı ödül ve nişanlara değinilmiştir. Altıncı bölümde Karatodori’nin ilmî ve cemiyet hayatı ile ilgili gelişmeler ve hususlar ele alınmıştır. Yetmiş üç yıllık bir süreci kapsayan Aleksandır Karatodori’nin hayatı,

(6)

ii yaşadığı dönemin siyasî, sosyal ve diğer gelişme ve olaylar çerçevesinde ele alınarak tüm yönleriyle ortaya konmaya çalışılmıştır.

Tezin yazımı sırasında, bahsi geçen kurum adları ve unvanlar mümkün mertebe Osmanlı literatürüne bağlı kalınılarak ifade edilmeye çalışılmıştır. Bunların yazımında Ferit Devellioğlu’nun sözlüğünden, Kamûs-i Türkî’den, Ali Akyıldız’ın Osmanlı Merkez Teşkilâtında Reform isimli eserinden istifade edilmiştir. Öte yandan, bürokrasi içinde yer alan gayrimüslimler adları da mümkün mertebe Osmanlı belgelerinde geçtiği şekle göre verilmeye çalışılmıştır: Aleksandır (Aleksander) ve Kostantin (Konstantin) gibi. Yabancı devlet adamlarının isimleri de İngilizcedeki kullanımına göre verilmeye çalışılmıştır: Bismarck ve Layard gibi. Bu tezin hazırlanmasında çeşitli kişilerin katkısı oldu. Öncelikle doktora programı için beni destekleyerek bu çalışmanın ortaya çıkmasına vesile olan hocam Sayın Prof. Dr. Muhittin TUŞ’a teşekkür ederim. Ders dönemi sırasında fikirlerinden istifade ettiğim hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ’a, muhtelif görüşmelerimiz sırasındaki düşünce ve fikirlerinden yararlandığım hocam Sayın Talip MERT’e, Karatodoriler hakkındaki kıymetli makaleyi temin eden Sayın Sinan KUNERALP’e, diğer hocalarıma ve öğretmen arkadaşlarıma teşekkür ederim. Ayrıca, araştırmalar sırasında çokça istifade ettiğim İSAM yetkililerine ve kütüphane çalışanlarına teşekkür ederim. Yine araştırmalar sırasında birinci el kaynakları temininde bizlerden yardımlarını esirgemeyen Başbakanlık Osmanlı Arşivi Personeline teşekkür ederim. Öte yandan, beni yetiştirip bugünlere gelmemde büyük emeği olan aileme teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışma sırasında bana destek olan eşime ve çocuklarıma teşekkür ederim.

(7)

iii ÖZET

1833- 1906 yılları arasında yaşayan Aleksandır Karatodori Tanzimat devrinde yetişen devlet adamlarından biridir. Saray hekimi olan babası İstefanaki’nin nüfuzuyla Tercüme Odası’nda göreve başlayan Aleksandır Karatodori, daha sonra yüksek öğrenim için Paris’e gitmiştir. Temelde matematik eğitimi alan Aleksandır, hukuk alanında yaptığı doktora ile Tanzimat devrinin ender devlet adamlarından biridir.

Avrupa’dan döndüğünde Meclis-i Vâlâ’da mütercim olarak göreve başlayan Aleksandır Karatodori, Deniz Ticâret Mahkemesi Reisliği, Girit Vali Müşâvirliği, Ticâret Nezâreti Müsteşarlığı, iki kez Hâriciye Nezâreti Müsteşarlığı, Roma Sefirliği, Nâfia Nâzırlığı, Berlin Kongresi Birinci Murahhaslığı, Hâriciye Nâzırlığı, Nâfia Komisyonu Üyeliği, Sisam Beyliği, iki kez Girit Valiliği, Mütercim-i evvel ve Şûrâ-yı Devlet Azâlığı ve bu vazifeler sırasında kısa süreli birçok diplomatik görevlerde bulunarak yarım yüzyıla yakın bir süre bir Tanzimat bürokratı ve diplomatı olarak kapısında büyüdüğü Osmanlı İmparatorluğuna hizmet etmiştir. Meslek yaşamının en dikkat çekici evrelerinden biri, imparatorluğun ilk gayrimüslim Hâriciye Nâzırı olarak hükümette yer aldığı dönem olmuştur

Aleksandır Karatodori, Tanzimat dönemi devlet adamlarının birçoğu gibi ilimle ve cemiyet işleriyle de uğraşmıştır. Matematik, iktisat, arkeoloji ve tarih gibi ilimlerin yanı sıra edebiyat ve şiir gibi sanat dallarıyla, eser ve makale yazacak derecede meşgul olmuştur. Ayrıca Rumca, Türkçe, Arapça, Farsça, Latince, Fransızca, İtalyanca, İngilizce ve Almanca olmak üzere Doğu ve Batıdan toplam dokuz dil bilmekteydi. Öte yandan, Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmâniyye, Tercüme Cemiyyeti ve Dersaâdet Rum Cemiyet-i Edebiyyesi gibi ilmî cemiyetlerin çeşitli faaliyetlerine iştirak ederek, bilgi birikimini Osmanlı toplumuyla paylaşmaya çalışmıştır.

Tanzimat’la beraber Millet Sistemi’nin yerine oturtulmaya çalışılan Osmanlıcılık prensibine iyi bir örnek teşkil eden Aleksandır Karatodori, meslek yaşamı boyunca görev aldığı birimlerde yurtsever bir bürokrat ve diplomat olarak devlet çıkarlarını ve toprak bütünlüğünü korunmaya gayret göstermiştir.

(8)

iv SUMMARY

Alexander Charatheodory, living between the years 1833- 1906, one of the the statesman who grwe up in the Tanzimat Period. Alexander Charatheodory started the job in the Cahmber of Translation by the influence of his father, İstefanaki who was a palace physician. Then he went to Paris for higher education. Alexander basicly training in the field of Mathematics was the precious stateman of Tanzimat Period with his decorate in the field of law.

When he turned back from Europe, he started the job as a translator at the Supreme Court, besides of being President of the Admiralty Court, Counsellor of Girit Governor, Deputy Minister of Commerce, Deputy Minister of Foreing Affairs as twice, Rome Ambassador, the Minister of Public Works, First Plenipotentiary at Berlin Congress, the Minister of Foreign Affairs, A Member of the Council of Public Works, Prince of Samos, Governor of Girit twice, First Translator and a member of the Council of State and in addition to these duties, had being in diplomatic issues in a short time, as a diplomat and a bureaucrat of Tanzimat he served for half of a century to Ottoman Empire in which he grwe up. It was one of the most remarkable period that he had taken part in the government as the first non-moslem Minister of Foreign Affairs.

Alexander Charatheodory, like many of the statesman of the Tanzimat Period, concerned with science and society affairs. Mathematics, archeology, economics, and history, he also concerned with art such as literature and poetry that could even create works and write articles as well.

In addition, he knew totally nine languages from the East and the West, such as Greek, Turkish, Arabic, Farsian, Latin, French, Itailan, English and German. On the other hand, he tried to share his knowledge with Ottoman Society joining the acitivities of Science Committees such as Cemiyyet-i İlmiyye-I Osmâniyye, Tercüme

Cemiyyeti and Dersaâdet Rum Cemiyyeti Edebiyyesi.

Charatheodory, was a good model of Osmanlıcılık principles which were tried to built instead of Millet System. As a patriotic bureaucrat and a diplomat, he tried to protect the state interests and territorial integrity in every office he took part.

(9)

v İÇİNDEKİLER

Sayfa No BİLİMSEL ETİK SAYFASI……… TEZ KABUL FORMU……….

ÖNSÖZ…………………..i ÖZET……………………………………iii SUMMARY……….…………...iv İÇİNDEKİLER………...v KISALTMALAR.………... viii GİRİŞ KONUNUN ÖNEMİ, KAPSAMI VE TARİHÎ ARKA PLANI I.Büyük ve Çok Kültürlü İmparatorluk Ailesi İçinde Unutulan Bir Portre……..…………...1

II. Tarihî Arka Plan: Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Tarihî Serüveni….…...8

A. Başlangıcından Tanzimat’a Kadar Millet Sistemi……….…...…….…...9

B. Millet Sistemi ve Tanzimat ile Gelen Değişim……….………....……...12

BİRİNCİ BÖLÜM XIX. YÜZYIL OSMANLI BÜROKRASİSİNDE GAYRİMÜSLİMLER VE KURUMSAL BİR AİLE OLARAK KARATODORİLER I. Genel Hatlarıyla Osmanlı Bürokrasisinin Oluşumu ve Gelişimi…….…………...17

II. Klasik Dönemden Son Döneme Kadar Osmanlı Bürokrasisinde Gayrimüslimler ve Ağırlıklı olarak Rumlar………..………...19

III. Osmanlı Bürokrasisinde Etkin, Saygın ve Kurumsal Bir Aile: Karatodoriler……..…...24

İKİNCİ BÖLÜM AİLE HAYATI, EĞİTİMİ VE BÜROKRASİYE İNTİSABI I. Aile Hayatı…….……….……….……….…….…..……...31

A. Annesi ve Babası: Loukia ve İstefenaki Karatodori………..…...…...32

B. Kardeşleri: Smaragda, Helene, Zoe, Kostantin, Sophia, Maria……….…….…...39

C. Hayat Arkadaşı ve Hayırsever Bir Kadın: Kassandra Karatodori.….………...……..….44

(10)

vi

II. Eğitimi ve Bürokrasiye Girişi……….…………..…….…..………51

A. Bir Tanzimat Bürokratının ve Diplomatının Yetiştiği Yıllar ………..…..…….52

B. Bâb-ı âlî Tercüme Odası’na Girişi: Karatodori’nin Stajyerlik Dönemi……...55

C. Karatodori Yüksek öğrenim için Avrupa’da….………...57

D. Avrupa’dan Dönüş ve Osmanlı İmparatorluğu’nda Bürokratik ve Politik Ortam……...59

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KALFALIK DÖNEMİ (1861- 1878) I. Meclis-i Vâlâ Mütercim-i Evvellik Görevi……….…...61

II. Deniz Ticâret Mahkemesi Reisliği….………...67

III. 1866 Girit İsyanı ve Âli Paşa ile Girit’e Yolculuk……….…...70

IV Girit Vali Müşâvirliği ………...76

V. Ticâret Nezâreti Müsteşarlığı: Bakanlık Bürokrasisine İlk Adım……….……….……79

VI. Hâriciye Nezâreti Müsteşarlığı……….……….……...……..…………..……….81

VII. Roma Orta Elçiliği: Sürekli Diplomaside ilk Deneyimi………...85

VIII. İkinci Kez Hâriciye Nezâreti Müsteşarlığı………...91

A. Anayasa Hazırlama Komisyonu Üyeliği………...92

B. İstanbul ( Tersane ) Konferansı Sekreterliği ve Londra Protokolü’ne Reddiye Yazısı ……..……….……….………..……….………….97

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM USTALIK VE OLGUNLUK DÖNEMİ (1878- 1906) I. Nâfia Nâzırlığı ……….………...………...103

II. Berlin Kongresi Birinci Murahhaslığı: Sevinç ve Hüzün………….………...……...105

III. Girit Valiliği: En Kısa Görev….……...………...………….………...116

IV. Osmanlı İmparatorluğu’nun On Yedinci Hâriciye Nâzırı: İlk Gayrimüslim Hâriciye Nâzırı………...119

A. 1879 İstanbul Antlaşması Murahhaslığı……….…...122

B. Bosna- Hersek Sorunu: Avusturya– Macaristan ileYenipazar Mukavelenamesi………...124

C. Preveze ve İstanbul Konferansları: Yunan Sınırı Meselesi….…………...130

D. Rumeli’den Göç Eden Türklerin Meseleleri………..……….………....133

(11)

vii

V. Mazûliyyet Dönemi: Gözden Düşme ve Üst Bürokrasiden Uzaklaştırılma.…...144

VI. Nâfia Komisyonu Azâlığı ve Hirsch Meselesi: Osmanlı Tarihinin En Büyük Yolsuzluğu……..…..……….………….………..148

VII. Dokuzuncu Sisam Beyi: Merkezden Uzaklaştırılması……..………...153 VIII. İkinci Kez Girit Valiliği Görevi: Ateşin İçine Elini Sokmak..………...161

IX. Karatodori Dâiresi ve Mütercim-i Evvellik Görevi: Merkeze Geri Dönüş…...………...172

X. Şûrâ-yı Devlet Mülkiye Dâiresi Azâlığı………...………...173

A. İngiliz Kraliçesinin Tahta Çıkışının Altmışıncı Yıldönümü Kutlamaları...175

B. Rus Grand Duke George İçin Yapılacak Gıyabi Ayin……….…...176

C. İtalyan Kralının Ölümü ve Sen Mari Kilisesi’ndeki Gıyabi Ayin.………...…...177

D. İngiliz Kraliçesinin Cenaze Töreni ve VII. Edward’ın Tahta Çıkışı…….……...178

XI. Avrupalı Vatansever Devlet Adamının Ölümü………...179

XII. Çağdaşlarının Gözüyle Karatodori Paşa………..…….…...180

XIII. Karatodori Paşa’nın Aldığı Nişanlar ve Madalyalar...183

BEŞİNCİ BÖLÜM İLİM, DÜŞÜNCE VE CEMİYET HAYATI: AKADEMİSYEN BİR BÜROKRAT VE DİPLOMAT I. Karatodori’nin İlim ve Düşünce Hayatı………....…….………...188

A. Hukuk Alanında Lisans ve Doktora Çalışmaları…...………...189

B. Mecmua-i Fünûn Dergisi’ndeki Makaleleri……….…………...190

C. Edebiyat ve Arkeoloji ile İlgili Çalışmaları...………...……..….…….196

D. Geometri ile ilgili Çalışması……….………..…...198

E. Karatodori Paşa ve Dil Tartışmaları…………..……….……….…...…...200

II. Karatodori’nin Cemiyetlerdeki Faaliyetleri ve Görevleri……….……….……...202

A. Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmâniyye'deki Üyeliği………...…………...204

B. Tercüme Cemiyyeti Üyeliği……….………...208

C. Dersaâdet Rum Cemiyyet-i Edebiyyesi'ndeki Çalışmaları ve Görevi….….……..…....211

SONUÇ……….…………...……….216

KAYNAKÇA………...222

EKLER……….………249

(12)

viii

KISALTMALAR

A. AMD.: Bâb-ı Âsafî Âmedî Kalemi

A. DVN.: Bâb-ı Âsafî Divân-ı Hümâyûn Kalemi

A. DVN. MHM.: Bâb-ı Âsafî Divân-ı Hümâyûn Mühimme Kalemi A. MKT. MHM.: Sadâret Mektûbî Mühimme Kalemi Evrâkı A. MKT. NZD.: Sadâret Mektûbî Kalemi Nezâret ve Devâir Evrâkı A. MKT.UM.: Sadâret Mektûbî Kalemi Umûm Vilâyât Evrâkı A MTZ.SM.: Sadâret Sisam Evrâkı

a.g.e: adı geçen eser a.g.m: adı geçen makale a.g.t.: adı geçen tez

AÜSBF: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

AÜSBFD: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi AKM: Atatürk Kültür Merkezi

B : Receb Bkz.: Bakınız

BOA.: Başbakanlık Osmanlı Arşivi C: Cemâzi-yel âhir

CA: Cemâzi-yel evvel

CJOE: Christians and Jews in the Ottoman Empire Çev. :çeviren

ÇGVİK: Çelik Gürsoy Vakfı İstanbul Kütüphanesi DH. MKT.: Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi

DH. SAİD.: Dâhiliye Nezâreti Sicill-i Ahvâl İdâre-i Umûmiyesi Der.: Derleyen

DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi DTCF: Dil Tarih Coğrafya Fakültesi

DUİT.: Dosya Usûlü İrâdeler. Ed: Editör

Gös. yer.: Gösterilen yer

GDAAD: Güney Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi HAT: Hatt-ı Hümâyûn

Haz.: Hazırlayan

HR. MKT.: Hâriciye Nezâreti Mektûbî Kalemi Evrâkı HR. MTV.: Hâriciye Nezâreti Mütenevvia Kısmı Evrâkı HR. SYS.: Hâriciye Nezâreti Siyâsî Kısmı

HR. TO.: Hâriciye Nezâreti Tercüme Odası Evrâkı HSD. AFT.: Ali Fuat Türkgeldi Evrakı

İ. AS.: İrâde Askerî

İ.MTZ.CL.: İrâde- Eyâlât- i Mümtâze Cebel-i Lübnan İ. DH.: İrâde Dâhiliye

İ. HR.: İrâde Hâriciye İ.HUS.: İrâde Husûsî İ. MF.: İrâde Maârif İ.ML.: İrâde Maliye

(13)

ix İ.MTZ.GR.: İrâde Girit

İ.MTZ.SM.: İrâde Eyâlât-i Mümtâze -Sisam İ. MVL.: İrâde Meclis-i Vâlâ

İ.ŞD.: İrâde Şûrâ -yı Devlet İ.TAL.: İrâde Taltîfât

İSAM: İslâm Araştırmalar Merkezi İBB: İstanbul Büyükşehir Belediyesi

İÜEF: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi KATÜ: Karadeniz Teknik Üniversitesi

KÜİBF: Kocatepe Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi L Şevvâl

M Muharrem

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı MUY: Murat Ulutekin Yılmaz MV: Meclis-i Vükelâ Mazbataları MVL.: Meclis-i Vâlâ Evrâkı N: Ramazan

ODTÜ İBF: Ortadoğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi OTAM: Osmanlı Tarihi Araştırmaları Merkezi

Phd: Doctor of Philosophy R: Rebî-ül-âhir RA: Rebî-ül-evvel S: Safer s.: Sayfa Ş: Şa’bân

TCTA: Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi TOEM: Tarih-i Osmâni Encümeni Mecmûası

TKAE: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü TEB: Türkiye Ekonomi Bankası

TFR.1.MN.: (Teşrîfât-ı Rumeli) Rumeli Müfettişliği Manastır Evrakı TTK: Türk Tarih Kurumu

YKY: Yapı Kredi Bankası Yayınları Yay. Haz.: Yayına Hazırlayan

Y. PRK. DH.: Yıldız Dâhiliye Nezâreti Marûzâtı Y.EE.: Yıldız Esas Evrâkı

Y. PRK. ML.: Yıldız Maliye Nezâreti Marûzâtı Y. MTV.: Yıldız Mütenevvî Marûzât

Y. PRK. NMH.: Yıldız Nâme-i Hümâyûnlar

Y. PRK. AZN:. Yıldız Perâkende Evrâkı Adliyye ve Mezâhib Nezâreti Marûzâtı Y. PRK. AZJ.: Yıldız Perâkende Evrâkı Arzuhaller ve Jurnaller

Y. PRK. ASK.: Yıldız Perâkende Evrâkı Askerî Marûzât

Y. PRK. BŞK.: Yıldız Perâkende Evrâkı Başkitâbet Dâiresi Marûzatı Y. PRK. EŞA.: Yıldız Perâkende Evrâkı Dâhiliye Nezâreti Marûzatı Y. PRK. HR.: Yıldız Perâkende Evrâkı Hâriciye Nezâreti Marûzatı Y. PRK. MF.: Yıldız Perâkende Evrâkı Maârif Nezâreti

Y. PRK. TKM.: Yıldız Perâkende Evrâkı Tahrîrât-ı Ecnebiye ve Mabeyn Mütercimliği

(14)

x Y. PRK. PT.: Yıldız Perâkende Evrâkı ve Tegraf Nezâreti Marûzâtı

Y. PRK. UM.: Yıldız Perâkende Evrâkı Umûm Vilâyetler Tahrîrâtı Y. PRK. A.: Yıldız Sadâret Evrâkı

Y. A. HUS.: Yıldız Sadâret Husûsî Marûzat Evrâkı Y.A. RES.: Yıldız Sadâret Resmî Marûzat

Y. PRK. ŞD.: Yıldız Şûrâ -yı Devlet Marûzâtı

Y. PRK. TFŞ.: Yıldız Teşrîfât-ı Umûmiyye Dâiresi Evrâkı

Y. PRK. MYD.:Yıldız Yâverân ve Maiyyet-i Seniyye Erkân-ı Harbiye Dâiresi Evrâkı

Z :Zi-l-hicce ZA: Zî-l-ka’de

(15)

I- Büyük ve Çok Kültürlü İmparatorluk Ailesi İçinde Unutulan Bir Portre

İmparatorluk tarihinin zengin mutfağına araştırma konusu belirlemek için girerken temel düşünce, emperyalist baskıların had safhaya çıktığı ve imparatorluğu kayıpsız idare etmenin iyice zorlaştığı II. Abdülhamid döneminde görev yapan Hâriciye Nâzırlarını bir bütün olarak ele almaktı. Ancak, tahmin edilebileceği gibi olayların ve bütün gelişmelerin son derece yoğun olduğu ve aynı zamanda sık sık kabine değişikliğinden ötürü birçok nazırın göreve geldiği böylesi bir dönemi incelemek oldukça zorlu ve uzun bir çalışmayı gerektirir. Bu nedenle elde edilen bilgi, bulgu ve belgeler çerçevesinde, araştırma, unutulan bir Tanzimat bürokratının ve diplomatının meslekî, ilmî ve özel hayatına indirgendi. İmparatorluğun bürokrasi ve diplomasi trafiğinin çok yoğun olduğu bir evrede görev yapan çok sayıdaki devlet adamı arasında yer alan Aleksandır Karatodori’nin portresi çizilmeye çalışıldı. Onun şahsında Tanzimat anlayışıyla yetişip Devlet-i Âliyye’ye hizmet ederek Osmanlı İmparatorluğunun çok kültürlü aile albümüne dâhil olan Tanzimat bürokratlarını ve diplomatlarını analiz etmeye yardımcı olabilecek birtakım bilgiler verilmeye çalışıldı.

Jeopolitik, jeostratejik, iktisadi ve sosyokültürel öneme sahip coğrafyası dışında kozmopolit yapısıyla da dünya tarihinin ilgi çekici devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun çatısı altında asırlarca kimliğini koruyarak varlığını sürdürmüş birçok millet vardır. Kamuoyuna “Osmanlı barışı” adıyla da yansıtılan anlayış sayesinde farklı hüviyetlere sahip birçok Müslüman unsurla gayrimüslim unsur asırlarca aynı devletin bayrağı altında bir arada yaşamıştır. Din ve millet farkı gözetmeksizin bir arada yaşayan bu toplumların içinde yetişen bireylerin bazıları çeşitli vesilelerle devlete hizmet etmişlerdir. Devlete hizmetin önemli platformlarından biri olan bürokraside hem Müslüman hem de gayrimüslim tebaadan adı ön plana çıkmış ve tarihe mâl olmuş simalar vardır. Bu simaların birçoğu sadakat,

(16)

2 gayret ve çabalarıyla uzun ömürlü imparatorluğun varlığına çeşitli katkılarda bulunmuşlardır. Osmanlı tarihinin işlenmesi zor malzemelerinden biri olan bu tarihî simalar araştırmaların yer yer konusu olmuştur. Ancak bugüne değin yapılan biyografik araştırmaların neredeyse tamamında Müslüman tebaa arasından yetişen bürokratlara, devlet adamlarına veya şahıslara değinilmiş, bu bağlamda gayrimüslimlere pek yer verilmemiştir. Bu durumun büyük imparatorluk ailesi içinde Babıâli’nin ilk gayrimüslim Hâriciye Nâzırı sıfatıyla dikkati çeken Aleksandır Karatodori Paşa’nın bir araştırma konusu olarak ele alınmasını kolaylaştırdığını söyleyebiliriz.1 Ancak bu, araştırmanın nedenselliğini bütünüyle ifade etmede yeterli değildir.

Bireyin ikinci planda kaldığı bir devlet ve toplum yapısı içinde Müslüman veya gayrimüslim devlet adamlarının hayatlarını tüm detaylarıyla irdelemek ve yazmak ne kadar güç olsa da savaşlar, isyanlar, antlaşmalar, müesseseler, hukukî düzenlenmeler ve benzeri daha birçok gelişmenin ele alınması kadar önemli olması, nedensellik zincirinin başka bir halkası olarak kabul edilebilir. Zira bu devlet adamları imparatorluk tarihinin seyri içinde cereyan eden birçok gelişmeye ve hadiseye tanıklık ettikleri gibi fikirleri, düşünceleri, kararları ve duygularıyla da muhtelif gelişme ve olaylarda rol alarak imparatorluğun zengin, derin ve çok boyutlu tarihi içinde kâh büyük kâh küçük izler bırakmışlardır. Karatodori Paşa da imparatorluk tarihinin, o uzun, yorucu ve birçok yönüyle dikkat çekici serüveni içinde son dönemde sahne alan devlet adamlarından biridir. Bugüne kadar kimsenin pek dikkatini çekmemiş ve üzerinde pek durulmamış olsa da mensubu olduğu aile itibariyle, ilmî ve kültürel donanımıyla, görevleriyle, çalışma süresiyle ve dönemiyle Devlet-i Âliyye’nin önemli devlet adamlarından biridir. Bu perspektif dâhilinde Osmanlı İmparatorluğu’nu ayakta tutup varlığını devam ettirmek adına yapılan reformların en yoğun olduğu bir dönemde bürokrasiye, diplomasiye, sosyal hayata, ilim ve cemiyet çalışmalarına biraz daha farklı ve küçük bir pencereden, gayrimüslim bir Tanzimat bürokratının ve diplomatının dünyasından bakılarak altı

1

1836’da kurulan Hâriciye Nezâreti’nde bir ilk yaşanmış ve Aleksandır Karatodori nazır olmuştur. Bu atamanın gayrimüslimlere olan inancın ve güvenin her geçen gün azaldığı bir ortamda ve bütünlüğü koruyarak, ülkeyi idare etmenin mühim bir politik ve diplomatik sanatkârlığı gerektiren II. Abdülhamid döneminde olması oldukça ilginç ve manidardır. Bu konuda bakınız 1296 Devlet Sâlnâmesi, s. 27

(17)

3 yüzyıllık imparatorluğun çok farklı zenginliklerle dolu tarih mutfağına katkıda bulunulmaya çalışıldığını ifade edebiliriz.

Araştırma konusunun nedenselliğine cevap teşkil edebilecek bir nokta da, XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde milliyetçi söylemlerin ve kışkırtmaların etkisiyle baş gösteren Rum isyanıyla beraber Rumların Osmanlı bürokrasisinden uzaklaştırıldıkları iddialarıdır. Bu iddiaların aksine Rumlar, geçici bir tepkinin ardından, birbirinden önemli birçok makam ve mevkide Babıâli’ye hizmet etmeye devam etmiş ve bunların sayıları zaman içinde giderek artmıştır. İmparatorluğun kozmopolit dünyası içinde Aleksandır Karatodori’nin mensubu olduğu Karatodori ailesi, imparatorluğa hizmet eden aile fertleriyle bu duruma iyi bir örnek teşkil ettiği söylenebilir.

Araştırmaya kapsam yönünden bakıldığında, ilk olarak giriş bölümü içinde

Millet Sistemi’ne temas edildiğini görürüz. Klasik dönemde din olgusuna dayalı

olarak şekillendirilmiş bu sistemle Osmanlı çatısı altında yaşayan milletler inançlarına göre farklı kompartımanlara ayrılmışlardı. Osmanlı İmparatorluğu gibi çok uluslu bir devletin benimsediği bu soyut ayrışım, bireylerin yönetim hayatına katılmaları için tamamen bir engel değildi. Zira tebaadan bir kişi İslam’a dâhil olup, devlete sadakat gösterip ve de devlet ideolojisini benimsediği takdirde rahatlıkla devlet kadrolarında görev alabilmekteydi. Klasik dönemde görev yapan Arnavut, Boşnak, Hırvat, Gürcü, Rum, Ermeni, Arap ve sair kökenli devlet adamları bu durumun en açık delilleridir. Klasik dönemde tebaasından bu tarz bir uygulama ile istifade eden Devlet-i Âliyye, milliyetçiliğin politik ve toplumsal ortamı etkilemeye başladığı XIX yüzyıla gelindiğinde ise kendine özgü bu sisteme yönelik birtakım değişiklikler yapmak zorunda kalmıştır. Bilhassa Tanzimat döneminde siyâsî, idârî, hukukî, sosyal ve diğer alanlara yönelik reformlarla Millet Sistemi yeniden düzenlenmiş ve gayrimüslim cemaatlerin imparatorluk çatısı altında kalmaları amaçlanmıştır. Gerçekleştirilen reform hareketleriyle politik, ideolojik ve sosyolojik açıdan bir dönüm noktasına girdiğini düşündüğümüz Osmanlı İmparatorluğu’nun, hem iç hem de dış çevrelere bir değişim mesajı vermeye çalışmıştır. Böylece daha kapsamlı ve kucaklayıcı hale getirdiği yönetim mekanizması ve mantalitesiyle tebaasından herhangi bir kesimi, grubu veya cemaati dışlamadığı söylenebilir. Bu mühim değişikliklerle Osmanlı bürokrasisi ve diplomasisinde gayrimüslimlerin görev alabilmeleri için önlerinin açıldığı ifade edebilir. Ayrıca, Devlet-i Âliyye’nin,

(18)

4 attığı adımlarla toplumsal barışı ve uzlaşıyı tekrar sağlayarak, ayrılıkçı hareketlerin önüne geçmeye çalıştığını da söyleyebiliriz.

Gayrimüslimlerin ve gayrimüslimler arasındaki Rumların klasik dönemden itibaren Osmanlı bürokrasisi ve diplomasisi içindeki rolleri ve etkinlikleri genel bir bakışla araştırmanın birinci bölümünde ele alınmıştır. Gayrimüslimlerin Osmanlı bürokrasisindeki macerası devşirme usûlüyle başlar. Zaman içinde bu usûl erozyona uğramış, ancak gayrimüslimlerin bürokrasi alandaki yolculukları sayıca azalarak da olsa devam etmiştir. Hukukî boşluk içinde devam eden bu macera iç ve dış siyâsî gelişmelerle beraber Tanzimat döneminde rasyonel anlayışa dayalı hukuksallığa işlerlik kazandırılmasıyla bürokrasideki gayrimüslimlerin varlığı legal bir hale gelmiştir. Osmanlı bürokrasisinde rasyonel legalleşmeye zemin hazırlayan gelişmelere bakıldığında, milliyetçiliğe bağlı hadiselerin de etkili olduğu söylenebilir. Zira asırlardır Osmanlı İmparatorluğu’nun çatısı altında bulunan çeşitli milletler ve cemaatler XIX. yüzyılın başlarından itibaren milliyetçilik akımından çeşitli düzeylerde etkilenmişlerdir. Bu etkileşim süreciyle muhtelif gerilimler ve bunalımlar olmuştur. Bununla birlikte ister istemez güven ortamı bozulmuş ve zihinler iyice bulanmıştır. Ancak bütünlüğünü korumaya çalışan Devlet-i Âliyye yaptığı yasal düzenlemelerle gayrimüslimlere bürokrasinin ve diplomasinin kapılarını legal olarak açmıştır. Yenilik rüzgârlarının kuvvetle estiği bu dönemde Rumların, devlet kadrolarında görev yapan gayrimüslimler içinde önemli bir bölümü teşkil ettiğini söylenebilir. Rum cemaatine bakıldığında ise, Fenerli Rumların devlete hizmette ayrı bir yeri olduğu ve bunun çok uzun süre devam ettiğini görülebilir. XIX yüzyılda yaşanan olumsuzluklarının ardından parçalanmayla beraber kopmalar olsa da Fenerlilerin bir kısmı sadakat göstererek, Yeni Fenerliler hüviyetiyle, bürokratik ve diplomatik alanlarda kendilerine yer bulmuşlardır.

Karatodoriler, XIX. yüzyılda Babıâli’de öne çıkan ailelerden biri olmuştur. Birinci bölümün son kısmında da onlara değinilecektir. Karatodoriler, Edirne kökenli bir aile olup, geçmişleri, tespit edebildiği kadarıyla, 1700’lü yıllara dayanmaktadır. Yeni Fenerliler olarak anılan sosyal kitle içinde Karatodoriler, imparatorluğa sadakatle hizmet ederek yönetimin güvenini ve takdirini kazanmışlardır. Karatodoriler XIX. yüzyılda, devletin itibar ettiği birkaç Rum aileden biridir. Bu özellikleri sayesinde yetiştirdikleri bireylerin bir kısmı, Devlet-i Âliyye’nin

(19)

5 bürokrasi, diplomasi örgütleri ve eğitim kurumları içinde görev almışlardır. İstefanaki (Stefanos) Karatodori ve onun yeğeni Kostantin’in uzun süre devam eden saray doktorluklarının yanı sıra tıp okullarında da hocalık yapmışlardır. Kardeşi Kostantin Karatodori Sisam Beyliği, Şûrâ -yı Devlet Mülkiye Azâlığı ve muhtelif diplomatik vazifelerde bulunmuştur. Stefanos (Etyen )2 başta Brüksel olmak üzere Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde elçilik görevini ifa etmiştir. Aleksandır Karatodori’nin hukukçu oğlu Stefanos, Stefanos (Etyen)’un matematik ve mühendislik bilgisiyle uluslararası düzeyde tanınan oğlu Konstantin, bunlara ekleyebileceğimiz birkaç şahısla bu Yeni Fenerli aile, XIX. yüzyıl ve devamında iz bırakmış, tabiri caizse, Osmanlı bürokrasisi ve diplomasisi içinde kurumsal bir aile haline gelmiştir.

Araştırmanın ikinci bölümünde ise Karatodori’nin aile ve eğitim hayatı ile birlikte bürokrasiye intisabı üzerinde durulmuştur. Kalabalık ailelerde görüldüğü Rum eliti: eğitimli, kültürlü, muhafazakâr ve sosyal yönü kuvvetli ailelerden oluşmaktaydı. Bu paralelde bakıldığında Aleksandır Karatodori’nin de nüfuzlu, kalabalık, eğitimli, kültürlü, sosyal, geleneklerine bağlı ve dinî hassasiyetleri olan bir aileye sahip olduğu söylenebilir. İmparatorluğun önemli doktorlarından biri olan İstefanaki Efendi’nin Fenerli Mavrokordato ailesinin kızı Loukia Hanım’la geç yaşta yaptığı evliliğin neticesinde aralarında Aleksandır Karatodori’nin de yer aldığı ikisi erkek beşi kız yedi çocuğu olmuştur. Nitelikli ve bilinçli ailesi sayesinde, altı kardeşi gibi Aleksandır Karatodori de iyi bir temel eğitim almış ve Rum Mektebi’ne devam etmiştir. Ardından hem Tıbbiye hocalığı yapan hem de sarayın hekimlerinden biri olan babasının nüfuzuyla, Tercüme Odası’na mülazım olarak girip bürokrasiye ilk adımını atmıştır. İki yıl sonra ise, yüksek öğrenim için Fransa’ya gitmiştir. Avrupa’da gördüğü eğitimin ardından imparatorluğa dönerek modernleşme süreciyle beraber daha kompleks ve profesyonel Osmanlı bürokrasisinde yeniden görev almaya başlamıştır. İmparatorluk merkezinde tanınan ve itibar gören bir ailenin ferdi olarak Aleksandır Karatodori, bürokrasi çevresi içinde de tanındıktan bir süre sonra, geç sayılacak bir yaşta Musurusların kızı Kassandra ile evlenmiş, babası gibi, ikisi erkek beşi kız yedi çocuk sahibi olmuştur. Çocuklarının eğitimine de büyük özen

2

Etyen ismi, aslında Yunan kültüründe yer alan bir isim değildir. Ancak, Fransızcanın bir etkisi olarak yer yer Stefanos isminin yerine kullanılmıştır.

(20)

6 göstermiştir. Çocukların, başta kendi toplumları olmak üzere, imparatorluk düzeni içinde aktif olmaları için eşiyle beraber çaba sarf etmiştir. Öte yandan evlilikler, genelde, dar hacimli Rum aristokrasisi içinde gerçekleştirilmiş, ekonomik ve sosyo-kültürel seviye korunmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın üçüncü bölümünde ise Karatodori’nin meslek hayatına değinilerek unutulan portresinin önemli bir bölümü çizilmeye çalışıldı. On yedi yaşında bürokrasiye intisab eden Aleksandır Karatodori yurtdışındaki eğitimin ardından tekrar Tercüme Odası’na devam ederek yaklaşık sekiz yıl ayrı kaldığı bürokrasiye dönmüştür. Kalfalık dönemi olarak adlandırılan bu evre, ilk kez kabinede nazır olarak görev aldığı 1878 yılı ortalarına kadar devam etmiştir. Bu dönemdeAleksandır Karatodori meslekî bakımdan hep bir yükseliş içinde olmuştur. Tercümanlıkla başlayan evre mahkeme reisliği, vali müşavirliği, nezaret müsteşarlıkları ve sefirliğin ardından gelen nazırlık vazifesiyle son bulmuştur.

Dördüncü bölümde ise, artık ustalık dönemini yaşayan Aleksandır Karatodori, Nafia nazırlığı vazifesinin yanı sıra Berlin Kongresi Murahhaslığı, Girit Valiliği, Hâriciye Nâzırlığı gibi mühim görevlerden sonra, hükümetin biraz daha güçlü, muktedir ve nitelikli olması için istenilen düzenlemelere destek olunca sarayla ters düşmüş ve merkezden uzaklaştırılmıştır. Sisam Beyliği ve Girit Valiliği görevleriyle on yılı aşkın bir süre Babıâli’den uzak kalan Karatodori son on yılını ise, merkezde aldığı saray tercümanlığı ve Şûrâ-yı Devlet Azâlığı gibi görevler almıştır. Devamında ise, ölümü, aldığı nişan, madalyalar ve çağdaşlarının değerlendirmeleri yer almaktadır. Başarılı bir Tanzimat bürokratı ve diplomatı olan Aleksandır Karatodori’nin meslek hayatına bakıldığında, her yükselenin kolayca düşebildiği bir ortamda, kırk yıldan fazla bir müddet muhtelif birimlerde imparatorluğa hizmet ettiği görülmektedir. On yedi yaşındayken Bâb-ı âlî Tercüme Odası’nda mülazım olarak başlayan hizmet sürecine Fransa’daki yüksek öğrenimle ara vermiş ve ardından Meclis-i Vâlâ’daki mütercimlik ile kaldığı yerden devam etmiştir. Deniz Ticâret Mahkemesi Reisliği, Girit Vali Müşâvirliği ve Valiliği, Sisam Beyliği, Hâriciye ve Nâfia Nâzırlıkları, Tersane Konferansı Sekreterliği, Berlin Kongresi Murahhaslığı, Nafia Komisyonu Üyeliği, Şûrâ-yı Devlet Mülkiye Azâlığı, Yıldız Sarayı Mütercim-i evvelliği gibi müessese, daire ve ofislerde yetmiş üç yaşına kadar hizmet ederek yaşamını noktalamıştır. Çalışma hayatını aldığı nişan ve madalyalarla taçlandırmıştır.

(21)

7 Bürokratik ve diplomatik görevleri sırasında sergilediği tutum ve tavır, imparatorluğa olan bağlılığı, sahip olduğu nitelikler ve meziyetler sebebiyle II. Abdülhamid’in takdirini kazanmıştır. Hatta Padişah II. Abdülhamid, kariyerinin sonlarına gelen Aleksandır Karatodori’ye Yıldız Sarayı’nda bir çalışma ofisi vererek, onu onurlandırmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı bürokrasisi ve diplomasisi içinde yer alan Aleksandır Karatodori hakkında zaman zaman çeşitli vesilelerle görüşlerini ifade edenler olmuştur. Onun hakkında övgü dolu sözler sarf edenlerden biri de uzun müddet beraber çalıştığı padişah II. Abdülhamid’tir. Bunun yanı sıra Berlin Kongresi’nde karşı karşıya geldikleri Alman İmparatoru Bismarck da kongre ortamında ilginç değerlendirmelerde bulunmuştur. Farklı görevlerle Osmanlı topraklarında bulunan ve Karatodori ailesini yakından tanıyan A. David Mordtmann’ın akademik ve diplomatik açılardan yaptığı yorumlar da oldukça önemlidir. Öte yandan, yanında görev yapan Naum Efendi’nin karışık duygu ve düşüncelerle yaptığı tespitler ve bunların dışında birkaç diplomatın görüş ve fikirleri, paşa hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bu açıdan bakıldığında, çok zengin bir malzeme olmamasına rağmen, paşanın unutulan portresine bu tanıkların sözlerinin de katkı yapabileceğini düşünüyoruz.

Araştırmanın beşinci bölümünde ise, Aleksandır Karatodori’nin portresinin şekillenmesine önemli katkı yapan, ilim ve cemiyetlerin çalışmalarına yer verildi. Yeni Fenerlilere mensup bu Osmanlı paşasının Fransa’da tamamladığı yükseköğrenimin ardından, hukuk doktorası yaparak, bu yönüyle devrinin seçkin bürokratları ve diplomatları arasına girdiğini söyleyebiliriz. Buna ilaveten, başta Fransızca, Yunanca ve İtalyanca gibi Batı dillerinin yanı sıra Arapça ve Farsça gibi Doğu dilleriyle birlikte dokuz dil bilmesinin, onu, dil ve tercüme konusunda bir otorite kıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca, muhtelif ilim cemiyetlerindeki çalışmaları, çeşitli mecmualardaki ilmî yazıları, onun yayıncılık ve cemiyetçilik özelliklerini en açık şekilde yansıttığını görebiliriz. Bunların dışında, Nasreddin Tusi’den yapmış olduğu matematik ile ilgili tercüme çerçevesinde pozitif bilimlere olan ilgisinin devam ettiğini söyleyebiliriz. Öte yandan, Arapça ve Farsçadan Yunancaya yapmış olduğu şiir çevirilerinin ve arkeolojiye olan ilgisinin sanatsal yönünü gösterdiğini ifade edebiliriz. Tüm bunların ışığında bakıldığında, Karatodori Paşa’nın renkli, çok yönlü ve birikimli bir Osmanlı paşası olarak imparatorluk albümü içinde

(22)

8 unutulmaması gereken bir Tanzimat bürokratı ve diplomatı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, cemiyet faaliyetleri ve ilimlere olan ilgisi sebebiyle, bu dönemde çokça rastlanılan aydın bürokratlar arasında Aleksandır Karatodori’yi de sayabiliriz.

Araştırma sırasında, tespit edilen noktalardan biri de, çeşitli araştırmalarda Aleksandır Karatodori’nin, tıpkı kendisi gibi bürokraside çalışan kardeşi Kostantin Karatodori(1841- 1922) ve babasının yeğeni Hekim Kostantin Karatodori’nin oğlu Stefanos Karatodori(1834- 1907) ile karıştırılmış olmasıdır. Ayrıca nadiren de olsa, belgelerde ve arşivdeki tasniflerde karışıklığa neden olabilecek bilgilere rastlanılmıştır. Eldeki bilgi ve bulgular ışığında yeri geldikçe bu hususlara temas edilecektir.

Bu çalışma ile Karatodori’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son derece önemli, kritik ve bir o kadar da sıkıntılı ve sancılı yılları içinde geçen yetmiş üç yıllık yaşamı açığa çıkarılmaya çalışılacaktır. Öte yandan reformları, kurum ve kuruluşları, siyâsî ve diplomatik hadiseleri ile XIX. yüzyıldan XX. yüzyılın başına değin imparatorluğun son yüzyılına tekrar ışık tutup bu büyük imparatorluğun tarih laboratuarına yeni malzemeler eklemeye çalışacaktır. İlber Ortaylı’nın dediği gibi “Tespit edebildiğimiz mazideki insanların her biri, tarihin bir bölümünü temsil etme potansiyeline sahiptir. Elverir ki, tarihçi onu gerçekten tespit edebilsin ve ona kalemiyle yeniden hayat verebilsin”.3

II- Tarihî Arka Plan: Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sisteminin Tarihî Serüveni

Sahip olduğu çok milletli ve çok kültürlü formasyon nedeniyle tarihin “Üçüncü Roma”sı denilen Osmanlı İmparatorluğu, muhtelif dinî ve sosyal grupların bir arada yaşamaları hususunda tarihi bir model olarak gösterilebilir. Osmanlı yönetiminin, kendi asıl kimliğini ve kültürünü fazla ön plana çıkarmadan çeşitli sosyal ve dinsel toplulukları bir arada uyumlu bir şekilde tutarak yönetmesine imkân veren sistemin temelinde, imparatorluğun kendine özgü bir millet anlayışı olduğu söylenebilir. Bazı Batılı tarihçilerin deyimiyle Osmanlı Barışı denilen bu toplumsal düzenin oluşumunda imparatorluğun cemaat liderlerinin önderliğinde cemaatlere özerklik

3

İlber Ortaylı, “Türk Tarihçiliğinde Biyografi İnşası ve Biyografik Malzeme Sorunsalı” Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Problemler, Araştırmalar, Tartışmalar, (I. Uluslararası Tarih Kongresi 24-26 Mayıs 1993 Ankara), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999, s. 63

(23)

9 tanıyarak, onlara tüzel bir kişilik sunduğunu ve varlıklarını kendi kompartımanları içinde sürdürmelerine olanak sağladığı söylenebilir.

Milattan sonra ikinci binin önemli devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nda kendine özgü yapısıyla uzun süre önemini korumuş olan Millet

Sistemi’nin dil ve etnik aidiyete değil, din ve mezhep aidiyetine dayalı soyut bir

sistem olduğu ifade edilebilir. Özünde İslam hukukuna dayanan bu sistem değişen şartların etkisiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun yöneticileri ve âlimlerinin kendilerine has yaptıkları yorumlarla daha da zenginleştirilerek asırlarca başarılı bir surette tatbik edildiği söylenebilir. İmparatorluğun tarihi seyrine bakıldığında, Millet Sistemi iki aşamalı olarak ele alınabilir: Birinci evre, Fatih Sultan Mehmed ile başlayan güçlü imparatorluk döneminden zayıflamanın ve gerilemenin aşikâr hale geldiği XIX. yüzyıla değin süre gelen, yani, Millet Sistemi’nin etkin ve verimli bir biçimde kullanıldığı dönemdir. İkinci evresi; askerî, idari, siyâsî ve iktisadi alanlar başta olmak üzere, birçok sahada yaşanan buhranın yanı sıra milliyetçi ve emperyalist baskılara maruz kalınan XIX. yüzyıldan yıkılışa doğru giden, yani kolonyalist ve milliyetçi baskılara göğüs gerebilmek için akıllıca bir manevra ile Millet Sistemi’nin Tanzimat’la revize edildiği dönemdir. Araştırmanın bu bölümünde Millet Sistemi’nin bu iki aşaması genel hatlarıyla ele alınacaktır.

A. Başlangıcından Tanzimat’a Kadar Millet Sistem

Altı yüzyılı aşkın bir süre dünya siyaset sahnesinde varlığını devam ettiren Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslümanlar ve gayrimüslimler ilk zamanlardan itibaren iç içe yaşamaya başlamışlardır.4 Başlangıçta, yönetimle gayrimüslimler arasındaki ilişki her ne kadar İslam hukukunun sunduğu haklar çerçevesinde yürütülse de hukuki bakımdan tam manasıyla bir zemine oturtulamamış ve bir statüye kavuşturulamamıştır.5 İstanbul’un fethedilmesiyle beraber İslam hukukun mirasçısı konumunda olan Osmanlı İmparatorluğu’nun6 padişahı Fatih Sultan Mehmed, artık işlevi iyice azalmış olan Ortodoks Rum Patrikliğine Rumların ileri gelenlerinin isteği

4

İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sistemi” Türkler, X, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 216

5

Bilal Eryılmaz, “Osmanlı Millet Sistemi” Bilgi ve Hikmet, 5 , İz Yayıncılık, İstanbul 1994, s. 94; Ortaylı, a.g.m., s. 216

6

Abdülhamit Kırmızı, “19. y.y Osmanlı Bürokrasisinin Kozmopolit Yapısı ve Rum Devlet Adamları”, Türkiye Günlüğü, 42, Ankara 1996, s. 119

(24)

10 doğrultusunda, Georgios Scholarios’u “Gennadios” unvanıyla patrik olarak tayin etmiş ve Rum cemaatine çeşitli haklar sunmuştur.7 Fatih Sultan Mehmed’in attığı bu adımla, kısmi de olsa, Millet Sistemi imparatorluk düzeni içinde yerini almıştır.8 Bu sistem, Fatih Sultan Mehmed’in devlet felsefesinin orijinal bir ürünü olan ‘1453 Sözleşmesi’ ile şekillenmeye başlamıştır.9 İmparatorluğa özgü bu sistem, dinsel ve dil tabanlı bir etnisiteye dayanan sosyo-kültürel ve toplumsal çatılı bir sistem olarak devlet mekanizmasına dâhil edilmiştir.10 Atılan adımlar sadece Rum toplumuyla sınırlı kalmamış yapılan düzenlemelerle ehli kitaptan olan Ermenilere ve Musevilere de benzer haklar verilerek, bu cemaatler de özerk bir statüye kavuşturulmuştur.11 Bu icraatlarla imparatorluk yönetimi kilise önderlerine ruhani yetkilerinin yanında cismani yetkiler de vererek, sınırlı bir alanda da olsa, onlara cemaatlerini idare etme olanağı sağlarken,12 çeşitli yükümlülüklerle cemaat liderlerini kendine karşı sorumlu kılmıştır.13 Böylece sistemin, çok uzun sayılmayacak bir müddette, imparatorluğun temel dokusunu teşkil eden çok kültürlü yapının kalbi haline geldiği söylenebilir. Millet Sistemi ekseninde gerçekleştirilen bu toplumsal organizasyon, muhtelif gelişmeler ve değişiklikler çerçevesinde devletin dinsel gruplara tanıdığı yeni

7

İstanbul’un fethi ve Fatih Sultan Mehmed’in idaresiyle Osmanlı barışının temelleri atılmıştır. Bu konuda bakınız İlber Ortaylı, “Osmanlı Barışı” Türkiye Günlüğü, 53, Ankara 1999, s. 13; Ali Güler, XX. Yüzyıl Başlarının Askeri ve Stratejik Dengeleri İçinde Türkiye’deki Gayrimüslimler, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara 1996, 11; Cevdet Küçük, “Osmanlılarda ‘Millet Sistemi’ ve Tanzimat”, TCTA, IV, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s. 1099; Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul 1996, s. 30

8

Nuri Adıyeke “Islahat Fermanı Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sistemi ve Gayrimüslimlerin Yaşantılarına Dair” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 255

9

Hikmet Özdemir, “Azınlıklar için Bir Osmanlı-Türk Klasiği: 1453 İstanbul Sözleşmesi”, Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 227

10

Kemal Karpat, “Millet and Nationality: The Roots of the Incongruity of Nation and State in the Post-Ottoman Era” CJOE, Holmes- Meier Publishers, New York- London 1982, s. 142; Arshi Khan, “Osmanlı İmparatorluğu: Çok Kültürlülüğün Doğulu Mimarı” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 233

11

Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız. İlber Ortaylı, “ Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet” TCTA, IV, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s. 996 -1001; detaylı bilgi için bakınız. Eryılmaz, a.g.e., s. 29-38; Kevork B. Bardakjian, “The Rise of the Armenian Patriarchate of Constantinople” CJOE, Holmes- Meier Publishers, New York- London 1982, s. 89-90; Joseph R. Hacker, “Ottoman Policy toward the Jews and during the Fifteenth Century”, CJOE, Holmes- Meier Publishers, New York- London 1982, s. 117-126

12

Bilal Eryılmaz “ Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara ve Hoşgörüye Kavramsal Bir Yaklaşım” Yeni Türkiye Ermeni Sorunu-II, 38, Ankara, s. 702 -703; Güler, a.g.e., s. 11

13

Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız. Eryılmaz, “Osmanlı Millet”, s. 91- 96; Detaylı bilgi için bakınız. Bilal Eryılmaz, a.g.e. s. 29-38

(25)

11 haklarla XIX. yüzyıla değin devam etmiştir.14 Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasına paralel olarak Batılı devletlerin kapitülasyonlar sayesinde Osmanlı topraklarındaki siyâsî, iktisadi ve ticari etkinlikleri XVIII. yüzyıldan itibaren artmaya başlamıştır.15 Bu durum, zamanla, bir taraftan Batılı devletlerin gayrimüslimler üzerinde nüfuz kurmasına, öte taraftan gayrimüslimlerin iktisaden büyümelerine,16 devlet kadrolarında, yabancı elçilerin ve konsolosların maiyetlerinde tercümanlık ve kapitülasyonlara aykırı bir şekilde konsolosluk gibi mühim mevkileri elde etmelerine yol açmıştır.17 Netice de XVIII. yüzyılda, Batılı devletlerin dış müdahaleleri ve gayrimüslimlerin iktisaden kalkınmaya başlaması ile devlet ve gayrimüslim gruplar arasındaki bağ zedelenmiştir.18 Bir başka deyişle, gayrimüslimlerin himaye sistemi ile imparatorluk içinde bu şekilde büyümeleri ve güçlenmeleri, Millet Sistemi’ne vurulacak darbelere zemin hazırladığı söylenebilir.

Bazı tarihçilerin tarihsel bir yanılgı ve abartılı bir organizasyon olarak gördüğü

Millet Sistemi’ne19 klasik Osmanlı bürokrasisi bağlamında bakıldığında, linguistik ve etnik aidiyeti kabul etmeyen Millet Sistemi, dinî aidiyete dayalı olarak şekillendirilmiştir. İmparatorluk bünyesinde homojen bir yapıya değil, farklılıkları

14

Küçük, a.g.m., s. 1012-1013; Güler, a.g.e., s. 14-15

15

Küçük, a.g.m., s. 1012-1013; ayrıntılı bilgi için bakınız. Gülnihal Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu 1839- 1914, TTK Basımevi, Ankara 1996, s. 33 -39

16

Bozkurt, a.g.e., s. 33-39; Yelda Demirağ, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşayan Azınlıkların Sosyal ve Ekonomik Durumları, OTAM, 13, Ankara 2002, s. 21

17

Küçük, a.g.m., s. 1012; bu konuda tafsilatlı bilgi için bakınız. Ali İhsan Bağış, Osmanlı Ticaretinde Gayrimüslimler Kapitülasyonlar (Beratlı Tüccarlar-Avrupa ve Hayriye Tüccarları), Turhan Kitabevi, Ankara 1983

18

Küçük, a.g.m., s. 1012, Eryılmaz, “Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara” s. 708

19

Millet Sistemi bir XX. yüzyıl terimi olduğu, devlet ile gayrimüslim topluluklar arasındaki düzenlemeleri tanımlamak için kullanıldığını ve ayrıca gayrimüslimlerle ilişkileri imparatorluk çapında düzenleyen sistemli müesseselerin mevcut olmadığını belirtmektedir. Bakınız. Benjamin Braude “Millet Siteminin İlginç Tarihi” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 245; Osmanlı coğrafyasındaki gayrimüslimler İslam hukukunun ilgili hükümlerine ve zaman zaman çıkarılan örfi hükümlere göre oluşturulan bir düzen içinde yaşadılar. Yaşanan bozulmalarla beraber XIX. yüzyılın ikinci yarısında Millet Sistemi’ne geçildi. Bakınız. Yavuz Ercan “Osmanlı Devleti’nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi)” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 197; Osmanlı Devleti’nde devletin Müslim ve gayrimüslimlerle olan ilişkilerinde Millet Sistemi’nin fonksiyonel olması son iki yüzyılda gündeme gelmiştir. Tanzimat sonrasında kazandığı mana itibariyle Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarında var olduğunu söylemek bir anakronizmdir. Bakınız. Evangelia Balta, “Osmanlı Devleti’nde Rum Milleti ve Ekonomik Gelişmeler”, Osmanlı Devleti’nde Din ve Vicdan Hürriyeti, Yay. Haz. İslami İlimler Araştırma Vakfı, Ensar Neşriyat, İstanbul 2000, s. 231 -232

(26)

12 koruyarak heterojen bir yapıya imkân vermiştir.20 Osmanlı İmparatorluğu, hâkimiyeti altındaki gayrimüslim topluluklara karşı tatbik ettiği hoşgörüyle bütünleşmiş, bu yaklaşımıyla farklı kimliklere, düşüncelere, renklere ve seslere hayat hakkı tanırken, öte yandan asimilasyon, zorla din değiştirme, istila ve zorbalık gibi düşünce ve davranışların Osmanlı coğrafyasında yaşamasına fırsat vermemiştir.21 Devlet, gayrimüslimlere yönelik ulusal ve kültürel bir entegrasyon politikası yerine, devlet otoritesinin kabulü ve icapları için coğrafi entegrasyonu hedef alan politikaları tercih etmiştir.22 Bu uygulamalar, imparatorluğun menfaatlerini ihtiva eden bir takım özel koşullarla örtüştürülerek oluşturulan barış ve huzur ortamının tesiriyle, ister istemez bir nebze de olsa, Osmanlı bürokrasisinde kozmopolit bir yapıya izin verilmiştir. Bir başka ifadeyle, Osmanlı imparatorluğu, Millet Sistemi aracılığıyla hükümranlık şemsiyesi altındaki farklı unsurlarla iyi ilişkiler kurarak, gerektiğinde onlardan istifade etmiş ve muhtelif şahıslara bürokrasi içinde görevler vermiştir. Klasik dönem de imparatorluk yönetimi sadrazamlık, divan-ı hümayun tercümanlığı, taşra divan tercümanlığı, müessese tercümanlığı, doktorluk, sancakbeyliği, subaşılılık, âmillik23, kâhyalık, gibi ihtiyaç duyduğu alanlarda farklı etnik kökene mensup vatandaşlardan ve yabancılardan istihdam etmiştir.24

B. Millet Sistemi ve Tanzimat’la Gelen Değişim

Bir bakıma tarihin sui generis bir olayı kabul edilen Millet Sistemi, altı asır, hep aynı yapı içinde olmamıştır.25 Osmanlı İmparatorluğu’nda sosyo-kültürel çeşitliliğe ve renkliliğe dayalı bütünlüğün mimarı olan bu sistem, zaman içinde cereyan eden iç ve dış gelişmeler nedeniyle aşındırılmış ve yıpratılmıştır. Bu aşınma ve yıpranma,

20

İlber Ortaylı, “ The Ottoman Millet System and It’s Social Dimensions” Ottoman Studies, Istanbul Bilgi University Press, İstanbul 2004, s. 22; Bilal Eryılmaz “Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara” s. 703

21

Eryılmaz,“Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara”, s.703; Stanford J. Shaw,“Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlık Sorunu”, TCTA, IV, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s. 1003

22

Eryılmaz, “Osmanlı Devleti’nde Farklılıklara” , s. 704

23

Çeşitli belgelerde ve kanunnamelerde vergi tahsili ile görevli memur, mültezim veya mültezim adına tahsilât yapan kimse anlamında kullanılmıştır. Konumlarına göre amillere, daha farklı yetkiler de verilmiştir. Bakınız. Mehmet Erkal, “Âmil”, DİA, III, İstanbul 1991, s. 59

24

İstihdamlarla ilgili örnekler için bakınız. Dipnot -68

25

(27)

13 Batılı devletlerin kapitülasyonlar vasıtasıyla gayrimüslimler üzerinde dinî26 ve iktisadi açıdan nüfuz kurduğu ve yine Batılı güçlerin desteğiyle ekonomik bakımdan gayrimüslimlerin kuvvetlendiği bir ortamda olmuştur. 1789 Fransız İhtilali’ni müteakiben patlak veren milliyetçiliğin, büyük güçlerin telkinleriyle, Osmanlı egemenliği altındaki gayrimüslimler arasında prim yapması, Millet Sistemi’ni erozyona uğratmıştır.27 Batılı devletlerin her geçen gün artarak devam eden manipülasyonları28, ruhani ve sivil, kimi önderlerin bunlara alet olması, imparatorluk içinde gayrimüslimlerin sahip oldukları istikrarlı statüye zarar vermiş,29 hatta bu tutum, Müslüman toplum içindeki halkların bazılarını da etki etmiş ve onlar içinde kıpırdanmalara yol açmıştır.30 Böylece Osmanlı coğrafyasında, ulus-devlet modeli ile

Millet Sistemi arasında, adeta, bir mücadele başlamıştır.31

1821 yılında patlak veren Yunan İsyanı’na Batılı devletlerin arka çıkmasıyla Osmanlı coğrafyasında milliyetçilik ilk zaferini kazanmış ve Yunanlılar 1829 Edirne Antlaşması ile bağımsızlıklarına kavuşmuştur. Bu siyâsî gelişmeyle cemaat yapısının temel direği ve klasik sürecin en ileri kurumu olan Millet Sistemi ilk ağır yarasını almıştır.32 Bu hadiseyi takiben cereyan eden Mehmed Ali Paşa İsyanı ile Türkler dışındaki Müslümanlar arasında da Osmanlı evreninin bütünlüğüne olan inanç zayıflamaya başlamıştır.33 Yaşanan tüm bu negatif gelişmelere dur diyebilmek için imparatorluk yönetimi Tanzimat dönemi ile başlattığı reformlara endeksli eylem planıyla Millet Sistemi’ni yeniden tanımlamış ve revize etmiştir.34 Revize edilen sistemle ayrılıkçı milliyetçi tehdit ve teşebbüslerin önüne geçilmek istenmiştir.

26

Ayrıntılı bilgi için bakınız. Salahi Sonyel, Minorities and The Destruction of The Ottoman Empire, TTK Basımevi, Ankara 1993, s. 106-111

27

Salahi Sonyel, “Hıristiyan Azınlıklar ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemi”, Yeni Türkiye, 38, Ankara 2001, s. 689; Shaw, a.g.m., s. 1003

28

Batılı güçler bilhassa özerklik ve bağımsızlık söylemleriyle Osmanlı çatısı altındaki unsurları kışkırtmışlardır. Bu konuda bakınız. Sonyel, a.g.m., s. 690

29

Sonyel, a.g.m., s. 689; Salahi Sonyel, “Büyük Devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu Parçalama Çabalarında Hıristiyan Azınlıkların Rolü” Belleten, 195, TTK Basımevi, Ankara 1985, s. 650-652

30

Küçük, a.g.m., 1014.; Shaw, a.g.m., s. 1006

31

Eryılmaz, “Osmanlı Millet Sistemi ”, s. 97

32

Küçük, a.g.m., s. 1014-1015

33

Küçük, a.g.m., s. 1015; bu sistemle heterojen bir milletler topluluğundan, farklı dillerin, dinlerin, ve kültürlerin muhafazasına paralel olarak homojen bir millet yapısı üretilmesi düşünülmüştür. Bu konuda bakınız. Yuluğ Tekin Kurat, “Çok Milletli Bir Ulus Olarak Osmanlı İmparatorluğu” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 219

34

Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet”, s. 219; Aryeh Shmuelevitz, “Millet Sistemi ve Musevi Cemaati” Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 322

(28)

14 İmparatorluk yönetimi, Tanzimat Fermanı ile birlikte Müslim ve gayrimüslim tebaanın birbirine müsavi olduğunu ilan ederek ayrılıkçı hareketlere karşı eşitlikçi bir politikayı benimserken, Osmanlıcılık kavramı ile tüm toplumu üst bir kimlikte toplamayı hedefliyordu.35 Kendine özgü bu anlayışla36, imparatorluğun farklı kültürlerini, fikir ve inançlarını ihtiva eden geleneksel toplum dokusunu yenileyip iç çözülmeyi ve teritoryal(bölgesel) parçalanmayı durdurmak istiyordu.37 Ancak siyâsî ve iktisadi alanlar başta olmak üzere birçok yönden büyük sıkıntılar içinde olan devletin teorileri pratiğe dökmesi o kadar kolay değildir. Tanzimat süreciyle ortaya konan eşitlik düşüncesi paralelinde gayrimüslimlerin Osmanlı bürokrasisine dâhil olmaları biraz zaman almıştır. İlk olarak, gayrimüslimler 1840’dan itibaren, yerel yönetim meclislerinde dinî liderleri dışında kendilerini temsil etme hakkını elde etmişlerdir.38 Lokal düzeydeki bu gelişme ile idari ve siyâsî alanda kısmen de olsa, bir sekülerleşme olduğu söylenebilir. Gayrimüslimlerin bürokrasideki varlığı 1856 Islahat Fermanı ile kuvvetlenmeye başlamıştır.39. Öte yandan imparatorluk yönetimi Osmanlıcılık anlayışıyla eşitlik prensibi çerçevesinde kurulan laik eğitim kurumlarıyla gayrimüslimlere Osmanlı bürokrasisine girmenin yolunu açmıştır.40 Bu bürokraside kozmopolit ve seküler bir elitin oluşumuna imkân vermiştir.41 Zira reform yolunda adımların etnik ve dinî ayrım gözetmeden atılması böyle bir oluşuma zemin hazırlamıştır.

Tüm bu gelişmeler neticesinde Devlet-i Âliyye’nin muhtelif alt-üst birimlerinde çalışan gayrimüslimlerin sayısı artmaya başlamıştır.42 Böylece, Rum Karatodori Paşa gibi, diğer unsurların bireylerine de Tanzimat bürokratları arasına katılma fırsatı verilmiş ve aynı zamanda Osmanlı çatısı altında yaşayan farklı etnik ve dinî kültürün

35

Carter V. Findley, Kalemiyeden Mülkiyeye- Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 34

36

Carter V. Findley, “The Acid Test of Ottomanism: The Acceptance of Non-Muslims in the Late Ottoman Bureaucracy”, CJOE, Holmes- Meier Publishers, New York-London 1982, s. 339

37

Abdülhamit Kırmızı, II. Abdülahimid (1887-1908) Osmanlı Bürokrasisinde Gayrimüslimler, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1998, s. 7

38

Eryılmaz, a.g.e., 111; Findley, a.g.e., s. 32

39

Tanzimat’ın ilk yıllarında Osmanlı bürokrasisinde görev yapan gayrimüslimler tek tüktü. Bakınız. Findley, a.g.e., s. 32

40

İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Hil Yayın, İstanbul 1995, s. 164; Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 1998, s. 94- 95

41

Kırmızı, a.g.t, s. 9

42

Daha ayrıntılı bilgi için bakınız. Sinan Kuneralp, Son Osmanlı Erkân ve Ricali, Isis Press, İstanbul 1999; Findley, Kalemiyeden, s. 33

(29)

15 resmi düzeyde temsiline olanak sağlanmıştır. Rum ve Ermeniler dışında Musevi, Hıristiyan Arap, Slav kökenli ve hatta bazı yabancı ülke vatandaşları devletin çeşitli birimlerinde görev almışlardır.43 Bununla birlikte, Devlet-i Âliyye’nin yeniden organize edilen bürokratik yapısı içindeki geleneksel kozmopolit müesseseleşme sürecine girmiştir.44 43 Kuneralp, a.g.e., s. 28 44 Kırmızı, a.g.m., s. 124

(30)

16

BİRİNCİ BÖLÜM

XIX. YÜZYIL OSMANLI BÜROKRASİSİNDE

GAYRİMÜSLİMLER VE KURUMSAL BİR AİLE OLARAK

FENERLİ KARATODORİLER

Türk-İslam devletlerinin mirasçısı olarak görülen Osmanlı İmparatorluğu, doğup büyüdüğü coğrafya itibariyle farklı inanca ve kültüre mensup toplumlarla iç içe olmuştur. Birbirinden farklı bu milletleri idare ederken kendi temel dinamikleriyle örtüşen politikalar uygulamış ve onları belirli bir düzen içerisinde asırlarca idare etmiştir. İmparatorluk yönetimi, zaman zaman da olsa, yönetimi altındaki bu milletlere veya topluluklara mensup bireylerin bazılarını devşirme ve ihtida denilen usûllerle bürokratik kadrolarda görevlendirmiştir. Bu yolla azımsanmayacak kadar, farklı orijine sahip kişi Osmanlı bürokrasisinde görev yapmıştır. Daha çok askerî ve dinî kriterlere göre şekillenen klasik dönem bürokrasisinde uygulanan bu yöntem, imparatorluğun birtakım temel ve yapısal sorunlarla beraber bocalamaya başladığı XVII. yüzyılda uygulanabilirliğini yitirmiştir. Hatta bu dönemde çok az sayıda da olsa din değiştirmeden vazife yapanlar bile olmuştur. İmparatorluk yönetimi XIX. yüzyıla değin bu konuda ihtiyaç hissetmediği için yeni bir düzenleme yapmamıştır.

XIX. yüzyılla beraber değişen güç dengelerinin de etkisiyle ayakta kalmanın yollarına arayan imparatorluk yönetimi, giderek artan reformlar neticesinde bürokratik yapısını yeni yasal düzenlemelerle daha sivil ve laik bir görünüme büründürerek gayrimüslimlere bürokrasinin kapılarını açmıştır. Açılan bu kapıdan girerek, imparatorluğun son yüz yılında, adından söz ettiren ailelerden biri de Yeni Fenerli olarak adlandırılan Karatodorilerdir. Çalışmanın bu bölümünde, genel hatlarıyla, bürokrasi alanında klasik dönemde kazanılan tecrübelerin modernleşme sürecinde yaşanan değişim ve dönüşümlerle Karatodoriler gibi gayrimüslim ailelere bürokrasinin kapılarının nasıl açıldığı hususu üzerinde durulacak.

(31)

17

I. Genel Hatlarıyla Osmanlı Bürokrasisinin Oluşumu ve Gelişimi

XIII. yüzyılın sonları ve XIV. yüzyılın başlarından itibaren tarih sahnesinde kendine yer bulan Osmanlılar, fetihlerle genişleyen coğrafyada kurdukları örgütlerle ilk olarak beylikten devlete geçişi gerçekleştirirken klasik dönemin bürokratik yapısını da oluşturmaya çalıştılar. Bürokrasiyi şekillendirmeye yönelik faaliyetlerin ilk aşaması, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethine kadar devam etti. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle başlayan imparatorluk dönemine değin işleyen bürokrasi örgütü, sadece birkaç büroyla sınırlıydı ve basit bir yapıyı ihtiva etmekteydi.45 Haliyle bürokrat ve memur sayısı da azdı. Toprağı genişletme arzusunun öne çıkardığı gaza ruhuna bağlı olarak devlet daha çok orduya ihtiyaç duyuyordu.46 İmparatorluk düzeniyle beraber merkeziyetçi yapının güçlenmesi, devlet işlerindeki çeşitliliği artırırken bürokrasinin hızla büyümesi ve önemli dairelerden müteşekkil bir yapıya bürünmesi gibi neticeler doğurmuştur.47 Bu dönem zarfında şekillenen ve patrimonyal özellikler ihtiva eden Osmanlı bürokrasisi saray hizmeti, seyfiyye, ilmiyye ve kalemiyye gibi dairelerden oluşmaktaydı.48 Klasik sürecin Kanuni Sultan Süleyman evresinde, daha belirgin ve güçlü kurallarla ve meslekî alanda uzmanlaşma ilkesiyle bürokraside profesyonelleşme aşamasına gelinmiştir.49

III. Murad dönemiyle başlayan süreçte, çeşitli iç ve dış etmenlerin etkisiyle merkezi yönetimin peyderpey kan kaybederek zayıflaması bürokrasinin konumuna tesir etmiş ve geleneksel bürokrasinin devlet yönetimi içindeki rolü değişmeye başlamıştır. Zira patrimonyal bürokrasilerde bürokrasi, liderin yönetim aracı iken50 XVI. yüzyılın son çeyreğinde başlayan olumsuz gelişmeler neticesinde padişahın mutlak otoritesini zayıflatarak, bürokratların yönetimdeki ağırlığı güçlendirmeye

45

Hüseyin Özdemir, Osmanlı Devleti’nde Bürokrasi, Okumuş Adam Yayınları, İstanbul 2001, s. 39

46

Gös.yer.

47

Yasama ve yürütme görevlerini, yerine getiren Dîvân-ı Hümâyun, maliye ile alakalı işleri yürüten Defterdârlık ve tımar sistemi ile ilgili işleri yürüten Defterhâne-i Âmire gibi önemli daireler bulunmaktaydı. Gös.yer.

48

Carter V. Findley, Osmanlı İmparatorluğu’nda Bürokratik Reform Babıâ1li (1789 -1922), Çev. Latif Boyacı, İz Yayıncılık, İstanbul 1994, s. 13

49

Cornell Fleisher, Tarihçi Mustafa Ali, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 226-229; H. Özdemir, a.g.e., s. 41

50

Ayşe Berna Uçarol, Osmanlı Bürokrasisinin Çağdaşlaşması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2001, s. 57

Referanslar

Benzer Belgeler

Atatürk Kültür Merkezi (AKM), Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarihi Kurumu için talep edilen 216 milyar liralık ödeneğin

NAFLD patients are at an increased risk of developing cardiovascular disease (CVD) since this condition is associated with a number of CVD risk factors including insulin resistance,

Background/aim: The aim of this study was to evaluate and determine the relationships (if any) among pain, depression levels, fatigue, sleep quality, and quality of life in

Milletimin münevverlerine, mensup oldukları Türk kütlesinin, zaten asırlar- danberi var olan şahsiyetini bugünün ilim, teknik ve felsefe sahasında

Filhakika XIX. asnn son çeyreği, Fransa’da bir çok cereyanlar gi­ bi pozitivist hareketin de canlı bulunduğunu, bilhassa 1870 den sonra Comte’ un Fransız

Dolmabahçe Sarayı Hareket Köşkleri’nin onarılarak hizmete sokulması nedeniyle açılan "Resimlerde Osmanlı Yaşamı” adlı sergide, Stratford Canning’in

İkinci Dünya Harbinin sona erdiği 1945 yılının Ekim ayında Londrada toplanan Birleşmiş Milletler Eğitim Konferansında (1) eğitim ve bilim yönünde

Geçici isimde gökcisminin keşfedildiği tarihin yanı sıra gökcisminin türünü gösteren bir harf (örneğin uydular için S, kuyrukluyıldızlar için D, C, X ya da P,