• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de yabancı sermaye yatırımları ve ekonomik büyüme üzerine etkisi (1980-2006)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de yabancı sermaye yatırımları ve ekonomik büyüme üzerine etkisi (1980-2006)"

Copied!
178
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DE YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI VE EKONOMİK

BÜYÜME ÜZERİNE ETKİSİ (1980-2006)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Doğan UYSAL

Hazırlayan

Oktay KIZILKAYA 044226001002

KONYA 2007

(2)

ÖZET

Piyasaların küresel anlamda etkinliği ve bütünleşmesi yirminci yüzyılın en önemli ekonomik gelişmelerinden birisidir. Teknolojideki hızlı ilerlemeler, globallesmeyi sağlarken, finansal piyasa işlemlerinde etkinliği artırmış ve işlem maliyetlerini azaltmıştır.

Ülkeler günümüzde, yerel piyasalarının global piyasanın bir parçası olduğunun bilincinde hareket etmektedir. Bu bilinçle, uluslararası serbest ticaretten sonra yabancı sermaye yatırımları da önem kazanmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerin iktisadi büyüme hedefini gerçekleştirme yolunda karşı karşıya bulunduğu tasarruf yetersizliği, bu ülkeleri dış kaynaklardan ve bu arada doğrudan yabancı yatırımlardan yararlanma yoluna itmiştir. Doğrudan yabancı yatırımlar, bir ülkede yerleşik bir şirketin yabancı bir ülkede yürüttüğü yatırım faaliyetlerini içermektedir. Türkiye’de 1980’lere kadar önemli bir gelişme göstermeyen doğrudan yabancı yatırımlar l980’den sonra uygulanan dışa açılma ve liberalleşme politikaları sonucu 1990’a kadar her yıl istikrarlı bir şekilde artmış ancak bu tarihteki 1 milyar dolar seviyesini 1990’lı yılların sonuna kadar sürdürmüştür.

Küresel ortamda yabancı yatırımlar bir ülkeye yatırım kararı alırken, dikkate ettiği birçok değerlendirme kriteri vardır. Bunların başında ekonomik ve politik kararlar gelmektedir. Bu tezin amacı, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yer seçimindeki belirleyicileri ile Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımlarını mercek altına almak ve yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyümeye etkisini incelemektir.

(3)

ABSTRACT

One of the most important developments of the 20th century is that markets have global efficiency and integration. As technological developments have crated globalism, it has increased financial market operations and decreased operation costs.

Today, countries are aware of the fact that local markets are part of global market. Therefore, foreign investments became significant after international trade. Lack of savings in developing countries, which try to accomplish economic growth, led these countries to benefit from foreign investments. Direct foreign investments contain the investment activities of a company in another foreign country.

Showing no significant development until 1980s, direct foreign investments constantly increased until 1990 as a result of liberalization policies. $ 1.000.000 level in that year was kept same until the end of 1990s.

There several evaluation criteria while foreign investors are making investment decision in a foreign country. Economic and political decisions are the leading criteria for them. The aim of this thesis is to study region determiners of direct foreign investments, these investments in Turkey, and their effects on economic growth.

(4)

İ

ÇİNDEKİLER

ÖZET ...I ABSTRACT………..II TABLOLAR LİSTESİ...VI ŞEKİLLER LİSTESİ ...VII KISALTMALAR...VIII

GİRİŞ...1

TÜRKİYE’DE YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI VE EKONOMİK BÜYÜME ÜZERİNE ETKİSİ (1980-2006) BİRİNCİ BÖLÜM YABANCI SERMAYE YATIRIMLARIN TEORİK ÇERÇEVESİ VE DÜNYA’DAKİ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 1.1. Teorik Çerçeve ...4

1.1.1. Yatırım Kavramının Tanımı...4

1.1.2. Kavram Olarak Yabancı Sermaye Tanımı ve Türleri ...5

1.1.2.1. Uluslararası Portföy Yatırımları...7

1.1.2.2. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları...8

1.1.3. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Teorik Çerçevesi ...11

1.1.3.1. Monopolcü Üstünlük veya Oligopolistik Tepki Teorisi ...13

1.1.3.2. Ürünün Hayat-Devreleri Teorisi ...14

1.1.3.3. Eklektik Uluslararası Üretim Teorisi ...17

1.1.3.4. İçselleştirme Teorisi ...17

1.1.3.5. Endüstriyel Organizasyon Teorisi...19

1.2. Yabancı Sermaye Yatırımlarının Tarihi Gelişimi ...19

1.3. Yabancı Sermayenin Bir Ülkeye Gelmesini Etkileyen Faktörler ...21

1.3.1. Ekonomik Faktörler...22

1.3.2. Politik Faktörler...25

(5)

1.3.4. Sosyal ve Kültürel Faktörler ...26

1.4. Yabancı Sermaye Stratejileri...27

1.5. Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ülke Ekonomisi Üzerindeki Etkileri...30

1.5.1. Sermaye ve Gelir Etkisi...31

1.5.2. Ödemeler Bilançosu Etkisi...34

1.5.3. Tasarruf ve Yatırım Etkisi...36

1.5.4. Teknoloji ve Yönetim Bilgisi Etkisi...37

1.5.5. İstihdama Etkisi...39

1.5.6. Uluslararası İlişkiler Etkisi...40

1.5.7. Diğer Etkiler...41

1.6. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Bir Ülkeye Giriş Yöntemleri...42

1.6.1. İhracat Yoluyla Dış Piyasaya Girme...42

1.6.2. Doğrudan Dış Yatırım...43

1.6.2.1. Şube Açma veya Yeni Bir Tesis Kurma ...43

1.6.2.2. Şirket Birleşmeleri ve Satın Alma...43

1.6.3. Özelleştirme Yoluyla Gerçekleşen Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ...45

1.6.4. Lisans Anlaşmaları...45

1.6.5. Joint Venture (Ortak Yatırım) ...47

1.6.6. Anahtar Teslimi ve Yap-İşlet-Devret Modeli ...47

1.6.7. Montaj Sanayi ...48

1.6.8. Sabit Sermaye Yatırımları...49

1.7. Yabancı Sermaye Yatırımlarında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar ...50

1.8. Ev Sahibi Ülkenin Yabancı Sermayeden Kazanç ve Kayıpları ...51

1.8.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Yararları ...52

1.8.2. Doğrudan Yabancı Sermayenin Muhtemel Olumsuz Etkileri...53

1.9. Dünya’daki Yabancı Sermaye Yatırımları ...57

1.9.1. Mevcut Durum ...57

1.9.2. Yabancı Sermaye İklimindeki Değişikler ...60

1.9.3. Dünya’daki Yabancı Sermaye Yatırımlarının Değerlendirilmesi...63

1.9.4. Dünya’daki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Coğrafi Dağılımı ve Ülkeler İtibariyle Yabancı Sermaye Stokları ...66

1.9.5. Ülkeler İtibariyle Gelişmeler...70

(6)

1.9.5.2. Gelişme Yolundaki Ülkelerde Yabancı Sermaye Yatırımları...74

1.10. Çokuluslu Şirketler ve Dünya Ekonomisindeki Yerleri...79

İKİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE’DE YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI ve 1980 SONRASI YABANCI SERMAYE AKIMLARININ EKONOMİK BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ 2.1. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ...83

2.2. Türkiye’de Yabancı Sermaye ve Gelişimi ...85

2.2.1. 1950 Öncesinde Türkiye’de Yabancı Sermaye ...85

2.2.2. 1950 Sonrasında Türkiye’de Yabancı Sermaye ...89

2.2.3. 1980 Sonrasında Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ...97

2.3. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımların Sektörel Dağılımı ...108

2.4. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımların Ülkelere Göre Dağılımı...115

2.5. Türkiye’nin Yabancı Sermaye Çekmek İçin Sahip Olduğu Avantajlar ve Dezavantajlar ...119

2.5.1. Türkiye’nin Yabancı Sermaye Çekmek İçin Sahip Olduğu Avantajlar...122

2.5.1.1. Büyük ve Büyümekte Olan İç Pazar ...122

2.5.1.2. Rekabetçi İşgücü ...123

2.5.1.3. Coğrafi Konum ...123

2.5.1.4. Altyapı Hizmetleri ...124

2.5.1.5. Yasal Çerçeve...124

2.5.2. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Engelleyen Faktörler(Sorunlar), Sahip Olduğu Dezavantajlar ...125

2.5.2.1. Siyasi İstikrarsızlık – Siyasi İrade Eksikliği ...126

2.5.2.2. Yüksek Borçlar ve Bütçe Açıkları ...127

2.5.2.3. Yüksek Enflasyon ve Düşük Gelir ...128

2.5.2.4. Yasal Hakların Korunmasında Karşılaşılan Problemler ...129

2.5.2.5. Yabancı Sermayeye Duyulan Kuşku...129

2.5.2.6. Devamsız Ekonomik Büyüme...130

2.5.2.7. Kayıt Dışı Ekonomi...132

(7)

2.6. Türkiye’nin Daha Fazla Yabancı Sermaye Çekebilmek İçin

Yapması Gerekenler...134

2.6.1. AB ile İlişkilerin İlerletilmesi ...136

2.6.2. Bürokrasinin Etkin İşler Hale Getirilmesi...137

2.6.3. Siyasi ve Ekonomik İstikrarın Sağlanması...138

2.6.4. Diğer Ülke ve Ülke Grupları ile Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi...139

2.6.5. Türkiye Yatırım Promosyon Ajansı’nın Kurulması...139

2.6.6. Yapılması Gereken Yasal Düzenlemeler ...140

2.7. Türkiye’deki Yabancı Sermayenin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi ...141

2.7.1. Ekonomik Büyümenin Tanımı ...141

2.7.2. Ekonomik Büyümenin Kaynakları...143

2.7.2.1. Tasarruf ve Yeni Sermaye Yatırımı ...143

2.7.2.2. Beşeri Sermaye Yatırımı ...143

2.7.2.3. Yeni Teknoloji Buluşları...143

2.7.3. Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlar ile Ekonomik Büyümeye Arasındaki İlişki ...144

SONUÇ...150

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1.1. Yabancı Sermaye Girişinde Belirleyici Faktörler ... 30

Tablo 1.2. Yatırım İklimi ile İlgili Ulusal Düzenlemeler (Sayı) ... 62

Tablo 1.3. Dünyadaki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (1970-1980) ... 64

Tablo 1.4. Dünyadaki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (1981-1992) ... 64

Tablo 1.5. Dünyadaki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (1993-2002) ... 65

Tablo 1.6. Ülkeler İtibariyle Yabancı Sermaye Stoku ve Yabancı Sermaye Yatırım Projeleri... 69

Tablo 1.7. Dünya’da En Fazla DYY Çeken 10 Ülke (Milyar$)... 73

Tablo 1.8. Dünya’da En Fazla DYY Kaynaklık Eden 10 Ülke (Milyar$) ... 74

Tablo 1.9. En Büyük Çok Uluslu Şirketler – Temel Göstergeler... 81

Tablo 2.1. Türkiye’ye Gelen Yabancı Sermaye(1980 Öncesi) ... 96

Tablo 2.2. Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Yıllara Göre Dağılımı(milyon $) ... 103

Tablo 2.3. Yıllar İtibariyle Kuruluş Türlerine Göre Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayısı ... 109

Tablo 2.4. Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayısı - (1954-2006 Aylık) ... 110

Tablo 2.5. Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sektörlere Göre Dağılımı (Şirket Sayısı)... 111

Tablo 2.6. Doğrudan Uluslararası Yatırım Girişlerinin Sektörlere Göre Dağılımı... 112

Tablo 2.7. 2005 Yılında En Fazla Yatırım Çeken Beş Söktör ... 114

Tablo 2.8. 2005 Yılında En Fazla Uluslararası Doğrudan Yatırım Çeken Beş Sektörün Geçmiş Yıllara Göre Durumları(2002-2005) ... 115

Tablo 2.9. Uluslararası Sermayeli Firmaların Sayısının Ülkelere Göre Dağılımı(Şirket Sayısı) ...116

Tablo 2.10. Türkiye’de En Fazla Yatırımı Bulunan 10 Ülke (2005 Sonu İtibariyle) ... 117

Tablo 2.11. Uluslararası Sermayeli Şirketlerin İllere Göre Dağılımı... 119

Tablo 2.12. Yabancı Sermaye Açısından Türkiye’nin Durumunun Özeti ... 121

Tablo 2.13. Türkiye’nin DYY’lar İçin Lokasyon Avantajları... 122

Tablo 2.14. Bazı Ülkelerin 1997-2001 Yılları Arası Yıllık Ortalama Büyüme Oranı Sıralaması ( Sıralamada İlk ve Son On Ülke)... 131

(9)

ŞEKİLLER LİSTESİ

(10)

KISALTMALAR LİSTESİ a.g.e - Adı Geçen Metin

AB - Avrupa Birliği

ABD - Amerika Birleşik Devletleri Ar-Ge - Araştırma-Geliştirme

BKM - Bankalararası Kart Merkezi CHP - Cumhuriyet Halk Partisi ÇUŞ - Çok Uluslu Şirketler DİE - Devlet İstatistik Enstitüsü DEİK - Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu DP - Demokrat Parti

DPT - Devlet Planlama Teşkilatı DTM - Dış Ticaret Müsteşarlığı DTÖ - Dünya Ticaret Örgütü DYS - Doğrudan Yabancı Sermaye DYY - Doğrudan Yabancı Yatırımlar

DYSY - Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı EC - Avrupa Topluluğu (European Community) FIAS - Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumu GSMH - Gayri Safi Milli Hasıla

GSYİH - Gayri Safi Yurtiçi Hasıla GYÜ - Gelişme Yolundaki Ülkeler

IMF - Uluslararası Para Fonu ( International Monetary Fund) İMKB - İstanbul Menkul Kıymetler Borsası

İTO - İstanbul Ticaret Odası KDV - Katma Değer Vergisi

MNC - Çok Uluslu Şirket (Multi-National Company)

NAFTA - Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (North American Free Trade Agreement)

NATO - Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organisation) OECD - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic

Cooperation and Development) TCMB - Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

TNC - Çok Uluslu Şirket (Trans-National Company) TPE - Türk Patent Enstitüsü

UNCTAD - Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United Nations Conference on Trade and Development)

YASED - Uluslararası Yatırımcılar Derneği

YOİİK - Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu YSGM - Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü

(11)

GİRİŞ

Küreselleşmeyle birlikte yabancı sermayenin beraberinde getirdiği teknolojik gelişme ve istihdam artışının, yabancı yatırımları çeken ülkelerin ekonomilerine büyüme ve refah artışı olarak yansıdığı görüşü hakim olmuştur. Bunun sonucunda yatırım çekmeye yönelik ülkeler arası zorlu bir rekabet dönemine girilmiştir.

Dünya’da 20. yüzyılda ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanda ortaya çıkan değişimler hızla yayılarak yeni düzeninin kurulmasına neden olmuştur. Dünya genelindeki kaynakların kıtlığı, özel teşebbüsün doğasında var olan daha çok kâr elde etme güdüsü ve teknoloji alanındaki olağanüstü gelişmeler küreselleşme olgusunu ortaya çıkararak ülke ekonomilerini birbirine yaklaştırmış, kapalı ekonomi modellerini ortadan kaldırmıştır.

Üretimin dört temel unsuru sermaye, emek, hammadde ve müteşebbistir. Bu dört unsurun bir araya gelmesiyle üretim gerçekleşir. Ekonomilerin üretimdeki temel sorunu ise bu dört unsurun yeterince ve ucuz şekilde temin edilememesidir. Dünya ekonomilerinde bu faktörlerden bilhassa gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomiler için en çok gerekli olan ise sermayedir. Bu ekonomilerde iş gücü ve hammadde temininde sorun yaşanmazken sermaye temini önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı büyük yatırımlar gerçekleştirilmemektedir. Bu engelin aşılabilmesi için gerekli olan sermayenin dış ekonomilerden(yabancı ülke ve kuruluşlar) temin edilmesi alternatif bir yoldur. Gelişim ülkeler sermaye ihracı yoluna giderken, gelişmekte olan ülkeler uluslararası sermayeyi kullanarak kalkınma çabası içine girmişler ve birçok ülke bu fırsattan faydalanmasını bilmiştir.

Yabancı sermaye bir ülkeye iki yoldan girmektedir. Birincisi portföy yatırımları, ikinci ise doğrudan yatırımlardır. Bu çalışmada ise üzerinde en çok durulan doğrudan yatırımlar yoluyla gelenidir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını gerçekleştiren kuruluşlar olarak çok uluslu şirketler karşımıza çıkmaktadır. Çok uluslu şirketler 19. yy’ın sonlarına doğru ortaya çıkmışlar ve 20. yy’a gelindiğinde ise doğrudan yatırımlarda en büyük, dünya ekonomisinde ise vazgeçilmez kuruluşlar olmuşlardır. Artık dünyada yabancı sermaye yatırımlarında en büyük payı bu şirketler almaktadır.

(12)

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları bütün dünyada, ekonomik kalkınma ve büyüme hedeflerine ulaşabilmek için önemli araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, günümüzde yabancı sermaye ve ekonomik gelişme arasındaki ilişki son zamanlarda ağırlık verilen bir konu haline gelmiştir.

Yabancı sermaye yatırımları ile sağlanacak teknoloji ile ekonominin kalkınmasına ve bütün sektörlerde diğer ülkelerdeki firmalarla rekabet gücünün artmasına olumlu katkılar sağlayabileceği söylenebilir. Ayrıca, yabancı bir firma ile yapılan çok uluslu ortaklıklar ile, ülkedeki mevcut küçük işletmelerin rekabet gücünün sağlanmasına ve artmasına da imkan sağlanabilir.

Gelişmekte olan ülkeler, kendi yapılarına uygun olan ileri teknolojiyi uygulamak suretiyle üretimde verimliliği artırarak uluslararası piyasalarda rekabet gücünün artmasına ve ödemeler dengesine olumlu katkı sağlama imkanı elde edebilirler. Yeni yatırım imkanlarının ortaya çıkmasıyla da bu ülkeler, istihdam açığının giderilmesinde olumlu katkılar sağlayacaklardır.

Gelişme çabası içerisinde olan ülkelerin çoğu, yeni teknolojiyi ne üretebilmekte, ne de kendi imkanları dahilinde ithal edebilme imkanına sahip olabilmektedir. Bu teknolojiler; ya teknoloji transferi yardımıyla ya da dolaysız yabancı sermaye yatırımlarıyla gelişmekte olan ülkelere gelebilmektedir. Teknoloji transferi, doğrudan sermaye malları yollanması ve yatırımlar aracılığı ile olabildiği gibi lisans anlaşmaları, teknik yardım programları, teknik eleman yollama gibi yollarla da gerçekleştirilebilmektedir.

Küreselleşme egiliminin ortaya çıkmasıyla, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra en önemli sınır ötesi faaliyetlerden biri haline gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları, dünya genelindeki kısıtlı kaynakların etkin dağılımını sağlaması açısından oldukça rağbet görmüştür. Sermaye ihraç eden ülkelerin sermaye birikimi fazlalarını değerlendirmelerini sağlayan ve rekabet güçlerini artıran doğrudan yabancı sermaye yatırımları, sermaye ithal eden ülkelerde de ekonomik büyümeye, üretim ve ihracat kapasitesinin artmasına, teknolojik gelişmeye, yenilikçi yönetim ve pazarlama yöntemlerinin yayılmasına, istihdamın ve işgücü niteliğinin artmasına katkıda bulunmaktadır. 1980’li yıllara kadar sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeler arasında gerçeklesen doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yaşanan borç krizlerinden

(13)

sonra geliştirilen çeşitli teşvik tedbirleri yoluyla gelişmekte olan ülkelere de yönelmeye başlamıştır. Ülke ekonomilerine olan katkısı da yadsınamaz hale geldiğinden, gelişmekte olan ülkeler daha önceleri ekonomilerine müdahale şeklinde gördükleri yabancı doğrudan yatırımları ülkelerine çekmek için rekabet etmeye başlamışlardır.

Türkiye’de ise doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili ilk kararlı atılım 6224 sayılı “Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası” çıkarılarak yapılmıştır. Ancak, 1980’li yıllara kadar bu konuda istenen düzeyde başarı sağlanamamış, 1980’den sonra uygulanan ekonomik politikalar bir ölçüde yabancı yatırımcıları teşvik etmek açısından etkili olmuştur. Kambiyo rejiminin serbestleştirilmesi, yabancı sermaye yasasında yapılan iyileştirmeler, özelleştirme politikası ve bürokrasiyi azaltmaya yönelik düzenlemeler sonrasında Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı yatırımlar daha anlamlı düzeylerde gerçekleşmeye başlamıştır.

Türkiye’de yürürlükte olan yabancı sermaye mevzuatı, birtakım ekonomik ve siyasi göstergeler nedeniyle, birçok olumlu faktöre karşın hâlâ beklenen düzeyde doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekememektedir. Ancak bu konuda çok büyük bir potansiyel taşıdığı herkes tarafından kabul edilen Türkiye’nin, önümüzdeki yıllarda Avrupa Birligi’ne aday ülke olması itibariyle de doğrudan yabancı yatırımlar için en cazip ülkelerden biri olması beklenmektedir.

Konunun günümüz dünya ekonomisi üzerindeki etkileri ve Türkiye açısından da önemi dikkate alınarak yapılan bu çalışmanın ilk bölümünde genel olarak yabancı sermayenin tarihçesi ve türleri, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının teorik çerçevesi, yabancı sermaye yatırımlarının bir ülke ekonomisine etkileri ve ülkeye gelmesindeki etkili olan faktörler, ülkeye giriş yöntemleri ve yabancı sermaye yatırımların dünya genelindeki gelişimi incelenmiş, ikinci bölümde ise Türkiye’deki gelişimi, doğrudan yabancı sermayeye ilişkin Türkiye’de yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri, daha fazla yabancı sermaye çekebilmek için yapılması gerekenler ve konunun değerlendirmesi verilmiştir.

Ayrıca, bu çalışmada bana yol gösteren, fikirleri ile katkıda bulunan hocam Doç. Dr. Doğan Uysal’a teşekkür ederim.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

YABANCI SERMAYE YATIRIMLARIN TEORİK ÇERÇEVESİ VE DÜNYA’DAKİ YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI

1.1. TEORİK ÇERÇEVE

1.1.1. Yatırım Kavramının Tanımı

Ekonomik anlamda yatırım, bir ekonomide her hangi bir dönem içerisinde sermaye stokunu, yani üretim araçları toplamını artırmak için yapılan harcamalardır. Yatırım, gelecekteki tüketimi artırabilmek amacıyla güncel tüketimi kısmanın yoludur1. Örneğin yeni bir fabrika kurmak ya da bir yol inşa etmek birer yatırımdır. Yapılan bir harcamanın yatırım niteliğinde olabilmesi için yeni bir sermaye malının sağlanmasına ya da üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik olması gerekmektedir. Sermaye stokunda meydana gelen değişiklik net yatırım olmaktadır. Net yatırım pozitif olabileceği gibi, eksi bir değer de olabilir. Pozitif net yatırıma genişleme yatırımı denilmektedir.

Yatırım harcamalarının bir bölümü de mevcut sermaye stokundaki aşınma ve eskimeleri (amortisman) ya da teknolojik bakımdan demode olan sermaye mallarının uğradığı değer kaybını gidermeye yönelik olmaktadır. Bu türden yatırımlar yenileme yatırımlarıdır ve bu harcamalar da üretim kapasitesinde net bir artışa yol açmaktadır. Yenileme yatırımları ile net yatırımların toplamı brüt (gayri safi) yatırımlar olarak tanımlanır2. Bununla birlikte, mevcut bir fabrika, bina ya da tesisin satın alınması, sanıldığının tersine ekonomik açıdan yatırım sayılmamaktadır. Çünkü bu işlem sadece mevcut bir tesisin yönetiminin el değiştirmesinden ibarettir. Aynı şekilde hisse senedi, hazine bonosu gibi mali varlıkların alımı da ekonomik anlamda yatırım sayılmamakta; bu tip yatırımlar finansal yatırım olarak değerlendirilmektedir. Burada ek bir değer oluşumu olmadığı gibi, kişi sadece elindeki varlığın niteliğini değiştirmektedir.

1 Deniz Arıkan, Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Arıkan Yayınları, İstanbul, 2006, s. 3. 2 Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi, Beta Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 745-746.

(15)

Ekonomik varlıklar iki gruba ayrılır3:

• Mali ekonomik varlıklar

• Mali olmayan ekonomik varlıklar

Mali ekonomik varlıklar arasında; bono, tahvil, hisse senedi, para işlevi gören altın, kasa-banka, avanslar ve alacaklar görülmektedir. Bu tür varlıklara yapılan harcamalar ekonomideki mevcut sermaye stokunu artırmamakta, yalnızca bu stok üzerindeki hakların el değiştirdiğini göstermektedir. Mali olmayan varlıklar ise kendi içerisinde “üretilmiş varlıklar” ve “üretilmemiş varlıklar” olarak ikiye ayrılmaktadır. Üretilmemiş varlıklardan, bir ülkedeki doğal ormanlar ve maden yatakları gibi ulusal anlamda yatırım kavramının dışında kalan varlıklar anlaşılmaktadır. 1993 Ulusal Hesaplar Sisteminin mali olmayan üretilmiş ekonomik varlıklar tanımı ise aslında “toplam yatırım” tanımı ile aynıdır4. Bu tanımda toplam yatırımlar üç ana başlık altında toplanabilir: Sabit sermaye yatırımları, stoklar ve kıymetlilerdir.

Sabit sermaye yatırımları, bir ekonomideki üretim faktörlerinin ekonomideki reel sermayeyi artırmak amacıyla kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Makine, teçhizat, yol, baraj gibi yatırımlar bu sınıfa girmektedir. Mali olmayan üretilmiş ekonomik varlıkların ikincisi stoklardır. Mamul ya da yarı-mamul olarak ekonomik birimlerin ellerinde bulunan çeşitli mallardan oluşan stoklar toplam yatırımların da bir parçasıdır. Kıymetliler ise paranın zaman içerisinde, fiyat artışları karşısında uğrayabileceği değer kaybından korunmak üzere satın alınan kıymetli metaller, taşlar ya da sanat eserleri gibi varlıkları kapsamaktadır. Bunlara örnek olarak altın, antika eşyalar ya da mücevherler verilebilir.

1.1.2. Kavram Olarak Yabancı Sermaye Tanımı ve Türleri

Yatırılabilir kaynakların kişi ve kuruluşlar tarafından başka bir ülkeye taşınmasına verilen ad olarak tanımlanabilir. Yabancı sermaye yatırımı, direkt o1abileceği gibi yani bizzat

3

Arıkan, a.g.e., s. 4. 4 Karluk, a.g.e, s. 747.

(16)

kuruluş ve kişi tarafından bir başka ülkede yapı1acağı, gerçekleştirileceği gibi, taşındığı ülkedeki kurulu bulunan bir şirketin yatırımına iştirak şeklinde de gerçekleştirilir5.

Bir başka deyişle, yabancı sermaye, bir ülkenin karşılığını değişik biçimlerde ileride ödemek üzere başka ülkelerden temin ederek kısa sürede ekonomik gücüne ekleyebileceği mali veya teknolojik kaynaklar olarak tanımlanmaktadır6. Bu çeşit yatırımlar gelişmiş ülkelerde kurulu teşebbüslerin gelişmekte olan ülkelerde kendilerine bağlı bir şube açmaları veya yeni bir tesis kurmaları şeklinde olmaktadır. Kurulan tesis tamamen yabancı sermaye ile kurulabileceği gibi, yerli teşebbüs ile ortaklık şeklinde de gerçekleşebilmektedir. Kısaca yabancı sermaye, bir ülkedeki mevcut sermaye stokuna başka bir ülkenin sahipliğini ifade etmektedir.

Uluslararası alanda oluşan özel sermaye hareketleri genelde üç grup içinde tanımlanmaktadır. Bunlar kısaca banka kredileri, portföy yatırımları ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. Bunlara, devletler düzeyindeki resmi akımları da eklemek gerekir; fakat bu türden akımlar konumuzun dışındadır. Günümüzde her bir sermaye hareketinin yönü ve miktarı dünya ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak değişebilmekte ve ülke ekonomilerinin üzerinde doğrudan etki edebilmektedir.

OECD’ye göre ise yabancı sermaye, yabancı yatınmcının şirketin dağıtılmayan ve yatırıma tekrar aktarılan kazançlardaki payını, yabancı yatırımcının nakit veya ayni sermaye yoluyla ana şirketten hisse ve borç senetleri(kısa, orta ve uzun vadeli borç senetleri) alımını, yabancı yatırımcının şirkete sağladığı kredileri, yabancı yatırımcının şirketten nakit dışı makine ve üretim hakları alımlarını, yabancı yatırımcının sağladığı ticari ve diğer kredileri, içermektedir7.

Yabancı sermaye yatırımları ikiye ayrılmaktadır8:

• Dolaysız (Doğrudan) yabancı sermaye yatırımları, • Dolaylı (Portföy) yabancı sermaye yatırımları.

5 Ekonomi Ansiklopedisi, Paymaş Yayınları, 3. Cilt, İstanbul, 1984, s. 1387.

6 Muhammet Akdiş, “Dünya’da ve Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler”, s. 1-2.

http://makdis.pamukkale.edu.tr/Ysermaye.htm (12.03.2006).

7 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Yabancı Sermaye Raporu 2002, 2003, s. 11. www.hazine.gov.tr/duyuru/basin/rapor_turkce.pdf (17.12.2006).

8 Muammer Soytürk, “Dünyada ve Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler”, Yased Yay., Kasım, 1988, s. 203.

(17)

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yabancı ülkede mevcut bir firmanın satın alınması, yani kuruluş için sermaye sağlanması yahut sermayenin artırımına iştirak edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir9. Başka bir deyişle, yurtdışında yerleşik ekonomik birimlerin başka ülkelerde yaptığı sabit sermaye yatırımları, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıdır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları gelişmekte olan ülkelerde istikrarlı bir büyüme için gerekli unsurlardan bir tanesi olarak değerlendirilebilir.

Portföy yatırımları ise yabancı yatırımcının faiz ve dividant geliri elde etmek için uluslararası sermaye piyasalarından değerli kağıtlar satın almak suretiyle gerçekleşmektedir10. Dolaylı yabancı sermaye yatırımı olarak gelen yabancı sermaye sıcak para olarak da değerlendirilir. Bu tip sermaye hareketleri kısa vadelidir. Bunun da nedeni, ülkedeki ekonomik ve politik risklerden kaçınma ve kısa vadeli kar elde etme isteğidir. Bu tip yatırımlar bir kriz anında çok çabuk ülkeyi terk edebilir ve çıkan sermayenin büyüklüğüne bağlı olarak krizin boyutunu derinleştirebilir.

Sermayenin kendi ülkesinden çıkıp diğer ülkelere geliş nedenleri arasında ekonomik nedenler oldukça önemlidir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının esas amacı, kendi ülkesinden daha fazla kar elde etmek olduğundan, gidecekleri ülkelerin maliyet koşullarını dikkate alarak yatırımlarını gerçekleştirmektedirler.

1.1.2.1. Uluslararası Portföy Yatırımları

Bir ülkenin para ve sermaye piyasaları tarafından çıkarılan, hisse senedi ve tahvil gibi finansal araçların uluslararası sermaye piyasaları tarafından satın alınması yoluyla yapılan yatırımlara portföy yatırımları denmektedir11. Portföy yatırımları genellikle kısa bir dönem için faiz ya da temettü kazancı elde etme amacıyla, bankalar ya da yatırım fonları gibi aracı kurumlar vasıtasıyla yapılmaktadırlar.

Uluslararası portföy yatırımları, kısa vadede kar amacı üzerine kurulmuş olmaları nedeniyle ve likiditelerinin yüksek olmasının da etkisiyle, bulundukları ülkedeki ekonomik ve siyasi gelişmelere çok duyarlı olmaktadırlar. Yüksek miktarda uluslararası portföy yatırımı

9 UNCTAD, World Investment Report 1999, “Foreign Direct Investment and The Challenge of Development”, United Nations, New York, 1999, s. 465.

10 UNCTAD, a.g.e. , s. 465.

(18)

alan ülkeler (özellikle gelişmekte olan ülkeler) her an bir mali krize girme riskini göze almaktadır. Örneğin, kamu finansman açığı yaşayan ülkeler hala yüksek reel faiz politikası izleyerek bu açıkları borçlanma yoluyla kapatmayı seçmektedirler. Yüksek reel faizler kısa süreli yabancı fonların ülkeye girişini özendirmektedir. Yüksek faizlerin çekiciliği ile ülkeye giren fonlar ile geçici bir rahatlama sağlanır12. Fakat portföy yatırımları olumsuz beklentiler karşısında kısa sürede ve büyük miktarlarda ülkeyi terk ettikleri için ekonomik dengeleri altüst edip mali krizlere yol açabilirler.

Portföy yatırımlarında yatırımcı sadece finansal olarak katkıda bulunurken, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarda ise know-how, teknoloji, yönetim kabiliyetleri, pazarlama teknikleri gibi maddi olmayan katkılarda da bulunur13. Portföy yatırımları (yabancıların yaptığı) genelde kurumsal yatırımcılar tarafından gerçekleştirilirken doğrudan yabancı sermaye yatırımlar ise çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır.

1.1.2.2. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları

Bir şirketin, üretimini ana merkezinin bulunduğu ülkenin sınırlarının dışına yaymak üzere, başka ülkelerde üretim tesisi kurması ya da mevcut üretim tesislerini satın almasına ise doğrudan yabancı sermaye yatırımı (DYSY) denir14. Ekonomi literatüründe DYS yatırımları hakkında bir çok tanım yer almaktadır. Bir tanıma göre DYSY, bir ülkede bir firmayı satın almak veya yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla o ülkede bulunan firmalar tarafından diğer bir ülkede bulunan firmalara yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi (know-how) ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren yatırımdır15.

Doğrudan dış yatırımlar yoluyla yerli şirketlerin mülkiyetine kısmen veya tamamen sahip olması ve bu şirketlerin yönetiminde söz sahibi olması globalleşen dünyada bir anlamda ülke ekonomisinin dünya ekonomisiyle rekabet halinde olmasını sağlamaktadır.

12 Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Güzem Can Yayınları, İstanbul, 2003, s. 631.

13 Vildan Serin, İktisat Politikası, Alfa Yayınları, İstanbul, 1998, s. 756. 14

Seyidoğlu, ag.e., s. 718. 15

Rıdvan Karluk, Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımların Ekonomik Büyümeye Katkısı, Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, TCMB, Ankara, 2001, s. 100.

(19)

DYSY temel olarak, yatırım faaliyetlerini birden fazla ülkede sürdüren ve üretimle ilgili kararları bir merkezden alan veya çeşitli yollarla bağlı şirketlerin kararlarını etkileyebilen çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır. DYSY, farklı şekillerde bir ülkeye girebilir. DYSY, bir ülkeye ya döviz transferi yolu ile ya üretimde kullanılarak makine, teçhizat ve diğer üretim araçları şeklinde ya da lisans, teknik bilgi, know-how gibi gayri maddi haklar olarak girmektedir16. İşte bu yöntemle bir firma ya merkezi dışındaki bir ülkede yeni bir şirket kurar ya da yurtdışındaki mevcut bir firmayı tamamen veya kısmen satın alır. Bu şekilde, bir ana merkezin yönetim ve denetimi altında, farklı ülkelerde faaliyet gösteren şirketlere çokuluslu şirket adı verilmektedir17.

DYSY, çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla bu iki konu arasında çok yakın bir ilişki vardır. Çok uluslu işletmelerin ana merkezlerine bağlı olarak ve onların denetimi altında dış ülkelerde faaliyet gösteren işletmelere de yabancı sermaye şirketi, bağlı şirket, şube, yavru şirket v.s. gibi isimler verilmektedir. Çokuluslu bir şirket, yabancı ülkede doğrudan sermaye yatırımı yaparken o ülkeye genellikle döviz transfer etmektedir Ana özellik bu olmakla birlikte, bazen ev sahibi ülkeye (yatırım yapılan ülke) döviz girişi olmadan da doğrudan yatırım gerçekleştirilebilir. Bunun bir yolu, yabancı sermayenin ülkeye, üretimde kullanılacak makine, donatım gibi fiziki üretim araçlan biçiminde gelmesidir. Bazen de döviz veya yatırım malı olarak değil, lisans, teknik bilgi ve know-how gibi gayri maddi haklar biçiminde giriş yapabilir.

Ulusal ekonominin yeni global ekonomiye entegrasyonu için önemli bir anahtar olan DYSY, sermaye ile birlikte yönetim becerisi, know-how ve yeni teknoloji transferi sağlaması ve pazarlama, ihracat ve istihdam olanaklarını artırması nedeniyle, tasarruf açığı olan ve teknoloji üretmekte zorlanan ülkelerin kalkınmasında önemli işlevlere sahip olmaktadır.

DYSY konusuna programlarında yer veren uluslararası organizasyonların başında gelen UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), Birleşmiş Milletler Sekreteryası içinde DYSY ve çok uluslu şirketlerle (ÇUŞ’ler) ilgili birçok konuda hizmet vermektedir. UNCTAD, ÇUŞ’lerin yapılarına bakarak uluslararası yatırımları teşvik edici ortamın hazırlanması konusunda çalışmaktadır. Çalışma şekli, seminerler ve konferanslar

16

Cem Saatçioğlu, “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları”, 2003, s. 1-2.

http://www.ismmmo.org.tr/docs/malicozum/61%20MAL%DD%20%C7%D6Z%DCM/18-61%20CEM%20SAAT%C7%DDO%D0LU.doc

(20)

düzenlemek, yayım faaliyetlerinde bulunmak, devletlerarası görüşmeleri organize etmek ve teknik konularda yardımcı olmaktır.

UNCTAD’ın DYSY konusundaki en önemli faaliyetlerinden birisi, her yıl yayımladığı Dünya Yatırım Raporu (World Investment Report-WIR)’dur. 1991 yılından beri yayımlanan ve DYSY’a ilişkin ayrıntılı istatistikleri ve değerlendirmeleri içeren bu raporlar, her yıl DYSY’a ilişkin önemli bir konuyu da gündemine alıp işlemektedir. Rapor, 2000 yılında “Sınır Ötesi Satın Almalar ve Birleşmeler”; 2001 yılında “Yerel Bağların Güçlendirilmesi” ve 2002 yılında “Çok Uluslu Şirketler ve İhracatta Rekabet Edebilirlik” ismiyle yayımlanmıştır18.

DYSY, çokuluslu şirketler tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla, çok uluslu şirketler hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. Çokuluslu şirketler (TNCs-Trans National Corporations ya da MNCs-Multi National Corporations/Enterprises) en geniş ölçüde kabul gören tanıma göre, en az iki ülkede üretim ya da ticaret faaliyeti gösteren şirketlerdir19. Bir diğer tanıma göre ise bu şirketler, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını gerçekleştiren; birden fazla ülkede katma değer yaratan faaliyetleri kontrol eden ve bu yatırımları yöneten şirketlerdir. Şirketin uluslararasılık derecesi, faaliyet gösterdiği ülke sayısı ile doğru orantılı olmaktadır. Bir şirket ne kadar çok ülkede faaliyet gösteriyorsa, o kadar uluslararasılaşmış denilebilir.

ÇUŞ bir ana merkezi bulunan ve bu merkeze bağlı olarak değişik ülkelerde üretim yapan şubelerden ve bağlı birimlerden oluşan işletmelerdir20. Merkez, şubelerin yönetimini denetler ve adeta bir sinir sisteminin beyni gibi görev yapmaktadır. Dış ülkelerdeki şubeler buna karşılık olarak, elde ettikleri kazançları (tamamını veya bir kısmını) ana merkeze transfer etmektedirler.

ÇUŞ üretim faaliyetlerini evrenselleştirmiş olan dev kuruluşlardır21. Aynı anda birçok ülkede üretim yapmakta, büyük bir sermaye ve teknoloji gücünü temsil etmekte ve çeşitli uyrukta işçi, mühendis ve yönetici çalıştırmaktadırlar. Bu tür işletmeler, bazı yazarlar

18

Özgür Çalışkan, “Dünya Yatırım Raporu – 2002 Çerçevesinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar Üzerine Değerlendirmeler”, Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü, s. 1-2. www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/OCAK2003/dünya.htm-123k

19

Franklin R. Root, International Trade and Investment, 7th ed. Cincinnati, South-Western Public, 1997, s. 575.

20 UNCTAD, a.g.e. , s. 460. 21 Seyidoğlu, a.g.e. , s. 731.

(21)

tarafindan XX. yüzyılın ekonomik ve sosyal alandaki en büyük gelişmesi olarak nitelendirilmiştir. Sözü edilen bu işletmelerin yaygınlaşması, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasındaki döneme rastlamaktadır. Tarihi açıdan çok uluslararasılaşma, ilk kez Amerikan şirketlerinde ortaya çıkmış ve onu Batı Avrupa ve Japon şirketleri izlemektedir.

Ancak ÇUŞ, kuruluş şekilleri, mülkiyet yapıları ve faaliyet amaçları bakımından önemli farklılık gösterirler. Önce, yukarıda da belirtildiği gibi, bu şirketler ya dışarıda yeni bir şube kurulması veya mevcut bir yerli şirketin satın alınması ya da sermayesinin artırılması yoluyla yayılmaktadırlar.. Ayırıcı özellikleri, yabancı ülkede edinilen şirketin denetimini ellerinde bulundurmalarıdır. Sonra, bu şirketlerin mülkiyet yapıları da farklılıklar gösterebilir. Genellikle yabancı ülkedeki şube mülkiyetinin yüzde l00’üne sahip olmayı arzu etmektedirler. Ancak çoğu durumda ev sahibi ülkenin koydukları kısıtlamalar nedeniyle yerli özel veya resmi şirketlerle ortaklık (joint ventures) kurmak zorunda kalabilirler. Bu ortak girişimler içinde yabancı sermayenin payı yüzde 1‘den yüzde 99’a kadar değişebilir22. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni kurulan yabancı sermaye işletmeleri aynı veya farklı ülkelere ait birden fazla çok uluslu şirket tarafından da gerçekleştirilmiş olabilir.

Şirketlerin temel faaliyetleri, daha önce incelendiği üzere büyük bir çeşitlilik gösterir. Bazılarında yurtdışında kurulan şubelerin amacı ana şirketin hammadde ihtiyacını karşılamaktır. Bazıları ise yurtdışındaki ucuz işgücünden veya başka etkenlerden yararlanılarak elde edilen üretimin ana ülke, yerel ülke veya üçüncü ülke piyasalarına pazarlanmasına yönelik olarak faaliyet göstermektedirler.

1.1.3. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Teorik Çerçevesi

Doğrudan yabancı yatırımlar, çok uluslu şirketlere özgü bir kavram olduğundan, doğrudan yabancı yatınmlar hakkındaki bir teori, ister istemez çok uluslu şirketlerin de bir teorisidir. DYSY basitçe uluslararası sermaye transferi değil, daha çok bir şirketin kendi ülkesinden bir diğer ülkeye uzanıp genişlemesi anlamına gelmektedir23. Bu genişleme ile birlikte, sermaye, teknoloji ve girişimcilik becerisi ev sahibi ülkeye (yatırım yapılan ülke) akmakta ve buradaki üretim faktörleri ile birleşerek yerel pazar ya da ihracat için üretim

22

Seyidoğlu, a.g.e. , s.732. 23 Arıkan, a.g.e. , s. 22.

(22)

yapılmaktadır. Transfer edilen bu faktörlerin yanı sıra, ev sahibi ülkedeki üretim ve pazarlama faaliyetleri de yatırım yapan şirketin (ana şirket) kontrolü altındadır. DYS yatırımlarının doğası gereği, onlar hakkındaki bir teori ilk olarak uluslararası şirketin teorisi olmalıdır. Bu konudaki bir teori üç temel soruya cevap vermelidir:

1. Neden şirketler yabancı bir ülkeye doğrudan yatırım yaparlar?

2. Doğrudan yatırım yapan şirketler, pazar hakkında daha fazla bilgi sahibi olan yerel şirketlerle nasıl rekabet edebilirler?

3. Şirketler neden ihracat ya da lisanslandırma yerine yabancı ülkelere doğrudan yatırım yapmayı seçerler?

Bir doğrudan yatırım teorisi, bu sorulara cevap verirken, ayrıca konuyla ilişkili bazı diğer noktaları da aydınlatmalıdır24. Bunlar:

1. Doğrudan yatırımlar neden çoğunlukla oligopol piyasalardaki büyük şirketler tarafından yapılmaktadır?

2. Doğrudan yatırımlar neden bazı sektörlerde yoğunlaşıp bazı sektörlerde hiç olmamaktadır?

3. Neden hem sektör hem de ülke bazında karşılıklı yatırımlar görülmektedir?

4. Dünyadaki toplam doğrudan yatırımların büyük bölümü neden sadece belirli bir kaç ülkeden kaynaklanmaktadır?

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve bu yatırımları gerçekleştiren çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisindeki yeri ve önemi II. Dünya Savaşı’ndan sonra belirginleştiği geleneksel dış ticaret ve uluslararası iktisat teorilerinde bu kavramlardan bahsedilmez. Doğrudan yatırımlar hakkında egemen bir teori günümüzde henüz ortaya çıkmamıştır. Bu konuda birkaç teori olmasına rağmen bu teoriler birbirlerine rakip değil, tamamlayıcı niteliktedir. Bu teoriler beş başlık altında incelenecektir:

24 Root, a.g.e. , s. 608.

(23)

1.1.3.1. Monopolcü Üstünlük veya Oligopolistik Tepki Teorisi

Monopolcü üstünlük teorisi yatay yabancı yatırım ve üstün bilgiyle yakından ilgilidir. İşletme organizasyonu, teknoloji ve pazarlama kabiliyetleri gibi üstün bilgiler, şirketlere rekabetçi avantaj sağlayan bütün maddi olmayan uzmanlaşmaları kapsamaktadır. Yatırımcı şirket, ürünlerini fiziki ya da psikolojik açıdan farklılaştırabildiğinden, elinde bulundurduğu bilgiyi kontrol derecesine bağlı olarak ekonomik gelir elde edebilmektedir. Üstün bilgiye sahiplik yabancı yatırım için zorunlu şart olmasına rağmen yeterli şart değildir. Yeterlilik şartı ise bilginin uygulamaya sokulmasından elde edilecek ekonomik gelirin, lisans verme veya ihracat yolu ile elde edeceği gelirden yüksek olmasıdır. Yabancı şirket başka ülkelerde aynı dalda faaliyet gösteren şirketleri satın alarak, dolaysız yatırım sağladığı içsel ölçek ekonomilerinden yararlanır. Yatay birleşme, yabancı şirketin fiyatı kontrol edebildiği seviyeye kadar devam eder25.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımının büyük bir kısmının oligopol piyasalarda hakim durumda bulunan büyük şirketler tarafından gerçekleştirilmesi, bu şirketlerin faaliyetlerinden sağladıkları üstünlükleri incelenmesi zorunlu kılmaktadır.

Oligopolistik piyasa yapısının temel özelliğini, firmalar arası karşılıklı bağımlılık oluşturur. Oligopolde birbirine etki edebilecek kadar az sayıda firma olduğundan, piyasadaki herhangi bir firmanın üretim, fiyat, satış konularındaki kararı diğer firmaları yakından ilgilendirmektedir. Oligopolistik endüstrilerde rakip firmalardan birinin yatırım yapması halinde, aynı endüstride faaliyet gösteren diğer şirketlerinde öncü şirketi izleyerek yatırım faaliyetine yönelmeleri oligopolistik tepki nedeniyledir26.

Oligopol piyasadaki bu şirket yurt dışına yatırıma yöneldiğinde, diğer şirketlerde bu şirketi izleyeceklerdir. Çünkü atak davranan şirket, dolaylı olarak diğerinin piyasa payını azaltacak rekabet, teknoloji ürün beşeri uzmanlık ve bilgi konularından avantaj sağlayacaktır.

25

Sedat Ariyel, “Dolaysız Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2002, s. 36.

26 Nejla A. Aklan, “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları”, DTM, s. 12. www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/tem97/2.htm- 53k-,.

(24)

Bir başka ifade ile çok uluslu şirketler mal farklılaştırması, üstün pazarlama teknikleri ve fiyat politikaları ile yerli üreticilere nazaran daha geniş pazarı ele geçirebilme imkanına sahiptirler. Bu imkan, uluslar arası şirketlerin büyük ölçekte üretim yapmaları ve oligopolistik özelliklerinden doğmaktadır27.

Yabancı yatırımlar yolu ile yurt dışına yönelen şirketler üretim-ölçek üstünlüklerinden yararlanmaktadırlar. Dikey yabancı sermaye yatırımı özellikle homojen oligopollerde daha çok belirgindir. Çünkü piyasada kalabilme zorunluluğu, oligopolistik belirsizliklerden sakınma, oligopolistik reaksiyonların etkisini azaltma isteği, yeni veya mükemmel rakiplere giriş engelleri oluşturma gibi hususları dikey yatırım yoluyla kolayca elde edilebilmektedir.

1.1.3.2. Ürünün Hayat-Devreleri Teorisi

Uluslararası ticarette teknolojik gelişmelerin etkisi Raymond Vernon tarafından Ürünün Hayat Devreleri Teorisinde incelenmiştir.

Teoriye göre, herhangi bir ürünün hayat devresinde üç aşama vardır. Bunlar; yenilik, olgunlaşma ve standartlaşma aşamalarıdır. Üretimin ilk dönemi olan yenilik aşamasında, yeni ürünü geliştiren firma, tekelci bir güce sahiptir ve daha çok yerli piyasaya yönelik üretim yapmaktadır. Üretimin olgunlaşma aşamasında ürüne ait teknolojiye diğer firmalar tarafından da ulaşılmış ve buna bağlı olarak piyasadaki üretici sayısı artmıştır. Üretici sayısının artmasına paralel olarak yeniliği ilk gerçekleştiren firmanın monopolistik kârı azalmaya başlamıştır. Ürünün ve üretim teknolojisinin standart hale geldiği aşama, üretimde son aşamadır. Bu aşamada üreticiler arası fiyat rekabeti söz konusudur. Dolayısıyla daha düşük maliyetli kaynaklar önem kazanmaktadır. Bu çerçevede gelişmekte olan ülkelerdeki niteliksiz veya yarı nitelikli ucuz işgücü, gelişmiş ülkeleri bu ülkelere dolaysız yatırıma sevk etmektedir. Ürünün Hayat Devreleri teorisinde, dolaysız yatırımların nedeni; yenilikçi firmanın teknolojik üstünlüğünü ve tekelci avantajını koruma isteğidir28.

Ticaretin yapısını belirleyen esas etkenlerin; karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin öne sürdüğü gibi değil, yeniliklerin zamanlanması, ölçek ekonomilerinin etkileri, bilinemezlik ve

27

Frederick T. Knickerbocker, Oligopolistic Reaction and Multinational Enterprise, Boston, Harvard University Pres, 1973, s. 7.

(25)

belirsizlik gibi faktörlerin olduğunu savunan ve R. Vernan tarafından geliştirilen ürün devreleri teorisi, tecrübeye, buluşa ve oligopol piyasa yapısının özelliklerine dayanmaktadır29.

Yeniliğe ve zamanlamaya dayalı oligopolün elde edildiği ilk aşama üretim yoğun teknoloji, üretim süreci pazarlama konularındaki belirsizliklerden dolayı ana ülkede gerçekleştirilmesi gerekir. Yeni ürünün ikamelerinin bulunması ve talebin fiyat esnekliğinin düşük olmasından dolayı şirket ihracat piyasalarında rekabetle karşılaşmayacaktır.

Genel olarak bir piyasadaki yerli firmalar, o piyasa ve tüketiciler hakkında edindikleri bilgiler dolayısıyla, yabancı şirketler karşısında doğal bir üstünlük elde ederler. Ayrıca yabancı şirketler, ana merkezden binlerce kilometre uzakta faaliyet göstermesi nedeniyle bazı ek giderlere katlanmak durumundadırlar. ( ulaştırma, haberleşme, seyahat giderleri gibi). O halde, yabancı ülkede faaliyette bulunan bir firmanın bu dezavantajını dengeleyecek bazı üstünlüklere sahip olması gerekir. İşte bir çok yazar tarafından kabul edilen görüşe göre, yabancı firmanın bu üstünlükleri onun sahip olduğu özel teknik bilgi ve deneyimlerinden ve arkasındaki dev çok uluslu firma dolayısıyla mali piyasalara ulaşmadaki etkinliğinden kaynaklanır.

Kısacası pazara sürülen yeni bir ürün teknoloji yoğun bir üründür ve teknoloji de evrensel bir serbest(bedava) mal olmayıp firmaların özel mülkiyetinde bir maldır. İkinci olarak, bir yeni ürünün alıcıları daha çok yüksek gelir düzeyine sahip tüketiciler olacağı için, bu ürüne olan talebin fiyat esnekliği düşük olacak ve böylece yeniliği yapan firma için maliyetleri düşürme sorunu bu aşamada çok önemli olmayacaktır. Üçüncüsü, pazara yeni ürün süren firmanın, o pazarın yapısı, tüketicilerin zevk ve tercihleri, rakip firmaların tepkilerinin ne olacağı gibi konularda geniş bilgisinin olması ve böylece girişimin riskini en aza indirmesi gerekmektedir30.

İkinci aşamada, teknoloji rutin hale geldiğinden ve yurt içinde kar marjları azaldığından, şirket ihracat piyasalarının diğer şirketlere kaptırmamak ve düşük üretim maliyeti avantajından faydalanmak amacıyla yurt dışına yatırıma yönelecektir. Uzmanlaşmış emeğe dayalı ve sermaye yoğun üretim teknikleri kullanıldığında, bu safhada şirket sayısı artmakta ve ilgili malın talep esnekliği yükselmeye başlamaktadır. Üretim ölçek ekonomileri,

29 Nuri Yıldırım, Uluslarası Şirketler, Cem Yayınevi, İstanbul, 1979, s. 20. 30 Seyidoğlu, a.g.e. , s. 651.

(26)

pazarlama ve araştırma faaliyetleri yoluyla piyasaya girişi sınırlamakta ve olgunluk oligopolü bu safhada ortaya çıkmaktadır.

Son aşamada ise, üretim süreci ve piyasa şartları gelişmekte olan ülkelerin üretimine imkan sağlayacak şekilde değişimi yani standartlaşmasıdır. Bundan dolayı ürünü piyasaya ilk süren şirket, ihracat piyasaları yanında teknoloji üzerindeki kontrolünü de kaybettiğinden, söz konusu şirketin ülkesi, ilgili malı ithal etmeye başlamıştır. Yaşlılık oligopolünün ortaya çıktığı bu dönemde, ölçek ekonomileri etkinliğini kaybettiğinden reklama dayalı ürün farklılaşması açık veya gizli anlaşmalarla girişe engel olarak kullanılmaktadır.

Çok uluslu şirketlerin ürettiği bazı ürünler için üretim dönemleri teorisinin geçerliliği kabul edildiğinde, gelişmiş ülke pazarları ele geçirildikten veya aşırı rekabet sebebiyle bu pazarların genişletilmesi imkansız hale geldikten sonra bu malların üretimine gelişmekte olan ülkelerde devam etmektedirler.

İşte bu nedenlerle ve bu günkü batı ekonomilerinin birbirine göre gelişmişlik ve pazar bakımından gösterdikleri durum gereği, yenilikler ilk önce ABD (Amerika Birleşik Devletleri) firmalarınca ve ABD içinde ortaya atılmıştır. Ayrıca ABD ekonomisinin faktör donatımı gereği, daha çok emek esirgeyici ve sermaye yoğun yeni ürünler ABD pazarına sürüldükten sonra, yavaş yavaş öteki gelişmiş ülkelere, sonra gelişmekte olan ülkelere ihraç edilmeye başlamış ve giderek olgun bir ürün olma aşamasına ulaşmıştır. İşte, bu olgun ürün aşamasında talep arttığı ve belirsizlik azaldığı için maliyet hesapları(maliyet düşürme hesapları) önem kazanmaya başlayacak ve bu da o ürünü yöneten ABD firmasını üretimin kuruluş yerini yeniden düzenlemeye itmiştir. Diğer yandan ürün olgunlaştığında teknolojisi artık iyice belirlenmiş (standart hale gelmiş) ve üretim maliyetleri de düşmüştür. Bu aşamada, hem diğer ABD fırmaları hem de diğer gelişmiş ülkelere ait firmalar söz konusu yenilikçi firmanın iç ve dış pazarlarını tehdit etmeye başlamışlardır. Hem bu rekabet hem de maliyetleri yeniden düzenleme zorunluluğu, yenilikçi firmayı, ABD dışında ihracat yaptığı pazarlarda veya bu pazarlara yakın yerlerde üretim bilgilerini açmaya zorlamış böylece, yeni ürün olgun ürün aşamasını yaşarken yenilikçi firma da ister istemez uluslararası bir firma durumuna gelmiştir. Diğer yandan, söz konusu olgun ürünü diğer gelişmiş ülke firmaları da üretmeye başlamıştır.

(27)

Ürünün son aşaması olan standartlaşma aşamasında önce ABD dışındaki gelişmiş ülkeler sonra gelişmekte olan ülkeler söz konusu standart ürünü üretip ABD’ye ihraç etmeye başlamışlar, ABD firmaları ise bu ürünün üretimine son vermişlerdir.

1.1.3.3. Eklektik Uluslararası Üretim Teorisi

Bu teori uluslararası düzeyde faaliyette bulunan şirketlerin ortaya çıkışına neden olan faktörleri üç grupta incelemektedir. Bunlar, sahip olunan özel avantajlar, bazı hususları içselleştirmeyi teşvik eden avantajlar ve yerleşimle ilgili avantajlardır.

Sahip olunan özel avantajlar, şirketin yabancı ortamda yabancı şirketlerle rekabet edebilmesi için bulunması gereken özelliklerdir. Bu özellikler vasıflı işgücüne sahip olma, yeterli ve uygun şartlarda finansman imkanı, birden fazla üretim biçimine sahip olma, tecrübe ve teknolojik ilerleme şeklinde sıralanabilir. Sahip olunan özel avantajlar, içselleştirme, riskleri ve işlem maliyetlerini azaltma gücü, uluslararası sahada büyümek için en önemli şartlardır.

İçselleştirmeyi teşvik eden unsurları, sahip olunan özel avantajları içselleştirip kendisinin kullanması, bu avantajları dışsallaştırıp kiralama, satış veya lisans yollarıyla başka firmalara vermesinden daha avantajlıdır. Yabancı ülkelerin gelenekleri, piyasa şartları, ulaşım maliyetleri, milletlerarası ticari engeller ve ticari uygulamalar konusundaki farklılıklar yerleşim yerinin seçimini etkileyen başlıca faktörlerdir31.

1.1.3.4. İçselleştirme Teorisi

İçselleştirme teorisi, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının varlığını firmaların piyasalarda yapılan alışverişleri içselleştirmesine bağlanmaktadır. Böylelikle firmalar, ara malı piyasalarda var olan eksik rekabeti ortadan kaldırmaktadır. İçselleştirme çok aşamalı üretim sürecinin dikey bütünleştirilmesi ve üretim, pazarlama ve araştırma-geliştirme(Ar-Ge) faaliyetlerinin bütünleştirilmesi şeklinde iki tür gelişme gösterir.

31 Ariyel, a.g.e. , s. 39.

(28)

İçselleştirmenin ilk türü olan çok aşamalı üretim sürecinin dikey bütünleştirilmesinde, üretimin farklı aşamalarının farklı bölgelerde yapılmasından kaynaklanan maliyet oluşumlarına dikkat edilerek minimum maliyeti oluşturacak optimum bölge dağılımını sağlayacaktır. İkinci türü olan üretim pazar ve Ar-Ge faaliyetlerinin bütünleştirilmesi ise çok aşamalı üretim sürecinin bütünleştirilmesinden daha karışıktır. Çünkü, üretim, pazarlama ve Ar-Ge çalışmalarının dağılımı firmadan firmaya farklılık göstermektedir. Ancak temel olarak Ar-Ge faaliyetleri nitelikli emeğin yoğun olduğu bölgelerde gerçekleşirken, üretim emeğin maliyetinin düşük olduğu bölgelerde yoğunlaşmıştır32.

Firmaları, pazarlan içselleştirmeye iten başlıca şu piyasa noksanlıkları vardır33.

1. Sermaye yoğun ve çok aşamalı üretim sürecinde dikey bütünleşmiş firmaların geleceğe dönük plan yapabilmesi için gelecekle ilgili pazarların oluşturulması zorunludur.

2. Aynı ürünün farklı bölüm ve aşamalarını üreten firmaların birleşmesiyle oluşan içsel pazarlar firmalara farklı fiyatlandırma ve karlılığı maksimize etme imkanı verir.

3. Alıcı ve satıcının tek olduğu piyasalarda bu firmalar için belirsizlik mevcuttur. Bu firmalardan birinin diğerini satın alması ile pazarın içselleştirilmesi gerekli bir unsurdur. Ara malları alan ve satan firmalar arasında anlaşmazlık olabilir. Bu durumda ara malı satıcı olan firma ileri doğru bütünleşme yoluna giderek alıcı firmayı satın alır.

Çeşitli devlet müdahalelerinden kaynaklanan olumsuz gelişmelerden piyasasını korumak için firmalar piyasalarını içselleştirerek bu durumdan korunabilirler. Firmaların sahip olduğu bilgi dışsallığı en fazla olan bir unsurdur ve firmanın içinde dolaşması ve firmaya azami getiri bırakması gerekir. Bunun en iyi aracı transfer fiyatlamasıdır. Böylece içselleşme sağlanabilir.

32

Ariyel, a.g.e. , s. 40. 33

Stephen Magee, Information and the MNC: An Appropriability Theory of Direct Foreign Investment, The New Economic Order, ed. Jagdish N. Bhagwati, Cambridge, MIT Pres, 1997, s. 310.

(29)

1.1.3.5. Endüstriyel Organizasyon Teorisi

Bu yaklaşımın öncüsü Hymer (1960) olmakla beraber, daha sonra Kindleberger (1969) de soruna aynı şekilde yaklaştığı için Hymer- Kindleberger modeli diye bilinir. Bu modelde, uluslar arası alanda yapılan dolaysız yatırımların nedeni oligopolistik yapıdır34.

Endüstriyel organizasyon yaklaşımında temel amaç yatırımı doğabilecek risklerden korumak ve olabildiğince kârı maksimize etmektir. Genellikle ÇUŞ’lar tarafından gerçekleştirilen yabancı sermaye transferinde yerli girişimciye borç vermek yerine riskleri minimize etmek amacı ile transfer ettiği sermayenin kullanılacağı yatırımı kontrol altına almayı tercih etmektedir. Bunun nedenleri doğabilecek rekabeti önlemek, sahip olduğu mevcut avantajlardan yararlanabilmek ve sağlanan normal kârları emebilmektir. Buna karşılık yatırımcı sahip olduğu malı ihraç edebilmesi kiraya verebilmesi ve kısmen veya tamamen satabilmesi yukarıda belirtilen nedenlere sahip olmasına göre çok uluslu şirketlerce alınacak kararlara bağlı olmaktadır.

Yabancı firmaların yerli firmaları kontrol edebilmesi için yabancı firmaların kendine özgü avantajları olması gerekir. Bu avantajlar; ilk olarak, monopolcü güç saplayabilecek ürün farklılaştırması, güdümlü fiyat uygulaması ve özel pazarlama yeteneğine sahip olma özelliğinin bulunması, ikinci olarak firmanın sahip olduğu içsel ve dikey bütünleşmelerin doğurduğu dışsal ekonomilerden yararlanabilmeleri ve son olarak sahip oldukları teknoloji, üstün yönetim kadrosuna ve kredi sağlayabilme gücünün olmasıdır.

1.2. Yabancı Sermaye Yatırımlarının Tarihi Gelişimi

Yabancı sermaye yatırımlarının tarihi 16. yüzyılda İngiltere’nin, Macaristan’daki Gümüş madenleri ve Kuzey Orta Almanya’nın bakır madenlerini işletmesine kadar uzanmaktadır. Sanayi devrimi ile birlikte sanayileşmiş ülkelerde sermaye birikimi hız kazanmıştır. Bu ülkeler kendi ülkelerindeki yatırım imkanlarının tam olarak kullandıktan

34 Aklan, a.g.e. , s. 45.

(30)

sonra, doğal kaynakları bol olan diğer ülkelerdeki yatırım imkanlarını değerlendirmek amacıyla diğer ülkelere fon aktarmaya başlamışlardır35.

Bugün çeşitli ülkeler arasında geliştirilen iktisadi ilişkilerin temel özelliklerinden bir kısmı, İngiltere’de başlayıp Batı Avrupa ülkelerinde gelişen sanayi devrimi sırasında ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşından önceki dönemde yaklaşık olarak üç asır boyunca sermaye, tabii kaynaklar ve nüfusa oranla yoğun olduğu alanlardan daha az yoğun olduğu alanlara akmıştır. Bu akım XIX. asırda en yaygın hale gelmiştir. 1800’lü yıların ilk yarısında İngiltere’nin, ihtiyaç duyduğu hammadde, madenler ve petrolün çıkarılması için sömürgelerde yaptığı yatırımlar, yabancı sermaye yatırımlarının başlangıcını temsil etmiştir. Çünkü endüstri devriminin bir sonucu olarak 19. y.y.’ın ikinci yarısında, özellikle batının sanayileşen ülkelerindeki hızlı sermaye birikimi, büyük şirketleri bu sermayeden en fazla karı sağlayacak yatırım alanlarını aramaya yöneltmiştir. Bu yatırım alanları ise, Avrupa endüstrisinin ihtiyacı olan hammaddeleri sağlayacak, doğal kaynak ve ucuz işgücüne sahip dönemin sömürgeleri ve bağımsız az gelişmiş ülkeleri olmuştur. Seyland’da çay ve Doğu Afrika ülkelerindeki muz plantasyonları bu tür yatırımların sonucu olmuştur.

19. yüzyıla kadar yabancı sermaye olarak Batı Avrupa sermayesinden söz edilirken, 1914 yılından sonra ABD devreye girmiştir. Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda ABD yabancı sermaye yatırımlarında ön sırayı almıştır. Ancak 1929-30 Dünya Ekonomik Krizi yabancı sermaye yatırımları için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Daha önce yabancı sermaye yatırımı yapan ülkeler bu yatırımlarını tasfiye etmeye yönelmişlerdir.

İkinci Dünya Savaşının patlak vermesiyle yabancı sermaye yatırımlarında yeni bir döneme girilmiştir. İkinci Dünya Savaşından önceki yıllarda yabancı sermaye yatırımları daha çok portföy yatırımları şeklindedir. Savaştan sonraki dönemde dolaysız yatırım şeklindeki yabancı özel sermaye yatırımları daha çok önem kazanmaya başlamıştır. Şüphesiz bu gelişmede, 1950’li yıllardan sonra dünya ekonomisinde giderek önemli bir güç teşkil etmeye başlayan ve dolaysız yabancı sermaye yatırımı niteliğinde olan çok uluslu şirketlerin rolü büyük olmaktadır.

35

Neşe Algan, Dünya’da ve Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler, YASED Yayınları, İstanbul, 1988, s. 96.

(31)

İkinci Dünya Savaşından sonra gelişmekte olan ülkelerin kalkınma çabaları artmıştır. Bu ülkeler sanayileşmiş ülkelere hammadde sağlayıp çeşitli sanayi ürünleri ve sermaye malları ithal eder durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başlamışlardır. İşte yabancı sermaye yatırımları, ihtiyaç içindeki gelişmekte olan ülkelerde, teşebbüs yeteneği, teknoloji, yönetim bilgisi ve pazarlama gibi sermaye kaynaklarının potansiyel bir kaynağı olarak kabul edilmiştir. Üçüncü Dünya Ülkeleri, sadece asgari düzenlemeler değil, vergi bağışıklıkları ve sübvansiyonlar gibi özel teşviklerle dış yatırımlar için misafirperver bir iklim sağlamaya gayret etmişlerdir. Gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye pragmatik bir şekilde yaklaşmalarının bir sonucu ve 1960’lardan sonra değişen dünya şartları, bu ülkelerdeki yabancı sermaye yatırımlarının miktarını arttırmıştır. 1960 yılı itibariyle gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı sermaye miktarı 2 milyar dolar iken, 1982 yılında 10 milyar dolara yükselmiştir.

Sanayi devrimini gerçekleştirilen İngiltere’nin sömürgelerindeki yatırımları ile başlayan, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında devreye girmesiyle artan yabancı sermaye, ülke ayrımı yapmaksızın bugün dünyanın her tarafında yatırımlarını gerçekleştirmektedir. Doğal olarak her ülke yabancı sermaye yatırımlarında aynı oranda pay alamamaktadır. Yabancı sermaye yatırım ve yatırımcılarının diğer ülkelerde yatırım yaparken göz önüne aldıkları çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler, milliyeti olmayan ve artık uluslar ötesi bir nitelik kazanmış olan yabancı sermaye yatırımlarının yönünü belirlemektedir.

1.3. Yabancı Sermayenin Bir Ülkeye Gelmesini Etkileyen Faktörler

Bir sermayenin, diğer bir ülkeyi kalkındırmak, yaşam standardını yükseltmek amacıyla, ait olduğu ülkeden çıkıp diğer bir ülkede yatırıma dönüşmesinin çok çeşitli nedenleri vardır. Üretimin önemli bir unsuru olan sermayenin sağlanması ülke içi kaynaklardan sağlanamıyorsa diğer ülkelerde bol olan sermaye kaynaklarına başvurularak üretim gerçekleştirilir. Gelişme seviyeleri farklı olan ülkeler arasında sermayenin getirisi de farklılık gösterir. Bu farklılık sermayenin getirisinin azalmaya başladığı ülkeden, getirinin yüksek olduğu ülkeye doğru bir sermaye akışına neden olur36.

36 Algan, a.g.e. , s. 97.

(32)

Yabancı sermayenin bir ülkeye geliş nedenleri çeşitlilik göstermekle birlikte; ekonomik, sosyal, kültürel ve politik nedenler başlıkları altında incelemek mümkündür. Esasen bu faktörler ana amaç olan kârı ve kâr transferini sağlayan ve yabancı sermayenin varlığının ve geleceğinin güvencesini belirleyen etkenler olarak değerlendirilmektedir. Bunları sırasıyla şöyle açıklamak mümkündür.

1.3.1. Ekonomik Faktörler

Sermayenin kendi ülkesinden çıkıp diğer ülkelere geliş nedenleri arasında ekonomik nedenler oldukça önemlidir. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının amacı, kendi ülkesinden daha yüksek kâr elde etmek olduğundan, gidecekleri ülkelerin maliyet koşullarını dikkate alarak yatırımlarını gerçekleştirirler37. Günümüzde yabancı sermayenin gideceği ülkede aradığı ekonomik faktörlerin başında pazar çekiciliğinin geldiği söylenebilir. Yabancı sermaye yatırımcısının ürettiği mala karşı diğer ülkedeki talep fazlalılığı, yabancı sermayeyi o ülkede yatırım yapmaya teşvik edecektir. Bütün yabancı sermaye yatırımlarını bu düşünce ile açıklamak mümkündür. Pazar büyüklüğü, kârını azamileştirmek isteyen müteşebbisin ilgisini çeken bir konu olmaktadır. Çünkü yatırımdan sağlanacak gelir pazarın genişliği ve üretilecek ürüne karşı olan talebin büyüklüğüne bağlı bulunmaktadır38.

Diğer bir önemli faktör de tabii kaynakların bolluğu ve ucuzluğudur. Aslında yabancı sermaye yatırımlarının, başlangıçta sadece ucuz ve bol doğal kaynakları işletmek ve ana şirkete hammadde temin etmek için yapıldığı bir gerçektir. Bir başka önemli faktör de üretim faktörlerinin bolluğudur. Bunlar arasında en önemlisi de, ucuz işgücü temini kolaylığıdır. Bu şekildeki bölgeler, maliyetler açısından nisbi çekiciliğe sahiptirler. Alt yapı tesislerinin yeterli düzeyde olması, para, kambiyo ve gümrük konularındaki serbestlikler de ayrı bir tercih nedeni olarak, bilhassa gelişmiş ülkeler arasındaki sermaye akımlarında etkili olmaktadır.

Ekonomik faktörler yabancı sermaye yatırımları için ana unsur olmakta, ancak diğer faktörler de bu ana aracı desteklemektedirler. Bu çerçevede yabancı sermaye yatırımlarının

37 Erdoğan İlkin, Uluslararası Ekonomik İlişkiler, İstanbul Üni. İkitisat Fak. Yayınları, İstanbul, 1981, s. 206. 38 Akdiş, a.g.e. , s. 3.

Şekil

Tablo 1.1. Yabancı Sermaye Girişinde Belirleyici Faktörler  Ev sahibi ülkenin
Tablo 1.2. Yatırım İklimi ile İlgili Ulusal Düzenlemeler (Sayı)  1991  1992  1993  1994  1995  1996  1997  1998  1999  2000  2001  Yatırım  İkliminde  Değişim Yapan  Ülke Sayısı  35  43  57  49  64  65  76  60  63  69  71  Düzenleyici  Değişiklik Sayısı 82
Tablo 1.3. Dünyadaki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (1970-1980)
Tablo 1.5. Dünyadaki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (1993-2002)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüm x’lerle ilgili olarak, eğer x bir insan ise x’in hayvan olmasının zorunlu olması zorunludur. Tüm x’lerle ilgili olarak şu durum zorunludur: Eğer x bir insan ise

Lokantanın İstiklal Caddesi ndeki yeni yerinde de içki verilebilmesi için Padişah Vaddettin’den irade-i seniye alındı. Abdullah Efendi Lokantası, ününü

Bu bağlamda çalıĢmada, bireylerin öğrenme stillerine göre ders materyalleri ve danıĢmanlık hizmeti sunmak için oluĢturulan Akıllı Elektronik DanıĢmanlık Sistemi (AKEDAS)

olarak görülen, çalışanların örgüte karşı geliştirdikleri olumsuz inanç, duygu ve davranış olan sinizmin üstesinden gelmek ve sinizmi yönetmek için çalışan

Çalışmada armut yaprağının etanol ekstraktı için toplam fenolik miktarı 86,25 mg GAE/g olarak belirlendi; armut yaprağı ekstraktları başta ABTS radikali

Karada~~ Prensi gizli olarak bana S~ rbistan Prensine iletmem için kendisinin dünden beri keyfi yerinde oldu~unu, siyasi ve askeri anla~ma hususunda önerdi~i

Bu tez çalışmasında biyoelektrik işaretlerden olan EKG işaretleri insan vücudundan algılanıp yükselteç ve filtre katmanlarından geçirildikten sonra düşük güçlü