• Sonuç bulunamadı

Dünün ünlü siyasileri şimdi ne yapıyorlar?:Samet Ağaoğlu anlatıyor:Bir akşam istasyonda duyduğum sesi hep hatırlarım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünün ünlü siyasileri şimdi ne yapıyorlar?:Samet Ağaoğlu anlatıyor:Bir akşam istasyonda duyduğum sesi hep hatırlarım"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T

S a y f a : 6

Hürriyet =

= 12 Ocak 1972

[iiiiııııımıııııtıtıiHiıtmııcııUHiuıııııuiiuiiiııııuHitııumııııııiHitınıiiiıııuuınııııııiKiuiiiuııu

I

b i r

.

GEEİLIR

SELİN

I 2 4

Yazan: Victoria HOLT Çeviren: Öz&y SÜSOY Muayenenin sonunda doktor, “ Size hamile oldu- 3 ğunuzu söylemek zorundayım.« dedi.

i * *

Hse’nin bu haberi karşılayış şekli beni derinden jg{ derine üzdü. Dehşet ve umutsuzluk içindeydi:

3 — “ Ah Allahım!,, diye haykırdı. “ F e d bir şey

f : b u l . , ,

Onu teselli* etmek bana düştü. Haberin beni ¡3 sevindirdiğini söyledim. Gerçekti bu. Bir çocuğum 3 olacaktı. Maximilian’m çocuğu... Deli değildim, aklımı Ü kaçınmamıştım^ Maximilian diye biri hayatıma ާ gerçekten girmişti. Bunu idrak ettikten sonra mutsua- Ş luğumun derinliklerinden çıkmaya başladım.

Kalbimin derinliklerinde Maximilian’m beni H sevdiğine daima inanmıştım. Şimdi de onun çocuğuna 3 sahip olacaktım. Buna delicesine sevinmekten başka Ü bir şey gelmezdi elimden.

Doktor gittikten sonra ilse, “ Bunun ne demek 3 olduğunu anlıyor musun, H elena?,, diye 6ordu.

— “ Evet, anlıyorum.,,

— “ Şimdi n e yapacağız? İngiltere’ye gidemezsin.,, Oysa ben yalnızca bir çocuğum olacağım düşünü-Ş yordum. Ötesi, sonra olacaklar, aklıma bile gelmiyordu. — "Halalarının yanma dönüp bir çocuğun olacağım S ö y le s e n ne d erler? Bezil olursun. Belki seni eve bile §j almazlar. Mektup yazıp olanları anlatsam.. Hayır, 5 anlayış göstermezler. Biliyorum, çocuk doğana kadar 3 burada kalmalısın. Tek çözüm yolu bu .„ E

Uzun uzun düşündükten sonra ilse bir karara vardı: § 5 “ Bizimle kalacaksın, Helena.,, dedi. “ Ben sana bakarım, ğ = Bunda benim do suçum var. O gece eğlencelere 3 §j y anımıza bir erkek almadan gitmeyecektik. Suçluyum. 5 E Bana güven. Her şeyi yoluna koyacağım.,,

B

Bir parça sakinleşmiş gibiydi ilse. Şimdi aklım E başına toparlamış, birtakım planlar yapmaya girişmişti. =j

★ ★ ★

Zafer dolu ilk hatıranın heyecanı geçmişti. Şimdi j§ E Maximilian ile gerçekten evli olsak, bu durumu nasıl E E karşılayacağımızı, anne - baba olmanın sevincini nasıl E E paylaşacağımızı düşünüyordum. Acaba hayatımın = 5 erkeğini bulabilmek için yapabileceğim bir şey var 3 3 m ıydı? Çocuğumun babasıydı. Ne yapabilirdim k i? E = Çılgmca planlar yapmaya başladım. Onu bulmak için 3 E ülkeyi baştan başa dolaşabilirdim.

Ilse'ye, “ Gazetelere bir ilân verebilir m iyim ? E = Ondan bana dönmesini isteyebilir m iyim ?,, diye 1 Ş sordum.

ilse, yüzüme dehşetle baktı: E — “ Böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin?«

— “ Diyordum ki.... §

ü s« ile konuşmanın ne kadar umutsuz, yersiz E E olduğunu kavradım birdenbire. Bana karşı çok sabırlıydı §j E ama hiç bir şey anlamıyordu. Çaresizdim. Elimden E

E gelen bir şey yoktu. =

Eve dönmem artık imkânsızdı. Evlenmemiş hamile |j E bir kuzeni görünce ne yaparlardı halalarım? Kopacak E j| rezaleti hayal edebiliyordum. Bu güç durumda Ilse’ye Ş E güvenebileceğimi, onun şefkatine, yardımsever kişiliğine |j

3 sığmabileceğimi biliyordum. E

— “ Çocuk doğana kadar burada kalacaksın tabiî.,, E 3 dedi. “ Ne yapacağımıza daha sonra karar veririz.,, 5 İngiltere’ye Em st’in sağlığının kötüye gittiğini, E E Hse’nin yardımıma muhtaç olduğunu yazarak durumu ğ

E kurtaracaktık. E

Dr. Carlsberg geldi. Beni bir arkadaşı olan Dr. E H Kleine’ye devredecekti. Dr. Kleine’in Klarengen’de E = küçük bir sağlık yurdu vardı. Çocuğumu bu klinikte 3

S doğuracaktım E E (Devamı var) ~

İıım nıım ım m m ıııım ım nm m m m ım m ııım m ıuııım nıım ıım m nııııiH im ıım m ıım m m iE

anlatıyor

D Ü N Ü N Ü N L Ü

SİYASİLERİ

ŞİMDİ

M

VADİ Vil Dİ A D I

■H ■ 8 IU n L H U «:

ROPÖRTAİ

: Celalettîn ÇİTİN —

1 S AÖAOĞLU siyasi ha § yatın, fikri hayatın

S içinde olan bir al- H leden geliyordu... Ve ,

§f kötü günlerine rağ- ■S men, politikaya atıl- S mis olmaktan pişman

5 değildi.

"B ir akşam istasyonda

duyduğum sesi hep h a tırla rım ,.

7 1

i

l

k

um:

YURDA HOÎjGÖR

— "R ica ederim Güğer. Sözünü geri al. Benim sevdiğim falan yok artık. Tımarhaneyi boylamaya bu genç yaşta hiç niyetim yok. Bir daha böyle anî şoklar geçirirsem sonumun ne olacağım biliyor m usun? Eğer akşama kadar kendime gelemeseydim hastaneye kaldıracaklarmış. Ya sonu? O bir hayaldi geldi, geçti benim için. Şimdi yegâne arzum seni mesut görmek.,,

— “ Neler söylüyorsun, Çiler? Nelerden bahsedi­ yorsun? Hem siz henüz ayrılmış değilsiniz ki. Sadece bir dargınlık, inşallah geçer. Yakında barışırsınız. Benim de en büyük arzum, seni mesut görm ektir Çiler.,,

— “ Barışmak m ı? İlâhi benim çocuk kardeşim. Beni aşağılık bir kadın mevkiine koyan, yerden yere vuran... Hem rica ederim, kapa bu mevzuyu. Biliyorsun ki kendime henüz geldim«,

— “ Üzülm e hayatım. Seni üzmek için söylem edim , îstirahatine bak. Ben akşam 08.00'de telefon edip, durumu bildiririm sana. Hoşça kal. Anneme, babacığıma

hürm etler.«

— "Haydi Çiler... Misafirlere hiç olmazsa bir hoş geldin, de. Ayıp olur. Daha evvel evlerine gitmiştin biliyorsun. Nezaketsizlik olur.,.

Gelenler Feride H an ım Talât Bey, Erol ve Necdet idi. Evet, Erol da beraber gelmişti. Onun için Çiler yanlarına çıkmak istemiyordu. Neden gelmişti? Bu olan hâdiselerden sonra ondan nefret ediyordu. Bu hale düşmesine o sebep olmuştu. Ne cüret?... Onun yüzünü tekrar görm ek ve elini sıkmak... Annesinin de ısrarına dayanamıyordu.

— “ Canım anneciğim, biliyorsunuz ki rahatsızım Hem durumumu onlar da biliyor.,,

— “ Biraz gayret et yavrum. Feride Hanım seni görmek için ısrar ediyor.,,

— “ A m a.« Siz...,,

— “ Rica ediyorum. Çiler.,,

Annesinin ricasını kırmak, bu olacak İş değildi. Çarnaçar:

— “ Peki.,, dedi.

Annesinin ısrarı üzerine mecburen misafirlerin yanına çıkacaktı. Fakat ne giymeliydi? Kalbi yine çarpmaya başlamıştı. Kendi kendine, “ Ah şu kalbim. Beni ileride hastalık sahibi yapacak galiba.,, diye söylendi. Alelâceie geceliğini çıkarıp, beyaz tergal eteğini, üzerine yarım kollu mavi orlon blûzunu giydi. Ayağındaki beyaz yün çorapları çıkararak naylon çoraplarım geçirdi. Saçlarını tarayıp, serbestçe bıraktı. Üç gün içinde ne kadar sararıp, solduğunu daha yeni fark ediyordu. Gözlerinin altı da hafifçe morarmıştı. Makyaj yapmayı düşündüvse de sonra vazgeçti. Olduğu gibi görünmek daha iyiydi. Hem ilk görüşleri değildi ki... Elinde olmayarak ağzından dökülen bazı kelimelere kendi de şaşırdı bilâhare... Bu kelimeler "Müstakbel kayınvalidem ve kayınpederim., sözleriydi. Bu sırada Ayşe içeri girerek:

— “ Hazırlandınız mı küçük hanım?,,

— “ Gördüğün gibi Ayşe. Bir etek, bir blûz geçirdim. Pek gösterişli değil.,,

— ' “Size her şey yakışıyor... — “ iltifat mı bu ?,,

— “ İltifat olur mu. küçük hanım ? Ben yalan söylesem dahi ayna karşınızda.,,

— "Sağol Ayşe’ciğim. Misafirleri hangi salona aldınız?,,

— “ Aşağıdaki büyük salona.,, — "Orası soğuk değil mi?,,

— “ Soğuk olur mu h iç? Büyük gaz sobasını öğleden sonra yakmıştım. Aşağı vukan sekiz saattir -»anıyor. Sonra şömineye de birkaç parça odun attık.,,

(Devamı var)

“ Hep 100'iin üstünde atan bir

nabzın, şu veya bu darbesi

daha heyecanlı diye bir ayı­

rım yapmak mümkün müdür ?

Ama

duyulan

heyecanları

saadet verenler, elem veren­

ler diye ayırmak mümkündür"

O

Ü

L K E M İZ D E büyük ölçüde bir siyasi

kavganın, siyasî gürültünün ve siyasî

çekişmenin kol gezdiği dönem denilince

aklımıza elbet 1946’ lar, 1950’ ler, f 958’ ier

gelir. Bir adam, Fatih Camimin avlusunda

konuşurken, bir adam Londra uçak kaza­

sından dönerken, bir adam,

"Paşa, Paşa,

sen imardan ne anlarsın?,,

diye seslenirken

ve yollar alanlar boyu develer kesilirken,

aklımıza eibet o devrin Başbakanı Menderes

gelir...

...Ve DP'den’ DP'nin

kurucularından

ve

Menderes'ten, hele

"Arkadaşım Mende­

res,, ten söz edilir­

ken, aklımıza elbet

Samet flğaoğlu g e­

lir...

“ RADYODA

DUYDUĞUM SES,,

O günlerde de öy­

leydi... Y a n i Mende­

res’in yanından ay­

rılmadığı

günler,

parlamento

kürsü­

süne çıktığı günler,

seçim nutukları çek­

tiği günler ve bakan­

lık koltuğuna otur­

duğu günler, saçları

oldukça uzun ve ka­

barıktı.. Konuşması

oldukça düzgün ve

etkiliydi.

Aradan geçen 10

yıl ve

Yassıada ile

Kayseri Cezaevi onu

fazla değiştirmemiş­

ti.

Sadece

saçları

biraz

daha

dökül­

müş ve ağarmıştı.

Artık politika ve

politik

hayat

çok

gerilerde

kalmıştı.

Şimdi oturup onları

yazıyordu. Hem yal­

nız D P ’yi, DP döne­

mini değil... Ve Y a s-

sıada’yı,

Yassıada

dönemini değil, bü­

tün yaşantısını, taaa

çocukluğundan ala­

rak günümüze geti­

riyor ve bir

anılar

dizisine

sığdırıyor­

du...

Zaten

karşılıklı

konuşmamız da bir

MENDERES ile dostluğunu sürdüren ve onun yanından ayrılmayanlardan biri de Ağaoğlu idi. Nitekim yayınladığı “ Arkadaşım Menderes,, adlı kitabında da bu dostluktan, bu yakınlıktan söz açmıştı. Fotoğrafta onları DP iktidarı döneminde görüyoruz...

küçük anı ile başla­

mıştı. Kendisini son

derece etkileyen ve

Türk politika haya­

tında önemli bir yer

tutan bu anıdan şöy­

le bahsetti:

— “ 1946 - 6 0 arası Türkiye’de politik hayat çok heyecanlı geçmiştir. Halk için heyecanlı, Halk Partisi için heye­ canlı, DP için ve bu partiden doğmuş diğer partiler için heyecank... Bu devre memleketi­ mizde halk iradesine dayanan parlamenter ve çok partili demokrasi rejiminin kurulması, yerleşmesi yolunda sü­ rekli bir kavga devre­ sidir. Bu kavgadan ken­ dine göre bir yeri olan her siyaset adam) için de kesafeti ve değeri birbirinden farksız, bir­ çok heyecandı günler ve olaylar vardır. Hep 100’

H EM EN her köşesi ayrı bir değer, ayrı bir özellik taşıyan çalışma masasında durmadan anılarım yazan Ağaoğlu, “ Millî Koalisyon,, un Türkiye için geçerli olduğunu söylüyordu.» (F oto: Atılay Kayaoğlu)

ün üstünde atan bir nabzın, şu veya bu darbesi daha heyecanlı diye hir ayırım yapmak mümkün müdür? Ama duyulan heyecanları saadet verenler, elem verenler diye ayırmak mümkündür. Beni şid­ detle mesut etmiş olan­ lar arasında 15 mayıs 1950 akşam üstü, m il­ letvekili seçildiğim M a ­ nisa’dan ayrılırken, is­ tasyonda radyodan duyduğum sesi hep hatırlarım. Radyo, za ­ manın Cumhurbaşkanı İnönü’nün, seçimleri DP tarafından kazanıl- - dığınrn belli olması üzerine DP Başkam Ce­ lâl Bayar’ı davet ederek iktidarı devretmek iste­ diğini bildiriyordu. De­ mek ki gerçek halk iradesine dayanan bir rejimi getirmek yolun­ daki büyük mücadele ihtilâlsiz, darbesiz, kan­ sız bir zaferle kazanü- m ıştı...,,

"PİŞMAN DEĞİLİM,,

Gerçekten o günleri, yani 1 9 5 0 dönemini b i­ lenler ve yaşayanlar için Ağaoğlu’nun bu küçük anısı, bir devrin başlangıcından, bir ka­ pının açılışından ses getiriyor, mesaj getiri yordu.

Neyse, önemli olan dünün bu ünlü politika adamının şimdi ne yap­ tığı ve ne düşündüğü idi. Hemen söyleyeyim, içine düştüğü gürültülü, çekişmeli ve korkulu günlere rağmen politi­ kaya atılmış olmaktan hiç pişman değildi. Ama siyasî hakların iadesi yolunda direnenler ve bunu ısrarla isteyenler

ara smd aydı.

— “ Peki, bu hakka

yeniden

kavuşur«§mz,

politikaya atılacsft mı­

sınız?,, diye sorduğum­

da verdiği

cevap şu

oldu:

— “ Bütün hayatları, hataları ve sevapları ile memlekete hizmetle g e ­ çen insanlar için vatana ihanet damgası ile mah­ kûmiyetin neticesi olan siyasî haklardan mahru­ miyetin kaldırılması elbette ki şimdiden son ­ raki yıllarımızın tek tesellisi olacaktır, ü s ­ tünde yaşadığımız vata­ nın en büyük payesi vatandaşlıktır. Vatan­ daşlık haklarımn temeli ise siyasî haklara sahip olmaktır. Bu olmadıkça yarı vatandaş, hattâ hür insanlar arasında esir insanlar durumu var demektir. Şu dedikle­ rimden anlaşılıyor ki bizlerin siyasî hakların iadesi davasmm peşine düşmemiz, yeniden siya­ sî hayata girmek gaye­ siyle alâkalı olmayan ve bunun çok üstünde bir gayeye ulaşmak içindir.”

BÜTÜN AİLE

İÇİNDE

19 1 4 ’ten beri siyasî hayatın, fikri hayatın içinde olan bîr aileden geliyordu Ağaoğlu.

1 9 4 7 ’den, 1 9 6 0 yılma kadar DP’nin Genel idare Kurulu üyeliğini yapmıştı. 19 5 0 - 1960 arası milletvekili olmuş ve sekiz yıl muhtelif bakanlıklarda bulun­ muştu. Babası Ahm et Ağaoğlu son Osmanlı Mebusan Meclisi’nden başlayarak ikinci ve

üçüncü B.M.M. de bu­

lundu...

Ve

CHP'nin

serbest Cumhuriyet Fır

kası’nın kurucuları ara­

sında idi. Ablası Tezer

Taşkıran

1943 - 1954

arası

milletvekiliydi.

Eşi Neriman Ağaoğlu

1961’ten sonra sekiz yıl

süre ile milletvekilliği

yaptı...

ÇİNİ DOLAŞMAK

İSTİYOR

Şimdi avukatlık yapı­

yordu Ağaoğlu... Bunun

dışmda geçmişteki ya­

şantısına ve bu yaşan­

tıdaki olaylara sıkı silo­

ya sarılıp yazmaya baş­

lamıştı. Kayseri Cezae

vinden çıktıktan sonra

bütün Sovyetler Birliği­

ni gezmişti. Vakit bu­

lursa Çin’e kadar uzanan

bir inceleme gezisine de

çıkacaktı.

Bu

arada

diğer komünist ve sos­

yalist ülkeleri de görüp

“ Batı demokrasisi

ile

komünist rejim arasın­

da, insan bakımından

değer farklarını,, ken­

dine göre saptamak isti­

yordu...

— “ Evet, ölürken arkamda bıraktığım dünya üzerinde kesin bir fikir sahibi olmak isterim.,, diyordu.

MİLLÎ KOALİSYON

karşı zayıf olma yolun­

da da tehlikeler yara­

tabilir. Bence iki yoi

vardır: Ya parlamento

dışında sert bir otorite,

ya da parlamento ira­

desi. Anlaşılıyor ki bu­

günkü

yöneticilerimiz

parlamentoyu

samimi­

yetle ön plana

almak

istiyorlar. Fakat parla­

mentonun zor durumu

ortadan kaldıracak ted­

birler üzerinde ittifak

edememesinden endişe­

lidirler. İtiraf etmelidir

ki bu endişe yerindedir.

O halde ve birinci yola

gidilmediğine göre Mec-

lis’te temsilci bulunan

bütün partilerin sadece

buhranları

gidermeye

matuf tedbirler üzerin­

de anlaşarak, milli bir

hükümet, buna “ Millî

Koalisyon,, da diyebili­

riz, teşkil etmeleri icap

eder.

Birçok ülke, bu

buhrandan

böyle

bir

yolla çıkmışlardır.,,

KELİMELERİ DİKKATLE

SEÇİYOR

ŞART

...V e Ağaoğlu’nun bugünkü politik düzene, politik olaylara dair söyleyecekleri vardı:

—— “ Memleketimizin içinde bulunduğu zor şartların bir an önce giderilmesi elbette ki lâzımdır. Unutulmama - kdır ki bu şartlar dışa

Evet, başlangıçta da

söylediğim gibi, saçları

gene ensesine kadar u-

zun ve kabarıktı... Gene

büyükçe bir masanın,

bir oturaklı, bir antik

ve bir yıllanmış masa­

nın, üstelik her oyması,

her köşesi insanı iyi

şeyler, güzel şeyler yaz­

maya zorlayan masanın

başındaydı...

Ve gene

eski bir yazar, eski bir

politikacı, eski bir hatip

kimliği içinde kelimele­

ri dikkatle seçerek ko­

nuşuyordu...

Y A R I N —

Fevzi

Lütfü

Karaosmanoğlu

Referanslar

Benzer Belgeler

Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın

TÜİK’in referans döneminde iş arama kanallarını kullanmayanları dikkate almadığı araştırmasına göre ülkede aktif olarak iş arayan her 5 gençten

Biraz bekledikten sonra otomobile gayet güzel köylü giysisi giymiş bir kadın yaklaştı, Atatürk’e, “Paşam size ayran hazırlamıştık, yolculuğunuza ara verip inip bizimle

edildiklerinde “Kanun hükmünde” sayıldıklarına göre, Uluslararası Sözleşme hükümleri dikkate alınarak bu sözleşmeler gereğince de ÇED sürecinde değerlendirme

MADDE 26.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 3 üncü maddesinin (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi

kazanılmış haklarının korunması, söz konusu mağduriyetlerin son bulması ve en önemlisi gerçek adaletin tecellisini sağlamak amaçlı daha önce Bakanlar Kurulunca teklif

Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlıklarının projesi kapsamında okullarda bugün dağıtımına başlanan sütten içen

1- Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’ne bağlı Büyükçiftlik Beldesi’nde 6 Mayıs 2012’de Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polis ekiplerinin düzenledikleri eş