R A C ÎN E V E BRlTANNÎCUS
-
ît..
JEAN RACÎNE’in kendisi için hiç bir sey söylemeğe cesaret edemiyece- ğim. Çünkü Victor Hugo’ya gelinciye kadar, o Framsanın en büyük şairi sayılmış ve yazdığı trajediler dere
cesinde fransız sahnesine hâlâ bir eser verilmemiştir. Sonra da, hayatı nın birçok yerleri hâlâ esrarlı kalmış bir adamdır. Şahsını ve hayatını an
latmağa kalksam makalemi tamamiyle bu işe tahsis etmekten korkarım. O- nun için, eserlerinden birini, bu Britannicus ^Britanniküs,, ü tahine başlamadan önce yalnız şunları Büy üyeceğim:
Racine 1639 senesi birinci kânu nunda taşrada doğmuş, ana ve baba sını çok küçükken kaybederek pek sofu bir kadın olan büyük annasi tara
fından büyütülmüştür. Dinî ve sık Dİr terbiye gördükten sonra ıbir müddet şiir yazmış, 1660 dan itibaren tiyatro piyesleri vücude getirmeğe koyulmuş, bazı büyükler tarafından himaye gör müş, kral on dördüncü Louis devri nin o büyük sanat ve fikir adamları a- rasında yer almıştır, ilk gençliğinde bir müddet papas olmağı bile düşün düğü halde, tiyatro yazmağa başla dıktan sorara oldukça serbest ve lâü- bali bir hayat sürdü ve eski sofu mu hitinden şiddetli muameleler gördü. Bu şiddetli muameleler kendisini lâ- kayt bırakmıyordu. Bundan başka, bir takım değersiz adamların
eserle-rini ıkendisininkilere tercih edenlerin hücumlerinden de çok müteessirdi. Otuz yedi yaşrnda iken ve en güzel eserlerinden birini oynattıktan sonra birdenbire tiyatro muharrirliğini ter- ketti. Bu hareketin sebebi hâlâ mü nakaşa edilmektedir, işaret ettiğim
hücumlardan gelme bir teessüre at fedenler, beraber yaşadığı bir aktrisi zehirledikten sonıra vicdan azabı için de sustuğunu iddia edenler, eski mu- tassıp terbiyenin geçikmiş bir zaferiy le tiyatro yazmağı günah sayıp bu iş ten vazgeçtiğini ileri sürenler vardır. Hac ine yirmi sene tamamen susmuş, sade bir kadrnla evlenerek mütevazı bir saray hizmetinde bulunmuş, son ra on dördüncü Louis’in gizli bir ni kâh ile evlendiği madam dS Mainte- non’un İsrar iyi e mevzuunu hiristiyan dininin tarihinden alan iki piyes da ha yazmıştır. 699 nisanında, altmışın da yokken ölmüştür. Düşmanlarının hileleri yüzünden kralın teveccühünü kaybettiği için kederinden öldüğü de iddia olunur.
Racine eserlerinde çok sade ve ta biî, lâkin pürüssüzlüğü, ahengi ve kuvveti bütün emsalsizliğini daima muhafaza eden bir nazım dili kulla nır. Büyük entrikalar uydurmamış, ve mevzularını Yunanistan’dan İRo- madan ve bir kere de zamanın daki İstanbul’dan aldığı halde eşhasına hemen daima o
zaman-yuKsek cemiyetinde
1 , ruhu vefir. onları bu cemi
yetm âdetleri ve terbiyesi iç in d e ^ . hu Ü , RuÎ takİ Ve bekassa kadın ru- hundak, ihtirasları tahlilde emsalsiz
bir kudret göstermiş ve bu itibarla kendinden çok yaşlı rakibi olan Cor- neillè’i çok geçmiştir. Büyük bir kıy meti olmıyan ve hafızalarda yaşamı- yzn şiirlerini bir tarafa bırakarak, piyeslerini yazılış tarihleriyle bera ber yazıyorum:
La Thébaïde ou les frères enne mis (1665). Alexandre le Grand. (1664) Les plaideurs. (1667) Andro- maque. Bérénice. (1669). Br.itannicus. ( 1668 ). Mithridate. ( 1672 ) Bajazet. 1670) Phèdre. (1674) Iphi génie en Aulide. Athalie. (1689) Es- ther. (1691).
Hepsi manzum olan bu eserlerin ilk ikisi zayıftır ve Racine’in büyük şahsiyeti ancak Andromaque’dan iti baren meydana çıkar, öteki eserler, birikirinden güzel ve kuvvetlidir. Bir çoklan Athalie’yi şairin şaheseri sayarlar. Şahıslarının bilhassa din he- yecanlariyle hareket ettikleri Athalie piyesine bu paye verilmişse de, Raci ne’in zaferini temin eden âşk fırtına larından bir zerre bulunmalıdı halde bu piyeste gene bu kadar muzaffer ol masına insan hayran kalır. Sade Ba jazet ile Les plaideurs’e ötekilerden biraz geride yer vermek caiz olabilir. Les plaideurs, daima haile yazmış o- lan Racine’in kaleminden çıkan yegâ ne komedyadır. Bunda da büyük bir kudret ve ince bir zekâ göstermiş ol makla beraber, meselâ Molière’in en büyük zaferlerine erişememiştir. Ba- jazet’nin ise bizim için hususi bir kıy meti vardır. Çünkü, şair bu piyesin
de vakayı Tûrkiyede ve İstanbul sa rayında geçirir. M ukad d esmesinde, yeni zamanı tasvir ettiğinden dolayı özür diliyerek. mesafe uzunluğunun da zaman geriliğiyle bir sayılabilece ğini söyler. Fransanın İstanbul sefi rimden aldığı malûmatla piyesi vücu- de getirdiğini anlatır. Bajazet “Ba- yazıt,, 4 üncü Muradın veliahtı olan prenstir, Murat kendisini Bağdat za ferinden dönerken emirler yollıyarak katlettirmiş tir. Fakat bu cinayet bir hakikat olmakla beraber, kadınlara hiç yüz vermemiş olan Muradın sara yında Racine bir imparatoriçe kudre tine sahip bir Roscane icat etmiş ve İs tanbul sarayını prenslerin ve gözdele rin serbestçe dolaşıp nazırlarla görüş tükleri bir Versay sarayına benzet miştir.
99 99 99
Britaniküs Roma tarihinin hazin ve masum bir çehresidir. Aptal impa- ratir Claudl’a günahları ve rezaletleri ismini bir sıfat, en günahkâr ve ha yasız kadınları tavsif için kullanılan bir srfat haline getiren Messaline’in oğulları ve tahtın veliahdı idi. Mes- saline öldürüldükten sonra, Clau- de öz yeğeni Agrippine’e âşık olup kendisini almıştı, iki kere daha ko caya varmış olan bu -kadının ilk zev cinden bir erkek oğlu vardı. Agrip- pine, Messaline’in oğlunun birine kendi oğlunun Claude’e half olma sını istedi. Üvey kızı Octavie ile ev lendirdiği ve Neron ismini verdikleri bu genci türlü hile sayesinde impa ratorun ve ordunun gözüne sokup ve liaht yaptırmağa Britannicus’u bir kö şeye arttırmağa muvaffak oldu. Son ra, budala Claud’ün fikrini değiştiri- vermesinden, yahut günün birinde
imparatorun yeni bir nüfuz ve tahak küm altında kalmasiyle her şeyin alt üst olmasından korkarak onu zehir letti ve Neron’u imparator ilân et tirdi. Haris ellerinde Neron’un dai ma muti bir âlet, bir oyuncak olaca- ğmdan emindi. Hatasını anlayınca, oğlunun kendi nam ve hesabına salta nat sürmek istediğini ve hiç olmazsa onu böyle hareket etmeğe sevkeden- ler olduğunu görünce, ¡kendisini Britannicus’le tehdit etmeğe kalkıştı. O zamana kadar, Nerón tarihteki korkunç hatırasına müstahak olacak bir günah işlememiş, hatta bir idam mahkûmunun ölüm kararını imzala mak mecburiyetinde kalınca “Keşke okuma yazma bilmeseydim!,, diye ağ lamıştı. Tehlike karşısında ilk cina yetini işliyerek Britannicus’ü zehir letti ve Agrippine bunu haber alınca nöbetin artık kendisine gelmiş oldu ğunu anladı. Fakat Racine’in piyesin de tarihe hayal de karışmış, Britanni cus’le Nerón ayni genç kıza âşık edile rek iki prens arasındaki mevki kavga sına, ikbal düşmanlığına bir de sev gi ve kıskançlık adaveti girmiştir.
Bu haliyle eseri okuyunca veya sahnede görünce, insanın hatırına “Britanniens,, ismi nedndir diye gel memek kabil değildir. Çünkü vaka nın bütün ağırlığı Agrippine’le Ne- rondadır ve yaşı büyütüldüğü halde Britanniens gene üçüncü safta kalmış olan ve tamamiyle passif bir şahsiyet tir. Racine sanki onun betbart haya tına acıyıp hatırasını bir şahesere is mini vermekle yaşatmak istemiş! Ha kikaten de Britannicus ismini bize ka dar getiren şey Racine’in bu faciası dır.
Beş perdeden mürekkep olan eser, bütün klâsikler gibi yirmi dört saat içinde ve ayni yerde, Neronun sarayının bir odasında geçiyor. Söz almıyan ve sayılarını ikiye, üçe mün hasır bırakmak da, hesapsızca arttır mak da mümkün bulunan hademeden sarfınazar, piyesteki şahıslar çok az dır: Nerin, Agrippine, Britannicus, Britannicus’ün nişanlısı Junie Neron un mürebbisi Burrhus, Britannicus’ün mürebbisi Narcisse ve Agrippinin nedimesi Albine. Perde açıldığı za man, Agrippine’le nedimesini görüyor ve uzun ısünmiyen konuşmalarının da ha ilik sözleriyle vaziyeti kavrıyoruz. Nedime, uyuyan imparatorun kapı sında ve maiyetinde kimse bulunma dan bir kayser anasının beklemesi muvafık olmadığrnı söylüyor, onu da iresine çekilmeğe davet ediyor. Ve Agrippin birden coşarak bütün şikâ yetlerini sıralıyor. O kadar mağrur olan Agrippine’in, kendisine âdeta a- cındırmak istiyen bir hal alarak, hem de kati bir lüzum yokken böyle dert dökmesini pek kabul edemiyorum. Fakat, şunu teslim etmek de lâzım: Racine vaziyeti anlatmak ve bizi, ta bir caizse, mevzuun içine koymak için şimdiki tiyatro muharrirlerinin serbestisine malik değildi. Bu esna da Burrhus imparatorun hususî dai resinden çıkarak geliyor. Burrhus, Neronun çocukluğundanberi yanımda bulunan iki mürebbisinden biridir, öteki, malûm olduğu veçhile, meş hur Seneque idi ve kendisine zama nın ilimlerini okuturdu. Burrhus ise askerî mürebjbisiydi. Sert ve hiç bir hatayı gizlemeğe lüzum görmiye- rek daima hakikati söyliyen bir asker olduğu için, Rasinin yerine onu
sahneye çıkarmağı tercih etmiş. Burr- h’Uıs şimdiki halde Agrippine değil Nerona taraftardır. Sevgilisi Pallas sayesinde Claüdavaran, onun sayesin
de kocasını öldürtüp oğlunu impara tor yaptıran ve gene onun sayesinde imparatoru bir kukla giıbi oynatmak istiyen bu anneye karş haksız olduğu nu çekinmeden söyler. Daha ilk mec liste Agrippine’le nedimesinin konuş malarından Britannicus’ün inaşnlısı Junie’nin birdenbire ve âdeta cebren saraya getirilmiş olduğunu öğrenmiş tik. Agrippine bu getirilişi izdivacın bozulacağına bir delil bilerek ve izdi vacı kendisi tensip etmiş olduğu için de bunu nefsine bir hakaret sayarak göpürmeıktedir. Burrhus’un ana ile oğulun aralarını bulmak hakkındaki gayretinden hiç bir fayda olmıyacak- tır. Maiyetinde mürehbisi Narcise’le Britanniens görününce, Burrhus çeki lir.
Narcisse, piyesin mühim simaların dan biridir ve Britaniküs’e yar ve sa dık göründüğü halde, gizlice Nero na hizmet etmektedir. Vaka ilerle dikçe rolü ehemmiyet bulacaktır. Hakkını ariyan sözler söyliyebilmesi ve hele âşık rolüne yakışması için iki •üç yaş büyütülerek on yedisine geti rilen Britannicus heyecan içinde ve koşarak girer. Ve Agrippine’in böyle nereye koştuğu hakkındaki sualine karşı, Junie’nin evi askerle kuşatılıp kendisinin de askerle buraya getiril miş olduğunu söyler. Agrippine bu nu bildiğini, hiddetine iştirak ettiği ni, hem ancak iştirakle iktifa etmi- yerek saray nazırı Pallas’ın nezdine bu işi halletmek için gideceğini, ge lip kendisini orada görmesini söyler. Britannicus’le Narcisse son mecliste
>
c
>
&
4z
yalnızdırlar. Ve Britanniens babasını öldürterek ve tahtını gasbederek kendisine o kadar fenalık etmiş olan Agrippine’in şimdi böyle ha
reket etmesinden duyduğu hay
reti anlatır. Narcisse buna şaşma mıştır. Çünkü bu izdivacın bo zulmaması Agrippine’im için bir şe ref meselesidir, Neron’un emirlerin den birine itaat etmemesi, günün bi rinde hiç bir emrine itaat etmiyece- ğini bildiren bir haberci demektir. Sö ze buradan gerişin Narcise Britanni- cus’ün daima şikâyetle, ancak şi kâyetle vakit geçirdiğini söyler. Sa dık Narcisinin bu ithamını Britanni- cus reddeder. Fakat, ne yapsın? Henüz hiç bir taraftarı yoktur k i! Varsa bile, sarayın bir köşesinde mahpus gibi yaşarken bunlardan nasıl haberi olabilir? Yoksa, gasbedilen haklarından hiç bir zaman vazgeçme miştir, ve bu hususta herkesten çok sevgili ve sadık Narsisine güvenmek tedir. Perde inerken, Nerone yetiş tirilecek olan bu sözlerin doğuracağı ihtimalleri düşünerek endişe içinde kalırız.
İkinci perdede Neron’la Burrhus, uzakta ise Narsisle hademeler görü nür. Nerón annesinin hiddetlerine ses çıkarmamanın kendisi için bir va zife olduğunu, fakat artık Palasa dayanamayacağını söyler. Klodun es ki bir kölesi olduğu halde şimdi eski bir kral neslinden geldiğini iddia e- den ve hazinei hassadan çaldığı mit- hiş servetle Romanın en zengin adamı kesilen bu şahıs, artık küstahlığı hakikaten son haddine getirmiştir. Nerón kendisine azledilmiş olduğunu ve Romadan uzaklaşması icap ettiği ni bildirmeğe Burrhus’u memur eder.
tJ-S
(L
Burrhus gidince Narsisle yalnız kahr ve kalır aıklmaz haber v e rir: Saraya getirildiği gece Jorayı uzaktan gör müş, görür görmez de âşık olarak ge ceyi uykusuz geçirmiştir. Bu, Nero- nun ilk aşkıdır. Çünkü annesinin öl dürttüğü adamın kızı olan zevcesi Oktaviyi hiç sevememişti. Janiyi al mak isterken de, acaba Britaniküs se viyor mu , o çocuktur, aşkı ne bile cek? Diye düşünür. Ve Narsiıs, seviyor belki seviliyor da! Di
ye cevap verince, gazebinin
birden coştuğunu görürüz, ilk ön ce Britaniküs Jomiyle izdivacını onun büyük bir hanedana dsmat olmakla kuvvet bulmasını istemediği için orzu etmemişti. Şimdi ise meselenin şek li de değişmiştir. Lâkin henüz ellerin de hiç bir kan lekesi yoktur ve kan dökme yollarının henüz cahilidir. Maksada varabilmek için yenilmesi icap eden maniaları bir bir ve hüzün le sayar: Oktavi, Agrippin, Burrhus, Senek. Sonra bütün Roma ve üç fa zilet senesi, günahsız geçen impara torluğunun seneleri. Ve bundan son ra, Oktaviyi sevmediğini ve zaten evlâdı dünyaya gelmediği için boşa mağa hakla olduğunu söyler. Narsis o halde niçin duruyorsunuz, neden çekiniyorsunuz, diye sorar. Neron, ya Agrippin? Der. Arkasından çekin mediğini, fakat yüzyüze gelince baş ka bir adam, âdeta korkak bir çoçuk olduğunu anlatır. Zaten onun hiddeti ni göze aldırarak kendisinden hep kaçması da bundandrr. Ve Nansise bunlao söyledikten sonra: Yanımda kalma, Britaniküs bundan şüphelene bilir, diye ilâve eder. Narsis bu hu susta hiç bir korku olmadığım, çün kü burada gördüğü şeyleri kendisine
haber vereceğinden Britaniküs’ün. emin olduğunu söyler. Zaten Joniyi görebilmesine müsaade alması için kendisini yolladığını da ilâve eder.. Ve Narsisin efendisini aldatışına dair bizden fazla bir şey bilmediğine hay ret ettiğimiz Nerón: Meride götür, müsaade edeceğim, der. Narsis bilâ kis onu yanından çok uzaklaştırın, de yince: Joniyi görmesi benim bir he sabıma uygun düşüyor. Git, arzumu temin ettim diyerek büsbütün emniye tini kazan! Sözleriyle kendisini yol lar.
Bundan sonra, Roma sarayında kimbilir ne güzeller gördüğü halde kalbi çarpmamış olan Neronu uzaktan bir görüşle kendisine âşık olabilmiş olan Joniyi görürüz. Genç kız Ok- tavinin huzuruna çıkacağını zanne derken Neronun huzuruna getirilmiş tir. Fakat kendisini Joniye sevdir mek istiyen Nerondan bu mecliste ür- 1
küp korkmamızı Rasin niçin isti yor? Joni nihayet Britaniküs’ün zev cesi değil, sadece nişanlısıdır. Ve ni hayet Nerón Joniyi bir saatlik veya kısa bir zamanlık bir zevk için aldat mak istiyen bir sefih vaziyetinde de ğildir. Şahsan da, bembeyaz saçları ve bumburuşuk yüzüyle genç bir kızı ele geçirmeğe çalışan bir ihtiyar de ğil, Britaniküs’ten ancak birkaç yaş büyük olan bir delikanlıdır. Binaen aleyh, mecburen aldığı ve sevemediği karısını, birakarak şiddetle sevdiği bir genç kızı nişanlısından ayırıp al mak istiyen bir adam ne derecede suç-?
lu olursa o derecede suçludur. He-*- nüz hiç bir günah işlememiş olan Neronun karşısında Joninin dehşete düşmesini kabul edebiliriz. Fakat gizliyemediği istikrahını tamamen
fazla bulmak zarurîdir. Bahusus, Britaniküs’ün ilk perdede eniştesi hakkında ifşa ettiği sinsi kin ve ha yalleri öğrendikten sonra! Joni ile muhaveresinin ancak sonunda Nero- dan iğrenmek ve ürkmek caiz olabi lir. Çünkü genç kıza sevgilisinin şimdi yanına geleceğini, kendisinin de bir perde arkasına gizlenerek konuş malarını dinliyeceğini ve eğer onun hayatını kurtarmak istiyorsa kendisi ni artık sevmediği kanaatini ona ver mesi icap ettiğini söyler. Bunu söy ledikten sonra da Nerón çekiliyor ve Joni Narsi.se Britaniküsü getirmeme si, Britaniküs’ün gitmesi için yalva rıyor. ■- «5
-Fakat Britaniküs gelmiştir, iki âşık sahnede yalnız kalıyorlar. Jo ni, zavallı prensin başını kurtarmak için Nerona verdiği sözde durarak kendisine gayet soğuk davranır. Ve onun Agrippinle bütün Romada aşk larına bir zahir bulacakları hakkın- daki teminatına barit bir itimatsızlık la mukabele ederek: İmparator gele cek, gidin efendim, der. Britaniküs kederle sarhoş ve harap olmuştur; O sendeliyerek gidince, bu meclisi gizlice seyretmiş olan Nerón görünür. Fakat artık Joni de saadetinin cellâ- diyle görüşmeğe mecal yoktur ve ağ lamak, yapyalnız ve uzun uzun ağla mak için Nerondan ayrılır. İmpara tor Joninin bu ıstırabını görmekle, rakibinin ne kadar sevildiğini anla makla bir kaplan gazebine kapılmıştır. Ve Narsise gidip Britaniküsü yeni şüphelerle harap etmesini, sevilmek saadetini ona kabil olduğu kadar ba- halıya maletmesini emrederek uzak laşır. Narsis şimdi yalnızdır, ve ar tık inkişaf eden vaziyetin kendisine
b
\
temin edeceği kârları sanki dudakla rıyla ve diliyle yalayıp tadıp tahayyül ederek duygularını dört mısra ile söy ler. Othello’yu aldatmak ve kıskanç lıkla kudurtmak sayesinde duyacağı zevkleri anlatan Jayo, müthiş sah nesinde daha korkunç ve daha güzel değildir.
Üçüncü perdenin ilk meclisinde Neronu Buruşla görüyoruz. Buruş, Palasın Romadan uzaklaşmak hakkın- daki emre itaat edeceğini haber ver dikten sonra Agrippinin her zaman bir isyan çıkartabileceğini söyliyerek onun orzusu hilâfına Joniyi almaktan vazgeçmesini Nerondan rica eder. Ve temin eder ki, aşk bir irade işidir: Oktaviyi sevmiye azmederse mutlaka sevecektir. Nerón, askerlik ve dev let işlerinde kendisine tereddütsüz inanacağını söyliyerek, kalp işleri ne aklı ermediğini mürebbisine anlat tıktan sonra gider. Ve bir dakika yalnız kalan Burrhus, bu işte Agrip pinin yardımını istemeği temin eder ken imparatoriçe nedimesiyle beraber görünür. Agrippin. çok gazeplidir. Ve adamı Palasın sürülmesini de, hat ta Joninin Britaniküsün elinden alın masını da kendisinden bildiği için Burrhusu şiddetle tekdir eder. Burr hus Palasın ikbaline bir nihayet ve rilmiş olmasına sevindiğini gizlemez. Lâkin, Joninin Britaniküsle birleş melerini şahsan da hiç istemediğini ilâve ederek, bu işe kendisini kızdır madan ve kendisini tehdide kalkma dan Neronu razı etmeğe herkesten fazla anasının muktedir bulunduğunu temin eder. Agrippin bağırır: Ordu ya her şeyi söyliyeceğini, her cina yeti itiraf edeceğini, tahtın meşru sahibi olan Britaniküsün nasıl bütün
haklarından mahrum edildiğini anla tarak artık yetişen bu gencin dacası- nı bizzat müdafaa edeceğini anlatır. Burhus efendisine sadıktır ve anne sinin kabul etmek istemediği bu işi tek başına yapmağa gideceğini söyli- yerek gider. Nedimesiyle Agrippin yalnız kaldıkları zaman, Albin geli ninin menfaati namına her şeyi böy le tehlikeye atmamasını ve bu tehdit ler Naronun kulağına giderse zuhur edebilecek ürkünç ihtimalleri söyler. Agrippin, ahmak kadını susturur. Joninin Nerona zevce olmasını iste meyişi Oktavi için değil, fakat şah sî hüküm ve nüfuzu içindir. Hiç ce- vilmiyen basit bir kadın Neronun zev cesi bulundukça, memleketin hakikî imparatoriçesi kendisidir^. Agrippin- dir. Halbuki, kocası tarafından se vilen bir imparatoriçe kendisini bir gölge haline getirecek, bir köşeye atacaktır! Devlet umuriyle meşgul o- lacak vakit bulmaması için mütemadi yen döşeğine atılan cariyelerden biri ne tutularak onu “telli hasekki,, is miyle baş köşeye getiren mecnun sul tan Ibrahimden de mutlaka annesi Gösem Mahpeyker böyle, bu lisanı, bu gelimeleri kullanarak bahsetmiştir!....
Agrippin Albin’le konuşurken Britaniküsle Narciss girerler. Bu, be şinci meclistir. Britaniküs hep sadık bildiği Narcissin yanında yarı ayan âzasınrn kendi tarafına geçtiğini ha ber verir . Agrippin de kendisine yardım edeceğini ve eğer Neron sözü nü dinlemezse her çareyi göze aldır dığını Britaniküse söyler. Genç prens Narcissle yalnız kalınca, Joniyi gö rebilmek için yardımını rica eder. Evet, onun tarafından aldatıldığına ve sevilmediğine emindir. Ve buna
o
t
(U
Ü s
rağmen gene varlığında ondan şüphe eunıyen, ona tamamen inanan bir şey kalmıştır. Narviss vazgeçirmek ister ve kızın şu anda yeni sevgilisinin mu habbet teminatını dinlemekte olduğu nu söyler. Fakat o esnada Joni gö rününce, iki âşıkı başbaşa bırakarak Nerona haber vermeğe koşar.
Esir veya mahpus vaziyetinde bulunanların hayli serbestçe dolaştık ları bu sarayda Joni Britaniküsün karşısına çıkınca, kız imparatorun hiddetini söyliyerek burada görünme mesini, buradan kaçmasını kendisin den rica eder. Britaniküs, Joninin ricasını makul, yeni aşkı namına ma kul bulur. Çünkü buradan gitmesini Joninin arzu edişi, onun kanaatin- ce, aşkında serbest olmak için, Bri taniküsün huzuriyle uyanacak eski hatıralarla utanmaamk ve rahatsız ol mamak arzusundan ileri gelmektedir. Bu kanaatini vefasızın yüzüne çar pınca, Joni her şeyi anlatır. Kendi sini sevmiyor gibi davranmağa nasıl mecbur kaldığını söyler. Ve bütün kederlerini ve ıstıraplarını unutarak Britaniküs sevgilisine kollarını aç mağa hazırlanırken, dudakları zehirli bir istihza ile krvrılı, Nerón görü ndü- Britaniküsle aralarında bir ko nuşma başlar. Bu konuşma göğüs gö- ğüse bir düvello hissini verir. Bir an gelir ki, Nerón cevaptan âciz kalır, ve esasen emretmek kudretine sahip ken sözle mücadeleyi lüzumsuz bula rak muhafızlarına rakibini işaret e- der. O zaman Joni araya girer ve Britaniküsü serbest bırakırsa uzakla ra gideceğini ve onun yüzünü de bir daha göremiyeceğini söyler. Fakat Nerón ilk emrini tekrarla iktifa eder. Britaniküs sürüklenip götürülürken
Burrhus içeri girmiş ve bu hali deh şetle seyretmiştir. Joninin Britani- küse olan aşkınm daha da artmış ol duğuna şimdi Neron kanidir. Ve bu nu annseinin eseri bilerek onun muha fazasını kendi adamlarmın deruhte et mesini ve hatta sarayından alınarak bu sarayda muhafaza edilmesini em reder. Ve Burrhus, annenizdir, ken- yin! Deyince Neron onu da tehdit dişini dinlemeden böyle karar verme- eder.
Dördüncü perdede Neronla ana sını nihayet karşı karşıya görüyoruz. Ve onları karşı karşıya gösteren sah ne, sade bu piyesin en kuvvetli ve güzel şaline si değil, bütün temaşa ede biyatının en nefis sahnelerinden biri, dir. ilk mecliste Burrhus Agrippine Neronun geleceğini söylerken, oğluna karşı sadece muhabbetli bir anne gibi hareket ederek onu tehdide kalk-ma- masını tavsiye eder. Agrippin bu sözleri dinlemekle iktifa ve Neron içeri girince çekilmesini ötekine ih- taT edecektir. Nerona ilk söyleri: “Yaklaşınrz ve yerinize oturunuz, Ne ron!,, olur. Agrippin, hâlâ emriyle hareket eden bir küçük çocuğa hitap eder gibi konuşmağa başlamıştır. Ne ron birdenbire o kadar şaşırır ki, ken disinin Agrippini görmekten şimdiye kadar çekinmiş olmasına hak veririz. Agrippin ilk önce maziden bahseder ve her şeyi nasıl kendisine borçlu bu lunduğunu ve bugün işgal ettiği mev kiin nasıl sırf kendi eseri olduğunu anlatır. Halbuki bugün karşısmda sadece bir nankör görmektedir. Ve bu affedilemez nankörlükleri sayma ğa başlar. Neron nihayet sözünü ke ser. Hayır, mekviini ona borçlu ol duğunu unutmamrştır. Ve, biraz da
ti
o
müstehzıyane, mevkiini kendisine borçlu olduğunu uzun uzun anlatarak yorulacağına oğlunun muhabbet ve merbutiyetinden emin olsaydı daha çok isabet edeceğini ilâve eder. Bu müstehzi cümleden sonra da, o da anası gibi “halbuki,, der, ve, o da a- nasının suçlarını sıralar. Roma bir kadına değil bir imparatora tâbi ol mağı istemektedir. Annesinin emeli ise başına taç geçirdiği oğlunu elle rinde bir âlet gibi kullanmaktır. Bri- tanikiisü de nüfuzlu bir hanedana da mat ederek daha kuvvetlendirmek is temiştir. Palas bütün bu işleri idare etmekte, imparatoriçenin Britaniküsü orduya göstereceği haberi dillerde gezmektedir. Bunun üzerine Agrip- pin birden analığının maskesini takar. Gafil çocuk! Agrippin Britaniküsün imparator olmasını neden ve nasıl is tesin! Kendi öz evlâdının sarayında mevkii olamazken, bir yabancıdan, hem ne yapsa kalbindeki kin ve nef reti arttıramıyacak olduğu bir yaban cıdan mı itibar ve ikbal alacak? Ha yır, bu gülünç bir düşüncedir. Ve Ag-rippin; kendi derdine, ne kadar tali- ıbir anne olduğuna yanar. Dünya da tek bir oğlu olmuş ve onun için fedakârlıkların en son had
dine kadar gittiği halde bu
oğluna yaranamamış, bu oğula kendi sini sevdirememiştir. Hem şimdi ve ya dündenberi değil! Ta çacukluğun- dan, ta ilk günlerdenberi! Ve bir anne, sade bir anne gibi talisizliğine ağlar. Oğlu hürriyetini elinden al mıştır. isterse canını da alsın. Fakat bundan dolayı kendine bir hata gel mese !
Kadın rolünü öyle bir kudretle oynar ki, Neron, Rasinin sonuna
kadar ve daima kapsiz dediğine göre bu zafı da göstermemesi icap eden Neron, biran şefkatli ve hürmetkâr bir evlât safvetiyle sorar. “Söyleyin, ne yapılsın istersiniz, tesbit ediniz,, der. Ve bu sözler, ve bu sözleri söy- liyen sesin edası, Agrippine artık hiç bir mesele kalmadığı kanaatini verir. Elindeki bütün kudretine rağmen, Ro ma imparatoru karşısında emir bekli- yen muti bir göleden başka bir şey de ğildir! Ve artık hiç lüzumu kalmı- yan şefkatli ana maskesini suratından çıkarıp atarak, beklenen bu emirleri kısa ve kati bildirir: Aleyhinde ifti rada bulunanların cüretleri cazalandı- rılacak, Britaniküsün hiddeti teskin edilecektir. Joni dilediği kocaya va rabilecektir. Pallas mevkiinde kala cak, Agrippinfe her istediği zaman im paratoru görecek, Burrhus ise saray dan uzaklaştırılacaktır. Neron bu emirleri hiç kimseden dinlememiştir. Sonra, Pallası affetmeğe ve June’yi Britannicüse vermeği kabul eder ve bu müjdeyi genç prense bildirmesini ri ca eder. Bununla beraber sözlerinde acı bir istihza vardır. Annesinin de minki muhabbetli sözlerine ldanmış olmanın hiddeti ve onun taş kalbinde hırstan başka bir his bulunmadığını bir kere daha anlamanın hünüzü var dır. imparator annesine itaat edilme sini nöbetçilere emretikten sonra, Ag- rippin mağrur ve muhteşem uzaklaşır. Bıu esnada Burrhus görünmüştür ve imparatoriçenm kendi hakkındaki bü tün düşmanlığına rağmen, anne ile o-
ğulun barışmaları kendisini çok mem nun eder. Agrippinle Burrhus arasın da bir ittifak olmadığına Neron Ag- rippne kati surette onun defini iste yince etmiyet etmiştir. Ve ona
anne-sinin beyhude sevindiğini, verdiği bu söze rağmen Br kanimi cüsü yok et meğe azminin katiyetini anlatır, bu barışmanın sadece bir tuzak olduğumu söyler. Bunun üzerine, piyesin ta- man temiz ve cessur yekâne erkeği o- lan Burrhus Neron’un dizlerine kapa narak onu bu fikrinden vazgeçirmeğe çalışır, ve cinayetim hiç bir zaman faydalı olmayacağını, kesilen bir düşman başının bin yeni düşman halk edeceğini ölmez beyitlerle söyler. Né ron bir daha zâaf duyar. Cürüm yo luna girmemeğe bir kere daha razı olur, ve Burrhus’u, Britannicüs’le be raber beni bekle diye yollar. Fakat heyhat ki Narcisse şikârını bırakmıya- caktır. Gelir, ve daha girerken, ağ zından gene sayyeler akıtarak, hazır ladığı ve bir esir üzerinde denediği zehirin tesirlerini anlatır. Neron:: Devam etme, der ve kardeşiyle kendi sini barıştırdıklarını söyler. Bu, Nar cisse için bir darbedir. Faziletkâr bir Neron ona muhtaç olmaz ki ! Ve bütün mel’un şeytanlığını kullanarak Nero- mu yeniden cinayet yoluma sokmağa çalışır, ilk önce, Britanmicüs’ün hap sedilmiş olmak ve sevgilisini elinden kaçırdığını sanmaktan metevellit ki nini hiç unutmıyacağını ve bu zehir meselesini de günün birinde duyma sının pek mümkün olduğunu söyliye- rek ondaki intikam hırsiyle Neronu korkutmak ister. Bu kâr etmeyince, Jume’yiona nasıl bağışlıyacağını sora rak kendisini elde etmeğe çalışır. Bu nunla da kazanamayınca son silâhım kullanmış: Zaten bunun böyle olaca ğından Agrippine emindi ve impara toru biran görmekle her şeyi kendi arzusuna göre halledivereceğini her kesin önünde söylemişti, der. Bu söz
Neron’un daima sızlıyan yarasına, an nesinin ellerinde ibir kukla sayılmak tan yaralanan gururuna bir hançer gi bi girer. Bu hançerin ıstırabı yüz Jo- ninin aşkından zahir acıdır ki: Söyle Narcisse, ne yapmalı, diye bağırır. Ya pılacak şey Narcisse’çe muayyendir. Anlatır ve tekrar eder. Nerón düş manlarını susturmak ve kendisini bir gölge, annesinin bir âleti sananlar hakikatin hiç de böyle olmadığını an lamalıdırlar. imparatorun faziletine o kadar hürmet ettiği Burrhus da, bu fazileti en kârlı bir silâh olarak bilip kullanan bir kurnazdan başka bir şey değildir. Ve Nerón: Gel gidelim, ne yapacağımızı düşünelim, diye Narcis- se’i götürürken, onların artık mutla ka Britannicus’ün ölümünü kararlaştı racaklarından şüphe etmeyiz.
Şimdi artık son perdedeyiz İlk meclisinde Britannieus’le June’yi gö rüyoruz. Britannicus sevgilisine ka vuşmak sevinci içinde Neron’u âdeta affetmiş, tahtı ona can ve yürekten halâl etmiş vaziyetedir. Ve davet edildiği barışma ziyafetine koşmak üzereyken, sevgilisinin gözlerini en dişeli ve kederli görmekten muztarip- tir. Evet, Jume kederli ve endişeli dir. Dün o kadar aleyhinde bulundu ğu Britannicu’e Neron’un bundan son ra muhabbetli ve fedakâr bir kardeş olacağını havzalası almaz. Nedame tine dair Narcisse’in verdiği teminata da emniyeti yoktur. Fakat Britanni cus buna emindir. Bu emniyetini asıl kuvvetlendiren şey de, Neron’un an nesinden ve Romadan korkarak doğru yola davet etiği kanaatindedir. Ve artık ziyafete gitmekte geçikmekten çekinerek, sevgilisinden ayrılmak ister. Junie, bari gelip çağırsınlar da
öyle git! der. Bu esnada Agrippine girer ve imparatorun dairesinde ken disini beklemekte olduklarını söyler. Junie’yi de Octavenin yanma götür mek üzere gelmiştir. Neronun Brita- nnicue’le hakikaten barışacağında ve istiklâl davasından vazgeçerek oğlu nun eski zavallı haline döndüğünde şüphesi yoktur. Ve oğlunun son mü lakatta kendisine gösterdiği emniyet ve hürmeti, bir ağzını açmakla her şeyi nasıl baştan başa değiştirdiğini gururla anlatırken, birdenbire bir gürültü duyarlar. Agrippin zaferini anlatırken de ayni telâş ve endişe içinde kalmış olan Junie, hiç bir şey bilmeden Rabbim! Britannicus’ü kur tar! Diye haykırrr. içeriye Burrhus girmiştir ve Britannicus’ün can çekiş tiğini büyük bir keder içinde haber verir. Agrippine’in suali üzerine, hat ta can çekişmiyor, öldü, der. Junie onu kalple kurtarmak ve yahut gittiği yerde kendisini etmek üzere gidince, Agrippine’le Burrhus yalnız kalırlar. Burrhus da mükedder ve mustariptir. Artık sarayda ve bir katil yanında ka- lamryacağını söyliyerek cinayeti an latır. Ziyafette Neron ayağa kalka rak Britannicus’ü kucaklamış, sonra şerefine içmiştir. Britannicüs de Nar- cisse’in uzattığı kadehi almış ve içer içmez sedire yuvarlanıp tek söz söyle meden ölmüştür. Racine’in .Burrhus s’un lisanından yaptığı bu cinayet tasvirini de Sezarların müthiş ve amansız müverrih’eri tasitten almış ve tabiî biraz değiştirmiş ve bazı noktalarını çıkarmıştır. Tasitin an lattıklarından bildiğimiz şudur ki, Roma âdetince her prensin yanında duran bir gölesi yeyip içeceği şeyleri ilk önce tatar, bu suretle kendisine
takdim edilecek yiyecek ve içecekte zehir varsa kendisi zehirlenip ölür, ve ölümiyle efendisini kurtarırdı. Britannicüs’e takdim edilen içkide ze hir bulunduğu gölenin denemesinde sabit olmuş, fakat bu içki çok sıcak olduğu için Britannicus buna soğuk bir şey katılmasını istemiştir. Bunu dia sadık Narcisse takdim etmiş ve iş te zehir buna konmuştur. Britannicus içer içmez nefesi kesilerek bir ceset halinde yuvarlanmıştır. Bu hal kar şısında davetlilerin bir kısmı dehşet içinde kaçar, daha ihtiyatlıları da hiç kımıldamadan bu sahneyi seyre derlerken, ilk cinayetini büyük bir soğuk kanlılık içinde yapan Nerón hiç renk vermemiş ve Claude’un oğlu sara nöbetleri geçirdiği için bunu da böy le bir nöbet sanmış gibi davranmıştır. Burrhusun sözleri biter bitmez Neronla Narcisse gelirler. Nerón Ag- rippini görünce sarsılır ve Agrippin: Britaniküsün katili kim olduğunu bi liyorum. O sensm! Diye haykırır. Fakat artık Neronun ürkmesi geçmiş ve hiç bir korkusu kalmamıştır. Tu haf nerede ise beni imparator Caude’u da öldürmekle ittiham edeceksiniz! Der. Ve işlediği o cinayeti yüzüne nankörce çarparak, anesimdeki bu kan dökme nefretinin gülünçlüğünü ihtar etmek ister. Fakat Agrippine coşkun ve korkusuzdur. Tamamen korkusuzdur, çünkü hiç bir. ümidi kalmamıştır. Britannicus sağ olsaydı, kendisini tahta çıkarmakla Neron’u tehdit edebilir, onu avucu içinde tu tabilirdi. Fakat şimdi Nerón tektir ve rakiptizdir. Ve günün birinde sı ranın kendisine geleceğinden emin, Nerón a bütün nefretini haykırır: Bundan sonra anneni öldüreceksin.
Lûtüflerinin hatırası sana bir boyun duruktur, bundan kurtulmak istiye- ceksin! Fakat her şey sana beni ha tırlatacak ve işlediğin cinayetlerin ne dametleri seni birer ifrit gibi takip edecek ! Onları hep yeni vahşetlerle teskine çalışacaksın! Ve ismin âti de en gaddar zalimler için bir zalim hakaret gibi görünecek ! Der, ve son ra, allaha ısmarladık, çıkabilirsiniz! Diye bağırır! Fakat acaba Agrippi- ne’in tarihte bıraktığı nam oğlunun- kinden pek mi güzeldir ve acaba Ne- ron’dan başka bir oğlu daha olsaydı Neron’un kendisine yaptığını o Ne- ron’a yapmaktan çekinir miydi?
Yedinci ve sekizinci meclisler esere büyük bir şey ilâve etmez. Ye dinci mecliste Agnippine’le Burrhus konuşurlar. Agrippine öldürülmekten korkusunu söylerken, faziletkâr Burrhus da acılan yeni zulüm devre sini görmemek için biran evel öldü rülmesini diler. Sekizinci mecliste ise Agrippine’in nedimesi Albine ge lir. Junie’nin saraydankaçarak ve fer- yatlariyle halkı kendi tarafına kazana
rak bakirelerin ibadetle hayatlarını geçirdikleri bir mabede iltica ettiğini bildirir. Neron’a bir kere daha yaran mak çin Narcisse kızı yakalayıp sara ya getirmeğe çalışmış, fakat birden yükselen bin hançer altında telef ol muştur. Ve imparatorun Junie’yi kay betmiş olmak kederiyle çılgın bir hale
geldiğini söyliyerek, Agrippine’i oğ lunun yanına gitmeğe davet eder. Ag rippine son bir ümitle, onu tekrar pen çesine almak ve hiç olmazsa kellesini kurtarmak ümidiyle, Burrhus da bu cinayetin son cinayeti olmasını dili- yerek sahneyi terkederler.
bir-çok kimseler bu son perdenin büyük bir kısmını fazla bulmuşlar,Britanni- cus’ün zehirlenmesini öğrendiğimiz anda piyesin bitmesi icap etiğini id dia etmişlerdir. Eğer bir piyesin is mini taşıyan şahıs o eserin hakikaten kahramanı ise, filhakika Britannicus öldükten sonra Neron’la Agrippine’i görmemize lüzum yoktu. Fakat pi yesin ismi Britannicus olmakla bera- .ber asıl ehemmiyet Agrippine’de ve ondan sonra Nerón’da bulunduğu için, Racine’i Britannicus’ün zehirlenmesi- le perdeyi indirmiş olmadığı için ten kit doğru değildir. Hatırlarsınız ki, Sohiller de ayni şekilde bir mülaha za karşısında kalmış Marie Stuart pi yesinde Iskoçya kraliçesinin idam e- dilmesini gösterdikten sonra onu idam etiren Ingiltere kraliçesi Elisa- beth’i esircilerin tekrar karşısına çı karmıştır. Ve hakikaten de, vaktiyle Marie Stuart’m ölümüne yirmi yaşı nm saf ve heyecanlı ruhiyle göz yaşı döktükten sonra Elisaıbeth’i karşımda gördüğüm zaman, buna âdeta taham mül edememiştim. Lâkin, Britannicus piyese ismini vermekle beraber, bu piyeste cansız bir kukladan ibaretir, ve Racine o ölür ölmez perdeyi indi- remezdi. Ve ne gariptir ki, Racine eserinde Nerón için bitaraf bile olma dığı halde, zamanında birçoklarınca “atide ismi en gaddar zalimler için bile bir zalimi hakaret gibi,, görüne cek olan bu kanlı hükümdar mülâyim hareket etmiş olmakla ittiham edilmiş. Halbuki piyesinde Racine ananeleri çiğnemeğe cesaret etmemiş ve Nerón hakında tarihin verdiği hafifletici se bepleri bile itibare alınmadan daima
en fena tefsirler altında onu ezip dur muştur. Meselâ, hayatlarını yazdığı sezarları ebediyen teşhir eden ve lû- gatliyen o kindar ve müthiş Pacite bi le Britannicus’ün öldüğü geceyi Ne- ron’un çılgın bir ıstırap içinde geçir diğini kaydetiği halde, piyeste onun Britannicus’ün ölümünden hiç bir ke der duymıyarak sade Junie’yi elinden kaçırdığı için ıstırap çektiği söylen mektedir. Vakıa, bir tiyatro müelli finin tarih hakikatlerine sadık kalma ğa hiç mecburiyeti olmadığı şüphesiz dir. Fakat mademki Racine eserine ilâve etiği iki mukaddemede tarihe karşı hiç bir lâübalilikte bulunmadı ğını temin etmektedir ve hata Junie- nin hakikatte ihtiyar ve hafifmeşrep bı'r kadın olduğu halde piyeste fazi letli bir genç kız haline getirildiğini söyliyenlere karşı da hiddetlenerek bu Junie’nin Neron’un zevcesi Octavue’in ilk nişanlanmış olduğu adamın hem şiresi olduğunu hatırlatacak kadar tasvir etiği zamana ait malûmat ve vesikalar toplamıştır, Şu halde Ne- ron için bu kadar gaddar davranmasa ve onun ruhunda hayırla şerrin ci dallerini daha dikkatle ve insafla ta- kio etseydi, Agriopine kadar harikü- lâde hata şahsiyeti Agrinoinee’inkin- den daha karışık ve girdaolı bir de Neron çehresi halketmiş olurdu. Fa kat Racine, belki ruhan biraz kadın olduğu için, Corneil'e ile Goethe’nin zıttma olarak erkek ruhundan ziyade kadın ruhunu tahlil etmiş, bu ruhu tahlil ederken muvaffak olmuştur. O kadar ki, kadın kahramanlarının yanında erkek kahramanlar çok kere âdeta silik çehrelerdir... .