TÜRK EDEBİY ATI, TÜRK TARİHİ VE TÜRK DİLİ TARİHiNE PARALEL OLARAK
YENİDEN ELE ALlNMALIDIR
Prof. Dr. Kemal YAVUZ
1. Soru: Eski Türk Edebiyatı ile ilgili çalışmaların, gerek metin neşirleri gerekse araştırma ve teori sahalarında ulaştığı nokta, sizce geçen bunca zaman ve çekilen emeğe nisbeten tatmin edici midir?
- Hiçbir ilim dalı olduğu yerde kalmaz. Daha ilerilere gitmek ve açılmak ister. Bu bakımdan yapılanlara göre yapılacak daha pek çok şeyler, çalışmalar olacaktır. Bu açıdan bakınca Eski Türk Edebiyatı araştırmalarının geldiği nokta yeterlidir, denemez. Yapılanlara gelince bunlar da bizi tatminden çok uzaktır.
Bu edebiyat içinde metin neşirleri en önce gelir. Metin neşirlerinde farklılık lar bulunmaktadır. Eskiden üniversitelerimiz azdı. Şimdi çoğaldı. Ancak kaliteli eleman bakımından hepsi aynı seviyede değil. Hal böyle olunca ilmi neşirlerde de yukarıdan aşağıya bir düşüş görüldü. Çalışanlar önce meselelerinin çözümü için bilen insan aramalıdır. Karşılaşılan proplemleri soracak kimseler nerede? İşte bizde bu yok. Yapınca olur sanılıyor. Bakıyorsunuz "döymek=tahammül etmek" kelimesi "doymak" yazılmış. "nebiyyü'l-vakt", "nebi ol vakt" şeklinde okunuyor. Metinler yeni harfiere çevrilirken anlam ikinci plana atılarak, şekil gözetiliyor. Bu durumda "evvel" kelimesi "ol" veya "ev" kelimesi "o" okunuyor. Tabii bunların zıddı da olabilir. Bunlar en basit örnekler. Ancak bu yanlışlar doçentlik sınavına girecekler tarafından yapılınca durumun ne derece vahim olduğu ortaya çıkıyor. Bir sınavda bana sitem eden bir aday, "hocam, çok sıkıyorsunuz" demişti. Buna karşılık ben, "öyle olmazsa yarın doğruların yerini yanlışlar alır, doğru yazılanlar dışarda kalır, siz buna razı olur musunuz?" diye cevap vermiştim. Gerçek bu, yaniışı doğru bilmek ise en büyük gaflet. İşte bu açıdan bakınca Eski Türk Edebiyatı alanında yapılacak metin neşirlerini veya yapılanları yeterli ve doğru bulmak olanaksızdır. Herkesin eksiğini gediğini iyi bilmesi, sonra bu işlerle uğraşması gerekir. Yanlış yapılmaz mı? Yapılabilir. Ama her sayfada görülen ölçüsüz yanlışlar olmamalı. Bu durum başkalarını da bizden uzaklaştırır.
Eski Türk Edebiyatı ile ilgili çalışmalar yapacak, metinler neşredecek adayın bir de Türkçe'nin her dönemindeki özelliklerini bilmesi gerekir. Dilin tarihi seyri
içinde, devrinin özelliklerine göre metinler
neşredilmelidir.Bizden önceki
hoca-larımızın
da bu yönden geride
kaldıklarınısöylersek
yanılmış olmayız. Kısacaifade etmek gerekirse metin
neşirlerindeistenilen noktaya
geldiğimizsöylenemez.
İşin araştırma
ve teori yönüne gelince; bunda da istenilen noktada
değiliz.Herşeyden
önce Türk kültürünün, Türk
edebiyatının bütünlüğüiçinde meselelere
hakim olmak gerekir.
Batı'dan alınanmetodlardan da
yararlanmalıyız.Bizde bu
da yok. Türk
edebiyatı nasılbir edebiyat?
Çeşitlimedeniyet dairelerine girerken
hangi özelliklere sahipti? Kendine mahsus
şeyleriyok muydu?
Başlangıcındangünümüze kadar ne gibi
değişikliklere uğradı?Taklitçimi idi?
Başkamilletlerden
neleri
aldı? Kimliğinikoruyarak
nasıl gelişti? Değişimlerinelerdir? Büyük
edebi-yatçılarının gösterdiği
yollar neler idi? Bu
soruların cevabıverilmeden
alışılagel miş deyişlerveya
yazılarla,dilimize
yapılanbühtan gibi, Türk
edebiyatıda Fars
edebiyatının
tesiri
altındadenip
çıkılmıştır.Bu fikirler
yanlıştır.Biz Farstan ne
kadar
etkilenmişsek,Fars da Türkten o kadar
etkilenmiştir. Edebiyatınen
baştagelen
şartıgüzelliktir. Farsta bizim güzellik
anlayışımızıgörebilir misiniz? Farslar
güzellik mefhum ve duygusunu bile Türkten
almıştır.Türk kelimesinin güzel
anlamına geldiğini
kaç
kişibilir? Türkçe lügatlar buna yer verirler mi?
Etkilenmeye gelince, Türkler hem Araptan hem Farstan
etkilenmiştir.Ama
onları
da
etkilemişisizdir. Çalışmalariki
taraflı olmadığındankanaatler bizim
alt:yhinıi.lt: ulnıuııtuı. Mı::vlaıHi CeHileddin Belh'te dognmştur. Konya'da büyüyüp
tahsil
görmüştür. Aldığıtahsil ve devrio
şartlarınagöre
yazmıştır. Mevlana'yıFarsça
yazdıdiye Fars
edebiyatıiçinde saymak çok
yanlıştır. Bırakalımonu,
bütün Selçuklu
sultanlarıFarsça için
çalışmışlar, bazılarıda Farsça
şiirler yazmışlar.
Şimdibunlara Fars diyebilir misiniz? Sonra Mevlana'dan beri gelince pek çok
Türk
şairininde Farsça
şiirler yazdığımgörürüz. Farslar niçin bunlara sahip
çıkmazlar? Neden Yavuz Sultan Selim'in
bayrağı altındatoplanmazlar? Halbuki
Sultan Selim
Han'ın divanı Farsçadır.Bir
başkahusus daha
vardır.Türk
edebiyatındaki araştırmalardahep
kopuk-luk
vardır. Başından alıpsonuna kadar,
asır asır gelinmemiştir.Bu durumda
veri-len her hüküm temelsiz
olacaktır. Aşık Paşave devrini bilmeden daha sonraki
yüz-yıllardaki
edebi eserler üzerinde fikirler yürütmek, teoriler ortaya koymaya
kalkışmak da
boşunadır.Her
şeyinbir
aslı,bir kökü
vardır. İşeoradan
başlanmalıdır.Bu durumda,
araştırmayapacak kimselerin belge olarak metinlere gitmeleri,
önceki belgelerle
çalıştıklarımetinleri
kıyaslamaları, başkalarınınfikirlerini de
süzgeçten geçirerek hükme
varmalarıgerekir. Köprülü böyle
demişdiyerek onu
aynen tekrar etmek veya Nihad Sami
Banartı'yıaynen almak bir edebiyat
araştır macısıiçin yerinde bir tutum olmaz. Bu alanda
çalışacaklarınortaya
koyduklarıteori
alanındaki yayınlar, yaptıkları araştırmalarbu ölçülere uymak
mecburiyetin-dedir.
KısacasıTürk kültürünü, Türk tarihini, Türk
edebiyatını başındanbilmek,
asır asır
yerinde görüp eldeki belgeleri bu ölçüler içinde
değerledirerekfikir
yürütmek ve
araştırmalaryapmak gerekir.
TÜRK EDEBiYATIYENIDEN ELE ALlNMALIDIR
179
Bir de
bunlarınsözlü edebiyattaki kesintisiz
devamı vardır.Bunun da ihmal
edilmemesi gerekmektedir.
Kısaca belirtmek gerekirse, Eski Türk Edebiyatı alanındaki çalışmaların,
metin
neşri, araştırmave teori
sahalarındaistenilen noktaya
geldiğisöylenemez,
daha çok
çalışacağız.2. Soru:
Bu sahada
yapılandivan
neşirlerinde tutarlıbir çizgi izlenilmekte
midir? Bu konudaki eksikliklerin
kaynağınedir? Önerileriniz varsa nelerdir?
-Eski Türk
Edebiyatı sahasında yapılandivan ve
başkaeserlerin
neşrinde tutarlılık olduğusöylenemez. Bunun sebebi, her metin
neşri yapanın aynı eğitimyolundan geçmemesi, kendine göre bir yol
tutmasıdır,hatta bunlar
okuduklarıfakültelere göre
sınıflandırılabilir.Merkezi, köklü büyük üniversiteler ve bu
üniversitelerden
yetişenlerbir tarafa
bırakılırsa,yeni kurulan üniversitelerde
ken-dilerine göre bir yol tutanlar
vardır. Bilgisayarın getirdiğiimkanlar metin
neşrinidaha
hızlandırmışve neticede hata yapma ihtimali daha da
artmıştır.Bu kadar eski
edebiyat doktoru, doçenti ve profesörü var. Herkes kendi
eksiğinidaha iyi bilir.
Yerine göre profesörün de bilmedikleri ve
öğrenecekleri vardır.Ancak
bunların yaptıklarımetin
neşirlerindeortak bir yolun
olmasıgerekir.
Metin
neşirlerindegörülen
tutarsızlıklardaha çok dil ile ilgilidir. Eseri eline
alan,
işeilk önce dil
açısındanbakmak mecburiyetindedir. Her eserin
yazıldığıbir
devir
vardır.Bu devir Türk dilinin de belirli bir
zamanınatekabül eder. XIV.
yüz-yılın
dili ile XVI. ve XVII.
yüzyıllarınhatta daha sonraki devirlerin dili bir
değildir.
Kullanılankelimeler ortak olsa bile fonetik ve morfolojik bir
gelişme olmuştur.
Bunlarıgözönünde
tutmalıyız. İmHibelki yol göstericilik vazifesi
yüklenebi-lir. Ancak imHi donuktur.
Olduğuyerde
kalır.Ses
değişir,bu
değişmebazen
imiii-ya tesir eder, bazen etmez. Bu
bakımdanmetinlerde dilin
gelişmesive devrine
gö-re olan özelliklerin verilmesi gegö-rekir. Bundan
başkaanlam
değişmeleri ayrıbir
du-rum gösterir. Bir kelime hep
aynı anlamıkoruyarak devam etmeyebilir. Bunlar da
yanıimalara
sebep olabilir ve
yanlışmetinler ortaya
çıkar.Hele bu kelime bir gazel
veya kasidenin redifi durumunda olursa bütün bir metin mana
bakımındanbozulmuş
demektir.
Öneri olarak, metin
neşredecek kişinin bunların farkında olması,gerekti-ğinde sorması
ve
öğrenerekmetinleri dilin
gelişimi,imla durumu, anlam yönüyle
düşünüportaya koyması
gerekir. Bu açıdan bakılınca, nüshası farklı olan eserler
belki insanı doğruya
çekebilir. Ama tek nüsha eserler böyle değildir. Eksikliklerin
ve
yanlışlıkların, şüphelerinzuhur
ettiğiyerde
susmalı,eserin
başka nüshasınabakmalı
ve uygun anlamı taşıyan kelime yazılmalıdır. Rahmetli Ali Nihat Tarlan
bu
açıdanbakarak derslerinde metin tamirine de yer verirdi. Bizlerin de
aynıyolu
takip etmesi gerekir. Metin içinde bir kelimenin
anlamı çıkmayabilir.Bu durumda
metnin
tamamınıda gözden geçirerek
geniş düşünmelidir.Böyle olunca devir,
sosyal hayat, kültür
zenginliğive bu kültürün özümsenip bilinmesi, tecrübe ve
3. Soru Eski Türk
Edebiyatı sahasındayürütiilen
çaltşmalarbirbirini
ta-mamlar mahiyette ve koordineli bir
şekildemi yürütülmektedir? Bu konuda neler
yapılabilir?-Eski Türk Edebiyatı alanındaki çalışmalar birbirlerini tamamlar mahiyette değildir. Bu da isteyenin istediği yerde çalışması neticesinde ortaya çıkmıştır. Kendimden örnek vereyim. Bir yanda
XV.
yüzyıl edebi metinleri üzerindeki çalış malarını, diğer yanda başta Müştak Baba olmak üzereXVIII.
yüzyılda Hoca Neş'et çevresi şairleri üzerindeki çalışmam. Onu takip eden Osman Şems Efendi ile ilgili çalışmam. SonraXVII.
yüzyılda Ankaravi ve eserleri üzerindeki çalışmalarını. Şimdi de Aşık Paşa ve Gülşehri'nin eserleri ile ilgili çalışmalarını. Ben ne
yapmalı idim? Bu birbirinden kopuk çalışmaların sebebi nedir? Ben bundan rahatsızım. Aslında bir devir ve çağ üzerinde veya bir asır üzerinde çalışınam gerekirmiş. Beni bu yanlış yola
XI-XIX.
yüzyılları içine alan, resmiyette adı Eski Türk Edebiyatı olan tam dokuzyüz yıllık bir edebiyatın hudutsuz adlandırması sevketmiş. Öyle ya bu dokuzyüz sene içinde nerede olsa çalışmak mümkün. Bu cazip geliyor. İşte bunun için gerçek bir edebiyat tarihine de kavuşamadık. İşe başından başlamak gerekirmiş. Yani ilk yüzyıllardan ... Şimdi bunun farkında yım, oraya döndüm. Ama önceki çalışmalarım kesik kesik olarak bölündü. Bütün enerjimi bir yüzyıla hasretmeliymişim. Böyle olsa idi daha güzel şeyler ortaya çıkabilirdi. Bu komıda yapılm;ı<>ı gereken saha ile ilgili çalışma yapanların ilk çalışmaya başladıkları yerde araştırma yapmaları ve bu araştırmaların birbirine temel teşkil etmesidir.Türk edebiyatı bir bütündür. Evet, her yerini bilmek mecburiyetindeyiz. Ancak çalışmalar yaptığımızda bu bilgi içinde, çalışılan sahada kalırsak, bizden önce ve sonrakileri tamamlamış oluruz. Önce bir yüzyılın edebiyat araştırması yapılmalı. Bu, edebiyat tarihimizin de ciddi şekilde yazılmasına yardım eder. Tan-pınar
XIX.
yüzyılı yazdı. Kaldığı yerden devanı eden olmalı. Türk edebiyatının her tarafında yazı yazayını dersek bir şey yapanıayız. Yirmi, yirmibeş sene önce-sinden rahmetli hocanı Prof. Dr. Kaya Bilgegil'e rica ettim. "Hocanı lütfen ede-biyat tarihini yazınız. Size her şeyinıle bütün gücünıle yardım edeceğim" dedim. "Siz tek yazın, daktilosuna ve matbaa işine karışnıayın" diye yalvardım. Yazdığı yalnız iki makale oldu. Onlar da "Bir Medeniyeti Tasfiye Teşebbüsleri, Blkes Bir Ruy-ı Zemin Halifesi" adı ile Uile devrinden tarihe girişle kalan makaleler oldu. Hoca sonra Yahya Kemal'e yöneldi. O da olmadı. Keşke hep Yahya Kemal üzerinde çalışsaydı veya Tanpınar'ın kaldığı yerden başlasaydı. Zaman ve materyal çok, bizim ömrümüz az. ilim adamının on sene on sene çalışmalar yap-ması herhalde daha iyi olur. Ben sahada belli deviriere bölerek çalışma taraf-tarıyım. Bu olmazsa Eski Türk Edebiyatı alanındaki çalışmalar birbirlerinden kopuk olacaktır.TÜRK EDEBIY ATI YENİDEN ELE ALlNMALIDIR
181
4.Soru: Divan
edebiyatı adlandırmasısizce
doğrubir
adiandırma mıdır?Divan ile kast edilen nedir?
- Divan
edebiyatı adlandırması: Bu kavramın şairlerin divan denilen birdeftere
şiirlerini yazdıklarıiçin bu ad
verilmiştirgibi bir anlamdan veya tariften
hareket ederek isimlendirilmesini
doğrubulmuyorum. Bence divan,
yazılıedebi-yat yerine
kullanılmalıdır.Hal böyle olunca Divan
edebiyatı,Türk
edebiyatının yazılıilk metinlerinden
başlayarakgünümüze kadar gelen bütün
yazılıeserlerini
içine alan bir edebiyat demektir. Bunun
karşılığında,ona paralel olarak
sözli.i-şifahi edebiyatımız
sürüp
gelmiştir.Ben Divan
edebiyatınıböyle
genişbir
anlamda kullanmak isterim.
Türk
edebiyatı İsh1midevir içinde divanlada
başlamaz. Mesnevilerle
başlar.Kutadgu Bilig bir mesnevidir. Fatih devrine kadar edebiyatımızı gözden
geçire-lim. Kutadgu Bilig'in
yazıldığızamandan o devre kadar
edebiyatımızdakaç divan
var?
Beşi altıyıgeçmez. Ama mesnevilerin
sayısıbelli
değil.En
azındanüçyüzün
üzerinde. Durum böyle olunca Eski Türk Edebiyatma Divan
Edebiyatıdiye ad
vermek cahilce bir
işolur. Bu durumda belki bu
edebiyatın adıMesnevi
Edebiyatı olmalıidi. Bundan
dolayıben divan
edebiyatından yazılı edebiyatıkast ederim.
Bu yediyüz
yıllarından başlayarakgünümüz de dahil bütün Türk
edebiyatınıilgilendirir. Yani Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati, Milli edebiyat, Cumhuriyet
devri ve
sonrası edebiyatıve günümüz
edebiyatıbu terimin içinde
olmalıdır.Bu
bütünlüğü bozmamalıyız.
O zaman kimse bizim
çalıştığımızEski Türk
Edebiyatıdenen
alanıda hor göremez. Çünki Tanzimat, Servet-i Fünun vs.
edebiyatlarıne
ise Ulle Devri Türk
edebiyatıda öncesi ve
sonrasıyla aynıdemektir. Türk
edebiyatının diğer
zaman ve devreleri de
aynı şekildedir.Bunda
Çağatay,Azeri ve
diğer
Türk
edebiyatıbölgelerinin de
bulunduğunuzikretmemiz gerekir.
Aslındabence edebiyat tarihimizdeki bölme ve
adlandırmalar yanlıştır.İkinci
olarak Eski Türk
Edebiyatı adına bakalım.Prof. Dr.
ReşitRahmeti
Arat
Eski Türk
Şiiri adlıeserinde
İslamÖncesi Türk
Edebiyatıiçin bu terimi
kullanmıştır. HiU
böyle olunca bugüne göre dün eski demektir.
Yarınagöre de
bugün eski
olacaktır. Geçmişzamanda kalan her
kısımeskiyi bizden daha dd
uzaklara götürmektedir. Bunu halka halka
geçmişe doğruçekersek, Cumhuriyet
Devri
edebiyatı,Milli edebiyat, Fecr-i
Atı edebiyatı,Servet-i Fünun
edebiyatı,Ara
Nesil
edebiyatı,Tanzimat
edebiyatınınikinci
halkası,Tanzimat
edebiyatınınbirinci
halkasıolarak belirlenir. Sonra XL-XVIII.
yüzyıllarıiçine alan ve
yalnızgazel ve kaside
edebiyatı sanılanve milletten gizlenmeye
çalışılanyediyüz
yıllıkbir eski edebiyat. Bunun ötesinde ise
İslamöncesi devri veren iki
halkalıUygur ve
Göktürk
edebiyatı vardır.Bizce
bunlarırıhepsi eski edebiyat
adıile
anılmalıdır.Çünkü bugüne göre dün eskidir.
Şu
halde Eski Türk
edebiyatınınismi ne
olmalıdır?Bunu Divan
edebiyatı adıile
karşılamaya çalışanlar olmuştur.Ancak
yukarıdabunun da
açıklamasınıKlasik Türk
edebiyatıterimi ile de XL-XVIII.
yüzyılTürk
edebiyatı karşılanmaya çalışılmıştır.Lakin klasik sözü nereden
başlamalıdır?Bunu daha
çok XV.
yüzyıl ortalarındanveya XVI.
yüzyıldan başlatanlar olduğugibi,
edebi-yatın
klasik
olduğunuiddia edenler de
vardır.Peki ya bundan önceki zamanlar ne
olmalıdır? Hazırlık
Devri Türk
edebiyatı mıdemeliyiz? Bizce bu terim de çok
askıda kalmıştır.
Çünki bu
adlandırmadaklasik devre
geçişve klasik devir gibi iki
halkalı
bir bölünme sözkonusudur ve XL-XVIII.
yüzyılTürk
edebiyatınıifadeden
uzaktır.Eski Türk
edebiyatıiçin Ümmet
ÇağıTürk
edebiyatı adıda ortaya
sürül-müştür. Bizce bu isim de uygun değildir. Çünki MüslümanlıkTürk milletini tek
bir bölgede
bulmamıştır.Bu yüzden Türklerin
Müslümanlığa geçişi yüzyıllariçinden gelirken ortaya konan fakat
İslamiyet'iniçinde yer almayan edebi
verimlerle de
karşılaşabileceğirniziunutmamak gerekir. Bu fikir
Batımedeniyetine
geçişle başlayan
Türk
edebiyatıile de kesilip
atılmış değildir. Batıtesiri
altındakiTürk
edebiyatındada Türk milletinin gönül
verdiği İslamiyetyer
alır. Dolayısıile
Yeni Türk
edebiyatıda bu
adıniçindedir. Sonra XI-XVIII.
yüzyılıiçine
aldığısöylenen Ümmet
ÇağıTürk
edebiyatıiçinde gayri
İslamiverimlerin
bulunmadığını
kim iddia edebilir? Bu da
düşünülmelidir.Hal böyle olunca Ümmet
ÇağıTürk
edebiyatıterimi de
asıl anlamında kullanılmamışdemektir.
Bu kısa bilgi ve görüşlerden sonra Türk edebiyatının nasıl ele alınması ile
ilgili
görüşümüzüifade edelim. Bizce Türk
edebiyatı,Türk tarihi ile Türk dili
tarihine paralel bir yol takip ederek yeniden ele
alınmalıdır. Sınıflandırılmasıve
deviriere
ayrılmasıda ona göre
olmalıdır.Hatta Anabilim
dallarıda bu adlarla
anılmalıdır. Kısaca
Türk
edebiyatı çağtarla amlmalıdır.Buna göre:
1. Eski
ÇağTürk
Edebiyatı2. Orta
ÇağTürk
Edebiyatı3. Yeni
ÇağTürk
Edebiyatı4.
Yakın ÇağTürk
Edebiyatı5. Modern
ÇağTürk
Edebiyatışeklinde
bir
sınıflandırmaen iyisi
olacaktır. Şimdiyekadar Türk
edebiyatınınbu
şekilde
ele
alınıp araştırılınamasıveya
işlenmemesi, yapılanilmi faaliyetlerin
bölük pörçük
kalmasınayol
açmıştır.Tarih ve
çağfikri
olmadığındanherkes her
yerde gezmeye
çalışmıştır. Çağ çağbir edebiyat tarihimiz
yazılmamıştır.Eseriere
bakışımız
da öyle
olmuşzirve
şahsiyetler diğerlerini gölgelemişve
araştırmalarbirbirini destekler mahiyette
olmamıştır.Ben kendim de öyleyim. Önceki
XIII-XV.
yüzyıllar arasındaiken, bir de XVIII.
yüzyılınHoca
Neş'etçevresi
şairleriüzerinde
çalışmaktayım. İlkve son gibi bir
şey.Hem orta
çağ,hem yeni ve
yakınçağ.
Bu belki Türk
edebiyatınıbir bütün halinde görmek
bakımındaniyi gibi
görülebilir. Ancak
çalışmaların kopukluğuve birbirini desteklernemesi
açısındanTÜRK EDEBİY ATI YENİDEN ELE ALlNMALIDIR
183
Türk
edebiyatınınbütün
çağlarında çalışmalar yaptırıyoruz.Halbuki tek bir
çağda çalışma yaptırılmışolsa belki edebiyat tarihimiz, her
çağınözellikleri ile, yerinde
tespitlerle ortaya
konacaktı. Yukarıdada
söylediğimgibi her
çalışmabirbirini
destekleyecekti. Bu, halk
edebiyatımıziçin de uygunluk gösterir.
Çağ çağbölme
tarihe de uygundur.
Çalışmalarona göre tarihe paralel olarak gelecek demektir.
Belki bu iki bilim
alanıbirbirlerinden daha fazla istifade edecektir.
Bu durum Türk Dili Tarihi ile de uygunluk gösterecektir.
OrtaçağTürk
edebiyatını İlk
ve Orta Türkçe devirleri
karşılarken,Yeni
ÇağTürk
edebiyatını(Klasik edebiyat) Yeni Türkçe devresi (Klasik
OsmanlıTürkçesi)
karşılayacak,bu
durum
Yakın ÇağTürk
edebiyatınıda içine
alacaktır.Modem Türkçe devresi'de
Modem Türk edebiyatma denk
düşecektir.Üstelik
Yakın ÇağTürk
edebiyatı1789
yılındansonraki bir
zamanıiçine
alacaktır.Buna temel deLale devri
olacak-tır.Bütün bu gerçekler ortada iken, ne
yazıkki Türk
edebiyatı İslamiyettenönce,
İslamiyettensonra ve
BatıMedeniyeti tesirinde olarak üç devre
ayrılmış,XL-XVIII.
yüzyıllar arasınada Eski Türk
Edebiyatı adı verilmiştir.Bu eski
kelimesinde bir de
"işeyaramaz"
anlamının kastedildiği hatırlanırsayedi
yüzyıl lık edebiyatımızın düştüğüdurumu siz
düşünün.Bugün Eski Türk
Edebiyatıresmi bir isim
olmuştur.Halbuki
ReşitRahmeti Bey bu ismi
İslamöncesi devir
için
kullanmıştır.Bunun
yanındaTürk
edebiyatınınbelirli bir devresin'e
Osmanlı edebiyatıdemek ise tamamen
yanlıştır.Bu olsa olsa Türk
edebiyatının Osmanlısahası olur. Zaten buna paralel olarak Çağatay Türkçesi edebiyatı da devam eder.
O zaman böyle bir ad verilince bu edebiyata Timurlular veya
Şeybanlılar edebiyatıdemek gerekir ki bu da
yanlıştır.Bütün bunlar Türk
edebiyatınıngeneli içindeki
parçalardır.
5.
Soru:
Eski Türk
Edebiyatının başlıcaözelliklerini maddeler halinde
sıralayabilirmisiniz?
I. Eski
edebiyatımızresmiyette XI.
yüzyıldan başlatılınaklaberaber
Anado-lu'da Mevlana ile
başlayanhenüz bütün eserleri ortaya
konmamışbilinmeyen bir
dünyadır. Yukarıdada
belirtiğimizgibi,
ReşitRahmeti Arat bunu
İslamiyettenönceki
edebiyatımıziçin de
kullanır.2.
Bazıistisnalar
dışındabütün Türk milletinin her devirde hükümdanndan
sokaktaki
adarnınakadar ortak olmaya
çalıştığıbir
edebiyattır.3. Okuma ve
öğrenme aşkınıgetiren mesnevileri,
mecmuaları,cönkleri,
tezkireleri, tarihleri, seyahatnameleri,
şehrengizleri,surnameleri, gazavatnameleri
ve daha pek çok yönleri ile uçsuz
bucaksızbir
edebiyattır.'
4.
Gerektiğindebir beyti ile toplumu ve
insanımızıyönlendirebilen bir yönü
vardır.
5. Zirve
şahsiyetterin örttüğü,bizim
anlaşılmazve bilinmez bir dünya
6. Konu
çeşitliliği bakımındanzenginlik gösteren bir
edebiyattır.7.
Canlıdırve
hayatımızdayer
almıştır.Ölmeyen ve
devamlımesaj veren
şahsiyetlere
sahiptir. Mevlana, Yunus,
Aşık Paşa,Süleyman Çelebi, Ali
ŞirNeval
böyledir.
8. Bütün
Türklüğüiçine alan bir
edebiyattır.Bunda
doğuve
batı Türklüğüortak bir kültür ve
anlaşmaiçindedir. Hatta Neval dili ile yazan
şairlerimiz yüzyıllarboyu bu ilginin
canlı kalmasını sağlamayolunu
tutmuşlardır.9. Eski
edebiyatımızdakültür öbekleri veya
şahsiyetlerive aileleri
vardır. Aşık Paşave nesli, Ahmet ve Mehmet Bican
babalarıile bir topluluk,
Kınalızadeailesi, Fuzull ve
oğluFazll Nevi ve
oğluAtai, Keçecizade
İzzetMolla ve
yakınlarıböyledir. Hatta
Osmanlı padişahlarısüHl.le olarak
baştansona böyledir. Fatih'ten
başlayarak
bu
oluşumV. Mehmet
Reşad'akadar gelmektedir.
10. Eski
edebiyatımızdamahfiller ve
bunların üstadları vardır.1 1. Eski
edebiyatımızdatenkit
vardır.Ancak bu,
okuyanlaradır. Eğerbugünün basın yayın şartları o günler için de olsa, nasıl bir kültüre sahip olurduk.
Bunu hayal etmek
lazımdır.12. Eski
edebiyatımızdabelirli ekaller
vardır.Bu ekoller, bir
şahsa bağlıda
olsalar, tesirleri
yüzyıllarboyu sürer.
HikmetteAşık Paşa'yıAhmedi, Nabl, Koca
Ragıp Paşa
ile Ziya
Pa~adevam ettirirler.
Neşeve
şevkteAhmedl, B:lki,
Şeyhülislam
Yahya,
ŞeyhülislamBahai, Nedim ve Hoca
Neşetçevresinin bütün
şairleri, kısaca
XIX.
yüzyılagirerken ortaya
çıkan şairlerin çoğuNedim'in zevki
ile
şiir yazdıklangibi eski zevki de devam ettirirler.
13. Eski
edebiyatımızdanükte, zerafet ve
hazırcevaplık vardır. İncelikve
alabildiğine geniş
bir hayal görülür. Bunun
dayandığıyer millet
hafızasıve onu
kendinde toplayan Nasrettin Hoca gibi
şahsiyetlerintesiridir.
14. Eski
edebiyatımızdaTürk milletinin
yaşayışıve hayat
tarzıörflerimiz,
adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz saklıdır.
15. Eski
edebiyatımızdatasavvuf ve dini
hayatınönemli bir yeri
vardır. Bazıyazar ve
şairlerimizbuna
yaşayışlanile,
bazılarıda kültürleri ile buna
iştirak etmişlerdir.I 6. Bütün bu güzellikleri bugün anlamak ve görmek için,
öğretilmeyen,
ancak zaman zaman unutturulan, sonra da
öğretilmeye çalışılanbir dil eski
edebiyatımızın
dili
olmuştur.Fakat bu dil
Tanzimatındaha koyu ve
batıya açılış şekliile Servet-i Fünun, Fecr-i Ati
adlarıyla Edebiyat-ıCedide içinde
anılan,hatta
bağımsız şahsiyetleri
(Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi gibi) de içine alan yeni
edebiyatın
dili
olduğugibi Atatürk'ün Nutk'unun da dilidir. Bu dili okuyup
anlarsak eski
edebiyatımızıanlamakta güçlük çekmeyiz.
I 7. Eski
edebiyatımızın zihni işleten bir mu amma. lu gaz tarafı da vardır.Ancak bunlar belirli bir
zamanın modası durumundadır.TÜRK EDEBIYATIYENIDEN ELE ALlNMALIDIR
185
18. Eski
edebiyatımızınbir hiciv
tarafı,alay ve istihza yönü de
vardır.Letaif
kitaplarıbu
bakımdan ayrıbir
değer taşır.19. Eski
edebiyatımızhep dini eserler demek
değildir. Tıptan,tarihten,
seyahatten tutun da bahnamelere kadar pek çok konu bu
edebiyatıniçinde yer
alır.Çünkü insan bugün ne ise o gün de
aynıdır.'
20. Eski edebiyat Yeni Türk
edebiyatıiçinde devam eder. Fakat bunda
gizlilik
olduğugibi
açıklıkda
vardır.Fikret A veng-i Tesavir 'inde eski
şahsiyetlerive
şairlerikonu olarak
işler.Pek çok
romancımızkonusunu tarihten ve eskiden
alır.
Yahya Kemal gibi
şairlerimizbize oraya giden
yollarıgösterir Nedim gibi
bazı şairterimizin
isimleri dergi
adıbile
olmuştur.21. Melamilik, Mevlevilik, Bayramilik,
Bektaşilik,Halvetilik, Celvetilik gibi
zümreler
bozulmamış şekilleriile orada
yaşarlar.22. Halk ve tekke
şairterimizin divanlarıda yine Eski
edebiyatımıziçinde
yer alır.
23. Eski
edebiyatımız işedil ile
başlar.Yunustaki
açıklıkve
coşku, aşık Paşa'nın, batılı düşünürlerinancak
XVIII ve XIX.
yüzyılda kısmen ulaştıklarıgenel dilbilim
görüşüsöz ve
yazıolarak ifade; bir de Genç Kalemler'e gelinceye
kadar Tanzimat'la
hazırlanmaya çalışan,Ara nesilde
kısmengörülen dil
görüşü; açıklık anlaşılırlık, yabancıkelimelere
karşı duyarlılık,saf Türkçe kullanma,
yabancı
ve
başkagramer kaidelerinden
kaçıpTürkçeyle aniatma fikri daha bu
edebiyatın başında
XIV.
yüzyılda vardır.Bu sebeple
Osmanlıdevleti de
bazıbeyliklerde
olduğugibi Türkçeye önem verir ve dil fikri ile
işe başlar;bu durum
sonuna kadar devam eder.
24. Eski
edebiyatımızınsözcük
sayısıbelli
değildir.Çünkü daha eserlerinin
kaç tane
olduğubile bilinmemektedir. Bu sebeple Türkçenin de kelime hazinesi
henüz ortaya
konmamıştır.25. Eski Türk Edebiyatı nefeslerle başlar. Yunus'un şiirleri Aşık Paşa'nın
şiirleri
nefestir. Nefes kelimesini
Bektaşilikgibi dar bir çevreye mal etmek büyük
hatadır.
26. Eski
edebiyatımızınnesir yönü varsa da
şiirkadar
geniş değildirve
halka mal olmamıştır.
27. Eski eserlerimizin
sadeleştirilmesiile biresere
ulaşabiliriz.Ancak
batılımilletlerde
olduğugibi,
sadeleştirdiğimizkelimeleri
eğitimle öğretirsekbütün
eser-Iere
ulaşmakmümkündür. Bu,
yabancıdil
öğrenmekten kolaydır.Ancak dili bu
hale getirenler kendilerine göre iki
işibirden
başarmışlardır.Biri Türkçeyi
mahvet-mişler;
ikincisi bu
edebiyatındili
anlaşılmazdiye reddine ve
inkarınayol
açmışlardır.
28. Eski Türk
edebiyatındatercüme eserler de
vardır.Ancak pek çok eser
aynen tercüme
edilmemiş, genişletilmişve telifi bir yol
tutulmuştur.29. Sanat
dünyamızeski
eserleriınİzin ışığındayeni dünyalara
açılmalıdır.Eski
edebiyatımızdanpek az yazar ve
şairimizinhaberi
vardır.Bu bir
noksanlık tır.Bu edebiyat
şairve
yazarlanmız tarafından anlaşıldığıveya
keşfedildiğiza-man o devirlerin
hayatı,milli
yaşayışımızortaya
çıkar. Edebiyatımızgünümüz
edebiyatma daha çok
yakınlaşır. Alınacaklar alınır, atılacaklar atılırveya yerinde
kalır.
Kültürümüzle ilgimiz artar. Konu
bolluğugelir ve kendimizi
tanır,tamam-lar, eksiklerimizi görürüz.
30. Eski
edebiyatımızdaher
şair,her bilim
adamı,her tezkireci bugün için
bir konudur. Nevai günümüzde
romanlaştırılmıştır(M. T. Aybek; Nevayi,
roman. Türkiye Türkçesine aktaran Ahsen Batur,
İstanbul1994, 475s.). Fuzuli,
Baki, Nedim, Galip niçin roman
olmasın.Bunun
farkındaolanlar yok mu?
Mutlaka var. Kemal Tahir, Necip
Fazıl, Tanpınar,Mustafa Necati
Sepetçioğlubu
kültürden beslenmesini az çok bilen örneklerdir. Öteki yazar ve
şairlerimizinde bu
edebiyatı tanımada
onlar kadar haklan yok mudur?
31. Eski
edebiyatımızdamersiye
olduğukadar, XVII.
yüzyıldansonra
toprak
kayıplanve
çekilişlerle başlayanbir
ağıtda görülür. Niçe
şehirlerinkaybedilmesi için ağlanmış,
niçe yiğitlere mersiyeler yazılmıştır.
32. Eski
edebiyatımızda Mevlevlliğinayn bir rolü
vardır.Bu sebeple
yalnızMevlevi
şairlerineyer veren tezkireler de
yazılmıştır.33. Eski
edebiyatımızda hatırattüründen eserler de
verilmiştir.Sevadi'nin
Halname isimli eseri böyledir.
34. Eski
edebiyatımızınönde gelen ve Anadolu
sahasında yazılanilk
eserlerinden olan Garibname'de
altıyüze
yakınkonu ele
alınmıştır.35. Eski Türk
edebiyatınınen çok tenkit edilen kasidecilik yönü, bir
övgüden çok bir
ihtiyacıdile getirmektedir. Bu, kelimenin
anlamındada görülür.
Herkes kaside yazamaz. Çünkü kasidenin belirli
sınırlarıve
kuralları vardır. Yazıdanizarn ve intizamdan
başlayarakkompozisyon
şartlarınauymak, bu sayede
bir dilekçe
yazıpihtiyaç bildirmek önde gelen bir durumdur.
Ayrıcabir
şairinşiirinin padişah
meclisinde
okunınasıelde edilen maddi
değerdençok manevi
yönden büyük bir
şereftir.Bu
aynızamanda devlet
adamınınkültüre
verdiğiönemi,
şairinde hizmetini gösterir.
Bırakınkasideyi biz
padişahınaeserler sunan
bir milletiz. Bu,
İslamiyetiçine
girdiğimizzaman Yusuf Has Hacip'le
başlar.36. Eski edebiyat
şiir geleneğinin devamıiçin büyük üstadlar
yetiştirmiştir.Bunlar mahlaslar vererek yeni
şairler yetişmesini teşvikedip
sağlamışlarve
edebiyatımızın canlı kalmasına
sebep
olmuşlardır.Nefi ve Galip gibi
şairlerbu
şekilde
ortaya
çıkmıştır.37. Zevklerin, özellikle edebi zevkterin tekamül ve terbiyesi için eski
edebiyatı
okumak
şarttır.Bu edebiyat
araştırıcısınıbelli bir zevk seviyesine
TÜRK EDEBİY ATI YENİDEN ELE ALINMALIDIR
187
38. Eski edebiyatta zengin ve
asırdan asırageçip günümüze kadar gelen bir
şerh
silsilesi
vardır.Pikirlerin ve hayat hadiselerinin
değişimive
gelişiminiburadan takip edebiliriz.
39. Eski
edebiyatımızınihmal
edilmişverimlerinden biri de
vakıatkitapta-ndır.
Bunlar günlük
hayatıanlatan önemli ve
canlıeserlerdir.
40 .. Eski
edebiyatımız hakkıyla araştırılsakliisisizm, romantizm ve realizm
gibi
akımiannbizde çok önceden
başladığınıgörmek bile mümkün olur.
41. Bu edebiyatta her fikir, heyecan ve hayal için bol malzeme
vardır.Tarih-çinin,
edebiyatçının, sosyoloğun çeşitlimezhep ve
meşrep farkıile hareket
edenle-rin de burada
bulacağı değerler vardır.Eski
edebiyatımızbu
açıdanda görülmeye
çalışılmalıdır. Kimine Nedim'in hoş ve uçan havası, kimine ŞeyhGalib'in yoğun
kültürü, kimine Fuzuli'nin mistik
dünyası,kimine
Mevlana'nınmasal alemi,
kimine Leyla vü Mecnun'daki maddi veya manevi
aşklar,kimine
Aşık Paşa'nınhikmetleri, sosyal
hayatı verişi, akıl hocalığı,kimine de bu edebiyatta yer alan
bazıbeyitlerin derin kılavuzluğu,
kimine ise N efi'nin yüksekten uçan sözleri veya
hicivleri, kimine Kani'nin liitifeleri, kimine Nabi'nin hikemiyat
dünyası, kimineBaki'nin
aklı ve gönülleri pariatan yönü hoş gelebilir. Kısaca burada herkesinhoşlanacağı
ve kendini
bulacağıbir dünyaya
açılmasımümkündür.
Eğitim politikarnızdabu imkandan
yararlanılabilir.42. Eski
edebiyatımıziçinde yer alan tekke
şairlerimizbelirli bir göreve
sa-hiptir. Divan
şairleriböyle
değildir.Birisine göre sanat toplum için,
diğerinegöre
ise genellikle sanat sanat içindir. Bunlar divan, tekke ve halk edebiyatı arasında
gidip gelirler ve her üçünde de yer tutarlar.
43. Eski
edebiyatımızdazamana ve duruma göre
şiirlerde
yazılmıştır.Idiyeler, nevruz
şiirleri,temmuziyeler,
şitaiyeler, rahşiyelerve tarih manzumeleri
bunlardandır.
Bunlar sayesinde de, günlük hayat, sosyal durum
edebiyatımızaaks
etmiştir.44. Eski
edebiyatımız yeniliğe açıkbir
edebiyattır.Kendini tazeteyerek
gelişmiştir.
Bu
mahallileşme cereyanıgibi
akımlarıda
doğurmuştur.Sabit,
Vasıfve Keçecizade
İzzetMolla gibi
şairlerböyledir.
Aklımıza
gelenler
şimdilikbu kadar. Daha
öğreneceğimiz öğrendiktensonra
söyleyeceklerimiz de
olacaktır.Bu, hepimizin meselelerimize sahip
çıkmamızve
araştırmalar yapmamız