• Sonuç bulunamadı

Anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algılanan sosyal destek düzeylerinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algılanan sosyal destek düzeylerinin incelenmesi"

Copied!
108
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ANNE-BABASI BOŞANMIŞ VE BOŞANMAMIŞ ERGENLERİN

ALGILANAN SOSYAL DESTEK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan S. Didem AKDOĞAN

Ankara Aralık, 2012

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM DALI

ANNE-BABASI BOŞANMIŞ VE BOŞANMAMIŞ ERGENLERİN

ALGILANAN SOSYAL DESTEK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan S. Didem AKDOĞAN

Danışman: Prof. Dr. Mehmet GÜVEN

Ankara Aralık, 2012

(3)

i

S. Didem AKDOĞAN‘ın “Anne-Babası Boşanmış ve Boşanmamış Ergenlerin Algılanan Sosyal Destek Düzeylerinin İncelenmesi” başlıklı tezi 25.03.2013 tarihinde, jürimiz tarafından Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Prof. Dr. Galip YÜKSEL

Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Mehmet GÜVEN

(4)

ii

insanların sosyal çevrelerinin genişlemesinin yanında daha bireysel yaşam tarzına yönelim olduğu görülmektedir. Bunun yanında toplum ve toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen ailenin yapısı da farklılaşmakta ve parçalanmış, özellikle boşanmış aileler çoğalmaktadır. Bu araştırmada anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algılanan sosyal destek düzeyleri ailelerinin boşanmış olup olmadığına, sınıf düzeyine, cinsiyete ve anne-baba eğitim düzeylerine göre incelenmiştir. Ayrıca anne-babası boşanmış ergenlerin boşanma sonrasındaki bazı durumlarına göre algılanan sosyal destek düzeyleri incelenmiştir.

Öncelikle araştırmamın her aşamasında bana destek olup yol gösteren ve başaracağımı hissettiren değerli tez danışmanım Prof. Dr. Mehmet GUVEN’e,

Bilgi ve yönlendirmeleri ile yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Galip YÜKSEL’e,

Verilerimin toplanma aşamasında destekleri ve arkadaşlıkları için Semra ERGENÇ, Hasan Hüseyin DOĞAN ve Gonca AKDOĞAN’a; işbirliklerinden dolayı araştırmanın yapıldığı okulların müdür, müdür yardımcıları ve rehber öğretmenlerine; verilerimin değerlendirilmesinde yardım ve desteğini hissettiren arkadaşım Zeliha ÖZDEMİR’e,

Kızı olmaktan gurur duyduğum; sonsuz özverisi, sevgisi, anlayışı, sabrı ve desteği ile bugünlere gelmemde en çok emeği olan, canım annem Gülten KÖSEOĞLU’na,

Hayatın her aşamasını beraber yaşadığım, desteğini ve yardımını her zaman hissettiğim ve özellikle tez hazırlama sürecinde bana güç veren biricik kardeşim Hatice Server AYDIN’a,

Hayatımda olduğu andan itibaren bana olan inancı, sevgisi ve güveni ile tüm zorlukları birlikte atlattığım, varlığı ile varlığıma anlam katan can yoldaşım sevgili eşim Fahrettin AKDOĞAN’a,

Hayatım boyunca dualarını eksik etmeyen canım dedeme, ananeme ve iyi dilekleri ile bana destek olan tüm aileme teşekkür ederim.

(5)

iii

ANNE-BABASI BOŞANMIŞ VE BOŞANMAMIŞ ERGENLERİN ALGILANAN SOSYAL DESTEK DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

AKDOĞAN, S.Didem

Yüksek Lisans Tezi, Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet GÜVEN

Aralık - 2012, 88 Sayfa

Bu araştırma anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algıladıkları sosyal desteği çeşitli değişkenler açısından incelenmek amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Araştırma 2011-2012 eğitim öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesinde bulunan MEB’e bağlı toplam yirmi ilköğretim ve ortaöğretim okulunda yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu bu okulların 8.-9.-10. sınıflarında öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 272 kız, 196 erkek olmak üzere toplam 468 ergenden oluşmaktadır.

Araştırmada veriler “Algılanan Sosyal Destek Ölçeği / ASDÖ-R” ve “Kişisel Bilgi Formu” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde Çift Yönlü Varyans Analizi, t- testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır.

Araştırma sonuçları; algılanan sosyal desteğin anne-babalarının boşanma durumuna göre anlamlı şekilde farklılaşmadığını, kızların erkeklere göre ve 8.sınıfların 9.sınıflara göre ve ayrıca anne-babası boşanmış ve babası çalışan ergenlerin anne-babası boşanmış babası çalışmayanlara göre daha fazla sosyal destek algıladığını göstermektedir. Araştırmada incelenen anne ve baba eğitim düzeyinin ve boşanmış anne-babaya sahip ergenlerin yanında yaşamadığı taraf ile görüşüp görüşmeme, birlikte yaşadığı kişiler, boşanmanın ne kadar süre önce gerçekleştiği, boşanma yaşandığında ergenin yaşı, annenin çalışma durumu, yanında yaşamadığı taraftan maddi destek alma durumu, yanında yaşadığı ve yaşamadığı tarafın yeniden evlenme durumu, kardeş sayısı ve kaçıncı çocuk olduğu değişkenlerinin ergenlerin algıladıkları sosyal desteği anlamlı şekilde farklılaştırmadığı görülmüştür.

(6)

iv

THE ANALYSIS OF PERCEIVED SOCIAL SUPPORT LEVEL OF ADOLESCENTS WHOSE MOTHER-FATHER ARE DIVORCED AND

UNDIVORCED

AKDOĞAN, S. Didem

Master Thesis, Department of Guidance and Psychological Counseling Supervisor: Prof. Dr. Mehmet GÜVEN

December–2012, 88 pages

This research is performed in order to analyse the perceived social support of adolescents whose parents are divorced and undivorced in terms of various factors.

This research was conducted in the district of Ankara Keçiören with total 20 primary/secondary school that depend on Ministry of Education during 2011-2012 academic year. In this study the sample was consisted of 8th, 9th, 10th grade 272 female and 196 male adolescents who are volunteer to participate in the study. In this study, “Perceived Social Support Scale/ PSSS-R” (Yıldırım 2004) and “Personel Information Form” were used to collect data. Double Factor Variance Analysis, t test and One Way Variance Analysis (ANOVA) were used in the analysis of data used in study.

Results of the study indicated that parents’ being divorced doesn’t influence the perceived social support of adolescents, girls perceive more social support than boys and 8th grade adolescents perceive more social support than 9th grade adolescents. Besides, it was found that the adolescents who have divorced parents and employed father have higher perceived social support than adolescents who have divorced parents and unemployed father. Another finding of the study is that other variables such as parents’ education, meeting or not meeting with the parents, the people who the adolescent live with, the time period after divorce,the age of the adolescent when the parents divorced, mother’s employment, financial support from the parents, the parents’ marriage after divorce, the number of brother / sister and birth order doesn’t differentiate the perceived social support of adolescents significantly.

(7)

v

İÇİNDEKİLER

Sayfa

JÜRİ ONAY SAYFASI ...i

ÖN SÖZ ...ii

ÖZET ...iii

ABSTRACT ...iv

İÇİNDEKİLER ...v

TABLOLAR LİSTESİ ...vii

KISALTMALAR LİSTESİ ...xi

1. GİRİŞ 1.1 Problem Durumu ...1 1.2 Araştırmanın Amacı...5 1.3 Araştırmanın Önemi ...6 1.4 Araştırmanın Sınırlılıkları ...7 1.5 Tanımlar ...8

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ...9

2.1 Aile ...9

2.1.1 Aile Kavramı ve Sınıflandırılması ...9

2.1.2 Ailenin Önemi ve Fonksiyonları...10

2.2 Boşanma ...13

2.2.1 Boşanma ve Nedenleri ...13

2.2.2 Türkiye’de Boşanma İle İlgili İstatistiksel Veriler ...15

2.2.3 Boşanmanın Ergenler Üzerindeki Etkileri. ...16

2.2.4 Boşanmış Aile ve Çocukları İle İlgili Yapılmış Araştırmalar ...21

2.3 Sosyal Destek ...29

2.3.1 Sosyal Destek Kavramı ...29

2.3.2 Sosyal Destek İle İlgili Kuramsal Bilgiler ...31

2.3.3 Ergenlik Döneminde Sosyal Destek ...32

(8)

vi

3.1 Araştırma Modeli ...38

3.2 Çalışma Grubu …...38

3.3 Veri Toplama Teknikleri. ...42

3.3.1. Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ASDÖ-R) ...42

3.3.1.1. ASDÖ-R’nin Puanlanması ...43

3.3.1.2. ASDÖ-R’nin Geçerliği...43

3.3.1.3. ASDÖ-R’nin Güvenirliği…….………44

3.3.2. Kişisel Bilgi Formu ...44

3.4 Verilerin Toplanması ...45 3.5 Verilerin Analizi ...45 4. BULGULAR ve YORUM ...47 5. SONUÇ ve ÖNERİLER ...75 5.1 Sonuç ...75 5.2 Öneriler ...76 KAYNAKÇA ...78 EKLER ...88

(9)

vii

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 1. Araştırma Grubunda Bulunan Anne-Babası Boşanmış

Öğrencilerin Demografik Özelliklerine İlişkin

Dağılımlar………...……….…39

Tablo 2. Araştırma Grubunda Bulunan Anne-Babası Boşanmamış Öğrencilerin Demografik Özelliklerine İlişkin

Dağılımlar………...……….…41

Tablo 3. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Cinsiyetlerine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler………….…....47

Tablo 4. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Cinsiyetlerine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin İki Yönlü

Varyans Analizi Sonuçları……….…..48

Tablo 5. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Sınıf Düzeylerine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler………...…..…50

Tablo 6. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna Ve Sınıf Düzeyine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin İki Yönlü

Varyans Analizi Sonuçları……….……..51

Tablo 7. Ergenlerin Sınıf Düzeyine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puan Ortalamalarına İlişkin Scheffe Testi Sonuçları……….………..……52

Tablo 8. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Anne Eğitim Düzeylerine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin

(10)

viii

İki Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………..54

Tablo 10. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Baba Eğitim Düzeylerine Göre Algılanan Sosyal Destek

Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler………..………..55

Tablo 11. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Baba Eğitim Düzeylerine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam

Puanlarına İlişkin İki Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……….56

Tablo 12. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Yanında Yaşamadığı Taraf İle Görüşüp Görüşmeme Durumuna Göre Algılanan Sosyal Destek

Toplam Puanlarına İlişkin t testi Sonuçları………...….…57

Tablo 13. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Birlikte Yaşadığı Kişilere Göre

Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler………...59

Tablo 14. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Birlikte Yaşadığı Kişilere Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin

Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları ………...………..…..……..60

Tablo 15. Anne-Babanın Boşanma Olayının Ne Kadar Süre Önce Gerçekleştiğine Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına

(11)

ix Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına

İlişkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları ………..………….62

Tablo 17. Anne-Babanın Boşanma Olayı Yaşandığında Ergenin Yaşına Göre

Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler……….63

Tablo 18. Anne-Babanın Boşanma Olayı Yaşandığında Ergenin Yaşına Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Tek Yönlü Varyans

Analizi Sonuçları………...……….63

Tablo 19. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Annelerinin Çalışma Durumlarına Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin

t testi Sonuçları……….………….……….64

Tablo 20. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Babalarının Çalışma Durumlarına Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin

t testi Sonuçları……….………..65

Tablo 21. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Yanında Yaşamadığı Taraftan Maddi Destek Alma Durumuna Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin t testi Sonuçları………...………..……67

Tablo 22. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Yanında Yaşadığı Tarafın Yeniden Evlenme Durumuna Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam

(12)

x

Yeniden Evlenme Durumuna Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam

Puanlarına İlişkin t testi Sonuçları………..………69

Tablo 24. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Kardeş Sayıları ve Algılanan

Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler……….70

Tablo 25. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Kardeş Sayıları ve Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Tek Yönlü

Varyans Analizi Sonuçları………...………70

Tablo 26. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Kaçıncı Çocuk Olduklarına Göre

Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler……….72

Tablo 27. Anne-Babası Boşanmış Ergenlerin Kaçıncı Çocuk Olduklarına Göre Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Tek Yönlü Varyans

(13)

xi

KISALTMALAR LİSTESİ

ASDÖ-R : Algılanan Sosyal Destek Ölçeği- Revizyon

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

(14)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde ilgili literatürden de yararlanılarak araştırmaya konu olan problem durumu, alt problemler, amaç, önem, sınırlılıklar, sayıltılar ve tezde geçen temel kavramların tanımları açıklanmaktadır.

1.1 Problem Durumu

Hızla gelişen teknoloji, toplumsal yapılardaki değişimler, kültürel çatışmalar, ekonomik ve sosyal problemlerin meydana getirdiği gündelik yaşam sorunları, günümüzde insanları sürekli yeni bir durumla karşı karşıya getirmektedir. Toplum hızla kaybolan bazı değerleri korumaya çalışırken, hızla oluşan bazı kavramlara da ayak uydurmak zorunda kalmaktadır.

Günümüzde yaşam tarzları gittikçe bireyselleşmekte, geniş ve kalabalık topluluklar ile yaşama biçimi değişmektedir. Özellikle aile yapılarındaki değişimler toplumu oldukça etkilemektedir. Bu değişime neden olan birçok faktör bulunmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselmesi ve eğitim olanaklarının artması, kız çocuklarının eğitimine ve yaşam tarzlarına bakış açısının değişmesi, ülke içi ve dışı ulaşım olanaklarının gelişmesi, yaşam standartlarının yükselmesi ve kadınların toplumda daha aktif hale gelmesi gibi etkenler örnek olarak gösterilebilir.

Bu toplumsal değişimler birçok farklı sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin; geçmişte insanlara problemlerini çözmede daha çok yakın ilişkilerinden elde ettiği destek yeterli gelirken, yaşadığımız zamanda insanlar güvenebilecek yakınlar bulmakta zorlanmakta ve desteği tanımadıkları, dışarıdan bir kişiden alma fikri daha cazip ve işlevsel gelmektedir. Kısacası insan ilişki ve etkileşimleri farklılaşmakta, sosyal destek kaynakları boyut değiştirmektedir.

(15)

Toplumsal değişimlerin getirilerinden biri de gittikçe artan, insanı ve toplumu etkileyen en önemli sorunlardan biri sayılabilecek boşanma ve beraberinde getirdiği problemlerdir. Boşanmaların anne ve babalar bakımından bazı olumsuz sonuçları olsa da çocuklar açısından sonuçlar daha fazla ve ağır olabilmektedir.

Bir çocuğun doğar doğmaz hatta doğmadan önce etkileşimde bulunduğu ilk ortam ailesidir. Özellikle anne-babanın birbiri ve çocukla iletişiminin, çocuğun kişilik oluşumunda ve çevresi ile kurduğu ilişkilerin biçimlenmesinde önemli bir etken olduğu düşünüldüğünde, boşanmadan en çok etkilenen aile bireyinin çocuklar olduğu söylenebilir. Miller’a (2002) göre çocukluk çağında aile ortamında karşılaşılan olumsuz tutum ve davranışlar neticesinde duygusal süreçler çerçevesinde çocuklarda çeşitli bunalımlar, tedirginlikler, çeşitli faaliyetlere karşı zevk ve ilgi azlığı gibi sonuçlar ortaya çıkabilir (Akt. Usta, 2004).

Freud’a göre çocuklar psikoseksüel dönemlerden geçerken bazı zorluk ve krizleri aşmak zorundadır ve bu dönemlerden birinde sarsıcı bir deneyim yaşadığı zaman kişi ileride o dönemden kalma bazı özellikler gösterir. Freud, çocuğun anne-baba ile belirli yaşlarda önemli ilişkilerde bulunduğunu savunmuştur. 3-6 yaşları arasında yaşanan Oedipus kompleksi, bu dönemden sonra aynı cinsteki ebeveyn ile özdeşleşerek erkek çocukların erkeksi, kız çocukların kadınsı özellikler kazanmaya başlaması, bu dönemde aynı zamanda üst benliğin de gelişmeye başlaması gibi durumlar örnek olarak gösterilebilir (Burger, 2006: 85-90). Bu yüzden çocuğun boşanma olayı ile anne-babadan ayrı kalma yaşı önemlidir. Özellikle “fırtınalı” geçen ergenlik döneminde bir de aile çatışmaları ile karşılaşan çocuk, kişiliğinin gelişiminde problemler yaşayabilmektedir. Yapılan çalışmalarda parçalanmış aileye sahip ergenlerin; akademik başarısızlık, düşük benlik saygısı, içe kapanıklık, saldırganlık-suç işleme ve intihara eğilim davranışları, anti-sosyal davranışlar, yüksek yalnızlık düzeyleri, düşük düzeyde yılmazlık özelliklerine sahip oldukları bulunmuştur (Şentürk, 2006; Pancar, 2009; Özcan, 2005). Ayrıca Hetherington (1993) araştırmasında, aileleriyle yaşayan ergen kız ve erkeklerin %90’ı normal düzeyde problemler yaşarken, %10’unun ciddi problemleri olduğunu, ciddi problemler yaşama oranının parçalanmış ailelerde ise kız çocuklarda %34; erkek çocuklarda %26 seviyesinde olduğunu tespit etmiştir (Akt. Özağı, 2007).

(16)

Boşanmaların artması ile aile yapıları ve ilişkilerde kültürel ve sosyal anlamda bazı değişimler olduğu söylenebilir. Aile yapılarındaki farklılaşma “aile” kavramına yeni görevler yüklemiştir. Kadının çalışma hayatına daha fazla katılması, kendini geliştirme konusunda daha aktif olması onu daha fazla sosyalleştirmeye başlamıştır. Eşlerinin kendi ile birçok konuda eşit haklara sahip olması erkeğin aile içindeki yerini de farklılaştırmaktadır. Sağlıklı ailelerde bu tarz konular sorun olmazken, sağlıksız aileler kendi içlerinde ve topluma karşı fonksiyonlarını yerine getirmekte zorlanmakta ve durum boşanmaya kadar gidebilmektedir.

Bazı boşanmış çocuklu aileler psikolog, sosyal hizmet uzmanları veya psikolojik danışmanlardan uzman desteği alırken bazı aileler bu konuyu gizlemeyi tercih edebilmektedir. Bu noktada sosyal çevre devreye girmektedir. Aileden, arkadaşlardan, öğretmenlerden, akrabalardan, komşulardan ve diğer kişilerden algılanan sosyal destek anne-babanın boşanma dönemini daha sağlıklı atlatması açısından ergen için önemlidir.

Yıldırım’a (1997) göre sosyal destek; bireyin çevresinden elde ettiği sosyal ve psikolojik destektir. Bu çerçevede bireyin ailesi, en geniş aile çevresi, arkadaşları, karşı cins arkadaşı, öğretmenleri, iş arkadaşları, komşuları, ideolojik-dinsel-etnik gruplar ile bireyin içinde yaşadığı toplum gibi faktörler o bireyin sosyal destek kaynaklarını oluşturmaktadır.

Tardy’nin (1985) popüler sosyal destek modeline göre sosyal desteğin birkaç öğesi vardır. Öncelikle sosyal destek kişilerin sosyal ağlarından gelir. Öğrenciler için bu ağlar ebeveynlerini, diğer aile üyelerini, öğretmenlerini, sınıf arkadaşlarını, yakın arkadaşlarını, komşularını ve okulunu içerir ( Akt. Demaray ve Malecki, 2003: 32) .

Aile desteği; etkisinin zamanla azalmasına ve aileyle çatışmaların artmasına karşın, ergenlik boyunca önemli bir sosyal destek türüdür. Aile desteği; diğerlerinden daha çok, doğrudan ergenin akademik başarısı, olumlu kişisel imajı, kendine güveni ve bütünüyle akıl sağlığıyla ilişkilidir (Newman,B., Newman, P., Griffen,S., O’Connor, K. ve Spas, J., 2007).

Sosyal desteğin en ihtiyaç duyulduğu dönemlerden biri ise ergenliktir. Ergenlik dönemindeki genç tutum ve davranışlarını model alacağı, kendisini onlarla

(17)

özdeşleştireceği uygun bireylere ihtiyaç duyar. Erkek çocuğun baba, kız çocuğun anne ile özdeşim kurabilmesi gerekir. Anne ve babanın ev içi rollerindeki aksaklıklar ergenin uygun olmayan modelleri gözlemesine ve gelişiminde aksamalara neden olabilir. Okul öncesi dönemde anne ve baba en etkili kişiler iken yedi yaşlarından sonra arkadaşların çocuk üzerindeki etkisi hissedilmeye başlar, ergenlik yıllarında ise arkadaş-akran ilişkileri önem kazanmaktadır (Kulaksızoğlu, 1997: 41-44).

Ergen, ailesinde sağlayamadığı doyumu arkadaş grubunda sağlamak isteyebilir veya en fazla onlardan destek alma ihtiyacı hisseder. Şentürk (2006), parçalanmış aile-çocuk ilişkisini araştırdığı çalışmasında; babasız yaşamak zorunda kalan çocuğun hem güven sorunu yaşadığını hem de ev dışı etkilere daha çok bağımlı kaldığını vurgulamıştır. Ayrıca kontrolü güçleşen çocuğun, aileden ziyade arkadaş çevresi ile daha çok iletişime geçtiğini böylece aile içinde normal kabul edilmeyen tutum ve davranışların benimsenme durumunun ortaya çıktığını belirtmiştir.

Arkadaşlık ilişkileri, toplumsallaşma süreci içinde her zaman önemli bir paya sahiptir. Ancak ergenlikte toplumsal ilişkilere öncülük ettiği ifade edilebilir. Arkadaş ilişkilerinin; kendini değerli hissetme, ego tatmini, hassasiyet, etkileme, rehberlik ve destek, güvenilirlik ve teşvik etme gibi çeşitli işlevleri söz konusudur (Dülger, 2009).

Ergenin en çok vakit geçirdiği yerlerden biri de okuldur. Okulda arkadaşlarından başka öğretmenleri ile iletişim halindedir. Ailede anne-baba ve okulda öğretmenlerin rol model olması ergenin sağlıklı gelişiminde önemli yer tutar. Öğretmenler ile kurulan sağlam ilişkiler ergenlere kendini başarılı ve zor dönemlerinde bir büyük tarafından anlaşılabildiğini hissettirebilir. Ayrıca bu kişilerden algıladığı sosyal destek düzeyinin karmaşık dönemin olumsuzluklarından etkilenme düzeyini farklılaştırdığı söylenebilir.

Ergen çeşitli psikolojik, zihinsel, cinsel ve sosyal belirsizliklere, karmaşaya, ruhsal ve bedensel değişimlere uyum sağlama çabalarını sürdürürken, bir de anne-babanın boşanmasıyla karşılaşırsa başka bir sürece girer. Sevim (2008), çocukların (kişilik ve gelişimsel özellikleri, yaş, anne-babanın boşanma karşısındaki tutumu, çevresinde başka boşanmış aile olup olmaması gibi çeşitli faktörler olmakla birlikte), boşanma konusunda genellikle beş aşamadan geçtiklerini belirtmiştir:

(18)

1. İnkar etme

2. Boşanmaya neden olan insan/ durum olarak gördüklerine kızma 3. Anne-babayı bir araya getirmek için çeşitli numaralar yapma 4. Depresyon/ çöküntü

5. Boşanmayı kabullenme

İnsanlar hayatları boyunca birçok dönemden geçer ve birçok olay yaşarlar. Yukarıda da belirtildiği gibi özellikle ergenlik dönemi ve boşanma gibi kritik dönemlerde sağlıklı bir gelişim ve uyum sürecinin geçirilmesinde sosyal desteğin, sağlıklı bir ailede yetişmenin önemi oldukça büyüktür. Tüm bunlardan hareketle bu araştırmada anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algıladıkları sosyal destek düzeyleri; ergenlere, ebeveynlerine ve boşanma sonrasına ilişkin bazı değişkenlere göre incelenmiştir.

1.2 Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı; anne-babası boşanmış ve boşanmamış ergenlerin algıladıkları sosyal destek düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir.

Yukarıda belirtilen temel amaç doğrultusunda araştırmada su sorulara cevap aranmıştır:

1. Ergenlerin algıladıkları sosyal destek aile yapılarına ve cinsiyetlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

2. Ergenlerin algıladıkları sosyal destek aile yapılarına ve sınıf düzeylerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

3. Ergenlerin algıladıkları sosyal destek aile yapılarına ve anne eğitim düzeylerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

4. Ergenlerin algıladıkları sosyal destek aile yapılarına ve baba eğitim düzeylerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

(19)

5. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, yanında yaşamadığı taraf ile görüşüp görüşmemesine göre farklılaşmakta mıdır? 6. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, birlikte

yaşadığı kişilere göre farklılaşmakta mıdır?

7. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, boşanma olayının ne kadar süre önce gerçekleştiğine göre farklılaşmakta mıdır? 8. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, boşanma

olayı yaşandığında ergenin yaşına göre farklılaşmakta mıdır?

9. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, annenin çalışıp çalışmadığına göre farklılaşmakta mıdır?

10. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, babanın çalışıp çalışmadığına göre farklılaşmakta mıdır?

11. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, ergenin yanında yaşamadığı taraftan maddi destek alıp almadığına göre farklılaşmakta mıdır?

12. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, ergenin yanında yaşadığı tarafın yeniden evlenmiş olup olmamasına göre farklılaşmakta mıdır?

13. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, ergenin yanında yaşamadığı tarafın yeniden evlenmiş olup olmamasına göre farklılaşmakta mıdır?

14. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, kardeş sayısına göre farklılaşmakta mıdır?

15. Anne-babası boşanmış ergenlerin algıladıkları sosyal destek, kaçıncı çocuk olduğuna göre farklılaşmakta mıdır?

1.3 Araştırmanın Önemi

Sosyal ilişkiler insan yaşamının temelini oluşturmaktadır. Bütün insanlar yaşam içerisinde çevrelerinde bulunan insanlar ile ilişki kurarak yaşarlar. İnsanların diğer

(20)

insanlar ile birlikte olma ve onlarla ilişki kurma ihtiyacı doğum ile başlayıp yaşamları boyunca sürmektedir (Demirtaş, 2007). İnsanın sosyalleşmeye başladığı ilk yer ise ailesidir.

Toplumun en küçük birimi olan aile, insanın doğduğu andan itibaren tüm ihtiyaçlarını karşıladığı en güvenli ve doğal yerdir. Çocuğun ilk tanıdığı, bağlandığı kişiler anne-babalarıdır. Mutlu bir yuvada ve güvenli bir ortamda büyümek insanlar için önemlidir. Aileden karşılanması gereken bu doyumu yaşayamayan ve çevreden sağlamaya çalışan kişilerin her zaman olumlu sonuçlar ile karşılaşmadıkları bilinmektedir. Özellikle bedensel, cinsel, duygusal, sosyal, zihinsel ve kişisel açıdan değişime uğrayan ergenin toplumsal değişiklik ve ilişkilere her zaman sağlıklı bir şekilde uyum sağlaması beklenemez. Bu toplumsal değişikliklerden biri de boşanmadır. Gittikçe artan boşanma sorunu ile sağlıklı şekilde başa çıkabilmek için; halka açık aile seminerleri ve konferansları, okullarda psikolojik danışmanlar tarafından verilen 7-19 yaş aile eğitimleri, Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde ailelere verilen ücretsiz aile danışmanlığı ve sosyal medya ile toplum bilinçlendirilmekte ve yönlendirilmektedir.

Bu araştırmadan elde edilecek bulguların özellikle okullarda risk grupları oluşturdukları düşünülen parçalanmış ve boşanmış aile çocukları için uygulanacak psikolojik danışma ve rehberlik çalışmalarına ışık tutacağı düşünülmektedir. Ayrıca “Aile Danışmanlığı” günümüzde gittikçe yaygınlaşmakta ve hatta her ailenin bu hizmetten yararlanması için birçok çalışma planlanmaktadır. Bu araştırmanın da bu alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Literatür incelendiğinde boşanmış aile çocuklarının “parçalanmış aile çocukları” başlığı altında incelendiği ve boşanma sonrası süreçler ile ilgili sınırlı sayıda araştırma olduğu görülmüştür. Araştırmadan elde edilecek sonuçların bu konu ile ilgili yapılacak araştırmalarda aydınlatılmamış noktaların üzerinde durulması açısından örnek teşkil edebileceği düşünülmektedir.

1.4 Araştırmanın Sınırlılıkları

(21)

1. Araştırmanın çalışma grubu, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesinden seçilmiş ilköğretim ve ortaöğretim okullarının 8., 9. ve 10. sınıflarında öğrenim görmüş anne-babası boşanmış ve boşanmamış öğrenciler ile sınırlıdır.

2. Araştırmada öğrencilerin sosyal destek düzeylerine ilişkin veriler “Algılanan Sosyal Destek Ölçeği’nin ölçtüğü özelliklerle sınırlıdır.

3. Araştırmada Algılanan Soysak Destek Ölçeği’nin üç alt boyutunun toplam puanlarına bakılmıştır.

1.5 Tanımlar

Ergenlik: Kişinin ne bir çocuk ne bir yetişkin olduğu, henüz kendi toplumsal sorumluluklarına sahip olmadığı ama rolleri keşfedebileceği, sınayabileceği, deneyebileceği bir kargaşa dönemi olarak kabul edilebilir (Cloutier, 1982).

Boşanma: “Eşler hayatta iken eşlerin birinin veya her ikisinin isteği üzerine mahkeme kararı ile evlilik ilişkilerinin hukuki olarak sona erdirilmesidir” (Akıntürk ve Karaman, 2010: 235).

Sosyal Destek: “ Sosyal destek, bireyin çevresinden elde ettiği sosyal ve psikolojik destek olarak tanımlanabilir” (Yıldırım, 1997).

Algılanan Sosyal Destek: Oktan’a (2005) göre algılanan sosyal destek bireyin diğerleri ile güvenilir bağlar olduğuna ve desteği sağlayacağına dair bilişsel algılamasıdır. Diğerlerinden elde edebildiği sevgi, saygı ve sosyal bağlanmanın subjektif bilişsel değerlendirmesidir.

(22)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde sırasıyla aile, boşanma ve sosyal destek ile ilgili açıklamalar, kuramsal bilgiler ve konu ile ilgili yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

2.1 Aile

Günümüze kadar aile kavramının birçok tanımı yapılmış, işlevleri ve önemi konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.

2.1.1 Aile Kavramı ve Sınıflandırılması

Sistem perspektifine göre aile bir geçmişi paylaşan, duygusal bağı olan, bireysel aile üyelerinin ve ailenin bütününün ihtiyaçlarını karşılamak için stratejiler planlayan bireylerden oluşmuş karmaşık bir yapı olarak tanımlanır. Sistem perspektifinde aile sisteminin ana kavramları; bütünlük, ilişki, eşit ereklik, homeostazi, açık ve kapalı sistemler, kopukluk, iç içe, alt sistemler, aile kuralları, dönüt ve bilgi sürecidir (Nazlı, 2001:45-51). Teknolojinin gelişmesi toplum yaşamını etkileyerek aile yapısının değişmesine, ailenin ana-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileye dönüşmesine, hatta tek ebeveynli ailelerin yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Yörükoğlu (2002) aileyi en küçük toplumsal kurum olarak tanımlamış ve ailenin işlevlerinden bahsetmiştir. Yörükoğlu’na (2002) göre anne, baba ve çocuklardan oluşan bu kuruluşun, yasalarla saptanan görevleri yanında, geleneklerle belirlenen birçok işlevi vardır. Aile, içinde bulunduğu toplumun bir birimi olarak, onun özelliklerini taşır. Toplumun değer yargılarını, gelenek ve göreneklerini, beğenilerini, inançlarını, önyargılarını, kısacası kültürünü yansıtır. Bunun yanında özel bir içyapısı ve kendine

(23)

özgü bir işleyişi vardır. Bu bakımdan, toplumla sürekli alışveriş içinde bir kuruluş olarak çalışır

Akyüz’e (1978) göre ise tam aile; anne-baba ve çocuklardan oluşan, üyeleri arasında karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma, birbirlerine ait olma duygusu bulunan, çocuğun duygusal, sosyal ve ahlaki gelişiminde temel etmen olan bir topluluktur.

Günümüzde aile tipleri üç şekilde sınıflandırılabilir. Çekirdek aile anne-baba ve çocuklardan; geniş aile büyükanne, büyükbaba ve onların çocukları ve torunlarından oluşur. Tek ebeveynli aile ise boşanma, terk etme, ölüm ve ayrı yaşama sonrasındaki bireylerden oluşan ailelerdir.

2.1.2 Ailenin Önemi ve Fonksiyonları

İnsanın sağlıklı gelişimi için psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Foley’e (1989) göre bu ihtiyaçları karşıladığımız en doğal ortam ailemizdir ve aile özellikle samimilik, güç ve anlamlılık ihtiyaçlarını karşılamada daha önemlidir. (Nazlı, 2001:16).

Yörükoğlu’na (2000) göre güvenli bir aile ortamında sevgi ve saygı ile büyüyen çocuklar; olgunlaşır, kişilik kazanır. Ayrıca çocuk desteklendikçe özsaygısı artar, anlayış gördükçe hoşgörülü olmayı ve sevilerek sevmeyi öğrenir, anne-babasını örnek aldıkça cinsel kimliğini kazanır, anne-babasının birbirine karşı sevgi ve bağlılığını gördükçe eş ve anne-baba olma sanatına hazırlanır, alıcı ve bencilken sevmeyi ve paylaşmayı öğrenir. Kısacası ruh sağlığını güvence altına alan en önemli etken, sıcak bir aile ortamında yaşanan çocukluk yıllarıdır.

Ailenin hem toplumda hem de kendi içerisinde önemi oldukça büyüktür. Ailede oluşan bağlar kişilerin bireysel ve sosyal yönden gelişimine ve toplumun kişilere karşı bakış açısına etki etmektedir. Her kişinin bir ailede yetiştiğini düşündüğümüzde, her birey yetiştiği aileden aldıklarını kendi oluşturduğu ailede uygulamaktadır denilebilir. Bu yüzden yetiştirilen aile ortamı, ileride oluşacak aile yapılarını olumlu ya da olumsuz

(24)

yönde etkileyebilmektedir. Yörükoğlu’na (2002) göre de bir toplumun kültürünün kuşaktan kuşağa aktarılması ailede başlar, okulda ve çevrede devam eder.

Her ailenin kendi içerisinde, kendi yöntemleri ile oluşturduğu bir işleyişi vardır. Bu işleyiş içerisinde ailenin yerine getirmesi gereken görevler şu şekilde açıklanabilir: 1. Aile bireylerinin kimlik gelişimine yardımcı olmak: Aile konularına anlam verme, cinsellik, cinsiyet gibi konularda, aile üyelerini sosyalleştirme şeklinde gerçekleşebilir.

2. Sınırları düzenleme: Ailenin, aile üyeleriyle dışarısı arasında etkileşim stratejileri kurma, bireylerin özerkliği için fiziksel çevresini yönlendirme gibi dışsal sınırlamaları düzenlemenin yanı sıra, aile bireylerinin özerklik ve bireyselliğini koruma seklinde, içsel sınırlamaları düzenlemesi.

3. Ailenin duygusal atmosferini yönetme: Aile üyelerine bakıldığı zaman, desteklendiği ve işbirliği içinde olunduğu duygularını hissettirebilmek.

4. Aile yapısında meydana gelen değişmeleri yönetme: Ailenin, kurum içinde zaman zaman gerçekleşebilecek değişim ve stresli yasam olayları konusunda dengeyi sağlamasıdır.

5. Ev halkının devamlılığını sağlama: Aile besin, barınma, eğitim gibi temel ihtiyaçları karşılayarak, ailenin devamlılığını korumakla sorumludur.

Aile fonksiyonlarının birkaç farklı bölümünün yeterince yerine getirilmemesi nedeniyle “sağlıksız aileler” oluşabilir (Nazlı, 2001: 51). Sağlıklı aileyi ise Nazlı (2001); ihtiyaçlar dışında ailelerin bireyler ve toplum açısından bazı görev ve fonksiyonlarını yerine getiren ve üyelerine doyum sağlayan aileler olarak tanımlamış ve sağlıklı ailenin fonksiyonlarını şu şekilde sıralamıştır:

 Duyguları paylaşma  Duyguları anlama

 Bireysel farklılıkları kabullenme  İlgi ve sevgi duygularının gelişimi  İşbirliği

 Mizah duygusu

 Yaşamı sürdürmek ve güvenlik için temel ihtiyaçların karşılanması  Problem çözme

(25)

 Taahhüt

 Takdir duygularını ifade etme  İletişim

 Birlikte zaman geçirme  Maneviyat

 Başa çıkma becerileri

Bunların dışında aile; çocuğun beslenme, bakılma, korunma, sevilme, eğitilme ihtiyaçlarını karşılayarak çocuğa bir güven ortamı yaratır, yeteneklerinin gelişmesine yardım eder, kuralları öğreterek davranışına yön verir, güç durumlarda yanında olur, destekler. Ayrıca çocuk ailede, insan ilişkilerini, bütün karmaşık yönleriyle gözlemler ve yaşar; anlaşma, uzlaşma, bağlılık, işbirliği gibi olumlu nitelikleri evde kazanırken anlaşmazlık, çekişme ve çatışma gibi olumsuz durumlarda takınacağı tutumları da evde öğrenir (Yörükoğlu, 2002: 125).

Gökçe (1976), aile yapısını etkileyecek en önemli unsurun, kendisini meydana getiren üyelerden herhangi birinin çeşitli nedenlerle aileden kopması olduğunu belirtmiştir. Bu durumda aile temel görevlerini gerçekleştiremez. Ana ya da babadan birinin yokluğu ailenin biyolojik fonksiyonunu ortadan kaldırabileceği gibi aile birliğinin temelini oluşturan sevgi ve dayanışma duygusunun varlığından da söz edilmesini güçleştirir.

Öte yandan tek ebeveynli ailelerde eğer sürekli bir başka yetişkin de (büyükanne, vb) aile içinde yaşıyorsa, bu yetişkinin etkisiyle ailesel kontrol ve talepler üzerinde bir dönüşüm olmaktadır. Anne ve büyükannesi ile birlikte yaşayan çocuklarla, öz anne-babasıyla birlikte yaşayan çocuklarda bağımsız karar verme/özyönetiminde benzerlik görülmekte olup, annesi ile tek yaşayan çocuklarla karşılaştırıldığında daha düşük düzeyde bir karar verme bağımsızlığına sahiptiler (Dornbush, 1985; Akt: Kaya, 2011: 119).

Aile fonksiyonları ile ilgili yapılan araştırmalarda özellikle ergenlik dönemi üzerinde bir hayli fazla durulduğu görülmektedir. Ebeveyn-ergen ilişkisinin aşırı kapalı olması, samimiyetin kaybolması, aile rollerinin kaybolması, aile bağlarının zayıflaması

(26)

ergenlerde intihar nedeni olarak görülmüştür (Thisler vd., 1981; Tischler ve Mckenry, 1982; Alberg ve Chu, 1990; Cotton, 1994; Koopmans, 1995; Jıe ve Jin, 1996; Jones, 1997; Akt: Nazlı 2001: 27).

Yapılan bir başka çalışmada ise aile içinde anne ve babanın çocuk üzerinde etkilerinin farklılığına değinilmiştir. Anne çocukla biyolojik ve psikolojik olarak daha derin bir ilişkidedir. Özellikle ilk yıllarda örneğin iki yaşına kadar annenin çocuk için en önemli “sosyal çevre”yi oluşturduğunu belirtmiştir. Babanın etkisinin ise daha sonraki yaşlarda özellikle okul döneminde daha kesin olduğu ileri sürülmüştür ( Haffter, 1960; Muchow 1964; Akt:Akyüz,1978).

2.2. Boşanma

Boşanma nedenleri ve boşanma oranları toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Bu bölümde Türkiye’de yaşanan boşanma oranlarına bakılmış ve ayrıca boşanmanın ergenler üzerinde oluşturduğu çeşitli etkiler ve yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

2.2.1 Boşanma ve Nedenleri

“Boşanma; taraflardan birinin veya her ikisinin kendi arzusu ile toplumda geçerli norm ve adetlere göre evlilik birliğini sona erdirmesidir” (Özkalp, 2011) .

Marshall (1999) ise boşanmayı “hukuksal olarak kurulmuş bir evliliğin, yine resmi yasalar nezninde ortadan kalkması” olarak tanımlamaktadır.

Akyüz’e (1978) göre boşanma hukuki açıdan ele alındığında çeşitli hukuki sonuçları beraberinde getiren ama temelde karı-kocalık durumunun son bulması anlamını taşıyan bir olgudur. Sosyolojik ve psikolojik açıdan ele alındığında ise boşanma, çocuğun gelişiminde en önemli faktör olan aileye son veren ve özellikle çocuklar üzerinde yaşam boyu etkilerini duyurabilecek bir olaydır. İstatistikler, boşanmalar arttıkça boşanmış aile çocuklarının sayılarının da arttığını hatta bu oranın daha fazla arttığını göstermektedir.

(27)

Yörükoğlu’na (2000) göre boşanma, eşler için mutsuz bir evlilikten çıkış olsa da ailenin yıkımı demektir. Boşanma ile sorunlar bitmez; eşler ekonomik yönden sarsılır, ruhsal yönden örselenir, çocuklar üzerinde karmaşık sorunlar doğurur. Evlilikteki çarpık ilişkiler evlilikler sonlandıktan sonra da çocuklar aracılığı ile sürebilmektedir.

Medeni Kanun’da boşanma nedenleri özel ve genel olarak ikiye ayrılmıştır. Özel boşanma nedenleri; zina (madde 161), hayata kast ve pek kötü veya onur kırıcı davranış (madde 162), suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (madde 163), terk (madde 164), akıl hastalığı (madde 165) olarak belirtilmiştir. Genel boşanma nedenleri ise; evlilik birliğinin temelinden sarsılması, anlaşmalı boşanma, ortak hayatın yeniden kurulamaması (eylemli ayrılık) olarak belirtilmiştir.

Yapılan araştırmalara göre her yıl artan aile yıkılmalarının nedenleri; kadın haklarının gelişip eğitim düzeyinin yükselmesi ve kadının toplumsal yaşama katılması ile aileye rol çatışmalarının girmesi, birbirine uymayan cinsiyet rolleri, cinsiyet dünyalarının ayrılığı, farklı yaşam beklentileri, evlilik yaşantısının rutinleşmesi, aile ve evlilik fonksiyonlarındaki değişim, aile içi iletişimin azalması, boşanan insanlara kurumsal ve sosyal desteğin artması, değişen kocalık ve kadınlık rolleri, şehirleşme ve sanayileşmenin ortaya çıkardığı toplumsal değişimler olarak özetlenebilir (Yörükoğlu, 2000; Henslin 1992).

Özkalp (2011) ise boşanma nedenlerini bireysel ve yapısal olarak ikiye ayırmıştır. Boşanmanın bireysel nedenlerini; erken yaşta yapılan evlilikler, evlilik süresi ve evlenme kararının alınmasında yapılan hatalar olarak belirtmiştir. Boşanmanın yapısal nedenlerini; ekonomik koşullar, kadınların ekonomik bağımsızlığını kazanması ve evlilik ve boşanma konusunda değişen değer ve tutumlar olarak gruplamıştır.

Battal (2008); 722 eş ile boşanma sebepleri üzerine yapılan araştırmalarda, mülakat sonucunda ortaya çıkan gerçek boşanma sebeplerini; yanlış davranış ve eşe yanlış davranış ( % 27.6), uyumsuzluk (%17.9), kusursuz haller (%13.2), ahlaksızca davranış (%10.5), otorite tartışması (%3.3) olarak tespit etmiştir. Ayrıca aynı araştırmada; çocuklu ailelerde davanın evliliğin devamı yönünde sonuçlanması oranı çocuksuz ailelere nisbeten yaklaşık üçte bir oranında daha yüksektir. Bu sonuçlar da gösteriyor ki bir ailede çocukların bulunması eşlerin birbirlerine karşı daha toleranslı

(28)

davranmalarına ve ailelerin dağılmaması için daha fazla fedakarlık yapmalarına sebep olmaktadır.

Aktaş’ın (2011) 370 boşanmış kişi ile yaptığı araştırmasında zina, sözlü ve/veya fiziksel şiddet, kötü alışkanlıklar ve maddi konuları boşanma nedeni olarak gösterme kadınlarda daha yüksek oranda bulunmuştur. Evi terk etme, akrabaların ilişkilerine müdahalesi ve fikir uyuşmazlığını boşanma nedeni olarak gösterme oranı ise erkeklerde daha yüksek çıkmıştır.

Yörükoğlu (2000) boşanmaların yarısından çoğunun kent ailelerinde ve daha sıklıkla evliliğin ilk dört yılında olduğunu ve her yıl boşanmak için mahkemeye başvuran kadın oranında artış olduğunu belirtilmiştir. Evliliklerin büyük engellerle karşılaşma nedenlerini; toplum yaşamında hızlanma, çok yer değiştirme, çok insan tanıma olanaklarının rasgele evlilikleri ve değişik din, ırk, uyruk ve toplumsal sınıflar arası evlilikleri arttırması, evlilik öncesi gebeliklerin genelde kısa süren gönülsüz evlilikleri arttırması olarak sıralamıştır.

Yapılan diğer çalışmalarda boşanma eğilimin artması genel olarak şöyle açıklanmıştır:

• Bireyselci ideolojinin yaygınlaşması.

• Romantik aşk ideolojisinin hem kadının hem de erkeğin beklentilerini yükseltmesi ve evlilikle beraber cinsel ve sevgiye dayalı tutkunun bitmesinin boşanmaya götürmesi.

• Boşanmanın toplumsal olarak daha kabul edilebilir hale gelmesi.

• Günümüzde evliliklerin, özelikle de çocuk sahibi kadın ve erkeğin dışarıda çalıştığı hanelerde, çok daha stresli hale gelmesi ile çatışmaların çoğalması.

• Kadınların gelir getiren işlerde çalışması ve maddi açıdan bağımsızlaşması. (Abbott, P., Wallace,C. ve T.Melisa, 2005: 154-155)

2.2.2 Türkiye’de Boşanma İle İlgili İstatistiksel Veriler

Türkiye İstatistik Kurumu’nun Aralık 2011 verilerine göre Türkiye genelinde; 2007 yılında 638.311 evlilik ve 94.219 boşanma, 2008 yılında 641.973 evlilik ve 99.663

(29)

boşanma, 2009 yılında 591.742 evlilik ve 114.162 boşanma, 2010 yılında 582.715 evlilik ve 118.568 boşanma, 2011 yılında 591.582 evlilik ve 119.343 boşanma gerçekleşmiştir. Bu verilere bakıldığında son beş yılda 545.955 aile boşanma nedeniyle parçalanmıştır (TÜİK,2011). 2012 yılında ise yılın 1.döneminde (Ocak-Şubat-Mart) 107.942 çift evlenmiş, 33.474 çift boşanmıştır (Sayı:10849 29/06/2012). İkinci döneminde ise (Nisan-Mayıs-Haziran) 173.472 çift evlenmiş ve 33.197 çift boşanmıştır (Sayı:10909 28/09.2012). Aynı yılların sonuçlarına bakıldığında boşanmaların çoğunun genelde ilk 5 yılda gerçekleştiği de görülmektedir (2007 yılı %42, 2008 yılı %41, 2009 yılı %40, 2010 yılı %40, 2011 yılı %40). Daha sonra ise 16 ve daha fazla yıl evli kalanların boşandığı tespit edilmiştir ( 2007 yılı %22, 2008 yılı %23, 2009 yılı % 24, 2010 yılı %24, 2011 yılı %24). Türkiye genelinde bölgelere bakıldığı zaman yaklaşık son 6 yılda en fazla boşanmanın Ege bölgesinde gerçekleştiği görülmüştür (2007 yılı binde 2, 2008 yılı binde 2, 2009 yılı binde 2, 2010 yılı binde 2, 2011 yılı binde 2).

2.2.3 Boşanmanın Ergenler Üzerindeki Etkileri

“Aile ilişkilerinin temelini, anne ve babanın birbirine karşı tutumu oluşturur. Gergin ve sürtüşmeli bir karı-koca ilişkisi, çocuklar için güvensiz ve tedirgin bir ortam yaratır” (Yörükoğlu 2002: 126).

Elliott ve Merrill’e (1961) göre çocuklardaki kişisel bozukluklar mutlaka boşanma nedeni ile oluşmaz. Boşanma olmadığı halde bir ailede çocuk mutsuz, güvensiz, sevilmeyen bir kişi olabilir. Bu durum ailedeki kötü ilişkilerden kaynaklanmaktadır ( Akt: Bulut, 1983: 84).

Boşanma öncesindeki dönem, anne-babaların, çocukların gereksinmelerine kör ve sağır oldukları bir dönemdir. Çocuğun aklı karışmıştır, tedirgindir, kimsenin kendisini sevmediği duygusuna kapılmıştır, ortalıkta kalmamak için, anne ya da babasından vazgeçmek zorunda olduğunu sanmaktadır. Boşanma kesinleştikten sonraki yeni dönemde, daha yatışmayan kırgınlık ve kızgınlık, çocuklar aracılığıyla bir eşten ötekine taşınabilir. Geçimlik (nafaka) sorunları soğuk bir savaşın sürdürülmesine yol açar. Bu gergin ortamda, çocukların arada kalıp örselenişleri gözden kaçabilir (Yörükoğlu, 2002: 266-268) .

(30)

Elliott ve Merrill, boşanmış aileden gelen çocuklarda ortaya çıkabilecek sorunları şu şekilde özetlemiştir:

 Bakım sorunu.

 Yeni aile yapısına intibak sorunu.  Arkadaş grupları ile ilişki sorunu.  Okul sorunları.

 İleriye yönelik sorunlar (Akt: Bulut 1983:85)

Ekşi (1999) ise boşanmış aile çocuklarında görülebilecek sorunları şu şekilde gruplandırmıştır:

1. Doğal gelişimsel problemler: Çocuğun bulunduğu yaş önemlidir. Yaşanan problemler boşanmadan değil de içinde bulunduğu dönemden kaynaklı olabilir. Örneğin; 2,5-4,5 yaşın negativist dönem olması ve ergenlik dönemi gibi.

2. Tuvalet eğitimi: Altına, yatağına kaçırma. 3. Öğrenme güçlükleri: Dikkat eksikliği, disleksi.

4. Uyku bozuklukları: Yalnız yatmayı reddetme, gece ağlayarak uyanma. 5. Beslenme bozuklukları: Anoreksiya nevroza veya bulimia nevroza. 6. Cinsel kimlik bozuklukları

7. Konversiyon/ somotoform bozukluklar: Tekrarlayıcı biçimde gelen karın ağrısı ve kusma, eklem ağrıları, denge kaybı gibi.

8. Anksiyete bozuklukları: Panik atak, korkular, düzen ihtiyacı, tekrarlayan şüpheler gibi obsesyonlar ve/ya sayma, tekrar etme, düzenleme, el yıkama ile kendini gösteren obsesif kompulsif bozukluk.

9. Depresyon: Ergenlikte; okul performansında değişiklik, konsantrasyon problemleri, sinirlilik ve kızgınlık, sürekli mutsuzluk, yemek yeme ve uyku bozukluğu, insanlardan ve eskiden zevk aldığı aktivitelerden uzaklaşma, abartılı suçluluk duyguları, fiziksel şikayetler, ölümden ve intihardan bahsetme semptomlarıdır.

10. Yıkıcı davranış bozuklukları: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, karşı çıkma ve inatlaşma bozukluğu, tavır bozukluğu.

(31)

Parçalanmış aile çocukları, aileleriyle yaşayan çocuklara göre okulda sıkıntılar, daha fazla davranış problemi, olumsuz benlik saygısı, akran ilişkilerinde daha fazla problem ve aileleriyle daha fazla sıkıntı yaşarlar (Hughes, 1996; Akt: Özağı, 2007:8). Tezcan (1996) da okul çağındaki çocuklarda boşanmadan sonra tek ebeveynle birlikte kalma durumunda çocukta okul başarısızlığı, yalan söyleme, çalma ve cinsel rol zedelenmeleri gibi olumsuz davranışların görülebileceğini belirtmiştir.

Sevim’e (2008) göre çocuklarda görülen davranış ve kişilik ile ilgili sorunlar sadece boşanma nedeniyle ortaya çıkmaz. Sorunların temel nedeni, anne ya da babanın boşanmaya verdiği tepkiyi çocuğa yansıtması, çocuğun güvenlik, sevgi, şefkat ihtiyacının tatmin edilmemesidir. Yörükoğlu (2002) da çocuklarda, anne ve baba ayrılığına bağlı olarak ortaya çıkan uyumsuzluk belirtilerinin çocuğun yaşına, boşanmadan önceki örselenmesine ve boşanma sonrası dönemde, anne-babayla ilişkilerinin niteliğine göre değiştiğini, tek bir çatı altında yaşamasalar da anne-baba sevgisi ve desteğinden yoksun kalmayan bir çocuğun ruh sağlığı problemlerinin, anne-babanın yanlış tutumlardan kaçınmasıyla en aza indirgenebileceğini belirtmiştir.

Bir başka görüşe göre de; yaşına, ayrılık öncesinde baba ile kendisinin ilişkisine, anne-babasının ilişkisine, kendisinin ailenin diğer fertleri ile kurduğu sosyal ilişkiye, babanın ailedeki rolüne bağlı olarak boşanmadan etkilenen çocuk, tüm bu faktörlere ve boşanma ertesinde baba ile ilişkisinin devam etme şekline bağlı olarak etkilenerek tepkiler verir. Baba ile ilişkileri zayıflayan kız ve erkek çocukların, anneye karşı saldırgan bir tutum benimsemesi de sıkça gözlenen sorunlardandır (Lamb ve arkadaşları, 1982/96; Lynn, 1974; Ekşi-Güngörmüş, 1986/1990; Walkind ve Rutter, 1985; Akt: Sevim 2008).

Ergenlik dönemi sıkıntılı bir süreçtir ve ergenler yukarıda belirtilen problemleri daha yoğun şekilde yaşayabilmektedir. Ergenlik; kendini değerli hissetme, bir sosyal ortamın parçası olma, karşı cinse yönelmiş cinsel ilgi, yeni şeyler deneme, risk alma, fark edilme ve takdir edilme gibi ihtiyaçların yoğun yaşandığı bir dönemdir ve yanlış arkadaş seçimleri kişileri olumsuz etkileyebilmektedir. Aileden doğal olarak uzaklaşmanın yanında boşanma olayı ile beklediği desteği alamayan ergenin birçok risk ile karşı karşıya kaldığı söylenebilir.

(32)

Sullivan gelişim kuramında erken çocukluk deneyimlerinin ve ergenlik yıllarının önemini belirtmiştir. Sullivan, gelişim evrelerinin büyük oranda toplumsal durumlarla belirlendiğini, çocukların bir evreyi belli bir şekilde atlatmasının hem o evrenin biyolojik özellikleri ile hem de o yaşta içinde bulundukları koşullar ile belirlendiğini savunmuştur. Sullivan’ın gelişim kuramının yedi evreden üçünü oluşturan ergenlik dönemi ve özellikleri şu şekildedir:

 Ön Ergenlik Evresi (9-12 yaş) : Bu evrede kişi, aynı cinsiyetteki akranlarıyla yakın ilişkiler kurmak için güçlü bir gereksinim hisseder. Özellikle geniş arkadaş grupları içinde kendi aralarında gruplaşmış “çift” şeklindeki özel arkadaşların, karşıdaki insanların gereksinimlerine karşı duyarlı olmayı öğrenme, kendini kabul edilmiş ve sevilmiş hissetme gibi önemli psikolojik işlevleri vardır. Bu evrede yakın arkadaşlık kuramayan insanlar, daha sonra da yakın ilişkiler kurmakta zorlanabilir.

 Erken Ergenlik Evresi (13-17 yaş): Fiziksel değişimlerin yanı sıra cinsel çekicilik olgusunu keşfederek karşı cinsiyetten biri ile yakın ilişki kurma gereksinimi yoğundur. Pek çok ergenin bu evrede kendilerine duydukları güven sarsılır. Öz güven ve kişinin kendine verdiği değer çoğu zaman cinsel çekicilik ve başarı ile ölçülmeye başlar. Bu konularda geride kaldığını düşünen ergenlerin öz güvenleri sarsılabilir.

 Geç Ergenlik Evresi (18 Yaş ve 20’li yaşların başı) :Uzun süreli ilişki kurma isteği, maddi ve mesleki konulara ilgi artmaktadır (Burger, 2006: 180-181).

Hetherington (1993) araştırmasında, aileleriyle yaşayan ergen kız ve erkeklerin %90’ının normal düzeyde problemler yaşarken, %10’unun ciddi problemleri olduğunun, ciddi problemler yaşama oranının parçalanmış ailelerde ise kız çocuklarda %34; erkek çocuklarda %26 seviyesinde olduğunu tespit etmiştir (Akt: Özağı, 2007: 8).

Bakırcıoğlu (2002) da boşanma yaşandığında çocuğun yaşı ile ilgili olarak anne-babası çocuk 0-2 yaşları arasında boşanmış ise ergenlikte önemli sorunlar yaşanmadığını; anne-babası çocuk 3-5 yaşları arasında ayrılmış olan erkek çocukların ergenlikte saldırganlık, kızların ise hem saldırganlık hem de okulda başarısızlık sorunlarını yaşadığını ve 6-12 yaşları arasında iken anne ve babaları ayrılan erkek çocukların ergenlikte okulu reddettiklerini belirtmiştir.

(33)

Boşanmış tek ebeveynli ailelerde yalnız kalan ebeveyn boşanma ertesi sürece uyum sağlamaya çalışırken çocuğu ile ilgilenmeyi de sürdürmek zorundadır. Bu zorlu dönemin ne kadar süreceği; kişiye, kişinin sosyal ortamına, çocuğa, boşanma biçimine, çocuğun diğer ebeveyn ile ilişkilerine göre değişebilir. Tek ebeveynli aileler ile yapılan çalışmaların çoğunda, tek ebeveynli ailelerde çocuklar üzerinde kontrolün zayıflığı ve çocuğa ilişkin zorlama ve talepkarlığın her iki ebeveyni olan ailelere göre çok daha düşük düzeyde olduğu ortaya konulmuştur (Amato, 1987; Astone ve McLanahan, 1991; Furstenberg ve Nord, 1985; Hetherington, Cox ve Cox, 1982; Kaya 2011: 119).

Anne-baba çocuk yetiştirmede bazı hatalar yapabilirler. Özellikle boşanma sonrasında anne-babanın yaptığı hatalar çeşitli olumsuzluklar yaşanmasına neden olur. Yörükoğlu (2000), anneyle yaşayan çocukların pek azının babalarıyla düzenli bir ilişki sürdürebildiğini, çoğunlukla babaların eşleriyle birlikte çocuklarını da boşamış gibi davrandığını belirtmiştir. Babadan ilgi ve sevgi görmeyen çocuklarda da güvensizlik, özsaygısını yitirme ve terk edilmişlik duygularının geliştiğini, eşinin desteğinden yoksun kalan annenin ise evin yükünü tek başına taşımak zorunda kaldığı için çocuklarıyla ilişkisinin sağlıklı yürümediğini vurgulamıştır.

Sevim (2008), anne-babanın en fazla yaptığı hataları şu şekilde sıralamıştır: 1. Acır gibi bir tavırla yaklaşma, aşırı koruyucu bir tavır sergileme. Bu tavrın çocukta bağımlı kişilik yapısının gelişerek kendine güvenini engellenmesi gibi sakıncaları görülebilmektedir.

2. Anne-babadan birinin (genellikle babanın) çocukla ilişkisinin zayıflaması. 3. Boşanma ile ilgili birbirini suçlama.

4. Diğerini çocuğu göstermemekle/ elinden almak ile tehdit etme. 5. Çocuk diğerinde iken kontrol eden bir tutum benimseme.

Bulut (1983) ise çocuğun boşanma sonrası yeni durumu kabullenmesini geciktiren ve onun ruhsal sağlığını bozan anne-baba davranışlarını şu şekilde özetlemiştir:

 Her iki tarafın da birbirini suçlayarak kendini haklı çıkarma çabası.  Çocuğu öç alma aracı olarak kullanma.

(34)

 Çocuğu karşı tarafa gönderme ile tehdit etme.  Çocuğa gösterilen acıma duygusu ve aşırı kollama.

Yörükoğlu (2002), boşanma öncesinde ve sırasında anne ve babaların yanlış tutumlarını; bilerek ya da bilmeyerek çocukları arabuluculuk yapmaya zorlamaları, eşlerden birinin ötekini kötüleyerek kendini haklı çıkarmaya ve çocuğu kazanmaya çalışmaları, annelerin kimi zaman çocukları babaya göstermeyerek öç almaya çalışmaları ve babaların boşanma sırasında çocuklardan uzaklaşıp ilgisiz kalmaları, çocukları aşırı sevgi gösterileriyle şımartma eğiliminde olmaları olarak belirtmiştir.

2.2.4 Boşanmış Aile ve Çocukları İle İlgili Yapılmış Araştırmalar

Bu bölümde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında boşanmış aileler ve boşanmış aile çocukları ile ilgili yapılan araştırmalar kronolojik sıraya göre ele alınmıştır.

Wallerstein ve Kelly (1980) boşanma sonrası 2-18 yaş arasındaki çocukların 50’sinden fazlasında kaygı ve ayrılık olayı ile yakından ilgilenme olayı saptamıştır (Akt. Aslıhan, 1998).

Lamb (1981), yaptığı araştırmalarda boşanma sonrası baba yokluğunun erkek çocuklarda benlik saygısı ve duygusal gelişim açısından oldukça zararlı olduğunu belirlemiştir (Öztürk, 2006).

Bulut’un (1983) parçalanmış aileden gelen çocukların davranış özellikleri hakkında yaptığı bir araştırmada parçalanmış aileden gelen çocukların; anneye daha bağımlı oldukları ve normal aile çocuklarına göre daha az başarılı oldukları görülmüştür. Ayrıca yapılan araştırmalarda boşanma nedeni ile parçalanmış ailelerde ayrı olan anne veya baba ile görüşme sıklığının çok önemli olduğunu, ayrı olan ebeveynini hiç görmeyen veya çok uzun aralıklarla gören çocukların daha ciddi ruhsal sorunlar içerisinde olduğunu belirtmiştir.

Livingston (1984), “benlik saygısında boşanma sonrası birlikte yaşanan kişinin etkilerinin psikolojik bir analizi” adlı çalışmasında, çocuğun bakımını yapan

(35)

ebeveyninin cinsiyetinin önemli olduğunu bulmuştur. Buna göre, babalarıyla yaşayan çocukların benlik saygısının anneleriyle yaşayan çocuklara göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Akt. Kuyucu, 2007).

Kalter ve Riemer (1989) yaptıkları araştırmada ailesi boşanmış yüz kırk dört çocuk ve ergen üzerinde çalışmışlardır. Buna göre özellikle çocukların %63’ünde psikolojik problemler (anksiyete, üzüntü, fobi ve depresyon) %56’sında düşük performans ve okul başarısı, %43’ünde ise aileye karşı saldırgan davranışlar belirlenmiştir (Akt. Budak, 1999).

Frost ve Pakiz (1990) yaptıkları araştırmada, yetişme çağındaki çocukların ailelerinin boşanmasından daha fazla etkilendiğini ortaya çıkarmışlardır. Tam aileye sahip çocuklara göre, boşanmış aileden gelen çocukların, daha fazla alkol ve hap kullanımı, daha fazla okuldan kaçma davranışı içinde oldukları gözlenmiştir. Ayrıca kız çocukların erkek çocuklara göre daha fazla sosyal desteğe ihtiyaç duyduğu bulunmuştur (Akt. Biçer, 2009). Güler (1993) ise, boşanmış aile çocuklarında görülen ruhsal sorunlar ve hemşirelik yaklaşımını araştırdığı çalışmasında boşanmış aile çocuklarında, evli aile çocuklarına göre daha fazla davranış ve uyum sorunlarının ortaya çıktığını bulmuştur.

Nazlı (1997), 520 aile üyesi ile yaptığı araştırmada geleneksel ailelerin çekirdek ailelere göre, öğrenim düzeyi düşük ebeveynlerin öğrenim düzeyi yüksek ebeveynlere göre aile fonksiyonlarının daha sağlıksız olduğunu bulmuştur. Ayrıca boşanma riskinin varlığının aile fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediği ortaya çıkmıştır.

Çelikoğlu (1997), boşanmanın 12-16 yaşları arasındaki çocukların benlik saygısına etkisini incelemiş ve boşanmanın çocuk benlik saygısına olumsuz bir etkisi olmadığını ortaya koymuştur. Araştırmada ayrıca boşanmış aile çocuklarında benlik saygısı düzeyinin üvey anne olması ve ayrı olduğu ebeveyni görme sıklığı ile olumlu anlamda ilintili olduğu saptanmıştır.

Özen’in (1998) araştırmasında çatışmalı ve boşanmış anne-baba çocuklarının psikolojik problem ve kaygı düzeylerinin çatışmalı anne-babaya göre daha yüksek olduğu ve çatışma yaşayan ya da boşanmış anne-babaları olan çocukların, ailesinde çatışma olmayan ve boşanmamış anne-babaları olan çocuklara oranla algılanan sosyal

(36)

destek düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Aslıhan (1998) ise, parçalanmış veya tam aileye sahip çocukların öz-kavramı depresyon düzeyleri ve akademik başarılarını yaş ve cinsiyet yönünden karşılaştırdığı araştırmasında; aile yapıları cinsiyet ve yaşa göre çocukların depresyon düzeylerinde anlamlı bir farklılık olduğunu bulmuştur.

Ercan (1998), intihar girişiminde bulunan ergenlerde sosyodemografik, psikiyatrik ve ailesel özelliklerini araştırdığı çalışmasında düşük sosyoekonomik düzey, aile yapısı ve işleyişinde bozukluk, yetersiz aile ve akran ilişkileri gibi etkenlerin intihar girişimi ile yakından ilişkili özellikler olduğunu saptamıştır.

Kuyucu (1999), ana babaları boşanmış ve birlikte yaşayan lise öğrencilerinin uyum sorunlarını karşılaştırdığı çalışmasında; anne-babası boşanmış öğrencilerin nevrotik eğilimleri ve sosyal ilişkilerinin, ana-babaları birlikte yaşayanlara göre daha yüksek düzeyde olduğunu bulmuştur. Ayrıca anne-babası boşanmış 17 yaşındaki öğrencilerin, anne-babası birlikte yaşayan 18 yaşındaki öğrencilere göre sosyal ilişkilerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Sönmez (2001), anne-babası boşanmış ergenlerle anne-babası boşanmamış ergenlerin benlik imgelerini karşılaştırdığı çalışmasında; anne-babası birlikte ergenlerin aile ilişkileri, cinsel tutumları, çevre uyumları, sosyal ilişkileri ve ruh sağlığı boyutlarındaki benlik imgesini anne-babası ayrı ergenlere göre daha yüksek düzeyde bulmuştur. Buna karşılık anne-babası ayrı olan ergenlerin bireysel değerler, baş etme gücü, meslek ve eğitim hedefi boyutlarındaki benlik imgesi anne-babası birlikte olan ergenlere göre daha yüksek düzeyde tespit edilmiştir.

Richardson ve McCabe (2001), 11-17 yaş grubu arasında 91 anne-babası boşanmamış ve 76 anne-babası boşanmış ergenin psikolojik uyumlarını inceledikleri çalışmalarında, anne babası boşanmış ergenlerin anne-babası boşanmamış ergenlere göre daha yüksek anksiyete, depresyon ve stres düzeylerinin olduğunu bulmuşlardır (Richardson ve McCabe, 2001; Akt: Dingiltepe,2009).

Elmacı’nın (2001) çalışmasında bütünlüğünü koruyan aileye sahip ergenlerin, parçalanmış aileye sahip ergenlere göre, kişisel, sosyal ve genel uyum düzeyleri

(37)

yönünden daha uyumlu oldukları görülmüş, ve algılanan sosyal desteğin depresyon ve uyum düzeyi üzerindeki etkisinin anlamlı olduğu saptanmıştır. Algılanan sosyal destek arttıkça ergenlerin uyum düzeylerinin yükseldiği, depresyon düzeylerinin ise düştüğü, algılanan sosyal destek ve uyum arasında doğrusal bir ilişki olduğu, depresyonla ise ters yönde bir ilişki olduğu bulgularca tespit edilmiştir.

Yılmaz (2002), 135 boşanmış ebeveyn ile yaptığı çalışmasında ebeveynlik ve ekonomik konular üzerinde algılanan güç/ kontrolün ve algılanan sosyal desteğin yüksekliğinin, boşanma sonrası duygusal / sosyal uyum düzeyinin yüksekliğini ve psikolojik sıkıntı düzeyinin düşüklüğünü yordadığını belirtmiştir.

Karakuş (2003), anne-babası boşanmış ve boşanmamış çocukların depresyon düzeylerini ve okul başarısına yansımasını incelediği araştırmasında, anne-babası boşanmış anne yanında yaşayan ve annesi ev hanımı olan, ailede ilk çocuk olan ve anne-babaların birbirleri arkasından hiç konuşmadığı çocuklarda depresyon düzeyini düşük bulmuştur. Boşanma süresi iki- üç yıl olan ve yanında kalmadığı tarafı yılda birkaç kez gören çocukların depresyon düzeyleri yüksek bulunmuştur.

Greeff ve Van Der Merwe (2004), boşanma yaşantısı sonrasında tek ebeveynli ailelerde sağlıklı olma hali ile sağlamlığı geliştiren faktörleri ve boşanma yaşantısı sonrası ailelerin uyumu ve işlevleri ile ilişkili faktörleri belirlemeye ve tanımlamaya çalışmışlardır. Araştırmanın sonuçları incelendiğinde, aile içi desteğin, geniş ailenin ve arkadaşların sağladığı desteğin, dinin, aile üyeleri arasındaki açık iletişimin ve maddi güvencenin tek ebeveynli ailelerde sağlamlığı destekleyen ve geliştiren faktörler olduğu bulunmuştur (Akt. Er, 2009).

Turan (2004), boşanmış ailede yetişen gençlerin evlilikten beklentileri üzerine yaptığı karşılaştırmalı araştırmasında aile, evlilik, boşanma, ergenlik ve aileye yönelik hizmetlere değinmiştir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlardan ailesi boşanmış olan gençlerle, aile yaşamı devam eden gençlerin aile yapıları arasındaki önemli farklılıkların bulunduğu bulgular; anne eğitim durumu, anne mesleği, ailenin aylık gelir düzeyi, aile içinde anne-baba arasında yaşanan duygusal paylaşım, aile içi çatışma, aile içi şiddet ve yaşanan sorunlardır.

Şekil

Tablo  1.  Çalışma  Grubunda  Bulunan  Anne-Babası  Boşanmış  Öğrencilerin  Demografik Özelliklerine İlişkin Dağılımlar
Tablo  1  incelendiğinde  araştırma  grubunda  bulunan  anne-babası  boşanmış  ergenlerin; % 67’sinin kız, % 33’ünün erkek olduğu görülmektedir
Tablo  2  Araştırma  Grubunda  Bulunan  Anne-Babası  Boşanmamış  Öğrencilerin  Demografik Özelliklerine İlişkin Dağılımlar
Tablo 3. Ergenlerin Anne-Babalarının Boşanma Durumuna ve Cinsiyetlerine Göre  Algılanan Sosyal Destek Toplam Puanlarına İlişkin Betimsel Değerler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

However, in human primary chondrocyte, 0.1 nM estrogen could effectively reduce MMP-1 production that stimulation by IL-1 beta??, but 10 nM estrogen could reverse the

Sonuç olarak, bu yüksek seropozitivite bulguları ışığında bölgemizde atipik pnömoni etkenlerinin sık olarak görüldüğü ve şüpheli hastalarda bu etkenlerin

“Kaynaklarını verimli kullanan, tam anlamıyla şeffaf, her konuda halkın katı- lımına ve erişimine açık, hizmetlerinde aksama olmayan, demokratik yapısı güçlü

Su Kirliliği Yönetmeliğinin denizler ile ilgili kirletme yasakları başlıklı 23. Maddesine göre;.. a) Hiç kimse gerekli izni almadıkça yukarıda belirlenmiş sulara veya

Ergenlerde ve çocuklarda atılganlık becerisinin aile tipi, ebeveynlerde çocuklarına karşı olan aile tutumu, öğrencilerin karşı cinsle ve kendi cinsleri ile

It is evid e nt that the hand me a surements are correlated with stature, the correl a tion of hand le n gth and palm length is higher as compared to palm breadth in

Ksilanaz pozitif mikroorganizmaların ksilanaz aktivite profilleri öncelikle %1 kayın ksilanı, %1 pepton, %1 maya özütü, %0.5 K 2 HPO 4 ve %0.05 MgSO 4 içeren besi yerinde

Biz, büyük vatan evlâdının ruhu uçm uş beden inden de evvel, uğrunda bütün öm rünü tükettiği fikirlerinin m em lekete gelm esini ve yerleşm esini bütün