• Sonuç bulunamadı

Hasan Ali Toptaş’ın “Şarap Lekesi” adlı öyküsünü okuma denemeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hasan Ali Toptaş’ın “Şarap Lekesi” adlı öyküsünü okuma denemeleri"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

73 HASAN AL! TOPTA%’IN “%ARAP LEKES!” ADLI ÖYKÜSÜNÜ OKUMA DENEMELER!

Mustafa ÇALDAK* Sultan GÜNGÖR** Özet

Edebi metnin, ne anlatt n n de il; nas l anlatt n n önem kazand , yazar n egemen konumunu okuyucuya devretti i, öykünün ise anlaml /bütüncül bir örgü olmaktan ç kt , yazar n do rudan anlam üretme özelli ini yitirdi i günümüzde, metin art k anlam n ta y c s olmaktan ç km t r. Bu da okuyucu say s kadar anlam/yorumun ortaya ç kmas n sa lam t r. Bu incelemede, günümüz öykü ve roman yazarlar ndan Hasan Ali Topta ’ n “)arap Lekesi” adl öyküsü üç farkl yönden incelemeye tabi tutulmu tur.

Anahtar Sözcükler: anlam, edebi metin, post-modern, benlik parçalanmas , imge.

READING STUDIES OF A STORY NAMED “%ARAP LEKES!” BY HASAN AL! TOPTA% Abstract

)arap Lekesi, which includes meaning blanks, reticence and numerous dark points, is a story which melts the real truth and fiction world into each other, creating a new world, and in which the author leaves his dominant position to readers. The story embraces as many meanings as its number of readers. There is no single focused idea/meaning in the text. The plot of the story is based on a wine spot on a table, and imaginary characters are created, and the dog, Alyo a, is used as a metaphor for reticence/ silence. This short and deep story is analyzed in three aspects: the sole existence of the text as an object; Alyo a as the language of reticence/silence and self-deconstruction.

Key Words: meaning, literary text, posmodern story, deconstruction, image.

G!R!%

“Metnin semantik potansiyelini

tüketecek tek bir do ru yoktur.” Wolsgang Iser

Edebi metinler, okuyucuya farkl yorumlama özgürlü ünü ö retir. Çünkü dildeki çok anlaml l k farkl okumalar/yorumlamalar do urur. Bundan dolay edebi metinler okuyucu taraf ndan de i tirilip tekrar yaz labilir. “Post-modern yazar bilmedi i, bilemeyece i bir gerçe i aç klamak, anlatmak istemez. Onun amac , her türlü yöntemi kullanarak metinde anlam bo luklar , suskunluklar yaratmak ve bu yolla as l gerçek olan , de i kenli i ve olumsall okuruna aktarmakt r.”1Her metinde okurun bir gün gelip dolduraca bo luklar vard r. Hasan Ali Topta , her iki sat rdan birini okuyucu için bo b rak p, içleri harflerle dolu çe itli bo luklar yarat r sayfalar n yüzünde.2Ve bu cümle bo luklar ndan olu mu devasa da lar, kelime kelime geni leyen ovalar; ovalar n içinden

irili ufakl ehirler, ehirlerin içinden de insanlar ve melekler ç kar r.3 Hasan Ali Topta ’a göre as l hikâyeler

(edebi metin), içlerindeki her eyi bir eye dayand r p bolca aç klamalarda bulunan hikâyeler de il, yap lar nda

*Turgut Özal Lisesi, Türk Dili ve Edebiyat Ö retmeni, Malatya; m_caldak@mynet.com ** Yüzüncü Y l Üniversitesi, E itim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat Bölümü.

1Dilek Dolta , Postmodernizm ve Ele;tirisi, Enk lâp Yay nlar , Estanbul 2003, s.102. 2Hasan Ali Topta , Harfler ve Notalar, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2008, s.7. 3Age., s.8.

(2)

74 karanl k noktalar bar nd ran böyle hikâyelerdir.4 Çünkü hikâye dedi imiz ey kelime kusarak de il, kelime

yutarak yaz l r.5

Wolsgang Iser, metinle ileti ime geçen okurun, metni düzenleyerek ve yeniden yazarak bir bak ma ikinci bir yazar oldu unu belirtir.6Her ey birbirine akan bir yer de i mece, birbirine dönü mece oyunudur. Son

eklini alm fakat tamamlanmam olan metin; kaygan bir zeminde, dü le gerçek aras nda gidip gelen karakterler, anlam bo luklar /suskunluklar, ki ilere ve ortama göre de i en gerçek, benlik parçalanmalar e li inde/sayesinde okuyucuyu da metnin kurmaca dünyas na dâhil olmaya davet eder. Okuyucu her bak ta ki ileri farkl yerlere ve zamana kaym bulur. “Yazar egemen konumunu b rakm , ki ilerin arkas na gizlenmekte ki isel bir tutumla öykülemektedir; okura yol göstermekten vazgeçmi tir, belki de gösterece i yolu kendisi de bilmemektedir. Okur ise yönetilen de il yönlendiren konumuna geçmi tir; metnin anlam n n iletilmesinde ba rol onundur bundan sonra.”7 Yazar n yapt bir ö retiye hizmet veya ya an lan anla l r ve

anlaml k lmak de ildir. O, sadece yazar. Metin, yazar n kalemi vesilesiyle vücuda geldikten sonra geriye bir metin bir de okur kal r. Yazar, bunu metnin metin olabilmesi için yapar…8 Peki ya yazar? O da art k ‘okur’ olmu tur. Okur ise bir ‘yazar’a dönü ür.

“Tzvetan Todorov, Stanley Fish’in ba çekti i yeni-pragmatist post-modern ele tirmenler grubunun ‘Metnin anlam nedir?’ sorusuna ‘Her ey’ ya da ‘Hiçbir ey’ diye cevap verdiklerini söyler.”9Metnin anlam

sadece yazar taraf ndan üretilmez, anlam üretme edimine okuyucu da dâhil olmu tur. Çünkü “metnin tek/do ru ve mutlak bir yorumu yoktur, anlamland rma edimi tümüyle öznel düzlemde gerçekle ir, görecedir, bu nedenle de okur say s kadar anlam vard r.”10 Hasan Ali Topta ’ n ‘)arap Lekesi’ adl öyküsü, sözünü etti imiz, okur

say s kadar anlam bar nd ran bir öyküdür. Metinde tek bir odak anlam yoktur. Masadaki arap lekesinden yola ç k larak öykünün kurgusu vücuda getirilmi , hayali kahramanlar yarat lm , köpek (Alyo a) suskunlu un/sessizli in imgesi/sembolü olarak kullan lm t r. Ayr ca kahraman (ben) yap söküme u rat lm ,

bütüncül ve dura an bir varl k olmaktan ç kar lm böylece anlam/gerçeklik

parçalanm /ço alt lm /gizlenmi tir. Öyküde Alyo a’n n imge olarak kullan lmas ; somut/reel gerçeklik ile soyut/kurmaca gerçekli i birbirine yakla t rm , bu farkl düzlemleri birbirinin içinde eritmi ve yeni bir dünya yaratm t r. Metnin art k anlam n ta y c s olmad , yazar n do rudan anlam üretme özelli ini yitirdi i, öykünün ise anlaml /bütüncül bir örgü olmaktan ç kt 11 göz önünde bulundurularak bu k sa ve derin öykü, üç

yönden incelemeye tabi tutulmu tur: Bir nesne olarak sadece metnin varl ; Alyo a’n n, sessizli in/suskunlu un dili olmas ve benlik parçalanmas .

Metin: Masadaki ‘%arap Lekesi’

Yitik bir zaman, kaygan bir zeminde, parçalanm bir bilincin öyküsüdür “)arap Lekesi.”12 “ ‘Ben’i (yazar/anlat c /kahraman) ‘sen’, ‘sen’i (al c /okuyucu/kahraman) ‘ben’ kadar ço altacak olan bu sat rlar arap i esinin yan nda bulup okumaya ba lad nda” (s.23) cümlesiyle bizi öykü atmosferine dâhil eden Hasan Ali

4Age., s.23. 5Age., s.25.

6Peter V. Zima, Modern Edebiyat Teorilerinin Felsefesi (Çeviren: Mustafa Özsar ), Hece Yay nlar , Ankara, 2004, s.114. 7Y ld z Ecevit, Orhan Pamuk’u Okumak, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2004, s.27.

8Hasan Ali Topta , Harfler ve Notalar, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2008, s.8. 9Dilek Dolta , Postmodernizm ve Ele;tirisi, Enk lâp Yay nlar , Estanbul 2003, s. 36.

10 Y ld z Ecevit, Türk Roman nda Postmodernist Aç l mlar, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2002, s.79. 11 Age., s.79.

(3)

75 Topta , farkl okumalara (anlama/yorumlama/kurgulama) imkân tan yan/mecbur k lan bir metinle kar kar ya oldu umuzu gösterir. Metnin ben merkezli (anlat c /kahraman) anlat m bak aç s yla kaleme al nm olmas ilk bak ta yazar n hareket alan n s n rlayan (çünkü anlat c kahraman ancak ya ad klar n ve ahit olduklar n bilebilir ve anlatabilir) bir durum olsa da )arap Lekesi’nde, yazar metinde daha çok karanl k nokta b rakarak tam aksine kendine daha rahat hareket etme imkân sa lam t r. Yazar n ayr ca okuyucuyu da kurguya dâhil etmesi (…bu sat rlar arap i esinin yan nda bulup okumaya ba lad nda…/ …sen bu sat rlar n sonuna geldi inde…), metin’i sadece bir edebi metin (öykü) olmaktan ç kar p, ayn zamanda kurgunun bir parças olmas n sa lam t r. O, art k sadece bir öykü de il orada -olay n geçti i mekânda- var olan/bulunan/okunan kurguya dâhil olan bir nesnedir. Ve o, “kendi u runa kendisi için okunan bir metin”dir art k.13

Kurguya dâhil olan, kurguyla var olan, bir yazar olan -yaz lan- ve okuyucuyu da kurgusuna dâhil eden metnin varl /gerçekli i üzerinde de durmak gerekir. Çünkü bizim arap i esinin yan nda bulup okumaya ba lad m z metin ayn zamanda -anda- yaz lmaya da ba lanm t r (s.32). Yani metnin yaz l da öykünün kurgusu içinde yer al r. Okudu umuz öykü ayn zamanda metnin nas l vücuda geldi inin öyküsüdür. Fakat “ imdi sen bu sat rlar n sonuna geldi inde, hiç ku kusuz beni tan mak için ne kahkahalardan yola ç kacaks n, ne de h çk r klardan…” (s.33) ifadesi, metnin okuma/yorumlamalar n n gerçekli ini/kesinli ini/do rulu unu ortadan kald r r. Metnin karanl k noktalar n ayd nlatmaya çal rken, daha çok karanl k noktan n belirmeye ba lad n fark ederiz. (Alyo a’n n varl , Alyo a’n n kim taraf ndan öldürüldü ü, metni/öyküyü kimin yazd v.b.). Hatta yazar, metnin sonunda “yaln zl ma damlayan arap lekesi yetecek sana” diyerek öyküde geçenlerin dü oldu unu sal k verir. Belki de tek gerçek yaln zl na damlayan arap lekesinden ibaret. Kim bilir? “Belki de her ey sonuç olarak yanl t r; olamaz m ?”14

Sessizli@in/Suskunlu@un Dili: Alyo;a

)arap i esinin yan nda bulup okumaya ba lad m z sat rlar, Alyo a’n n an s n hafifletmek için yaz lm t r belki de (s.23). Çünkü Alyo a mutfak masas n n dibinde anlam çözülemeyen simsiyah bir sözcük gibi öylece yatmaktad r (s. 32).

O sabah -kar s n n Ezmir’e gidi inin üçüncü günü- olup bitenler olup bitmeden önce (s.23), kahraman m z yatakta ‘s na nda’d r. Kar s n n geride b rakt , seslere kokulara ve onun dokunup gitti i e yalar n kat görünümlerine kar tedbirini alm t r. Elinin alt nda tatl tatl m z klayan Alyo a’n n kuyru u ona yönelecek her türlü sald r y savu turmak istercesine, giderek uzayan büyülü bir sarkaç gibi bo lukta h zl h zl bir sa a bir sola sallan p durmaktad r (s.24).

“Ben de, gözlerimi o tüylü, siyah sarkaca dikmi!tim. Alyo!a’n$n en yal$n dili kuyru udur herhalde, diye geçiriyordum içimden ve onun bana bir !eyler demeye çal$!t$ $n$ dü!ünüyordum. Onunla birbirimize o denli yak$nd$k ki, birbirimizi o denli sevmi!, o denli avutmu!, o denli ço alt$p o denli $s$tm$!t$k ki, bana her !eyi diyebilirdi. Daha önce de demi!ti belki, ne var ki pek konu!mam$!t$k onunla, konu!mazd$k. En s$k$ ba $m$z sessizlikti, bunu ikimiz de bilirdik; kar$m$n bitip tükenmez d$rd$rlar$na kar!$, sürekli aç$l$p kapanan ars$z ve anlams$z a za inat, sürekli ve kesin bir sessizlik… Sesle iletilebilecek ne kadar duygu varsa,

13 Peter V. Zima, Modern Edebiyat Teorilerinin Felsefesi (Roman Jakopson’den al nt ), Hece Yay nlar , Ankara 2004, s.25. 14 Y ld z Ecevit, Türk Roman nda Postmodernist Aç l mlar (Frederic Nietzsche’den al nt ), Eleti im Yay nlar , Estanbul

(4)

76 an$nda sessizli in diline çeviriyorduk bu yüzden, duru!un diline ya da, bak$!$n, k$p$rdan$!$n,

nefes al$p veri!in, irkili!in diline“ (s.24-25).

Alyo a, kar s n n d rd rlar na kar adam n savunmas ve s na d r. Kar s n n d rd rlar kar s nda adam n yan t susmakt r. S nd ey ise sessizliktir. Alyo a’yla sessizli in sözcüklerini kullanarak anla maya var rlar. Kar s n n anla lmaz sözlerinin kahraman n n/yazar n üstüne y ld , kar s n n neredeyse yüzünün tamam n bir a za dönü türüp, ellerini de bir dil gibi kullanarak pe pe e bir eyler anlatt (s.26) zamanlarda gözlerini Alyo a’ya çevirip, o sessiz ve vefal yarat görünce (s.27) s na na kavu mu küçücük bir çocuk gibi yaln zca kavu man n verdi i s cakl kla iliklerine dek s n p gev er (s.24).

Adam n konu tu u/sessizli i bozdu u yerde/zamanda Alyo a gözden yitmi tir. Alyo a’y yan na almad zamanlarda ise adam n lisan kendi lisan olmaktan ç kmaktad r ve kar s yla girdi i tart mada söz inatla dönüp dola p Alyo a’n n gereksizli ine gelir. Kar s Alyo a’y eve neden getirdi ini anlam , hatta ba tan beri biliyormu da o ana dek susmu gibi ondan bahseder. Kar s n n içi bo sözcüklerden olu an tümceleri, öfkeli bir sesle hiç dü ünmeden ortal a saç p savurmas adam kayg land r r. Ve sözcüklere bu denli güvenmesini ve onlardan bu denli umut beklemesini ilk kez yad rgar (s. 26).

Alyo a’n n yoklu unda adam birkaç sözcük telaffuz eder. Hâlbuki Alyo a, onun suskunlu udur. Kar s n n bitmek bilmeyen d rd rlar na kar suskunlu un/sessizli in tecessüm etmi halidir. Alyo a ile varl k âlemine ç kar ve bilir kendini.

“Onunla hep yan yanayd$k göz göze, kucak kuca a, koyun koyunayd$k. Zaten s$cakl$ $m$z birbirine kar$!mad$kça s$cak, varl$ $m$z birbirini görmedikçe var saymazd$k kendimizi.”(s.29).

Kar s n n gidi iyle evde bir bo luk meydana gelmi tir. Ev adeta geni lemi , duvarlar birer canl yarat k gibi ad m ad m geri çekilmi , e yalar küçüldükçe küçülmü , hiç beklenmedik kö elerde de insan bak lar ndan tutup kendilerine do ru çeken acayip alanlar aç lm t r (s.23). Ve adam kar s n n yoklu unda, Alyo a’y aramaya koyulur, gezinir odadan odaya. Kap aral klar na, kanepe diplerine, masa altlar na ve odalar n e iklerine do ru a an derinliklerine bakar. Alyo a’y ararken kendisini, daha çok, uçurumda gezinen bir dü e benzetir.

“Alyo!a’n$n yoklu u kar$m$n yoklu unu örterek önüm s$ra geni! a $zl$ bir uçurum gibi yürüyordu o s$rada ve ben belki de o uçurumda gezinen bir dü!e benziyordum.”(s.27)

Alyo a’y ya am n ac mas zl na kar bir s nak olarak kulland n dü ünerek bundan utanç duyar. Sonra ‘o tüylü siyah sarkac ’ (s.28) görür, ayn h zla bir sa a bir sola gidip gelmektedir. Ve o, art k Alyo a’n n kuyru u de il sanki daha çok bo lu un eline geçmi -kar s n n yoklu unda meydana gelen bo luk- tuhaf bir nesneye benzemektedir: “…bo lu un, iki an aras nda sallay p durdu u bir nesneye…” (s.28). Geçmi ile gelecek aras nda, u anda, kar s n n varl ile Alyo a’n n varl / kar s n n yoklu u ile Alyo a’n n (gereksiz) varl aras nda sallanan bir nesne: Alyo a’n n kuyru u.

Kar s n n olmay ndan do an sessizli i yine Alyo a’n n varl yla, onu dile getirmesiyle fark etmekteyiz. Kar s n n gidi i Alyo a’n n varl n gereksiz k lm t r. Yani sessizli in ortaya ç kmas /dile gelmesi. Art k adam n, s nd sessizli e/suskunlu a ihtiyac kalmam t r. Hatta bu durum, onu rahats z etmeye ba lam t r. Alyo a’n n her hareketi ona yöneltilmi bir sorudur sanki. Her bak upuzun bir tümcedir. O da kar s gibi v r z v r eyler anlat r, adam n gözlerine onun (kar s n n) gözleriyle bakar. Ve art k o ‘hiç de sand kadar vefal bir s nak de ildir. Onu, kar s na benzetir.

“Kar m gibi d rd rc n n tekisin!” (s.29) der öfkeyle. Ve Alyo a’y ilk defa evde tek ba na b rak p d ar ç kmaya karar verir. Kap da Alyo a tekrar m z klan r:

(5)

77 “7ki dili ayn$ anda konu!uyordu sanki; kulaklar$n$ dikip kuyru unu sallamas$ ayr$ bir dildi,

m$z$klanmas$ ayr$ bir dil.” (s.29).

Alyo a hem sessizli in dili olmu hem de kar s n n dilini kullanmaktad r art k. Kar s n n varl nda sessizlik/suskunluk iken; onun yoklu unda o bo lu u dolduran bir ses -bo luk- haline dönü ür. Adam bu bo luktan birçok ‘ben’ ortaya ç karmaktad r ve ‘ben’ini olu turmak için bir kar ben’e -sen- ihtiyaç duymaktad r. Kar s n n yoklu u, onun varl n do urmaktad r. “…yüzüm kar m n yüzünün duru unu do uruyordu…”(s.25). Hegel’e göre, bilinç ancak ba kalar n n bilinci taraf ndan tan mlan nca kendi kendinin fark na var r.15 Sessizli in art onun seslili ini daha çok varl k âlemine ç karmaktad r.

“…önüm s$ra, bir beden oylumundaki bo!lu un da benimle birlikte yürüdü ünü dü!ünüyordum. Bir ad$m sonraki bendim sanki o bo!luk, ya da mutfa a y$llard$r girip ç$kan bedenim bo!lu un yüzünde yüzlerce iz b$rakm$! ve o izler derinle!e derinle!e bedenime benzemi!ti de onlar$ hissediyordum. Asl$nda, ayn$ bedensel bo!luktan yüzlercesinin de arkamdan geldi ini dü!ünebilirdim…”(s.32).

Adam eve döndü ünde köpek havlamalar na kar an insan homurtular duyar. Mutfa n kap s n aralay p bakt nda Alyo a’n n a z köpükler içinde k vrand n , kuyru unu simsiyah bir k rbaç gibi durup dinlenmeden inan lmaz bir h zla sa a sola savurarak yakla an ölümü kovmaya çal t n görür.

Ve Alyo a mutfak masas n n dibinde -metnin yaz ld masa- anlam çözülemeyen/çözülemeyecek simsiyah bir sözcük gibi öylece yatar.

%arap Lekesinde ‘Benlik’ Parçalanmas

Dü ile gerçeklik, varl k ile yokluk ve dü /gerçek aras ndaki ‘ben’ler, öyküde ayn zamanda, farkl zeminlerde kar m za ç kar. Öyle ki neyin dü , hangisinin gerçek oldu unu kar t rmaya ba lar z. “Özne; bütüncül ve dura an bir varl k ya da bilinç olmaktan ç kar, benlikler aras nda geçen çok çe itli ve bütüncül olmayan bir oyun anlay içinde yeniden kurgulan r.”16 Bu bölümde kahraman m z n dü /gerçeklik aras nda belirip yok olan ‘benlik’ parçalanmas incelenecektir. Her bir benlik birbirinden ayr ‘ben’ler olarak verilmi ve bu ‘ben’lerin öyküde kar la t klar /birle tikleri yerler/noktalar metnin okuyucusuna b rak lm t r.

1.Ben: Kar s n Ezmir’e yolcu edi inin üçüncü günü ve kahraman m z yatakta Alyo a’yla birlikte uzanm onun burnunu ok amaktad r. Ve kar s ndan bo alan yerleri ele geçirmeye çal r: “…kar mdan bo alan yerleri ele geçirmeye haz rlan yordum. Onun gidi iyle birlikte tuhaf bir geni lik olu mu tu evde; duvarlar canl birer yarat k gibi ad m ad m geri çekilmi ti sanki e yalar küçüldükçe küçülmü , hiç beklenmedik kö elerde de insan bak lar ndan tutup kendilerine do ru çeken acayip alanlar aç lm t .” (s.23). Kar s n n gidi iyle adeta ya am alan geni leyen adam bu geni li in içinde tuhaf bir duru sergilemektedir. “Ne zaman bakarsam bakay m ortal kta sürekli insan n üstüne yürüyen sevinçli bir bo luk vard .” (s.23). Bu sevinçli bo lu a gözleri tak l nca akl na kar s , kar s n n sözleri, kocaman a z gelir. Ve Alyo a’n n yan nda kendini güvende hisseder; Alyo a’n n kuyru unu ve her eyi sessizli in diline çeviri lerini dü ünür (s.24). Tam o s rada yatak odas n n kap s aralan r, ‘bir gölge’ içeri bakar ve kaybolur (s.28). Alyo a’yla birlikte odadan ç k p, salona bakarlar ancak salonda kimseyi bulamazlar. Ekisi de tedirgin olur. Alyo a’n n gittikçe artan tedirginli i adam sinirlendirir. Alyo a’n n

15 Gencay )aylan, Postmodernizm, Emge Kitabevi Yay nlar , Ankara 2006, s.218

16 Y ld z Ecevit, Türk Roman nda Postmodernist Aç l mlar (Madan Sarup’dan al nt , Postyap salc l k ve Postmodernizm, s.86), Eleti im Yay nlar , Estanbul 2002, s.78

(6)

78 kar s gibi d rd rc n n teki oldu unu dü ünmeye ba lar. Giyinir, emsiyesini al r ve d ar ç kar (s.29). Dü ünceli bir ekilde yürür ve kendini bir marketin önünde bulur. Eçeri girdi inde ise ne yapaca n bilmez bir haldedir. Bir i e arapla yar m kilo beyaz peynir al r. Eve döner ve emsiyesini vestiyere asar.

2. Ben: Salonda kar s yla tart maktad r. Kar s sürekli konu ur, adam ise koltu un kenar na s ms k tutunmu güç almaya çal r. Konu ma dönüp dola p ‘Alyo a’n n gereksizli i’ne gelir. Kafas nda kurdu u ‘anlaml sözleri’ kar s na söyler ve kar s yüzünü elleriyle kapatarak k s k s güler. Alyo a o s ra ortal kta yoktur. Kendisi de Alyo a’y aramaya koyulur. Ve kendisini bu haliyle ‘uçurumda gezinen bir dü ’e benzetir. Alyo a’y bir s nak olarak görmekten utanç duymaya ba lar. Alyo a’y ald günü an msar. Yatak odas n n kap s n aralar bir gölge gibi e ilip içeriye bakar. Yüzü sapsar d r ve h zla kaybolur (s.28). Markete gider, bir i e arap ile yar m kilo beyaz peynir al r. Kasiyer kendisine (yüzünün renginden dolay ): “Hasta m s n z?” diye sorar. Eve döndü ünde d ar ya emsiyesiz ç kt n fark eder. )emsiyeye dokundu unda emsiyenin slak oldu unu görünce a r r. Ve Alyo a’ya seslenerek mutfa a do ru yönelir. Mutfaktan insan homurtular ve Alyo a’n n havlamalar duyulmaktad r. Kap y aralay p bakar. Alyo a a z köpükler içinde yerde k vran rken bir ayak, onun ölüp ölmedi ini anlamak için tekmeler. Aya n sahibi elindeki i eyi bir kö eye f rlat p masaya oturmu , bir yandan arap yudumlarken, bir yandan da a z ndaki peynir dilimlerini geveleye geveleye önündeki kâ da bir eyler yazmaktad r. Kahraman m z art k geç kald n dü ünerek kap y kapat r ve elindeki po etle kap n n dibine çöker. Eçerden gelen kahkaha seslerini duyup, h çk ra h çk ra a lar.

SONUÇ

Günümüzde “ele tirinin i levi, yap t n ‘ne anlama geldi ini’ göstermek de il, ‘nas l bir ey oldu unu’ göstermektir.”17 Bu dü ünceden hareketle, içinde anlam bo luklar , suskunluklar ve bolca karanl k noktalar

(Alyo a’n n bir imge olarak kullan lmas ) bulunan; reel gerçek ile kurmaca dünyay birbirinin içinde eritip yeni bir dünya (benlik parçalanmas ) yaratm olan ve yazar n egemen konumunu b rak p, egemenli i okura devretti i bir metin olan )arap Lekesi adl öykünün, kurgu tekni iyle metinde anlam n çözümsüzle mesini, açmaza girmesini/ço almas n sa layan bir metin oldu u görülecektir. Tümüyle öznel bir düzlemde gerçekle tirilen bu inceleme, farkl okumalara kap aralayacak ve anlamland rma/yorumlama çal malar na katk sa layacakt r.

KAYNAKÇA

Dolta , Dilek, Postmodernizm ve Ele;tirisi, Enk lâp Yay nlar , Estanbul 2003.

Ecevit, Y ld z, Türk Roman nda Postmodernist Aç l mlar, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2002.

………, Orhan Pamuk’u Okumak, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2004.

)aylan, Gencay, Postmodernizm, Emge Kitabevi Yay nlar , Ankara 2006.

Topta , Hasan Ali, Ölü Zaman Gezginleri, Do an Kitap, 3.Bask , Estanbul 2007.

……….., Harfler ve Notalar, Eleti im Yay nlar , Estanbul 2008.

Zima, Peter V., Modern Edebiyat Teorilerinin Felsefesi (Çeviren: Mustafa Özsar ), Hece Yay nlar , Ankara, 2004.

17 Y ld z Ecevit, Türk Roman nda Postmodernist Aç l mlar (Susan Sontag’dan al nt , Sanatç : Örnek Bir Çileke;, s.21),

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

günde yanma-batma, sulanma, kafl›nt›, göz kapa¤› ödemi, konjonktival kemozis ve konjonktival k›zar›kl›kta istatistiksel olarak anlaml› düflüfl saptan›rken; 30..

[r]

Bizim çal›flmam›zda, en az 12 ayl›k ta- kip sonunda, düzeltilmemifl görme keskinli¤i 0.8 veya daha yüksek olan gözlerin oran› Technolas grubunda.. %55.8, Allegretto

Çal›flmam›zda CsA tedavisi alan Behçet üveiti olan olgular retrospektif olarak degerlendirilmifl ve CsA'n›n üveit atak s›kl›g›n› azalt›c› etkisi, görme kes-

Tasar›mlar bireysel müflteri ihtiyaçlar›na ve buna ba¤l› hedef kitlelerine göre ilk elden sürülür. Tasar›mlara atfedilen nitelemeler biçim dili olarak ürünlerin

n boyutlu bir A determinant¬n¬n herhangi bir a ij eleman¬n¬n minörü, jAj üzerinde a ij eleman¬n¬n bulundu¼ gu sat¬r ve sütun silindikten sonra geriye kalan ve jA ij j

16/07/2009-11/09/2009 tarihleri aras›nda kulak burun bo¤az, üroloji, ortopedi, kad›n do¤um ve genel cerrahi ameliyathaneri ile endoskopi ünitesinde kullan›lmakta olan